17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 Dünyanın parlayan yıldızı olarak anılan Çin’in yaldızları dökülmeye başladı. ‘Çin küresel ekonomiyi yavaşlama dalgasına sokacak’ endişesi piyasaları çökertti ünyanın ikinci büyük ekonomisi Çin’de yavaşlama problemi giderek büyürken, bunun bir virüs gibi yayılarak küresel ekonomiyi etkileyeceği endişeleri artıyor. Ülkede devalüasyon ve arka arkaya gelen zayıf veriler yatırımcıları korkuturken, artık daha görünür hale PELİN gelen depresyon ÜNKER kâbusunun nedenleri ve sonuçlarını New York Üniversitesi’nden Dr. Ümit Akçay ve İş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan ile konuştuk. EKONOMİ Çin işkencesi DOLAR AVRO FAİZ 2.9350 3.4020 11.25 2.5 kuruş 11.25 kuruş 0.17 puan EDİTÖR: ŞEHRİBAN KIRAÇ TASARIM: BAHADIR AKTAŞ BORSA CUMHURİYET ALTIN ALTIN 24 AYAR 71.342 731.13 12.55 lira 109.40 1.9 lira 2456 puan Salı 25 Ağustos 2015 Küresel krizr derinleşiyo ‘Ne oldu da?..’ ünkü televizyonların ana haberlerinde öne çıkan vurgulama.. “Bir gün önce ölenlerin cenazeleri kaldırılamadan yeni şehit haberleri geldi..” idi. Önceki günün, dünün sosyal medyasında öne çıkan tartışma ise, şehit Yüzbaşı Ali Alkan’ın cenazesinde, kardeşini toprağa veren Yarbay Mehmet Alkan’ın en küçük kardeşinin tabutunun başındaki isyan haykırışıydı.. “Düne kadar çözüm diyenler ne oldu da sonuna kadar savaş diyor..” CHP lideri Kılıçdaroğlu en son gelişmeler üzerinden sorgulamasında Erdoğan’ı “Kanın, kaosun, terörün sorumlusu kaçak sarayda..” diyerek adres gösterdi. Dayatma seçimle yüz yüze kalındığının altını çizerek sivil darbe ile karşı karşıya kalındığını anlattı. Başbakan’ın CHP’den kişilere seçim hükümetinde görev alma teklifi sunacağına ilişkin soruyu yanıtlarken de, böyle bir ahlaksız teklife karşı kapıların kapalı olduğunu söyledi. MHP’den de aynı soruya yönelik yanıt “Gayri ahlaki teklifi verenler Türkiye’yi kaotik ortama götürüyorlar. Kapılarımız kapalı..” çerçevesinde kaldı.. Bir yandan da seçim sonuçlarını ortadan kaldıran, Cumhurbaşkanı eliyle yeni seçimlere hızla atılan adımlara ilişkin saat saat yaşanan yeni gelişmelerin tek karar vericisi Cumhurbaşkanlığı cephesinden gelen açıklamalara dönersek.. “Barış sürecini PKK’nin yeniden daha güçlü silahlanma fırsatı olarak kullanması, ateşkesi bozarak, kan dökerek saldırıya geçmesi, ülke bütünlüğünü hedef almış özerklik ilanlarına seyirci kalınamayacağı..” vurgulamaları ile yetinilmiyor.. Seçmenin algı yönetimini hedef almış, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dayatmalarına mutlak biat edilmesi uğruna şehit ölümleri sayılarak, “Seçim sonuçlarının başkanlık sisteminin önünü açmaması, güçlü iktidar boşluğu yüzünden öldüler..” yalakalığına kadar varılabiliyor.. HHH “Tabutların siyasette önlenemez gücü” başlıklı köşe yazımın tarihine bir göz atma gereğini duydum.. Üstünden üç hafta geçmemiş.. ABD gibi güçlü bir ülkenin siyasetindeki tabutların etkisini anlatan bir belgeselin özetlenmesiydi; ABD siyasetinin Viyetnam sendromunun bedellerini çok ağır ödemesi sonrası, IrakAfganistan işgallerine geliş sürecinde paralı asker uygulamasına geçilmişti. Havadan bombardıman stratejisiyle, en az sayıda ABD’li asker kaybı ile iki ülkedeki işgaller gerçekleştirilmişti. Yerleştirilen askerlerin güvenliği için en ileri teknolojili güvenlik sağlanmıştı. Savaşın boyutları ile kıyaslanamayacak az sayıdaki tabutların geri dönüşlerinde toplu görüntüler engellenmiş, toplumsal tepki algılamasının dibe vurması sağlanmıştı.. Biri Vietnam döneminden kalmış, bir diğeri Irak’ta savaşmış iki müzisyen eşliğinde gerçekleştirilen seçim kampanyasında, sağ parti Cumhuriyetçilerin 13 adayı için yürütülen seçim kampanyası sonucunda 13 adaydan 9’una “savaş, tabutlar karşıtı” kampanya ile seçim kazandırılmıştı.. Cumhurbaşkanlığı’nın AKP adına yeni stratejileri üzerinde söz söylemek gibi bir niyetim bile yok.. Hani bu yolda atılan taktik adımlarla AKP yönetim organlarının, kurulan AKP Hükümeti’nin, Davutoğlu liderliğinin siyasetten güç ve iradeleri, en başından Cumhurbaşkanlığı otoritesine bağlandı ya.. Seçim öncesinden Erdoğan liderliğince Dolmabahçe açıklaması da yok sayılarak, barış sürecine sırtların dönülmesi yolunun önü açıldı ya.. Barış süreçlerinin hukuk devleti düzeni, demokrasiler içindeki yeri, yönteminde tek yol olan: “Meclis iradesinin yok sayılması, toplumsal uzlaşmalara kapalı tutulması, zıt algılamalara, hesaplara elverişli ucu açık..” defoları vardı ya.. 13 yıllık İktidarları, yeni sıcak savaş sürecinin tarafı olarak sorumlulukları, suçlarından arınabilirler mi? D la krize müdahale etti ve önce kurtarma, ardından da destekleme paketleriyle finansal sektörün borcunu toplumsallaştırdı. Ancak küresel finans sisteminin entegre yapısı nedeniyle kriz ABD ile sınırlı kalmadı. İkinci aşama krizin Avrupa’ya sirayet etmesiyle yaşandı. Firmalardan devletlerin iflasları aşamasına geçildi. Avrupa bu krizden hâlâ çıkamamışken üçüncü aşamaya geçtik. O da krizin derinleşmesi. Bu aşamada artık krizin dünyaya yayılması tamamlandı. Çin gibi üretim üslerinde durgunlaşma daha belirgin hale geldi.” Gelecek dönemde ABD Merkez Bankası (Fed) ve diğer büyük merkez bankalarının 2008’den beri uyguladığı kredi genişlemesi ile ileriye ötelenen krizin derinleşebileceğini belirten Akçay şöyle devam etti: “Kredi genişlemesiyle yüzdürülmeye çalışılan küresel ekonominin karaya oturması gündeme gelebilir. Başta Fed, büyük merkez bankalarının bu sefer gelen dalgayı engellemek için kullanabilecekleri bir faiz silahı yok. Üretken yatırımlar tahrip olacak. Bu durgunluğun daha da yayılması anlamına gelebilir. Süreç 1994 Asya Krizi gibi bir bölgeyle sınırlı kalmayacak. Asya piyasaları 1994 krizinden sonra küresel finansal mimariye dahil edildi. Bu nedenle sistemin bir yerinde çıkan sorun hızla diğer noktalara yayılacak. D 1994’ten daha kötü Krizin son aşaması Ümit Akçay, içinden geçtiğimiz dönemi 2008’de başlayan küresel ekonomik krizin üçüncü evresi olarak tanımlamak gerektiğine dikkat çekiyor. Akçay, Çin’de yaşananları şöyle tanımlıyor: “2008’de Lehman Brothers’ın iflası sonrası krizin ilk aşaması başladı. Bu süreçte ABD hız Belkıs Alpergun Tahsilatlar zora girdi T in’in tetiklediği küresel yavaşlama korkusu şimdiden emtia fiyatlarında düşüşe neden olurken, dünya borsalarını da dibe çekti. Asya’dan Avrupa’ya, ABD’den Türkiye’nin de aralarında olduğu gelişen ülkelere kadar dünyanın dört bir yanında borsalar rekor kayıplar verdi. Petrol fiyatları yüzde 4’ün üzerinde düştü. Piyasalarda büyük çöküş Ç ABD’de sert düşüş da kayıplar gün içinde yüzde 6’yı aştı. Küresel finansal krizin en ağır döneminin yaşandığı Ekim 2008’den bu yana en sert düşüş yaşandı. Türkiye’de hisse senetleri çakıldı ürkiye’deki kayıplar dış finansman açığı ve siyasi belirsizliklerin etkisiyle ağır oldu. Küresel hisse piyasalarının keskin gerilemesine paralel olarak Borsa İstanbul da kayıplarını gün içinde yüzde 5’in üzerine taşıdı. Gün içinde 69 bin 797 puana kadar gerileyen BIST100 2014 Mart sonu seviyelerine geriledi. ABD borsaları öncülüğündeki toparlanmanın desteğiyle Avrupa borsalarıyla beraber kayıplarının bir kısmını telafi eden endeks yüzde 3.33 kayıpla 71 bin 342 puandan kapandı. Geçen hafta 2.92 civarında tamamlayan dolar/TL ise gün içinde 2.98’i aştı. İki yıllık gösterge faiz yüzde 11’i geçti. T AKP farkında değil Türkiye’de ekonomi yönetiminin özellikle Ekonomi Bakanı’nın yaptığı açıklamalara dikkat çeken Akçay, “Gelen bu dalganın büyüklüğünün ve ciddiyetinin kavrandığından emin olamıyorum. İthalatta vergi indirimleri, kredi kartı sınırlamalarının gevşetilmesinin gündeme gelmesi gibi tali adımlar atıldı ancak bu önlemlerin gelen dalgayı karşılaması mümkün değil” dedi. Tarihi kayıplar Çin’de borsalar yüzde 9’a yakın düşüş kaydederken bu, 2007 yılındaki finansal krizden bu yana en keskin düşüş oldu. Haziran ayında yılbaşına kıyasla yüzde 50 artıda olan endeksler yılbaşı seviyelerine geriledi. Asya borsaları Çin borsalarında üç aydır devam eden düşüşün kontrolden çıkacağı kaygılarıyla üç yılın dibine indi. Avrupa borsaların icari alacak sigortasında önde gelen Fransız Coface şirketinin Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Belkıs Alpergun, artan siyasi belirsizlikle kurda ani ortaya çıkan dalgalanmaların şirketlerin alacak tahsilatlarını zorlaştırdığını söyledi. Reuters’ın sorularını yanıtlayan Alpergun, alacak tahsilatında artan sorunların kur hareketi açısından 1725 Aralık 2013’te yaşanan siyasi gerilim dönemine benzediğini belirterek, eylülden sonra ödeme problemlerinde daha fazla artış beklediğini belirtti. Alpergun, “Merkez Bankası belirgin hareket etmiyor. Alınması gereken önlemler 2013 Aralık’tan sonra alınan önlemlerden farklı olmamalı. Türkiye için çok önemli iki yılı kaybetmiş durumdayız” dedi. l Ekonomi Servisi Avrupa’nın 300 büyük şirketini izleyen FTSEurofirst 300, yüzde 5.44 gerilerken, endeksteki şirketlerin piyasa değerindeki kayıp 400 milyar Avro’yu geçti. ABD borsaları da keskin düşüşle açıldı. Açılışta Dow Jones yüzde 3.25, Standard&Poor’s 500 Endeksi yüzde 3.43, Nasdaq da yüzde 8.32 çakıldı. Güvenli liman olarak görülen ABD ve Alman devlet tahvili faizleri geriledi, yen ve Avro ise dolar karşısında keskin değer kazandı. Merrill Lynch’in raporuna göre geçen hafta küresel hisse senedi fonlarından 8.3 milyar dolar kaçtı. Dolar 6 kuruş arttı Gelişen ülkeler zaten krizde ş Yatırım Uluslararası Piyasalar Müdürü Şant Manukyan ise Çin’deki problemlerin sadece borsayla sınırlı olmadığını, ülkede çok birikmiş ciddi bir problem olduğunu söyledi. Manukyan şu değerlendirmeyi yaptı: “Çin’in önceki büyüme oranları sürdürülemezdi. Devalüasyonlar ve biraz daha kötüleşen verilerle piyasa bunu net görmeye başladı. Çin merkez bankasının adım atsa da bu ger İ çeği değiştirmeyecek. Çin bundan önceki 10 yıllık büyüme modelini değiştirecek. Bunu değiştirirken de büyüme hızı yüzde 3’lere 4’lere gerileyecek. Hemen gerilemesiyle zamana yayılmış bir gerileme arasında bir seçim yapabiliriz ama gerilememesi gibi bir alternatifi yok. Ama yuanın ayarını kaybederlerse dünya açısından çok tehlikeli bir hadise olur. Deflasyon ihraç etmeye başlarlar. Zaten göreceğimiz gibi “alçaklık çukurunun” en dibindedir. İkincisi, “Öleceksek bir kere ölelim ama adam gibi ölelim” saptaması; bu, devletin yanında olanların, Diyanet hutbesinde vurgulandığı gibi canlarını bir şey, ya da birileri için feda etmeye hazır olmasını gerektiren bir kamplaşmadır. Bana, Cumhurbaşkanı aklında var olan “yeni fiili rejimin” parametrelerine göre konuşuyor gibi geliyor. Korkutucu olan şu ki, bu hiçbir karşıtlığı, eleştirel düşünceyi, hatta sıradan bir muhalefeti bir kabul etmeyen, “dışarısı” olmayan bir rejimdir. Bu, “Aldıkları oyları teröre alan açmak için kullananlar, bunun hesabını millete de adalete de vereceklerdir” uyarısının da gösterdiği gibi, bu kamplaşmanın dışında kalmaya çalışanları, kriterlerine ordaki üretici enflasyonu 4244 aydır çok ekside. Çok daha sert bir deflasyon dalgası getirmiş olur. Fed, eylülde faiz artıracak. Amerika faiz artırmadan bir krize girmeyecek. Zaten şu anda gelişen piyasalarda bir kriz var. Küresel ticarette son 10 yılların en düşük büyümesi bekleniyor. Gelişen piyasalardan gelen bir ekonomik kriz var. Amerika bir, bir buçuk sene daha kendisini kurtaracak.” uymayanları cezalandırmayı amaçlayan bir rejimdir. siyasal İslamın entelektüellerinin sık sık dillendirdiği “bu ülkenin entelektüellerinin bir Erdoğan saplantısı var” yakınmalarıyla birlikte düşündüğümüzde), iki sonuç çıkarabiliriz. Birincisi, siyasal İslamın entelektüellerinin, ya da rejime biat etmiş sofistlerin (bilgisini egemenlerin hizmetine verenlerin) dışında kalan tüm entelektüeller ve “simgesel üretim” suçlu sandalyesinde oturmaktadır. Öyle ki, güvenlik güçlerinin uygulamalarına yönelik eleştiriler “saldırı” olarak algılanmakta, eleştirenler “alçaklık çukurunun en dibine” gönderilmektedir. Günümüz Ortadoğu’sunu düşününce, burada onları hapis, dayak, suikast, boğazlanma gibi olasılıkların beklediği de aşikârdır. Böyle bir perspektif, “tüm gemileri yakan” bir öfke, kin, erken seçimlerden projesine uygun bir sonuç çıkmazsa, buna nasıl katlanabilir? Uygun bir sonuç çıkarmak için neler yapabilir? Korkmakta haksız mıyım?.. umhurbaşkanı Erdoğan’ın geçen hafta muhtarlarla yaptığı toplantıdaki söylevini dinlerken, gerçekten çok korktum. Cumhurbaşkanı’nın, stratejik, karmaşık, bir o kadar da korkutucu konuşması, bir yakın okumayı hak ediyordu. Bu köşenin sunduğu yer, bu okumanın hakkını vermeye pek uygun değil, ama yine de kimi önemli noktaları vurgulamak yararlı olabilir. C ‘Alçaklık çukurunun’ dibindekiler Kâbus gibi... ‘O’, ‘onlar’, ‘sen’ Cumhurbaşkanı konuşmasında, retorik sanatında totaliter rejimlere, savaş durumlarına has bir tarzı kullanıyor. Konuşma, dinleyicilere Türkiye toplumunu, birbirinden kesin sınırlarla ayrılmış iki kamptan oluşan, çoktan bölünmüş bir bütünlük olarak sunuyor. Bir tarafta devlet var. Karşı tarafta da “teröristlerle”, kim olduğu tanımlanmadan bırakılan “onlar”, “bunlar”, “sen” ya da birtakım işlerin, adı verilmeyen sorumluları var. Böylece Cumhurbaşkanı, duruma göre, içine istediğini, düşman “öteki” tanımlamasıyla koyabileceği bir “boş gösterge”, potansiyel anlam alanı yaratıyor. Cumhurbaşkanı’nın “Bir tercih var, ben devletimin yanındayım veya terör örgütünün yanındayım. Öleceksek bir kere ölelim ama adam gibi ölelim” sözlerinden devlet ve karşısındaki kamp arasında, hiç boş alan kalmadığını öğreniyoruz. Cumhurbaşkanı’nın tasavvurundaki devlet, hiçbir eleştirel “dışarısı” bırakmayacak biçimde toplumu kavramaktadır. Bu kapsamanın dışında kalanlar ise teröristtir. Hatta az sonra Cumhurbaşkanı’na göre bu kamplaşmayı, hatta bu kamplaşmayı tanımlayan mantığı reddeden, bunun yerine “silahlar sussun”, “barış” sloganlarıyla diyalog isteyenler ise “vatanın sırtına hançer saplamaktadırlar”. Konuşmada “bunlar” bu kez biraz daha bellidir: “Sözde aydın güruhu, köşe yazarları, yaşanan her ölümün, dökülen her gözyaşının sorumluluğuna ortaktır. Bunlar ihanet içindedir. O köşe yazarlarına söylüyorum. Sizin kariyeriniz, sizin kalemlerinizden akan mürekkep kandır”, “Güvenlik güçlerine saldıranların yeri alçaklık çukurunun en dibidir”. Cumhuriyet gazetesinin adının açıkça anılarak, hedef gösterilmesiyse, özel bir tutuma, hatta nefrete işaret etmektedir. Cumhurbaşkanı’nın bu ifadelerinden, (bu ifadeleri Kısa Kısa... l Hacı Ömer Sabancı’nın yüzde 57 oranında iştirak ettiği Yünsa’da Sabancı ailesinin kızlarından Sakıp Sabancı’nın kızı Dilek Sabancı ile Erol Sabancı’nın kızı Çiğdem Sabancı ellerindeki Yünsa hisselerini borsada satacaklarını duyurdu. lın aynı ayına göre yüzde 13.5 artışla 96 bin 589 adet oldu. Ancak satışlar Şubat 2015’ten bu yana en düşük seviyede gerçekleşti. Şubattan bu yana 100 binin üzerinde gerçekleşen satışlar, en son haziran ayında 110 bin 657 olarak açıklanmıştı. l Temmuzda konut satışları bir önceki yı l Akbank ile Çin İhracat Sigorta Kurumu Sinosure, Çin şirketlerinin Türkiye’de yapacakları yatırımların desteklenmesini öngören işbirliği anlaşması imzaladı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle