25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 1 Aralık 2016 EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: SERPİL ÜNAY Petroldeki uzlaşma Türkiye’yi vuracak OPEC üyesi ülkeler üretimin kısılması konusunda uzlaşırken uzlaşma Türkiye’ye pahalıya mal olacak. Cari açık ve enflasyon hedefi şaşacak. TL iyice zayıflayacak OPEC üyesi ülkeler dün Viyana’da gerçekleştirilen toplantıda üreti min kısılması konusunda uz laşırken bu uzlaşma Türki ye ekonomisine çifte darbe vu racak. Hem Amerikan Mer kez Bankası Fed’in aralıkta fa iz artırımının kesinleşmesiy le doların daha da güçleneceği beklentisi, hem de petrol arzı nın kısıtlanması ile varil fiyat larındaki yükseliş Türkiye’nin ödeyeceği petrol faturasını iyi ce şişirecek. Uzmanlar petro lün 60 dolara tırmanması ha linde cari açığın 36 milyar dola ra kadar yükse leceğini belirtir AYFER ARSLAN ken, Orta Vadeli Program’da ki 2017 yılı için öngörülen yüzde 6’lık enf lasyon hedefinin tutması da şimdiden zor görünüyor. Dolar 3.43’ü aştı ABD’de artan kaya petrolü arzı karşısında pazardaki ağırlığını korumak isteyen Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) ‘üretime devam’ kararı ile petrol 2014’ten bu yana yüzde 55 ucuzladı. Bu durum, OPEC üyelerinin ekonomisini darboğaza sokarken, üretimin kısılması gündeme gelmişti. Dün Viyana’da toplanan OPEC üyeleri arzın günde 1,2 milyon varil kısılmasında anlaşırken Brent petrolün varili de 51 dolara kadar yükseldi. OPEC’in kararı sonrası dolar TL de 3.40’dan 3.43 seviyesine kadar çıktı. TL üzerindeki baskı artacak Destek Yatırım Araştırma Uzmanı Kutay Gözgör, petrol fiyatlarındaki gerilemenin finansal piyasalarda oynaklığın yükselmesine neden olduğuna işaret ederek şu tespitlerde bulundu: “Petrol fiyatlarının hızlı gerilemesi küresel ola Kutay Gözgör rak geliş miş ülkelerin enflasyon oranlarını hızlıca düşürerek merkez bankalarını zora sokuyor. Tüm geliri petrole bağlı olan Nijerya, Venezüella gibi ülkeler düşük petrol fiyatlarından olumsuz etkileniyor. Petrol fiyatlarının düşmesinin temel nedeni, küresel arz fazlası. Cari açık artar Arz fazlasının nedeni ise ABD başta olmak üzere Rusya ve Kanada gibi OPEC dışı ülkelerin rekor üretimi. Şimdi sağlanan uzlaşma ile petrol fiyatları 5360 dolara gidebilir. Bu da Türkiye’nin ener ji maliyetini yükseleceği için cari açığın ve yurtiçinde benzin pompa fiyatlarının artmasına neden olacak. Petrol fiyatlarının 60 dolara çıkması cari açığın 36 milyar dolar civarına yükselmesine neden olabilir. Aynı zamanda cari açığın ve enerji maliyetlerin yükselmesi dolar TL paritesinin yükselmesineyle sonuçlanabilir. Dolar, Trump sonrası hali hazırda Fed’in faiz artışı beklentisi nedeniyle küresel olarak değer kazanıyor. Ancak petrol fiyatlarının yükselmesi de TL’nin üzerinde fazladan bir baskı yaratabilir.” Enflasyon yükselecek Petrol fiyatlarında 2014 yılından bu yana görülen düşüşler Türkiye ekonomisinde beklenen iyileşmeyi sağlayamadı. Petrolde yüzde 91 oranında ithalata bağımlı olan Türkiye’de, petrolün ucuzlaması cari açıkta beklenen iyileşmeyi sağlamayamadı. 2015 yılı Eylül ayında 167 milyon dolar fazla veren cari işlemler hesabı, 2016 yılının aynı döneminde 1.684 milyon dolar açık verdi. Işık FX Araştırma Direktörü Halil Reçber de konuyla ilgili, “2014 yılı Temmuz ayından bu yana petrolün varil fiyatı 113 dolarlardan 50 dolarlara kadar geriledi ama dolar da aynı dönemde yüzde 60 oranında yükseliş kaydetti” dedi. Reçber, “Son 6 yıldır baktığımızda gerek hükümet gerekse Merkez Bankası enflasyon tahminini tutturamıyor. Petrol ve doğalgaz fiyatlarındaki düşüş hükümetin mali disiplini tutturma hedefi nedeniyle yeterince içeride fiyatlara yansıtılmadı. Çünkü bu kalemden hükümetin çok büyük bir geliri var. Enflasyon tahmini tutmayınca faizler de yüksek kalıyor. Şimdi üretimin kısıtlanmasıyla petrol fiyatları da yükselecektir. Zaten bunun ilk sinyalleri alınmaya başladı. ABD’nin de faiz artırma ihtimali yüksek. Bu da doları güçlü tutacaktır. Dolayısıyla hem dolarda hem de petroldeki artış Türkiye’nin petrol ithalatına ödediği faturayı artıracaktır. Bu da doğal olarak enflasyona yansıyacaktır” diye konuştu. Dış açık, tahminlerin üzerinde büyüdü TÜİK’e göre dış ticaret açığı ekimde yıllık yüzde 13.2 ile beklentilerin üzerinde artarken ihracatın ithalatı karşılama oranı azaldı. Türkiye İstatistik Kurumu ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre ekimde dış ticaret açığı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 13.2 artışla 4.16 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti. Beklenti, 4.1 milyar dolar seviyesindeydi. Aynı dönemde ihracat yüzde 3 düşerek 12.84 milyar dolar oldu. En fazla ihracat yapılan ülke 1.31 milyar dolarla Almanya olurken bu ülkeyi sırasıyla 1 milyar 49 milyon dolarla İngiltere, 774 milyon dolarla Irak ve 739 milyon dolarla İtalya takip etti. Eylül revize edildi İthalat ise yüzde 0.5 artarak 17.4 milyar oldu. İthalatta ilk sırayı 2.21 milyar dolarla Çin aldı. Çin’i sırasıyla 1 milyar 757 milyon dolarla Almanya, 1 milyar 204 milyon dolarla Rusya ve 850 milyon dolar İtalya izledi. Daha önce 4.36 milyar dolar olarak açıklanan eylül verisi ise 4.38 milyara revize edildi. İhracatın ithalatı karşılama oranı Ekim 2015’te yüzde 78.3 iken, Ekim 2016’da yüzde 75.5’e düştü. l Ekonomi Servisi Merkez: Kredilerde canlanma var Merkez Bankası’nın Finansal İstikrar Raporu’nda yılın ikinci yarısında turizm ve jeopolitik gelişmeler ile cari açıktaki iyileşmenin duraksadığı belirtildi. Önlemlerle, tüketici kredilerinde belirgin bir canlanma gözlendiğinin altı çizilen raporda, hanehalkı tasarruf tercihlerinde TL’nin önceliğinin devam ettiği vurgulandı. Finansal İstikrar Raporu’nda, küresel faizlerin yükselmesi ile birlik te finansman maliyetlerinin artması yönündeki beklenti yer aldı. Raporda bankaların likidite pozisyonlarının güçlü seyrini koruduğu belirtilirken vade uyumsuzluğuna bağlı faiz riskinin de makul düzeyde olduğu ifade edildi. Piyasalardaki oynaklıklar ise ABD’deki seçim sonuçlarının ekonomi politikaları ile ilgili oluşturduğu belirsizliğe bağlandı. l Ekonomi Servisi Gayrimenkulde Gelişen Trendler Avrupa 2017 Raporu’na göre, değişen dünyada ‘geleneksel’ yatırımlar, ‘alternatif’ gayrimenkul yatırımlarına oranla daha riskli olarak algılanmaya başladı. 2017’de yatırımcılar kazançlarının azalacağını düşünüyorlar. Alman şehirleri “güvenilir liman” arayışındaki gayrimenkul sektörü için 2017’de Avrupa’daki en çok tercih edilen gayrimenkul yatırımı ve geliştirme bölgeleri olacak. İşçi kıyımı kapıda ULI ve PwC’nin raporuna göre gayrimenkulde 2016’da başlayan güven, kârlılık ve çalışan sayısına dönük endişeler 2017 için daha da arttı Uluslararası ve ulusal siyasi istikrarsızlık gayrimenkul sektörünün en fazla endişelendiren unsur haline geldi. Urban Land Institute (ULI) ve PwC’nin 22 ülkede 780 kişiyle yapılan “Gayrimenkulde Gelişen Trendler Avrupa 2017 Raporu”na göre 15 Temmuz’daki darbe girişimi nedeniyle İstanbul kısa vadede yatırımcılar için öncelikli tercih olmaktan çıktı. Raporda genel olarak uluslararası kurumsal yatırımların kısa vadede azalacağı öngörülürken Ortadoğu’dan gelen ve yüksek getiri bekleyen bireysel yatırımcıların İstanbul’u tercih edebileceğine işaret ediliyor. İstanbul gözden düştü İstanbul 2017’de yatırım beklentilerinde 29., geliştirme beklentilerinde ise 27. sırada yer aldı. İstanbul 2016’da yatırım beklentilerinde 14., geliştirme beklentilerinde ise 7. sırada yer alıyordu. İstanbul’da düzenlenen toplantıyla açıklanan bu yılki rapor, dünya emlak piyasalarındaki belirsizliğe işaret ediyor. Rapor, yanıtlardan çok yeni sorularla ortaya çıkıyor. İlk kez yüzde 89 gibi bir oranda katılımcı, politik belirsizlikleri en önemli endişe olarak belirtiyor. Bu belirsizliğin orta vadede de devam edeceğini düşünüyorlar. Bu da gayrimenkul yatırımcı larını Alman kentleri gibi “güvenli liman”lara itiyor. Uluslararası yatırımcılar, yatırım yapacakları kentleri seçerken fiziksel ve sosyal altyapı, yaşam kalitesi, nüfusun çeşitliliği, yerel idarelerin ileri görüşlülüğü ve sürdürülebilirlik gibi konuları önemsiyorlar. Göç ve terörizm de endişe duydukları konular arasında yer alıyor. Toplantıda konuşan BGC Partners Baş Ekonomisti Özgür Altuğ, 2017’nin 2016’nın aynası gibi olacağını belirterek, “Yatırım yapmak için en az 3 ay beklemek ve döviz riski almamak gerekiyor. Maliyet kısıcı önlemler gündeme gelecek” dedi. l Ekonomi Servisi ekonomi 9 Her tarafı dökülüyor Türkiye’ye dışarıdan bakan bir gözlemci (yatırımcı ya da diplomat olabilir) ekonomide, siyasette, dış politikada yaşananlara ilişkin “her tarafı dökülüyor” demekten kendini alamaz. Zaten salı günü de Financial Times’da yazan bir fon yöneticisi, Türkiye’nin risk primlerinin daha da artması gerektiğini savunuyordu. Modelin sonu “Dışardan borç al, tüketimi besle, ekonomiyi büyüt” modeli artık bitti. Son beş yılda ekonominin prodüktivite artış oranının sıfırda süründüğüne işaret eden Daron Acemoğlu, bu yıl büyümenin yüzde 1 dolayında kalacağını düşünüyor. Dış kaynakla tüketimi körüklemeye devam etmek de olanaklı görünmüyor. Özel sektör net borcu 200 milyar doların üstünde seyrediyor. Borcu çevirme oranıysa yüzde 160 dolayında; 100 dolarlık borcu ödeyebilmek için 160 dolar borçlanmak ya da dolar bulmak gerekiyor (Financial Times). İhracat bir kaynak olabilir. Ancak Rusya piyasası henüz açılmadı. Avrupa piyasaları zayıf. İhracat canlansa bile borcun yüzde 60’ı dolar cinsinden, ihracat gelirlerininse yalnızca yüzde 40’ı. Dahası ihracatın yüzde 60’ları aşan bir ithalat bağımlılığı da var. TL’nin değer kaybetmesi ihracatı teşvik ederken ithalat maliyetlerini arttırıyor. Şirketler, borç ödemeleri için gereken doları ülke içinden satın alabilirler. Ancak ekonominin yavaşlıyor olması, TL gelirleri açısından umut verici değil. Diğer taraftan, TL’nin dolar karşısında yıl başından bu yana yüzde 18, son üç haftada da yaklaşık yüzde 9 değer kaybetmesi, borçlu firmalara yalnızca son bir buçuk ayda yaklaşık 100 milyar TL’lik ek yük getirmiş (M. Sönmez). Turizm gelirleri de umut verici değil. Geriye Boratav Hocamızın vurguladığı gibi çok yüksek düzeylerde seyreden kaynağı belirsiz döviz girişi kalıyor. Siz yabancı yatırımcı olsanız, bu koşullarda bir an önce daha fazla zarar etmeden çıkmayı düşünmez misiniz? Nitekim, ocakeylül döneminde yabancı sermaye girişi önceki yıla göre yüzde 11 azalmış, yalnızca eylül ayında 2.2 milyar dolar çıkmış (Boratav). Wall Street Journal’ın “ucuz dış kaynakla ekonomiyi yüzdürme günleri geride kaldı” dediği bu modelin tükendiğini, bence en iyi şu açmaz gösteriyor: TL’yi korumak, yabancı yatırımcıya güven vermek için faizlerin artması gerekiyor. Zaten borç yükü altında ezilen yerli yatırımcıyı (özellikle inşaat sektörünü), tüketiciyi destekleyebilmek, ekonomik büyümeyi koruyabilmek için de faizlerin düşmesi... Ve diğer tıkanmalar Birçok yanı hâlâ karanlıkta kalmaya devam eden (Bkz: O. Bursalı’nın son yazıları) bir darbe girişimi, ardından gelen büyük tasfiyeler, sanatçılardan, akademisyenlerden gazetemize, HDP liderliğine, oradan da sosyalistlere kadar uzanan garip tutuklamalar, muhalefet üzerinde artan baskılar, özel mülkiyet güvencesinin, hukuk düzeninin hızla kaybolması, tüm siyasi iradenin, ne zaman ne yapacağı belirsiz, tek bir hedefe, adeta saplantı düzeyinde kilitlenmiş bir kişinin dudaklarının arasında olması, yerli yabancı yatırımcıyı çok tedirgin ediyor. Diğer taraftan bu kişinin, geleneksel müttefiklerini, Avrupa Birliği’ni yeni bir sığınmacılar krizi yaratmakla, NATO’ya karşılık, Rusya ve Çin’e yaklaşmakla tehdit etmesi, böylece, ülkenin, Batı’nın güvenlik mimarisi içindeki yerinin giderek belirsizleşmesi; haziran seçimlerinden sonra, Kürt sorununda savaş politikasının egemen olması yabancı yatırımcı açısından belirsizliklerin, risklerin daha da artması anlamına geliyor. Tüm bunlara ek olarak, Suriye’de Esad rejimi, isyancıları Şam ve Halep’ten çıkararak iç savaşı kazanıyor. Türk askerine yönelik (mutlaka Rusya’nın onayıyla) gerçekleştirilen hava saldırısı, dış politikanın, Batı’dan uzaklaşırken tam anlamıyla iflasını sergiliyor. Bunlar, orta dönemde risklerin artmaya devam edeceğini gösteriyor. Yabancı yatırımcılar, diplomatlar da ister istemez “AKP’nin elinde, her tarafı dökülen bu ülke nereye gidiyor” diye düşünmeden edemiyorlar. THY uçakları indirdi şimdi de kiralıyor Turist sayısındaki gerilemeye bağlı doluluk oranları düşen Türk Hava Yolları (THY) filosundaki sekiz adet Airbus A330200 uçağın kiralanması için Cabot Aviation’u yetkilendirdi. Öte yandan Fitch, Avrupa, Ortadoğu ve Afrika bölgesi havayolu şirketleri 2017 raporuna göre düşük fiyatla hizmet sunan havayolları ile THY arasındaki rekabet mevcut atmosferi zora sokacak. l Ekonomi Servisi ‘Merkez, döviz satmamalı’ Ekonomi bakanı Nihat Zeybekci, TL’nin değer kaybına Merkez Bankası’nın döviz satarak müdahale etmemesi gerektiğini savundu. Zeybekci, kamu kurumlarında TL’ye dönülmesinin önemini vurgulayarak böylece piyasadan 10 milyar dolarlık döviz talebinin azaltılabileceğini vurguladı. l Ekonomi Servisi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle