28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 30 Haziran 2015 EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK haber 13 PYD ve IŞİD vurgusu MGK bildirisinde Erdoğan’ın açıklamaları teyit edildi, ‘demografik yapının değişmesi endişesi’ yer aldı ürkiye’nin Suriye sınırlarındaki demografik yapının değiştirilmesi ve terör eylemleri ile başlayan kriz, Milli Güvenlik Kurulu’nda (MGK) ele alındı. Toplantı sonrası yayımlanan ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın açıklamalarını genel anlamda teyit eden bildiride Irak ve Suriye’de faaliyet gösteren IŞİD hedef alındı. MGK, “demografik yapının değiştirilmesi” ifadesiyle de PYD’nin ilerlemesine duyduğu tepkiyi dile getirdi. Kurul, sınırda alınan ek önlemleri de gözden geçirdi. MGK dün Erdoğan Başkanlığı’nda Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda Başbakan Ahmet Davutoğlu, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, kurul üyesi bakanlar, kuvvet komutanları ve istihbarat bürokratlarının katılımıyla 4 saatlik bir toplantı yaptı. Toplantıda, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin (TSK) sınır bölgesindeki hazırlıkları ve aldığı ek önlemler değerlendirildi. Kurulun asker üyeleri, daha cönceki toplantılarda dile getirdikleri olası askeri harekat durumunda oluşabilecek riskleri yeniden sundu. MİT ise Türkiye’nin olası tampon bölge kurmak istediği Ko T Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda saat 15.00’te toplanan MGK’ye Erdoğan başkanlık etti. baneEfrin arasındaki bölgenin son durumu hakkında güncel bilgi verdi. MİT’in bölgenin nüfus yapısı, IŞİD varlığı, bu örgütün dayanak noktaları ve Şam rejiminin durumunu kapsayan bilgiler aktardığı öğrenildi. Toplantının ardından açıklanan bildiride, Erdoğan’ın daha önce dile getirdiği görüşleri genel ifadelerle teyit edildi. Ayrıca, IŞİD’i hedef alan ifadeler hem Suriye hem de Irak’la ilgili görüşmeler bölümünde ele alındı. Bildirinin Suriye ile ilgili bölümünde, “Suriye’de cereyan eden hadiseler etraflıca de IŞİD hedefte Asker sessiz ve kaygılı Askeri uzmanlar Suriye krizinin bir ay sonraki YAŞ üzerinde baskı oluşturduğunu söylüyor SERTAÇ EŞ ğerlendirilmiş, muhtemel tehditler ele alınmış, sınırlarımızda alınan ilave güvenlik tedbirleri üzerinde durulmuştur. Bölgede yaşayan sivil halkı hedef alan terör saldırıları ile bölgenin demografik yapısının değiştirilmesine yönelik eylemlerden duyulan endişe dile getirilmiştir” ifadelerine yer verildi. Bu bölümde sivil halka yönelik terör vurgusu IŞİD’i, demografik yapı ise PYD’nin faaliyetlerini hedef alıyor. Bildirinin, Irak’a ilişkin değerlendirmelerin yapıldığı bölümünde de IŞİD’e gönderme yapılması dikkat çekti. Bildirinin ilgili bölümü şöyle: “Irak’ın, terör örgütleri ile mücadelesi kapsamında yaşanan son gelişmeler gözden geçirilmiş, ülkemiziin ve bölge ülkelerinin Irak ile olan ilişkileri ele alınmış, Irak sınırları içerisinde yaşayan soydaş ve akraba toplulukların durumları hassasiyetle değerlendirilmiştir.” Kurul bildirisinde, ‘paralel yapıyla’ güncellenen Milli Güvenlik Siyaseti Belgesi’nin (MGSB) Bakanlar Kurulu’nca kabul edilmesinin toplumun huzur ve barışına önemli katkılar sağlayacağı savunuldu. ABD’den Suriye’de tampon bölge oluşturulduğuna dair yapılan açıklamada “Türkiye ve Ürdün’ün Suriye’de tampon bölge oluşturacağı yönünde somut bilgi ve kanıt yok” denildi. ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mark Toner, bu tür tampon bölgelerin oluşturulması için büyük lojistik zorlukların aşılması gerektiğinin de altını çizdi. ABD: Somut bilgi yok Ölümü gösterip sıtmaya razı etmek unan halkı ültimatoma büyük bir hayır diyerek aynı zamanda dayanışma Avrupa’sına büyük bir evet diyecek.” Yunanistan Başbakanı Çipras, AB kurumları ve IMF’nin Yunanistan’ı onursuz bir yaşama mahkum ettiğini iddia ettiği taleplerine karşı halkı 5 Temmuz’da halkoylamasında hayır demeye böyle çağırdı. Hamaset dozu yüksek bir konuşma yapmaktan başka çaresi kalmamıştı. Çipras, halkoylaması restini çekince, karşı taraf resti gördü ve görüşmelerin bittiğini ilan etti. Şimdi elleri açma zamanı. Halbuki geçen cuma akşamına kadar Yunanistan ve Kurumlar (Troyka yerine bu isim kullanılıyor artık) arasında anlaşmaya varılmasının kesin olduğu kanaati hâkimdi. Yunanistan tarafı yeni öneriler masaya getirmiş ve AB Komisyonu Başkanı Juncker, çözüme çok az kaldığını ilan etmişti. Son gün Kurumlar birkaç talepte daha geri adım attı ama Çipras için herhalde bardak dolmuştu. Karşı tarafın son önerilerini beklemeden ve söylendiğine göre hükümet üyeleriyle şenlik havası içinde halkoyuna gitme kararı aldı. Çipras, kemer sıkma politikalarıyla ilişkilendirilmemek için halkoylamasına gitti. Müzakerelerde gelinen aşamayı mecliste kabul ettirememe riski yüksekti. Yalnız muhalefetin değil, kendi partisinden önemli sayıda milletvekilinin karşı oy kullanacağı belliydi. Hükümet içinde de bu konuda uyum yoktu. Ama gene de bu karar Yunanistan açısından ilk bakışta bir Rus ruletine benziyor. Üstelik şarjördeki mermi sayısının bol olduğu bir oyun bu. Hayır oyunun çıkması, Yunanistan’ın ortak para sisteminden çıkmasını, şimdiki durumdan daha fazla kaçınılmaz kılacak. Beş yıldır devam eden kemer sıkma politikası nedeniyle çok ağır bir bedel ödeyen Yunanlıların, bir o kadar, belki daha fazla bedel ödemesiyle sonuçlanacak. Çipras ve SYRİZA iktidarda kalsalar dahi çok yıpranacaklar. Hayır oyu sonrasında iktidarı bıraksa, bu kez yeni hükümet bütün günahı Çipras ekibinin sırtına yükleyecek. Yapılacak bir erken seçimin sonucu ise bütünüyle belirsiz. Hafta başında ağırlıklı eğilim hayır yönündeydi. Ama Kurumlar bu vesileyle bir taşla iki kuş vurma olanağını görüp, seçmenleri evet oyu vermeye teşvik edecek adımları hızla attı. Hem Çipras’tan kurtulmak hem yeni hükümetin dizleri üzerine çökmüş vaziyette masaya dönmesini sağlamak için o güne kadar resmen yapmadıkları önerileri dile getirmeye başladılar. IMF borç yükünün hafifletileceğini ilan etti. Avrupa Komisyonu önerilerin son durumunu içeren detaylı bir metnin Yunancasını internet sitesine koydu. Önümüzdeki beş gün içinde bu evetçi bombardımanın artması ve eğilimin “evet”e dönmesi mümkün. Bugüne nasıl gelindiğini ele almak çok daha uzun bir yazı gerektirir. Eski IMF Başkanı StrausKahn, özeleştirisini yapıp, IMF’nin hatalarından hiç ders çıkarmadığını, Yunanistan sorununu başından itibaren basit bir bütçe ve ödemeler dengesi sorunu olarak görüp, ona göre kemer sıkma politikası önerdiğini müzakerelerin feshedildiği gün yayımlanan yazısında kabul etti. Yunanistan’ın kurumsal zaaflarını göremediklerini de. AB’nin büyük hatasının krizi çözmek için IMF’yi işin içine sokmak olduğunu şimdi birçok AB sorumlusu kabul ediyor. Yunanistan AB’nin iç sorunu olarak kalmalıydı. 2011’de Papandreu, Yunan halkına ortak para sisteminde kalmak için talep edilen fedakârlıkları kabul edip etmediğini sormak istediğinde, başta Merkel ve Sarkozy olmak üzere, AB’nin hışmına uğramıştı. O zaman SYRİZADA halkoylamasına karşı çıkmıştı. Şimdi Çipras Yunanlıları alacaklıların taleplerini reddetmeye çağırıyor. Arada bir fark var. O zaman Yunanistan’ın iktisaden batması Avrupa bankalarının batması demekti. Son dört yılda Yunanistan’a verilen borcun ezici çoğunluğu Avrupa bankalarının alacaklarını tahsil etmesi için kullanıldı. Şimdi alacaklılar iflas tehlikesi olmayan kamu finans kurumları. Ama sonuçta Rus ruletini Yunanistan tek başına oynamayacak. Avrupa borsalarının hızla değer kaybetmeye başlamasının gösterdiği gibi, Avro bölgesi ekonomileri de Yunanistan’ın temerrüde düşmesi ve büyük ihtimalle Avro’dan çıkmak zorunda kalmasının bedelini, daha az oranda olsa ödeyecekler. Oyun kuramında sadece “kazankazan” değil, “kaybetkaybet” çözümü de vardır. Juncker, dün basın toplantısında, “Yunanlıların hayır demesi, Avro’ya, Avrupa’ya hayır demektir” derken, sanki Yunan halkını tahrik etmek istermiş gibi, “ölümden korkulduğu için intihar edilmez” cevherini yumurtladı. Şecaat arz ederken sirkatin söylemek tam böyle bir şeydir. “Y ‘Paralel yapı’ Başbakan Davutoğlu’nun danışmanı Şaban Dişli, MGK toplantısı öncesi Reuters’e yaptığı açıklamada, MGK’dan büyük ihtimalle TSK’nın angajman kurallarında değişiklik kararı çıkacağını söyledi. Askerin sınıra yaklaşan tüm silahlı unsurları tehdit olarak algılaması, sınırı geçmeden vurması yönünde değişikliğe gidilmesi planı daha önce Türk basınına yansımıştı. Angajman değişiyor iddiası aşbakan Ahmet Davutoğlu’nun Suriye’nin Türkiye sınırındaki bir bölgesinde “tampon bölge” oluşturulması dahil her türlü hazırlığın yapılmasına ilişkin Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK) yazılı direktif vermesi ülke gündemini kilitledi. Askeri harekatın sakıncalarını anlatan ve yazılı direktif isteyen komuta heyeti hakkında, Ağustos’ta toplanacak Yüksek Askeri Şura’da (YAŞ) alınacak kararların Cumhurbaşkanı tarafından imzalanacağına dikkat çekiliyor. Emekli generaller, “Silahlı Kuvvetlerin şansı Özel’in görev süresinin bitmesi, göreviyle ilgili gelecek kaygısı taşımaması. İktidarın YAŞ’a müdahale etme olasılığı süreci tıkıyor” diyor. Cumhuriyet’e değerlendirme yapan emekli generaller, Suriye krizinin 1 ay sonra yapılacak ve TSK komuta kademesinin yeniden belirleneceği YAŞ üzerinde baskı oluşturduğunu vurguladı. Generaller şu değerlendirmeyi yapıyor: B TSK’nin şansı “Bir ay sonra YAŞ toplanacak. Normal koşullarda Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve bir iki komutanın daha görev süresi doluyor. Bu durum, Suriye krizinde silahlı kuvvetlerin çekincelerini güçlü bir şekilde dile getirmesini bastırıyor. 2011 yılında yaşanmış olaylar var. Çünkü komuta heyetinin yapılanmasında son imzayı Cumhurbaş kanı atıyor. Özel’in normal koşullarda bir ay sonra görev süresinin dolması Silahlı Kuvvetler için bir şans. Komutan daha çok görev anlayışıyla hareket ederek, yazılı direktif istiyor. Burada alınan direktif Silahlı Kuvvetleri, her türlü eleştirinin dışında tutuyor. Çünkü çekinceleri söylenmiş, anlatılmış ama bunlara karşı Başbakan direktifi vermiş. Bundan sonraki bölüm, askerin askerliğini yapması ve çaNecdet Özel lışmaları sürdürmesidir. Krizin YAŞ öncesi gündeme getirilmesi Silahlı Kuvvetler üzerinde de bir baskı amacı taşıyabilir.” Suriye krizinin kurulması gereken koalisyon hükümeti için de bir “sabotaj” anlamına gelebileceğini savunan generaller, “Suriye ve dış politika konusu görüşmelerin temel noktası olacak. Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın güçlü bir şekilde bu konunun arkasında durmaları nedeniyle bu konu koalisyonun bozulmasına ya da kurulmasına neden olabilir” diyor. Generaller, kurulacak hükümetin koalisyon olmasının TSK ve YAŞ’a yönelik beklentileri daha dengeli konuma getireceğine dikkat çekiyor. l ANKARA AKP hükümetinin tek başına son MGK’si FIRAT KOZOK MGK’de 13 yıllık AKP egemenliği olası bir koalisyonla sona erecek KP, Milli Güvenlik Kurulu’ndaki ağırlığıyla son toplantısını yaptı. Bir sonraki kurul toplantısı, erken seçim kararı alınmazsa yeni koalisyonun bakanlarının da katıldığı bir kurul olacak. CHP, koalisyon pazarlıklarında kurulda koalisyon dengesinin sağlanmasını isteyecek. Bu çerçevede 9 üyenin 4 ya da 5’nin kendisine verilmesi için bastıracak. Toplam 13 üyesi bulunan MGK’de, halihazırda 10 sivil üye bulunuyor. Cumhurbaşkanı dışındaki 9 üye başbakan ve bakanlardan oluşuyor. Bu çerçevede 4 başbakan yardımcısıyla Adalet, Milli Savunma, İçişleri ve Dışişleri bakanları kurulun üyeleri arasında yer alıyor. AKP’nin 13 yıllık iktidarının ilk 5 yılı kurula 10. Cum A hurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer başkanlık yaptı. 2007’den bugüne kurulun sivil üyeleri AKP’lilerden oluştu. Dünkü toplantıyla, kuruldaki 13 yıllık AKP ağırlığı da sona ermiş oldu. Cumhurbaşkanı başkanlığında iki ayda bir toplanan kurul, bir sonraki toplantısını ağustos ayında, YAŞ toplantısı öncesinde yapacak. Eğer koalisyon görüşmeleri sonuçsuz kalır ve erken seçim kararı alınmazsa kuruldaki denge de değişecek. Bu çerçevede Ankara’da en önemli koalisyon formülü haline gelen AKPCHP koalisyonu yaşanırsa kuruldaki 34 üyenin CHP’li bakanlardan oluşması gündeme gelecek. CHP’nin 14 temel ilkenin ardından “olmazsa olmaz” diye nitelendirdiği Dışişleri, Adalet ve İçişleri bakanlıkları CHP’de kalır, 4 başbakan yardımcılığından bir ya da birkaçı da CHP’nin olursa kuruldaki sivil dengesi tamamen değişecek. l ANKARA Denge değişecek Mültecilerin hakları yok sayılıyor Hrant Dink Vakfı tarafından hazırlanan ‘Medyada Nefret Söylemi ve Ayrımcı Dil’ raporu yayımlandı rant Dink Vakfı tarafından yürütülen “Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi” çalışması kapsamında basında Suriyeli mültecilere yönelen ayrımcı söylem konulu “Medyada Nefret Söylemi ve Ayrımcı Dil Eylül Aralık 2014 Raporu” yayımlandı. İncelemede Suriyeli mültecilerin yoğun olarak yaşadığı bölgede yayımlanan yerel gazeteler ile ulusal yayın yapan bazı gazetelerinin haber dilleri değerlendirildi. Raporda, Suriyeli mültecilerle ilgili doğrudan veya dolaylı bir ayrımcı söylem içeren köşe yazıları ve haberlere dair üç temel bulgu şu şekilde sıralandı: l Medya hak temelli bakmıyor: İnceleme, Suriyeli mülte H cilerle ilgili köşe yazıları ve haberlerin mültecileri hak sahibi özneler olarak görülmediğini ortaya koydu. Sadece üç köşe yazısı ve haberlerin de çok az bir kısmı hak temelli bakış açısını taşıdıyor. Yerinden edilme durumlarında artarak yaşanan kadın ve kız çocuklarına uygulanan negatif ayrımcılığın farkındalığına yönelik habere neredeyse rastlanmadı. l Suriyeliler güvenlik sorunu: Suriyeli mültecilerin güvenlik sorunu olarak görüldükleri ve tekrar ötekileştirildikleri ortaya konuldu. İncelemede, basında yer alan haberlerde, barınma, çalışma, eğitim ve sağlık hakları ile ilgili sorunlarda, güvenliğin insani boyutunu temel alan bir bakış açısı söz konusu olmadığı ekonomik ve sosyal hakların polisiye ve askeri güvenlik sorununa indirgendiği ortaya konuldu. l Haber dili ötekileştirici: Araştırma, Suriyeli mültecilere yönelik haberlerin mültecilere yönelik ötekileştirici söylem içerdiğini de ortaya koydu. İncelemeye göre haberlerin önemli bir bölümünde siyaset ve iş dünyasından figürlerin görüşlerine yer verilirken olaylar karşısında Suriyeli mültecilerin neler hissettiğine yer veren sadece üç haber tespit edildi. Nefret söylemi yayılıyor aporda ayrıca EylülAralık 2014 döneminde nefret söylemi içeren yayın sayısındaki artışın devam ettiği ortaya konuldu. Nefret söylemine zemin hazırlayan konular ise Kobani eylemleri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın davetiyle Türkiye’ye gelen Papa Francesco’nun ziyareti ve Mescidi Aksa’ya yönelik saldırı ve yılbaşı kutlamaları oldu. Hakkında nefret söylemi üretilen içerik sayısı bakımından R Yahudiler hakkında 143, Hıristiyanlar hakkında 115, Ermeniler hakkında 60, Kobani gündeminden dolayı da Kürtler hakkında önceki döneme göre üç kat daha fazla artarak 59 içerik tespit edildi. “Diğer dezavantajlı gruplar” başlığı altında kadınlara ve LGBTİ’lere yönelik nefret söyleminin incelendiği 47 içerikten 29’u LGBTİ’leri, 18’inin de kadınları hedef aldığı görüldü. l Kültür Servisi Gezi doktoru uğurlandı Gezi direnişinde Dolmabahçe Camisi’nde yaralıları tedavi eden sağlıkçılar arasında yer alan ve geçen cumartesi günü kalp krizi geçirerek ölen Doç. Dr. Kaan Özdedeli (40), önceki gün İzmir’de sessiz sedasız toprağa verildi. Özdeli için saatlerde Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde de anma töreni yapıldı. l İZMİR / Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle