16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KULTUR Salı 30 Haziran 2015 EDİTÖR: ÖZNUR OĞRAŞ ÇOLAK The Soul Rebels konseri İzmir Festivali’nde 29. Uluslararası İzmir Festivali ABD Büyükelçiliği ve İKSV işbirliği ile gerçekleştirilecek The Soul Rebels konseri ile devam ediyor. Konser yarın saat 21.30’da İzmir Ekonomi Üniversitesi Açıkhava Gösteri Merkezi’nde yapılacak. Topluluk, Derrick Moss bas davul, Lumar Leblanc trampet, Julian Gosin trompet, Corey Peyton – trombon, Erion Williams saksofon, Paul Robertson trombon, Edward Lee Jr. sousaphone, Marcus Hubbard trompet’den oluşuyor. 19 Hamasyan’ın Kars’taki Ani Harabeleri’nde verdiği konserden bir kare. 22. İSTANBUL CAZ FESTİVALİ’NDE BUGÜN stanbul Kültür Sanat Vakfı (İKSV) tarafından, Garanti Bankası katkılarıyla yapılan 22. İstanbul Caz Festivali’nde bu akşam Tigran Hamasyan’ın geleneksel Ermeni müziğini yorumladığı “Luys i Luso” başlıklı ilk konseri yer alacak. Saat 21.00’de Aya İrini Müzesi’nde izlenecek konserde, geçen hafta Ani Harabeleri ve Akdamar’da sahne alan Hamasyan’a Harutyun Topikyan yönetimindeki Erivan Devlet Oda Müziği Korosu eşlik edecek. Dün Tigran Hamasyan’la iki akşam İ yanın 100 farklı kilisesinde icra edilecek projenin eylül ayında ECM etiketiyle bir albümü de yayımlanacak. Herbie Hancock’un “Artık benim öğretmenim sensin” dediği Tigran Hamasyan hareketli ve melodik bir caz akşamı için yarın da üçlüsüyle dinleyicilerle buluşacak. 1 Temmuz Çarşamba 19.00’da Cemal Reşit Rey Konser Salonu’ndaki konserde sahne enerjisiyle indierock müzisyenlerini hatırlatan Hamasyan’a basta Sam Minaie, davulda ise Arthur Hnatek eşlik edecek. Şubat ayında çıkardığı son albümü Mockroot ile cazın genç yıldızları arasındaki yerini sağlamlaştıran Hamasyan, konserde yeni albümünden parçalar seslendirecek. Festivalde yine yarın akşam ise, insan haklarının güçlü savunucusu, efsanevi folk müzisyeni Joan Baez, 11 yıl aradan sonra festivalin konuğu olarak 21.30’da Cemil Topuzlu Açıkhava Sahnesi’nde hayranlarıyla buluşacak. 2007 yılında Grammy Müzik Ödülleri’nin Yaşam Boyu Başarı Ödülü’ne layık görülen Baez son olarak Mayıs 2015’te Uluslararası Af Örgütü’nün Vicdan Elçisi Ödülü’nü almıştı. l Kültür Servisi Seçmen bireyler ve LGBTİ bireyler Ali Paşa Hanı’nda bir diva Tülay Günal gösteri sanatlarının her dalında üretiyor Pier Blanchard Ramazan’da caz bir başka... ürkiye’nin ilk ve tek “Ramazanda Caz” festivali 411 Temmuz tarihleri arasında 6. kez müzikseverlerle buluşuyor. Festivalin 3 konserine UNIQ İstanbul ev sahipliği yapacak. Ramazanda Caz, 4 Temmuz’da Okay Temiz ve Roman Orkestrası’nın Uniq Açıkhava Sahnesi’nde vereceği konserle başlayacak. Merakla beklenen, “Only Lovers Left Alive” filminde söylediği şarkıyla ün kazanan ve büyük beğeni toplayan Yasmine Hamdan konseri 5 Temmuz Pazar günü Uniq Açıkhava Sahnesi’nde gerçekleşecek. UNIQ İstanbul’da caz keyfi 9 Temmuz günü Fransız Roman Caz geleneğinin en iyi temsilcilerinden ünlü kemancı Pier Blanchard & Gypsy Jazz Quartet konseri ile devam edecek. 10 Temmuz’da ise Andre Manoukian Quartet konseri gerçekleşecek. TürkRoman müziğinin olağanüstü virtüözlerinden usta klarnetçi Yarımdünya Hasan, ünlü asma davul ustası Hacı Rüstem Çembeli ve ünlü zurna virtüözü Ahmet Özden bu konserde yer alacak. Ramazanda caz, ilk kez İstanbul dışına çıkıyor ve Ankara’da müzikseverlerle buluşuyor! 11 Temmuz’da Andre Manoukian Quartet yine, Yarımdünya Hasan, Hacı Rüstem Çembeli ve Ahmet Özden ile birlikte Fransa Büyükelçiliği Bahçesi’nde konser verecek. l Kültür Servisi T ‘Yes’in basçısı Chris Squire öldü 1970’li yılların ilerici rock topluluğu Yes’in basçısı, grubun kurucu üyelerinden Chris Squire 67 yaşında hayata veda etti. Ölüm haberi, grubun üyeleri tarafından kamuoyu ile paylaşılırken klavyeci Geofrrey Downes, Twitter aracılığıyla verdiği mesajda ‘Kelimelerin de ötesinde bir yükle sarsıldıklarını, ilham kaynakları, grup arkadaşları ve sıkı dostları Chris Squire’ı kaybettiklerini’ söyledi. Sanatçı, mayıs ayında lösemi olduğunu bildirmişti. Squire’ın Arizona’nın Phoenix bölgesinde huzur içinde öldüğü duyuruldu. l Kültür Servisi Tülay Günal, 2012’den bu yana ise Dostlar Tiyatrosu’nda Genco Erkal’la oynuyor. ‘Ben Bertolt Brecht’te, gün geçtikçe kusursuzluğa yaklaştırdığı ustalıklı ses kullanımı ve dinamik oyunculuğu ona Afife ödülü getirdi. ostlar Tiyatrosu’nun Ali Paşa Hanı’ndaki ‘Yaşamaya Dair’ oyunu 2013’ten bu yana sürüyor. Bahar ve güz aylarında bu çok özel mekânda sunulan gösteriye, tiyatro izlemek için değil de, tarihsel uzamın tadını çıkarma ya da Nâzım’ın şiiri hatırına giden birçok izleyici, Tülay Günal’ın billur sesiyle ve incelikli oyunculuğuyla ilk kez –hem de çok şaşarak tanıştı. Oysa sanatçının neredeyse 25 yıllık, parıltılı bir sahne deneyimi var. Onu 90’lı yılların başında ilk tanıdığımda DTCF Tiyatro Bölümü’nde öğrenciydi. Kişilikli, enerjik, zeki, çalışkan... Birkaç yıl sonra Diyarbakır DT’nin ‘Onikinci Gece’ oyununda şarkıcıanlatıcı olarak belirdi sahnede. Zeynep AvcıIşıl Kasapoğlu konseptiyle oluşturulan oyun gereği, gezginci kumpanya oyuncuları seyirciden para topluyorlar. Bir baktım, elindeki şapkayı yarı karanlıkta, müzikal bir muziplikle burnuma uzatarak, ‘Siz de birkaç kuruş atmaz mısınız, hocam’ diyen Tülay’ın ta kendisi... (Onu daha önce aynı tiyatronun ‘Miletos Güzeli’ oyununda da izlemişim. Oyuncuları sahne makyajıyla tanımak kolay olmaz.) Günal, ilk ödüllerini hakettiği ‘Onikinci Gece’den sonra hızla yükseldi. Hepsinde başrol oynadığı 20 dolayındaki ‘zorlu’ oyunundan en çok ses getirenlerden biri Dostlar Tiyatrosu’nun ‘Simyacı’sıydı (1996). Mehmet Ulusoy’un rejisiyle seyreden Genco Erkal’la birlikte oynadığı yapımda, sesiyle, yüzünü ve bedenini kullanışındaki hünerle, bundan böyle yönetmenlerin aradığı oyuncu olacaktı. (2002’de Ulusoy’un Ankara DT’de sahnelediği unutulmaz ‘Şeytanlar’ oyunundaki Rahibe Jeanne rolünde yine Günal vardı. Yine D ödül aldı.) Ankara DT bir dönem Tülay’lı oyunlara yazıldı. Yücel Erten’in yönetiminde Çetin Tekindor’la oynadığı ‘Mutlu Son’da (1998) şarkıcıoyuncu olarak doruğu ve ödülleri yakalayan Günal, ‘usta’larla çalışırken hem kendi deyişiyle eğitimini sürdürüyor, hem de deneyimini pekiştiriyordu. (2008’de Adana DT yapımı ‘Rita’nın Şarkısı’nda yine Tekindor’la karşı karşıyaydı.) 2000’de ‘Arzu Tramvayı’, 2002’de ‘Üç Kuruşluk Opera’, 2003’te ‘Gorgon’un Armağanı’, 2004’te ‘Atları da Vururlar’la sürdü serüven. Günal’ın 2004’teki parlak başarısı ‘Hamlet’teki Kraliçe Gertrude’du. Gürcü yönetmen Robert Sturua’nın sahnelediği bu çalışmadaki Gertrude, bana sorarsanız, Shakespeare’in ünlü karakterine getirilmiş en doğru yorumdu. 2005’te Oyun Atölyesi’nde Haluk Bilginer ve Güven Kıraç’la birlikte ‘Jean D’arc’ın Öteki Ölümü’nde oynayan Günal’ı, bir sonraki yıl DOT’ta görüyoruz. ‘Böcek’te merkez karakteri incelikli ‘alt tonlamalar’la soluklandıran sanatçıya yine ödül geldi. (2008’de DOT’ta bir kez daha, ‘Vur Yağmala Yeniden’de görev alacaktı.) 2010’da Talimhane Tiyatrosu’nda ‘Fırtına’yla sahneye çıktı. 2012’den bu yana ise Dostlar Tiyatrosu’nda Genco Erkal’la oynuyor. ‘Ben Bertolt Brecht’te, gün geçtikçe kusursuzluğa yaklaştırdığı ustalıklı ses kullanımı ve dinamik oyunculuğu ona Afife ödülü getirdi. ‘Yaşamaya Dair’de ise hem şarkıcı kimliğiyle, hem de Nâzım’ın hayalgerçek kadınlarıyla bütünleşerek devleşiyor. TV seyircisiyle ‘Yuvadan bir Kuş Uçtu’, ‘Asi’, ‘Ay Tutulması’, ‘Çıplak Gerçek’ ve ‘Umutsuz Ev Kadınları’ dizilerinde buluşan Günal, 6 Temmuz’da başlayacak ‘Tatlı Küçük Yalancılar’ dizisiyle ekranda olacak. Daha önce Turgut Yasalar’ın Ahmet Ümit’ten uyarladığı ‘Sis ve Gece’ filminde oynayan sanatçı, ikinci filmi ‘Rüzgârda Salınan Nilüfer’de uluslararası ödüllü yönetmen Seren Yüce ile çalıştı. Bu yeni film önümüzdeki günlerde yurtdışı festivalleri ile yolculuğuna başlayacak. Günal’ın hep ‘daha iyiye’ yönelen ve ‘ustalık’ aşamasına gelen serüveninin temelinde özgüven, duyarlık, çalışma disiplini, sanatının inceliklerine duyduğu merak ve yeteneği geliştirmeye gösterdiği özen yatıyor. Sürekli spor yapan, düzenli olarak şan dersleri alan güçlü bir ‘dinamo’ var karşımızda. Dilerim yıllarca sürsün doruklardaki yolculuğu. Ustalıklı ses kullanımı AKP iktidara 13 yıl önce tek başına geldi. İdam cezası o yıl kalktı. Anadilde eğitim ve yayın hakkı o yıl kabul edildi. Bahçeli, Öcalan’ın idam edilmemesi sayesinde PKK dağdan inip politikleşecek diye endişelenmeye o yıl başladı. Ecevit, “Seçimlerde AKP birinci olur ve HADEP de barajı aşarsa rejim sorunu yaşanabilir” lafını o yıl etti. Siyasiler barajı kaldırmaktan o yıl hep birlikte vazgeçti. Savcılık AKP hakkında “Laik devlet düzenini bozmaya yönelik eylemlerin odağı haline geldiği” iddiasıyla incelemeyi o yıl başlattı. Tayyip Erdoğan kendisi hakkında açılan soruşturmalar için, “O günkü konuşmalarımızda belki kelime itibarıyla dozu yüksek ifadeler olabilir. Bugün biz çok farklı bir yelpaze açmış durumdayız” yalanını o yıl söyledi. AKP 13 yıl tek başına iktidarda kalacağı 13. hükümeti o yıl kurdu. Erdoğan’ın siyasi yasağına yol açan 312’nci madde mahkumiyeti, anayasanın öngördüğü siyasi yasak kapsamından o yıl çıkarıldı. Şimdiki Cumhurbaşkanı’nın cebren yarattığı politik hadsizliğin önü yasalarla o yıl açıldı. Aradan 13 yıl geçti... Hiçbir şey değişmedi. Biz bugün de 13 yıl önce olduğu gibi olan biteni uzaktan seyrediyoruz. 2002’de katılım oranı en düşük seçimle yaptığımız tercihin sonucuyla; 13 yıl sonra katılım oranı çok yüksek bir seçimle yaptığımız tercihin sonucunun bizi aynı çıkmaza mahkum etmesine katlanıyoruz. İktidarın el değiştirmesi işe yaramıyor. İktidar dilinin ve zeminin de değişmesi gerekiyor. Ondan da önce bizim değişmemiz gerekiyor. Biz perdelerimizi sıkı sıkı kapamayı değil, kapılarımızı sonuna kadar açmayı beceremezsek... Mahremiyetin elimize, kendimizi vurmamız için tutuşturulan bir silah olduğunu anlamazsak.. Özgürlüğün ne olduğunu gerçekten sorgulamazsak... Tüketirken aslında tükendiğimize artık uyanmazsak... Kimliklerimizin değil sadece var oluşumuzun değer taşıdığını bilmezsek... Gürültüden değil sessizlikten ürkmezsek... Cinsellikten değil savaştan tiksinmeyi akıl etmezsek... Oylarımızla iktidara talip olanlar, yakın geçmişi umursamadan, dün olanlarla ya da yarın olabileceklerle ilgilenmeden yaptıkları tüm pazarlıkların ayaklarına bağladıkları ağır birer taş olduğunu hiç fark etmeyecekler. Hatalarının üzerine basa basa hızla aşağıya inecekler. Bu yıl hem AKP’nin iktidara yürüyüşünün; hem de LGBTİ Onur yürüyüşünün 13’üncü yılıydı. Bu 13 yılda “LGBTİ bireyler” tüm engellemelere ve baskılara rağmen itirazlarını dile getirme ve haklarını savunma konusunda ortak bir dil oluşturup ciddi bir yol kat ettiler. Biz “seçmen bireyler” ise aynı 13 yıl içinde ahlakını sorguladığımız, cinselliğini aşırı bulduğumuz, görünüşünü yadırgadığımız o bir avuç insanın onu– runa sarıldığı gibi kendi onurumuza sarılmayı, hakkımızı aramayı beceremedik. Nerede hata yaptığımızı görmek için pazar günkü yürüyüşün görüntülerini seyretmemiz yeterli. Onların duygularını ve isteklerini ifade ederken karşılarındakine çevirdikleri tek bir silahları var: Samimiyet. Bizim elimizdekiyse, namlusu kendi– mize çevrili devasa bir samimiyetsizlik. Enver Paşa’nın eşyaları devlette Nisan’da düzenlenmesi planlanan, Milli Savunma Bakanlığı’nın 103 parça eşya için rüçhan hakkını kullandığından yapılamayan “Enver Paşa Özel Müzayedesi” gerçekleştirildi. Enver Paşa’nın ailesi tarafından satışa çıkarılan 122 parça özel eşyasından 64’ü Yıldız Sarayı Müzesi ile Genelkurmay Başkanlığı’na bağlı Askeri Müze tarafından satın alındı. Özel koleksiyonerlerin de alım yaptığı, toplam 5 da yaklaşık 70 parça eşyanın satıldığı müzayedede yaklaşık 1 milyon liralık satış gerçekleştirildi. Enver Paşa’nın torunu Osman Mayatepek tarafından satışa çıkarılan özel eşyalar arasında Enver Paşa’nın üniforması, kurmaylık diploması, çatal bıçak takımı, madalyaları, askeri harita ve tablolar, fotoğrafları ve daha birçok eşya yer alıyordu. Askeri Müze, savaşlarda kullanılan eşyalar ile tabloları satın alırken Yıldız Sarayı Müzesi, Enver Paşa’nın eşi Naciye Sultan’a ait olanları satın aldı. Yıldız Sarayı ayrıca Sultan Reşad tarafından Enver Paşa’ya hediye edilen altın ve gümüş işlemeli kılıçla, 1888 tarihli Purdey marka tüfeği de koleksiyonuna kattı. Müzayedeyi düzenleyin İstanbul Müzayede’nin sahibi Uğur Yeğin, kılıcın 170 bin TL’ye, tüfeğin ise 225 bin TL’ye satın alındığını belirtti. l Kültür Servisi Yıldız Sarayı Müzesi’yle Askeri Müze Enver Paşa’nın özel eşyalarını satın aldı. Medeniyetler Korosu Ankara’da ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Üç semavi dine mensup kişilerden oluşan ve yurtiçi ve yurtdışında pek çok konser vermiş olan Antakya Medeniyetler Korosu, 4 Temmuz’da Ankaralılarla buluşacak. Antakya Medeniyetler Korosu, 4 Temmuz’da, saat 16.00’da CEPA’da konser verecek. Ankaralılara seslenecek olan koro, bir arada olmanın zenginliğini bir kez daha gösterecek. Antakya Medeniyetler Korosu, üç semavi dine mensup kişilerden oluşuyor. Koro içinde rahipler, imamlar, rahibeler, kuyumcular, öğretmenler, öğrenciler, emekliler ve serbest meslek gruplarından kişiler bulunuyor. l ANKARA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle