18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 3 Ekim 2016 10 EDİTÖR: ALPER İZBUL TASARIM: ZARİFE SELÇUK dizi Sır devletinse kirli değil midir? Facebook, SMS, Email, Twitter, Whatsapp... Seç seçebildiğini. Elektronik ortamda haberleşmek çok kolay, çok hızlı ve sudan ucuz. Ancak güvenli değil. Elektronik ortamı hünerle kullanan birilerinin eline geçebilir. Varsa ve tanıdıklarla paylaştıysanız sırlarınız ortalığa saçılabilir. Bunu göze almalısınız. Yakın zamanda tanık olduk. Wikileaks, Panama, Bahama belgelerinde devletlerin, kirli paralarını aklamak isteyen ya da vergi kaçıran işinsanlarının, siyaset esnafının kirli çamaşırları ortalığa saçıldı. ABD’ye başkan olacağa benzeyen Hillary Clinton’un kişisel mail hesabı ile başı dertte. Bizde de Enerji Bakanlığı koltuğuna hangi nitelikleriyle oturtulduğunu bilemediğim, Cumhurbaşkanı’nın damadı olarak ünlü Berat Albayrak’ın emailleri ortalığa saçılmakta. İlk gün ışığına çıkanlar Doğan Grubu’nda deprem etkisi yarattı. Roboski cankırımı ve Paris’te öldürülen üç Kürt kadınla ilgili olanların da yolda olduğu söyleniyor. Wikileaks, Panama ve Bahama belgelerini kimlerin ele geçirip kamuoyunun bilgisine aktardığı biliniyor. Bizdekinde ise RedHack grubunun imzası var. Kızıl Hackerler ya da “Kızıl İnternet Korsanları” adlarını daha önce duyurmuşlardı. Sanırım Emniyet Müdürlüğü’nün bilgisayarlarına sızmışlardı. Peki Redhack’in yaptığı suç mu? Daha önce Wikileaks’ın tepesindeki Julian Assange’ın, ABD’nin askeri sırlarını “kamulaştıran” Edgar Snowden’in başına gelenlere bakılırsa suç. Yani devletler katında suç... Ancak sahiden suç mu? İşte orası tartışmalı. HHH Tartışmanın hukuksal boyutu beni aşar. Ama siyasal boyutuna bakarak “Neresi suç bunun? Olsa olsa yurttaşlık ödevi, insanlığa hizmet” denmesi gerektiği kanısındayım. Kişilerin sırları olması doğal. Hepimizin büyük ya da küçük sırları vardır. Bu sırlar bizim mahremimizdir. Onları bir yolunu bulup, ele geçirip yaymak özel hayata doğrudan bir saldırıdır ve elbette suçtur. Özel hayatın dokunulmazlığı anayasada ve uluslararası geçerli hukuk metinlerinde tanınmış bir insan hakkıdır. Ona saldırının suç olmaması mümkün değil. Ancak devlet(ler)in ya da devlet görevi üstlenmiş siyasetçilerin, üniformalı ve üniformasız bürokratların sırlarını gün ışığına çıkarmak da aynı bağlamda ele alınabilir mi? Daha kestirme soralım: Devletlerin sırrı olabilir mi? Devlet tapıncının kol gezdiği, Asya tipi despotik devlet geleneğinin toplumun bilincinin ve bilinçaltının derinliklerinde yerleştiği ülkemizde bu soruya duraksamadan “Elbette. Devletin sırrı olmaz olur mu? Devlet maslahatı öyle ortalığa dökülür, ele güne gösterilir mi?” diyeceklerin sayısı çok. Umurumda değil. Sır adı üstünde başkaları ile paylaşılamayacak, paylaşılmak istenmeyen, paylaşılırsa zarar görülecek bilgiler, olgular, edimlerdir. Peki bir devletin gizli kalması gereken sırları neler olabilir? Bir devlet yapıp ettiklerini niye gizlemek, saklamak gereği duyar? Yurttaşlarına, ülkesine, insanlığa zarar vermeyecek bir eylem, karar, söz, edim söz konusu değilse, yani sır kirli değilse niye gizli kalması istenir ki? Yerim bitti. İyisi mi bu Tırmık’la bir tartışmanın fitilini ateşlemiş olayım. Soru kısa ve yalın: Devletlerin sırrı olabilir mi, olmalı mı ve neden? Buyrun... Fethullah Gülen’in kardeşi gözaltında Fethullah Gülen’in kardeşi Kutbettin Gülen, İzmir’de Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri tarafından gözaltına alındı. Gaziemir’de Kaynak Holding’e bağlı faaKutbettin Gülen liyet gösteren Çağlayan Matbaası’na kayyım atanmadan önce danışman olarak görev yapan Kutbettin Gülen’in matbaa ile ilişiği kesilmiş, daha sonra yurtdışına gitmişti. 4 tutuklama, 22 gözaltı FETÖ operasyonu kapsamında, Isparta’da 4 emniyet personeli tutuklandı. Bolu’da 60 işadamı ve dernek yöneticisine gözaltı kararı çıkarılırken, Yalova merkezli 5 ilde yapılan operasyonda 22 kişi gözaltına alındı. l Yurt Haberleri SENDİKALAR VE MESLEK ÖRGÜTLERİ OHAL’İ CUMHURİYET’E YORUMLUYOR OBülcyaüyktaş 15 Temmuz’daki kanlı darbe girişiminin ardından ilan edilen OHAL’in 3 ay daha uzatılmasına kesin gözüyle bakılıyor. Milli Güvenlik Kurulu’nda uzatılması için alınan tavsiye kararı, kamuoyunda büyük tartışma yaratan OHAL uygulamalarının aylarca süreceğini gösteriyor. AKP iktidarının ‘OHAL’le birbiri ardına çıkardığı Kanun Hükmündeki Kararnamelerle (KHK) Türkiye 2017 yılına tüm yurtta OHAL uygulamalarının gölgesinde girmeye hazırlanıyor. FETÖ operasyonlarıyla başlayan gözaltı dalgaları, işten çıkarmalar, açığa almalar, kayyum atamaları birbirini izliyor. Türkiye darbe ortamına nasıl geldi? AKP ile Gülen cemaati arasındaki yakın ilişkide milat 1725 Aralık operasyonları mı? OHAL emekçiye nasıl yansıdı? Sendikalar ve meslek örgütlerinin başkanları OHAL’i ve KHK’leri nasıl değerlendiriyor? Sendikalar ve meslek örgütleri 15 Temmuz’u, OHAL’i ve KHK’lerle gelinen süreci Cumhuriyet’e yorumladı... fiili başkanlık rejimine geçilmiş oldu’ 4 Seçimle gelen bir hükümetin ancak seçimle gitmesi gerektiğini her zaman savunduklarını vurgulayan DİSK Genel Başkanı Beko, OHAL’in ardından yaşanan mağduriyetlere dikkat çekti. 4 AKP hükümetinin darbe girişimini devleti yeniden yapılandırmak için bir fırsata çevirdiği görülüyor. İlan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’ler bu amaç için kullanılıyor. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK) olarak demokrasi ve hukukun dışında hiçbir girişimi kabul etmelerinin mümkün olmadığının altını çizen DİSK Genel Başkanı Kani Beko, seçilmiş bir hükümetin zorla, silahla, darbeyle görevden uzaklaştırılmasının mümkün olmadığını belirtti. DİSK olarak demokrasiye ve hukuk devletine derinden bağlı olduklarını vurgulayan Beko, her ne ad altında olursa olsun; ne amaçla yapılırsa yapılsın askeri darbeye, seçimle gelenlere yönelik her türlü darbeye karşı tereddütsüz tavır alacaklarını ve aldıklarını dile getirdi. Darbe sonrası ilan edilen OHAL ve yaşanan kayyım atamalarıyla da mağdurlar arasında yer alan DİSK Başkanı Beko, gazetemizin darbe girişiminin nedenleri ve sonuçlarına ilişkin sorularını yanıtladı. Beko’nun verdiği yanıtları özetle şöyle: ‘Darbeciler kollandı’ n Darbe ortamına nasıl gelindi, neden fark edilemedi? Bu konuda iki hususun önemli olduğunu düşünüyorum. Birincisi darbeyi yapan paralel yapının, FETÖ’nün bugünkü siyasal iktidar tarafından korunup kollandığı, devlete bizzat AKP tarafından yerleştirildiği gerçeğidir. Bunu sayın Cumhurbaşkanı da sayın Başbakan da açıkça kabul ediyor. Devleti cemaate teslim edenlerin, Atatürkçü subaylar kumpaslarla tasfiye edilirken destek verenlerin, alkış tutanların sorumluluğu büyüktür. Laiklik ilkesi çiğnenerek devleti bir cemaate teslim ederseniz olacağı budur. AKP cemaatle işbirliği yapmış ve ne istediyse vermiştir. Darbeci subayların ezici çoğunluğu AKP döneminde atanmıştır. AKP sadece sivil bürokrasiyi değil silahlı bürokrasiyi de bir terör örgütüne bilerek teslim etmiştir. Bilerek diyorum çünkü ta 2004’ten itibaren Milli Güvenlik Kurulu’nda FETÖ ile ilgili karar alınmış ama gereği yerine getirilmemiştir. Sadece laiklik değil sosyal devlet ilkesinin bertaraf edilmesi de cemaatin önünü açmıştır. Öğrencilere yurt ve barınma imkânı sağlayamayan hükümet gençleri cemaat yurtlarına ve evlerine itmiştir. Vurgulamak istediğim ikinci husus 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası hükümetin izlediği tutumdur. Türkiye 7 Haziran seçimlerinden sonra çok önemli bir toplumsal uzlaşma ve demokratik yenilenme imkânı yakalamıştı. Bu imkân Türkiye’nin demokratikleşmesi ve sorunlarının çözümünde bir başlangıç noktası olabilirdi. Ancak iktidar par tisi AKP ve sayın Cumhurbaşkanı bu fırsatı elinin tersiyle itti. Bir koalisyon hükümeti kurulması engellendi. Türkiye yeniden terör, şiddet, katliam ve kaos girdabına sokuldu. Bir yandan artan terör eylemleri öte yandan güvenlik güçlerinin ‘KayyIm sivil darbedir’ n OHAL darbe girişimi ile sınırlı kalmadı. Güneydoğu’da pek çok belediyeye kayyım atandı. Kürt sorununda barışçı çözüm ümitleri azaldı. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz? Nasıl halk oyuyla seçilenlere karşı silahlı darbe kabul edilemez ise, halkın oyuyla gelenlerin yerine kayyım atan ması da kabul edilemez. Bu sivil darbe olur. Hâkimiyet milletinse Ankara’da da Batman’da da milletindir. Aynı şekilde somut bir delil olmadan soyut “terör bağlantısı” suçlamasıyla kamu çalışanları görevden alınamaz. Bu uygulamalar sorunların çözümüne katkı yapmaz. Eğer belediye başkanlarının ve memurların suç işlediği düşünülüyorsa bunun muhatabı yargıdır. Kürt sorunu terörle, şiddetle ve silah kullanarak çözülemez. Aynı şekilde sorun şiddetle, keyfilikle ve baskıyla da yok edilemez. Örgüt giderek artırdığı saldırılara, terör ve şiddet eylemlerine derhal son vermelidir. Hükümet de sorunun şiddetle ve güvenlik politikaları ile çözülmeyeceğini görmeli, hukuksuzluklara son vermeli ve sorunun siyaset zemininde çözümü için adım atmalıdır. Akan kan durmalı ve barış tesis edilmelidir. özellikle bazı Güneydoğu kentlerindeki hukuksuz ve keyfi uygulamalarıyla korku iklimi yoğunlaştı. Terör, şiddet, katliam gölgesinde ve baskı ortamında gidilen bu seçimden AKP tek başına zafer kazandı ancak Türkiye kazanmadı. ‘Girişimi fırsata çevirdiler' n Darbe girişimi sonrasında OHAL gerekli miydi? Korkunç bir darbe girişiminin ardından olağanüstü bazı önlemlerin alınması elbette anlaşılabilir. Ancak darbecilerin parlamentoyu bombaladığı koşullarda bu tedbirler parlamento işletilerek alınabilirdi. Meclis’teki tüm siyasi partilerin darbeye karşı ortak tutum aldığı koşullarda OHAL’e gerek olmadan darbeyle ve darbecilerle mücadele edilebilirdi. Meclis’i darbe sonrası zorunlu BES ve yatırım fonu gibi sermayenin talep ettiği konularla meşgul etmek yerine darbeyle mücadele için işletselerdi bugün yaşanan hukuksuzluklar ve mağduriyetler söz konusu olmazdı. AKP hükümetinin darbe girişimini devleti yeniden yapılandırmak için bir fırsata çevirdiği görülüyor. OHAL ve KHK’ler bunun için kullanılıyor. OHAL dönemlerinde dahi askıya alınamayacak haklar askıya alınıyor, ihlal ediliyor. OHAL ile fiili başkanlık rejimine geçilmiş durumda. Darbe girişimi bir fırsat olarak kullanılıyor. KHK’ler adeta bir ‘Anayasa Hükmünde Kararname’ haline geldi. KHK ile anayasayı ve hukukun temel ilkelerini ayaklar altına alıyorlar. Darbecilerle geçmiş işbirliklerinin hesabını vermeyenler darbeyle mücadeleyi rayından çıkartıyor. Darbe girişiminin siyasi ayağına dokunamayanlar sıradan memurlardan hıncını alıyor. DİSK olarak darbecilerle ve darbenin suç ortaklarıyla etkin bir şekilde mücadele edilmesini savunuyoruz. Darbecilerin ve destekçilerinin adil bir şekilde yargılanarak cezalandırılmalarını savunuyoruz. Ancak darbeyle mücadele hukuk dışına çıkılarak yapılamaz. Darbe girişimi dahil hiçbir gerekçe hiç kimseye hukuk dışı davranma yetkisini vermez. Askeri darbe bahane edilerek sivil darbe yapılamaz. n OHAL işçilere, çalışanlara nasıl yansıdı? OHAL uygulaması ve KHK’lerin en büyük etkisi çalışma hayatında yaşanıyor. Yüz bine yakın memur ya görevden uzaklaştırıldı veya açığa alındı. Bunların içinde asker, polis ve öğretmenler başı çekiyor. Darbeyle ve darbecilerle bağlantılı olanların, FETÖ’nün talimatıyla suç işleyen memurların görevlerinden uzaklaştırılması tabiidir. Hiç kimsenin suç işleme imtiyazı yoktur. Ancak bu işlerin hukuka uygun yürütülmesi şarttır. Suç ve cezalarda şahsilik ilkesi, kanunsuz suç ve ceza olmayacağı ilkesi, suç ve cezaların geriye yürütülememesi ilkesi ve adil yargılanma ilkesi esas alınmadan darbeyle mücadele edilemez. Bu ilkeler çiğnenirse darbecilerle aynı şey yapılmış olur. ‘Memurlar da mağdur’ OHAL sadece memurları mağdur etmiyor. İşçiler de mağdur oluyor. EnerjiSen Sendikamızın Merkez Yönetim Kurulu üyesi Tarık Yüce, işçi ölümlerine ilişkin attığı bir tweet bahane edilerek ve OHAL gerekçe gösterilerek İSKİ’deki işinden atıldı. Nakliyat İş sendikamızın MSC/MEDLOG Lojistik’deki örgütlenmesi Bursa Valiliği tarafından OHAL bahane ederek engellenmek isteniyor. OHAL’i devlete karşı ilan ettik demişlerdi ama halka karşı kullanıyorlar. DİSK Genel Başkanı Kani Beko ‘Devlet intikam almaz’ n At izinin it izine karıştığından söz ediliyor. Yaşanan mağduriyetler ve çözümüne ilişkin neler söylersiniz? Siyasal görüşleri, üye oldukları sendi kal örgütler ne olursa olsun haksızlığa uğrayan herkes için adalet istiyoruz. Darbeyle mücadeleye evet ama hukuksuzluğa hayır diyoruz. Kamu görevinden hukuksuz şekilde, haklarında yeterince delil olmadan, adil yargılanma yapılmadan çıkarı lanlar göreve iade edilmeli. Barış bildirisine imza atan bir grup akademisyenin darbe, FETÖ, terör torbasına konarak üniversiteden atılması kabul edilemez. On binlerce öğretmenin somut delil ve yargı kararı olmadan görevden alınması ve uzaklaştırılması kabul edilemez. Devlet intikam duygusuyla hareket edemez. Aynı şekilde darbeyle somut bir bağlantısı olmayan, dahası FETÖ ile uzaktan yakından ilgisi olmayan gazetecilerin, yazarların, aydınların tutuklanması da hukuk cinayetidir. Bu uygulamalar toplumda dar be soruşturmalarının sulandı rıldığı izlenimi yaratıyor. Darbe soruşturması darbeciler ve onların siyasal destekçilerine yönelmelidir. Bir zamanlar hükümetin koruma ve kollaması altında ki cemaatin bankasına para yatırdığı, ce maat gazetesine abone olduğu için insan ların hayatı karartılamaz. Devletin tepe sindekilerin “Allah affetsin” diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştığı koşullarda dar beyle somut bir bağı olmayan sıradan memurlara fatura kesmek adil değil. YARIN: KESK BAŞKANI LAMİ ÖZGEN C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle