11 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 9 Temmuz 2015 haber 12 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ŞÜKRAN İŞCAN Dündar’a basın özgürlüğü ödülü Erken seçim değil ‘tekrar’ seçim evlet Bahçeli, AKPMHP koalisyonunun yolunu hemen hemen kapattı. Böylece önümüzdeki seçenekler ikiye indi: Ya AKPCHP koalisyonu kurulacak ki bu da epey zayıf bir olasılık ya da erken seçim... Erken seçim bizim dil alışkanlığı ile kullandığımız bir terim. Aslını kaçak Saray’da ikamet eden zat söylemiş: Tekrar seçim. Bence doğru söylemiş. Erken seçim, koalisyon ya da azınlık hükümetleri ile işler yürümeyince başvurulan ya da kıl payı çoğunlukla işbaşında olan hükümetlerin kıl payını büyütmek için başvurdukları bir çare. Oysa 7 Haziran seçimlerinin daha kırkı çıkmadı. O yüzden bir seçime gidilecekse ona erken değil tekrar seçim demek sahiden daha isabetli. Öyleyse bundan böyle doğrusunu, yani tekrar seçim terimini kullanarak yazıya devam edelim. HHH Görünen o ki bir koalisyon olasılığının önünü tıkayan sadece Devlet Bahçeli değil. O, olasılıklardan birini önledi. Ancak koalisyon yerine tekrar seçime gidilmesinin ağırlık kazanmasında “Kaçak Saray”lıktan “Kaçak Külliye”liğe terfi eden görgüsüzlük anıtında oturan Tayyip Erdoğan’ın payı epey büyük(müş). Ankara gazetecilerinin yalancısıyım. Davutoğlu ve ekibi bir koalisyon arayışında iken Tayyip Erdoğan parti içindeki gücünü tekrar seçime yönlendirmiş ve başarmış. Erdoğan’ın jöleli ve jölesiz sadık adamları “tekrar seçim”in tarihini bile şimdiden ilan ettiler: 22 Kasım 2015 Pazar günü. Demokrasinin gelenekleştiği, demokrasi kültürünün gelişkinlik düzeyinde olduğu bir ülkede tekrar seçim olsa olsa mizah dergilerinin kullanacağı bir terim olur. Ama Türkiye gibi demokrasisi topal ve sığ bir ülkede bile tekrar seçimin mantığı ne olabilir? Bir parti düşünün, yüzde 41 oy alıyor ve açık ara ile parlamentoda en çok iskemleye sahip; 258 milletvekili var. Bir koalisyonun büyük partisi olarak iktidarda kalmak varken tekrar seçime mahkum oluyor. Sebep? Sahici lideri (Genel Başkanı demediğimi atlamayın lütfen) öyle buyurduğu için... Oysa aynı parti bundan 13 yıl önce, aynı seçim sistemi ile seçime girdi, oyların sadece yüzde 34’ünü aldı. Tekrar seçim filan da demedi. Çünkü yüzde 34’e oya karşılık 365 milletvekili ile tek başına iktidar olmuştu... Şimdi yüzde 41 oy aldı ama tek başına iktidar olamadı. Öyleyse tekrar seçim!.. Çünkü Külliye’de ikamet eden zat, kendisine 13 yıl iktidar sağlayan milli iradenin bu defa yanlış yaptığı kanısında. Bugüne dek “milli irade böyle istedi” diye (çoğu çağdışı) kişisel değerlerini hepimize pervasızca dayatan Erdoğan, bu defa milli iradenin kendisini tek başına iktidar yapmamakla vahim bir yanlış yaptığı kanısında ve milli iradeye hatasını düzeltmek için bir fırsat veriyor: Tekrar seçim. Bu, seçmen kitlesine dönüp “Ey millet, milli irade dediğim aslında bizzat benim” demektir ve apaçık bir meydan okumadır. Bu durumda Tayyip Erdoğan’ın “Milli irade” diye adlandırdığı seçmen kitlesinin Tayyip Erdoğan’a dönüp “Meydan okuman kabulümdür. Hodri sandık” demesi gerekecek. Yurttaşlığın ölçüsü de budur, yurttaşa yakışan da budur... Yani madem tekrar seçim denmiş, kolları bir kere daha sıvayalım... Hodri sandık!.. Can Dündar, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından verilen ödüle “her türlü baskıya rağmen kamuoyunun bilgilendirilmesine yaptığı katkılar” nedeniyle layık görüldü ürkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin (TGC), basın özgürlüğünün önemini vurgulamak amacıyla 26 yıldan bu yana her yıl verdiği Basın Özgürlüğü Ödülleri’ni kazanan isimler belli oldu. Gazetemiz Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, “halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı adına uğradığı her türlü baskıya rağmen kamuoyunun bilgilendirilmesine yaptığı katkılar nedeniyle kişi dalında ödüle layık gördü. Ödül töreni tarihi ise daha sonra açıklanacak. 2015 Basın Özgürlüğü T D Ödülü Büyük Seçici Kurulu, 6 Temmuz 2015 Pazartesi günü TGC Merkezi’nde toplandı. Büyük Seçici Kurul Başkanlığı’na Altan Öymen’in, raportörlüğüne Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Genel Sekreteri Sibel Güneş’in oybirliği ile seçilmelerinin ardından adayların değerlendirilmesine geçildi. 2015 Basın Özgürlüğü Ödülü Kişi dalında Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar’a verildi. Can Dündar, halkın haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı adına uğradığı her türlü baskıya rağmen kamuoyu nun bilgilendirilmesine yaptığı katkılar nedeniyle ödüle değer görüldü. İki kuruma ödül 2015 Basın Özgürlüğü Ödülü Kurum dalında Birgün Gazetesi ve Düşünce Suçuna Karşı Girişim adlı Sivil Toplum Kuruluşu’nun oldu. Ödül, basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü konusundaki hak ihlallerini uğradığı baskılara rağmen düzenli olarak gündeme taşıdığı için Birgün Gazetesi’ne verildi. Büyük Seçici Kurul; basın ve düşünceyi ifade özgürlüğü ile ilgili hak ihlallerinin ta kibi, raporlanması ve duyurulması için Türkiye ve uluslararası alanda yaptığı çalışmalar nedeniyle de Düşünce Suçuna Karşı Girişim adlı Sivil Toplum Kuruluşu’nu ödüle değer gördü. Ödül töreni tarihi ise daha sonra açıklanacak. 2014 yılında Basın Özgürlüğü Ödülü’ne Erol Önderoğlu ile Tuğrul Eryılmaz Kurum dalında ise BBC Türkçe ile Ankara Barosu değer görüldü. l İSTANBUL / Cumhuriyet Cumhuriyet’in sorularını cezaevinden gönderdiği mektupla yanıtlayan savcı Şişman, MİT’in Reyhanlı katliamındaki rolünü öğrenen dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Erdem’in yaşadığı şaşkınlığı anlattı ‘Ne ihmali savcı bey apaçık ihanet bu’ ÖZCAN ŞİŞMAN Şehitleri suçlayan bilirkişiye 67 bin lira Afyon’da 25 askerin şehit olduğu patlamaya ilişkin davada gerilim fyonkarahisar’da 5 Eylül 2012’de 25 askerin şehit olduğu mühimmat deposundaki patlama olayının tutuksuz sanıkları Kıdemli Albay Veysel Özbay, Binbaşı Ali Duran ve Üsteğmen Tuncay Aydın’ın yargılanmalarına Eskişehir’de devam edildi. Şehit er Onur Fikret Dülger’in babası Zekai Fırat Dülger, bilirkişi heyetine 67 bin 500 lira verilmiş olmasının haksızlık olduğunu belirterek, “Bu bilirkişi heyeti ne yaptı da 67 bin lira aldı? Niye bizim istediğimiz bilirkişi heyeti kabul edilmiyor? Aldıkları para haram olsun” dedi. Mahkeme Başkanı hâkim Binbaşı Ahmet Mithat Acar, Dülger’den davayla ilgili konuşma yapmasını istedi. Yaşanan tartışma üzerine mahkeme başkanı, Dülger’in duruşma salonundan dışarı çıkarılmasını istedi. Dülger kolundan tutularak polisler tarafından duruşma salonundan çıkartılırken sırada diğer şehit yakınları tepki gösterdi. Şehit yakınlarının avukatı Altan Ulutaş da bilirkişi raporuna tepki göstererek, “Söz konusu rapor, kusuru şehitlerin üzerine atıyor. O rapor, olay yerini görmeden hazırlanmıştır” dedi. l Yurt Haberleri atay Kırıkhan ve Adana’da 1 ve 19 Ocak 2014’te yapılan iki ayrı operasyonda MİT’e ait TIR’larla Suriye’ye silah sevkiyatı yapıldığı ortaya çıkmıştı. Silah sevkıyatları dosyası takipsizlik kararı verilerek kapatılırken, soruşturmalarda görev alan savcı ve askerler hakkında soruşturma açılmıştı. Dönemin Adana Cumhuriyet Başsavcısı Süleyman Bağrıyanık, Başsavcı Vekili Ahmet Karaca ile TIR soruşturmalarını yürüten savcılar Aziz Takçı ve Özcan Şişman tutuklandı. Adana Kürkçüler Cezaevi’nde tutuklu bulunan Savcı Özcan Şişman’ın, avukatı Alp Değer Tanrıverdi aracılığıyla sorularımızı yanıtladığı mektubunda dile getirdiği iddialar şöyle: 2012 yılının Kasım ayında MİT yetkilileri yanıma gelerek, aralarında Murat Özdeş isimli bir kişinin de bulunduğu bir grubun bombalı saldırı hasırlığında olduğunu ihbar etti. Suriye istihbaratı adına faaliyet yürüten grubun Suriye’den getirecekleri patlayıcıları Hatay Yayladağı’ndaki Suriyeli muhalif askerlerin bulunduğu çadır kampta patlatacaklarını söylediler. Patlayıcının çöp kamyonuna yerleştirileceğini söyleyen MİT’çiler, grubun içinde bir muhbirlerinin bulunduğunu söylediler. Bunu ihbar kabul edip soruşturmaya geçtik. Teknik takip sırasında sadece bir kez ortam dinlemesinde saldırıya ilişkin görüşmeler tespit edildi. Ancak fiiliyata geçildiğine dair tespit yapılamadı. MİT yetkilileri birkaç kez operasyon yapsanız diye teklifte bulundular. Yeterli delil olmadığını, engellemeye yönelik MİT’in de yetkileri bulunduğunu, gelen bilgileri polisle paylaşmalarını belirterek işimize karışmamalarını söyledim. Soruşturma sürerken Reyhanlı saldırısından üç gün önce, 8 Mayıs Çarşamba günü MİT’ten bir yetkili geldi. Tedirgin ve panik bir halde operasyon yapılmasında ısrar etti. Somut bir gelişme olmadığını söyleyince işimize karışmamaları uyarısında bulundum. Bize hiçbir soruşturmada katkısı olmayan, birçok terör olayında perde gerisinde ya da içinde gördüğümüz MİT’in, bu saldırıyı ihbar etmesine şaşırmıştım. Reyhanlı’dan 3 gün önce bu dosyaya operasyon yapın diye yaptıkları ısrarın, beni ve polisi içi boş bir dosya ile operasyonla meşgul ederek saldırının polis tarafından engellenmesinin önüne geçilmek istendi. H “REYHANLI saldırısından haberdar olan MİT, saldırıdan 6 ay önce zanlıları takibe aldı, ancak yetkililerle hiçbir şey paylaşmadı.” “PoLİS ve savcılık saldırıyı iki gün önce haber aldı. Ancak devreye giren MİT, sahte ihbarla polis ve savcılığı yanılttı.” “DöNEMİN Adalet Bakanı Müsteşarı Erdem bunları duyunca ayağa fırlayarak ‘Ne ihmali savcı bey, apaçık ihanet bu’ dedi.” Ahmet Şık 11 Mayıs 2013 günü gerçekleşen Reyhanlı saldırısında 53 kişi yaşamını yitirmişti. Polis katliam hazırlığını öğrendi İT yetkilisiyle görüşme yaptıktan bir saat kadar sonra Hatay Terörle Mücadele Şubesi Müdür Yardımcısı telefonla aradı. Benim de katkılarını bildiğim bir haber elemanının, Suriye istihbara M Fiiliyatta bir şey yok tı ile irtibatlı kişilerin iki beyaz minibüs ile saldırı hazırlığında olduğunu söylediğini aktardı. Minibüsler ve patlayıcıların Hatay’a getirildiğini, saldırıların Konya ve Ankara’da yapılacağını söyledi. Derhal soruştur ma için hazırlık yapmalarını, diğer güvenlik birimlerinden yardım istemelerini söyledim. 9 Mayıs günü failleri teknik takiple izlemeye başladık. Ancak teknik takip sırasında saldırıya ilişkin bir tespit yapılamadı. oruşturma kapsamında, MİT elemanı olan Suriye uyruklu birisini tanık olarak dinlemiştik. İfadesinde olaydan 2 ay önce saldırı planını ihbar ettiğini belirtti. Muhbir, 2013 Eylül’ünde Ankara’da Emniyet İstihbarat Daire Başkanlığı’na götürülüp sorgulandığını anlattı. İstenen ifadeyi imzalamayacağını söylemesi üzerine özel hayatıyla ilgili dosyalar önüne konularak tehdit edildiğini söyledi. Dosyalardan Reyhanlı saldırısından itibaren 4 ay süreyle bütün faaliyetlerinin MİT tarafından izlendiğini anlayan muhbir en özel görüşmelerinin bile fişlendiğini anlattı. Muhbir ertesi günde benzer sorgunun yine MİT huzurunda Başbakanlık Teftiş Kurulu’ndan bir başmüfettiş tarafından yapıldığını söyledi. Muhbire tehdit S İhbar mektubu nöbetçiye verildi İT’in Reyhanlı saldırısı öncesinde, bizleri oyalamak için içi boş ihbarda bulundukları olay dışında benimle ve emniyet birimleriyle görüştüğü kesinlikle yalandır. Reyhanlı saldırısından 16 saat kadar önce, 10 Mayıs günü mesai bitiminde MİT’ten bir görevlinin getirdiği kapalı zarfı emni Örtbas çabası aldırıdan bir gün sonra MİT yetkilileri beni ve polisi suçlayan bir dosya hazırlayıp dönemin Başbakanı Erdoğan’a sunum yapmış. Bunun üzerine Ankara’ya gittim. Dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem, HSYK Başkan Vekili Ahmet Hamsici, 1. Daire Başkanı İbrahim Okur’un bulunduğu bir toplantıda Reyhanlı’da MİT’in sorumluluğu ve ihmalini ayrıntılı olarak anlattım. Müsteşar Birol Erdem ayağa fırlayarak “Ne ihmali savcı bey, apaçık ihanet bu” dedi. Birol Erdem ise konuyla ilgili iddiaları yalanladı. Özcan Şişman’ın o dönemde HSYK’ye gelerek açıklamalar yaptığını belirten Erdem, “Herhangi bir toplantı olmadı. Konuşmalara tesadüfen tanık oldum ama bana atfedilen şeyleri söylemedim” dedi. S A M yet binasının girişindeki polise bırakmış. Zarfta bombalı saldırı yapılacağına ilişkin bilgi içeren yazı olduğu kapıda görevli polis memurunun MİT’ten geldiği için önemli olduğunu düşünüp beklemeyerek zarfı TEM şube müdürüne götürmesi üzerine ortaya çıktı. Herhangi bir uyarı yapılmadan alalade bir evrak gibi teslim edilen MİT’in yazısında saldırıda kullanılacak araçların plaka ve diğer bilgileri ile şüphelilerin isimlerinin de bulunduğu çok kıymetli bilgiler olduğu tespit edildi. MİT, Reyhanlı katliamında kendilerini sorumluluktan kurtulmak için kerhen zarfı göndermek zorunda kaldı. MİT’e bilgi vermesek engellerdik aten 8 Mayıs günü bir polis muhbirinden de benzer bilgileri edinmiş ve MİT’ ile paylaşıldığını söylemiştim. Ancak terör olaylarındaki tutumunu bildiğimiz halde bu kez yardımları olur düşüncesiyle saldırı ihbarını saldırıdan 2 gün önce bilgileri MİT’le paylaşmamız çok büyük hataydı. MİT’le paylaşım yapılmasaydı saldırı hedefi, ihbarda belirtildiği gibi Konya ve Ankara ol Z duğundan bombalı araçlar bu illere ulaşana kadar engellenirdi. Hedef güzergâhın uzunluğu ve engellenme ihtimalini bertaraf etmek için hedefin Reyhanlı olarak güncellendiğini, buna MİT’le paylaşmamızdan sonra karar verildiğini düşünüyorum. Araçları saldırıdan önce durdurabilseydik, TIR aramalarında olduğu gibi “Biz devlet sırrı taşıyoruz, araçları arayamaz sınız” deyip Türkiye’yi ayağa kaldıracaklardı. Katliamdan bir ay kadar sonra Hatay TEM Şube Müdürlüğü, MİT’in saldırı hazırlığını bildiği 2012 yılı Aralık ayından itibaren failleri takip edip telefon konuşmalarını kaydettiklerini içeren bir bilgi notu gönderildi. MİT’in teknik izlemesine takılan telefon görüşmelerinde şüphelilerin eylem hazırlığı içinde olduğu açıkça belli oluyordu. Erdem yalanladı C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle