18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 11 Ekim 2016 6 Kadere bağladıEngin Dinç 9 yıl sonra Dink davasında sanık sandalyesinde haber EDİTÖR: TAMER KAYAŞ TASARIM: ZARİFE SELÇUK Emniyet İstihbarat Daire Başkanı Dinç ifadesinde, “Kaderin önüne geçemezsiniz. O dönemde Trabzon’da kalsaydık önlerdik” dedi Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink’in öldürülmesine ilişkin kamu görevlilerinin yar gılandığı davada şimdiye dek hiçbir duruşmaya katılmayan sanık Emniyet İstihbarat Dai re Başkanı Engin Dinç’in ifade si alındı. Dinç savunmasında, “Kaderin önüne geçemezsiniz. O dönemde Trabzon’da kalsay dık önlerdik” dedi. Dinç, döne min Trabzon İl Emniyet Müdürü Reşat Altay’ın cinayet tasarısı ile ilgili bilgilendirilmemesi konu sunda ise “Unut tuk, şöyle böyle ol du” dedi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde dün görülen duruşma CANAN COŞKUN da, tutuklu sanıklar eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Ak yürek ve eski emniyet amiri Ali Fu at Yılmazer hazır bulundu. Tutuksuz sanıklar eski Trabzon İstihbarat Şu be Müdürü Faruk Sarı, dönemin İs tanbul İstihbarat Şube Müdürü Ah met İlhan Güler, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun, eski İstanbul Emniyet Müdürü Cela lettin Cerrah, Trabzon İstihbarat Şu be Müdürlüğü görevlileri Ercan De mir, Muhittin Zenit ve Hasan Dur muşoğlu ile Erhan Tuncel de duruş ma salonunda yer aldı. Duruşmaya, Ogün Samast, Yasin Hayal, Hamdi Egbatan, Osman Gülbel, Ali Poyraz, Şükrü Yıldız, Mehmet Ali Özkılınç SEGBİS aracılığıyla görüntülü ve ses li olarak katıldı. Duruşmayı takip et mek için HDP Milletvekili Garo Pay lan salonda yer aldı. Dink cinayetinin tasarı aşama sında Trabzon İstihbarat Şube Mü dürü olan, cinayetten sonra İstih barat Daire Başkanlığı’na terfi et tirilen Dinç, kimlik tespiti sırasın da 6 bin 500 TL aylık geliri oldu ğunu söyledi. “Kasten öldürme nin ihmali davranışla gerçekleş mesi ve görevi kötüye kullanma” suçundan 25 yıla kadar hapsi is tenen Dinç, savunmasında cinaye tin kendilerini üzen bir olay oldu ğunu ifade ederek, ailesine ve ya kınlarına başsağlığı diledi. Dinç ci nayetten 7 ay önce valilik onayı ile Hukuk İşleri ve Soruşturma Şube Müdürlüğü’ne ve Bilgi İşlem Şube Müdürlüğü’ne atandığını, ardın dan da 2006’da Afyonkarahisar’a atamasının yapıldığını aktardı. ‘Hedef şahıs programına alınması gerekirdi’ Dinç, Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü’nde göreve başladığında McDonald’s’a bombalı eylemin yapıldığını anımsatarak, “‘Bu grup bu eylemi yaptığına göre takip etmemiz gerekiyor’ dedim. Sonra arkadaşlarımız Erhan Tuncel’i buldular. Tuncel’den gelen bilgiler üzerine daha fikir aşamasındayken yapmaması için telkinlerde bulunduk biz. Bilgiler üzerine ‘Dink’in kamuoyundaki yeri, azınlık olmasını düşünerek bunu yazıya çevireyim’ dedim. Bu yazı İstihbarat Daire Başkanlığı’na gittiğinde ‘hedef şahıs programına’ alınması gerekirdi” dedi. Cinayet öncesinde dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler’i ‘Hrant’ın Arkadaşları’ da oradaydı Dün yapılan duruşma öncesi, “Hrant’ın Arkadaşları” basın açıklaması yaptı. Çağlayan’daki İstanbul Adalet Sarayı önünde toplanan, aralarında HDP Milletvekili Garo Paylan, gazeteciler Hayko Bağdat, Yetvart Danzikyan, Banu Güven’in de bulunduğu grup, “Hrant için adalet için” yazılı pankart açarak, “Biz bitti demeden bu dava bitmez” sloganları attı. Grup adına basın açıklamasını gazeteci Banu Güven okudu. Hrant Dink cinayetinin üzerinden neredeyse 10 yıl geçtiğini ve bu davanın peşini bırakmayacaklarını belirten Güven, “Çünkü biliyoruz ki bu cinayetin karanlığını aydınlığa çıkardığımızda daha iyi bir ülkede yaşar hale geleceğiz. Bu toprakların yarını için katillerin peşini bırakmıyoruz” dedi. Ankara’da geçen yıl barış için sokaklara dökülen binlerce kişiye yönelik düzenlenen bombalı saldırının yıldönümü olduğunu dile getiren Güven, “Hrant Dink ile aynı yolu yürüyen ve tıpkı onun gibi hayatını kaybedenlerin anısının önünde saygıyla eğiliyoruz” diye konuştu. ‘Kaderin önüne geçemezsiniz’ Hayal’i McDonald’s bombalama eyleminin ardından cezaevinden çıktıktan sonra takibe aldıklarını ifade eden Dinç, “Düşünce aşamasındayken neden bir şey yapmadınız suçlamasıyla karşılaşıyoruz. Düşünce ve niyet aşamasındaydı. Kaderin önüne geçemezsiniz. O dönemde Trabzon’da kalsaydık önlerdik. Bu bizden sonraki arkadaşların düşünmesi gereken bir konu. Paralel devlet yapılanması gibi yapıların güçlenmesi için görevden alması olduğunu düşünüyorum. Görevimden alınana kadar üzerime düşeni yaptığımı düşü nüyorum” diye konuştu. Uygulamaya geçince yakalanır Mahkeme başkanının “Rapora göre Erhan Tuncel bir kişinin Yasin Hayal için TNT bulabileceğini aktarıyor. Erhan Tuncel araştıracağını söylüyor. Ama sonrasında bu araştırmaya, konuya dair bir bilgi yok. Bununla ilgili sizin bir çalışmanız oldu mu” sorusunu Dinç, “Bize günde böyle yüzlerce bilgi geliyor. Düşünce ve niyet aşamasındayken ne kadar ciddiye alınabilir bu bilgi. Uygulamaya geçtiği zaman zaten yakalanıp operasyon aşamasına geçilir” şeklinde yanıtladı. ‘Fikir daha anne rahmine düşmemişti’ Avukat Bakırcıoğlu’nun “İl asayiş toplantısında Dink’e suikast istihbaratı neden paylaşılmadı” sorusuna Dinç, “Fikir daha anne rahmine düşmemişti” diye yanıt verdi. Bakırcıoğlu’nun Hayal’in faaliyetlerinin TEM Şube tarafından takip edilip edilmediği sorusunu ise Dinç, “Bilemem” diye yanıtladı. Karadeniz’de silah temin etmenin güç olmadığını aktaran Dinç, “Hayal böyle biri. Organize suç örgütleriyle bağı var. ‘Ne pahasına olursa olsun öldürülecek’ ifadesi var. Bu fikrin somut ifadesi. Eğer fikirle insanları cezalandıracaksak...” dedi. 4 kez aradığını belirten Dinç, “Kendisi benim aramadığımı söylüyor ama ben Ahmet İlhan Güler’i her zaman arayacak değilim, muhabbet etmek için değil. Kendisine ‘bu şahsı korumak lazım. Böyle bir grup var. Bunu hedef seçtiler’ dedim. Mahşerde de bunu şey yapacağız” dedi. “Paralelle mücadele ederken paralelin darbesini yedik” diyen Dinç, İstihbarat Daire Başkanlığı sisteminde arama kayıtlarında kendisine ait arama kaydının çıkmadığını söyledi. Suç kaydı 2012’de Çapraz sorgu sırasında Dinç, hâkimin “‘Ses getirecek eylem yerine öldürülecek’ yazamaz mıydınız” sorusu üzerine, “Nasıl geldiyse öyle yazarız. Baktığınız zaman anlaşılıyor zaten. İstihbarat Şube Müdürü gidip kendi yazmaz yazıyı” dedi. Dinç, Erhan Tuncel’i bu lup getirenlerin kendi arkadaşları olduğunu belirterek, “Şahısların hepsi gözaltına alındı o dönem. Bu şahsın suça karıştığı ile ilgili bilgi vermedi arkadaşlarımız. Erhan Tuncel’le ilgili suç kaydına 2012’de karşılaştık. O döneme kadar suça karıştığı yönünde bir bilgi yoktu elimizde” dedi. Tuncel’le hayatında bir kez görüştüğünü söyleyen Dinç, “Arkadaşlar ‘isteksiz davranıyor, para istiyor, buluşmalara gelmek istemiyor’ diye ‘İlişiğimizi keselim’ dedi. Ben de ‘Bu kadar bilgisi var. Niye keselim ilişiğimizi’ dedim. İletişim kopukluğunun giderilmesi konusunda nisan ayında şubeye çağırdım. Odaya aldım. ‘Şikâyetin ne’ dedim. ‘Sorunun çözümü ile ilgili yardım edeceğim’ dedim. Para verdim. Bir daha da görüşmedim kendisiyle” diye konuştu. “Yasin Hayal’i takip ettiniz mi” sorusu üzerine Dinç, “Fiziki takip yapıldı. Arkadaşları daha sık takip edilecek diye uyardım. Telefonları dinleniyordu. Bir insanı 7 gün 24 saat takip etmeniz mümkün değil zaten” dedi. Reşat Altay’ı bilgilendirmemiş Mahkeme başkanının Reşat Altay’a verilen brifingde Dink olayıyla ilgili bilgilendirilme yapılmaması ile ilgili sorusu üzerine Dinç, “Adı üzerinde brifing. Şubede çalışan kişi sayısı, nerede çalıştıkları ile ilgili bilgilendirme toplantısıdır. Unuttuk belki şöyle böyle oldu. Ben bilgi vermesem bile benden sonraki arkadaşlar konuyu biliyordu. Brifingde detaylı anlatılmamış olabilir çünkü kısa bir toplantı” dedi. Duruşmaya bugün Dinç’in çapraz sorgusuyla devam edilecek. l İSTANBUL Diyarbakır Barosu başkanlığı’na Ahmet Özmen seçildi ‘Elçi’nin mirasını sürdüreceğiz’ Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin öldürülmesinin ardından hafta sonu yapılan seçimde Baro Başkanlığı’na Elçi’nin öldürülmesinden bu yana Baro Başkanvekilliği görevini sürdüren avukat Ahmet Özmen seçildi. Özmen, “Ölümsüz başkanımız Tahir Elçi’nin mirasını sahipleneceğiz, sürdüreceğiz” dedi. Diyarbakır Barosu’nun hafta sonu yapılan 45. olağan genel kurulunda Baro Başkanvekili Ahmet Özmen ve HDP Adana Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın eşi avukat Mesut Beştaş başkanlığa aday ol Ahmet Özmen du. Özmen, 33 oy farkla Diyarbakır Barosu’nun yeni başkanı oldu. Özmen, gazetemize yaptığı açıklamada, “Diyarbakır Barosu’nun geçmişiden gelen bir misyonu var. Baromuzun hak, hukuk, adalet, insan hakları savunuculuğu nun yanı sıra toplumsal meselelerin hukuk dairesinde barışçıl yollardan çözümünden yana bir misyonu var. Diyarbakır Barosu ve yönetimi olarak bu misyonu ileriye taşıyan ölümsüz başkanımız Tahir Elçi’nin mirasını sahipleneceğiz, Elçi’nin mirasını sürdüreceğiz. Diyarbakır Barosu olarak daha etkin ve aktif çalışmalar yürüteceğiz. Bunun yanı sıra avukatlık mesleğine ilişkin sorunların çözümüne yönelik de çalışmalarımız olacak. Seçim sonuçlarının hem Diyarbakır’a hem halkımıza hayırlı olmasını diliyoruz” diye konuştu. Mersin Barosu genel seçiminde sol ve sosyal demokrat kesimlerinin bölünmesinin ardından baro başkanlığını sağın adayı avukat Ali Er kazandı. Yapılan seçimler sonunda Ali Er 525, sol ve sosyal demokrat adaylar Bilgin Yeşilboğaz 454, Hakan Kendirci 436 oy aldı. Bu sonuçla, Mersin barosunda 2000’li yılların başından beri süren “sosyal demokrat başkan” geleneği sona erdi. Mersin Barosu’nda 2000 yılından bu yana CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, Hulki Özel ve Alpay Antmen başkanlık koltuğunda oturmuştu. ‘Proje okulları benim devlet okulumdur, istediğimi yaparım, gidin özel okula...’ Tabii tam böyle demiyor iktidar sahipleri, proje okulu uygulayıcı bakanlık sorumluları.. ama bir anlamda da bunu demek istiyor. Proje Okulu ilan edilen 155 okulun tamamı devlet okulu. Sınavla ve yüksek puanla girilebiliyor. Parasız. Ama şüphesiz ailelerin bu okullara yardımı oluyor. Maddi koşullar nedeniyle eğitimin kalitesi düşmesin düşüncesiyle.. yani tam da parasız değil. Okullarla aileler arasında gönüllülük ve dayanışma var. Zaten hangi devlet okulu parasız ki! En sıradanı bile ite kaka ailelerden para alıyor. Şimdi iktidar şöyle düşünüyor olsa gerek: Yahu burası benim okulum, yönetimi bende, öğretmeni bende, ama buradan en çok “karşı tarafın” çocukları yararlanıyor, bunu biraz engelleyeyim.. kendi kampımın çocuklarını da yönetmelikleri değiştirerek, delerek oraya kaydırayım.. “karşı taraf” laik vb. kesim beğenmiyorsa özel paralı okullar var, çocuklarını oraya kaydırsınlar... Her şeyi yönetme hakkı olduğuna inanan bir iktidar, bu okulları öyle boş bırakır mı, iki yıldır üzerinde çalışıyor. Dün Hürriyet’te Nuran Çakmakçı’nın yazısında, bu okullara nasıl düşük puanla öğrenci sokulduğuna ilişkin bilgiler vardı. Kamuoyuna ne açıklıyorlarsa, tersini yapıyorlar! Yani iyi bir şeyin mezarını mutlaka kazacaklar... Bu arada bu okulların mezunlarında da bu durum karşısında hareketlenme haberleri geliyor. Özel okul kaça patlıyor? Bunun için araştırma yapmaya gerek yok, bir velinin mektubuna yer vereceğim: “Kızım Şişli Terakki’ye gidiyor, ayrıca TEOG’a hazırlanmak için de dershaneye.. Toplam maliyeti açıklıyorum (servisyemek hariç) 58 bin TL. Değil İstanbul’da sokakta, eminim Berlin ya da Paris’te birine söylesem bunu, bana deli gözüyle bakardı... Bu maliyet aşağı yukarı beş yıl daha devam edecek. Bunun bir alternatifi yok mu? En basiti cocuğu okuldan alsam, evde dışarıdan okulu bitirse, ama temel bilimlerin hepsini evde özel dersle sağlasam, hatta ikiüç kişi bir araya gelip her gün birimizin evinde bu çalışmaları yapsak.. Ama olmuyor işte, bunca okumuş aklı başında insanlar bir araya gelip bu saçma sömürü sisteminden dışarı çıkamıyoruz... Bu paraları kendi kurduğumuz okula tahsis etsek, hem bir o kadar çocuğa burs verebilir, hem de çocuklarımızı istediğimiz tarzda eğitebiliriz... Ama  olmuyor işte! En basit nedeni, bu ülkede şehir merkezinde okul olmaya müsait bir taşınmazı kiralamak bile çok ciddi bir ekonomik güç gerektiriyor.. Bayram tatilinde Selanik’teydim, sadece bir tane özel okul gördüm. Mahalle aralarında, köylerde çocuklar bizim çocukluğumuzdaki gibiydi...” Bilimsel eğitim mi? Bilimsel eğitimden bahsedeceksek, ülkenin ihtiyaçlarını göz önüne alan bir eğitimi kastediyoruz. Ülkelerin en önemli zenginlik kaynağıdir insan. İnsan cevher kaynağıdır.. Zenginlik kaynağıdır. Yetenek yaratıcılık kaynağıdır. Petrolü işleyen, atomu parçalayan, uzaya giden, tüm buluşları yapan, insandır. Bilimle yoğrulmuş tüm ülkeler bunu bilir ve kendi insanının en üst düzeye gelmesi, yaratıcılığını dışavurması için en iyi ortamları hazırlar... Dünyada çağdaşlık yarışı tam da insan kalitesini en üst düzeye yükseltme yarışıdır diyebiliriz. İktidar bunun tam tersi için çalışıyor! HHH Dünkü yazımda Seferihisar’da yapılan bilimsel eğitim paneline değinmiştim. Paneli Yeni Kuşak Köy Enstitüleri Derneği ile Seferihisar Belediyesi ortaklaşa düzenlemişti. Panele katılanlar Prof. Dr. Nejla Kurul, Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Orhan Bursalı ve yöneten Prof. Dr. Özkan Yıldız. Bilimsel eğitim nasıl olmalı, tüm paydaşları ve her görüşten insana saygı ve dayanışma içinde nasıl gerçekleşmeli, şimdiki eğitim nereye gidiyor, Köy Enstitüleri deneyimi... Dinleyicilerin renkli ve çok yönlü katkıları ve soruları ile panel hacim kazandı. Gazeteciler eylemde MAHMUT ORAL Kapatılan televizyon kanallarının çalışanları Diyarbakır’da 3 günlük eylem başlattı. Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kapatılan televizyonların çalışanları bu durumu protesto etmek için Diyarbakır’da Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti’nde (GGC) 3 gün sürecek oturma eylemine başladı. İMC TV, Van TV ve Hayatın Sesi TV çalışanlarının katıldığı eylemde, işsiz kalan gazeteciler, “Biz gazeteciyiz” yazısı bulunan beyaz yelekler giydiler. Eylemin yapıldığı yere “Özgür basın, özgür toplum” yazılı pankart asıldı. Diyarbakır’da görev yapan çok sayıda gazeteci de meslektaşlarına destek verdi. Gazeteciler adına açıklama yapan İMC TV Diyarbakır Temsilcisi Faruk Balıkçı, asıl darbenin hükümet eliyle basına yapıldığını söyledi. Basın özgürlüğünün ülkede demokra sinin en önemli göstergelerinden biri olduğuna dikkat çeken Balıkçı, bölgede görev yapan gazetecilerin haber yapma, halkın da haber alma hakkının engellendiğini vurguladı. Balıkçı, “Kapatılan, baskı altında tutulan medya organlarında çalışan gazeteciler olarak bizi işsiz bırakan, haber yapma hakkımızı ve halkın gerçekleri öğrenme hakkını ortadan kaldıran kapatma kararını protesto ediyoruz ve 3 günlük oturma eylemi başlatıyoruz. İktidarın basın üzerindeki engelleri kaldırmaya çağırıyoruz” diye konuştu. Balıkçı, Hayatın Sesi TV Diyarbakır Temsilcisi Cumhur Daş ise 10 Ekim Ankara katliamının yıldönümüne dikkat çekerek, 10 Ekim’in yürütülen karanlık sürecin başlangıcı olduğunu dile getirdi. Gazetecilerin açıklamasından sonra haber takibi yapan meslektaşları da kamera, fotoğraf makineleri ve mikrofonlarını yere bırakarak eyleme destek verdi. l DİYARBAKIR C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle