23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Şehir Tiyatroları’nda iki oyuncu daha göreve çağrıldı 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında kurumda başlatılan soruşturma kapsamında açığa alınan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan iki oyuncu Sevinç Erbulak ve Mahpe ri Mertoğlu görevlerine geri çağrıldılar. Açığa alınan altı sanatçı arasından yönetmen ve oyuncu Arda Aydın ile oyuncu İrem Arslan geçen günlerde görevlerine iade edilmişlerdi. Aynı soruştur ma kapsamında açığa alınan, ‘muhalif’ kimlikleriyle tanınan ve haklarında başka soruşturmalar da açılmış olan yönetmenler Ragıp Yavuz ve Kemal Kocatürk içinse henüz bir gelişme yok. 16 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK kultur@cumhuriyet.com.tr ‘Midyat, Seyfo ağlayın’ Perşembe 1 Aralık 2016 ‘Bir Demet Tiyatro’da canlandırdığı Eyvah Necdet karakterinin ‘Midyat, Seyfo gülün’ repliğiyle akıllara kazınan sinema ve tiyatro oyuncusu Erdal Tosun (53) dün trafik kazasında yaşamını yitirdi. Geriye onlarca sinema filmi, dizi ve oyunda canlandırdığı karakterleri kaldı. İstanbul Sarıyer’de bulunan Büyükdere Caddesi, İl Jandarma Komutanlığı Kavşağı’nda dün sabah 06.30’da meydana gelen trafik kazasında ünlü oyuncu Erdal Tosun hayatını kaybetti. Kavşağa girerken sürücüsünün direksi yon hâkimiyetini kaybetmesi sonucu kal dırıma çarpan bir başka otomobil, sanatçı Tosun’un kullandığı otomobilin üzeri ne uçtu. Kaza sonucu diğer oto mobildeki sürücü yaralanır ken sanatçı Tosun ise oto mobil içerisinde sıkışa rak hayatını kaybetti. Tosun için ilk tö ren, yarın saat 12.00’de Beşiktaş Kültür Merkezin de (BKM) yapıla cak. Sanatçının cenazesi ikindi vakti Levent Camii’nde kı ‘Bir buluşma yeri benim için ölüm’ lınacak namazın ardından Zincirlikuyu Kasım 2004’te Sinema dergisinde yayımlanan söyleşisinde Tosun, “Ölümden sonra ne var?” sorusuna şu yanıtı vermişti: “Bütün özlediklerim, öldükten sonra kavuşulabilecek yerdeler. Umarım bir kavuşma olacak. Artık öyle düşünüyorum. (...) Şimdi artık bir buluşma yeri benim için ölüm. Bütün ailemi yavaş yavaş kaybettiğim için öyle.” Sivil Mezarlığı’nda kardeşi Gürdal Tosun’un yanına defnedilecek. Sinema sanatçısı Necdet Tosun’un oğlu ‘Güzel adam, baba adam göçtü’ 4 Cem Yılmaz: Sevgili Erdal abimin mekânı cennet olsun. Çok üzgünüm, tüm sevenlerinin başı sağ olsun. 4 Cem Davran: Biz bir düş gördük kardeşim. Çocukluk, ilk gençlik düşü. Cehalet trafiği çok sıkışık, geç kalmasak bari. Çok üzgünüm, yorgunum Erdal. 4 Gani Müjde: Usta oyuncu, sevgili arkadaşım, Erdal Tosun’u kaybettik bu sabah. Gün sadece geri alınmayan saatler yüzünden karanlık değil bu sabah. 4 Metin Uca: Karanlık uğursuz geceden 12 küçücük canın yasını tutarken gün de kara başladı. Trafik terörü bu kez Eyvah Nejdet’i aldı bizden. 4 Okan Bayülgen: Oyunculuğuyla “HayatKurtaran” adam, güzel adam, baba adam göçtü. Seyircimizin başı sağ olsun. olan Erdal Tosun 9 Nisan 1963, İstanbul doğumlu. 1975 yılında henüz 12 yaşında iken babası vefat etti. “Eyvah Necdet” karakterini canlandırdığı, ekranlarda da gösterilen “Bir Demet Tiyatro” oyununda beraber rol aldıkları kardeşi Gürdal Tosun ise 2000 yılında, henüz 33 yaşındayken bağırsaklara giden damarların tıkanıklığı sebebiyle yaşamını yitirdi. Erdal Tosun’un sinemaya ilk adımı Atıf Yılmaz’ın teklifiyle 1981 yılında “Mine” filmiyle oldu. Sonra 1985’te İstanbul Devlet Tiyatrosu’nda sahneye çıktı, Tosun. Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı’ndan mezun olduktan sonra Özel Tiyatro’nun kurucuları arasında yer aldı. Daha sonra Antalya Devlet Tiyatrosu’nda görev alan Tosun, 1992’de Beşiktaş Kültür Merkezi (BKM) kurulunca topluluğa katılarak “Bir Demet Tiyatro”da rol aldı. “Rina” (2010) filminde canlandırdığı ‘Memo’ karakterinin “Ne olmuş yani büyük adam olamadıksa, hayallerimizi satmadık ya” repliğiyle de unutulmazlar arasındaki yerini alan Tosun, Atıf Yılmaz’dan Yavuz Turgul’a, Yılmaz Erdoğan’dan Ömer faruk Sorak’a kadar pek çok yönetmenle çalıştı. “Sen Hiç Ateşböceği Gördün mü” (2000), “Mezopotamya Üçlemesi” (1993), “Tanrı” (1988) gibi çok sayıda oyunda; ayrıca “Çalgı Çengi” (2011), “Çakallarla Dans” (2010), “Neşeli Hayat” (2009), “Organize İşler” (2005), “Babam ve Oğlum” (2005), “Gönül Yarası” (2004), “Ömerçip” (2003), “Vizontele Tuuba” (2003), “G.O.R.A” (2003), “Vizontele” (2000) gibi onlarca sinema filmi ve dizide rol aldı. Sanatçının 1995’te İlknur Tosun’la başlayan ve geçen sene sonlanan evliliğinden Zeynep Kiraz (21) adlı bir kızı var. itaatsizler... Murat Beşer, ‘Yoldan Çıkmış Simalar’ adlı bir kitapta 1990’lı yıllarda plakları, kasetleri müzik dünyasında dolaşıma sokan haylaz, asi isimleri anlattı. Beşer onlar için gizli kahramanlar diyor. Vedat ARIK paçi Ayhan, “Postmodern Amele” A Damardan anarşistlerTahsin, Laterna Bü da ne kaybettiysek bu kitapta yazılan ve kaybettiğimiz değerler aşağı yukarı bunlarla aynı anlama geliyor. Aralarında hiç lent, Roker Hakan, Garaj bir fark yok. yen Barbo, Parkinson Şe n Parkinson Şeref ne ka lir. Vaktiyle sahaflık yapmış Nejat Evet kaybetmişlerdir ama kazandıkla CEREN ÇIPLAK ref, İyiliksever Sting, Şark İşi Spagetti Festern... Bu yol dar çılgınmış! Marka gi İşler’in ön örneğidir, daha eskidir yinip hava atan iyi ai Parkinson. le çocuklarına şapla n Bir de Kötü Kedi Şerafettin’in rı hazlar kaybettikleri maddi şeylerden daha önemlidir. Onlar maddiyatın kaybedenleri ama maneviyatın kazananları. dan çıkmış isimleri tanıyor mu ğı indiriyormuş me ilham kaynağıymış... n Siz yoldan çıkmış bir sima mısı sunuz? Müzik dünya sela... Evet, Bülent Üstün’le iyi tanışırlar. nız? sının esas oğlanla Evet en biricik ka İstiklal Caddesi’nden Nişantaşı’na Evet, yoldan çıkmış simalardan biri rı aslında onlar... rakterlerden. Tam uzanan coğrafyada çok ahbaplıkları yim. Hepsi benim hayatıma dokundu, 1990’lı yıllarda plak bir anarşist. Da vardır. Gece insanıdırlar. Çok mace ben de onların hayatına dokundum. Mü ları, kasetleri müzik mardan anarşist. ra yaşamışlardır. zikal zevklerimi yönlendiren, hayatıma dünyasında dolaşıma Damardan ve içgü n Parkinson Şeref bugün nerede? şekil veren insanlar. sokan ve müzik kültü düsel anarşist. Teorik Seyyar takılıyor. Plak, kitap bulur Camiaya dışarıdan bakan bir akade rünü yayan haylaz, ya bir anarşist değil. sa onu ilgili dükkânlara götürüp sa misyen değilim, onlarla birlikte bu yo ramaz, asi, en önemlisi çok n Sahi Parkinson Şe tar, o gün tekerleği döndürür. Bir kuşta yuvarlanmış insanlardan biriyim. değerli isimler onlar... ref, Nejat İşler’in rol mo hafta sonra nasıl geçineceği meçhul n Plakta müzik dinlemenin tadı Gazetemiz müzik yazarı Mu deli mi? dür. Hayatının sonuna kadar da öyle nasıldı? rat Beşer, bu gizli kahra Her ikisini tanıyan bunu bi yaşayacak zaten. Tam bir itaatsiz. Bunun tadını yeni jenerasyon manları “Yoldan Çıkmış AVM’lerde satılan tel maşa, Simalar” adlı bir kitap ta buluşturdu. Bu kitap dönemki albüm paylaşı ta bu kez plakta çalan mı arasında nasıl bir onlar... fark var? n Ağırlıklı olarak O dönem bir al 1980’ler 90’lara uza büme ulaşmak için nan yolda ortaya çı epey emek harcıyor kan bu simaların ortak özelliklerinden başla dunuz. Bugün çıkmış bir albümle 80’lerde çıkmış bir albü yalım mı sohbete? Bu isimler toplumun kendilerinde olmasını emrettiği modele uyum sağlayamamış insan Kitaptaki karikatürlerin çizimlerini üstlenen Aptülika’dan bir Murat Beşer çalışması... mün değeri arasında en azından çok ciddi manevi bir fark var. Biz o manevi hazzı hissederdik ve o manevi hazzı da aramızda bir alt kültürel payla lar. Kurumsallıkla, do şım ögesine dönüştürmüştük. kuzaltı çalışmakla ilgili değiller. Bunlar n Kitaptan plakçı Remix İhsan’ın kafalarına göre yaşayan bir nevi sivil ita dükkânının Emek Sineması’na bağ atsizler. lı olduğunu öğrendim. Emek’in hemen yanı başındaki Remix İhsan’ı o gün koruyabilseydik belki bugün Emek’i de yitirmezdik. Ne dersiniz? Emek için hepimiz koşturduk ama Remix için kimsenin kılı kıpırdamadı. Sen bugün Remix adlı dükkânı kaybediyorsan ve bunu kaybetmenin ne anlama geldiğini anlamıyorsan bil ki yarın da Emek Sineması’nı kaybedeceksin. Zaten kaybettik de... n Onlar ne kaybettiler? Onların kaybettikleri bize ne kaybettirdi? Türkiye Cumhuriyeti’nde son 4050 yılda demokratik haklar, işçi sınıfı hakları, kültürel özgürlükler gibi alanlar plastik aksanlı, hatta içinde flashbellek girişinin bile bulunduğu pikaplardan anlayamaz. Onlardan plak dinleyeceğinize laptoptan dinleseniz daha iyi. Plağı gerçek manada duymak, dinlemek istiyorsanız ona göre bir pikabın, amfinin, hoparlörün ve analog sistemin olmalı. Gerçek manada plak dinlemek istiyorsan ucuza mal olmaz. Ucuza plak dinleyemezsin. n Mesela ne kadar? Bazen “250 TL param var, bir pikap almak istiyorum” diyorlar. Paran 2 bin TL olunca gel bakalım, bir pikap diyorum. Amfisi, kafası, iğnesi de benzer seviyelerde yüksek paralar. n Başka bir deyiminizle örgütsüz militanlar... Peki, yoldan çıkan simalar hangi yolda buluştu? Bu insanlar bir azınlık ve birbirini müzik ile buldu. Üç ana mekân var. 1980’le ‘Kadıköy’deki plakçı sayısı Los Angeles’tan fazla’ n Plaklarını mezurayla sayan ada lemezler. Plaklarını taşıdıkları kasa plaklar bugün daha çok ev arşivle rin sonu 90’ların başındaki Beyazıt Mey ma kaç tane plağın var dediğinizde lar vardır. 15 kasa derler ama kasada rinde mi? danı, Tünel’deki Narmanlı Han ve Kadı cevap olarak 8 metre mi diyor? kaç plak olduğunu ancak o dönemin Son yıllarda bir plakçı enflasyonu köy’deki Akmar Pasajı. Bu üç mekân bu Duvara dikey yaslayarak diziyor insanları bilir. var. Sadece Kadıköy’de 23 tane plak radaki karakterlerin belli başlı buluşma plakları. Kaç taneye tekabül ettiğini o n Sizin kaç kasa plağınız var? çı var. noktaları. Onların açık veya kapalı der uzman olduğu için ve DJ kuşağından 8 bin plağım var. Bugün Los Angeles’ta bile 23 tane nekleri, lokalleriydi buralar... Bugün sos geldiği için sayısını söylemez. 80’le n Hepsi evde mi? plakçı yok. Evlerde çok ciddi arşivler yal medyada paylaştıklarımızı o günler rin sonunda kulüplerde plak çalarak Evet ama ev 170 metrekare! var. Koleksiyonerler var. Koleksiyo de fiziki paylaşıyorduk. DJ’lik yapan insanlar plak sayısı söy n Sürekli dolaşıma giren o günkü nerler zaten plaklarını satmazlar. n Öyleyse bugünkü bir albümle o Maçka Sanat: Belleğimiz... 70’li yıllar... Genciz, güzeliz, coşkuluyuz... Kendimize güvenimiz sonsuz... Kolay mı, dünyayı değiştireceğiz. Her şeyi. Ülkeyi de, sanatı da... Sanat galerisi dendi mi o yıllarda Nişantaşı’nda Melda Kaptan; Kurtuluş’ta Yahşi Baraz; Kadıköy’de Aydın Cumalı galerisi var... Beyoğlu’nda Maya ve Galeri 1 can çekişiyor... Hepsi bu kadar... Derken iki yiğit kız kardeş çıkıyor: Rabia Çapa ve Varlık Sadıkoğlu... Hayallerini, düşlerini gerçekleştirmek için genç mimar Mehmet Konuralp’i buluyorlar... İçine büyü karıştı Mehmet Konuralp’i dinliyorum: “Varlık ve Rabia’nın heyecan dolu hayalleri arasında, bir de zor gerçek vardı. Yarı beline kadar toprağa gömülü bir bodrum katından, sayılı bir sanat galerisi yaratmak! Elini uzatsan tavanına değecek, bu hap kadar bodrumdan nasıl galeriye dönüşecek!” İki genç kadının azmi, inadı ve çabası, Mehmet’in içine büyü karışmış mimarisi ve başka büyücü sanatçılarla buluşup galeri açıldığında, yıl 1976’ydı. Şazi Sirel aydınlatmayı, Mengü Ertel tüm grafik tasarımını üstlenmişti. O gün bugün değişmeyen özellikler... Yeni ufuklara açılmak Daha ilk günden, Maçka Sanat Galerisi yolunu çizmişti. Yenilikçiydi. Gençti. Alışılmışın dışındaydı. Avangard ve kavramsal sanata yer açacaktı. Örnek olacaktı. Sarkis’ten Adnan Çoker’e, Aliye Berger’den Azade Köker’e; Ömer Uluç’tan Komet’e; Kuzgun Acar’dan Füsun Onur’a o gün bugün 325 sanatçıya yer verdi. Ticaret kaygısı gütmeksizin, ilkelerinden hiç sapmaksızın, gençleri her daim öne çıkararak, yeni ufuklara açılarak yolunu çizdi. Yıllar içinde galeriler çoğalıp müzayede ve ticari endişeler ön plana çıksa da, koleksiyonculuk yozlaşsa da, Maçka Sanat bunların dışında varlığını sürdürmeyi başardı. Varlık’ın genç yaşta aramızdan ayrılması üzerine Rabia misyonu tek başına omuzladı... Buluşma noktası Çok geçmeden Maçka Sanat, aydınların buluşma mekânı oluvermişti. Sadece ressamlar, heykeltıraşlar, grafikerler değil, şair ve yazarların, tiyatrocuların, mimarlarında uğrak yeriydi. Can Yücel, Aziz Nesin, Mengü, Füreya, Ferruh Doğan, Candeğer Fortun, Melike Abasıyanık, Doğan Kuban ve daha nicelerini akşamüstleri orada keyifli sohbetlerde yakalayabilirdiniz. Paneller, sanatçı konuşmaları... Her açılışta sanatçıyla ortak üretilen Rabia’nın konukları karşıladığı özel giysisi... Her sergiye broşür, katalog ve kitaplar... Bunların ücretsiz eğitim kurumlarına dağıtılması... Sanatların bir potada sarmaş dolaş olduğu, Türkiye’nin aydınlık ve özgür tartışma platformu... Bir başka deyişle 40 yıllık belleğimiz... Arşiv, Koç Müzesi’ne Sanat tarihimizde çok önemli yeri olan Maçka Sanat yıl sonunda kapanıyor. Galeri kapanıyor ama 40 yıllık belleğimiz yok olmuyor, olmayacak. Bütün o sergilerin tanıklığı, belgeleri, tüm bir arşiv çalışması, Vehbi Koç Vakfı’na teslim ediliyor... Rabia Çapa, şimdi bu müthiş iş üzerine çalışıyor. Çalışma sona erince 40 yıllık hafızamız, her not, her ses kaydı, her belgenin saklandığı dev arşiv Koç Müzesi’nde yerini alacak. Maçka Sanat’ın 40 yılı ayrıca bir de kitapla (Yapı Kredi Yayınları) taçlanacak. “Maçka Sanat kapanıyor” dendiğinde, “A çok yazık” diye vahlananlara Rabia Çapa gibi benim de bir sorum var: “Son yıllarda orada kaç sergiyi gittiniz?” Maçka Sanat ve Rabia Çapa bence görevini ve işlevini fazlasıyla yerine getirdi. Teşekkürüm sonsuzdur! C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle