16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR ve GORUSLER KÜLTÜR SANAT Pazar 14 Haziran 2015 Meclis’in kadınları GAMZE AKKUŞ İLGEZDİ Siyaset Bilimci 20 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: AYNUR ÇOLAK T BMM, 25’inci döneme tarihinin en fazla kadın vekili ile giriyor. Nüfusun yarısını oluşturan kadınlar bu dönem 98 kadın vekille temsil edilecek. Yeterli mi? Tabii ki hayır. Belli ki, eşit temsilin sağlanması için önümüzde oldukça uzun bir yol var. Ama geçmiş dönemlerle kıyaslandığında, bu da önemli bir adım olarak kabul edilmeli. Özellikle de TBMM’de yer alan kadın vekillerin gösterecekleri performans, önümüzdeki dönemlerde kadınlara siyasetin yolunun daha fazla açılmasını sağlayacak. O yüzden de kadınlara önemli bir görev düşüyor. Toplumun yarısını oluşturan kadınların mevcut sorunlarını tespit etmek, bu doğrultuda kalıcı ve etkin çözüm üretebilmek, hangi siyasi partiden olursa olsun tüm kadın vekillerin en önemli sorumlulukları arasında yer alıyor. Siyasetler ve ideolojiler üstü bir sorun olan kadın sorunu konusunda tüm partilerden kadınların el ele vererek atacakları adımlar ve verecekleri kararlar, siyasete kadının damgasını vurmasını sağlayacak. Bir rüya gördüm... D 1 2 7 8 ün gece müthiş bir rüya gördüm. Korkunçtu. Dehşetti. Kâbustu... Muhteşemdi. Harikuladeydi. İnanılmayacak kadar güzeldi... İkisi arasında gidip geliyordum. Kâh bulutların üzerine çıkıyor çıkıyor çıkıyordum; kâh dipsiz kuyuların en dibine yuvarlanıyor yuvarlanıyor yuvarlanıyordum... Sabah kan ter içinde uyandım. Rüyalar genellikle anımsanmaz. Hemen yazarsan rüyanı, ancak o zaman unutmazmışsın. Ben de yazmaya koyuldum. 3 4 Kadın ve siyaset Şiddet, işsizlik, ayrımcılığın kadınları parti, sosyal sınıf, statü farkı gözetmeksizin sarıp sarmaladığının bilinciyle ve kadın sorununu partilerin siyasi tercihlerine kurban etmeden ele alan kadın vekiller, Türkiye’de siyaset yapma tarzında da önemli değişiklikler yaratacaklar. 25. dönemin kadın vekillerinden çok şey bekleniyor... 9 10 1. Gamze Akkuş İlgezdi (CHP) 2. Salina Özuzun Doğan (CHP) 3. Zeynep Altıok Akatlı (CHP) 4. Lale Karabıyık (CHP) 5. Hüda Kaya (HDP) 6. Leyla Zana (HDP) 7. Ruhsar Demirel (MHP) 8. Arzu Erdem (MHP) 9. Ayşenur Bahçekapılı (AKP) 10. Sera Nur Çelik (AKP) 5 6 Kadın cinayetleri l 2015’in ilk beş ayında, yani 150 günde 121’e ulaşan kadın cinayetlerinin geldiği boyut tüm toplumu tehdit etmekte. Mahkemelerin kadın cinayetlerinde uyguladığı haksız tahrik ve iyi hal indiriminin acilen kaldırılmasını sağlamak gerekiyor. Çocuk gelinler cuk gelinlerle Avrupa’da ikinci sırada alıyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin resmi nikâh olmaksızın dini nikâh kıyan imam ve çiftlere hapis cezası öngören düzenlemeyi iptal etmesinin, çocuk yaşta evliliklerin sayısını önümüzdeki dönemde daha da artıracağı kesin. Erken evliliklerinin önlenmesi, cinsel suçlarda cezaların daha da artırılması konusu da kadın vekillerin önünde büyük bir sorun olarak duruyor. bul Sözleşmesi’nin uygulanması da kadın vekilleri bekleyen sorunlar arasında yer alıyor. l Kadınerkek eşitliği ilkesinin hayata geçirilmesini amaçlayan İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü Milli Eğitim müfredatına “Toplumsal Cinsiyet Eşitliği”nin eklenmesi de önümüzdeki dönemde hayata geçirilmesi gereken konular arasında öncelikli bir öneme sahip. Cinsiyet eşitliği l Türkiye’nin utancı haline gelen çocuk gelinler konusu da ivedilikle ele alınması gereken sorunlar arasında yer alıyor. 2014 yılı itibarıyla resmi rakamlarla sayısı 181 bin olan ço İstanbul Sözleşmesi l 2011 yılı Mayıs ayında ilk imzacılarından olduğumuz ve 25 Kasım 2011’de TBMM’de kabul edilen ancak önkoşulları hâlâ yerine getirilmeyen İstan Mobbing l Çalışma hayatında yoğun olarak kadınlara uygulanan mobbingin önlenmesi, istihdamda eşitliğin sağlanması, devletin çocuk bakımını çalışan kadınların üzerinden alacağı kreşlerin açılması, yaşlı bakım merkezlerinin yanı sıra sığınma evleri sayısının artırılması, kadın girişimciliğinin desteklenmesi de kadın vekillerin sorumlulukları arasında yer alıyor. Bu sorunlar, tabii ki yalnız kadınları ilgilendiren sorunlar değil, tüm toplumu, en az kadınlar kadar erkekleri de ilgilendiriyor. Ancak, birikmiş, çok uzun yıllardan bugüne taşınan ve her geçen gün artan kadın sorunlarını teferruat olarak görmeyen 98 kadın vekilin göstereceği performans, toplumun tümünü etkileyecektir. 98 kadın vekil, 25. yasama döneminde kadınlar lehine çok şeyi değiştirebilir. Ülkenin tüm camilerinin minarelerinden, cızırtılı hoparlörlerden bir ses haykır haykır haykırıyordu “Sayım suyum yoooook! Sayım suyum yoooook!” Benim bildiğim minarelerden ezan okunurdu. (Artık minarelerden değil, Batı icadı aygıttan geliyor ibadet çağrısı, ama olsun.) “Sayım suyum yok” nereden çıktı?! Çocuklar oynarken söyler bu lafı. Yani oyun sayılmaz, oyun geçersiz. Minarelerden sonra tüm okullardan, dağlardan, taşlardan, aynı ses haykırmaya başladı: “Sayım suyum yooook! Eyyy sen! Doğru seçime!” Ülkenin kaçak ya da kaçak olmayan tüm saraylarından, köşklerinden aynı ses “Bu sayılmaz! Baştan seçim! Erken seçim! Yine seçim!” Ve biz ayağımızda prangalar, kuyruklara giriyor yeniden sandık başına gidiyoruz. Oylar sayılıyor. Sonuç aynı. Tam seviniyoruz. O ses “Sayım suyum yoooook!”... Yeniden sandığa gidiyoruz. Sonuç aynı... Tanrım hiç bitmiyor. Ha bire yeniden seçim... Biz ihtiyarladık, çocuklarımız ihtiyarladı... O ses hâlâ bağırıyor: “Sayım suyum yooook!” İmdaaat! Uyanmak istiyorum!.. Sayım suyum yok tür mirası olduğunu bilmez, ama çocukluğunda saklambaç oynayanlar bilir ki “çanak çömlek patladı” demek biz kazandık demektir. Senin “sayım suyum yok”un geçersiz demektir. Oyunun kurallarına uymak zorundasın demektir. Rüyamda gökkuşağının tüm renkleri bir arada... Artık hiçbir şey aynı olmayacak... Hayır hayır, bu renkler kırmızı çizgi, mavi çizgi değil, sınır koymak, ayrıştırmak için değil, bir arada ne yapabiliriz diye düşünüp konuşan renkler. Parlamenter rejimin sağlığı için... Yolsuzlukla mücadele için... Yeniden hukuk sistemini kurabilmek için... Eğitimi çıktığı raydan kurtarmak için... Kadınlara yönelik karşıdevrimi durdurmak için... Seçim barajını yıkmak için... 12 Eylül faşist mirasa artık yeter demek için... Muhalefetteki üç parti el ele vermiş ayrıldıkları değil, birleştikleri noktaları konuşuyor... Tanrım bu rüya hiç bitmesin, hiç bitmesin... Koalisyon çok güzel! YÜKSEL IŞIK GazeteciYazar T ıpkı Özal’ın “dört eğilim formülü” gibi! Özal’ın keşfi “derin” milliyetçi Cemil Çiçek’ten sosyal demokrat Ertuğrul Günay’a, Kürtlerden Alevilere kadar geniş bir koalisyon partisi kurmuşlardı ama 2002 öncesinin acı hatıralarını düzenli olarak kaşımaktan geri durmamışlardı. 13 yıl boyunca bilinçli olarak koalisyonların kötü olduğunu dikte eden muktedirler, böylece iktidarları boyunca kendi başarısızlıklarının üstünü örterek, toplumun zihnini esir almışlardı. AKP, adı konulmamış bir proje koalisyonuydu. Proje, “özgürlükçü, çoğulcu, kimliklere ve inançlara karşı hoşgörü” temelinde lanse edilmiş, bu kavramlara uygun politik akımların simge isimleri eklenerek AKP oluşturulmuştu. lenme oranın bu kadar düşük, uzlaşma isteği oranının bu kadar yüksek çıkması, yaratılan algı yönetimi ile halkın bağımsız düşünme yeteneğinin esir alınmasından kaynaklanıyor. 7 Haziran kampanyası boyunca da AKP, koalisyonun kötülüğüne vurgu yaparak, “istikrar için tek başına hükümet” söyleminde ısrar etmişti. Seçimden önce edindiği olumlu izlenimlerin etkisine giren Kılıçdaroğlu da, bilinçsiz olarak bu değirmene su taşımıştı. Böylece oluşturulan hegemonik söylem, toplumsal çoğunluğun da muktedirlerin çıkarlarına uygun düşünmesine yol açmıştı. Nereden mi anlıyoruz? 7 Haziran sonrası yapılan araştırmalar, halkın yüzde 41’inin koalisyona razı olduğunu ama aynı halkın koalisyonun temeli sayılabilecek uzlaşma konusunda ise yüzde 76 oranında olumlu görüş bildirdiğini gösteriyor. Yani halk, “koalisyon istemiyoruz ama uzlaşın” diyormuş! Çelişkili gibi görünüyor ama değil çünkü koalisyonu kabul Koalisyon kötü mü? Kolay yönetmek ve istenilen yöne kanalize edebilmek için halkın zihnine pranga vurma yöntemi, uzun yıllardır uygulanan bir yöntem ama AKP’nin bu yöntemi ifrata vardırdığını söylemek gerekir. Tek tek bireylerin zihninin esir alınmasını bir yana bırakın; bu esaretin izlerini 2002’nin müsebbibi MHP’de de görülüyor. Meksikalılar, “Parmak güneşi gösterir de sen parmağa bakar Algının esareti san, aptalsın demektir. Güneşe bakarsan daha da aptalsın. Bakman gereken şey, güneşle parmak arasındaki mesafede uçan kuştur” der. MHP’nin 2002 seçimlerinde baraj altında kalmasına yönelik oluşturulan hegemonik dil, o kadar baskındı ki Bahçeli dahil, bütün bir MHP topluluğunun, koalisyonun kötülüğüne inandıkları anlaşılıyor. Bahçeli’nin parlamentonun feshedilerek yeni bir erken seçime gidilmesine yaptı vurgu da bu yanlış inançtan kaynaklanıyor. Artık “kral çıplak” deme zamanı! Kabul etmek gerekir ki Restorasyon koalisyonu AKP seçim öncesi, koalisyon olasılığına dair “istikrar için tek başına hükümet” söyleminde ısrar etmişti. (NECATİ SAVAŞ) 2002 öncesinde MHP’nin de içinde yer aldığı koalisyon her şeyi eline yüzüne bulaştırmıştı ama bu koalisyon olmaktan değil, yönetme becerilerindeki zafiyetten kaynaklanıyordu. Gene de hiç kimse o koalisyonun tek parti yönetimindeki AKP kadar toplumu bunalttığını söyleyemez! Dolayısıyla kötü olan koalisyon değil, halkın çıkarlarına ters düşmektir. 7 Haziran seçimleri, Türkiye’yi diktatörlük uçurumunun kenarından almıştır. Türkiye’nin düzlüğe çıkıp rahat bir nefes alması için bir restorasyon koalisyonuna ihtiyaç bulunmaktadır. 13 yıllık AKP iktidarının tarumar ettiği toplumsal uzlaşma kültürünün restorasyonu için adım atması gerekenler, CHP, MHP ve HDP’dir. Farklı düşünüş ve yaşam biçimine sahip koskoca bir toplumun siyasal tercihlerinin farklı olmasının normal olduğu gerçeğini de göz önüne alarak, kimsenin toplumsal restorasyon koalisyonundan kaçma hakkı yoktur. Bu nedenle ilk adımı atmasa da, atılacak adımlara olumlu cevap vermek, MHP’nin tarihi sorumluluğun gereğidir. İlk günlerin tereddütlerinden yararlanan karanlık güçlerin Diyarbakır’da gerçekleştirdikleri katliama karşı çıkmanın yolu da büyük uzlaşının sonucu olan restorasyon koalisyonundan geçmektedir. Bu nedenle Gezi eylemlerinin gözde sözlerinden esinlenerek, “Gelsene, koalisyon çok güzel” deme vaktidir. Ama durun, daha ilk “Sayım suyum yok” nidasında, Gezi’dekiler ortaya çıkıp “Çanak çömlek patladı! Çanak çömlek patladı!” diye dikildiler o sesin karşısına! Bakmayın kimileri “çanak çömlek” deyince sadece yeraltında işe yaramaz, gökdelenlere, yollara, engel olan “ıvır zıvırı” kasteder, onu kül Çanak çömlek patladı Bütün gece karabasan ile hayaller arasında gidip geliyorum. O Ses “Bana gel” diyor “Bana katıl, bana el ver!” Bana gel demek kaçak saraya, ayakkabı kutularına, evdeki kasalara gel demek. TIR’ları, IŞİD’i, Roboski’yi, Gezi’de öldürülen çocukları unut demek. Yolsuzluğun, yalanın, talanın, soygunun üstünü ört demek... İmdaat uyanmak istiyorum! Hayır, her konuda anlaşamayacaklarını rüyada bile olsam biliyorum. Ama artık öldürmemek üzerine... Bu ülkedeki toplu cinayetler, katliamdan farksız iş kazaları üzerine... Faili meçhulleri sonlandırmak için... İşsizliğe çare aramak için anlaşabilirler... Suçlularla işbirliği yapmama konusunda anlaşabilirler... Kadınları, anneleri düşünüp anlaşabilirler... Arayı soğutmadan... Bu fırsatı kaçırmadan... Sorumluluklarını hatırlayarak... O tek haykıran sese değil de milletin sesine kulak vererek... Gerçekleştirebilirler bu hayali... Amma da rüyaydı! Karabasan ve hayaller R ‘Bir Kofer Bir Sandık 2015’ umeli’den Türkiye’ye gerçekleşen göçle ilgili toplumsal bilinç ve Balkan ülkeleri ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ortak tarihini canlı tutmak amacıyla Kosova Prizrenliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği tarafından bu yıl altıncısı düzenlenen “Bir Kofer Bir Sandık 2015” Sirkeci buluşması 14 Haziran Pazar günü Sirkeci Garı’nda, saat 14.00’te başlıyor. Etkinliğin Genel Sanat Yönetmenliğini ve sunumunu ise Devlet Tiyatroları sanatçısı Orhan Kurtuldu yapıyor. Ortak kültürel bağların canlı tutulması, bölgedeki kardeş, akraba toplulukları ile birlik, dayanışma ve beraberlik duy Fotoğraf sergisinden. gularının güçlenmesi hedeflenen etkinlikte yeni yetişen nesillere göç olgusunun aktarılması da hedefleniyor. Etkinliğe Rumeli Bandosu, Sirkeci hatıra fotoğraf platformu, Rumeli konulu fotoğraf sergisi, Rumelili yazarlar buluşması, Rumeli Pazarı ve birçok tanınmış sanatçı katılacak. B Gelin hikâyenizi anlatın gerçek hikâyelerin anlatılacağı ve kayıt altına alınacağı etkinlik saat 19.00’da başlayacak. Gerçek hikâyelerin Açık Radyo’da seslendirileceği ve bir kitapta toplanacağı “Türkiye Hikâyelerini Anlatıyor” seçkisine katılmak için başvurular 1 Temmuz’a kadar devam ediyor. oğaziçi Üniversitesi Nâzım Hikmet Kültür ve Sanat Araştırma Merkezi, Açık Radyo ile ortaklaşa düzenlediği “Türkiye Hikâyelerini Anlatıyor” projesiyle 17 Haziran akşamı Kuzey Kampüs’teki Ayhan Şahenk Salonu’nda, gerçek hikâyeler anlatılmak üzere buluşuluyor. Sahneden C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle