28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Pazartesi 14 Eylül 2015 yorum 18 Yaşasın Obama! nımsayınız. Bundan tam bir yıl önce. AKP iktidarı, Irak’ın kuzeyinde ABD mandası kurmuş olan Barzani’nin peşmergelerinin Türkiye’den Kobani’ye geçiş yapmalarına olanak tanımıştı. Hem de 29 Ekim gününde! Peşmerge birlikleri geçerken sınırın Türkiye tarafındaki insanlar sevinç gösterileri yapmışlar, “Yaşasın Obama” diye sloganlar atmışlardı. O günlerde emekli Büyükelçi Osman Korutürk, CHP milletvekili olarak TBMM’den “Niye yaşasın Obama?” diye sormuştu: “Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları Türkiye Cumhuriyeti hükümetinden ümidini kesmiş, başka memleketlere, okyanus ötesi, taa oralardan, kendisine de hiçbir hayrı dokunmayacak memleketlerden medet umuyor, ‘Yaşasın Obama!’ diye bağırıyor, ne kadar acı bir şey bu.” Ezber bozuyorlar ya, Atatürk’ün “Yurtta barış, dünyada barış” sözünü el birliği ile değiştirdiler: Yurtta Tayyip, dünyada Obama! A Gübretaş’a sorular... arım Kredi Kooperatifleri’nin bir yan T kuruluşu olan Gübretaş, Bilecik’in Söğüt ilçesindeki maden ruhsatlarını Koza 12 Eylül çocuğu AKP lkenin bugün yaşadığı tüm sorunların; ölümlerin, terörün, sıkıyönetim uygulamalarının, göçmen istilasının, haksızlık ve hukuksuzluğun, yolsuzluk ve yoksulluğun sorumlusu olan bugünkü iktidar, 12 Eylül ürünüdür. Pentagon’un “Bizim çocuklar yönetime el koydu” dediği Evren cuntası, faşizmin yeryüzünde uyguladığı en karanlık, acımasız, insanlık dışı baskılarla Anadolu’yu emperyalizm ve kapitalizmin vahşetine sürükledi. İdamlar, akıl almaz işkenceler, korku imparatorluğu, ispiyonculuk, sıkıyönetim mahkemeleri, işten atılmalar, sansür, yasaklar, özgürlük ve hak ihlalleri... Cezaevlerinde insanlık dışı, utanç verici tecavüzler... Sendikalara, emekçilere saldırılar... HHH Bugünün iktidar sahibi, 12 Eylül döneminde, üç beşi dışında faşizmin karanlık yüzünü, derin acıları yaşamadı. Tam tersine 12 Eylül faşizmi, onların önünü açtı. Evren cuntası, mitinglerde dini iktidarlarına alet etti. “Atatürk” diye diye Atatürk’ün, Cumhuriyet’in antiemperyalist tam bağımsızlık ilkesine, darbe üstüne darbe vuruldu. Çok partili süreçle Batı’nın kucağına oturtulan Türkiye, daha büyük ölçüde küresel sermayenin çıkarlarına bağlandı. Ekonomide 24 Ocak kararlarının zemini bu yüzden yaratıldı. Ardı ardına imam hatipler açıldı. Rabıta skandalları yaşandı. Düzene karşı çıkmasınlar, bu dünyanın hesabını bir yana bırakıp, cennetin vaat edildiği başka bir dünya için yaşasınlar diye siyasal İslamcılığı desteklediler. Sömürüyü, baskıyı, özgürlükleri bu yöntemle perdelediler. Dinci kadrolar yönetimde hassas noktalarda görevlendirildi... Bu arada etnik ayrımcılık da sistematik olarak geliştirildi. Bir yandan tarikatlar, siyasal İslam yükseltildi, diğer yandan yıllardır pençesinde kan kaybettiğimiz PKK terörünün zemini yaratıldı, bile bile... Evren faşizmi, kendinden sonra Özal gibi dinci ve emperyalizmin hizmetindeki, serbest piyasacıları, ABD’nin buyruğundaki kadroları iktidara taşıdı... HHH Aradaki liberal, sağcı, Amerikancı iktidarlar geçildikten sonra Milli Görüşçü Erbakan’a ihanet edenler, emperyalizmin, vahşi kapitalizmin buyruğuna girerek ABD yönetimi tarafından iktidara taşındılar. RTE, hiçbir sıfatı yokken Beyaz Saray’da kabul edildi. Daha sonra emperyalistler tarafından “BOP Eşbaşkanı” ilan edildi. Basamaklar birer birer çıkıldı... “Bir tek nikâh yüzüğünden başka bir şeyimiz yok” diye iktidara gelenler, ödüllerini de aldılar. Akıl almaz bir gücün ve servetin sahibi oldular. HHH Küresel egemenlerin isteklerini yerine getiren, uzun bir dönem CIA güdümündeki paralelcilerle ortaklık yapan, terör örgütüyle yabancı ülkelerin gözetiminde masaya oturanları tasfiye etmeden 12 Eylül süreci sonlandırılamaz. Evren’in çocukları bugün yeniden 2002 ruhuna dönmeyi kararlaştırıyorlar kongrelerinde. Ardınızda ayrıştırdığınız, terör batağına gömdüğünüz, yolsuzlukların tavan yaptığı, yoksulluğun tırmandığı bir ülke var. Ölüm var, kan var, baskı var, despotik bir düzen var... Dün neydiniz ki, bugün ne olacaksınız? Ü üncel dizeler, Kasım Şair’den: “Orada, kirli barınağında/ Bir elinde dil, din, ırk/Bir elinde kör balta/ Buduyor düşlerini halkın bir zorba Umrunda değil tabutlardan savrulan kül/Tabutlar Ayna G dan sızan yanık kokusu/ Yüreklere düşen kış/ Umrunda değil dört yüz kelle dışında/Bunca çığlık, bunca ağıt ve kargış Kapkara bir ayna şimdi/ ülkemi kucağında büyüten barış”. eden Cizre? Güncel bir haritaya bakıldığında, neden büyük ölçüde günyüzüne çıkıyor: PKK’nin Suriye kolu PYD’nin “ikinci Kürdistan” diye tanımladığı ve TürkiyeSuriye sınırında, bir koridorla Akdeniz’e açılmayı amaçlayan Afrin, Kobane Koridorun ucu N ve Cizire kantonları yan yana sıralanıyorlar. O haritada Cizre nerede? Cizire kantonunun hemen ucunda. Türkiye’ye açılan stratejik bir bölgede. Cizre’deki özerklik ilanı ve PKK’nin ilçeye odaklanması rastlantı değil... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr Altın’a devretmişti. Cemaatin AKP ile ortaklığı bozulunca, Gübretaş, bu devre ilişkin sözleşmeyi feshettiğini duyurdu. Ama dinleyen kim? Koza Şirketi, Söğüt’ün Sırhoca köyü sınırları içinde kalan maden ruhsat alımında, yaklaşık 800 dönüm tarlayı satın aldı. Tarlalarını satmak istemeyen köylüleri de tarlalarını satmaya, satmazlarsa bu yerlerin kendi adlarına kamulaştırılacağı konusunda tehdide varan girişimlerde bulundu. Söğüt’te tarlalarını devretmek istemeyen köylüler soruyor: Gübretaş, 2007’de rödovans sözleşmesini hangi bedel üzerinden yapmış, ne kadar gelir elde etmiş ya da zarara uğramıştır? Madeni geri alması durumunda bundan sonraki süreçte söz konusu ruhsat alımına başka şirketlere rödovans yoluyla verilmesi planlanmakta mıdır? Gübretaş’ın maden alanını devretmesi ya da satması konusunda bir düşüncesi var mıdır? Varsa bu konuda rayiç bir değer belirlenmiş midir? İlgili alandan hammadde çıkarılması ve yerinde işlenmesi konularında FED raporu alınmış mıdır? Yerinde işleme halinde, hangi su kaynaklarının kullanılacağı, siyanür kullanılıp kullanılmayacağı belirlenmiş midir? Ruhsat vermeye yetkili Maden İşleri Genel Müdürlüğü, ruhsat ve rödovans sahiplerinin Maden Kanunu’nda öngörülen yükümlülüklerin yerine getirilip getirilmediğini takip etmekte midir? Son yıllarda, köylülerden satın alınan tarlalarda açılan ocaklardan çıkarılan maden hammaddeleri nedeniyle ocak fiyatının yüzde 8’i tutarında devlet hakkı ödenmiş midir? AKP rejimi yerleşiyor! Haziran seçimlerinden sonra ülkenin içine sürüklendiği ve giderek yoğunlaşan savaş ortamında bir yanda onca acı kayıp yaşanıyor, diğer yanda da AKP rejiminin yerleşmesi gerçekleşiyor. Ortam, AKP ideolojisi tarafından besleniyor ve o ideolojiyi besliyor. Nasıl mı? 7 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Namlunun ucunda HARBİ SEMİH POROY 14 EYLÜL 2015 SAYI: 32849 İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç Akın Atalay İcra Kurulu Başkanı Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Tanıtım ve Halkla İlişkiler Genel Koordinatörü Ayşe Cemal Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: Doğan Dağıtım Satış Pazarlama Matbaacılık Ödeme Aracılık ve Tahsilat Sistemleri AŞ Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Savaş ve sanat... ugün ülkemizde savaştan ve bölünmeden yana olanlar, bu amaçları için de terörü ve onun kurbanlarını araç edinenler, “şehitlere saygı” bahanesiyle tüm sanatsal etkinliklere karşı çıkmakta son derece haklılar. Çünkü insanlığın tarihi boyunca sanatın en belirleyici niteliklerinden biri, her zaman hayattan, insanları hiçbir ayrım gözetmeksizin birleştirmeden, sevgiyi insanların içinde yaşayabilecekleri tek iklim olarak öngörmekten yana, bunun doğal sonucu olarak da bütün öldürmelere, ayrımcılığın her türlüsüne, hangi amaç için olursa olsun nefret tohumlarının ekilmesine karşı bir tavır sergiledi. B İstanbul Ankara İzmir İmsak 05.07 04.54 05.20 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.36 13.0 7 16.37 06.21 12.51 16.21 06.45 13.14 16.44 Akşam 19.26 19.10 19.31 Yatsı 20.47 20.29 20.49 Sanatın önlenemez gücü... Amacı ne kadar acımasız olur sa olsun, kendini nefrete adamış tek bir kişinin bile genlerinde bir tutam “insanlık” kalmışsa eğer Beethoven’in Dokuzuncu Senfonisi’nin koral bölümünde, Schiller’den bestelediği “Neşeye Övgü” şiirinin: “Ne mutlu bir dostun dostu olabilene!” dizesinin veya Fazıl Say’ın “Mezopotamyası”nın tınıları kulağına çarptığında aynı nefret ve bölücülük yoğunluğunda direnebileceğini düşünebilmek gerçekten çok zordur. Aynı insanın, Mevlana’nın: “Gel, ne olursan ol gel!..” diye başlayan evrensel çağrısına uzun süre kulaklarını tıkayabilmesi de pek olası değildir. İlk büyük tragedya yazarı diye tanınan Aiskhylos’un (Doğ. İ.Ö. 525) “Persler” adlı tragedyası, politik tiyatronun ilk örneği olarak nitelendirilir. Atina’nın işgalci Perslere karşı kazandığı büyük zaferin ardından yazdığı bu eserde Aiskhylos, olayların geçtiği yeri yenik düşen Perslerin başkenti olarak seçmiş, böylece de zafer sarhoşluğu içerisindeki kendi vatandaşlarını bu sarhoşluğun etkisiyle yayılmacı bir savaşın kıyımına sürüklenmemeleri yolunda uyarmayı amaçlamıştır bu noktada güncel bir karşılaştırma ve yine çok güncel bir uyarı elde etmek için, AtinaPersler ikilisinin yerine TürkiyeSuriye ikilisi konulabilir! Dünya edebiyatında savaşlarda ölen gençler ve onların annelerinin duygularına ilişkin en çarpıcı örneklerden biri, Fransız roman ve oyun yazarı Maurice Rostand’ın (18911968) kaleminden çıkmadır. Yazarın “Öldürdüğüm Adam” (“La homme que j’ai tué”) adlı romanından oyunlaştırdığı aynı adlı eserin sonunda, oğlunu Birinci Dünya Savaşı’nda yitirmiş olan Fransız anne, bir Alman gencine şöyle der: “Ben, kendimi savaşlarda oğullarını yitirmiş olan Alman annelerine, savaşta hiçbir şeylerini yitirmemiş Fransız annelerinden çok daha yakın hissediyorum...” Sanat ve edebiyat, savaşlara, teröre ve bütün öldürmelere işte böylesine karşı konulmaz bir güçle karşı çıkar; bu nedenle, ülkemizde iktidara uzanan yollarını şehitlerin tabutları ile inşa etmek isteyenlerin sanatın adını bile duymak istemeyişleri, kendi açılarından çok anlaşılabilir bir durumdur! Savaşlarda ölenlerin milliyeti önemli mi? Toplum 1 Kasım seçimlerine alnına namlu dayatılmış olarak gidiyor. Böyle bir toplum yalnız ve ancak tek bir tepki verebilir; sağ kalmak! Yalnızca sağ kalmak için çırpınan toplum, doğal olarak başka hiçbir şeyle ilgilenemez. Cumhurbaşkanı’nın yetkileriymiş; anayasal düzenmiş; eğitimmiş; bilimmiş; adaletmiş; hukukmuş; hak ve özgürlüklermiş; kadınerkek eşitliğiymiş; işlemeyen devlet kurumlarıymış; yandaş sermayeye verilen ihalelermiş; sağlanmayan devlet istihbaratıymış; dış politikanın sürüklendiği bataklıkmış; yolsuzluklarmış; ücretlermiş; işyeri güvenliğiymiş; çalışma koşullarıymış; talan edilen orman arazileri, kıyılar ve derelermiş; emeğin ve emekçinin haklarıymış; giderek insanların yaşamına doğrudan dokunan, döviziyle, faiziyle, enflasyonuyla ekonomideki bozulmaymış... Her gün onlarca ölü ve yaralı verilen; basına, işyerlerine, parti binalarına ve şehirlerarası otobüslere saldırılar yoğunlaşırken, bütün bunların konuşulması tamamıyla bir tarafa bırakılır. Yaratılan bu ortamda bir şey daha hiç akla gelemez: Barış. Daha da önemli olarak, ülkeyi giderek bir iç savaş ortamına taşıyan oluşumların sorgulanması da akla gelmez; yaşananların, görünen ve görünmeyen, iç ve dış sorumlularını ortaya çıkaracak yaklaşımlar sergilenemez. Nitekim, yalnızca HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yaratılan ortamın asıl siyasal sorumluluğunun başta barışa giden yolu açamayan AKP yöneticilerinde olduğunu vurguluyor, insanlığın unutulmakta olduğu bir ortamda milletvekili Leyla Zana da, çok sarsıcı ve insancıl bir tutumla barış için açlık grevine gideceğini açıklıyor. Bunları konuşmanın zamanı değil anlayışı; tek yumruk olmalıyız görüşü, toplumun her tarafını sarmış bulunuyor. Böyle olunca da ülkeyi 13 senedir yöneten AKP’nin yaptığı çok büyük yanlışlar sorgulanmıyor; tersine kemikleşiyor; kurduğu düzen ya da rejim savaş ortamından da yararlanarak iyice yerleşiyor. Bu aşamada yinelemek gerekiyor: Cumhuriyetin, çağdaşlaşmayı amaçlayan temel değerlerini unutturmaya çalışan siyasetçiler, yazar, yorumcu ve bilim insanları; kamusal alanın dinselleşmesine kayıtsız kalan ve bunu topluma benimsetmeyi iş edinenler; AKP’nin gerçek niteliğini sorgulayamayanlar; eleştiriyoruz işte deyip, evvelsi günkü kongre öncesinde bile AKP güzellemesi yapan okumuşlar; savaştan çıkar sağlayan iç ve dış sermaye çevreleri; silah satıcıları; savaş rantçıları hepinizin gözü aydın! Bayram edin! Omuz verdiğiniz AKP’nin rejimi şimdilik kazanıyor! Hiç umutlanmayın ve unutmayın, eninde sonunda, bu topraklarda da toplumun barış bilinci kazanacak; özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve dayanışma toplumun her noktasında geçerli olacak; siz, savaştan beslenenler, siz kaybedeceksiniz! Kazanıyorsunuz Ancak C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle