28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR ve GORUSLER 18 EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: AYNUR ÇOLAK KÜLTÜR SANAT Çarşamba 29 Nisan 2015 Dans Günü’nde Hayaller OĞUZ ÖZLEM ADOB Sanatçısı Yaşadığımız şu dünyada, insanın evrendeki yaşı ile aynı kabul edilen dansın coşkusu, evrenin çok uzak köşelerine kadar uzanır. dengeli, düzenli bir yapı içinde olunca da sanat dediğimiz bir değer ortaya çıkar. İslam dininin katı kurallarına tabi olsa bile onun bağımsızlığı, yüreğine işlemiş dans tutkusu, damarlarındaki kanın hızlı akışı ile hareket haline gelip kadınlı erkekli, kol kola harika koreografik düzenlemeler ortaya çıkarmışlardır. N e enteresandır ki, yüzyıllardır açlık, sefalet, savaşlar sonunda haritadan silinmek pahasına bile Anadolu insanı sanat ve kültürünü ve manevi duygularını azimle devam ettirebilmiştir. Anadolu insanı üzüntü, sıkıntı, neşe ve hayatın gerçeklerini ritüel bir sırayla, hiç sektirmeden büyük bir titizlikle Anadolu dansının içinde sabitleştirdi. Etnolojik olarak incelendiğinde bu içgüdüsel inat, köylü olarak kabul ettiğimiz insanların bu altın değerindeki özellikleri sayesinde Türk köylü dansları unutulmadan, yozlaştırılmadan ve kültür değerleri yok edilmeden zamanımıza kadar bir sentez olarak gelebildi. Ve hayaller... İşte benim hayalim: Artık partiler birbirleriyle yarışırcasına sanat ve kültürün insanları birlik beraberlik içinde sevgiyle bağlayan bir olgu olduğuna karar verdiler. Artık sanatçılar depo, spor salonu vs. gibi amaç dışı yerlerde opera, bale, tiyatro ve orkestra eserlerini sergileyemeyecekler. Atatürk Kültür Merkezi bu karamsar or Bale kalıpları Enteresan olan 4.5 asırlık bir mazisi olan balenin terminolojik kalıplarına adaptasyonu biz Türkler için çok kolay olmuştur. Zamanımızda sanatçıların ve sanat kuruluşlarının hayatlarını sürdürebilmeleri fiziksel, zihinsel ve sağlık açısından güvende hissetmeleri hayal kurarak da olsa güzellik değil mi! tamdan kararlı bir ortama geçmiş; tadilatı yapılarak 29 Ekim 2016’da Cumhuriyet Bayramı’nda 1969’da olduğu gibi Verdi’nin Aida Operası ve Ferit Tüzün’ün Çeşme Başı Balesi ile açılıyor. Sanatçılar söylediği, çaldığı ve oynadığı yere nihayet kavuşuyorlar. Devlet büyükleri yerlerini alıyor, İstiklal Marşı’ndan sonra perde açılıyor, sanat adına birçok şey bu perde ile beraber başlıyor. Akün ve Şinasi sahnelerinin tapuları Devlet Tiyatrosu’na veriliyor. Artık minyatür hale gelmiş. Seçim Bildirgelerinde Sanat KP, CHP ve HDP seçim bildirgelerini açıkladı. MHP’nin de mayıs başında seçim bildirgesini açıklaması bekleniyor. AKP ve CHP’nin seçim bildirgeleri oldukça kalın, HDP’ninki ise kısa ve öz. Bu bildirgelerde sanata ayrılan yer ise yaşamımızda sanata ayırdığımız yer kadar, yani çok az. O bölümlere geçmeden önce partilerin temel hak ve özgürlükler hakkında ne dediklerine bakmak gerekiyor. Çünkü sanat alanının en temel sorunu düşünce ve ifade özgürlüğü. AK Parti “Seçim Beyannamesi”nde “Düşünceyi ifade etmenin önündeki engelleri kaldırdık ve basın özgürlüğünü genişlettik” deniyor. Oysa yayınlama özgürlüğünün önündeki engellerin çoğaldığı, sansürün arttığı biliniyor. Beyannamedeki ifadelerden devletin güvenliğinin ağır bastığı, güvenlik endişesi ile hak ve özgürlüklerde daha da fazla geri adımlar atılabileceği anlaşılıyor. CHP ve HDP ise temel hak ve özgürlüklerin önündeki engellere ve baskıcı yasalara dikkati çekip daha fazla özgürlük için yasaları değiştireceklerini söylüyorlar. AK Parti beyannamesini “kültür ve sanat değerlerimizi muhafaza eden” bir bakışla oluşturmuş. Geleneksel sanatları tanıtmak, Osmanlıca öğretmek gibi hedefler var. İlk vaat “kültür ve sanat alanının, idari örgütlenmesini yeniden ele almak” bu da TÜSAK yasa taslağının tüm tepkilere rağmen yasalaşacağını gösteriyor. “Fikri mülkiyet haklarının kurumsallaşmasına yönelik çalışmalarımızı sürdüreceğiz” deniyor. Bundan da iki yıldır bekletilen Fikir ve Sanat Eserleri Yasa tasarısının nihayet Meclis’e geleceğini mi anlamalıyız herhalde. Hazır bekleyen sinema yasasının çıkması yönünde ise bir vaat yok. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın birçok belgesinde geçen ve yıllardır neden gerçekleştirilmediği A Hayaller bitmez Ankara’daki tarihi opera binası müze oluyor, yeni opera binası Cumhuriyet Ankarası için simgesel önemi olan şimdiki Atatürk Kültür Merkezi alanında seçilmiş sanatsever akademisyenlerin tarihi bir kararıyla opera binası yapılmasına karar veriliyor. Kem gözler allak bullak olmuş durumda, Avrupalılar bu değişime şaşırmış durumda söyleyeceklerini artık söyleyemiyorlar. Sanatçılar, sanat sevenler artık mutlu. Bundan sonra çocuklarını konservatuvara verebilecekler, mezun olanlar artık figüran yevmiyeli kadrosunda çalışmayacaklar, kadroya girmek sıradan olacak. Siyasiler kendi ideolojilerine uygun sanat üretiminden elini eteğini çekiyorlar. Bunlar benim hayalim olabilir, neden olmasın ki? Hayal kurarak oluşan güzellikler doğayı bile değiştiren etkin emeğin ürünü olmuştur. 29 Nisan Dünya Dans Günümüz kutlu olsun. Kuşaktan kuşağa Dans kültürünün bu güzel özelliğinin kuşaktan kuşağa süregelmesi, gelenek, töre gibi yerleşik toplumsal olguların titizliğinin aynen Anadolu köylü danslarında da gösterilmesi önemli bir konudur. Sanayileşme, köklü değişimler, sinema, televizyon diğer hobilerin furyası içinde Anadolu insanının geleneksel dans kültüründen kopmayıp uluslararası yarışmalarda altın madalyalara ambargo koyması Anadolu insanının dansa olan yatkınlığının somut göstergesidir. Dans dürtüsü Dansı yalnızca bir duygusal dürtü olarak görürsek o zaman düz, yavan, zevksiz ve keyifsiz olur. Ama bu dans dürtüsü Anadolu insanının genetik yapısında ve duygusallığında yapıcı, yaratıcı güç olup Dünya Dans Günü her yıl 29 Nisan’da kutlanmaktadır. (AFP) Dar mı Geliyor Düğmeler? YÜKSEL IŞIK GazeteciYazar anlaşılamayan “masal kahramanlarının belgesel, dizi ve çizgi filmlere dönüştür”mek, çok karşı çıkılan kütüphanelerin yerel yönetimlere devri gibi projeler ise tekrar edilmiş. Hükümet programlarında ya da Kültür Bakanlığı strateji belgelerinde yer alan projelerin aynen seçim beyannamesine alındığı anlaşılıyor. TÜSAK tasarısını iptal edeceğini, sanatın özgürleşmesinin önündeki engelleri kaldıran bir sanat yasası yapacağını söylüyor CHP. “Sanat kurumlarının yönetimini ağırlıklı olarak sanatçılara bırakacağız” diyor. Yani sanat kurumlarının yönetimini tamamen sanatçılara bırakmıyor. Sosyal güvence sağlamaktan, vergileri azaltmaktan, AKP beyannamesindeki gibi telif haklarını koruyacak yasal düzenlemeleri yapmaktan söz ediyor. Edebiyatımızın yurtdışında gelişmesi amacıyla destek vermek vaat ediliyor. Bu desteğin 2005’ten beri uygulanan TEDA projesinden ne farkı olacağı ise anlaşılamıyor. AKM’yi açmak gibi somut öneriler var. Sanatçılara ve örgütlerine danışılarak hazırlanan CHP seçim bildirgesinin önceki bildirgelerine göre çok daha iyi olduğunu söylemeliyim. HDP’nin kültür ve sanatta ilk vaadi “Kültür Bakanlığı bünyesinde oluşturulacak Türkiye Sanat Meclisi”. Kültür ve sanatla ilgili tüm kararların bu mecliste alınacağı söyleniyor. “Kültür Bakanlığı” dendiğine göre Kültür ve Turizm bakanlıkları ayrılıyor. Bunlar olumlu. Ama “özerk” bir sanat meclisi oluşturmak yerine “bakanlık bünyesinde” demenin bildirgenin özgürlükçü ruhuna uymadığını söylemeliyim. Sanatçılara daha çok özgürlük, haklarının verilmesi, örgütlenmenin teşviki gibi vaatler de olumlu ama HDP’den tartışmalı konularda da görüşler beklerdim. Sanatçılara danışılarak güncel konulardaki talepleri somut olarak bildirgeye yansıtılabilirdi. ktidara ilk geldiklerinde “Üzeİ rimizdeki Milli Görüş gömleğini çıkartıyoruz” demişlerdi. İktidarlarını sağlamlaştırmak için attıkları her adımdan sonra gömlek değiştirmek alışkanlık olmuş olsa gerek ki şimdi de anayasayı kastederek “Bu gömlek artık dar geliyor” demiş. “Değiş Tonton”, önlerine çıkan sorunları şekil değiştirerek çözen bir aileyi konu edinen bir çocuk dizisinin adıydı. Bizdeki anayasa serüveni biraz da “Değiş Tonton” dizisine benziyor. düğü kesin olan başkanlık tartışmalarına taraftar sağlamak için “dar gömlek” metaforu üzerinden yürütülüyor. Şu sözlere bakın: “Şu anda bize giydiğimiz gömlek dar geliyor. Bu vücut artık bu gömleğe tahammül edemiyor. Bize bundan sonra yakışacak gömlek, yeni bir idari yapılanmadır, bu da başkanlık sistemidir.” Ne zaman fark etmişler? Başbakanlık görevini bırakıp Cumhurbaşkanlığı katına çıktıktan sonra! Ne zaman dillendirmeye başlamışlar? 7 Haziran seçimlerine giderken! Haliyle insan soramadan edemiyor; madem öyle, yıllardır niçin yüzde 10 barajını görmezden geliyorsunuz? Savunmaları hazır: “Barajı biz getirmedik ki biz niye kaldıralım?” Replikler tekrarlanırsa Muktedirler, aşağıdan gelen uğultuya kulak vermek ve sorunları çözmek yerine habire “değiş tonton” repliğini tekrarlıyor. Bu zihniyet, 61 Anayasası’nı fazla geniş bulmuştu. O anayasa, budana budana 12 Eylül Darbesi’ne kadar getirildi. En sonunda 12 Eylül darbecileri, o anayasayı toptan kaldırıp barajlı seçim sistemini bağrında taşıyan bugünkü anayasayı yaptılar. “Milli Görüş gömleğini üstlerinden çıkaranlar”a da gün böyle doğmuş oldu. ‘Rabbena, hep bana’ Tıpkı yüzüğünü kömürlükte kaybedip sokakta arayan Nasrettin Hoca fıkrasında olduğu gibi. “Eee, peki burada niye arıyor sun” diye sorduklarında hocanın cevabının “Çünkü kömürlük çok karanlık” olduğunu biliyoruz. “Seçim barajı kalsın, cemevinin inanç özgürlüğüyle ilişkisini kurmayalım; iş güvencesine gerek yok; taşeronluk, ekonominin can damarı...” gibi tümüyle antidemokratik yasal düzenlemeleri savunanlar, acaba neyin değişmesini istiyor? “Gömleğin” neresi sıkmış olabilir? Uluslararası standartlara göre insan hak ve özgürlüklerinin kırıntıları olabilir mi? Başbakan da demişti ya, “Bundan sonra kimse izinsiz sokağa çıkamayacak!” Mesela hâlâ ekmek almaya belgesiz gidiyoruz, değil mi? Dilleri sürçtü sanıyorsunuz; sanmayın! Souq Karaköy tasarımcı, zanaatkâr ve iş fikirlerini buluşturuyor. Neden dar geliyor? Soruyu başka bir noktadan soralım; bir gömlek neden dar gelir? Defosu açıkça görüldüğü halde bedeli ağır ödetilen 12 Eylül sürecinin promosyon ürünlerinden olduğunu bilmenize rağmen memnuniyetle giymiş olmalarından olabilir mi? O gün bugündür, her ne olursa “Rabbena hep bana” demelerinden olabilir mi? Gelinen noktada görüyoruz ki “asıl terzi”nin dikerken abarttığı “gömlek” bile bunlara dar geliyor. Allah beterinden saklasın! Karaköy Souq’ta tasarım günleri İstanbul’u farklı bir alışveriş kültürüyle tanıştırma amacındaki Souq Karaköy, dikkatle seçilmiş ürünleri, keşfedilmesi gereken tasarımcı, zanaatkar ve iş fikirlerini her hafta değişen temalar altında bir araya getiriyor. Souq’un 23 Mayıs’taki teması ise bahar. Çiçekler, bitkiler, emayeler, bisikletler ve geçici dövmelerin yanı sıra Souq’ta bahar koleksiyonları yer alacak. Takipçileriyle ilk kez yüz yüze buluşacak tasarımcı markaları ise; Nice To Have, Born ve Tanrım Beni Taştan Yarat. Özgür Kazova Tekstil Kooperatifi de Souq’ta olacak. 2014 Kasım ayından beri “patronsuz kazak” üreten Özgür Kazova, baharlık tişört ve kazaklarıyla Souq’ta yer alacak. Souq bundan önce de Afganistan’da kız çocuklarının eğitimi için kaykay’ı aracı olarak kullanan Skateistan, geri dönüşüm ve kadın istihdamına katkıda bulunan Geri Örüşüm, Nesin Vakfı ve Yırca’ya destek amaçlı başlatılan Zeytin Ajandası Kolektifi’ni konuk etmişti. l İSTANBUL/Cumhuriyet Dar gömlek metaforu! AKP, içeriğinde yüzde 10 barajı engelinin de bulunduğu 82 Anayasası sayesinde iktidar kapısını açmıştı. Başlangıçta iktidarlarını sağlamlaştırmak için hak ve özgürlükler vurgusu fazla olan değişim talebi, bugün artık tek kişinin hükümranlığı için yürütül NECATİ SAVAŞ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle