21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 1 Ocak 2016 haber EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: ZARİFE SELÇUK 4 nce Can’ın kapısında hareketlenme oldu. Görevlilerle Can, bir müddet konuştular. Onun kapısı üzerindeki küçücük aralığı kapatıp benimkini açtılar. “Hakkınızda aylık tutukluluk değerlendirmesi yapılacak.” Anlattıklarından, hapiste birinci ayımızı tamamladığımızı anlıyoruz. Ve bu nedenle hakkımızda, “tahliye mi edelim, tutmaya devam mı” kararı verilmesi gerekiyor. Kaçıncı olduğunu şimdi aklımda tutamadığım 9 adet Sulh Ceza Hâkimliği’nden, o an nöbetçi olanı hakkımızdaki kararı verecek. Tahliye taleplerimizi reddedenlerin kaçıncı oldukları da aklımda değil. Yalnızca bizi ta ilk gün tutuklayanın yedinci olduğu aklımdan çıkmamış. Bizi, hâkimin karşısına canlı yayınla alacaklarını öğreniyoruz o arada. Bu canlı bağlantı, ekrandan da olsa hâkimle karşı karşıya gelmemizi sağlayacağına göze, “Avukatımız...” diyorum. Can da aynısını söylemiş. Görevliler sorup geliyor ve bize aldıkları cevabı iletiyor. Ya biz olacağız ya da avukatımız. İkisi birden olmuyor. Tamam o zaman. Bize göre hava hoş. Üstelik canlı yayın da var, anlatırız hâkime. “Bize artık müsaade” görevlilerle diyaloğumuz uzadığı için kulak misafiri olan koridor boyunca hücrelerindeki tutuklu komşularımız da sanki canlı yayın için bize cesaret veriyor. İyi haberlerinizi bekliyoruz. Tabii yüzlerini görmüyor, yalnızca seslerini duyuyoruz. Moral bin beş yüz artık. Görevlilerin arasında canlı yayına doğru yürümeye başlıyoruz. Bir aylık sürede açık ve kapalı görüşler için hep çok kısa mesafeler yürüdük. Bu kez birkaç koridordan geçiyoruz, merdiven çıkıp iniyoruz. Ve ilk kez bu kadar uzun süren yürüyüşün ardından “canlı yayın odasına” alınıyoruz. Alındığımız odanın içinde kapısı kapalı bir oda daha var. Görevli son kontrolleri yapmak için açınca görüyoruz. Bir bilgisayar ekranı var odada. “Ama” diyor görevli, “ora Ö Cezaevinde bir canlı yayın macerası dan bizi arayacaklar.” Onun için biraz bekleyeceğiz. Ve karşıdan sinyal geliyor. Görevli, ekran odasına girip bizim hazır olduğumuzu bildiriyor. Tek tek alınacağız. Önce Can giriyor canlı yayına. Beş dakika sürüyor sürmüyor. Sıra bende. Giriyorum. Sandalyeye oturup ekrana baktığımda bir mahkeme salonu. Tutuklandığımız günkü hâkimliğin tıpa tıp aynısı. Yargıç, “merhaba” dedikten sonra beni dinleyeceğini söylüyor. Ben de hazır canlı canlı konuşma imkânı, casusluk, ajanlık gibi esasa dair mevzulara dalmak olmaz diyerek usulden gidiyorum. Avukatın yokluğunu da aratmamalıyım. “Beni tutmanız yanlıştı” diyorum mealen, “Artık tutmayın” diye bitiriyorum. Tutuklanmanın tek nedeni haber olmasına karşın “gazetecilikten tutuklu değil” sözleri de aklımda olacak ki, “siz burda tuttukça işimi de yapamıyorum” diye ekliyorum. Benim canlı yayın performansım bitince yargıç söylediklerimi yazdırıyor. İşimi yapamadığımı da zapta geçiriyor. Ben söylememişim ama o yazdırıyor. “Tahliyemi istiyorum.” Sonra bana, söyleyeceğim başka bir şey olup olmadığını soruyor. Yok. Yargıç, “karar verilecek ve size iletilecek” diyor son söz olarak. Biz hapisteki canlı yayın çaylakları olarak karar bekliyoruz tabii. Ama görevliler öyle değil. Çok görmüşler böyle canlı yayınları. “Beklemiyoruz. Gidiyoruz. Karar size sonradan iletilir.” O sırada canlı bağlantı da kapatılmış zaten. Hücrelerimize getiriliyoruz. Biraz sonra televizyondaki altyazıdan, yaptığımız kaçıncı tahliye talebinin reddedildiğini görüyorum. Birkaç gün önce başvurmuştu avukatlar. Ama olsun. Canlı yayında tahliye istedik. Onun sonucunu bekleriz biz. Beklerken akşam oluyor. Havalandırma kapısını da kapattılar işte. Ve o zaman anlıyorum ki canlı yayın avantajını da lehimize çevirememişiz. Tamam ama bu bir ilkti, acemiliğimize geldi. Bundan sonraki aylık canlı bağlantılarda görün siz başarımızı. Herkese iyi seneler... Silivri’de yeni yıl mönüsü ilivri’deki ilk günümün sabahında avluda bir ses duydum. Bir şey düşmüştü sanki... Üstünde kuş bile uçmayan bir avluya, gökyüzünden ne düşebilirdi ki? Hemen çıkıp baktım. Evet; tıpkı masaldaki gibi gökten üç elma düşmüştü. Bir gazeteye yan yana sarılıp sımsıkı paketlenmiş üç kızıl elma... Gazeteye küçük bir not iliştirilmişti: “Hoş geldiniz.” Bunun yandaki hücreden yollanan bir hediye paketi olduğunu o zaman anladım. İki hücrenin arasında yedi metrelik bir kalın duvar vardı. Korku duvarını aşanları birbirinden ayıran duvar... Semaya uzanan duvarı bir çelik tel taçlandırıyordu. Belli ki elmalar, güçlü bir kolun mancınığıyla büyük bariyeri aşmayı başarmıştı. Bitmedi. Arkasından sıcacık, demli çay geldi. Plastik bir soda şişesinin içinde... Yine bir gazeteyle sarmalanmış halde... Yanında kesme şekerleriyle... Bu da komşuya komşu hücrenin “hoş geldiniz” paketiydi. Bir çekirge çevikliğiyle iki duvarı aşıp bana ulaşmıştı. Bütün mobilyası, bir plastik masa, bir plastik sandalye ve bir demir karyoladan ibaret olan bir tutuklu için, ilk sabahına sıcak çayla uyanmak ne nimet... Artık gökten mucize bekleyen bir mümin gibi gözümü semaya dikmiş, meçhul komşumun ne yağdıracağını bekler olmuştum. Biraz sonra o günün gazetesi geldi. Duvarın ardından... Peşinden de “hoş geldiniz” sesi... Bu kalın ses, hediyelerin geldiği yönden, aynı tel örgüyü aşarak çarpıyordu avlunun soğuk sarı duvarına... Göğe doğru bağırarak cevap vermeye çalıştım. “Mazgaldan konuşun” diye akıl verdi ses... Avlunun ortasındaki mazgala eğilip teşekkür ettim. O zaman anladım ki bu, kıdemli tutukluların, çaylaklar için düzenlediği bir “hoş geldin partisi” idi. Gökten gelen çayla, yerden gelen ses, ilk gün şaşkınlığını dağıttı. Komşum, Nokta Dergisi’nin Yazıişleri Müdürü Murat Çapan’dı. Onun yanındaki ise, derginin Genel Yayın Yönetmeni Cevheri Güven... İkisiyle de tanışmıyorduk. Silivri’de de hiç yüz yüze gelemedik. Sadece hücrelerimizin açıldığı uzun koridordan geçerken küçük gözetleme penceresinden gözlerini görüyordum. Ama o izolasyondaki armağanlarıyla yalnızlığımı paylaştılar. Küçük şeylerden mutlu olma sanatıysa hayat, cezaevi bir konservatuvar... S Arkadaşımı üzen adam Y ıllardır tüm iktidarlarla barışık, güçsüzlere saldırıyı huy edinmiş, bu yüzden başına hiç dert açılmamış bir köşe yazarı. Gazeteciliği, 1. Körfez Savaşı’nda, Irak’a müdahaleyi, “O sırada SHP Genel Başkanı Erdal İnönü uyuyordu” diye yazmak olarak gören birisi. Bizim hakkımızda da bir şeyler söylemiş. Söylesin. Beni yaralayacak insanlar kategorisinde görmem kendisini. Ama bir arkadaşımı üzmüş. Onun arkadaşlık başta olmak üzere bazı değerlerin yanından geçemeyeceğini bilirim. Ama hapiste olsak da arkadaşımızı üzeni biz de not ederiz. ‘Umut’ kar dinlemedi Nöbetin 30. gününde Silivri karlar altındaydı. Nöbeti dün gazeteciler Figen Atalay, Yalçın Bayer, Ufuk Şanlı ve Nazmi Gökçeli devraldı çın Bayer ise 2015’in azetemiz Genel Yayın Türkiye için kötü bir Yönetmeni Can Dündar yıl olduğunu belirteve Ankara Temsilcimiz rek, “Ülkemizin ayarı Erdem Gül’e destek amacıyla bozuldu. En çok darbaşlatılan Umut Nöbeti’ni dün beyi gazeteciler yedi. gazetemiz Eğitim Editörü Figen SİBEL Gazetecilerin tutukluAtalay, Hürriyet Gazetesi yazaBAHÇETEPE luk sayısını bile tutarı Yalçın Bayer, gazeteci Ufuk mıyoruz. MeslektaşlaŞanlı ve Perpa Gündem Derrımız sıcak bir el arıyorlar, adalet gisi İmtiyaz Sahibi Nazmi Gökçearıyorlar. Ama hiç kimseden fayli devraldı. da yok. Bu yılın son günü o sıcakSoğuk ve karlı havaya karşın lığı dışarıdaki bizler vermek istiUmut Nöbeti’nin 30.’su yılın son yoruz. Bu kar ve kışta kin, nefret gününde yapıldı. Silivri Cezaevi ve ayrımcılık duygularından uzak önündeki nöbette konuşan gazetemiz eğitim editörü Figen Atalay, bir Türkiye istiyoruz. Türkiye’nin ilerici ve aydınlanmacı yanının da “Can Dündar ve Erdem Gül’ün korunmasını istiyoruz” diye koyalnızca gazetecilik yaptıkları için yeni yılda aileleriyle değil ce nuştu. Gazeteci Ufuk Şanlı ise “Temennim 2016 yılını Can, Erzaevinin soğuk tecrit hücrelerindem ve diğer tüm meslektaşlarım de girecek olması nedeniyle çok ailelerine, sevdiklerine sarılarak üzgün ve öfkeliyim” dedi. Atalay, girerler, bu zulüm bir an önce biyeni yılda tutuklu tüm gazetecilerin özgürlüklerine kavuşmasını ter. 2016 güzel bir yıl olsun, inşallah bu da bizim son nöbetimiz dilediğini belirterek “Bunun için olur” açıklamasını yaptı. izleyici olmak yerine elimizden Perpa Gündem Dergisi İmtiyaz geleni yapma çağrısında bulunuSahibi Nazmi Gökçeli de “Özgüryorum” dedi. lük insanoğlu için kıymetli bir de‘Barış,huzur istiyoruz’ ğerdir. Burada mücadele edip bedel ödeyenlere selam ediyorum” Hürriyet Gazetesi yazarı Yal G 35 gündür tutuklular de sıcak kaşarlı tost vardı. Nasıl olur? Tost makinesine izin verilmiyordu ki? Üzümü yedim, bağını sormadım. Ertesi gün duruşmaya çıkacaklardı. Yaptıkları kapakla halkı isyana teşvikten yargılanacaklardı. Mazgaldan teşekkür ederken tahliye dileğimi ilettim. Nihayet 29’u sabahı koridorda, mahkemeye giden komşularımın ayak sesleri işitildi. Öğleden sonra da tahliye haberleri geldi. Akşama doğru son paket düştü avluya... Yine sıcak kaşarlı tost. Ve içinde bir not: “Dualarınız için teşekkürler... Buruk bir sevinç var içimde... İyi komşuluk ettik. İyi olmayan şey, size tostun tarifini veremeden gidiyorum. İmza: Murat” Komşudaki dostun tostunu yerken ikinci paket düştü avluya... Bu kez Cevheri’den “bitter” çikolata... “Bitter”, gerçek anlamına kavuştu o anda... Aynı zulmün esirleriydik. “En iyi gazeteci tutuklu gazetecidir” diye düşünen bir zihniyetin, ilk duruşmada boşa çıkarılacak abuk sabuk iddialarla, muhaliflerini içeri atıp gözdağı verme hırsının tutsağıydık. Sur’da, Cizre’de, Silopi’de, Ege Denizi’nde yaşananların yanında bizimki tatil sayılırdı; ama yine de hapislikti işte; tecritti. Bazen sıcak bir bakış, bazen sıkı bir el sıkış, bazen meçhulden gelen bir haykırış, seni kafesten çıkarıyor, özgürleştiriyordu. Akşam, avlu kapısı kilitlendikten sonra, gidişlerini işittik koridorda... “Allah kurtarsın” diye seslendiklerini duyduk, geride kalanlara... “Allah, Türkiye’yi başına gelen dertten kurtarsın” dedik cevaben... O dert bitince, herkes kurtulacaktı zaten... HHH Dilek feneri Sol yanımdaki iki hücre boş şimdi... Neyse ki Silivri’nin emlakçısı boş durmuyor, her gün yeni kiracı adayları buluyor. Artık hapishaneler yetmiyor. Ama burada gördüğümüz gibi, zamanında buralara esir sevk edenler gün geliyor buraya sevk ediliyor. Biz Silivri’yi müze yapana dek, böyle gider bu... O da yakındır; sanıldığından da yakın... Yeter ki umudu, inancı, savaşımı elden bırakmayalım. Bu ümitle Silivri’nin taş avlusundan bir dilek feneri uçuruyor, herkese aydınlık bir yeni yıl diliyorum. Hürriyetin kıymetini bilin. (Not: Sevgili Murat. Galiba tostun sırrını çözdüm. Yeni yılın ilk mönüsü, sıcak bir kaşarlı olacak. Gözünüz aydın. Dostlukla.) İstanbul’daki yoğun kar yağışına rağmen Dündar ve Gül için tutulan Umut Nöbeti devam etti. diye konuştu. Bugün 2016 yılının ilk nöbetini tutacak isimler şöyle; 09.0012.00: Cumhuriyet Spor Müdürü Arif Kızılyalın ile yazarı Orhan Can, 12.0015.00: KESK İstanbul’dan Hüseyin Özev (EğitimSen 1 Nolu Şube Başkanı), Sevgi Yılmaz (EğitimSen Nöbette bugün 8 Nolu Şube Sekreteri), Kadri Kılıcı (Tüm BelSen 1 Nolu Şube Başkanı), Hanefi Sağlam (TümBelSen 3 Nolu Şube Başkanı), Saadet Özsoy (TümBelSen 4 Nolu Şube Başkanı), Sadrettin Güler (Tüm BelSen 5 Nolu Şube Başkanı), İsmail Demir (EğitimSen 1 Nolu Şube Örgütlenme Sekreteri), İbrahim Kudiş (Tüm BelSen Üyesi.) TGS, 2015’in son günü Silivri’deydi ürkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), 2015’in son gününde, tutuklu gazetecilerle dayanışmak amacıyla Silivri Cezaevi önünde eylem düzenledi. Cezaevinde bulunan 30 tutuklu gazetecinin özgürlüğü için gökyüzüne mavi balonların uçurulduğu eylemde, tutuklu gazetecilerin mesajları okundu. Silivri Cezaevi’nde tutuklu olan gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar “2016, cesaretin yılı olsun ve basın üzerindeki zulüm son bulsun” mesajını iletirken; Ankara Temsilcimiz Erdem Gül ise “2016, söz, yazı, ifade, örgütlenme ve daha iyi bir ülke istemenin önündeki duvarların tümünü yıkacağımız bir yıl olsun” dileklerini iletti. Silivri Cezaevi önünde dün düzenlenen eyleme çok sayıda gazeteci katıldı. “Özgür basın susmaz”, “Susmayacağız”, “Demokrasiye darbe”, “Ses ver” yazılı dövizlerin açıldığı eylemde “Özgür basın susturulamaz” sloganları atıldı. TGS Başkanı Uğur Güç, cezaevi önünde yaptığı açıklamada “2014 yılında dedik ki ‘2014 gazeteciler için kapkara bir yıl.’ Ama maalesef 2015 yılı AKP hükümeti basının üzerine karabasan gibi çöktü. Yüzlerce gazeteci yargılanıyor, pek çok gazeteci arkadaşımız gereksizce cezaevine atıldı, esaret altında tutuluyor” dedi. 2016 yılının gazeteciler için özgürlükler yılı olmasını umduklarını söyleyen Güç “Bizler birlikte mücadele ederek bu baskılardan kurtulabiliriz, örgütlü mücadele artık olmazsa olmazdır. 2016 yılında tüm gazetecilere özgürlük diyoruz” diye konuştu. T Kara çikolata Önceki sabah, sayımdan sonra yine Murat’ın gür sesini işittim. Bu kez hediye paketin CHP’nin yeni il Başkanı: Sultanbeyli tapusuz! İstanbul İl Başkanlığı’na seçilen Cemal Canpolat, Sultanbeyli CHP İlçe Teşkilatı’nda partililerle bir araya geldi. Burada ilçenin sorunlarını konuşan Canpolat, Sultanbeyli’de ikamet edenlerin yüzde 85’inin tapusunun olmadığını söyleyerek, “Bu AKP döneminde, ondan önceki dönemlerde de bu Sultanbeyli’nin bu konut sorununu çözeceğim’ diye sizden oy alanlar şimdiye kadar sizin bu sorununuzu çözmediler, bu konuda samimi davranmadılar. Ayrıca buradaki 27 milyon metrekarelik arsayı kendi doğal yandaşlarına nasıl peşkeş çektiklerini, hangi arazilerin trampa edilerek AKP yandaşlarının nasıl trilyonlarca lira ka CHP TGS’nin yaptığı basın açıklamasını Sibel Bahçetepe okudu. CHP’li vekil Dündar ve Gül’ü ziyaret etti C HP Edirne milletvekili Erdin Bircan da Can Dündar ve Erdem Gül ile görüşmek için Silivri Cezaevi’ne geldi. Cezaevine girerek Dündar ve Gül’ü ziyaret eden ve ardından gazetemize açıklama yapan Bircan, Dündar ve Gül’ün moralinin iyi olduğunu söyledi. Bircan “Yılbaşı günü on larla birlikte olduğum için mutlu oldular. Görüşme sırasında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun konuyu sürekli gündemde tuttuğunu söyledim. İddianame hazırlanıp mahkemeye çıktıklarında ilk duruşmada tahliye olacaklarına inanıyorum” dedi. zandıklarını anlatmak için startını veriyoruz. Milletvekili arkadaşlarımız bu konuyu parlamentoya taşıyacaktır. Bu arazileri trampa yapanlar kimdir? Hangi AKP yandaşına peşkeş çekilmiştir? Sultanbeyli’ndeki vatandaşlarımızı artık sömürttürmeyeceğiz. Sultanbeyli’de arkadaşlarımız, birçok ev ziyareti yapacak. Esnaf ziyareti yapağız sonra da Sultanbeyli’yi peşkeş çekenleri her hafta deşifre edeceğiz” ifadelerini kullandı. Canpolat’a milletvekilleri Mahmut Tanal, Gamze Akkuş İlgezdi ile ilçe başkanları ve belediye başkanları da eşlik etti. Konuşması partililer tarafından sık sık alkışlanan Canpolat, daha sonra Sultanbeyli esnafını ziyaret etti. l İSTANBUL C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle