25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 3 Ekim 2016 2 sibelbahcetepe@gmail.com Muzıkle kemoterapi sağlık EDİTÖR: SİBEL BAHÇETEPE Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde, hastalara müzikle kemoterapi uygulanıyor. Hastalar, müziğin rahatlatıcı etkisiyle tedavilerini daha rahat geçiriyor Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde onkoloji servisindeki kanser hastaları, müzik le terapi eşliğinde tedavilerini oluyor. Hastalar, bir yandan kemoterapi oda sında ilaçlarını alırken, diğer yandan bir grup gönüllü tarafından çalışan ney, ut, kanun, tef, tambur ve su sesi dinli yor. Kanser hastalarını bu zor tedavi sü recinde yalnız bırakmayan “Gönüllüler Korosu” her hafta düzen li olarak, hiçbir karşılık beklemeden hastaların bu zor tedavi süreçlerini müzikle hafifletiyor. Has talar ise bu süreçte olduk SİBEL BAHÇETEPE ça memnun görünüyor. Müzikle tedavi Okmey danı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 2016 Mart ayından bu yana yapılıyor. İlk 2 ay içerisinde 200 hasta üzerinde uygulanan müzikle ke moterapi tedavisi sonrasında yapılan duygu durum anket çalışmasına gö re, hastalarda olumlu gelişmelerin or taya çıktığı belirtiliyor. Hem gözlem ler, hem de anket sonuçları, hastaların müzikle tedavi sırasında istifra etme dikleri, uyuyabildikleri ve hatta müzi ğe tempo tutup, eşlik ettiklerinin göz lemlendiği kaydediliyor. önüllülük eğitmeni ve yazar İnal Aydınoğlu 38 yılını gönüllülük çalışmalarına ayırdığını, bu süre için 10 bini Gde 10 bini aşkın gönüllüye eğitimler verdiğini anlatıyor. 16 yıl önce ilk gönüllüler korosunu kurduğunu ve şu anda Kadıköy’de tam 121 farklı gönüllüler korosunun bulunduğunu anımsatan Aydınoğlu, “Korola aşkın rı oluşturan gönüllülerimizin yaşları 45 ila 75 ve hatta 80’e kadar değişebiliyor. Her koronun başında şefleri gönüllüye bulunuyor ve düzenli çalışmalarla koro üyeleri konserler vermeye, hem kendilerine hem dinleyicilerine mo ral aşılamaya ve onlara manevi olarak destek vermeye hazır hale geliyorlar. Okmeydanı Eğitim ve Araştırma eğitim Hastanesi’nde başlatmış olduğumuz bu anlamlı çalışmayı, bundan sonraki süreçlerde de düzenli olarak devam ettireceğiz. Bu doğrultuda 121 gönüllü koromuzla hastanelerin sonuna kadar destekçisiyiz” diyor. ‘Su sesi olmazsa olmaz’ Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nden Psikolog Ayla Karaca, müziğin onkoloji hastalarının tedavi süreci üzerindeki olumlu etkisi üzerine bilimsel araştırmalar yapıldığını ve hastaların duygu durumlarında kemoterapi sırasında bir iyileşme görüldüğünü söylüyor. Karaca, “Onkoloji hastalarının tedavisindeki en büyük destekçilerden biri olan müzik içerisinde olmazsa olmazımız su sesidir. Su sesinin rahatlatıcı etkisi dolayısıyla eski şifahanelerde su sesinden yararlanılmıştır” diyor. Karaca, özetle şunları söylüyor: “Yapılan çalışmalar nörolojik, onkolojik vakalarda da su sesinin tedavi sürecinde olumlu etkileri olduğunu ortaya çıkarmıştır. Hastanede iki ayda 200 hasta üzerinde ve doğaçlama olarak pentatonik müzik icra edilmiştir. Su sesi eşliğinde ut, ney, bendir ve ağız kopuzu gibi kadim gelenekten gelen klasik sazlar ile haftada bir gün 20’şer dakika süre ile üç seans müzik terapi uygulanmıştır. Müzikle tedavi, kanser hastalarına da daha rahat bir tedavi süreci yaşatmaktadır. Öyle ki on saat kemoterapi görüp hiç uyuyamayan hastaların müzik eşliğinde tedavi sırasında uyudukları, hasta yakınları, sağlık çalışanları ve hekimler tarafından gözlemlenmiştir. Kemoterapi tedavi sonrasında duygu durum anket çalışması yapılmış, hem gözlemler hem de anket sonuçları hastaların müzikle tedavi sırasında kusmadıkları, uyuyabildikleri ve hatta icra edilen müziğe tempo tutup eşlik ettikleri gözlemlenmiştir.” Can erok Okmeydanı Hastanesi’nde Kemoterapi hastalarına su sesi eşliğinde ut, ney, bendir ve ağız kopuzu gibi kadim gelenekten gelen klasik sazlar ile haftada bir gün 20’şer dakika süre ile üç seans halinde müzik terapi uygulanıyor.  ‘Moral, bizler için iki kat önemli’ ‘Mutluluk gözyaşları döktüm’ Lusi Tersakyan (59): Hastalığımla ilgili olarak 2 Mart’ta bir operasyon geçirdim. Sonrasında kemoterapi tedavisine başladım. Kemoterapi sırasında müzik dinletisine ilk kez katıldım ve uzun zamandır ilk kez mutluluk gözyaşları döktüm. Bin bir düşünceyle geldiğim kemoterapi salonunda müzikle karşılanmak daha o anda anlatılamaz bir mutluluk verdi. Hastalığı unuttuğumuz anlar o kadar kıymetli ki… Ben bugün hastalığımı unuttum, arkadaşlarımla keyifli bir müzik dinletisine geldiğimizi hayal ettim. Burada oluşan sinerjinin tedavi sürecimiz üzerinde çok olumlu etkisi olacağına inanıyor ve hissediyorum. Dilerim kemoterapi tedavisi gören her hasta bu mutluluk veren uygulamadan faydalanabilir. Tayfun Güler (38): Moral her hastalık için tabii ki çok önemli ama onkoloji hastaları için önemi kat kat daha fazla oluyor. 1.5 aydır kemoterapi tedavisi görüyorum. Haftanın 5 günü, 5 saat kemoterapi salonundayım. Müzik ile kafamın, zihnimin rahatladığını hissediyorum. Tüm arkadaşlarımın gözlerindeki mutluluk da beni ayrıca keyiflendiriyor. İstek şarkıda bulunuyoruz, çalınan şarkılara hep beraber eşlik ediyoruz. Kemoterapi tedavisinin bünyemde bıraktığı yorgunluğu bile hissetmedim. Bugün evime çok daha mutlu ve çok daha iyileşmiş olarak gideceğim. ‘Şarkılara eşlik etmeye çalıştı’ Bahadır Demir (19) / Annesi Melek Demir: Oğlum down sendromlu ve 2 haftadır da kemoterapi tedavisi görüyor. Bu tedaviye getirmek gerçekten çok zordu çünkü faydasını çok iyi anlayamadığı için getirmek de hayli zor oluyordu. Bugün ilk kez müzik eşliğinde kemoterapi tedavisi gördü ve 2 hafta içerisindeki en rahat tedavi günümüzdü. Oğlum müzik dinlemeyi çok sever, o yüzden burası bir hastane değil de eğlence yeri gibi geldi ona. Şarkılara eşlik etmeye çalıştı, oturduğu yerden dans etti ve yüzü hep güldü. Böyle bir fırsatı bize sunan herkese ne kadar teşekkür etsem az kalır. Umarım her zaman devam edecek bir uygulama olur ve herkes bu mutluluğu yaşayabilir. Sonbaharın iştah tuzağı Kalp sağlığı için Akdeniz mutfağı İtalya’da yapılan bir araştırmada elde edilen bulgular sonunda, kalp hastalarına kolesterol düşürücü ilaçlar verilmeden önce Akdeniz mutfağıyla beslenmeleri önerildi. Guardian gazetesinin haberine göre, Roma’da kalp hastalıklarının tartışıldığı küresel bir konferansta sunulan araştırma, sebze, sert kabuklu yemiş, balık ve zeytinyağıyla beslenen kişilerin erken ölüm riski ağırlıklı olarak kırmızı et ve tereyağıyla beslenen kişilere kıyasla 3 kat daha düşük olduğunu gösterdi. Araştırma kapsamında son yedi yılda kalp krizi geçirmiş ya da damar tıkanıklığı sorunu yaşamış 1200 kişinin durumu da incelendi. Bu süre içinde, hastaların 208’i hayatını kaybetti. Ancak araştırma ideal Akdeniz diyetiyle beslenen hastalardan hayatlarını kaybedenlerin sayısının diğer hastalara göre daha az olduğunu ortaya koydu. İtalya’da Epidemioloji Ensititüsü Başkanı Prof. Gaetano, “Akdeniz diyetine bağlı kalanların ölüm oranının bu diyeti seçmeyenlere kıyasla yüzde 37 daha az olduğunu bulduk” dedi. Havaların serinlemesiyle birlikte her gün fazladan 200 kalori almaya eğilimli oluyoruz Yaz aylarını geride kaldı. Havalar serinliyor. Sonbahar, kalorisi yüksek yiyeceklere karşı dayanılmaz bir istek duyuyoruz. Yapılan bir araştırmada, sonbaharda insanların her gün fazladan en az 200 kalori civarında yemek yemeğe eğilimli olduğu saptanmış. “Sonbaharın sağlıklı beslenme alışkanlıklarımızı bozmasına izin vermeyin” diyen uzmanlar, sonbaharda sağlıklı ve dengeli beslenmenin püf noktalarını anlattı. Doç. Dr. İsmet Tamer, vücudumuzun, birçok vitamin ve lif içeren çok çeşitli sebze ve meyveleri taze taze yeme fırsatı sunan sonbaharda, taze besinler yerine kalorisi yüksek yiyeceklere karşı dayanılmaz bir istek duyduğunu söyledi. Tamer, Teksas Üniversitesi’nde yapılan bir araştırmada, sonbaharın gelmesi ile insanların her gün fazladan en az 200 kalori civarında yemek yemeğe eğilimli olduklarının saptandığını anımsatarak, “Bu miktar, her yıl fazladan alınan 22.5 kiloya denk gelir” dedi. Tamer’in sonbaharda artan iştaha karşı tavsiyeleri şunlar: Her şey zihninizde başlar: Karar vermek, hedefler belirlemek ve adım adım bu hedefleri gerçekleştirmek için plan yapmalısınız. Kendinize sormanız gereken üç önemli soru var: ‘Düzeltilmesi gereken sağlıksız alışkanlıklarınız nelerdir? Bu alışkanlıkların hayatınızda var olmalarının nedeni nedir? Sağlıksız beslenme ve hareketsizlik gibi kötü alışkanlıklarınızı, sağlıklı ve dengeli beslenmenin yanında düzenli egzersiz ve aktif bir yaşam tarzı ile değiştirmeye nasıl başlayabilirsiniz?’ Uykunuzu iyi alın: İşe uykunuzu iyi alarak başlamalısınız. Uykusuzluk, vücutta ‘ghrelin’ isimli hormonun salgılanmasına neden olur. ‘Açlık hormonu’ diye de adlan dırabileceğimiz bu hormon, iştah ar Kahvaltıyı atlarsanıztırıcı, daha çok yemek yemeye sevk kalori tüketiminiz artaredici bir özelliğe sahiptir. İştahımı zı kontrol altına almak istiyorsak ortalama 78 saat gibi yeterli ve kaliteli bir uyku şart. Küçük atıştırmalar, kurtarabilir: Öğünler arasında küçük ve sağlıklı atıştırmalıklar tüketmek, ana öğünlere enerjiniz tükenmiş ve çok aç girmenizi önler. Küçük bir meyveli yoğurt, ya da badem, ceviz ve fıstıktan oluşmuş toplam bir avuç kadar kuruyemiş idealdir. Bir avuç kestane ise zengin lif dkeoağghryetıvudaAraamlityalatltaytlolumaıaıhünyğrrmıaktıluötlassıaüyrğ,eaetkükdü,kk,kezbonıgmndvtimüirneeelamniiakttky10lteeiiaeçkeldsmtiui1snğie2inll,adaiirnmesdyğleidaıaaynplknehao,rhıokatzoaloairazatfmlkşraıeçmkyazaagi,ahnllıreamğdşv.ilçaleBkiteıyelaaneptyomlrısoevyerie.yırnnilnliibiri,r içeriği sayesinde uzun süre tokluk his si verir, üstelik glisemik indeksi düşük bir besindir. Dizi ve maç izlerken yemeyin: Dizi seyrederek TV karşısında yemeye alış mayın ya da ligler başladı diye ‘fast food’ si pariş edip karın doyurmaya çalışmayın. Por siyonunuz küçük de olsa yavaş yavaş ve iyice çiğneyerek yediğinizde yaklaşık 20 dakika içinde doymaya başladığınızı fark edeceksiniz. KPSS’den ‘TPSS’ye dinbaz memleket halleri Akif Beki dokundu, Diyanettarikatcemaat meselesini yeniden açmak şart oldu. Eski Bakan Nihat Ergün’ün bir kitabından hareketle Beki, Diyanet Kanunu’nda geçen yasama döneminde yapılan değişikliklere değiniyor. Buna göre Din İşleri Yüksek Kurulu’na tarikat ve cemaatleri araştırıp gerektiğinde onların işlerliğine yönelik öneriler getirme görevi verilmekteymiş. Ayrıca bu önerileri hayata geçirecek mekanizmaları kurma yetkisi de Din Hizmetleri Genel Müdürlüğü’ne verilmiş. Kanımca olmayacak duaya amin demek gibi bir şey. Tarikatlar açısından da iddia ediyorum, resmen yasaklı oldukları eski günleri aratabilecek bir girişim. Çünkü o yasaklı dönemde onlar, işlerliklerini elbette gizlisaklı, kıyıdaköşedekuytuda, ama yine de kendi özgür iradeleri ile sürdürebiliyorlardı. Beki, Ergün’ün de bir önerisi olduğunu kaydediyor: Tarikatların program, idari yapı ve faaliyetlerini deklare edip şeffaflaştıracak bir modelle şeyhliği babadan oğula geçmekten kurtarmak, seçilme usullerini kurallara bağlamak, hatta şeyh adaylarını sınava tabi tutmak... Osmanlı’da 19’uncu yüzyılın ikinci yarısında devletin (mesela aşiretler de dert edilerek) benimsenen genel “merkezileştirme” politikasıyla bağlantılı şekilde Şeyhülislamlık bünyesinde tesis edilmiş “Meclisi Meşayih”ten (Şeyhler Meclisi) esinli bir model bu... Şunları kaydetmek gerekir: Bir kere zaten şeyhliğin babadan oğula geçmesi şeklinde genel bir kural ya da koşul tarikatlarda yoktur. Bazılarında bu karşımıza çıkabilir ama liyakatle ilgilidir. Zorlama olarak hayata geçirildiğindeyse ciddi sorun ve sıkıntılar beraberinde gelir. En yakın örnek, bir dönem Türkiye’nin en canlı, popüler ve etkin Nakşibendi çevresi olan İskenderpaşa Cemaati’nde Şeyh Esat Coşan’ın ölümünden sonra posta oturtulan oğul Nurettin Coşan’ın kabul görmemesiyle bağlantılı olarak bu çevrenin sönümlenmesidir. Şeyhlik, daha çok halifelik üzerinden kazanılır. Bir tarikat şeyhinin farklı diyarlara kendi “tarik”ini (“Allah yolu”nu) yayma amacıyla gönderdiği önde gelen halifeler, gittikleri yerlerde oluşturdukları kitlesel ağla bağlantılı güç ve nüfuz kazanırlar. Zamanla kendilerini oraya gönderen “Büyükşeyh”e bağlılıkları (“rabıta”) sürse bile kayda değer ölçüde bağımsız hareket eder hale de gelirler. Kendi şeyhliklerinin hayata geçmesi için de “Büyükşeyh’in irtihali” yeterli olur. Üstelik buna yol açan dinamik, pratikte bir şeyhin kendisinden ziyade takipçileridir. Şeyhliğe yükselme, posta oturma, onların arzusu ve rızasıyla gelir. Bir adam, şeyhlik ister mi ister, bunun için can atar mı atar belki, ama “mürit” razı değilse bu iş olmaz. Yani “şeyh uçmaz mürit uçurur” tabiri bu bağlamda da geçerlidir. Tarikat, tarihsel olarak “sözlükültür” geleneğine dayanan, yüzyüze, dizdize, kalpkalbe iletişimle şekillenen, “sohbetzikirrabıta” gibi kendine özgü esasları olan ve “halkdini” bünyesinde değerlendirilmesi gereken bir İslâmî kurumlaşma. Tarikatları “resmidin” içerisinde “hizalama” girişimi (ki yukarıda değinilen Diyanet Kanunu ile hedeflenen tam da bu), onları kolukanadı kırılmış kuşlara çevirmekten başka bir şey olmaz. Bunu kabul etmez, buna gelmezler de zaten... Meclisi Meşayih’te olduğu gibi, seçilme usulleri yazılı kararlara bağlanacak, “şeyh adayları” sınava tabi tutulacakmış. Tarikatların devletleştirilmesi, bürokratikleştirilmesi, şeyhlerin de imamlar, müftüler, vaizlere benzer şekilde “memurlaştırılması”nın önünü açmak gibi bir şey bu. Vaazlarhutbeler nasıl tek merkezden standartlaştırılıyorsa tarikat sohbet ve zikirleri de o yönde güdümlenmeye tabi tutulacak belki de... Dinin “bâtın”ı (kalbî derinliği) ile hemhal “tarikatehli”, dinin zahiri (kitabî) bilgisi ile donanmış “şeriatehli” âlimler huzurunda kelam, hadis, fıkıh sınavına sokulacak belli ki... Ve Kamu Personeli Seçme Sınavı, KPSS gibi, “Tarikata Postnişin Seçme Sınavı” (TPSS) dönemine doğru yol tutacağız demek ki... Peki, buradan ne çıkar bahtımıza?.. Özetle söylemek gerekirse, dinde devlet tekeli sağlayarak “devletdini”ni temsil eden Diyanet’in daha da mütehakkim hale gelmesi çıkar. İslâm’ı anlama ve yaşama yolları bakımından bu memlekette mevcut çokluk ve çeşitliliği Diyanet marifetiyle homojenleştirip tektipleştirmek... Ve devletin din kurumunu şimdi bir de tarikatları denetleme görev ve sorumluluğu gereğince yeni kadrolarla daha da büyütüp devasalaştırmak... Böylece Diyanet’i siyasete daha etkin, siyaseti de dine daha içkin kılmak... Ve tabii bunu Türkiye’nin seküler kesimlerine “Daha ne istiyorsunuz, tarikatları başıboş bırakmayıp sizler için tehlike olmaktan da çıkarıyoruz işte” diye yutturmak... Dinbaz iktidar açısından bir taşla kaç kuş, hesap edin!.. C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle