15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 8 Ocak 2016 KULTUR Hrant Dink Konferansı konuğu Vandana Shiva Boğaziçi Üniversitesi’nin 2008’den bu yana her yıl ocak ayında düzenlediği ‘Hrant Dink İnsan Hakları ve İfade Özgürlüğü Konferansı’ bu yıl 9. kez, Hint çevreci ve küreselleşme karşıtı ekofeminist yazar Vandana EDİTÖR: EZGİ ATABİLEN TASARIM: ECE KURTULUŞ Shiva’nın katılımıyla 15 Ocak Cuma günü yapılacak. Boğaziçi Üniversitesi Albert Long Hall’de saat 15.00’te başlayacak konferansta Vandana Shiva ‘Dünyayla ve Birbirimizle Barışmak’ başlıklı bir konuşma yapacak. [email protected] Vandana Shiva 17 Tarantino’nun yeni filmi birbirinden tehlikeli 8 kişinin, bembeyaz doğanın da parçası olduğu tuhaf yolculuklarını anlatıyor. ‘Kendi heykelimin celladı oldum’ Ümraniye’deki heykelini belediyenin “alan Milli Emlak’a ait” gerekçesiyle taşımak zorunda kalan heykeltıraş Mehmet Aksoy: “Kendi heykelimin celladı oldum. Ona bile seviniyorum.” stanbul’daki Ümraniye Soyak Yenişehir Kibele Evleri sitesinde yer alan ‘İki Çocuklu Kibele’ heykeli, Ümraniye BeleEZGİ diyesi ekiplerince önATABİLEN ceki akşam kaldırılmaya çalışılan heykeltıraş Mehmet Aksoy, heykelin bulunduğu yere giderek, eseri zarar görmemesi için kendisinin taşımak istediğini söyleyip ekiplere engel olmuştu. Aksoy, dün sabah heykeli demonte ederek atölyesine taşıdı. Belediyenin mahkeme kararıyla kesinleşen gerekçesi ise, 12 yıl önce yapılan sitede sosyal tesisler ve Aksoy’un heykelinin bulunduğu alanın Milli Emlak’a ait olması. Yaşanan olayı nasıl değerlendirdiğini sorduğumuz Mehmet Aksoy şunları söyledi: “12 sene sonra burasının Milli Emlak’a ait olduğu Ümraniye Belediyesi tarafından iddia ediliyor, mahkemeye gidiliyor. Hakikaten de Milli Emlak’a ait olduğu görülüyor. İşin tuhafı, 12 sene önce aynı belediyenin buraya yapı ruhsatı vermesi. Sorun bence bu. Heykeli kendim kaldırmak istedim, kibarlık gösterdiler. Kendi heykelimin celladı oldum. Ona bile seviniyorum. Sağ olsunlar.” Kars’taki ‘İnsanlık Anıtı’ heykeli dönemin başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “ucube” olarak addedilip 2011’de yıkı İ Menfur 8 Adam... yüzyılın ikinci yarısında Amerika’da Kuzey’le Güney arasındaki iç savaşın sona ermesinden sonra kara kışın tüm Wyoming’i esir aldığı bir zamanda geçiyor, Quentin Tarantino’nun bugün gösterime giren son (sekizinci, aslında sekiz buçukuncu) filmi “The Hateful Eight”. ‘Nefretle dolu 8 kişi’ anlamına gelen, adıyla uzaktan uzağa Fellini’nin “Otto e Mezzo8.5’” başyapıtını da çağrıştıran “The Hateful Eight”in, perdedeki dondurucu soğukları koltuğundaki seyirciye de hissettiren kara kış manzaralarının her yeri beyaza bürüdüğü açılış sahnesinde 6 atın çektiği bir posta arabası, devrilecekmişçesine sağa sola meyledip karları savura savura ilerliyor, ‘Red Rock’a Son Araba’ başlıklı Bölüm 1’de, bütün doğaya duru, sakin bir görünüm veren bu sert kış koşullarında seyreden arabadakileri tanıyoruz: Yasadışı bir çetenin gözükara elemanı olan kadın katil Daisy’yi (Jennifer Jason Leigh, ürkütücü bir acuze gibi) Red Rock Hapishanesi’nde asmaya götüren deneyimli cellat John (çocukluğundan beri kamera karşısında bir hayat geçirmiş, yılların Kurt Russell’ı posbıyıklarıyla değişik bir tip yaratmış), savaş sonrasında ödül (kelle) avcılığını seçmiş, teslim edince parasını alacağı 3 ceseti taşıyan, köleliğe son vermiş başkan Lincoln’ün ona yazdığı mektubu göğüs cebinde iftiharla taşıyan karaderili binbaşı Marquis (yönetmenin demirbaş oyuncularından Samuel L. Jackson). 19. kendi filmlerine saygı duruşuna geçmiş gibi geldi bize. İkinci yarı sürükleyici Daha önce de birlikte çalıştığı, ışık kullanımını kadrajları kadar çok önemseyen, yılların kameramanı Robert Richardson’ın Panavision 70 mm formatında çektiği nefis görüntüleriyle 196070’lerin spagetti western’lerinin usta bestecisi ve Sergio Leone’nin kankası olarak tanıdığımız Ennio Morricone’nin, kuşkusuz western atmosferini tamamlayan nostaljik müzikleri eşliğinde seyrettiğimiz “Hateful”, genelde araba içi dışında, açık havadaki dış çekimlerden ibaret ilkyarısının ardından gerilimin tırmanıp herkesin birbirinden kuşkulandığı ve oldukça kanlı biçimde hesaplaşılan o Minnie’nin yerindeki iç mekân çekimleriyle devam edip sonuçlanan, ilkyarısına göre daha sürükleyici geçen ikinci yarısıyla farklı türleri harmanlıyor. ‘Aynı belediye izin vermişti’ lan Mehmet Aksoy, “İyilik, güzellik yapmaya çalışıyorsun, her seferinde ‘biz güzel bulmuyoruz’ diye kafana vuruyorlar. Aslında bütün mesele sanat kültürümüzün olmaması. Heykel de aslında milli bir servettir, kamuya ait alanda durabilir. Böylece çocuklarımızın hafızasında heykel olabilir. Akıllarına bile gelmiyor.” “Ucube” davası sonrası yaşanan bu olayda şahsınıza yönelik bir kasıt görüyor musunuz, sorumuza Aksoy şöyle yanıt veriyor: “Bence kasıt yok. Ama Erdoğan’a sadakat gösterisi de olabilir. Bunu kan davası haline getirmekten ne kazanabileceklerini anlamıyorum. Heykeli put yerine koyuyorlar. Biz de kafalardaki putlarla savaşıyoruz. Heykeli put görenler arkaik dönemin de çok gerisinde yaşıyorlar. Biz heykeli hep savunacağız.” Quentin Tarantino’nun son westerni başlıyor. “The Hateful Eight” gösterimde. İngiliz Osvaldo (yönetmenin eski gözde oyuncularından Tim Roth), Joe (yine eski gözdelerden Michael Madsen), savaş artığı, azıcık sıyırmış, eski bir güneyli general Sandy (yine eski tüfeklerden Bruce Dern), Jody (Channing Tatum). Bembeyaz doğanın da gitgide bir parçası olduğu bir tuhaf yolculuk ekseninde gelişerek birbirinden tehlikeli 8 kişiyi Minnie’nin hanında bir araya getiren ve şiddetvahşet dolu, sürprizler de içeren onca kanlı kavgadövüşvuruşma sahnesinden sonra herkesin herkesi temizlediği bir finale bağlanan, süresi yaklaşık 3 saate (170 dakikaya) yayılmış, hikâyesini bölüm bölüm anlatan bu karlıkışlı upuzun western, sonuçta bütün Tarantino sinemasının harmanlanmış, cilalı bir özeti izlenimi vererek uğurluyor meraklısını salondan. Senaryosunu western türündeki bazı TV dizilerinden esinlenerek yazıp yönettiği bu son filmiyle, bir anlamda kendi filmlerini çok parçalı, postmodern, yeni ama bildik bir yapıda tekrarlamaktan öteye geçemediği söylenebilecek Tarantino’nun yine beğendiği filmlere göndermeler, Btipi ucuz roman’ımsı filmlere hayranlık, diyalog yazma becerisi, karakter oluşturmada yer yer absürdleşme, geriye dönüş merakı ve şiddetvahşet tutkunluğu vb. gibi malum tüm özellikleri de yineleniyor. Kısacası “Hateful’la hazret bu kez adeta ‘Erdoğan’a sadakat gösterisi’ Cilalı bir özet ‘Ben o davayı kazandım’ ehmet Aksoy, Erdoğan’ın ‘ucube davası’nda 10 bin TL’lik tazminat cezasına mahkum edilmesi, kararının Yargıtay’dan dönmesine ilişkin ise şunları söyledi: “Hukuk sisteminin ne kadar kaygan zeminde durduğunu gösteriyor. Türk hukukuna güvenemiyorsun. Bu davada ‘ucube’ kelimesinin anlamını daha önce TDK, şimdi Yargıtay değiştirdi. Herkes herkese ucube diyebilir. Ben de Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a diyebilirim. Hakaret içeren mana yok. Ben o davayı kazandım arkadaş, alnım ak, içim rahat. Kazanamadığım 10 bin TL’yi de arkadaşlarla yedik, içtik, kutladık. Dava İnsan Hakları Mahkemesi’nde. Ucube dedikleri heykeli tekrar o tepenin başına koyacağımız günü bekliyorum. Her şey değişiyor. Ampul de patlayabilir, o belediye de değişebilir. Umutlu bir çocuğum ben.” “Şimdi Erdoğan’ın ‘haram parayı heykele yatırmam” dedim diye açtığı dava başlayacak. Haram anlayışım sorgulanıyor. Ne haramdır, ne değildir kendimce bilirim. Bu benim yaşama prensibimdir, kim karışabilir? Emek vermediğin para haram paradır. Nokta.” İngiltere’de yasak Gözalıcı oyuncu kadrosu, sıra dışı soundtrack’i ve görselliğiyle ilginç, ancak epeyce uzun tutulmuş bir western kolajı niteliğinde, beklentileri karşıladığı da söylenebilecek bir seyir vaat ediyor meraklısına. Muhtemelen önümüzdeki Oscar ödüllerinden nasipleneceğe benzer bu “Hateful” hakkındaki yazımızı tam bitirirken filmin teknik bir dağıtım anlaşmazlığından ötürü İngiltere’de bir kısım sinemada yasaklandığı haberi geldi. Bence en iyi işlerinden “Inglorious BastardsSoysuzlar Çetesi” ya da bir önceki “Django UnchainedZincirsiz” kadar başarılı değilse de bu “Hateful”un öncelikle western tiryakisi seyirciyi mest edeceği kesin. Vaktiyle “Benim filmlerim, seyrettiklerimden esinlenerek arakladıklarımın damıtılmış halleridir!” gibi gerçekçi açıklamalar da yapmış Tarantino’nun hayranları kesinlikle kaçırmamalı. M Sonra Red Rock kasabasının yeni şerifi olduğunu iddia eden güneyli haydut Mannix de (Walton Goggins) dahil oluyor arabaya, Bölüm 2: ‘Şerefsiz Herif’de. Derken artan kartipide yolunu kaybeden ekip, her zamanki alışılmış konaklama yerinde gecelemeye karar veriyor ‘Minnie’nin Dükkânı’ adlı Bölüm 3’te. Güya annesini ziyarete gitmiş, mekânın sahibesi Minnie’nin yerine karanlık bir Meksikalının baktığı dükkana sığınmış, fırtına kaçkını 4 tekinsiz tip daha var: Ekip yolunu kaybediyor ‘Emek yoksa para haramdır’ Mehmet Aksoy, dönemin başbakanı Erdoğan tarafından “ucube” olarak addedilip 2011’de yıkılan Kars’taki ‘İnsanlık Anıtı’ heykelinin de sahibi. Başyapıtlarınız için delirme aranmamaktadır Kadıköy’de bir Cemal Süreya şartı B adıköy Belediyesi, ‘İkinci Yeni’ akımının güçlü şairlerinden Cemal Süreya’nın şiirlerini sokaklara yazıyor. Belediyenin Kadıköy’de yaşayan sanatçıların yaşadıkları sokakların bilinirliğini artırmak amacıyla başlattığı ‘Yaşayan Sokaklar Projesi’ kapsamında yürütülen çalışmalardan biri Caferağa Mahallesi, Cemal Sü K Cemal Süreya reya Sokak’ta yer alan Cemal Süreya’nın yaşadığı evin önüne yapıldı. Şairin evinin önündeki kaldırım taşlarından bir bölümü üzerine Süreya’ya ait 5 ayrı şiirden alıntılar yazıldı. Sokakta ayrıca peyzaj düzenlemesi de yapılıyor. ‘Yaşayan Sokaklar Pro jesi’ kapsamında önümüzdeki günlerde Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Özdemir Asaf’ın yaşadığı sokaklara da aynı çalışmalar yapılacak. Cemal Süreya ayrıca, ölüm yıldönümü sebebiyle yarın akşam 20.00’de Kadıköy Belediyesi Barış Manço Kültür Merkezi’nde, Cemal Süreya Kültür Sanat Derneği tarafından düzenlenen bir gecede anılacak. Fügen Kıvılcımer, Hüseyin Alemdar, İnci Ponat, Melahat Babalık, Yelda Karataş, Engin Turgut ve Zuhal Tekkant gibi şair ve yazarların Süreya’yı anlattığı konuşmalarıyla renklenecek gecede türküleriyle Ufuk Karakoç da yer alacak. randeis Üniversitesi Ekonomi Bölümü’nden Kathryn Graddy’nin araştırması, plastik sanat ustalarının hayatlarının zor dönemleriyle yaratıcılıkları arasında doğrudan ilişki olamayabileceğini ortaya koydu. The Independent’ın haberine göre, “Ölüm, Matem ve Yaratıcılık” adlı rapordaki bulgular adına 20’nci yüzyıl sanatından 10 bin civarında yapıta odaklanan akademisyen, 33 Fransız empresyonist ile 1900 ile 1920 arasında doğan 15 modern Avrupalı ve Amerikalı sanatçıyı da inceleme fırsatı buldu. Vincent Van Gogh ve Ernst Ludwig Kirchner’i de kapsayan raporu için Edgar Degas’dan Edouard Manet’ye, Claude Monet’den Pablo Picasso’ya ve Mark Rothko’dan Agnes Martin’e birçok sanatçı üzerinde çalışan Graddy, raporunda sanatçıların ‘en iyi’ yapıtlarını akraba veya yakın dostlarının kayıplarıyla gündeme gelen matem dönemlerinde ortaya koymadıklarını öne sürüyor. l Kültür Servisi Van Gogh ‘un kesik kulağı sargılı otoportresi Star Wars Avatar’ı solladı ‘Star Wars’ serisinin yedinci filmi ‘Güç Uyanıyor’, Amerika ve Kanada’da gişe rekorları kırarak, tüm zamanların en çok satan filmi oldu. Daha önce 760.5 milyon dolar ile ‘Avatar’ filmine ait olan rekoru kıran filmin dünya hasılatı da 1 milyar 560 milyon dolara ulaştı. Kahveniz nasıl olsun? İstanbul Teşvikiye’deki Milli Reasürans Sanat Galerisi’nde, Mehmet Kurukahveci Kültür Merkezi’nin düzenlediği ‘Üç Şehir Bir Kahve: Kahire, İstanbul, Viyana’ sergisi açıldı. 27 Şubat’a kadar izlenebilecek sergi kapsamında her cumartesi günü, kahveye dair söyleşiler yapılacak. Festival cebimize girdi Mobil Film Festivali adıyla kurulan yeni bir proje, sinemaseverlere yarışma çağrısında bulundu. Buna göre, herkes mobil cihazlarıyla kendi filmini çekip festivalde yarıştırabilir. Başvuru için son tarih 15 Şubat. Ayrıntılı bilgi için www.mobilfilmfestivali.com adresi ziyaret edilebilir. Şiirler Attilâ İlhan anısına İzmir Karşıyaka Belediyesi, şiir ustası Attilâ İlhan’ın anısına şiir yarışması başlattı. Yarışmanın birincisi, ‘Attilâ İlhan Şiir Ödülü’nün ve 6 bin TL para ödülünün sahibi olacak. Son başvuru tarihi 22 Nisan. Katılım için; eserlerin Karşıyaka Belediyesi Kültür ve Sosyal İşler Müdürlüğü’ne ulaştırılması gerekiyor. (www.karsiyaka.bel.tr) Oyuncaklarla zaman tüneli Yazar ve şair Sunay Akın’ın özel koleksiyonundan oluşan oyuncaklar, Mall Of İstanbul’daki ‘MOİ Sanat’ta açıldı. Oyuncakların 5 bin yıllık tarihini yansıtan ‘5000 Yıllık Hikâye’ sergisinde, Akın’ın 40 farklı ülkenin antikacılarını dolaşarak oluşturduğu, 4 bin parçalık koleksiyonundan parçalar gösteriliyor. Sergi, 24 Nisan’a kadar açık. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle