16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 7 Ağustos 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN 6 nsanları; ırklarına, inançlarına ya da inançsızlıklarına, varlıklarına ya da yokluklarına, yediklerine, içtiklerine, oy tercihlerine göre... Sınıflamak, ayrıştırmak, hedefe koymak, hakaret etmek... Aba altından sopa göstermek... Listelerden bahsetmek... 2015 Türkiyesi’nde ne yazık ki hâlâ bu kafalar var... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ve danışmanı Metin Özkan bir süredir içinde “HDP’ye oy veren, Boğaz, viski, şeref” geçen demode cümleler kuruyor, çantalarında liste taşıdıklarını söylüyor. Bu şekilde oylarını yükselteceklerini ve tabanlarını diri tutacaklarını sanıyorlar. Muhtemelen bu dilin artık geçer akçe olmadığını ilk seçimlerde anlayacaklar. Peki, hedefe koydukları bu MHP’yi ciddiye alan yok açak Saray’ın gözde K danışmanı Yiğit Bulut’un eski eşi Şule Zeybek, Şık’ta Eski eşi: Yiğit Bulut şovendi, baskıcıydı İ Özlem Gürses’e konuşmuş, evliliğini anlatmış. Şule Zeybek, eski bakan Namık Kemal Zeybek’in kızı, annesi dolayısıyla da Aydın Doğan’la akraba. Şule Hanım, Yiğit Bulut için şunları söylemiş: “Yiğit çoook zor adamdı. Çok kıskançtı, şovendi, baskıcıydı... Birçok insan ‘geleceğin lideri’ filan diye onu severken, şimdi nefret eder hale geldi. Ama birçok başka insan da şu anda ona tapıyor.” Kaç kişinin Yiğit Bulut’a taptığını bilemeyiz ama Şule Hanım’ın şu sözlerini de eklemeden geçmeyelim: “Evliliğimiz 10 yıl sürdü ve buna karşılık hâlâ bana bir ödül verilmedi ya, ben ona yanıyorum.” dilden korkuyor mu? Yok daha çok alaya alıyor. Misal Hasan Cemal. Dün T24’te şöyle bir yazı yazdı: “Hem Boğaz’da evim var. Hem viski içerim. Hem de HDP’ye oy verdim. N’olacak şimdi?.. Şerefsiz! Vatan haini! Satılmış! Öyle mi?.. Haydi ordan, gidin işinize. Ve çizin altını teker teker: Bu kafa demokrasiyle ilgisiz. Bu kafa farklılıklara saygısız. Bu kafada hukuk yok. Hoşgörü yok. Tolerans, tahammül yok. Bu kafa nefret saçan bir kafa. Bu kafa ırkçı. Bu kafa empati duygusundan yoksun.” Aynı sitede Oya Baydar ise şöyle yazdı: “Bende yalı yok, viski yok, HDP’ye oy verdim. Ne olacak şimdi?” Yani MHP’nin çıkışı ciddiye alınmıyor. Hiç mi utanıp sıkılmazsınız? ŞİD ile mücadele koalisyonuna girmeye razı olunduktan sonra, fevkalede tartışmalı biçimde, kendimizi PKK ile çatışmalı sürecin içinde bulduk. Dahası, asıl hedef HDP ve içerdeki muhalefet haline geldi. Yok, önce PKK ile çatışmalı süreç ve PKK eylemleri değil, zaten çoktan HDP hedef tahtasına oturmuştu, hem de seçimlerden önce. Şimdilerde, kronoloji tam tersine döndürüldü, sanki önce PKK ile mücadele başladı, HDP bu konuda sorunlu tavır takındı ve o yüzden “lanetli” hale geldi gibi. Oysa, topu topu birkaç aylık bir maziden bahsediyoruz, hafıza kaybı veya çarpıtma gibi bir mazereti olmayanların kolaylıkla hatırlayacağı bir mazi. I Balyoz’da terfi iyi de, ya ölenler ve tasfiye edilenler? AŞ’tan çıkan kararlarla Y Balyoz davası sanığı albaylardan 3’ü generalliğe terfi etti. Böylece geç de olsa, adalet yerini buldu. Askeri Casusluk davası sanığı Koramiral Veysel Kösele ise oramiral oldu. Ancak açılan davalar nedeniyle ordudan tasfiye edilen askerlerin sayısının bin olduğu söyleniyor. Bir de ölenler var. Ya onlar ne olacak? Önceki gün, yanına Genelkurmay Başkanı’nı oturtup, YAŞ kararlarını imzalayan Erdoğan, iktidarı döneminde yolunu açtığı tasfiyeler ve ölenler için ne düşünüyor acaba? Bahçeli’den ‘viski’ dönüşü ünlerdir, Bahçeli’nin ve tiyatrocuların sorunlarıyla ilgili G “Türkiye’nin kaymağını araştırma önergesi görüşülürken yiyenler, Boğaz’da, yalılarda de, MHP’li Mehmet Şandır, viskisini yudumlayıp oyunu HDP’ye veren şerefsizler” sözlerini tartışıyoruz. Oysa aynı Bahçeli, yıllar önce Erdoğan “ellerinde viski olanlar” deyince, tepki göstermiş, “Başbakan’ın ağzından kurşun gibi çıkmış” demiş, dönemin başbakanını eleştirmişti. Hatta, TBMM’de 9 Mayıs günü CHP’nin Devlet Tiyatroları Erdoğan’ın sözlerini anımsatıp soruyordu: “Bunlar Sayın Başbakan’a yakışır sözler mi?” demişti. Tabii bu sözler unutuldu. Belki Bahçeli de bir zamanlar “Viski”cileri eleştirdiği için Erdoğan’a karşı çıktığını unutmuştur. Şimdi Şandır’ın sözleriyle, biz soralım. Bu sözler kime yakışır? Asıl mesele, başkanlık sistemi ‘Terfiler sembolik’ Emekli edilen Albay Önsel, Balyoz terfileri ile ilgili olarak, ‘TSK’de cemaat olmadığı intibaı yaratmak için bu terfiler yapıldı. Kimse yapılanları unutturamaz’ dedi. alyoz mağdurlarından durumları Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ) görüşülen 46 subaydan 3’ü terfi etti, 4’ü ise emekliye sevkedildi. Geriye kalan 39 muvazzaf subay ise görevlerinde 31 yılı doldurmadan emekliye sevkedilemiyorlar, ancak kendileri isteyerek emekli olabiliyorlar. Balyoz mağdurlarından bu YAŞ’ta emekli olan Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, terfileri sembolik SERTAÇ olarak niteledi. EŞ Önsel, “TSK’deki çok güçlü paralel yapı, yani cemaat olmadığı intibaı yaratmak için bu terfiler yapıldı. Kimse yapılanları unutturamaz” dedi. Balyoz Davası’ndan yargılanan, önce mahkum olan ardından yeniden yargılamayla beraat edenlerden toplam 46 kişi YAŞ’a girdi. Bunlardan yalnızca üç kurmay albay terfi etti bir üst rütbeye yükseltilirken, Jandarma Kurmay Albay Mustafa Önsel, Hava Kuvvetleri’nden Kurmay Albay İsmet Çıngı, De B Piyade Kurmay Albay Levent Ergün Deniz Kurmay Albay İbrahim Özdem Koçer Jandarma Kurmay Albay Ahmet Hacıoğlu Balyoz davasında yargılanan Piyade Kurmay Albay Levent Ergün, Deniz Kurmay Albay İbrahim Özden Koçer ve Jandarma Kurmay Albay Ahmet Hacıoğlu YAŞ görüşmeleri ardından terfi etti. niz Kuvvetleri’nden de Kurmay Albaylar Hakan Çelikcan ve Cahit Serdar Gökgöz emekli edildi. TSK Personel Kanunu’na göre göreve başlayan bir Teğmen 31 yıl görev yapabiliyor. Balyoz mağdurları arasında harp okullarından 1986, 87, 88 ve 89 çıkışlılar bulunuyor. İlk aşamada TSK’de 31 yıl görev yapan ve generalamiralliğe yükselemeyen kurmay albaylar emekli edildi. Diğerleri ise görev süreleri doldukça ve generalamiralliğe terfi edememeleri durumunda emekli edilecek. 1000 subaya tasfiye Balyoz mağdurlarından ve bu YAŞ toplantısında emekliye ayrılan Jandarma Kurmay Albay Önsel, isimli davalar nedeniyle TSK’den tasfiye edilen 1000 civarında subay olduğunu dile getirdi. Üç terfinin sembolik olduğunu belirten Önsel, “Arkadaşlarımıza hayırlı olsun. Terfi edenler yüreğimize su serpti, iyi oldu. Balyoz davasının her kademede ne kadar boş bir dava olduğunu ortaya koydu. Bu anlamda sevindiricidir, o arkadaşlarımız adına çok sevindik” diye konuştu. TSK içindeki paralel yapı mensuplarının geçen 56 yıl içerisinde önlerinin açıldığını kaydeden Önsel, şu değerlendirmeyi yaptı: “Altını çiziyorum, terfiler semboliktir. TSK’de çok güçlü olan paralel yapının, yani cemaatin olmadığı intibaını yaratmak için, kamuoyunda ‘TSK’de böyle bir yapılanma yoktur, olsaydı Balyoz’dan herhangi kimse terfi etmezdi’ görüntüsü vermek için bu terfiler gerçekleşti. Görüştüğümüz tüm arkadaşlarımız böyle düşünüyor. Cemaat bunu kullanacaktır. Tasfiye gerçek anlamda gerçekleşti. Paralel yapı elemanlarının önü geçtiğimiz 56 yılda açılmıştır. Bütün çabaları o yerleştikleri yerlerden olmamak. Terfi edenler nazar boncuğu terif ettirildi. Kimse bunun üzerinden Murat Özenalp’in Cem Aziz Çakmak’ın canlarını geri getiremez. O zaman yapılanları kimse unutturamaz.” lANKARA Hepimiz, asıl meselenin HDP’nin “başkanlık sistemi”ne karşı çıkışı olduğunu biliyoruz. Dahası, Kürt çözüm sürecinin kesintiye uğramasının nedeni de aynı; belli ki iktidar blokunun “çözüm”den anladığı Kürt siyasetinin “başkanlık sistemi” pazarlığına razı olmasıydı, bir şekilde istenen olmadı, başımıza gelenlerin nedeni bu. Ne olursa olsun PKK’nin savaş siyasetine geri dönmesi tabii ki, haklı görülecek değil, ama asıl meseleler gözden kaçmasın ki ne olduğunu daha iyi anlayabilelim. Bu arada, “IŞİD ile mücadele” adeta unutuldu, birkaç operasyon haberi, birkaç IŞİD eleştirisi hepsi bu. IŞİD konusu hassas, orası malum, IŞİD ile tantanalı bir mücadele girişimi, fevkalade tehlikeli. Nedeni basit, Suriye’de Esad’ı devirme planı uyarınca, Türkiye eli silahlı grupların geçiş yeri ve mekânı haline geldi, şimdi bunlar iç tehdit oluşturuyor, üzerlerine gidilirse ne yapacakları belli olmaz. İşte Türkiye’nin geldiği yer burası. Ama sadece bu değil, nedense iktidar ve destekçileri, IŞİD veya radikal İslamcı gruplar konusunda laf etmek konusunda son derece isteksiz. Zaten, PYD ve PKK’nin IŞİD’den daha tehlikeli olduğunu düşünüyorlar, bunu açıkça ifade ediyorlar. Biraz daha geriye gittiğimizde, IŞİD’in Irak’ta “Sünnilerin başkaldırısı” olduğunu, IŞİD’i doğuran nedenin Irak’ta Şii yönetimin baskıları olduğunu ileri sü rüyorlardı, sonra işler iyice ters gidince, IŞİD’in “Batılı” güçlerin taşeronu olduğu tezine sarılmak zorunda kaldılar. “Nerden baksanız tutarsızlık, nerden baksanız ahmaklık!” Sonuçta, başımızda, Kürtler ile çatışmalı sürecin geri dönmesi, IŞİD belası ve hâlâ kurulamayan hükümet gibi büyük sıkıntılar var, ama iktidar bloku hâlâ küçük hesaplar peşinde, allem edip, kallem edip yeniden iktidar olma hesapları. Ama bu koşullar altında bir ülkede iktidar olunduğunda ne yapacaklar, o da belli değil. Her halde, olağanüstü hal rejimini daha kolay yerleştirip, kafalarını bozan kim varsa içeri tıkmayı düşünüyorlar, belli ki “son çözüm” peşindeler. Listeler zaten hazırmış, HDP’ye oy veren üç bin kişi, “teröre destek” bahanesi ile daha çok bin kişi içeri tıkılıp, iktidar yanlısı medya dışında kalanlar da ortadan kaldırılınca sorun kalmayacak. Viski içen birkaç kişi Bunlara baksanız, memleketi batıran viski içip HDP’ye oy veren birkaç kişi, birkaç işbirlikçi, birkaç semt sakini. Sayınki, bu adamlar çok kötü adamlar, Erdoğan düşmanlığı içinde yapmayacakları yok, vs. vs. Koskoca iktidarınızı, kutsal davanızı, yeni İstiklal Savaşınızı üç beş “başıbozuk” nasıl yerle yeksan eder? Dışardan, üst akıldan mı destek alıyorlar? Peki dışardakileri İncirlik’e davet eden siz değil misiniz? Çin’den kredi almak uğruna zamanında davanız içinde olan Uygur Türklerine, “Çin büyük güç, gelişmesinden siz de yararlanın” diye öğütlere girişen siz değil misiniz? “Viski içenler”, birkaç semt sakini, dışardaki güçlere sizin vaatettiklerinizden daha fazla ne verebilir ki? Bu arada iyice anlaşılmaz olan, iktidar destekçisi medyanın bazısı milletvekili olan “güzide” yazarlarının kafayı diğer bazı köşe yazarlarına takmış, en kibar geçinenlerin bile ağızlarını bozmuş, birtakım polemiklere dalmış olması. Memleket yangın yerine dönmüş, adamların derdi, kendilerine yöneltilmiş birkaç eleştiri yazısı. Ya çok “benmerkezci”siniz, ya sinirleriniz iyice yıpranmış, veya her ikisi birden, tıpkı desteklediğiniz iktidarınız gibi. Hiç mi utanıp sıkılmazsınız, tıpkı iktidarınız gibi! Hürriyet gazetesinin takipsizliği kaldırıldı umhuriyet Savcısı Mehmet Selim Kiraz’ın öldürülmeden önce eylemciler tarafından çekilerek sosyal medyada paylaşılan fotoğrafının gazetede yayımlanması nedeniyle soruşturma açılan Hürriyet gazetesine önce takipsizlik kararı verildi, ardından şikâyetçi olan Abdulkadir Uslu’nun itirazı ile karar kaldırılarak dava açıldı. Sorumlu Müdürü İzzet Doğan’ın “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla 7,5 yıla kadar hapsi istendi. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Sorumlu Yazıişleri Müdürü Abbas Yalçın’ın da aralarında bulunduğu 18 gazeteci hakkında savcı Mehmet Selim Kiraz’ın fotoğrafı için “terör örgütü propagandası” suçlamasıyla 7.5 yıla kadar hapis istemiyle iddianame düzenlenmişti. Hürriyet gazetesinin de aralarında bulunduğu basınyayın organları hakkında soruşturma başla C TSK’den ihraçlar disipline YAŞ’ta ihraç konusu gündeme gelmedi, soruşturmalar başka koldan yürüyor SERTAÇ EŞ tan Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, 2 Haziran’da takipsizlik kararı verdi. Ancak şikâyetçi Uslu karara itiraz etti. Bakırköy 2. Sulh Ceza Hâkimliği itirazı değerlendirerek, Hürriyet Gazetesi Sorumlu Müdürü Doğan, Dokuz Sütun Gazetesi Sorumlu Müdürü Azize Şenbülbül, Yeniçağ Gazetesi Sorumlu Müdürü Yusuf Timuçin Mert hakkındaki takipsizlik kararını kaldırdı. ‘Amaç basını sindirmek’ İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Misket Dikmen, gazeteciler hakkında hapis cezası istenmesini “basını korkutma ve sindirme girişimi” olarak değerlendirdi. Halkın gerçekleri ne kadar acı olursa olsun öğrenmek zorunda olduğunu vurgulayan Dikmen “Basın ve ifade özgürlüğü adına utanç verici bu tür olumsuz gelişmelerin artık yaşanmamasını temenni ediyoruz” dedi. ürk Silahlı Kuvvetleri’nde (TSK), terfilerin netleştirildiği Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantılarında ihraç konusu gündeme gelmedi. AKP’nin iktidarı döneminde sürekli eleştirdiği ve yargı yolunun açılmasını istediği ihraçlar, kuvvet komutanlıklarındaki Yüksek Disiplin Kurulları’na gönderiliyor. Sürdürülen “paralel soruşturma” sonuçlarının da bu kurullarda değerlendirileceği öğrenildi. T da ihracı gündemde olan TSK personelinin durumu YAŞ’ta ele alınmadı. Edinilen bilgilere göre, ihraç konusunun daha önce çıkarılan yasaya dayanılarak bütün kuvvet komutanlıklarıda kurulan Yüksek Disiplin Kurulu’nda işlem yapılacak. Yürütülen soruşturmaların sonuçları bu kurullarda karara bağlanacak. Yüksek Disiplin Kurulları, kurulmasından bu yana, paralel soruşturmalarına ilişkin henüz bir işlem yapmadı. Kurullar, başka konularda yürütülen soruşturmalarda çok sayıda personelin kurumla ilişiğini kesti. Özellikle Casusluk davalarında henüz yargı kararı kesinleşmemişken, bazı kuvvet komutanlıklarında çok sayıda subayastsubay Yüksek Disiplin Kurulu kararıyla görevlerinden alındı. l ANKARA Henüz işlem yok Mimarlar Odası koruma istedi valilik reddetti Necdet Özel’den veda ziyaretleri Görev süresi 30 Ağustos’ta sona erecek olan Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, Başbakan Yardımcıları Numan Kurtulmuş, Yalçın Akdoğan, Ali Babacan ve Bülent Arınç’a veda ziyaretinde bulundu. Kurtulmuş’un Başbakanlık girişinde karşıladığı Özel ile görüşmesi yaklaşık yarım saat sürdü. Basına kapalı görüşmede Kurtulmuş, Özel’e plaket verdi. Arınç Özel görüşmesinin ardından Arınç, Özel’e makam aracına kadar eşlik etti. l ANKARA/AA KP’ye ve Saray’a yakın medya kuruluşları tarafından hedef haline getirilen Ankara Mimarlar Odası’nın Valilik’ten istediği koruma talebi, “tehditler güncel olmadığı” gerekçesiyle reddedildi. Valiliğin bu yöndeki değerlendirmesine karşın, koruma talebi İl Koruma Komisyonu’nda ayrıca ele alınacak. Mimarlar Odası, koruma talep ettiği suç duyuru Paralel soruşturma YAŞ’ta personel ihracı gerçekleşmedi. Şura öncesi, eski Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, 1000’in üzerinde kişi hakkında paralel soruşturma sürdüğünü açıklamış, dikkatler bu toplantılara yönelmişti. Ancak terfi ve emeklilik işlemlerinin dışın A sunda, yöneticilerine yönelen tehdit ve hakaretlere yer verdi. Sosyal medyadan başlatılan linç kampanyasının linkleri verilerek tehditlerin boyutu valiliğe anlatılmaya çalışıldı. Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan “Yandaş medya ve sosyal medya aracılığıyla bir itibarsızlaştırma var, davalarımızı açıyoruz” dedi. l ANKARA /Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle