16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 25 Ağustos 2015 yorum TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 18 Özgen Acar İbadet ve siyaset şekli olarak ölüm aber de başlık da BBC’nin: “İbaret şekli olarak ölüm seçilebilir mi?” Seçilebiliyormuş! Ölüm, “siyaset biçimi” olarak da seçilebilir mi? Araştırdık. Seçilebiliyormuş! Yeter ki “vatandaşın yararına” olsun! Önce BBC haberini tamamlayalım: Olay yeri Türkiye değil, Hindistan... İngiliz kamusal yayın kuruluşu, Hinduların, ölümü ibadet sayan Caynizm kolundan bir rahibeyi konuşturmuş: “Ölüm çok heyecanlı bir şey. Hayattan bezdiğiniz için değil fakat yeni bir şey edinmek için ölüme yürürsünüz. Bu yepyeni bir ülkeyi ziyaret etmek kadar heyecanlıdır!” HHH Rahibeye göre eceliyle değil, “kendi eliyle ölüme gitmek” çok heyecanlı imiş... Olabilir. Denemesi bedava. Rahibe Hanım, zaten kendisini Allah’a adamış. Ha bir yıl önce, ha beş yıl sonra. Tercihe bağlı ölmenin ibadet sayıldığını haber yapan BBC, nedense fırsat çıktıkça “kefen giyerek yola çıktığını” ilan edip duran bizim Tayyip Bey gibi, Enerji Bakanı Taner Yıldız’ın da “şehitlik talebi”ni de haber yapmadı. Belki de haklılar... Kefen giyip meydanlarda “öl de ölelim!” diye haykıran meczupların ülkesinde demek bizim sayın bakanın “şehit olmak istemesi” yeterince ciddi bulunmadı. HHH Oysa ki şehitlik veya şehadet sadece İslamiyetin en ciddi, en önemli payelerinden. Kuranıkerim, şehit olanların doğrudan cennete gideceğini müjdeliyor! Ancak anayasamız, sayın bakanları, öteki bakanların ortak eylemlerinden de sorumlu tutuyor. Yani, 4 mevkidaşının ayakkabı kutularında, elbise torbalarında ve çi H kolata kutularında zuhur eden dolarlarının da hesabını vermek durumunda. Ama Tayyip Bey’in cerbezesi sayesinde bu dünyada bunlardan şimdilik kurtulmuş görünüyor. Şehitlik istemesi, belli ki “ilahi adalet”ten de sıyırmak için. Çünkü Kuranıkerim, “şehitlerin doğrudan cennete gideceğini” müjdeliyor. Öyle ki Diyanet yetkilileri şehitler için kefen şartı bile olmadığını belirtiyorlar. Şehit oldukları yerde defnetmek gerekiyormuş. Acaba Sayın Bakan nerede şehit olmayı, yani cennete nereden hareket etmeyi arzu buyurur? Elbette ona en uygun yer Soma’da 301 işçiye mezar olan maden ocağının girişidir. Ancak burada bir sıkıntı çıkabilir. Çünkü talebini gerçekleştirse şehit bile olsa “kul hakkı” insanın peşini bırakmıyor. Şehitlerin yerleri cennette hazırmış. Hiçbir sorgu suale tabi tutulmadan Sırat Köprüsü’nden geçip cennetin kapısına dayanabiliyorlar. Ancak üzerlerinde kul hakkı varsa kapıdan içeri alınmıyorlar. Ölen 301 madencinin üzerindeki kul hakkı önceki gün mahkemece saptandı. Akhisar Ağır Ceza Mahkemesi, madeni işleten işvereni yüzde 100 sorumlu buldu. Madenden işveren sorumlu, işverenden ise siyaseten elbette bakanlık ve Sayın Bakan sorumlu. Sayın Bakan’ın tam da mahkemenin kararı sırasında “şehit olmak” istemesi boşuna değil. Belli ki şehit düşmeyi, “niyazi olmaktan” kurtulmanın bir yolu olarak görüyor. Tam da İngilizlerin uyanık politikacıyı tanımladığı gibi: “Akrobat gibidirler. Yaptıklarının tam tersini söyleyerek dengede dururlar!” emurlar köşeyi döndüler! [email protected] AKP hükümeti, memurlawww.ahmettan.com rın aylıklarına, gelecek yılın ilk yarısında yüzde 6, ikinci yarısında yüzde 5 zam yaptı. Bozdur bozdur harca… Bu yüzdelerin ardındaki gerçeğe göz atalım… 1. Türkiye 2.36 milyon devlet memuKavşak runun yanı sıra, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışanlarla birlikte 3.2 milyon görevli ile 2015 yılına girmişti. 2. Bu yüzde 11’lik zammın bütçeye yükü açıklanmadı. Ancak toplusözleşme görüşmeleri öncesinde, 1 puanlık zammın bütçeye 1.5 milyar liramış oluyor. lık yük getireceği söylenmişti. Bu du7. Bir başka hesap yapalım! Göçrumda, MemurSen Genel Başkamenlere ödenen 18 milyar lira, 3.2 milnı Ali Yalçın’ın açıklamasına göre ek yon memura eşit olarak bölünseydi, ödemelerle birlikte 20 milyar liralık kişi başına yılda 3.600, ayda 300 liralık yük söz konusu… 3. Bir anımsama yapalım! Sultan’ın Suriye siyasası sonucunda Türkiye’ye yaklaşık 2 milyon göçmen sığındı. Bütçede bu konuda herhangi bir ödenek olmadığı halde, AKP hükümeti, göçmenlere 6 milyar dolar harcadı. Günümüz kurundan hesaplayacak olursak 18 milyar lira! 4. Devletin öz memuruna 20 milyar lira, hariçten gazel okutulan Suriyeli göçmenlere 18 milyar lira… Helal olsun… 5. Göçmenler olmasaydı, hükümet 18 milyar lirayı da memurlara dağıtıp Bir devlet dairesi. yaklaşık yüzde 20’lik zam yapabilirdi! 6. Şu anda, işe yeni giren bir memubir katkı sağlanabilirdi. Genç memurun aylığı, toplumsal yardımlarla birrun, devletin 230, artı Suriyelinin palikte 2 bin 29 liradır. Ocakta 2 bin 151 yı ile de 300 lira zam olmak üzere eline TL’ye, temmuzda ise 2 bin 259 TL’ye ayda 530 lira daha fazla geçerdi. çıkacak. Bir başka hesapla bu genç 8. İmzalanan toplusözleşmede, memura ilk dönemde ayda 132 lira, 2016’da enflasyonun yüzde 11’den ikinci yarıda ayda 108 lira zam yapılbüyük olması durumunda farkın da M ar c A n e g z Ö Kavşak Neden 1 Kasım? ultan, erken seçim tarihinin, S 1 Kasım Pazar günü olmasında acaba neden ısrar ediyor, dersiniz? Gelin takvime göz atalım! 29 Ekim Perşembe Cumhuriyet Bayramı. O gün tatil mi? Evet? Ertesi günü ve ardından, cumartesi, pazar günleri de tatil mi… Özetle dört günlük tatil… Anımsarsınız, mangalda kül koymayan bazı vatanseverler, 10 Ağustos 2014 Cumhurbaşkanlığı seçiminde, tatillerini kesip sandık başlarına gitmeyince, Sultan yüzde 51.2’lik oy ile seçilmişti! Oysa bir önceki yerel seçimin de kasımda yapılması gündeme geldiğinde CHP, Cumhuriyet Bayramı tatilinin uzunluğunu ve katılım oranının düşük olacağını gerekçe göstererek karşı çıkmış, ancak Cumhurbaşkanlığı seçiminde bu basireti gösterememişti! Şimdi aynı tarih, aynı tatil yine çakışıyor. Sultan 1 Kasım’ı hedefliyor. Çünkü AkSaray’ını, Sultanlığını mangalda kül koymayan vatanseverlere borçlu! İnşallah uyanırlar… Zavallı Memur! ödeneceği maddesi yer alıyor. Ancak bir başka önemli nokta dikkatlerden kaçıyor. 2015 için de aynı kural öngörülmüştü. Enflasyon 2015’te çift haneli rakamlara ulaştığı halde, bu fark bu yıl ödenmedi! Memurun aylığına zammın açıklandığı gün, başka zam haberleri de gazetelerde boy gösterdi. Örneğin; 1. Turizmciyi sevindirmek için okulların tatili ertelendi. Kırtasiyeci üzüldü. Ancak aynı gün; kalem, deftere zam haberleri ile kırtasiyeciler sevindirildi. 2. Öğrencilerin özel taşıma işini yüklenen firmaların zamlarının, kentten kente göre değiştiği açıklandı. İstanbul’da yüzde 5’lik zam ile 13 km’lik aylık taşıma ücreti 175 liraya çıktı. Ankara yüzde 57, İzmir’de ise yüzde 3.7 artış uygulanacaktı. 3. İlaç fiyatlarında da döviz kurundaki artıştan dolayı yüzde 35 oranında zam yapılacağı duyuruldu. Memuru kuşkusuz en çok “Cuma namazı için öğle tatilinin 2 saate çıkarılmasının araştırılacağı haberi” sevindirdi. Çünkü memurun boşalan karnını cuma namazı dolduracaktı! VAPUR İŞPORTACISI 66 milyon yıl önce dünyaya meteor çarpar ve dinozorlar biter..Bitti mi? Bitmediii!.. topus Eşitlik bozulana kadar maçın uzatılması eşitlik ilkesine aykırı değil de nedir? SERBEST ATIŞ Merkez Bankası, Merkel Bankası’na karşı!.. SON DAKİKA An itibariyle DAKİKA stoklarımız tükenmiştir!.. Büyük dişliler, küçük çarklar ve Kürdistan ir otomobilde en ufak cıvata puluna kadar ayrıştırdığımız zaman binlerce küçük küçük parçacıklar görürüz. Zihnimizi binlerce parçaya dağıtıp incelemeye kalkarsak otomobilin motor, ana dişliler, aktarma organları ile nasıl gittiğini, direksiyonda nasıl yön verildiğini yeteri kadar anlayamayız. Kafamız ayrıntılara takılır kalır; Kobani’de sadece çocukları, bombaları görürüz; bilmem kaç şeriatçı grubun ve alt ayrıntılarının labirentlerinde tıkanır kalırız. Büyük dişlileri ve direksiyonu gözden kaçırmaya başlar, detaylarda boğuluruz. Bu kimilerinin işine gelir: Esas meseleyi ve büyük dişlileri gizlemek isteyenler televizyonun, basının, internet kanallarının on binlerce, yüz binlerce ayrıntı üzerinde takılmasına, kamuoyunun kafasının (bilincinin) iyice karışmasına yol açarlar. Bu temelde iki nedenle ortaya çıkar; Binlerce kanal, gazete ve internet sayfaları ayakta kalmak için binlerce otomobil parçasını didik didik ederek kullanılacak malzeme yaratırlar, “bir iş yapmış olurlar”. Piyasanın gereğidir bu. Ya da bu tür ayrıntılar “belirli odaklar tarafından programlı bir biçimde üretilerek piyasaya sunulur”. Aynen, merdiven altı üretim gibi. Kimi uluslararası kuruluşlar, kimi siyasilerin danışmanları sadece bu merdiven altı üretimle uğraşırlar, bu sayede para alırlar. Argodan al haberi SIFIR SELAMET: Olsa da olur, olmasa da BOKLAVAT: Kötü şeyler B FİKS MÖNÜ Erken Köfte Ortadoğu Usulü Bataklık Sote ELEMAN Asgari ücrete razı, yasalarla ilgilenmeyen, gösteri yapmayan, az düşünen aşırı demokratlar aranıyor. ON NUMARA 01, 04, 24, 25, 32, 33, 35, 36, 37, 42, 43, 46, 49, 56, 59, 62, 64, 67, 69, 71, 75 ve 77 10 BİLEN: 255 bin 316’şar TL (1 kişi) 9 BİLEN: 2 bin 154’er TL 8 BİLEN: 132.65’er TL 7 BİLEN: 24.90’ar TL 6 BİLEN: 4.25’er TL HİÇBİR NUMARAYI DOĞRU TAHMİN EDEMEYEN: 2.85’er TL 25 AĞUSTOS 2015 SAYI: 32829 Türklerin sanatı, Almanların yaşamı... afta sonunu Almanya’da geçirdim. Kunstverein Rheinland Westfallen Düsseldorf’ta, “Türkler’in Sanatı” başlıklı bir sergimiz vardı. Küratörler HansJürgen Hafner ve Manuel Graf. Sergi çok farklı bir toparlamayı hedef almıştı. 19. yüzyılın ortalarına doğru fotoğrafın gelişinden, Osmanlı’nın sonları ve Atatürk döneminin resmi modernleşmesi üzerinden Türk çağdaş sanatının farklı dönemleri ile kritik virajlarına değinen bir sergi... Bu bağlamda, sonuçta Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki modernleşmeyi, ünlü Alman mimarlar üzerinden ele alıp ardından Adnan Çoker’in, benim, Erdağ Aksel’in, Fikret Atay’ın ve Haluk Akakçe’nin işlerine ulaşan zaman ötesi bir seyahat... Öte yandan, ilk yazılışından 31 yıl sonra 1984 San Francisco Manifestosu’nun ve yıllardır vurguladığım şekilde Batı’nın Doğu’ya karşı önyargıları konusundaki kültür emperyalizmi eleştirilerimin üst düzey bir Batı sanat kurumunda kabul görmesi, beni ayrıca çok mutlu etti; genç bir sanatçı olarak ortaya koyduğum o iddialı fikirlere karşı Batı’nın ukalalıklarının en azından bazı cephelerde sona erdiğini gösteriyordu adeta. Açılışa bini aşkın Alman sanatsever geldi. San Francisco Manifestosu, Batı müzesinde H İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına Orhan Erİnç İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörleri Murat Sabuncu Ayşe Yıldırım Başlangıç Yazıişleri Müdürleri Bülent Özdoğan Baydu Can Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu l Haber l Ekonomi: Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. Nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan Olcay Büyüktaş l Kültür Sanat: Evrim Altuğ l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir l Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül Ahmet Rasim İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Sok. No: 14 Çankaya 06550 Ankara Bulvarı 1352 S. 2/3 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Huzurlu ve eğlenen bir Almanya! luluk içinde yaşayan insanlar vardı ortada. Sokaklar mı? Gündüz sakin ve aşırı kalabalık değil, geceleri ise toplanma yerlerinde mutlu bir şekilde birbiriyle şakalaşan, gülen eğlenen, 24 saat sokaklarda doyasıya bira içen, öpüşen “kızlıerkekli” gruplar! “Olmaz böyle rezalet! Birileri AKP’ye derhal haber vermeli, Alamanyamızda sokaklarda böyle ‘çirkin’ görüntülere müdahale etmek için tez elden çevik kuvvet ve zabıtalar yollanmalı!” dedim beraber seyahat ettiğimiz asistanım Öykü Eras’a... Bizi havaalanına götüren taksici tabii ki Türk’tü! Fethi Kaçmaz, Diyarbakır’dan gelmiş, artık Alman olmuş. Eşi de “memleketlisi”... Bu çok hoşsohbet dostumuz, bize izlenimlerimizi teyit eden bir Almanya özeti çıkardı hemen: “Burada 72 milletten insan istediği gibi bir arada güzelce yaşar, kimse kimseye karışmaz, sağsol anlamını kaybetmiş, ülke çıkarı konu olunca, herkes bir araya gelir. Polis dediğin kafasına göre takılamaz, izni olmadan seni arayamaz, evine ekip gelirse de, polis merkezini arayıp rahatlıkla ‘bu ekibi gözüm tutmadı, bana yenisini yollayın’ diyebilirsin. Kimse kimseye bir tokat bile atamaz, 15.000 Avro ceza öder, burada cezalar caydırıcı ve işe yarıyor”. ro gibi, cehennem azabı gibi, fokur fokur her tarafı kaynayan ülkemize. Günün bayatlayan haberi “Vermiyeceğim görevi demiştim, işte vermedim, ne sanıyordunuz ya!” şeklinde özetlenen, malum evlere şenlik durumlardı. Buna bir de yeni bulvar tiyatrosu eki yapılmıştı pazar günü: Başbakan, partilerin reddine rağmen, kırmızı halılı bakan koltuğu ile kandırabileceği CHP ve MHP’lilere teklifler götüreceğini söylüyordu övünçle! Kürdistan böyle geliyor Pardon sevgili CHP, darbe varsa... İstanbul Ankara İzmir İmsak 04.41 04.30 04.57 NAMAZ VAKİTLERİ Güneş Öğle İkindi 06.16 13.1 3 16.56 06.02 12.58 16.40 06.27 13.21 17.01 Akşam 19.59 19.41 20.02 Yatsı 21.25 21.06 21.24 Otel odamda zapping yaparken gördüğüm en çarpıcı “gerçek”, kanalların, derdi olmayan bir ülkenin yaşam tarzını yansıttığıydı. Yemek tarifinden asilzadelerin konkurhipiklerine, komedilerden futbola geçerken hiç bombalara, rehin alınmış bir halka ve tehditlere rastlamadım. Kendi ritminde mut Bakanlıkla kandırmak! Sonra ne mi oldu? Uçağa bindik ülkemize döndük. Hani şu kızlıerkekli, alkollü her şeyin yasak, günah, ayıp olduğu sevgili ülkemize! Hani şu siyasi heyecan yaşamaktan yerimizde duramadığımız film gibi, kara mizah gibi, absürd tiyat Şimdi bu TV parodilerinin oynandığı ülkemizde, Kılıçdaroğlu haklı olarak “Ortada sivil bir darbe var” diyor. İyi de sevgili CHP’li yoldaşlarım, o dediğiniz varsa, Kİ VAR! o zaman sizce bu tepki dozunuz yeterli mi? Bakın 1984 yılında, Batı kültür sistemine toptan rest çeken Manifesto’yu yazıp korsan eylemle müzede dağıttığımda, cebinde 20 dolar olan ve vize süresi dolmuş, yabancı, genç bir ressamdım. Risklerim sonsuzdu. Sizlerin sıfatları, dokunulmazlıkları ve halktan aldıkları kapı gibi yetkileri var! Peki, bu uslu, yumuşak “Aaa, olur mu hiç böyle şey” tepkileriniz sizi tatmin ediyor mu? Yeri göğü inletip halk adına hakkınızı ne zaman arayacaksınız? Atatürk veya İnönü, benzer durumda şikâyet edip boyun eğerler miydi dersiniz? Sizin “müzeniz” parlamento. Ve orada haklarınızı milyonlarca seçmen adına aramanıza engel olmak isterlerse, miting için çıkacağınız sokaklar, caddeler, sizleri bekliyor. Şimdi değilse ne zaman? Siz yapmayacaksanız, kimden bekliyorsunuz bu eylemi? Merkel mi? O hâlâ sokaklarda. Bugün “Almanya’da (daha da!) iyi yaşamak” adına Duisburg’da Marxloh’da Türk ve diğer göçmenlerin arasına karışıyor. 2003’te Irak’ın işgali ile başlayan süreçte AKP hükümeti Kuzey Irak’ta Barzani yönetiminin ve Kürdistan’ın ilk ayağının oluşmasına ekonomik, siyasi ve askeri boyutları ile yardım ederek Barzani yönetimini ve Kürdistan’ın ilk ayağının oluşmasına katkı yaptı. Ekonomik, siyasi ve askeri boyutları ile yardım ederek Barzani yönetimini Bağdat’a karşı, ABD ve AB’den önce meşrulaştırdı. Kimse esas gidişi görmek istemedi. Kandil’in sürekli PKK’yi desteklemesinin yolunu açarak örgütün Türkiye’de güçlenmesinin altyapısını hazırladı. Arkasından birdenbire, Suriye’nin bölündüğünü temsil eden Esad’a karşı savaş açtı. Peşmergelerin Suriye Kürdistanı’nı oluşturmalarına, Barzani, PKK, Kandil ve PYD’nin bütünleşmesine ortam hazırladı. Açılım adı altında aslında, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Ankara’nın doğudan kopmasına, fiili başkaldırıların ve silahlı saldırıların gelişmesine ortam hazırladı. “Kabul etseniz de etmeseniz de düzen değişti” diyerek, özellikle de 2007’den başlayarak kendi değiştirdiği ve bugünkü kaos noktasına getirdiği yapıyı kabullenmiş oldu. “Bu düzeni ben getirdim ve artık bunu kabullenmek zorundasınız” dercesine. Doğuda ve diğer kritik yerlerde hükümetin, polisin ve askerin kontrolünden çıkmış bölgeler oluştu. İşin daha da kötüsü, bu gidişi önleyecek demokratik kurumlar ve mekanizmalar fiilen ortadan kaldırıldığı için “kaos ortamı, kendi otonom kuralları içinde çalışmaya başladı”. 2007’den beri kamuoyu, medya, siyasiler ana dişlileri, aktarma organlarını ve direksiyonu unutarak binlerce ayrıntıya daldılar. Herkes bir de baktı ki, Irak Kürdistanı çoktan kurulmuş Suriye Kürdistanı, Ankara’nın Esad’a açtığı savaş sonucu kurulma yoluna girmiş Doğuda devletin egemenliği tartışılır hale gelmiş; Iraklaşma ve Suriyeleşme yönünde çok tehlikeli sinyaller var. Ve şimdi neyi tartışıyoruz: Erdoğan’ın tek adamlığı nasıl dayatılarak sürdürülecek? Tam da Türkiye’de Iraklaşma eğilimleri ortaya çıkarken. Atı alan Üsküdar’ı geçmiş, Çamlıca’daki dev cami de hızla tamamlanıyor. Erdoğan’ın çelişkisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle