23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 7 Ağustos 2015 EDİTÖR: CAN DOKER TASARIM: İLKNUR FİLİZ haber 13 I ŞİD tehdidi ve PKK ile başlayan çatışmaların ardından son 15 günde 8 ilde birçok alan güvenlik bölgesi ilan edildi. 20 Temmuz Suruç katliamı ve IŞİD’in Türk askerini şehit etmesi sonrası Kilis’te 4 sınır karakolunun çevresi 5 gün süreyle geçici güvenlik bölgesi ilan edildi, arkasından 5 gün sonra 4 bölge 1 hafta süreyle, geçici güvenlik bölgesi olarak belirlendi. Gaziantep’te 30 Temmuz’da 2 bölge 10 gün süreyle özel güvenlik bölgesi ilan edildi. PKK ile çatışmaların başlamasının ardından Şırnak’ta, Tunceli’de, Ağrı’da ve Şanlıurfa’da bazı yerler ‘güvenli bölge’ olarak açıklandı. Yaşananlar 1990’ların çatışmalı sürecini ve OHAL ilanlarını akıllara getirdi. ‘Güvenlik Bölgesi’ Cumhuriyeti! Türkiye’nin Suriye açmazı büyüyor KP iktidarı, “Esed” güçlerinin ülkenin kuzeyinde ve doğusunda gerilemeleriyle Suriye’de arzuladığı senaryonun nihayet gerçekleşme yoluna girdiğine inanabilir. Gerçekten böyle düşünüyorsa, Suriye konusunda bugüne kadar yaptığı hatalardan ders almamış demektir, zira gelişmeler Ankara’nın öngöremediği yönde ilerlemeye devam ediyor. Birçok gözlemcinin işaret ettiği gibi Suriye bölünmeye doğru gidiyor. Esad rejiminin de planlarını buna göre yaptığını gösteren emareler var. Bir yandan, kaybettiği yerlerdeki halkı sindirip kaçırtmak için havadan ölüm yağdırırken, diğer yandan Şam’ın güneyinden başlayarak kuzeyde Lazkiye’ye kadar uzanan ve Humus ile Hama şehirlerini de içine alarak sırtını Akdeniz’e dayayan bir bölgeyi güven altına almaya çalışıyor. Ülkenin bölünmesi halinde, IŞİD korkusuyla kendisini destekleyen Aleviler, Hıristiyanlar ve laik orta sınıf Sünnilerden oluşan bir bölgeyi elde tutmayı hedefliyor. Ülkenin diğer iki bölgesinin ise IŞİD ve benzeri gruplarla Kürtlere kalacağa benziyor. Bunlar da Türkiye’nin yeni komşuları olacak. AKP yandaşları ve aşırı milliyetçi kesimler arasında hâlâ Suriyeli Kürtleri IŞİD’den daha tehlikeli sayanlar var. Bu yaklaşımı nereye kadar sürdüreceklerini bilemeyiz ama ciddi bir sorunları var. A OHAL uygulamaları Tunceli halkını vurdu Türkiye’nin en uzun süre ‘OHAL’ koşulları altında yaşayan ili Tunceli’de tedbirler sonrası tedirginlik hakim. Tunceli halkı: ‘Köyler boşaltılacak’ korkusuyla yaşıyor az ayları Tunceli halkı ve esnafı için düğün bayram aylarıdır. Başta Almanya olmak üzere Belçika, Hollanda, Fransa gibi ülkelerden ve Türkiye’nin birçok ilinden gelen Tuncelili gurbetçiler caddelere, kafelere, lokantalara, çay bahçeleriMiyase ne ve Alevi İlknur ulularına dolarlar. Gurbetçiler Munzur, Halvori gözeleri, Kutudere, Dereova şelalesi, Gelin şelalesi, Anafatma suyu, Düzgünbaba, Tujikbaba, Sultan Hıdır gibi yerleri dolaşarak kente hayat verir. Hatırı sayılır alışveriş ile Tunceli esnafı yaz aylarında yaptığı ciro sayesinde bütün yılı geçirirdi. Hele de Palavra Meydanı Munzur Festivali ile İstiklal Caddesi’ni aratmazdı. Ancak bu yıl Suruç’ta gerçekleştirilen bu alçakça katliam ve ardından her gün iki üç şehitle sonuçlanan katliamlar Tunceli’yi sarmalına aldı. Şükür henüz Tunceli’de ölümlü bir olay gerçekleşmedi. Ancak TunceliErzincan karayolunda PKK militanlarının araçları ateşe vermesi gerekçe gösterilerek 14 bölge özel güvenlik alanı ilan edildi. Bu alanlardan yerleşim birimlerine açılan yollar kapandı. ‘Özel Güvenlik Alanı’ kavramı ‘Özel Güvenlik Mahkemeleri’ gibi AKP döneminde literatüre girdi. OHAL’in yeni adı bu olsa gerek. PülümürErzincan yolu 14 Ağustos’a kadar kapatıldı. Güneyden Erzincan, Erzurum ve Karadeniz’e mal sevkiyatı bu yoldan gerçekleşir. Bunun dışında Merkez, Ovacık ve Hozat ilçesine bağlı birçok tepe, vadi ve dağlık alanlarda ulaşım yasak. Özel güvenlikli alanın olarak ilan edilen bölgeler ve kapa Y lı yollar saat başı değişiyor. İMKB’nin işlem tahtaları gibi bir açılıp bir kapanıyor haberi geliyor. Valilik, PülümürErzincan karayolunda çok sayıda tuzaklamalar yapıldığını, bugün yarın operasyonlarla tuzaklamaların bozulduktan sonra yolun trafiğe açılacağını belirtiyor. Tebligat imzası Tunceli Türkiye’nin en uzun OHAL koşulları altında yaşamak zorunda kalmış ili. 26 Nisan 1979 tarihinde sıkıyönetim kapsamı altında olan Tunceli’de 2002’ye kadar sıkıyönetim ve OHAL koşulları hüküm sürdü. Özel Tim terörü, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’ın yargısız infazlarını en yoğun yaşamış il Tunceli. Aynı zamanda Tunceli, en çok köyü boşaltılmış il. Şimdi iki gündür Tunceli çok yaygın bir söylen Tunceli’de yemek yediğimiz lokantanın işletmecisi Serince Çetiyle çalkalanıyor. “Köy lik, “Yazın tıklım tıklım olurduk. Festival bile iptal edildi” dedi. boşaltmalar yeniden insanları eski korkular tetiktanak imzalatmış. başlayacakmış”. Ancak yaptığımız bazı görüşmelerde lemiş. Tunceli halkında “köy‘Festival iple çekilirdi’ işin aslı anlaşıldı. Hozat Kara ler boşaltılacakmış” diye bir Tunceli’de yemek yediğikaygı bir telaş. Karaçavuş köçavuş köyüne bağlı yayla ve miz lokantanın işletmecimezralarda oturanlara güven yünde, mezralarında ve yaysi iki kadın. Patronlardan Selarında yaşayan köylülere, lik güçlerince yapılan “Dağrince Çelik’in daha önceki zada operasyon yapacağız, bom Jandarma Komutanlığı “doğamanlarda gördüğümüz neşebalardan zarar görebilirsiniz, cak olumsuz koşullardan biz li halinden eser yok. Nedeniburaları boşaltın” tebligatı ile sorumluyuz” mealinde bir tu ni sorduğumuzda hemen çöküyor masaya ve başlıyor anlatmaya: “Yaz aylarında bizim lokanta, diğer lokantalar ve çay bahçeleri tıklım tıklım olurdu. Festival zamanı iple çekilirdi. Suruç katliamı ebebiyle festival iptal edildi. Tunceli’de yollarının kapatılması nedeniyle hemşerilerimiz memleketine gelemedi. Siz hiç Tunceli sokaklarını böyle gördünüz mü? Hayalet şehir gibi. Başka illerde ölümlü olaylar cereyan etti, onların yolları kapalı değil. Tunceli’de birkaç araç yakıldı. Keşke olmasaydı. Ama şükür ki bir tane insanın canına zarar gelmedi. Bunun için OHAL uygulamalarına gerek yok.” Lokanta önünde çay içerken, karşımızda bir dede ile lokantada garsonluk yapan torunu Volkan ile tatlı atışmasına kulak kabartıyoruz.Torunu Volkan dedesine, “Ya dede bu sene ahırı yıkıp yeniden yapmak için ne bekliyoruz” diye sorarken, dedesi Tunceli halkının tedirginliğini tercüme eden şu sözlerle karşılık veriyor, “Ula oğlum, köyler boşaltılıyor, sen diyorsun ahır yapalım. Kafayı mı yedin ne” derken, torunu hemen okkalı cevabı verir, “Aman dede sen ki 93’teki köy boşaltma emirlerine direnip köyü terk etmedin, tek başına nenemle oturdun da, şimdi mi boşaltacaksın yeme bizi.” Stratejik bir avantaj Kobani ve Tel Abyad’da rüştlerini ispatlayan Kürtlerç Batı’nın sempatisini ve desteğini sağlayarak Türkiye’ye karşı stratejik bir avantaj elde ettiler. Suriyeli Kürtlerin şemsiye örgütü haline gelen PYD, AKP iktidarı ve aşırı milliyetçiler istese de istemese de bugün Türkiye’nin önünde inkâr edilemez bir gerçek olarak duruyor. Suriye’nin bölünmesi halinde Batı’nın, Türkiye’nin güney sınırları boyunca dost ve müttefik saydığı PYD ve ona bağlı grupları mı, yoksa radikal Sünni unsurları mı görmek isteyeceği sorusunu somaya bile gerek yok. İşlerin bu noktaya gelmesinde, Suriye konusunda irrasyonel politikalarda ısrar eden AKP iktidarının önemli bir katkısı var. IŞİD ve El Nusra gibi örgütlere bir şekilde geçit verip, bunların Esad rejiminin devrilmesini sağlayarak ülkenin Sünni ağırlıklı bir yönetimin eline geçmesini isteyen sonuçta AKP’dir. Oysa bu grupların Suriye’ye girmeleri ve kanser hücreleri gibi yayılmaları Suriye krizini daha da içinden çıkılmaz hale getirdi. AKP’nin, “Osmanlı evladıyız, buraları en iyi biz biliriz” şeklindeki böbürlenmelerinin örtemediği miyop bakış açısı bunu görmesini engelledi. AKP, ABD’nin El Nusra’yı terörist örgüt ilan etmesine bile başta karşı çıkıp, çok sonra gelen baskılar üzerine bu grubu da terörist örgütler listesine eklemek zorunda kalmıştı. Ancak, Suriyeli Kürtlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, radikal İslamcı grupların Kürtlerin önünü kesmelerini umduğunu da pek gizleyemedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Kobani ve Tel Abyad sonrasındaki sert söylemiyle bu kanaat Batı’da iyice yerleşti. Özetle Ankara, Suriye politikasını sırf “Esed’in devrilmesi” üzerine oturtup, o ülkedeki karmaşık demografik yapıyı görmezden gelerek ve ortaya çıkan Suriyeli Kürtler meselesini de yanlış idare ederek ülkenin bölünmesine katkıda bulundu. Bu aşamada Türkiye’nin, Suriyeli Kürtlerin yükselişini engellemesi de artık mümkün değil. Bunu yapmaya çalışırsa Batı’nın, IŞİD ile mücadelesinde Türkiye’den daha çok güvendiği Kürtlere olan desteği artacaktır. Türkiye’nin orta ve uzun vadede başını asıl ağrıtacak olan bölgeler ise Kürt bölgesi değil, IŞİD ve El Nusra gibi örgütlerin kontrolüne geçen ve Afganistan ile Pakistan’ı aratmayacak olan Sünni bölgeler olacaktır. Uzun lafın kısası, bırakın AKP’nin Suriye senaryosunun gerçekleşmesini, Türkiye’nin Suriye açmazı farklı boyutlar kazanarak büyüyor. Karmaşık demografik yapı Literatüre yeni kavram Yol değil sanki İMKB u haberi yazıp Pülümür’e bağlı eski adı Danzik yeni adı Dereboyu olan köye doğru yola çıkacaktım ki, konuştuğumuz taksi şoförü, “Yol kapalı, Nazimiye kavşağından öteye geçmemize izin verilmiyor” dedi. Tunceli’nin muhtarı sayılan meslektaşımız Ferit Demir’e sorduğumuzda ise, o da taksiciyi teyit ediyor. Yarım saat sonra Ferit arayıp, “Ça B TunceliErzincan yolunda yakılan araçlar iş makineleriyle kaldırılıyor. buk toparlan yolu Pülümür’e kadar açtılar, yeniden kapatabilirler” diyor. Dedik ya Tunceli’nin yolları İMKB’nin işlem tahtaları gibi bir açılıp bir kapanıyor. TunceliErzincan yolunun kapalı olması, yolcu taşımacılığı kadar TIR taşımacılığını da olumsuz etkiliyor. İki il arasındaki alternatif yol ise 9 saat sürüyor. CEVAP ve DÜZELTME 02/04/2015 tarihli Cumhuriyet Gazetesi’nin 13’üncü Sayfasında “Polis kurşunu çıkarsa şaşırmayın” Fuat Avni: Mit’in kaos planı başlıklı haberde “Cemaate yönelik operasyonları önceden bilmesiyle tanınan Twitter fenomeni Fuat Avni, Çağlayan Adliyesi’nde yaşanan olayın MİT tarafından düzenlenen kaos planının bir parçası olduğunu öne sürdü. Operasyonun teröristlerin öldürülmesi üzerine kurgulandığını savunan Fuat Avni, “Savcıdan polis kurşunu çıkarsa şaşırmayın” dedi. Fidan, kumpası İstihbarat Daire Başkanı Engin Dinç’e havale etti. Engin Dinç, Fidan’dan talimatı alınca cemaate kumpas kurmaktan sorumlu şube müdürü Nihat Özen’i DHKPC takiple görevlendirdi “Savcıdan polis kurşunu çıkarsa şaşırmayın tweetlerini paylaştı.” şeklinde iddialara yer verilmiştir. Konu ile ilgili kamuoyunun doğru bilgilendirilmesi amacıyla aşağıdaki açıklamanın yapılması zorunluluğu hasıl olmuştur. Söz konusu haber; kamuo yunda Emniyet Teşkilatı aleyhine yanlış algı oluşturmaya çalıştığı bilinen ve kullanıcısının açık kimlik ve adres bilgileri ile IP numaralarının dahi tespit edilemediği Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 08/04/2015 tarih ve 2014/4891 esas 2015/1011 sayılı kararı ile de kayıt altına alınan @fuatavni rumuzlu twitter kullanıcısının dayanaksız iddialarına dayandırılmaktadır. Haber kaynağı açık olmadığı gibi, bilinçli olarak da gizli kalmaktadır. Kendini gizleyen ve belli olmayan bir hesap aracılığıyla twitter adlı sosyal paylaşım sitesinde yer alan iddianın haber yapılmış olması sanal alemde gerçek olmayan bütün yanlışların kabulü anlamına gelir ki, gazetecilik mesleği yalan, asılsız, hayali iddialara dayanarak icra edilemez. Basın yayın kuruluşlarının doğrudan kişilik haklarına saldırı içeren, ülkemiz menfaatlerine açık zarar getirici olan iddiaların kendilerine ulaşması halinde doğruluğunu araştırma ve doğrulanmasından sonra yayınlama, basın yayın etik ve ahlakına uyma sorumluluğu vardır. Haber tümüyle mesnetsiz ve gerçek dışı olup Emniyet Teşkilatını ve onun mensuplarını kamuoyunda küçük düşürme yi ve değersizleştirmeyi hedeflemektedir. Haberi yayımlayan kuruluşun mesnetsiz iddialarının gerçekmiş gibi aktarılması kişilerin şeref ve haysiyetini ihlal edici veya kişilerle ilgili gerçeğe aykırı bir durum oluşturmakta ve bu durum Basın Ahlak İlkeleri ve Basın Kanunu gereğince gazetecilik ilkeleri ile bağdaşmamaktadır. Bu açıklamanın 5817 sayılı Basın Kanunu’nun 14’üncü maddesi uyarınca ilgili yayının yer aldığı sayfa ve sütunlarda, aynı puntolarla ve aynı şekilde yayınlanmasını kanuni haklarımız saklı kalmak kaydı ile rica ederiz. ‘Güvenlikli bölge’ taşımalı sistemin ilk adımı mı? umhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın ortaya attığı, Güneydoğu ve Doğu’da seçmenleri belli merkeze taşıyarak oy kullandırmayı amaçlayan “taşımalı sistem” ile bölgede oluşturulan “Özel Güvenlikli Bölge” arasında bağlantı olabileceği belirtiliyor. CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba, özel güvenlikli bölgenin taşımalı sisteme ilk adım olabileceğini belirterek, “HDP’nin bölgede baskı yaptığı doğru olabilir. Ancak AKP de pek çok yerde baskı ile oy hırsızlığı yaptı” dedi. HDP’li Ertuğrul Kürkçü “İstanbul’da yaşayanlar kendilerini özel güvenlik bölgesi ilan edilen yerlerdeki insanların yerine koymalı. Batı’dan ses yükselmeli” diye konuştu. C C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle