23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 21 Eylül 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: BAHADIR AKTAŞ haber 5 Hayır %64 Başkanlık sistemini destekliyor musunuz? %36 Evet ezici araştırma şirketinin geçen hafta 5 bin kişi ile yaptığı ankete göre AKP’nin düşüşü sürüyor. 7 Haziran seçimlerinde yüzde 40.9 oy alan AKP’nin oyu 39.3’e gerilerken, CHP’nin 2.7 puanlık artışla yüzde 28.1’e çıkıyor. Katılımcıların yüzde 16.8’i MHP’ye yüzde 13.5’i ise HDP’ye oy vereceğini söylüyor. Katılımcıların yüzde 44.2’si çözüm sürecinin devam etmesi yüzde 55.8’i devam etmemesi yönünde görüş bildirdi. Katılımcıların birden çok yanıt verdiği “Türkiye’de artan terör olayları ile ilgili yaşanan kaos ortamından kimin sorumlu tutulduğu” yönündeki soruya, 40.7 ora AKP OYLARI ERİYOR G nında Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, yüzde 34.9 AKP, yüzde 33.6 HDP, yüzde 32.7 dış güçler ve yüzde 11.8 muhalefet yanıtı verildi. Yolsuzluğa adı karışan 4 bakanın yargılanması konusunda görüşleri sorulan deneklerin yüzde 63.6’sı kesinlikle yargılanması gerektiğini söyledi. Katılımcıların yüzde 53.9’u Erdoğan’ın yolsuzluk yaptığına inanırken yüzde 36’sı Erdoğan’ın bahsettiği başkanlık sistemine “Evet”, yüzde 64’ü “Hayır” dedi. Ankete katılanların yüzde 63.5’i basına yönelik baskılara karşı olduğunu söyledi. l İSTANBUL / Cumhuriyet Kaostan kim sorumlu? Gül’ü muhalefete zorlamak ül ağacı değilem, her gelene eğilem’ (Rast şarkı, bestegüfte Necip Mirkelamoğlu) Amerikalı neocon Evangelistlerin, “Tanrı’yı kıyamete zorlamak” gibi tuhaf bir fikri vardı, bizde bazı “muhalif” çevreler de, “Gül’ü muhalefete zorlamak” fikrinden bir türlü vazgeçemediler. Beklediklerini bulamadıklarında, Gül’e “fazla ihtiyatlı”, “yeterince cesur değil” diye sitem edecekler, ama illa Gül’den bir muhalefet lideri çıkaracaklar. Gerçi, belli ki o da bu durumdan fazla şikâyetçi değil, hiçbir şey yapmadan alternatif lider olarak görülmeye neden itiraz etsin? Daha doğrusu, tam da hiçbir şey yapmıyor değil, eş dost arasında, olanlardan ne kadar rahatsız olduğunu söylüyor, muhalif diye bilinen bazı gazeteciler ile görüşmeler yapıyor, “memnuniyetsizliğini” dirhem dirhem satıyor. Gerçi sonradan sahiplenmiyor ama danışmanının onu “alternatif lider” olarak resmeden kitabınına ön veriyor. Kısacası, armudun pişmesini, ağzına düşmesini bekliyor. Armut pişerken memleket yanıyor, ne gam! Ama asıl sorun, Abdullah Gül’ün “ihtiyatlı kişiliği” , “bir tereddüdün romanı” haline gelen siyasi serüveni değil. Asıl sorun, bu ülkede kendine demokrat, muhalif diyen pek çoklarının, siyaset anlayışının dönüp dolaşıp “bir kurtarıcı aramak” noktasına gelmesi. Aslında bu yeni bir durum da değil, seksenli yıllarda, memleketin demokrasi arayışı, Turgut Özal’a yüklenen fazladan misyona kilitlenmişti. Sonra, yeni kurtarıcı “AB süreci” oldu, liberal, demokrat, sol liberal siyaset “AB gelecek dertler bitecek” özeti haline geldi. Sonra, aslında gerçekten de demokratik bir dinamik olan, ama daha fazlası olmayan AK Parti’ye tam vekâlet verildi. Bu aşk da hüsranla bitti, ortada kala kala, AK Parti içinden çıkacak bir itiraz ve Abdullah Gül kaldı. Gerçi, 7 Haziran seçimlerinden önce, aynı anlayış ile yine gerçekten demokratik bir dinamik olan, ama gerisi fazlasıyla çetrefil bir platform olan HDP, daha doğrusu HDP’nin “sempatik” lideri yeni “kurtarıcı” ilan edilmişti, o konuyu şimdilik bir yana bırakalım. ‘G ‘PKK güçlendiyse tek nedeni AKP’dir’ HP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, AKP’nin yaklaşan seçim öncesi milliyetçi söylemler kullanması konusunda “PKK bu kadar güçlendiyse, bunun tek nedeni vardır, AKP’nin PKK’nin sırtını sıvazlamasıydı” dedi. Kılıçdaroğlu, bir grup gazeteciyle yaptığı sohbet toplantısında seçim güvenliği ve CHP’nin 1 Kasım kampanyasıyla ilgili soruları yanıtladı. “Seçim güvenliği endişeniz var mı?” sorusu üzerine Kılıçdaroğlu, bu konuyla ilgili ciddi kaygıların dile getirildiğini anımsatarak, “Seçimin yapılacağı çevrenin güvenlikli olmasını sağlamak hükümetin görevi. Bir kaygı varsa o kaygıları açık ve net giderecek olan da hükümet. Seçim güvenliğini sağlanamıyorsa hükümetin yönetimle ilgili ciddi bir sorunu var demektir” ifadelerini kullandı. “Cizre’de, Hakkâri’de nasıl sandık kurulacak?” sorusuna da Kılıçdaroğlu, “O il ve ilçelerde vali var, kaymakam var emniyet görevlileri var. Güvenliği sağlayamıyorlarsa o zaman hükümet yok demektir” yanıtını verdi. Kılıçdaroğlu, TSK’nin 2014 yılında Hakkâri, Şırnak ve Tunceli’de 290 kez operasyon izni istediği, buna karşın valiliklerin 8’i için izin verdiği yönündeki haberlerin anımsatılması üzerine şunları söyledi: “Siyasi otorite talimat vermeden, valilerin bir operasyona izin verip vermemeleri mümkün değil. Erdoğan itiraf etti. PKK silahlanırken dönemin hükümeti den Cumhurbaşkanlığı adaylığında ısrarcı olmuştur? Olup da, o makamda eksik, aksak bulduğu neyi onarmaya çalışmıştır? Liderlik dışında bir meselesi var idiyse, neydi o mesele? Erdoğan yönetiminde yaşanan ve rahatsız olduğunu iddia ettiği hangi meselede inisiyatif kullanmıştır? Siyasi kriz çıkarmaktan sakınıyor idiyse, kriz, kavga çıkarmadan da demokratik istikamette ağırlık koymak mümkündür, bu imkân neden hiç kullanılmamıştır? Bulunduğu makam az buz önemli bir yer değildi, yok eli kolu bağlı bir yer ise neden oraya çıkmakta bu kadar ısrar etmiştir? Davanın neresinde CHP lideri Kılıçdaroğlu, ‘Milliyetçiliği ayaklar altına alanlar, şimdi tozu dumana katıyor’ dedi C FIRAT KOZOK S Sırtını sıvazladılar seyirci kalmıştır. Bugün bakmayın milliyetçi söylemlerle tozu dumana katıyorlar. Milliyetçiliği ayaklar altına bunlar aldılar. Şimdi kalkmışlar milliyetçilik taslıyorlar. PKK bu kadar güçlendiyse, bunun tek nedeni vardır, AKP’nin PKK’nin sırtını sıvazlaması. PKK, mahkemeler, vergi daireleri, askeri alma daireleri kurduğunda bu hükümet yok muydu? PKK’nin bölgede gelişip serpilmesi AKP sayesindedir.” Kaygı yaratma çabası Kılıçdaroğlu, CHP’nin çatışma ortamının sürdüğü ilçelerde seçim çalışmasını nasıl yürüteceği sorusunu yanıtlarken “Adaylarımız çı kacaklar alana. Zaten şu an da güvenlik kaygısının dillendirildiği yerlerde milletvekillerimizi görevlendirdik. Halkla buluştular, raporlarını oluşturdular” diyen Kılıçdaroğlu, süreçte halkın kaygılarının ve beklentilerinin büyük önem taşıdığına işaret ederek şöyle devam etti: “Bu kaygı ve beklentilerin hükümet tarafından dikkate alındığını sanmıyorum. Söylenmek istenen şuydu. Kaygıyı dile getirip vatandaşları sandığa taşımak gibi bir projesi vardı hükümetin. Bu gerçekleşmedi. Hükümet başlangıçta böyle bir kaygı yaratmak istedi. Bu değişikliğe gerekçe oluşturalım diye.” l ANKARA eçim tahmininin sorulması üzerine “Oyumuzun yükseleceğine inanıyoruz” diyen Kılıçdaroğlu, anketlere göre oy oranlarının yüzde 29 seviyesinde olduğunu belirtti. Kılıçdaroğlu, “Vatandaş, ‘kim ülkeyi daha iyi yönetir?’ diye bir çıkış arıyor. AKP, ülke için sorun yaratan bir parti. MHP, her şeye hayır diyor. HDP, ülkeyi yönetme değil barajı aşma telaşında. CHP, bütün partilerle ve taraflarla görüşen parti. 1 Kasım’da CHP lehine farklı bir tablo sürpriz olmayacak” diye konuştu. Oy oranımız 29 seviyesinde Bırakın önemli konularda, insiyatif almayı, hiç olmazsa üniversite rektör atamalarında, YÖK listesini aynen onaylamak yerine, en çok oy alan adayı atamak, bunu teamül haline getirmek gibi demokratik bir çıkış yapması mümkün değil miydi? Neydi gerekçesi, “dava”ya zarar vermek mi? Sahiden, nedir şu meşhur “dava” ve Gül bu davanın neresinde duruyor? Demokrasiden geri adımların tescili olan yasa, düzenleme, atamaların altındaki imzalardan biri onunki değil mi? İmzalarının arkasında duruyorsa, neden Erdoğan’ın günah keçisi haline gelmesine ön verecek şekilde davranıyor? Anladık, kardeş değillermiş, olmaları da gerekmiyor, ama sıradan bir siyasi yoldaşlık hukuku tanımamak neyin nesi? Neden aynı dönemin sorumlularından birisi de kendisi iken, Erdoğan’ın otoriter lider, kendisinin ise alternatif lider diye takdimine hiç ses çıkarmaz? Cevaplanması gereken bunca soruya rağmen, hep kurtarıcı arayan “muhalif” demokratlar, liberaller şimdi de ona bel bağladılar, ama sadece onlar değil, AK Parti içinde umduğunu bulamayanlar, işler tersine dönerse sakata gelmekten kaçınan aşırı kurnazlar, belli ki “alternatif lider” ile dirsek temasını ihmal etmek istemiyor. “Bir tanecik AK Parti”lerinde, iki tanecik lider olamayacağının pekâlâ farkındalar, ama ne olur ne olmaz, şimdilik durumu idare etmek lazım. Yanlış anlaşılmasın, her şeye rağmen, ben Türkiye’de demokratik restorasyon olacaksa, bunun muhafazakâr siyaseti ve AK Parti’de siyaset yapanları tamamen dışarda tutarak yapılamayacağını düşünenlerdenim. Benim itirazım, muhalefet açısından hâlâ siyaset arayışlarının “vekâleten demokrasi mücadelesi” üzerinden yol alma çabası, iktidar cenahı açısından ise siyasetin hâlâ ayak oyunları, kişisel hesaplar, kurnazlık üzerinden tanımlanması ısrarı. Bu yoldan çıkış yok! İlkeler üzerinden, açık ve samimi sorgulama ve yüzleşmeler yolu ile yeni bir siyaset inşa etmek zor ama zaruri. Ya zoru başaracağız, ya da gidilecek yol tükendi, siz hâlâ anlamadınız mı? C Bildirge 30 Eylül’de HP’nin seçim bildirgesiyle ilgili hazırlıkların sürdüğünü, yeni bildirgeyi 30 Eylül’de açıklayacaklarını belirten Kılıçdaroğlu, “Olabildiğince daha fazla seçmen kitlesine ulaşmamız gerekiyor. Büyük merkezlerde yapınca mitinglerden beklediğimiz verimi alamıyoruz. Daha çok il, ilçe gezerek, doğrudan vatandaşla yüz yüze gelerek bir çalışma yapıldığında verim alınacağını düşünüyoruz. Bir nevi 2011 kampanyasına bir geri dönüş yapacağız” dedi. Dirsek teması Siyasi tembellik CHP Türkiye’deki mülteciler için devreye girdi. Partili belediyeler yardım yapıyor HP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba koordinasyonunda oluşturulan Göçmen ve Mülteci Sorunlarını Araştırma Komisyonu, ilk toplantısını gerçekleştirdi. Mülteci sorununun akademisyenlerle masaya yatırıldığı toplantıda komisyonun Suriyeli mültecilerin bulunduğu Edirne ve Esenler Otogarı çevresine ziyarette bulunması ve CHP’li belediyelerin mültecilere yardım yap Mülteciler için Avrupa soluyla temas C ması karara bağlandı. Toplantıda alınan karar doğrultusunda komisyon üyeleri bugün Edirne’deki mültecilerin durumunu yerinde inceleyecek. Ağbaba şunları kaydetti: “Mülteci sorunu, sadece iktidara bırakılmayacak kadar ciddi bir mesele.1951 Cenevre Anlaşması’na göre. Türkiye, kapıyı açıyorsa öbür tarafın da kapıyı açması lazım. Burada en çok Avrupa ülkelerine görev düşüyor” dedi. Avrupa’nın daha fazla mülteci kabul etmeleri konusunda zorlanmaları gerektiğini anlatan Ağbaba, kendilerinin bu çerçevede sol partilerle temas kuracaklarını söyledi. Ağbaba, “Dünyanın her tarafından mülteci meselesine en çok sol partiler duyarlılık sağlıyor. CHP’li Edirne Belediyesi, her türlü ihtiyacı sağlıyor. Esenler Otogarı’ndaki mültecilere Bakırköy Belediyemiz yardım ediyor. Hükümetle de biraraya gelmeye hazırız” dedi. l FIRAT KOZOK / ANKARA 7 Sloganlar güncelleniyor Haziran’da “milletçe alkışlıyoruz” sloganını kullanan CHP, seçim sloganlarını güncelleyecek. Ekonomik vaatlerin yanı sıra, insan hakları ve terörle mücadele konularındaki görüşlerinin de yer alacağı bildirge doğrultusunda yeni slogan üzerinde çalışılıyor. “Önce Türkiye” sloganı önerisi götürülen CHP yönetimi, insan hakkı ihlallerini de kapsayacak şekilde, “Önce insan ve huzur, önce Türkiye” vurgusunu da içerecek seçenekleri tartışıyor. Ama işler bir türlü düzelmedi! Neden acaba? Asıl sorun, demokrasi mücadelesinin ciddi bir fikri, siyasi takip, samimi, sahici demokratik tartışma, acı gerçekler ile yüzleşme cesaretinin yerine, düşünce konforu peşinde koşmak ve “vekâleten demokrasi mücadelesi” diye tanımlanabilecek bir siyasi tembellik olabilir mi? Diğer taraftan, bırakın tereddüt, cesaret meselesini, “Abdullah Gül siyasi anlayış olarak gerçekten neyi temsil ediyor?”, kendisine umut bağlayanlardan biri bize izah edebilir mi? 2007’de, her ne kadar şimdilerde unutulduysa da, Erdoğan’ın isteği hilafına ne C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle