18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Yaşar Kemal’in izleri İzmir’de İzmir Karabağlar Belediyesi’nin düzenlediği “Yaşar Kemal Buluşmaları” bugün de sürüyor. Karabağlar Halk Eğitim Merkezi’ndeki söyleşilerde yazarın eşi Ayşe Semiha Baban, Feridun Andaç, Adnan Binyazar, Osman Şahin, Arif Keskiner ve Lütfi Özgünaydın buluşacak. Minikler yararına sanat Darüşşafaka Cemiyeti’nin vasiyet bağışçısı ressam Mahmure Özçelik, 25. kişisel resim sergisini Şişli Belediyesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Evi’nde Darüşşafakalı öğrenciler yararına açtı. 50 eserden oluşan sergi 15 Ekim’de sona erecek. Perşembe 6 Ekim 2016 EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ZARİFE SELÇUK Paha biçilmez Fasa Fiso 1960’lar ABD’sinde ortaya koyduğu çarpıcı sanat eserleri ve performanslarla dikkat çeken Tosun Bay rak, 56 yıllık üretiminden izleri “Fasa Fiso” adlı ret rospektifle Milli Reasürans Sanat Galerisi’ne taşıdı. Türk sanat tarihinde sıra dışı bir üretim ve hayat öyküsü bulunan Tosun Bayrak’ın retrospek rında yer alan Bayrak’ın 1970’ler başında ABD’deki sokak performanslarının videolarına da yer veriyor. Sergi tif nitelikli “Fasa Fiso” adlı sergisi, İs üzerine hazırlanan arşiv değerindeki tanbul Nişantaşı’ndaki Milli Reasürans kapsamlı yayında ise, Bayrak’ın sanat Sanat Galerisi’nde açıldı. Bayrak, 1960 tarihçi ve eleştirmen Ahu Antmen’e ve 1970’li yıllarda ABD’nin New York verdiği söyleşisi okunabiliyor. Sergi kentinde ortaya koyduğu ‘avangart’ ve kitaba, metinleriyle küratör, eleş (öncü) sanat eserleri ve eylemleriyle, tirmen ve akademisyen Oğuz Erten de 56 yıllık bir zaman dilimi üzerinden katkıda bulunuyor. bugün de adından söz ettiren bir imza olarak izleyici karşısına çıkıyor. Vietnam ve ABD’yi sorguladı Sanatçının tanıklık edip izlerini bı “Fasa Fiso” sergisi, eserleriyle Viet raktığı 1960’lı yıllar, sanat tarihi açı nam Savaşı ve ABD’nin kültürel ve po sından Marcel Duchamp ve DaDa akı litik hegemonyasını da sorgulayan, mının yeniden sorgulandığı ve Pop Sa 1971’den bugüne ise gittiği Konya’da natı, Performans Sanatı, Kavramsal Sa Hz.Mevlana üzerinden tasavvufa odak nat ve Arazi Sanatı gibi yeni dallara yol lanan ve bu konuda birçok yazı, çe açması adına da önemli bir zaman di viri, kitap ve tecrübeye ulaşan sanat limi olarak kabul ediliyor. Bayrak, ya çının 2010’dan sonra ortaya koydu pıtlarıyla “şoke edici, deneysel ve sar ğu üretimlere yer vermesi bakımın sıcı” bir üretim çizgisi ortaya koyar dan değer kazanıyor. Etkinlikte sanat ken, 1960’lı yılların ilk yarısına dek bo çının dünya müzelerindeki işleri üze yadığı ve çeşitli uygulamalar ile boyut rinden hazırlanan reprodüksiyonlara ve hacim kazanan tuvalleri, 1960’ların Türkiye’deki koleksiyonlardan topla sonlarına doğru yerini sokak ve seçil nan eserleri de refakat ediyor. miş mekânlarda gerçekleştirdiği çarpı Sergilenen belgesel çalışmalar ara cı performanslara bırakıyor. sında, Tosun’un ABD’de ortaya koydu Dün akşamki açılış programında sa ğu “Love America or Live” ve “Tosun’s natçının yeni bir performansının da Dinner&Wake”’in video gösterimi yer aldığı sergi, yapıtları New York Mo ile beraber, Erten ile güncel söyleşi MA ve İstanbul Modern koleksiyonla si de izlenebiliyor. Arşiv kayıtları na bakıldığında ise, Bayrak’ın Riverside Müzesi Bahçesi’ndeki performansı “Bir Araba’nın Ölümü”nü 25 Şubat 1968’de eleştiren The New York Times sanat eleştirmeni Grece Glueck, bu performansı sanatın amacı dışında rahatsız edici bulan izleyicilere “sa Sanatçının ‘Otoportre’ adlı çalışması. vaş zamanı insanların aklını başından alan bu tür görüntüleri insanların görmek istemediğini, ama gerçeğin tüm çıplaklığı ile göz önüne serilmesi gerektiğini savunan sanatçının, seçtiği dilin sanatını gerçekleştirme yöntemi olduğunu” aktarıyor. HEP ‘GURURU BIRAKIN’ DEDİ Bayrak, 1970’te New York SoHo’da yer alan Sunread Galeri’de gerçekleştirdiği “Harpte Ölmüş Bir Asker’in Cenaze Töreni” başlıklı performansta, canlı kertenkele, kurbağa, sülük, yengeç ve yanı sıra çürümüş etler ile bir horozun kurban edilmesi ve bir keçiye cinsel istismar gibi unsurlara yer vermişti. Sanatçı, kullandığı malzeme ve yöntemin ortaya koyduğu dilin sembolizmini; “kaybedilmişleri vurgulamak, doğmamışları var etmek, boşa dökülen kanları göstermek, şehvetle sevişmeyenleri ortaya koymak, kendi çocuklarımızı kendi ellerimizle yememizin bir sembolizmi” şeklinde ifade etmiş ve şunu eklemişti: “Bizim maksadımız, insanlara, dışardan bakınca bir şeye benziyoruz ama Tosun içimizde neler var: Damarlar, kan, irin, et, kemik, bağırsak... Bakın ne Bayrak mal olduğunu anlayın, gururu bırakın demekti.” Bilgi: 0212 230 19 76 Bayrak’ın New York’ta yaptığı performanslarından biri. Frankfurt ‘Çinçin’i seçti Hüseyin Bahri Alptekin Tate koleksiyonunda İngiltere’deki Tate Modern Müzesi, sanatçı Hüseyin Bahri Alptekin’in (19572007) yapıtlarını 2016 Frieze Tate Fonu kapsamında koleksiyonuna kattı. Frieze Sanat Fuarı’nda yer alan Rampa sanat galerisinin listesinde temsil edilen Alptekin’e ait “HFact: Hospitality/Hostility 2003–7” serisinden çeşitli otel tabelalarını simgeleyen “Tirana Place”, “Pension Bombay”, “Motel Yalta” ve “Motel Rio” ile “Hotel Baghdad” isimli yapıtlar, ilgili koleksiyona dahil edildi. Alptekin’in aynı seride yer alan “Balkan Oteli” isimli çalışması da yakın zaman önce New York MoMA koleksiyonuna girmişti. Frankfurt Türk Film Festivali’nin Seyirci Ödülü ‘Yolunda A.Ş.’ filmine Senaristliğini Hasan Göktaş’ın yaptığı, yönetmenliğini Emre Budak’ın üstlendiği “Yolunda A.Ş. Çinçin Bağları” filmi, en çok izlenen Türk filmi olarak Frankfurt Türk Film Festivali’nde Seyirci Ödülü’nü kazandı. Her yıl geleneksel hale gelen seyirci ödülünün sahibini açıklayan Frankfurt Türk Film Festivali, 30 Ekim’de başlayacak. Ankaralı ekip ise ödülünü 31 Ekim’de Frankfurt’ta düzenlenecek törende teslim alacak. Türkiye’nin ilk internet mini dizisi olarak, 2012 yılında ilk kez izleyici karşısına çıkan “Yolunda A.Ş. Bir Ankara Dümeni”, gördüğü ilginin ardından sinema filmine dönüşmüştü. Bölgede yaşanan kent sel dönüşüme kara mizahla yaklaşan film, Ankara’nın meşhur Çinçin Bağları’nın gerçeklerini gösteren, gecekondu hayatını ve mahalle ruhunu konu alan bir komedi fil mi olarak izleyicisiyle buluşmuştu. Filmin yönetmeni Emre Budak ödül haberiyle ilgili olarak, “Doğrudan halktan gelen bir ödülü almış olmaktan gurur duyuyoruz. Filmimizde halk gerçekti, sorunlar gerçekti. Gerçekler her zaman her yerde görünüyor demek ki. Haydarpaşa Garı’nın önüne Yolunda A.Ş. grafitisi yapanlar, Frankfurt’ta seyirci ödülünü kazandırmayı başardılar. Şu an Almanya Kreuzberg’de çekmeyi planladığımız ikinci filmimize hazırlanıyoruz” dedi. Ankaralı sanatçılar bir taraftan film çalışmalarına devam ederlerken bir taraftan da halen Çankaya Belediyesi bünyesinde çalışıyorlar. l ANKARA / Cumhuriyet Tiyatroadam’dan Nâzım oyunu Tiyatroadam yeni sezonunu, Nâzim Hikmet’in eseri “İvan İvanoviç Var mıydı, Yok muydu?” ile açtı. Emrah Eren rejisi ve Tiyatroadam tarzıyla sahnelenen oyunun prömiyeri dün akşam İstanbul’daki Ortaköy Afife Jale Sahnesi’nde yapıldı. Erdemler ve otorite arasında sıkışmış, çağ lar boyu karşımıza çıkan, çok tanıdık, hatta başımıza gelebilecek bir değişimin/dönüşümün yarı tatlı öyküsünü anlatıyor. Oyun bu akşam ve her çarşamba Ortaköy Afife Jale Sahnesi’nde, 17 Ekim’de Akatlar Kültür Merkezi’nde, 23 Ekim’de ise Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde izlenebilir. Biletler Biletix’te. İKSV’den Paris’teki atölyeye son çağrı İstanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından 2009’da Paris’in en köklü sanat kurumlarından Cité Internationale des Arts’da 20 yıllığına kiralanan Misafir Sanatçı Programının Türkiye Atölyesi, farklı disiplinlerde çalışan sanatçılara 3’er aylık dönemlerde Paris’te yaşama ve çalışma imkânı sunmaya devam ediyor. 2009 yılından bu yana Türkiye’den 27 sanatçıyı misafir eden programın Türkiye atölyesine katılmak isteyen sanatçılar için başvurular başladı. Atölyeye, 2017 boyunca üç aylık sürelerle 4 farklı dönem (ocakmart, nisanhaziran, temmuzeylül ve ekimaralık) başvurularının 17 Ekim Pazartesi günü, saat 17.00’ye kadar eposta yoluyla [email protected] adresine iletilmesi gerekiyor. [email protected] 15 10 yıl önce Anna Politkovskaya... Bundan tam on yıl önceydi: 7 Ekim 2006 günüydü. Rusya’nın ve dünyanın en önemli gazeteci yazarlarından biri Anna Politkovskaya, Moskova’da yaşadığı apartman dairesine girerken öldürüldü. Kurşunlar bedenini delik deşik etmişti. O gün bugün cinayet aydınlanmadı. Anna Politkovskaya Rusya’nın bağımsız gazetelerinden birinde “Novoya Gazeta”da çalışıyordu. Putin’in Çeçenlere karşı yürüttüğü savaşa karşıydı. Polis teşkilatındaki şiddete, devlet kadrolarındaki yolsuzluğa karşıydı. Baskıya, yıldırmaya, yasaklara, tacize, tecavüze karşıydı. Bunları yazıyordu, hiç korkmadan yılmadan. Hem Rus, hem Çeçen yetkilileri eleştiriyordu. Baskı ve tehditlerin sonu gelmiyordu. “Kirli Savaş”; “Cehennemde Bir Köşe”, “Putin’in Rusya’sı” adlı kitapları dünyanın her yanında okunuyordu. Bugün dünyanın birçok ülkesi, Anna Politkovskaya’yı dünyada sesi kısılan, baskı altına alınan, tehdit edilen gazeteci ve yazarlarla birlikte anıyor. Bu anma törenlerinin biri de Uuslararası PEN Kongresi’nin kapanışında yaşandı. Yıldız tarlasında hüsran İspanya’nın Galiçya Özerk Bölgesi’nde, Dünya Yazarlar Birliği’nin 82. PEN Kongresi’nin kapanışı yapılacaktı... Bu kapanış töreni için Galiçya’nın başkenti Santiago de Compostella seçilmişti. Yıldız Tarlası anlamını taşıyan bir kent adı. Ortaçağdan kalma, kutsal haç mekânlarından biri. UNESCO Dünya Mirası’na ilk girenlerden... Kelt mitolojisine göre denizlerin ötesindeki güneşe uzanan yolun başlangıcı... Avrupa kıtasının belki de en çok yağış alan bir bölgesinde, pırıl pırıl güneşli bir cumartesi sabahıydı. Çok yoğun, çok tartışmalı, çok uzun saatler kapalı konferans salonlarında geçen bir haftanın sonunda dünyanın her yerinden gelmiş 300 kadar yazar hem Anna’yı anacak, hem de “kapanış eğlencesi” yaşayacaktık... Gelin görün ki “Kongre eğlenemedi”... Hava muhteşem, kent muhteşem, sokaklar cıvıl cıvıl, insanlar güler yüzlü, her köşede muhteşem müzik, her köşede neredeyse bedavaya yenilen deniz mahsulleri... Bizdeki bir bardak fiyatına bir şişe dünyanın en leziz şarapları... Ama kongre eğlenemedi... Çünkü cep telefonlarımıza haberler akmaya başlamıştı bile... Yıldız Tarlası bir anda gözyaşlarına boğuluverdi... Şimdi dünya Murat Özyaşar’ı izliyor Yıldız Tarlası’na yıldız değil, Murat Özyaşar ve Renas Jiyan’ın gözaltına alınıp hapse tıkılması haberleri yağıyordu... Dünyanın her yerinden gelmiş yazarlar, PEN Türkiye temsilcilerinin başını sarıp bu olaya odaklandı. Soruların sonu gelmiyordu. Polis baskını? Tam da bebeğin süt saatinde? 21 günlük bebeği olanın kaçmasından mı korktular? Neden tutuklu yargılanacak? Türkiye’de birçok yazarın sormayı düşünmediği ya da sormaya korktuğu soruları soruyorlardı. Uluslararası PEN’in Başkanı Jennifer Clement, kapanış töreninde Anna’yı andıktan sonra Murat Özyaşar’la ilgili bir konuşma yapmamı istedi. Ondan sadece “Ayna Çarpması” kitabını okumuştum. Hazırlıksızdım. İnternet imdadıma yetişti. Kitabının tanıtımındaki evrensel satırları paylaştım: “Pavese’den bir cümleyle başlıyor Ayna Çarpması; ‘Kendimi yalnız bırakmamak için bütün gece aynanın karşısında oturdum.’ Ve Beatles’tan bir dizeyle kapanıyor: ‘Bu sabah aynaya baktım kimseyi göremedim.’ Her şey bu iki cümle arasında olup bitiyor; çarpışmalar, bölünmeler, kırılmalar ve dağılmalar... Yani bir hayatla hesaplaşmanın tüm sancıları...” Süt saatinde baskın  Bir kongre daha sona ermişti. Anna, Aslı, Cihan, Necmiye, Nuriye, Nazlı, Ahmet, Mehmet, Mustafa, Murat, Zeynel, Zana... Listenin sonu yoktu... Türkiye’ye dönünce PEN Türkiye Yönetim Kurulu olarak şu açıklamayı yaptık. Belge olsun diye burada paylaşıyorum: “Haldun Taner  Öykü Ödülü ve Yunus Nadi  Öykü Ödülü sahibi, edebiyatımıza nice güzel öyküler kazandırmış yazar ve  öğretmen Murat Özyaşar İstanbul’daki evine polis tarafından düzenlenen bir baskınla gözaltına alındı. Bu baskın 21 günlük bebeğinin sabaha karşı süt saatine rast geldi. Murat Özyaşar, kızının doğduğu gün  öğretmenlikten açığa alınmıştı. Baskının  ve gözaltının, tam da Uluslararası PEN  Dünya Yazarlar Birliği Kongresi’nin kapanış gününde gerçekleşmesi tüm dikkatleri bir kez daha Türkiye’ye ve hapisteki yazarlara yöneltti. İstanbul’dan alınıp Diyarbakır’a götürülen Murat Özyaşar, 6 Ekim Perşembe günü  Diyarbakır’da savcı karşısına çıkartılacaktır. PEN Türkiye Merkezi,  Diyarbakır ve çevresindeki üyelerinden duruşmaya katılanların,  izlenimlerini paylaşmalarını isterken, dava sürecini yakından izleyeceğini de bildirdi.” C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle