02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 18 Kasım 2016 teslim olmayız EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 11 Can erok TÜYAP Kitap Fuarı’ndaki Cumhuriyet standında buluşan çok sayıda sanatçı, Fuarda dIrenIşgazetemizledayanışmasergiledi.SanatçılarCumhuriyetgazetesiniimzaladı. Sanatçılar, İstanbul Kitap Fuarı’ndaki Cumhuriyet Kitapları standında imza etkinliği başlattı. Fuar sonuna kadar devam edecek etkinlikte Cumhuriyet gazetesi ve Kitap Eki imzalanıyor Cumhuriyet Kitapları’nın 35’inci İstanbul Kitap Fuarı’nda bulunan standına gazetemizle dayanışma için pek çok yazar ve sanatçı konuk oldu. Sanatçılar tutuklu bulunan yazar ve yöneticilerimizden Turhan Günay’ın yayın yönetmenliğini yaptığı Cumhuriyet Kitap ekini ve Cumhuriyet gazetelerini fuar ziyaretçileri için imzaladılar. Kitap Fuarı yönetiminin de desteğiyle düzenlenen Cumhuriyet’le dayanışma etkinliğine katılan yazarlar arasında Timur Selçuk, Nedim Gürsel, Ataol Behramoğlu, Erol Toy, Cüneyt Ayral, Füruzan, Deniz GürEZGİ soy, Edip Akbayram, İdATABİLEN ris Atmaca, Ali Ekber Ataş, Sali Turan, Nazım Alpman, Mavisel Yener ve Yaşar Miraç gibi isimler de vardı. Dayanışma için standımızı ziyaret edip imza veren isimler gazetemize destek mesajlarını da ilettiler. Sanatçıların mesajları şöyle: Nedim Gürsel: Düşünce ve ifade özgürlüğünün neredeyse kalmadığı bir ortamda bu gazeteye destek olmak sadece yazarlara değil bütün vatandaşlara düşen bir görev bence. Cumhuriyet Kitap Eki’nin yönetmeni Turhan Günay dostum başta olmak üzere içerideki bütün gazeteci yazarlara, bu özgürlüğün, demokratik değerin mücadelesini veren herkese buradan selamlarımı göndermek istiyorum. Füruzan: Bu vaziyete karşı bir yazar olarak, bir yurttaş olarak yaşananları onaylamadığımı belirtmek istiyorum. Hukukun hukuksuzluk olarak işlediği, özgürlüklerin emirlerle yönetildiği bir ortama demokrasi denmesi tam bir kara mizah. Bütün bunlara karşıyım. Bu demokrasi (!) sanırım dünyada da epey tartışılıyor ve tartışılacak. Çünkü dünyada böyle bir örnek yok. Özgürlük çağrısı Ataol Behramoğlu: Bu baskılar hepimize; bütün vicdan sahibi, düşünen, yurtsever insanlara yöneliktir. O nedenle her olanaktan yararlanarak direnmeli, karşı çıkmalıyız. Burada Cumhuriyet’i ve tutuklu arkadaşlarımızı desteklemek için bir buluşma gerçekleştirdik, Sanatçılar Girişimi olarak da bir duyuru yayımladık. Bu barışçı bir direniştir, bir özgürlük, bir demokrasi çağrısıdır. Herkese yöneliktir. Nazım Alpman: Cumhuriyet gazetesinin bugün karşı karşıya kaldığı durum sadece bir gazete üzerinde basına yönelik baskılar çerçevesinde değerlendirilemeyecek kadar ağır bir saldırı. Cum Teslim olmadık, teslim olmayacağız Kitap Fuarı’nda dün ‘Ben Gazeteciyim inisiyatifi de Cumhuriyet Kitapları standını ziyaret edenler arasındaydı. İnisiyatif temsilcileri bir basın açıklaması yaptı. Açıklamada, “Aydın Engin’in ‘ortaçağ karanlığına doğru gidiyoruz’ diye nitelediği günlerdeyiz. Bu kapatmaların, baskıların, tutuklamaların tümü, basın özgürlüğüne yönelik ağır ihlaller. böylesine ge niş bir çerçevede tutulan, keyfi uygulanan hukukla demokrasiden bahsedilemez. Demokrasinin olmadığı bir ülkede ne yayın özgürlüğü olur, ne de temel hak ve hürriyetler... Bizler, basın özgürlüğünü kişisel özgürlüklerimiz için değil, her şeyden evvel halkın haber alma hakkı için savunuyoruz. İşte bu yüzden, hem tutuklu meslektaşlarımızla, hem kapatılan ve baskılanan yayınlarla dayanışıyoruz, dayanışmaya da devam edeceğiz. Biliyoruz ki bir arada, kol kola durursak güçlüyüz. Tutuklu gazeteci ve yazarların bir an evvel serbest bırakılmasını, basının üzerindeki baskıların derhal sonlandırılmasını talep ediyoruz. Hepinizi dayanışmaya ve bu sesi yükseltmeye çağırıyoruz. Teslim olmadık, teslim olmayacağız” denildi. huriyet bir kere adını Mustafa Kemal Atatürk’ün koyduğu bir gazete. Cumhuriyet rejiminin en temel direği. O yüzden Cumhuriyet gazetesine yönelik saldırı tamamen Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerine yönelik bir saldırıdır. Cumhuriyet gazetesini savunduğumuz ölçüde Türkiye Cumhuriyeti’ni de savunmuş olacağız. Daha ağır saldırıları geri çevirmemiz için burası Kurtuluş Savaşı’ndaki Sakarya gibidir. Yoksulluk ve cehalete karşı Timur Selçuk: Bu zulüm 1946’dan itibaren başladı. Birincisi feodal zulüm, ikincisi dinci zulüm, üçüncüsü sermaye zulmü, dördüncüsü siyasi zulüm. Bu dört zulmü maşa olarak emperyal zulüm kullanır. Bu zulümlerle mücadele için yoksulluk ve cehalete karşı ortak bir savaş başlatmak lazım. Yoksa dönülmez akşamın ufkundayız, vakit çok geç. Cüneyt Ayral: 50 yıla yaklaştı gazeteciliğim. Ben böyle bir şey görmedim, yaşamadım. Gazetecilik suç değildir. Gazetecilik halkın haber alma özgürlüğüdür. Eğer bunu engellemeye kalkarsanız bunun altından kalkamazsınız. İdris Atmaca: Cumhuriyet Kitap’ın kaptanı Turhan Günay ve içerideki öteki kardeşlerimizin hepsi eninde sonunda özgürlüklerine kavuşacaklardır. Bu kirli oyun, kumpas er geç boşa çıkacaktır. Ve biz umudumuzu göğsümüzde bir madalya gibi taşımalıyız. Gözlerimiz kapkaraysa da biz biliriz yine de masmavi bakmasını. Edip Akbayram: Türkiye’nin adı dünyada en çok gazetecinin tutuklandığı ülke olarak çıkıyor. Dolayısıyla düşünceleri ne olursa olsun, cezaevinde yatan gazeteci ve yazarların bir an önce özgür bırakılmalarını istiyoruz. Türkiye’nin üzerinden bu ayıbın bir an önce kalkması lazım. Yaşar Miraç: Dünyada gazeteci tutuklamada bir numarayız. Bu isimlerin derhal cezaevlerinden çıkartılıp en azından tutuksuz olarak yargılanmaları sağlanmalıdır. Gerçek suçluları, iftiracılar, soyguncular, hırsızlar, katiller, şeriat eylemleri yapanlar, cihat çağrısı yapanları içeri atsınlar. Sabaha en yakın andayız Ali Ekber Ataş: Felsefe tarihinin çok önemli bir sözü var. “Günün en karanlık anı sabaha en yakın andır”. Biz bu süreci yaşıyoruz. Diyalektik bir olgunun sonunda karanlık günleri aşacağımızın, aydınlık günlere ulaşacağımızı ve Cumhuriyet’le birlikte yeniden, daha aydınlık, daha özgür, daha bağımsız günlerimize ulaşacağımızı biliyorum. Sabah güneşin doğudan nasıl doğduğuna inanıyorsam, bu faşizmin son bulacağına da o derece inancım tamdır. Barış İnce İbrahim Aydın Aykut Küçükkaya İsmail Ragıp Geçmen Bülent Özdoğan ALİ İSMAİL SLOGANLARI Gazetemizi susturma operasyonuna karşı, 10 yazar ve yöneticimizin serbest bırakılması için sürdürülen gece nöbeti, önceki gün horonlar ve sloganlarla devam etti. Niyazi Koyuncu ve ekibinin seslendirdiği, “Yiğidim Aslanım Burda Yatıyor”, “Hiç mi Düşünmedin Sen” parçalarıyla duygulanan destekçilerimiz, “Gitti Yarim Ormana” türküsüyle ise horon tepti. Koyuncu, “Cumhuriyet nöbetine şarkılarımızla destek verdik. Burda sizlerle olmak çok güzel” dedi. Erdal Güney de “Sevdamız Bir Uzun Bakış”, “Kanatlarında Kaldı Bahar”, “Mağusa Limanı” parçalarını, okurlarımız ve çalışanlarımızla birlikte seslendirdi. ‘Mağusa Limanı’ ağıdının, “Uyan Ali’m uyan, uyanmaz oldun” dizeleri, Gezi Direnişi’nde, Eskişehir’de polis ve esnafın döverek öldürdüğü 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz’ı anımsattı. Bahçede, “Ali İsmail ölmez, Cumhuriyet korkmaz” sloganı yükseldi. Güney, lise son sınıftayken okuldan atılmasındaki gerekçelerden birinin Cumhuriyet gazetesiyle okula gitmesi olduğunu söyleyerek, “Aradan çeyrek asır geçti hiçbir şey değişmedi. Bu defa okuluma değil ama Cumhuriyet’in kendi yuvasına geldim” dedi. İstanbul Üniversitesi öğrencisi Engin Tekin ise Tarık Akan’ın “Anne Kafamda Bit Var” kitabını okuyarak, nöbet tuttu. l SEYHAN AVŞAR / İSTANBUL BU MEVZİ ÇÖKMEZ Gazetemize yönelik operasyonun ardından başlatılan ve tutuklu yazar ve yöneticilerimizin serbest bırakılması talebiyle südürülen “Haber Nöbeti”ni dün Birgün Gazetesi İmtiyaz sahibi İbrahim Aydın, Yayın Kurulu Üyesi Barış İnce ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti Yönetim Kurulu Üyesi İsmail Ragıp Geçmen tuttu. Cumhuriyet gazetesinin Türkiye’de basının önemli mevzilerinden biri olduğunu söyleyen Aydın, “Mevcut iktidarın, siyasal İslamcı faşizminin yok edilmesine karşı bir direniş. Bu direnişe destek olmak için buradayız. Ne olursa olsun bu mevzi çökmeyecektir” dedi. Barış İnce de AKP iktidarının 15 Temmuz’dan sonra kendi sivil darbesini inşa etmek açısından basına çeşitli baskılar yaptığının altını çizerek, “İMC TV, Cumhuriyet gazetesi ve pek çok özgür basın temsilcisi medya kuruluşları baskıya, sansüre ve kovuşturmalara maruz kalıyor. Biz de buna karşı arkadaşlarımızın yanında olmak için buraya geldik. Hepimiz aynı riskle karşı karşıyayız. AKP, başkanlık seçimi öncesi muhalif ses istemiyor. Birbirimize omuz verirsek bu basıncı durdurabiliriz” diye konuştu. İzmir’den gelen İsmail Ragıp Geçmen ise şu ifadeleri kullandı: “Özgür basın demokrasinin vazgeçilmezidir. Ülkemiz için en iyisini istiyorsak, çoksesli, çok renkli, özgür ve bağımsız bir basın için elimizden geleni yapmalıyız. Bundan dolayı Cumhuriyet gazetesi ile dayanışma içerisindeyiz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Yetti ama hayır! Mücadele, sanki şehirde eski bir sokak ismi sadece. Yapılacak referandumun sonuçlarından herkes şimdiden emin. Daha baştan kaybedildiği kabullenilmiş bir savaşa giriyor gibiyiz. Ve bu savaştan sağ çıkılabileceğini akla zerre kadar getirmiyor hiçbirimiz. Biz yapılacak seçimlerin ta en baştan beyhude olduğuna ne zaman karar verdik? Sandıklardan çıkacak sonuçları daha kamuoyu yoklamaları bile yapılmadan bilmeye ne vakit başladık? Direnmeden kaybetmeye hangi ara ikna olduk? Cemaate ve iktidara çalışan hâkimler ve savcılar art arda deşifre olduğunda mı? Gazeteciler ve politikacılar aldatıldık, kandırıldık, pişmanız diye kendilerini ortalara attıklarında mı? Haziran seçimleri geçersiz sayıldığında mı? Ardı ardına bombalar patladığında mı? Hendeklerde çatışmalar başladığında mı? Akademisyenler işinden olduğunda mı? Gazeteciler yazarlar tutuklandığında mı? Dernekler, gazeteler, dergiler kapatıldığında mı? Milletvekilleri içeri tıkıldığında mı? Her yere kayyımlar atandığında mı? O kendini çoban, halkı da koyun ilan ettiğinde mi? İktidar için her türlü dalavereyi çeviren bir politik ahlakın tepede hâlâ bizi yönetmesine ve yeni seçimlere güle oynaya hazırlanmasına seyirci olmayı kader bilmemize neden olan bu hasarlı bilinci hangi ara bu kadar parlattık? Yıllar önce tüm dünyada duvarlar yıkıldığında ve sol ideolojilerin içleri kapitalizm tarafından hızla oyulduğunda mı? Oysa şu an kabullendiğimiz şeyin ne kadar tehlikeli olduğunu kavrayabilecek kadar deneyimimiz var. Gördük, sustukça kazanmıyoruz; güvende de olmuyoruz. Sadece her şeyin korkulduğundan da beter olmasına destek veriyoruz. Hukukun üstünlüğünü, parlamenter rejimin dengelerini, laikliğin gereklerini bir anda elinin tersiyle itip; tüm yetkileri kendinde toplayacak olan bir başkanla; Yine aynılarını yapıp tüm yetkileri kendinde toplayacak olan bir cumhurbaşkanı arasında sadece yedi harf farkı olduğunu bilecek kadar aklımız mevcut. Çok değil daha birkaç yıl önce, askeri vesayeti kaldıracak, ülkeye demokrasiyi getirecek, azınlıklara hak ve hürriyetlerini verecek, Kürt sorununu ta kökünden çözecek umuduyla iktidara dışarıdan destek verenlerin, “yetmez ama evet” diyerek de bu desteğe sözüm ona işlevsiz bir şerh iliştirenlerin bile hemen anlayabileceği alenilikte göz göre göre bir kâbusa doğru hızla yuvarlanıyoruz. Ve kendimizde bu rüzgârı tersine estirecek, bu gidişatı durduracak; haddini çoktan aşan iktidarı alaşağı edebilecek kudreti aramaya bile yeltenmiyoruz. Ülkeyi karanlıklarla dolu bir darbe girişiminin rüzgârına katan; Sonra da art arda çıkardığı kanun hükmündeki kararnamelerle sistemi kökünden yıkmaya başlayan iktidarın artık gizlemeye bile ihtiyaç duymadan yeni cemaatlerle el ele kol kola ülkeyi yönetmeye soyunmasını öküz trene bakar gibi izliyoruz. İktidar karşıdevrime yönelik tüm yasadışı hamleleri kendi sinsi hukukunu kurumsallaştırarak yasallaştırmanın peşinde... Biz, kaderimize amade. Bugüne kadar korkmamız gerekenlerden korkmadık. Korkmamamız gerekenlerden de deli gibi korktuk. Geldiğimiz nokta aşikâr. Bundan sonra gideceğimiz nokta da ayan beyan ortada. Aydınlarımızın da halkın da aklına bir türlü gelmiyor ama... “Yetti ama hayır” diye bir seçenek de var bu ölümlü dünyada. l NEW YORK TIMES: Özgür basın köreliyor ABD’nin New York Times gazetesi “Türkiye’deki özgür basın Erdoğan’ın baskısı altında köreliyor” başlıklı bir makale yayımladı. Girişte gazetemiz yazarlarından Kadri Gürsel’in köşesinde kaleme aldığı yazı sebebiyle tutuklanmasına atıfla şöyle denildi: “Kadri Gürsel, cumhurbaşkanının antidemokratik tutumlarını protesto etmeleri için okuyucularından bir sigara yakmalarını ve söndürmemelerini istedi. Gürsel bu yüzden terörizm suçlamasıyla tutuklanan Türkiye’deki 120 gazeteciden birisi oldu.” Cumhuriyet’ten “Türkiye’nin son büyük bağımsız yayını” diye söz eden makalede darbe girişiminin ardından yaşanan gözaltı, tutuklamalara dikkat çekildi. Türkiye’de 150’den fazla medya organının kapatıldığına, 120’yi aşkın gazetecinin hapiste olduğuna ve gazetemizin yazar ve yönetici kadrosundan 10 kişinin tutuklandığına vurgu yapıldı. Türkiye’nin hapisteki gazeteci sayısı açısından Çin’i bile geride bıraktığı belirtilerek “Tutuklamalar, sadece özgür basını susturma değil, ifade özgürlüğünü de susturma çabalarının en açık örneği. 3 binden fazla Türk, cumhurbaşkanına hakaretle suçlandı” denildi. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle