27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 29 Temmuz 2015 KULTUR Pablo Neruda şiirleri yeniden doğuyor Copper Canyon Yayınevi, Nobel ödüllü şair Pablo Neruda’nın ölümünün üzerinden 40 yıl sonra ortaya çıkan 20 şiirini, bir koleksiyon halinde TASARIM: BETÜL BERİŞE şiirseverlerle buluşturuyor. Şiirler, İngilizce olarak “Then Come Back: The Lost Neruda” ismiyle kitap raflarındaki yerini alacak. EDİTÖR: CEREN ÇIPLAK Istanbul’un insan hali: Panayot Abacı Çokkültürlü birikimiyle ‘İstanbul’un insan hali’ dedirtecek yazar, müzisyen ve yayıncı Panayot Abacı’ya bugün veda ediliyor ok yönlü çevirmen, müzisyen, eleştirmen ve yazar Panayot Abacı, önceki gün İstanbul’da hayata veda etti. 23 Aralık 1923’te İstanbul Galata’da dünyaya gelen viyola sanatçısı Abacı, aynı zamanda Türkiye’nin en uzun soluklu klasik müzik dergisi ‘Orkestra’yı yayınlıyordu. Abacı’nın cenazesi bugün saat 14.00’te Beşiktaş Arnavutköy Taksiarhi Rum Ortodoks Kilisesi’nde yapılacak törenden sonra, Arnavutköy P rofiti İlia Mezarlığı’na defnedilecek. Abacı’nın yaşamı, birçok önemli mesaj ve birikimle yüklü. Biz de, daha önce kendisiyle ilgili çeşitli röportaj ve metinleri Cumhuriyet, Sabah ve Yeni Yüzyıl gibi yazılı basın organlarında kaleme almış olan Alpay Kabacalı, Liz Behmoaras ve Nebil Özgentürk’ün emekleri ışığında, kendisinin Türkiye’ye bıraktığı sözlü ve yazılı izleri, yeniden anımsamak istedik. 17 Ç Delikanlılık çağını İstanbul Tatavla’da (Kurtuluş) yaşayan Abacı, lise eğitimini ise, İstanbul’daki Zoğrafyon Lisesi’nde bitirdi, ardından İstanbul Belediye Konservatuarı ile, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nde öğrenim gördü. Konservatuvarın viyola bölümünü bitiren sanatçı, profesyonel müzisyenliğe, İstanbul Şehir Orkestrası’nda başladı. 1980’de emekli olana dek İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası, sonra da Devlet Opera ve Balesi’nde viyola çaldı, viyola grup şefliğini üstlendi. Abacı, müzisyenliğinin yanı sıra, yayıncı ve yazar olarak da büyük hizmet verdi. 1961’de yayınlamaya başladığı aylık ‘Orkestra’ müzik dergisini bugüne değin yaşattı. Abacı, Türkçe’den Yunanca’ya ve Yunanca’dan Türkçe’ye 50’nin üzerinde eser tercüme etti. Yaşar Kemal’in dört romanını, Aziz Nesin’in yedi kitabını Yunancaya aktardı. Yunanca derslerini Aziz Nesin Vakfı’nda veren Abacı’nın, eserlerini Yunancaya çevirdiği Türk yazarlar arasında, Sait Faik Abasıyanık, Yıldırım Keskin, Sabahattin Ali, Orhan Pamuk, Rıfat Ilgaz, Erdal Öz, Orhan Kemal, De mirtaş Ceyhun, Recep Bilginer ve Refik Erduran da bulunuyordu. Abacı, Türk Yunan Dostluk Derneği kurucularından ve derneğin de yönetim kurulu üyesi idi. Ancak bir söyleşisinde derneğin, birtakım çalışmalar ve ilişkiler içinde olduğunu, yine de fazla etkinlikte bulunmadığını; Atina’daki TürkYunan dostluk derneğinin de Theodorakis’in ayrılmasından sonra önemli bir varlık gösteremediğini ifade etmişti. Yunanistan Çevirmenler Birliği her yıl verdiği çeviri ödülüne, 1993’te dostu Aziz Nesin’in ‘Yaşar Ne Yaşar Ne Yaşamaz’ piyesinin çevirisi için, Panayot Abacı’yı lâyık gördü. Yunanistan’ın Korent Kenti’nde her yıl düzenlenen tiyatro festivalinde 1979’da, Yıldırım Keskin’in ‘Aklı Başında Bir Adam’ adlı piyesi, Yunanca olarak sahnelenmiş ve o yıl festivale katılan yapıtlar arasında en iyi oyun olarak seçilmiş, ayrıca çevirmeni olan Abacı’ya çeviri ödülü verilmişti. l Kültür Servisi Ege barışının peşindeydi Nesin Vakfı için çalıştı Yazınımızı öteye taşıdı ‘Orkestra’sı hiç susmadı’ Ailesi, Anadolu’dan, Konya ve Ürgüp civarında (Karaman) yaşayan Rumlardan gelen Abacı’nın çocukluğu, Rum ve Yahudi kültürünün harmanlandığı, İstanbul Kuledibi Yazıcı Sokak’ta geçti. Abacı, “Ben bütün kültürlere sahip çıkmış biriyim. Sadece Rum kültürü değil, bütün Anadolu kültürleri, Sümer, Hitit, Selçuklu, Bizans, Osmanlı...” demişti. Abacı’dan unutulmaz sözler 4 “Ben bütün kültürlere sahip çıkmış biriyim. Sadece, Rum kültürü değil, bütün Anadolu kültürleri, Sümer, Hitit, Selçuklu, Bizans, Osmanlı... Bizans fethedildikten sonra, bu kültürün bu topraklarda yaşayanlar tarafından ne denli çok benimsendiğini biliyor musunuz? Bugün ben, siz, sokaktaki adam, hepimiz Bizanslıyız biraz. Ama...” 4 “Yaşar Kemal’i çevirmek çok zor. Çok kendine özgü bir dil, bir biçim kullanıyor. Bunu Yunanca’ya lâyıkıyla aktarabilmek için, bazen günlerce bir sayfa üzerinde çalıştığım oluyor. Keza, Demirtaş Ceyhun ve Orhan Pamuk da öyle. Buna karşılık, Aziz Nesin’in dili ve sözcükleri, nedense Yunanca karşılığını hemen bulup yerli yerine oturuyor. Aziz Nesin çevirirken, hız rekorunu kırdığımı hatırlıyorum... Bir gün içinde 24 sayfa.” 4 (Türk Yunan Dostluk Derneği), büyük bir heyecan, müthiş bir coşku ile kuruldu. Kurucu üyeler arasında Ali Sirmen, Zeynep Oral, Aziz Nesin, Zülfü Livaneli gibi isimler vardı. Bir iki yıl, çok İpekçi Derneği’ni kurdu 4 “Abdi İpekçi Barış ve Dostluk Derneği’nin kurucularından olan Panayot Abacı, yönetmen ve gazeteci Nebil Özgentürk’le 1995’te yaptığı bir görüşmede de, şunu aktarmıştı: “Politikacıların yapmak istemediklerini, hep bizler yaptık. Yunan ve Türk halkları birbirini çok seviyor. Bu sevgiyi dinamitlemek isteyen, genellikle her iki tarafın politikacıları. Onlara da kızamıyorum. Çünkü politikacılık bir meslek. ‘Müzik nehrinin suyunu gürül gürül servis etti’ Remzi Buharalı (DOB eski Genel Müdürü, trombon sanatçısı) “Yaşamda müzik insanı olmak yeterli olabiliyor. Yeterliliği yeterli bulmayan bir kişilik Panayot Abacı. Müzisyenlik dışında omuzlarında sayısız rütbeyle ayrıldı aramızdan. En sevdiğim de, yarım asrı aşkın süredir müzik nehrinin suyunu bize gürül gürül servis ettiği ülkemizde bir ilk olan “Orkestra” dergisi olmuştur. Müzik camiasının duayeni görevini yapmış olmanın rahatlığıyla bize veda etti.” Erhan Karaesmen (Sanat eleştirmeni, yazar) Panayot Abacı, genelde Türk müzik dünyasının önde gelen bir ustası olarak bilinir ancak plastik sanatlarda, resim ve heykel alanlarında da geniş bilgi sahibi ve oralara da bilgisini sürekli vermiş bir insandır. Ayrıca tam bir ilerici aydın hürriyeti sergilerdi. Kendisiyle son yıllarda çok değer verdiği gençlik dostu olan rahmetli büyük ressam Nuri İyem’in anısına düzenlenmiş toplantılarda sık sık rastlaşırdık. Resimde ve müzikte ve ayrıca da ülkenin bir türlü dinginliği kavuşamayan ortamında dertleşerek söz eden söyleyişilerde bulunuyorduk. Türk sanat dünyası çok önemli bir insanını kaybetti. ‘İstanbul halkı yapmadı’ (Soldan sağa) Eli Acıman, İlhan Selçuk, Bekir Yıldız, Leyla Erbil, Su Yücel, E.Galip Sandalcı, Panayot Abacı ve Demirtaş Ceyhun, 198889 Yunus Nadi Yarışması’nda. ciddi çalışmalar yapıldı. İlk toplantılarda oldukça önemli kararlar alındı: Örneğin derneğe üye Yunanlılar, Batı Trakyalı Türklerin sorunlarıyla ilgilenecek, Türk üyeler ise Türkiyeli Rumların dertlerine kulak verecekti. Hatta daha da iddialı davranarak Türkiye ile Yunanistan arasında olası bir sorun durumunda dernek üyelerinin öne çıkacağı, sorunların çözümü için öneriler getirecekleri düşünülüyordu. Ne var ki peşpeşe gelen istifalar sonucunda ve daha başka nedenlerden dolayı, dernek dağıldı gitti.” Gönül ister ki bu mesleği daha iyi yapsınlar. Doğru dürüst politika yapsalar, halkları birbirine düşürmeseler çok daha iyi olacak.” Abacı, 67 Eylül’de yaşananları ise şöyle nitelemişti: “O günlerde yağmayı ve talanı başlatıp sürdüren, İstanbul halkı değildi ki. Halkı birbirine düşürmek isteyen bir kısım tuhaf adamın işi. Yazık oldu. Talihsiz bir anı olarak kalacak hafızalarda.” ‘Orkestra’mızın çoksesli yüzü Gençlik yıllarımdan beri onun yayımladığı Orkestra Dergisi’ni okur, her sayıyı merak ederdim anayot Abacı çok yönlü bir aydınımızdı. Ölümüyle müzik dünyamızda bir dönem kapandı. Gençlik yıllarımdan beri onun yayımladığı Orkestra Dergisi’ni okur, her sayıda ne gündem yaratacak diye merak ederdim. Kimi besteci, yorumcu ya da müzik yazarı Orkestra’nın sayfalarında birbirlerine düşerlerdi. Bugünkü rengârenk, alımlı fotoğraflarla süslü sanat dergilerinden birisi değildi Orkestra. Ama nice müzik otoritesinin özgür söylemini barındıran bir kürsü gibiydi. Panayot Bey herkese, her tartışmaya açıktı. Örneğin Hikmet Şimşek, uzun süre derginin sütunlarında yer almış, çeşitli sürtüşmelerini orada yayımlamıştı. Dergide Saygun’dan Cemal Reşit Rey’e, kimlerin imzası yoktu ki. Doğrudan besteci ya da yorumcuların metinleri kadar, müzikoloji, eleştiri, müzikedebiyat ilişkileri de derginin konusu olabi P Panayot Abacı, Filarmoni Derneği’ndeki L.V, Beethoven portresinin önünde. lirdi. Son yıllarda taa 1950’lerden kalma yazıları yeniden yayımlaması bile gündem yaratıyordu. Panayot Bey’i Cemal Reşit Rey kitabımı yazarken, 1997’de daha yakından tanıdım. Cemal Bey, bütün özgün el yazması eserlerinin Filarmoni Derneği’nde korunmasını noter onayı ile vasiyet etmiş. Panayot Bey de onları yıllarca çelik dolaplarda korumuştu. Panayot Bey, Cemal Bey çalışmamdaki ciddiyetime inandıktan sonra bana kimi fotograf ve belgeleri verdi. 1945’te Afif Tektaş, Cemal Reşid Rey zamanında kurulan Filarmoni Derneği’nin nice organizasyonunu gerçekleştirmiş, yıllarca İDSO’ya derneğin katkılarını sağlamıştı. Onu gençlik yıllarından beri tanıyan, birlikte müzik yapmış dostu besteci Yüksel Koptagel anlatıyor: “Çok akıllıydı, büyük organizatördü. Daha opera AKM’ye geçmeden, Maksim’deyken Müzik Kulübü kurmuştu. Bugüne kadar koruduğu Filarmoni Derneği’nde hep genel sekreter olarak kaldı, hiç başkan olmak istemedi. Cemal Reşit Rey 1948’de ikimizin oda müziği yapmasını önermişti. O zaman moda olan beyaz çoraplarıyla çok şık, bir jöndü. Birlikte kemanpiyano eserleri çalıştık. Şehir Orkestrası’nda, Radyo Orkestrası’nda, Hamit Alacalıoğlu’nun kurduğu İstanbul Oda Orkestrası’nda çaldı. Bazen keman, bazen viyola çalardı. O zamanlar oda müziği notalarını yurt dışından getirtiyordu. İlk kez Barok müziğin nice eserini onun sayesinde tanıdık. Opera orkestrasında üniversite mezunu olan çok az üyeden birisiydi. Cemal Reşit Rey Salonu’nda birlikte Aydın Gün’ün yardımcılığını yaptık. Onun organizatörlüğünü daha yakından tanıdım.” İstanbul Opera Orkestrası’nın baş flütçüsü Nazım Acar da onunla nice yıl birlikte çalmış: “Senfoni Orkestrasıyla Opera Orkestrası aynıydı o zamanlar. Sabah Opera’nın, öğleden sonra Senfoni’nin provalarında, sonra Semih Argeşo’nun topluluğunda, akşam da operanın temsillerinde gidip çalardık. Panayot çok bilgili ve kültürlüydü. Filarmoni Derneği sayesinde nice solistimiz ortaya çıktı. Hâlâ da Ortaköydeki Feriye Salonu’nda 15 günde bir konserler düzenliyor, gençlere imkân veriyordu.” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle