21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 1 Ağustos 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN 6 Kadınlardan barış çığlığı 14 ayrı kentte bugün bir araya gelecek kadınlar #BarışaİhtiyacımVar diyecek arış İçin Kadın Girişimi’nin (BİKG) çağrısıyla bugün 14 ayrı kentte bir araya gelecek olan kadınlar, “Savaş erkeklikle yürüyor. Kadınların güçlenmelerinin, direnmelerinin, hayatlarını savunmalarının önüne duvar örüyor, silahlar sussun, barış konuşsun” diyerek eylemler düzenleyecek. Slogansız, bayraksız, flamasız, yalnızca tek pankartla ve olanca sesleriyle Türkiye “Kadınlar olarak, savaşa dur diyoruz” sloganı ile inleyecek. Kadınlar tava, zil, tef, tencere, darbuka, düdük, davul ile Türkiye’nin bir çok ilinde B 17.00’de toplanmaya başlayacak. İstanbul için çağrı Taksim Galatasaray Lisesi önünde. Belirlenen yerlere gelemeyen tüm kadınlardan da bulundukları yerlerde savaşa karşı ses çıkarmaya, sözlerini, fotoğraflarını #BarışaİhtiyacımVar etiketiyle sosyal medyada paylaşmaya çağrılıyor. BİKG’nin çağrı metninde şu satırlar yer alıyor: “Sokağa tedirginlikle çıkıyoruz. Dağa köye bombalamalar, onlarca ölüm, polis ve asker ölümleri, acılı aileler, barışın sesini yükselteceğimiz yürüyüşlerimize yasaklar, operasyonlarda ölümler, haber alma sitelerine, sosyal medyaya kısıtlamalar, cenazelerimize saldırılar, her yerde gaz bombaları, her yerde pompalı tüfekleriyle özel tim ve yanmakta olan Lice... Bir haftada binden fazla insan göz altında. Bu gözaltıların azı IŞİD’i hedef alırken, bir yandan bizler ‘IŞİD bombası patlayabilir’ tedirginliği altında yaşamaya, toplu taşıma kullanmaktan korkmaya mahkum edildik. Biz kadınlar, savaşın göç, yoksulluk, tecavüzler, ölümler, yas ve acı demek olduğunu çok iyi biliyor; barışı hiç bir iktidar hırsına feda etmeyeceğimizi göstermek için sokaklara çıkıyoruz.” l İSTANBUL / Cumhuriyet Rodinson’un Muhammed’i (2) ransız düşünür Maxim Rodinson’un kitabı üzerine birkaç hafta önce bu köşede yayımladığım yazının bana yansıyan olumlu/olumsuzyankıları tahmin ettiğimden daha az oldu. İnsanlık tarihini, özellikle de bizim kendi tarihimizi, dünümüzü, bu günümüzü bunca etkilemiş ve etkilemekte olan bir kişilik hakkında düşünme gereği duymuyor muyuz? HHH Maxim Rodinson’un kitabının arkasındaki boş birkaç sayfa ve arka kapak içi, aldığım notlarla dolmuş... Bu ikinci yazıda, İslam peygamberinin kişilik özellikleriyle ilgili olanları sıralamak istiyorum. Abdullah oğlu Muhammed’in daha çocukluk çağında “gerekli şartlar sunulduğu takdirde, bir mistiğin oluşmasına tam elverişli bir mizaca sahip” olduğunu ileri süren Rodinson, sonraki süreçlerde “hayali” ya da “zihni” “iç veya dış görme ve işitme haline gelme” olgusunu da bu mizaç özelliğiyle açıklama eğilimindedir… Ayrıntıya girmeden özetlenecek olursa, bu “özel” çocuğun sonraki süreçlerde belirginleşecek olan kişilik özellikleri, aynı kitaptan sözcüklerle şöyle sıralanabilir: “Zekâ, olgunluk, özgüven, denge, sükunet, ölçü, tatlı dillilik, sevimlilik” vb... Rodinson, kitabının birçok yerinde, Medine İslam Devleti’nin kuruluş süreçlerinde, bu devletin kurucusu İslam peygamberinin özellikle savaşlar sırasında kendini gösteren siyasetçi ve komutan özelliklerini de şöyle özetliyor: “Sabır, öfkesine hâkim olmak, sezgi, kurnazlık, vazgeçmeden geri adım atmayı bilmek, zamanını beklemek” vb… Kendisinin de yara aldığı Uhud Savaşı sonrasında “gelen” “Ali İmran” suresinin giriş bölümü, mücadeledeki insanı şiirsel çarpıcılıktaki sözlerle yüreklendiriyor: “Gevşekliğe ve kedere düşmeyin. Eğer inanmışsanız mutlaka üstünsünüz. Siz yaralandıysanız o kavim de sizin gibi yaralanmıştır…” HHH Kitapta kuşkusuz, doğruluğu, gerçekliği tartışılabilecek olaylar, yorumlar ve o dönemin koşullarında bile haklılığı kolayca kabul edilemeyecek olgular var. Kendisini eleştiren şair Ka’b ibnEşref’i katlettirmesi, “zehir F Darbe adlı filmle sinema endüstrisi, istihbarat örgütünün halkla ilişkiler aracına dönüşüyor dı “Darbe”... Bu bir “film”... Aslında MIT merkezli “halkla ilişkiler” çalışması ya da “bir dönemin MİT ağzından belgeseli” diyebileceğimiz görsel propaganda. Niye böyle söylüyorum? İki sebepten. Birincisi fil Murat min sonundaki “teşekSabuncu kür kısmı”... “MİT Müsteşarı Hakan Fidan’a, Basın Müşaviri Nuh Yılmaz’a teşekkür ederiz” diye akıyor jenerik... İkincisi filmin yapımcısı isim; Avni Özgürel. Devletle ilişkisi “yakın olduğu” bilinen gazeteci. T24’ten Hazal Özvarış’ın sorularına “ajan değilim, olsam söylerdim” diyen isim. Aynı söyleşide “pek çok gazetecinin istihbarat tarafından nasıl kullanıldığından”, bunun karşı Filmin jeneriğinde Hakan Fidan’a teşekkür ediliyor. lığında “35 bin lira aylık” aldıkları bilgisine de sahip olduğunu an ediyor. Buna şahit olan komutan cemaatçilere verecekken” çantalatıyor. Ya “istihbarat devşirilen akan kanın durması için çalışıyor. yı kapkaççılara kaptırıyor. İnsagazetecileri nasıl kullanıyor?”... Hakan Fidan’ın helikopterle nın içinden “örgüte gel” diye bağıÖzgürel yanıtlıyor: İmralı’ya gidişi, orada Abdullah rası geliyor. “Köpürtün” deniyor, o kadar. Kö Öcalan ile görüşmesi de gösterilArdından “Oslo görüşmelerinin” tü resimler, dehşet tabloları, kamiş. Gözü taranarak giriyor Fidan, sızdırılması, Fidan’ın “ifadeye çağra haber... İnsanların moralini boÖcalan’ın yanına ve ilk şunu durılması”, Erdoğan’ın ameliyatının zuyorsun. “İşte Yeni Türkiye” baş yuyor: Hoş geldin müsteşar. ertelenmesi, “0002 plakalı makam lığı altında bir fotoğraf, nasıl denk İlginç bir detay. Filmde iki kişi aracını” Fidan’a tahsisi... gelmişse Beyoğlu’nda tüm kadınlar nin yüzü gösterilmiyor. Biri ÖcaBu kısımda “derin bilgilebaşörtülü, tüm adamlar da sakallı. lan diğeri Tayyip Erdoğan. Saderin” olduğu iki sahne var. Fidan İstesen bir araya getiremezsin. ce sesleri var, bir sahnede de Öca tüm MİT birimlerine “tesisleriDönelim tekrar filme. Öncelikle lan arkadan helikopteri beklerken mize gireni vurun” talimatı veribir hakkın teslimi. 7 Şubat krizigörülüyor. yor. Bir de Oslo sızdığında Murat ni merkez alan bir önceki KOZ filBu arada “cemaatçi polisler”in Karayılan’ın MİT’e ulaşarak “biz minin amatörlüğünde değil karşı ele geçirdiği ifade edilen terörsızdırmadık” diye haber verdiği mızdaki. Oyunculuklardan metne le mücadele şubesi polisleri, anlatılıyor. (Karayılan bunu gaze“ikna edici”. Fidan’ın değil, aslında Erdoğan’ın tecilere “Oslo’yu cemaat sızdırdı” Ağabeykardeş, biri asker biri peşinde. Uluslararası örgütlerle iş diye anlatmıştı.) Filmde bir diğer PKK’li aynı çatışmada karşı karşı birliği yapıp ErdoğanFidan görüş ilginç nokta Mezopotamya Kültür ya geliyor. Asker olan PKK’li olamesini dinliyorlar, ancak “yabancı Merkezi’nin (Kürtlerin kültürel ve nı öldürüyor, ardından intihar örgüt o dinlemeyi bir cafe’de tam sanatsal anlamdaki önemli buluş MİT’in film çalışması A ma noktalarından biri) bir yöneticisinin MİT ajanı olduğuna dair sahne. Filmde Fidan; kurufasulyeye kaşık sallayan, suyuna ekmek banan, fakir çocukları okutan bir halk adamı olarak da gösteriliyor. Tabii burada akla gelen bir diğer soru. Fidan’ı yeniden “öne çıkarmanınparlatmanın” sebebi ne? Bitirirken iki önemli not. Bu film bir “devam”ı hak ediyor. Hakan Fidan’ın Erdoğan ile fikir birliğine varmadan “yoruldum” diyerek teşkilattan ayrılması. Milletvekili adayı olup, Erdoğan ile görüşerek tekrar örgüte dönmesi. Ayrılış sebebi olarak “barış konusunda” Erdoğan ile ayrı düştüğü yolundaki iddialar. Dolmabahçe mutabakatından dönüş süreci ve geçici hükümetin bugünlerde günlerdir süren Kuzey Irak bombalaması sırasında kendisinin ne yaptığı? Ve tabii “cemaat bu kadar güçlü ve yayılmış ise” istihbarat örgütünün bundan nasıl haberdar olmadığı... İkinci not ilgilisine. İstihbarat örgütleri sadece medyayı değil sinema endüstrisini de propaganda için kullanır. Bunu en iyi ABD’de CIA yapar. CIA’nın basın kuruluşlarıyla yakın işbirliği sayesinde “bazı istihbarat başarısızlık hikâyeleri”nin “istihbarat faaliyeti başarısı” hikâyesine dönüştüğü örnekler vardır. Meraklısı Julie lévesque’un globalresearch.ca’da yazdığı metni (Türkçesi tasep.org) okuyabilir. Darbe filmi Türkiye’de istihbarat örgütünün film endüstrisini belki ilk kez bu çapta kullanması acısından tarihe not düşecektir. li sözlere ve alaylara hiç tahammülü olmaması” ve belki hepsinden daha zalimce olarak Medine çarşısında kazdırdığı büyük çukurlar önünde, tehdit olarak gördüğü Beni Kureyze kabilesinden yüzlerce Yahudiyi, teslim oldukları halde bağışlamayıp kellelerini kestirmesi gibi… HHH “İslamiyet ve Kapitalizm” adlı sonradan anımsadığım bir başka önemli kitabın da yazarı Maxim Rodinson’un Hazreti Muhammed’i konusunda yazmayı şimdilik burada bırakıyorum. Belki daha sonra, bir başka yazıda, zamanlar ve olaylar değiştikçe Kuran dilindeki (üslubundaki) değişmeleri konu alan bir başka yazı tasarlayabilirim… Bu iki yazıda söylediklerimin ana fikrini ise şöyle özetleyebilirim: İslamın kutsal kitabını bir Tanrı kelamı ya da bir ortaçağ Arap devlet ve toplum ideolojisinin kitabı olarak görüp okuyabilirsiniz… Bu bir başka konudur ve sonsuzca tartışılır… Rodinson’un Muhammed’inden yola koyularak benim üzerinde durmak istediğim ise, ister Hazreti Muhammed, ister Abdullah oğlu Muhammed olarak kabul edilsin, söz konusu kişinin bütün insanlık tarihinin, üzerinde en önemle durulması gereken kişiliklerinden biri olduğu gerçeğidir. İnanmayanlar, bu konuda hiç kafa yormama, yordukları ölçüde de küçümseme, yok sayma eğilimindedir. İnananlar ise “Tanrı’nın elçisi”nin kişiliği üzerinde fikir yürütmeyi zaten gereksiz ve ileri gidildiğinde de günah sayarlar. Bunlardan ilki, böylece, bir küçük kabilenin yoksul ve öksüz büyümüş bir üyesiyken önce bir şehir devletinin kurucusu, ardından da dünya ölçeğinde devlet kuruluşlarının esinleyicisi olan kişinin bir insan, bir siyaset ve devlet adamı olarak yeteneklerini görmezden gelmiş olmakta, öteki yaklaşım da bu yetenekleri ve başarıyı daha büyük bir kutsal güce bağlayarak onları bir bakıma gerçek ötesi, insan üstü bir alana taşımaktadır… Kuran’ı bir cellat el kitabı olarak kullanan katil sürüleriyle onu siyaset kürsülerinden sallayarak İslama ve peygamberine en büyük kötülüğü yapmakta olanlar ise bu yazının konusu dışında ve aslında aynı kişilerdir… LİYE İKİ CHP’ ZLEKE E DAHA F Yüksekdağ’a da soruşturma iyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş hakkında soruşturma başlatmasının ardından Şanlıurfa Cumhuriyet Başsavcılığı’nın da HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ hakkında 19 Temmuz’daki “Sırtımızı YPJ’ye, YPG’ye ve PYD’ye yaslıyoruz” sözlerinden dolayı soruşturma başlattığı bildirildi. Yüksekdağ, “Ben söylediğim sözlerimin arkasındayım. Geçici ve meşru olmayan bir hükümet döneminde alınıyor bu karar. Bu nedenle hükümsüzdür” diye konuştu. l Yurt Haberleri D Demirtaş: İktidarları için gençleri ölüme yolluyorlar Demirtaş’tan suç duyurusu DP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu hakkında yargı görevini yapanları etkiledikleri gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda Erdoğan ve Davutoğlu’nun HDP’nin eş başkanları başta olmak üzere HDP milletvekilleri ve parti yöneticilerine yönelik söylemlerinin bizzat yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığını etkilediği ifade edildi. l ANKARA / Cumhuriyet H DP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, ülkenin savaşa sürüklenmek istendiğini belirterek “Sen kimin evladını, kendi iktidarın için ölüme gönderiyorsun? Bak yoksulun evladı bayraklara sarılıp geliyor. Hanginiz evladınızı feda ediyorsunuz? Biz size savaş yaptırmayacağız” dedi. Demirtaş, Beyoğlu’nda basın mensuplarına açıklamalarda bulundu. Başbakan Davutoğlu’nun son operasyonlara “Huzur ve Demokrasi” adını verdiğinin anımsatılması üzerine Demirtaş, “Tam 5 gündür, 50 derece sıcağın altında sınır kapısında, 13 YPG’linin cenazesi sizin emriniz ve talimatıyla bekletiliyor. Bu mudur sizin huzur operasyonlarınız?” dedi. Ortada bir vatan savunması olmadığını söyleyen Demirtaş şöyle devam etti: “Saray savunmasıdır, iktidar savunmasıdır bu. Sen kimin evladını, kendi iktidarın için ölüme gönderiyorsun? Efendim, ‘biz evlatlarımızı gerekirse feda ederiz’. Edin bakalım evlatlarınızı, hepsi çürük raporu almışlar. Hepsinin evinde para sayma makineleri. Ülkeyi paldır küldür savaşa sokamazsınız. Seçim kaybettiniz. Bu millet, bu devlet, bu toplum sizin malınız değil” l Ha H ‘Hanginiz evladınızı feda ediyorsunuz’ Halk konuşursa silahlar susar emirtaş, silahların susması çağrısı yaparak, “Halk sesini güçlü bir şekilde çıkarırsa, Kandil’dekiler de halkın bu sesine kulak vermek zorunda kalırlar. Silahlar konuştu diye siviller susarsa her yerde şiddetin hâkim olmasının önünü açarız” dedi. Demirtaş, koalisyon kurulamıyorsa erken seçime çatışmasızlık koşullarında gidilmesi gerektiğini belirterek, “Seçime kilitlenmekten çok barışa kilitlenmek zorundayız” dedi. Doğu ve Güneydoğu illerinden gelen esnaf ve sanatkârlar odalarının başkanlarıyla TBMM’de bir araya gelen Demirtaş’ın açıklamaları özetle şöyle: Araç yakma durmalı: Araç yakma, işyeri yakma haberleri alıyoruz. Bunların hiçbirini doğru bulmadığımızı belirtmek istiyoruz. Yakılanlar bizim araçlarımızdır. Bunun derhal mazaretsiz bir şekilde durdurulması lazım. Çıkışın yolu konuşmak: Bu durumdan çıkışın tek ve biricik yolu müzakeredir, konuşmaktır. Konuşmak erdemdir, onurlu bir tutumdur. Küçültücü değildir. Kılıçdaroğlu’yla haftaya: Önümüzdeki hafta Kılıçdaroğlu ile bir araya geleceğiz. l ANKARA Erdoğdu’ya ‘Gökçek’, Tekin’e ‘maganda’ fezlekesi 7 D Haziran seçimlerinin ler TBMM’ye ulaştı. Erdoğardından TBMM’nin du, “Ben dokunulmazlığıaçılmasıyla birlikte mın kaldırılmasını istiyoMeclis’e vekiller hakkınrum. Dava açılsın. Benim daki fezlekeler birbiri ardıtüm suçlamamalarım belna yağmaya başladı. CHP geli” dedi. Milletvekili Aykut Erdoğdu Tekin hakkındaki fezhakkında Ankara Büyük Gürsel Tekin leke ise Savcı Mehmet şehir Belediye Başkanı MeDemir’in açtığı “hakaret” lih Gökçek hakkında rüşdavası nedeniyle hazırlanvet iddiaları ve bunlarla ildı. Savcı Mehmet Demir, gili olarak yayımladığı belCHP Genel Başkanı Kemal geler nedeniyle CHP Genel Kılıçdaroğlu’nu geçen yıl Sekreteri Gürsel Tekin’e ifadeye çağırmıştı. CHP’li ise bir savcı hakkında Tekin de Savcı Demir’i eleş“savcı mısın, maganda mı Aykut Erdoğdu tirmiş, “savcı mısın, masın” dediği gerekçesiyle fezganda mı?” mesajını payleke hazırlandı. Hem Erdoğdu’nun laşmıştı. Savcı Demir de, Gürsel hem de Tekin’in hakkındaki soTekin’e bu nedenle “hakaret davaruşturmalar konusundaki fezleke sı” açmıştı. Arınç durmuyor: ‘Cav cav konuşan kadın’ eclis olağanüstü toplantısında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın kürsüde konuşurken HDP Milletvekili Nursel Aydoğan’a dönerek “Bir kadın olarak sus” diye bağırmasının ardından gelen tepkiler üzerine kendisini savunurken “ayrımcı” üslubunu sürdürdü. Ankara Alemdağ Mahallesi’nde yaptırılan Diriliş Camisi’nin açılış törenine katılan Arınç, “Cav cav cav konuşan bir kadına da ‘Artık sus hanımefendi’ demeyi neredeyse bana bir suç olarak gördüler” diyerek kadın karşıtı söylemlerine bir yenisini daha ekledi. M 25 ‘akil’ insan bugün İstanbul’da toplanıyor kil İnsanlar Heyeti’nden bir grup, Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ali Bayramoğlu, sinema sanatçısı Kadir İnanır ve İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan’ın çağrısıyla bugün İstanbul’da toplanacak. Bilgi veren Ali Bayramoğlu, “O kadar sert bir dönem geçiriyoruz, o kadar çok insan ölüyor, savaş ve çatışma var ki acaba bir değerlendirme yapabilir miyiz, bir katkımız olur mu diye bir istişare yapacağız, kendi aramızda” dedi. “Niye sesiniz çıkmıyor” taleplerinin olduğunu belirten Bayramoğlu, “Onu da dikkate alıyoruz. Bakalım sesimiz çıkar mı” dedi. A Sizinki çürük raporu aldı Selahattin Demirtaş C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle