02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 7 Kasım 2016 EDİTÖR: SERKAN OZAN Demokrat olmanın bedelini ödüyorlar Tutuklanan yazar ve yöneticilerimizin her biri, yaşamlarını gazeteciliğe vermiş, ifade özgürlüğü için bedel ödemiş isim ler. Yıllardır, Türkiye’nin daha özgür, daha eşitlikçi ve demokratik hukuk devleti olması için yazdılar, çizdiler, savunmanlık yaptılar. Şimdi, muhalefet yapmanın, doğruları yazmaktan hiçbir koşulda vazgeçmemenin bedelini, Silivri’de ‘ödüyorlar’. MURAT SABUNCU Genel Yayın Yönetmeni İstanbul Üsküdar doğumlu. İstanbul Ticaret Üniversitesi’nde medya üzerine yüksek lisans yaptı. Yaklaşık 25 yıllık gazeteci. Mesleğe Milliyet gazetesinde başladı. Milliyet’de Ekonomi Müdürlüğü ve köşe yazarlığı yaptı. Daha sonra Tempo Dergisi ve Murat Sabuncu Fortune Türkiye’nin Genel Yayın Yönetmenliği görevlerini üstlendi. Cumhuriyet gazetesindeki görevine 21 Ağustos 2014’te Genel Yayın Koordinatörü olarak başladı. Sabuncu, 1 Eylül 2016’da Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmenliği’ne atandı. Bağımsız Gazeteciler Platformu’nun ( P24) kurucuları arasında yer alıyor. KADRİ GÜRSEL Yayın Danışmanı / Yazar Dünyanın en köklü gazetecilik örgütlerinden, BM, UNESCO ve Avrupa Konseyi’ne danışmanlık statüsüne sahip olan Viyana merkezli Uluslararası Basın Enstitüsü’nün (IPI) Yönetim Kurulu üyesi. IPI’nın Türkiye Ulusal Komitesi Başkanı. 1986 yılında mesleğe başlaKadri Gürsel dı. Cumhuriyet, Güneş ve Sabah gazeteleri ile Nokta dergisinde editörlük, muhabirlik görevlerinde bulundu. Agence FrancePresse’in İstanbul muhabirliğini yaptı. TSK’nin 1995 yılındaki Çelik Harekâtı’nı izlemek için Irak’a gitti. Türkiye’ye döndükten sonra, Reuters’ın foto muhabiri Fatih Sarıbaş ile Nusaybin’de PKK militanları tarafından 31 Mart günü kaçırıldı. 26 gün sonra Şırnak’ta serbest bırakıldı. Milliyet grubunun Artı Haber dergisinin yazı işleri müdürlüğünü, Milliyet’in dış haberler müdürlüğünü yaptı. Suruç katliamı tweetleri nedeniyle Milliyet’teki köşe yazarlığına son verildi. Gürsel’in Cumhuriyet’teki, “Çünkü Cumhuriyet” başlıklı ilk yazısı, 10 Mayıs 2016’da yayımlandı. MUSA KART Karikatürist Cumhuriyet Vakfı Yöne tim Kurulu üyesi. Anka ra Devlet Mühendislik ve Mimarlık Akademisi’nden mezun oldu. İlk karikatü rü 1974 yılında Ankara’da mühendislik eğitimi gör düğü yıllarda yayımlandı. Karikatüristliğe 1986 yılın da Cumhuriyet’te çizerek Musa Kart başladı. 1987 yılında Necati Doğru yönetiminde ki Milliyet EkonomiAraştırma Servisi’nde karikatürleri çıkan Kart, daha sonra Güneş, Günaydın ve Nokta Dergisi’nde karikatürist olarak çalıştıktan sonra Cumhuriyet’e dön dü. 1993 yılından beri Cumhuriyet’te çizer olarak çalışıyor. 2006’da Türkiye Gazeteci ler Cemiyeti Basın Özgürlüğü Ödülü’nü aldı. GÜRAY ÖZ Okur Temsilcisi / Yazar İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde öğrenimini tamamladı. Gazeteciliğe 1971 yılında başladı. Almanya’da Türkiye Araştırmalar Merkezi’nde görev yaptı. Almanya’da çıkan Cumhuriyet Hafta’nın yönetmenliğini yaptı. Şiir ve yazıları Ant Güray Öz ve Soyut Dergisi’nde yayımlandı. Yayımlanan eserleri arasında “Federal Almanya’da Türklerin Kültür Sorunları”, “Kurumuş Gül AğacıŞiirler”, “Almanya’da Ayrımcılık”, “Avrupa Türkleri/ Federal Almanya ve Diğer Avrupa Ülkelerinde Çalışan Türklerin Ekonomik Gücü (Faruk Şen ve Hasan Ulusoy ile). Öz’ün tutuklanmadan önceki son yazısı “Makbul’ Medyanın Habere Bakışı” buluhuyor. TURHAN GÜNAY / Cumhuriyet Kitap’ın Yayın Yönetmeni Üniversite eğitimine İTÜ İnşaat Fakültesi’nde başladı. Gazeteciliğe muhabir olarak öğrencilik yıllarında adım attı. 1968’den 1983 yılına kadar Günaydın grubunda gazetecilik yaptı. Oğuz Aral’ın yönettiği Gırgır ile Fırt adlı mizah dergilerinde Yazı İşTurhan Günay leri Müdürlüğü yaptı. 1983 yılında Günaydın’dan ayrılarak İletişim Grubu’na geçti ve Yeni Gündem dergisinin yazı işlerinde çalıştı. 1985 yılından itibaren de Cumhuriyet gazetesinde önce Pazar Dergi, ardından da Kitap Dergi’nin Yayın Yönetmenliği görevini üstlendi. 2013 yılında itibaren Cumhuriyet kitaplarının yayın kurulu üyeliği ve yöneticiliğini yapmaktadır. HAKAN KARA Vakıf Yönetim Kurulu Üyesi Ege Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. Gazetecilik mesleğine 1984 yılında Cumhuriyet’in İzmir bürosunda başladı. Dalyan’daki kaplumbağalar, Bergama’daki siyanürlü altın ve altın mafyası gibi haberleri TürHakan Kara kiye gündemine taşıdı. Gazetenin çevre sayfasını yönetti. 1993 yılında İstanbul’a gelerek gazetenin mutfağında çalıştı. Haber Müdürü olarak uzun yıllar görev yaptı. 2013 yılından itibaren Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi olarak görev yaptı. Dijital Dünya başlıklı köşenin yazarıdır. Kendisi gibi gazeteci Sinem Kara ile evli olan Kara, beş yaşındaki Ada’nın babasıdır. ÖNDER ÇELİK Vakıf Yönetim Kurulu Üyesi Babasının görevi dolayısıyla İzmit’te doğdu. 3 yaşında İstanbul’a geldi. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu ve gazetemiz İcra Kurulu üyesi. Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi mezunu. Kapanana dek Politika gazetesinde çalıştı. Cumhuriyet’te çalışÖnder Çelik maya 1984 yılında başladı. Uzun yıllardır Cumhuriyet’in yönetim kadrosunda. Gazetenin matbaa ve dağıtımından sorumlu. İlk görevi idare amirliğiydi. Daha sonra işletme müdürü olarak atandı. 2001 yılından itibaren teknoloji ve basın yayın faaliyetlerinin gelişimi, matbaalar ve üretim sorumlusu olarak görev yapıyor. Cumhuriyet Vakfı üyeliği ise 2014 yılında gerçekleşti. BÜLENT UTKU Avukat Cumhuriyet Vakfı ve Yenigün Haber Ajansı Yönetim Kurulu üyesi. İlkokulu Gölcük’te okudu. Liseyi Ankara ve Diyarbakır’da bitirdi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. İstanbul Barosu üyesi avukat. 12 Eylül yargılamaları sıBülent Utku rasında başladığı mesleğinde 35 yılı geride bıraktı. 12 Eylül’ün sıkıyönetim mahkemelerinde görev yaptı. Savunma görevini yürütürken, İstanbul Sıkıyönetim Mahkemesi’nde yargılanıp, beraat etti. 1993 yılından beri gazetemizin avukatlığını üstleniyor. Mısır Çarşısı, Odatv davaları gibi kamuoyunun yakından takip ettiği pek çok dosyada görev aldı. MUSTAFA KEMAL GÜNGÖR Avukat Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu. 32 yıllık avukat. 19961998 döneminde İstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyeliği, genel sekreterliği, saymanlığı, 20002002 döneminde de İstanbul Barosu yönetim kuM. Kemal Güngör rulu üyeliği yaptı. İstanbul Barosu Avukat Hakları Merkezi’nin kurucularından. İstanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi’nde dersler verdi. Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Vakfı ile TürkiyeAvrupa Vakfı üyeliği yaptı. İstanbul Barosu Futbol Takımı’nın kurucularından. Kurulduğundan beri İstanbul Barosu Türk Sanat Müziği Korosu üyesi. Kadıköy Hukukçular Derneği’nin çalışmalarına katıldı. Basın Odası’nda sansürYandaş kalemin iddialarına yanıt vermek isteyen gazetemiz avukatı, NTV yayınına alınmadı NTV’de yayımlanan Basın Odası adlı programda, tutuklanan gazetemiz yazar ve yöneticileri hakkında asılsız iddialarda bulunan yandaş gazeteci Nagehan Alçı’ya yanıt vermek isteyen gazetemiz avukatı Tora Pekin, yayına alınmadı. Tora Pekin programda dile getirilen asılsız iddialara ilişkin açıklama yaptı. Pekin, programda konuşulanlar üzerine, NTV’de çalıştığını bildiği bir gazeteciyi aradığını ve programa katılmak istediğini belirtti. Bütün gece beklemesine rağmen kimsenin aramadığını ifade eden Pekin, “Cumhuriyet gazetesini susturmak istiyorlar. Bunun zeminini de böyle programlarla, medya aracılığıyla yapıyorlar. ‘Masumiyet karinesi ilkesi’ne bir nebze saygı duyup telefonla programa bağlasalardı şunları söyleyecektim” diyerek şu açıklamayı yaptı: 1 Nagehan Alçı, dün Ergenekon, OdaTV ve diğer siyasi kumpas dosyalarında yürüttüğü faaliyetini, bugün Cum huriyet davasında yürütüyor. Dün, Ali Fuat Yılmazer gibi bugün terör örgütü üyesi sanığı emniyetçilerce kullanılıyor ve o programlarda iftira atıyordu. Bugün Yılmazer tutuklu; Alçı başka odaklardan aldığı yalan yanlış bilgilerle, yine algı üretmeye çalışıyor. Söylediklerine cevap vermeyi zül sayarım. 2 Önümüzdeki soruşturma dosyası, biz avukatlar için yeni değildir. Bu dosya, yöntem olarak, bugün FETÖ/PDY Terör Örgütü olarak kodlanan şebekenin hazırladığı dava dosyalarının devamıdır. Ergenekon, Balyoz, OdaTV, KCK, ÇHD, Askeri Casusluk ve benzeri davaların dosyalarında da yöntem bire bir aynıdır. Sadece birtakım aktörler yerlerini yenilerine bırakmıştır. Nagehan Alçı, Mehmet Metiner gibiler aynı kalmıştır. 3 ‘Size ne sordular, dosyada ne varmış’ diye sorarsanız, iki örnek vereyim: İlk örnek; Aydın Engin’e ve diğer arkadaşlarımıza ‘Ahmet Faik İnsel isimli PKK ile ilişkili şahıs, Aydın Engin’e 250 bin TL’lik havale göndermiştir. Aşağıda dökümü vardır, bu nedir’ dediler. Döküm falan göstermediler. Aydın Engin, ‘O arkadaşım, yazar Ahmet İnsel’dir. İkimiz de o kadar parayı bir arada görmemişizdir. Bu olsa olsa Ahmet’in bana, Hrant Dink için hazırladığımız internet sitesinin masrafı olarak gönderdiği 250 TL’dir’ dedi. Bu dosya, 250 TL’nin 250 bin TL yapıldığı, şüpheli yasadışı fişleme işlemleriyle insanların yaftalandığı bir dosyadır. İkinci örnek; 4050 bin TL’lik bir havale sordular. ‘Bu FETÖ/PDY Terör Örgütü ile bağlantılı bir şirketten gelmiş’ dediler. Bir yatak markasının ve diğer ürünlerinin reklam parasıdır. 7 ilan için alınmıştır. Ama o zaman dilimi içinde, aynı markanın Hürriyet 70, Sabah 86, Star 32, Yeni Şafak 53 ilanını almıştır. Beş gazeteye verilen toplam ilanın yüzde 97’sini diğerleri almış. Biz yüzde üçünü aldığımız için şu anda buradayız’ dedik. Dinletemedik. Savcılık ve hâkimlikte muhatap olduğumuz soruların tamamı bu şekildedir. Yanıtlayamayacağımız tek bir soru yoktur. Dosyanın tamamı saçma sapan, siyasal hezeyanlardan ve kimi zaman düpedüz üretilmiş sahte belgelerden oluşmaktadır. 4 Bu dosyanın savcısı Murat İnam, Yargıtay 16. Ceza Dairesi’ndeki bir davada FETÖ/PDY Terör Örgütü üyesi olmakla suçlanmaktadır. Hakkında iki kez ağırlaştırılmış müebbet hapis istenmektedir. Bu dosya böylece daha doğmadan ölmüştür. Yeri gelmişken hatırlatmak gerekir, bu dosyadan medet umup Cumhuriyet gazetesine çökmek isteyenler, bu dosya kadar kirlidir. 5 Cumhuriyet gazetesinin yüz akı dokuz arkadaşımızı, hukuka, vicdana aykırı olarak tutuyorlar. Buradaki tek amaç 93 yıllık Cumhuriyet’i, sadece ve sadece gazetecilik yaptığı için, gazetecilik dışında hiçbir şey yapmadığı için susturmak. l İSTANBUL / Cumhuriyet teslim olmayız 5 Bu yol, yol değil! Yaşadıklarımız, bir devrin, bir rejimin yerini yenisini alması sürecinin doğurduğu krizler, derin krizler. Eski devri, eski rejimi de eleştiriyorduk, ama daha fazla özgürlük, barış ve toplumsal barışın teminatı olan daha fazla demokrasi adına. Neydi Cumhuriyet rejimini zorlayan en önemli konular; katı laiklik anlayışı adına dindar kesimin özgürlüklerinin, haklarının kısıtlanması ve katı ulus devlet tanımı adına, Kürtlerin hak ve özgürlüklerinin kısıtlanması, değil mi? Kürtlerin veya onları temsil etme iddiasında olanların bir kısmının silaha sarılmış olması, demokratik siyaset çerçevesinde kabul edilebilir bir şey değildi, o nedenle demokratikleşme yolu ile bu meselenin çözümünden yana olduk. Sağ ve sol demokratlar olarak, sorunun kökenini anlayalım, ortadan kaldıralım, demokratik siyaseti esas kılalım diye çabaladık bu nedenle AK Parti’nin başlattığı “barış sürecini” tüm sorunlu yanlarına karşın destekledik, önemli bir başlangıç olarak kabul ettik. Demokratik siyaset Demokratik siyaseti savunanların silahla, terörle işi olmaz, ama ne zamanki demokratik siyasetten vazgeçilir, bu kesim “terör destekçisi” olarak zan altında bırakılarak siyasi alandan kovulur. Oysa asıl çözüm demokratik siyasetin alanını genişletmek, aklı silaha yatanları dahi demokratik siyasete kazanmaktır. AK Parti, barış sürecini bu anlayış üzerine kurdu diye düşündük, doğrusu buydu. Bu çerçevede mesela akil adamlar projesi bu yönde umut vaat edici bir çabaydı. Demokratik siyaset çerçevesinde silahlı bir örgüt ile, onun lideri ile pazarlık yapmak mümkün değildi, ama böylesi krizler, istisnai yollara başvurmayı gerektiriyordu; o nedenle IRA, Güney Afrika gibi kriz çözme modellerinden esinlenmeye çalıştık. İktidar partisi, bu yönde destekleyici ve yol açıcı bir siyaset izledi. O zaman da, “bu tür süreçler kararlılıkla ve hızla yürütülmezse, eskisinden beter bir yere savruluruz” kaygısını dile getirdik. Maalesef kâbuslar gerçek oldu. Başkanlığa karşı çıkınca Düne kadar, İmralı’ya heyetler gider, Kandil’e ziyaretler yapılırken, şimdi HDP “terör örgütü” sayılır oldu. HDP’nin tabanı PKK sempatizanı, bunu biliyorduk, tam da bu nedenle silahlı işlerden uzaklaşmanın yolunun HDP’nin güçlenmesi olduğunu düşündük, o zaman iktidar da bu havadaydı. Ne zaman ki, HDP Başkanlık sistemine karşı olduğunu ilan etti, hava değişti. Doğrusu, 7 Haziran 2015 seçimlerinden sonra, PKK’nin silahlı, çatışmalı sürece geri dönmesi, demokratik siyasete büyük bir engel teşkil etti, ama onlar bu yolu seçti diye biz neden demokratik siyasetten vazgeçelim? İktidar neden vazgeçti, örgüt demokratik siyasete inanmıyor diye biz de aynı yoldan mı gidelim? Bir devlet, onu idare eden iktidar kendi siyasetinde ısrarcı olmaz mı, olamaz mı? Demokratik siyasete inanmayanlar bahane edilip, demokratik siyasetten vazgeçilebilir mi, en önemlisi bu yolla nasıl bir çözüme varılır? Siz ne istiyorsunuz? Bırakın, “dış güçler şunu istiyor, teröristler bunu yapıyor” gerekçelerini; biz ne istiyoruz, iktidar olarak siz ne istiyorsunuz? Barış süreci, doksanlı yılların siyasetinin iflası üzerine inşa edilmeye çalışıldı. Değişen ne, neden o yılların karanlığına hızla geri döndük? O zaman o yöntemler ile çözülmeyen, bu zaman bu yöntemler ile çözülür mü; böyle bir çözüm anlayışından toplumsal barış çıkar mı? Egemen devletler, tabii ki eline silah alanın karşısında egemenlik haklarını koruyacak tedbirler alır, ama Kürt meselesi bu parantezden çoktan taşıp, toplumsal bir mahiyet kazanmadı mı? Milyonlarca insanın oyları ile seçtiklerini hapse atıp, kayyım atayarak nereye varılır? Her koşulda devletten yana tavır takınan veya korkusundan böyle görünenler ile gidilecek yol, sağlam bir zemin olabilir mi? Unutmayın, 1916 Arap isyanından önce ve hatta savaşın bitimine kadar Osmanlı devletine bağlı olanların pek çoğu, sonradan yeni kurulan Arap ulus devletlerin bürokrat kadrosu oldu. Asıl mesele kopuşu, onun getireceği felaketleri önlemek, o yönde siyaset üretmek. Osmanlı devletini, İngilizler veya başkaları değil, içine girdiği siyasi kriz sarmalı çökertti. Gerçi tüm imparatorluk yapıları, o dönem benzer krizler yaşıyordu, direnmeleri çok zor tarihsel dinamikler söz konusu idi, ama çöküşün imzasını İttihatçıların yanlış politikaları attı. Şimdi, ulus devletlerin kriz yaşadığı bir dönemde, tek çare ulus devlet tanımını kapsayıcı bir biçimde gözden geçirmek. Kürtlerin çoğunun çatışma, dövüş, dalaş istemediği doğru, ama mevcut siyaset bu şansı heba etmekten imtina etmiyor, zira çatışma ve kopuşu önlemenin yolu Kürtlere haysiyetli bir barış ve çıkış yolu açmaktı. Kısacası bu yol, yol değil. Daha doğrusu bu ülkede yaşayan hepimize umut vaat eden bir yol değil, anlamıyor musunuz? Ve nihayet, büyük bir ihtimalle anlamazdan geleceksiniz ama tekrar edelim; teröre destek falan değil, bu yolun yol olmadığını düşündüğümüz için yaptıklarınızı desteklemiyoruz. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle