18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 6 Ekim 2016 6 “İletişim bilişim teknolojilerinin gelişmesinden en çok yararlanan meslek hangisidir” sorusuyla küçük bir sormaca yaptım. Epeyce bir meslek adı söylendi ama kimsenin aklına “dalkavukluk” gelmedi. Oysa Osmanlı’dan bu yana dalkavukluk mesleğinin AKP dönemindeki gelişmesine, hiçbir mesleğin ayak uydurması, hatta yanına bile yaklaşması mümkün olmadı. Vardığım bu kanıyı izninizle örneklemeye çalışayım. HHH Osmanlı’da dalkavukluk, Tanzimat’a kadar devletin atadığı bir sorumlunun (kâhya) yönetiminde bir esnaf loncasıydı. Mesleğin adı, dalkavuk esnafının başına giydiği sarık sarılmamış kavuktan geliyordu. Saray’dakilere “nedim” denildiğini de ekleyeyim. Fiziksel aşağılamalara katlanarak para kazanmaya çalışıyorlardı. “Öldük, bittik” diye gelir azlığından yakınmaları üzerine bir tarife oluşturuldu. Birkaç örnek sıralayayım. Buruna fiske ile vurma: Fiske başına 20 para. Yüzüne mürekkep ya da kömür sürme: 37 para. Merdivenden yuvarlama: 180 para. Başına şaplak vurma: Şaplak başına 45 para. Sakalından 510 kıl yolmak ya da sakalından tu tilen tepkiler devede ku lak gibiydi. Onları ayrıca bilgilen dirmek için birkaç şey ekleyeyim dedim. İtirazcı ikiler’in itiraz et tiği toplantının üye sayısı, Aydın Aybay Hoca’nın Dalkavukluğun vefatı ve iki üyenin önceden istifası nedeniyle 9’du. “7 üye ile top Sıradışı Yükselişi... lanır, 7 oyla seçim yapar” iddiasıyla mahkemeye başvurulduğu ve müdahil olmak isten tup aşağı yukarı çekerek dişle diği sırada ise Cüneyt rini takırdatmak (sakal zelzele Ağabey’in vefatı ile 8’e düşmüştü. si): 60 para. Balbay, duruşmanın yapılaca Liste uzayıp gidiyor. 40 para 1 ğı günün arifesinde Coşkun’un aç kuruş olduğuna göre zahmeti çok, tığı davaya katılma dilekçesi verdi. geliri düşük bir meslek. Ondan sonra da durum değişti. HHH 1. İktidarın kanallarından biri özel Peki şimdi öyle mi? bir program yaparak itirazcılara Esnaflıktan holdinglere atladı destek verdi. lar. Gazeteler, televizyonlar, davet 2. Anayasa Mahkemesi’nin, ler, seyahatler hepsine açık duru Cumhurbaşkanı seçiminde 367 ma geldi. milletvekilinin oylamaya katılma Tweet’ler, Facebook’lar, iletiler sı gerekir, kararına ayaklanan de cabası... AKP’nin bir bürokratı, anında yayı Yatlar, katlar, yalılar gırla gidiyor. na bağlanarak Coşkun’un başvu Bir elleri yağda, bir elleri balda rusunu uygun gördüklerini söyledi. denecek durumdalar. Oysa daha önce teftiş kurulu uy Bilmem haksız mıyım? gun bulmadığını karar altına almış, HHH bürokratın avukatları da mahkeme Salı günü yayımlanan “Cumhuri başvurusunun reddini isteyen di yet Teslim Olmaz” başlıklı yazı, ge lekçe vermişlerdi. Ayrıca anayasa nel bir kabul gördü. Parti içi ayrış da üye tam sayısının salt çoğun malar ve kankalık nedeniyle yönel luğu denilmişken vakıf senedinde böyle bir sınırlama yoktu. 3. Cumhuriyet’e yakınlığı (?) ile bilinen bir siyasal oluşumun televizyon kanalı itirazcıları ekranlara çıkarmış, yazar olarak ya da demeç olarak itirazcılara sayfalarını açmayı sürdürmekteydi. Bu değişiklik haklı olarak kuşku yarattı. “7’ye ulaşması olanaksız itirazcı ikili neden iddialarında ısrar ediyordu” sorusu akıllara takıldı. Yönetime girebilmek için tek yol kalıyordu. “Atanacak kayyımın kendilerini yönetime seçeceği yolunda birilerinden garanti mi almışlardı” sorusu da arkadan geldi doğal olarak. Balbay kovulduğu konusundaki iddiasını sürdürüyor. Oysa özgürlüğüne kavuşabildikten sonra siyaseti tercih ettiğini, CHP genel başkanlığına aday olacağını açıklamıştı. Seçime “Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu üyesi ve Cumhuriyet yazarı” olarak girmeyi önemsiyordu. Genel başkanlık adaylığı iddiasını 92 delegede kalarak gerçekleştiremedi. Balbay siyasetçi kimliği ile sonucu doğal karşılıyor olabilir. Ama gazeteci ve Cumhuriyet Vakfı Yöneticisi sanı nedeniyle “Parti gazetesi değiliz, bağımsızız” açıklamasını 1924’ten bu yana göğsünü gere gere söyleyen Cumhuriyet ne duruma düşmüş olurdu... Atasözünün tam yeridir: Kendi düşen ağlamaz. SENDİKALAR VE MESLEK ÖRGÜTLERİ OHAL’İ CUMHURİYET’E YORUMLUYOR 4 Tek ihtiyacımız acil demokrasi TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, AKP’nin OHAL’i iktidarı boyunca elde edemediklerini ele geçirmek ve muhalefeti susturmak için kullandığını belirtti T Oüm darbe girişimlerine olduğu gibi her türlü antidemokratik uygulamaya da karşı olduklarını HAL’in uzatılmasına tepki gösteren Koramaz, “Böylesine uzun bir OHAL, ülkenin demokrasi vurgulayan TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Kora den tamamen uzaklaştırılması ve diktatörlüğe tes maz, “Özgür bir Türkiye’de mücadele eden tüm de lim edilmesi demektir. OHAL’in uzatılması ülkemi mokrasi güçleriyle dayanışma içinde olacağız” dedi. zin ihtiyacı değildir, kabul edilemez” diye konuştu. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Yönetim Kurulu Başka mokratik uygulamalara karşı olduğunu vurguladı. OHAL ile Meclis’in devre dışı bırakıldığı nı Emin Koramaz, OHAL’in top nı, ülkenin KHK’lerle yönetilme lumun bütün kesimleri gibi mi ye başlandığını dile getiren Ko mar ve mühendisleri de etkile ramaz, şöyle devam etti: diğine dikkat çekti. Baskı döne “OHAL ile birlikte AKP’ye mu minden geçildiğine işaret eden halif olan tüm kesimler; görev Koramaz, “Özellikle kamuda ça den almalar, baskı, zor, şid lışan üyelerimiz tedirgin. Bir det, gözaltı, mahkeme, hapis gi günde çıkarılan KHK’lerle on bi araçlarla sindirilmiş, etkisiz binlerce kişi gö leştirilmiştir. OHAL dönemi; te revlerinden alını mel hak ve özgürlüklerin orta yor. Bu tabii ay dan kaldırıldığı, ifade özgürlü nı zamanda sinik ğünün kısıtlandığı, toplumun bir toplum yarat ilerici kesimlerine dönük saldı MUSTAFA ÇAKIR manın aracı olarak da kullanılıyor. Bu anlamda üyeleri rıların arttığı, emekçilerin kazanılmış haklarının ellerinden alındığı, işçilerin grev hakları miz tedirgin” dedi. nın engellendiği, şiddetin tüm Açığa alınanlar arasında geç boyutları ile arttığı bir süreç miş dönemde TMMOB 2. Baş haline dönüştürülmüştür. AKP, kanlığı da yapan Nail Güler’in OHAL’i tüm iktidar dönemi bo de bulunduğunu kaydeden Ko yunca elde edemediklerini ele ramaz, İstanbul Büyükşehir geçirmek, çıkaramadığı akıl al Belediyesi’nde çalışan Güler’in tüm girişimlerine karşın görevine iade edilmediğini söyledi. Koramaz, Nail Güler’in açığa alınması konusunda da herhangi bir açıklama yapılmadığına dikkat çekti Koramaz, şöyle devam etti: “Üyelerimiz tüm toplum kesimlerinin olduğu gibi parlamentonun devre dışı bırakılmasına, ülkemizin bir dikta rejimine yönlendirilmesine, basının susturulmasına, televizyon kanallarının karartılmasına, radyoların susturulmasına, kısaca olağanüstü halin toplumsal muhalefeti sessiz kılmak için kullanılmasına karşıdır. Bunun için TMMOB ve odaları özgür bir Türkiye’de mücadele eden tüm demokrasi güçleriyle dayanışma içinde olacaklardır.” Yeni cemaat endişesi Yaşam alanlarımız rant uğruna ateşe atılıyor Sadece KHK’ler değil çıkartılan yasaların da meslek alanlarını yakından ilgilendirdiğini, darbe girişiminin hemen ardından Uluslararası İşgücü Yasası’nın çıkarıldığını anımsatan Koramaz, şunları söyledi: “Burada işgücü piyasasının yabancılara açılması oldukça kolaylaştırıldı. Yine Varlık Fonu kurulmasıyla ilgili çıkartılan torba yasayla neredeyse Türkiye’nin her tarafının imara açılması söz konusu. Kanun ile mega projelerin ihale edildiği ve edilecek olan şirketler iktidarın özel koruması altında olacak. Özelleştirilen kamu varlık ları ile çalışanların emekleri üzerinden biriken fonlar Türkiye Varlık Fonu Anonim Şirketi’nin mal varlığına dönüşecek. Ancak şirket Sayıştay tarafından denetlenmeyecek. Ülke birikimleri ve yaşam alanlarımız yandaşların ranttan nemalanması uğruna ateşe atılıyor. Bu hangi aklın ürünüdür, anlamak ve kabul etmek mümkün değil. Geçmiş dönemlerde Danıştay kararları ile yürütmesi durdurulan ancak siyasi iktidar tarafından yargı kararlarına uyulmayan projelerin hukuki altyapısı da oluşturulmuş oluyor” dedi. maz kanunları çıkarmak ve toplumsal muhalefetin her katmanını susturmak için kendi çıkarlarına kullanmıştır.” OHAL’in uzatılması kabul edilemez Koramaz, OHAL’in uzatılacak olması hakkında da, şu değerlendirmeyi yaptı: “OHAL döneminin sonuna yaklaşılırken, iktidarın MGK’de aldığı tavsiye kararı ile OHAL’in uzatılması, hatta Saray’a bakılacak olursa bir yıldan fazlaya çıkarılması istenmektedir. Bu istek, ülkemizin tüm yönüyle fiili bir başkanlık sistemine teslim edilmesidir. Böylesine uzun bir OHAL, ülkenin demokrasiden tamamen uzaklaştırılması ve diktatörlüğe teslim edilmesi demektir. Şiddeti gittikçe artan sivil diktaya, gericiliğe, karanlığa ve tüm antidemokratik uygulamalara karşı Açığa almaların önce yargı, güvenlik teşkilatı ile başladığını, ardından bilim adamları, öğretmenler, araştırma görevlilerinin görevden alındıklarını söyleyen Koramaz, “Buradan anlaşılan şudur: Özellikle bilim insanları ve eğitmenler, bu ülkede laik, bilimsel eğitimi savu nan kesimlerdir. Düşünen toplumun sesidir. İstenen, bu baskı ortamında dinci, gerici eğitimin ve yıllardır AKP eliyle kurumsallaştırılan piyasacı sistemin devam ettirilmesidir. Kamunun hedef alınmasının nedeni budur. Korkumuz görevden alınan kişilerin yerine baş ka cemaat unsurlarının doldurulmasıdır. Bu noktada tüm toplumsal kesimler gibi biz de endişeliyiz.” Akıl almaz yasalar Koramaz, TMMOB’nin tüm darbe girişimlerine olduğu gibi her türlü diktaya ve anti de birliğimiz, emeğin ve demokrasinin yanındadır. OHAL’in uzatılması ülkemizin ihtiyacı değildir, kabul edilemez. Ülkemizin tek ihtiyacı, koşulsuz şartsız acil demokrasidir!” Yarın: EğitimSen Genel Başkanı Kamuran Karaca dizi EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Ata: Mebus maaşı, öğretmen maaşından yüksek olmasın Atatürk, iki bakan arasında, milletvekili maaşlarının nasıl saptanması gerektiği konusunda konuşmaya kulak misafiri olur ve söze karışır: “Ne kadar saptarsınız bilemem ama milletvekili maaşı öğretmen maaşından yüksek olmasın” der. Bir haftadır Proje Okulu rezaletini yazıyoruz. Aşağıda devam edeceğiz şüphesiz ama araya çok önemli bir iki notu sıkıştıralım. Yukarıdaki anektodu Bozkurt Güvenç aktardı! Geçen cumartesi günü Bahçeşehir Üniversitesi’nde İki Bilge konferansımız vardı. Bozkurt Güvenç ve Doğan Kuban, Cami Kışla Okul üzerine görüşlerini açıkladılar ve tartıştılar. Cami ve Kışla konusuna sonra gireceğim. Konu okul olduğu için bu konuda söyledikleri önemli. Kadın öğretmenler en büyük devrim Kuban’dan: “İmzasını atmak okuma yazma anlamına gelen bir ülkeydik. Cumhuriyetin başında okuma yazma bilenler yüzde 10’du ve nüfusun yüzde 90’ı köylerde yaşıyordu. Cumhuriyet’in ilk dönemindeki eğitim çabası sürekliydi ve olağanüstü iradenin kanıtıydı. O çaba, bugünkü Türkiye’nin temelini oluşturur. Öğretimin örgütlenmesi, Tanzimat’tan beri yüzlerce yıllık cehalete karşı açılmış bir savaştı.” Kuban çok önemli bir konuya genç kadın öğretmenlerin Türkiye’yi Ortadoğu’dan ayrıştırdığını söyledi: “Anadolu’da ilkokul ve ortaokulda gencecik kadın öğretmenler vardı. Görevlerini büyük bir özveri ve bilinçle yaparlardı. Okul Cumhuriyetin ilk damgasıydı. Bugün o fedakâr öğretimin yetiştirdiği gençler ve onların konuştuğu ve yazdığı dil sayesinde, İslam dünyasının başında bir yerimiz var. O öğretmenler Türkiye’deki ve İslamdaki kadın kavramını yıkan devrimin öncüleridir..” “Necati Bey, Hasan Âli Yücel gibi gerçek aydınların elinde Maarif (ulusal eğitim) bir kazan gibi kaynadı. Türkiye’yi yaratan ve büyüten o kaynayan kazandır.” Kadının yurttaş olması Bozkurt Güvenç, Atatürk’ün eğitim reformu için çağırdığı ünlü eğitim bilimci John Dewey’in önerisini anımsat tı: “Her işyerinde bir okul, her okulda da bir işyeri açın!” Ama Türkiye’de ikisi de eksikti! Bu öneri daha sonra bize özgü Köy Enstitüleri fikrini doğurdu. İş ve okul orada birleşmişti. John Dewey çok önemli bir öneride daha bulunmuştu: Sizin Maarif Encümeniniz var (şimdiki Talim Terbiye). Bu Encümen Bakan’ın altında değil, üstünde olsun. Encümen, ulusal eğitim politikasını belirler. Bakanın altında olursa, Bakan sürekli karışır ve ortada ulusal eğitim diye bir şey kalmaz… Güvenç demedi ama ben diyorum ki, bakanlar olmasaydı ve karışmasalardı ve ulusal eğitim özerk bir yapıya sahip olsaydı, bugün Türkiye dünyanın eğitim konusunda yıldızı olabilirdi! Şimdi yerlerde sürünüyor! Güvenç, Ata’nın en büyük devrimi, kadını yurttaş yapmasıdır, dedi. Bence de. Ata bugün kadınların gönüllerinde taht kuran tek kişidir, hepsi bunu bilir, bilmese yüreklerinde hisseder. Kadınları da sayacak mıyız? Cumhuriyet’in ilk nüfus sayımı yapılacaktır. Kadının Adı Yok’tur o zamana kadar. Bu geleneksel bir bakıştır. Meclis’teki tartışmalarda CHP’li bir mebus Meclis başkanına sorar: Kadınları da sayacak mıyız?.. O kadar yani! Osmanlı’da kadın sayılmamıştır. Bozkurt Hoca: “Ülkede hiçbir özerk kurum kalmamıştır, aile bile özerkliğini yitirmiştir ve siyasi müdahaleye uğramıştır. Düşüncenin bile özerkliği yok. Ben aklımdan geçenleri söyleyemem, yoksa bir daha buraya gelemeyebilirim.. OHAL var.” Proje Okulları İşte ağır aksak ve sorunlu da olsa bugün Türkiye’yi İslam dünyasındaki rezillikten epey ayrıştıran eğitim savaşı oldu. Bu Cumhuriyetin yarattığı başarılı okullara şimdi iktidar, kendi neslini yetiştirmek adına “Proje Okulu” uydurukluğu ile el koyuyor. Velilerden tepki var şüphesiz, ama çok da güçlü değil. Konu mahkemelik oldu, CHP’de cılız sesler var, fakat süreç sürüyor ve iktidarın projesi ilerliyor. Hey CHP, hey millet, ne olacak şimdi? ‘BİRLİK ŞANSI TEPİLİYOR, KURUMLAR ÇÜRÜTÜLÜYOR’ FINANCIAL TIMES’DAN ‘ERDOĞAN’ YORUMU İngiltere’nin köklü gazetelerinden Financial Times’ın dünkü başyazısında, Türkiye’de OHAL’in üç ay daha uzatılmasının sürpriz olmadığı yorumu yapılarak “Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, OHAL’i, tüm muhaliflerden kurtulmak için kullanıyor” ifadelerine yer verildi. “Erdoğan gibi inatçı ve otoriter bir adam için, Anayasa Mahkemesi başta olmak üzere kurumları devre dışı bırakma şansının her zaman müthiş bir cazibesi vardı” şeklinde başlayan yazıda, 15 Temmuz’daki darbe girişiminin ardından OHAL adı altında yapılan tasfiyelerin ulaştığı boyutun endişe verici olduğuna da dikkat çekildi. Yazıda, ordu, kamu kurumları ve emniyet teşkilatında Fethullah Gülen ile ilişkisi olduğu gerekçesiyle görevden alınanların sayısının 100 bini aştığı hatırlatıldı. Erdoğan’ın, şimdi terörist olarak nitelenen Gülencilerin yükselişini kolaylaştıran kişi olduğuna dikkat çeken Financial Times şöyle yazdı: “Geçen yıllar boyunca ordu ve laik rakiplerinden yönelen tehditleri savuşturup gücü elinde toplarken, Gülen, Erdoğan’ın AKP’si için paha biçilemez bir mütte fikti. Cumhurbaşkanı, ortaya çıkan vahşi güç savaşının sorumluları arasında.” Erdoğan’ın, darbe girişimini muhalifleri yakalamak için bir bahane olarak kullandığına dair kanıtlar olduğunu belirten gazete şöyle devam etti: “Bu durum, sadece darbe girişiminden sonra ortaya çıkan ulusal birliği sağlama şansını çarçur etmiyor; aynı zamanda Türk toplumunun dokusunu bozuyor ve emniyet de dahil olmak üzere kurumların temelini çürütüyor. Bu gelişmeler, cihatçı tehdit ve çatışmalar nedeniyle bağışıklı sistemi zaten zayıflamış Türkiye için tehlikeli.” l Haber Merkesi C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle