23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 29 Nisan 2015 TASARIM: EBRU ADALI Başımızdaki İkili argısız demokrasi icat eden, devleti devlet olmaktan çıkaran başımızdaki bu ikili; gazeteci Karaca ve 15/27 Aralık’ta çoğu rüşvet olaylarının açığa çıkarılmasında görev alan 62 polisin tahliyelerine karar veren yargıçların Pensilvanya’dan aldıkları talimatın gereğini yerine getirdiğini söylüyor. Bu konuda Başbakan AD ötekine göre bir adım ileride. Asliye ceza mahkemesini bir türlü algılayamayan Bay AD, ceza mahkemesini sürekli sulh mahkemesi diye yinelediği yetmiyormuş gibi... ...yargıçlar arası hukuk savaşının henüz başladığı sırada, “elimizde tahliye kararını dışarıdan talimatla aldıklarını kanıtlayan” lakin ellerinde belge midir, bilgi midir, içeriğinin ne olduğunu açıklayamadığı kanıtlar olduğunu söyledi. Yargı tarihinde ilk kez patlak veren mahkemeler savcılar arası hukuk savaşının gerçek suçlusunu da sözüne inanılır bir Başbakan tavrıyla açıklamış oldu: Pensilvanya! Zaten bu ikiliye göre kim ki AKP’ye karşıdır, Pensilvanya’nın emrinde kul köledir. HHH Başbakan’ın bu açıklamasına bir süre önce Fethullah Gülen’in aylardır içeride yatan Karaca ve arkadaşlarının artık tahliye edilmesini dileyen bir konuşması sakın dayanak olmasın derken... ...ikilinin baş büyüğü Bay RTE de dışarıya giderayak yargıya emirler veren açıklamalar yapmakta gecikmedi. HSYK’nin tahliye kararı veren iki yargıç hakkında henüz ne yapacağının kestirilemediği sırada, yargıdan elini çekemeyen Bay RTE; yargıçların (aynen) “kendilerine ait olmayan yetkiyi kullanmak suretiyle yetki gaspı yaptıklarına” hükmetti ve... ...ortada yetki gaspı varken “HSYK’nin gereğini yapmakta geç kaldığını” söyledi. Bu uyarı üzerine HSYK adeta Cumhurbaşkanı’nın emri başüstüne der gibi, alelacele toplandı. Tahliye kararında ısrar eden iki yargıçı açığa aldı. RTE’nin tahliye kararı alanları hainlikle itham ettiği, ne var ki yargının iktidardan aldığı emirlerle hareket ettiğinin kanıtlandığı bu gelişmelerden sonra.... ...gerçek demokrasinin ancak yargı bağımsızlığı ve hukuk devletiyle var olacağına inananlar bir kez daha .... ...bağımsız yargı ve hukuk devleti ruhuna fatiha demekten kendini alamadılar. HHH Bağımsız yargı, hukuk devleti ilkelerinin ayaklar altına alındığı son somut örneklerle yaşanırken... ... her gün TV’lerde parti propagandası yaparken tarafsız ve bütün partilere eşit mesafede olduğunu söyleyebilen bir Cumhurbaşkanı ile AKP Genel Başkanı ve Başbakan AD, kendi ölçülerine göre CHP’ye demokrasi ve MHP’ye milliyetçilik öğreteceklerini söyleyip duruyorlar. AKP’nin seçim sloganına bakınız: Muhalefet konuşur ama AKP yaparmış! Devletin altına mı üstüne mi yapıyorlar bundan söz etmiyorlar. CHP’nin ve diğer muhalefetin iktidara geldiklerinde vaat ettiklerini karalamak için... Gerçek yüzlerini kapamayacakları biçimde ortaya çıktığı bir sırada; iktidarı yitirmek korkusu saran AKP’nin işte seçim sloganı bu. İnsaf be! CHP son on beş yıl içinde iktidar olamadı. Bu seçimde iktidar olursa sen kâhin misin Bay AD vaatlerini yerine getiremeyeceğini nereden biliyorsun? HHH CHP’nin ekonomik vaatlerini karalamak için Kılıçdaroğlu’na durmadan kaynak soruyorlar. O da Kaçak Saray’a sarf ettiği milyarların kaynağını soruyor. 12 yılda yarattıkları 17 milyon yoksulun, 6 milyon işsizin, darda yaşayan 8 milyon emeklinin, borç batağındaki 5 milyon kişinin hesabını soruyor. AKP, kurtuluşu muhalefeti vaatleriyle vurmakta buldu... Nafile çaba! Y Beyoğlu Kent Savunması, “Semt son çığlıklarını atıyor. Demirören’de, Emek’te yetişemedik. Şimdi her mekan Gezi’ye dönüşmeli” diyor Beyoğlu’nda direniş zamanı haber 11 Hangi Hukukla? u da oldu... İstanbul’da iki Asliye Ceza Mahkemesi saatlerce hukuku kurşun niyetine kullanıp düello yaptı. Aylardır tutuklu bulunan, hükümetin kendisini paralel darbeci diye suçladığı kişileri tahliye bilmecesi, kevgire dönmüş hukukumuzun tipik bir fotoğrafıdır. Aylardır tutuklu bulunan cemaat yanlısı polislerin avukatları, kendilerince bir plan kurup müvekkillerini tahliye edecek mahkemeyi ayarlamışlar. Mahkeme kendisini tahliye kararı vermeye hazırlamış, duruma müdahale edebilecek öteki mahkemelerin tümüyle ilgili reddi hâkim kararları hazırlanmış. Bunu gören hükümet mahkemesi karşı önlemini almış. Gece yarısı verilen tahliye kararını savcılık yerine getirmeme kararı almış. Sabaha karşı da hemen “tutukluluğun devamına” kararı üretilmiş. Sonda söyleyeceğimizi baştan söyleyelim, burada haklı taraf yok. Olan, zaten ayaklar altına alınmış hukuka oluyor. Tahliye kararı yetkisiz bir mahkemece hukuksuz şekilde alınsa bile bunu iptal etme mekanizmasının da hukuksuz olması gerekmezdi. HHH Yukarıda da vurguladığımız gibi haklı taraf yok ama aklımıza gelen çok şey var... Cemaatin yayın organları günlerdir mahkemenin verdiği tahliye kararına uyulmamasından yakınıyorlar. Özgürlük istiyorlar. Aynı gazeteler, çok değil daha birkaç yıl önceki, adı kamuoyunca iyi bilinen davalarda tahliye kararı veren hâkimi topa tutuyordu. Tahliye kararı veren mahkemeye saldırmakla kalmıyor, kararın altında imzası bulunan hâkimlerin geçmişine bel altından vuruyordu. Şimdi aynı yayın organları özgürlük için çığlık atıyor. Aklımıza gelen bir başka durum da 1725 Aralık’ta yine yargı üzerinden yapılan düello. O gün de hâkim ve savcıların kararına polisler uymamıştı. Tıpkı ilk düğmesi yanlış iliklenen gömlek gibi hukukta artık hiçbir karar dikiş tutmuyor. Bu tablonun kilometre taşı 12 Eylül 2010’daki referandumdur. O gün hukukun ar damarları değiştirildi. O değişiklikle ipi cemaate kaptıran hükümet bu kez bütün kurumları kesti biçti. 12 Eylül 2010 referandumu, hukukun 12 Eylülü’dür. Böylece 12 Eylül bir iken iki oldu. O gün yetmez ama evet diyerek bu iktidarın yaptıklarına meşruiyet kazandıranlara lanet olsun. HHH 7 Haziran’da genel seçim yapılacak. İnsan ister istemez soruyor: Hangi hukukla? Cumhurbaşkanı’nın hiçbir yasayı tanımadığı, kanun benim dediği bir Türkiye’de yaşıyoruz. Bütün bu hukuksuzluklara karşın bizim vicdanımızdan hukuksuzluk sesi çıkamaz. Bu nedenle her şeye ama her şeye karşın yukarıda aktardığımız bütün çelişkilere rağmen bugün gündemde olan yargılamaların “tutuksuz” devam etmesini istiyoruz. Tablo karanlık, ama gün karanlığa isyan etme günü değil, toplumsal meşruiyeti yitirmeden mücadele etme günü. B Şeker Teyze dükkânından ayrı kalmamak için aynı sokakta pansiyon tutmuş. Kurtuluş’taki evinde ihtiyaçlarını karşılayıp günün büyük bölümünü kafesinin yanında geçiriyor. En büyük destekçileri Beyoğlu Kent Savunması. eyoğlu yaklaşık 10 yıl önce başlayan kentsel dönüşüm süreciyle birlikte AVM’lerin ve otellerin yoğunlukta olduğu bir ilçe haline dönüşmeye başladı. Bu süreçte Beyoğlu’nun tarihi ve kültürü de yok olmayla karşı karşıya geldi. 7 yıldır kapaHAZAL lı olan AKM, OCAK mahkemenin yürütmeyi durdurma kararına karşın Emek Sineması yerine yapılan AVM inşaatının devam etmesi, tamamlanamayan Tarlabaşı dönüşümü, Taksim Meydanı, Topçu Kışlası ve cami projesi dönüşümün yapı taşlarından. Son olarak da Şeker Teyze olarak bilinen Emriye Uysal’ın işlettiği Laterne Kafe’nin zorla B boşaltılmasının ardından dönüşüme direnen küçük esnafın borçlar kanunu veya riskli yapı tehdidiyle bölgeden sürülmesi gündeme geldi. Direnişini sürdüren Şeker Teyze, kafesiyle aynı sokakta bir pansiyonda kalmaya başladı. Direniş sürecinde yer alan Beyoğlu Kent Savunması aktivistleri ise “Güçleri Şeker Teyze’ye yetiyor” diyor. Nöbetteler Beyoğlu Kent Savunması aktivistleri ve Şeker Teyze’yle buluşmak üzere Laterne Kafe’nin bulunduğu sokağa gidiyoruz. Kafenin polis ve zabıtalar tarafından zorla boşaltılmasının ardından aktivistlerin başlattığı nöbet sürüyor. Kafenin tabelası hale sökülmemiş. Duvarlarında ise Şeker Teyze’nin karikatür fotoğrafla rı yer alıyor. Kafe önüne ilk olarak Beyoğlu Kent Savunması’ndan Deniz Özgür ve avukat Eren Can geliyor. Beyoğlu’nun dönüşümüne ilişkin ilk Deniz Özgür konuşuyor: “Beyoğlu soylulaştırılmaya çalışılıyor. Küçük esnaf acımasızca gönderilmek isteniyor. Sadece alışveriş yapan kitle buraya taşınıp, azınlıklarıyla birlikte oluşan karma kültür rant uğruna yok ediliyor. Emek Sineması’nda yargının yürütmeyi durdurma kararlarına karşın AVM inşaatı sürerken Şeker Teyze’nin kafesi zorla boşaltılıyor. Bunu biliyorduk Güçleri Şeker Teyze’ye yetiyor. Bu süreç 2008’de Tarlabaşı dönüşümüyle başladı. Tarlabaşı’nda sürgünün yaşanacağını bili yorduk ki öyle oldu. Emek Sineması için mücadele ettik. Zaten Tarlabaşı ve Emek Sineması projesi, bize Beyoğlu’nun neye dönüşeceğinin ipuçlarını veriyordu. Beyoğlu son çığlıklarını atıyor. Laterne Kafe ve Beyoğlu’nda aynı noktaya gelen her yer çok önemli. Hepsini korumalıyız. Emek’te, Demirören’de yetişemedik. Şimdi her yer, her bir mekan Gezi’ye dönüşmeli.” Özgür’ün ardından konuşan avukat Eren Can yeni Borçlar Kanunu’yla 10 yıl sonra kiracının gerekçesiz çıkarılabildiğini belirterek sözlerine şöyle devam ediyor: “Sadece Borçlar Kanunu değil. Binalar riskli yapı tehdidiyle de karşı karşıya. Şu anda bu yasaya göre Türkiye’deki tüm binaların yüzde 90’ı riskli ilan edilebilir.” Esnafın yerini alan ‘Beyoğulları’ Haliç Port Projesi (Fettah Tamince) Tersaneler 2013’te çıkarılan ihaleyi 1 milyar 346 milyon dolar veren Fettah Tamince’ye ait Rixos otelleriyle bilinen Sembol Uluslararası Yatırım ile Ekopark TurizmFine Otel’den oluşan konsorsiyum kazandı. Dava açıldıktan sonra proje alanı, “özel proje alanı” ilan edildi. Emek Sineması İstiklal AVM Şakran’da uyarı var, önlem yok! ocuk Cezaevleri Kapatılsın Girişimi’yle Çağdaş Hukukçular Derneği İzmir Şubesi, sürekli işkence, taciz ve tecavüz olaylarıyla gündeme gelen Aliağa Şakran Cezaevi’nde tüm uyarılara karşın gerekli önlemlerin alınmadığını öne sürdü. Avukatlar Fatma Demirer ve Dinçer Çalım’ın da yer aldığı basın toplantısında ortak metni İHD Ege Bölge Sorumlusu Avukat Ali Aydın okudu. Açıklamada, önceki gün cezaevinde inceleme yapıldığı vurgulanarak, şu izlenimler paylaşıldı: “Görüşmelerimizde kadın mahpuslara kötü muamelede bulunulduğu, hastalandıklarında hastaneye götürülmedikleri belirtilmektedir. Yetkililerin etkin bir önlem almadıkları kamuoyunca bilinmektedir.” İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı, İzmir Kadın Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’ndaki hamile çocuklar ve tecavüz söylentileriyle ilgili olarak yazılı açıklama yaptı. Cezaevine hamile olan iki çocuğun bulunduğu, ancak ikisinin de tutuklanmadan önce hamile kaldıkları belirtildi. l İZMİR Cumhuriyet (Kamer İnşaat) 2010 yılında Mimarlar Odası sinemanın yıkılacağını söyledi. 2011’de 9. İdare Mahkemesi, yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verdi. 2013 yılında Emek yıkıldı. Geçen ocak ayında inşaatla ilgili yürütmeyi durdurma kararı çıktı. (Demirören Holding) 2004 yılında AVM yapılacağı ilk kez duyuruldu. 2007 yılında Demirören AVM’nin bulunduğu alan, Bakanlar Kurulu’nun kararıyla Yenileme Alanı olarak belirlendi. Demirören AVM inşaatı sırasında Ağa Camii inşaattan olumsuz etkilendi. Narmanlı Han Tarlabaşı Dönüşüm Maganda kurşunu Yağmur’u öldürdü Gaziantep’te önceki gün evlerinin önünde oynarken bir magandanın silahından çıkan kurşunla başından ağır yaralanan ilkokul 2. sınıf öğrencisi 8 yaşındaki Yağmur Yıldız, özel bir hastaneye kaldırılarak tedavi altıYağmur Yıldız na alındı. Küçük Yağmur, dün sabah saatlerinde doktorların tüm müdahalesine karşın kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Yağmur’un cenazesi, Gaziantep Adli Tıp Kurumu’ndaki otopsi işleminin ardından yakınlarına teslim edildi. Türkiye’de sadece nisan ayında hayatını maganda kurşunu ile kaybeden 24 kişi var. En fazla maganda cinayetinin yaşandığı il de İstanbul’dan sonra Yıldız’ın yaşadığı Gaziantep. Umut Vakfı’nın derlediği rapora göre maganda cinayetlerinin en fazla yaşandığı il 5 ölümle İstanbul oldu. Ardından ise bu acı istatistiği 4 ölümle Gaziantep izliyor. Gaziantep’te 8 yaşındaki Yağmur Yıldız’ın dışında 19 Nisan günü de 9 yaşındaki Pınar Keklik babaannesinin kucağında otururken maganda kurşununun kalbine isabet etmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Rapora göre Kocaeli’nde 3 ölüm, Antalya’da 2, Urfa, İzmir, Çorum, Malatya, Ordu ve Trabzon’da da birer olmak üzere maganda kurşunu sebebiyle ölümler yaşandı. (Tekin Esen Mehmet Erkul) 15 yıldır kapalı durumda olan Narmanlı Han 2013 Aralık’ta Narmanlı Yurdu, Tekin Esen ve Mehmet Erkul’a satıldı. Yeni sahiplerinin yaptırdığı restorasyon için Beyoğlu Kent Savunması yasalara uygun olmadığı gerekçesiyle suç duyurusunda bulundu. (Çalık Holding) 2005’te Tarlabaşı Kentsel Dönüşüm Projesi’nin yapılacağı açıklandı. 2006’da proje alanı yenileme alanı ilan edildi. 2007’de Çalık Holding ihaleyi aldı. Kamulaştırmalara itiraz edildi. 2014 yılında Danıştay kamulaştırmaların “kamu yararına olmadığına” karar verdi. Ç 2014, gazeteci için ‘en ölümcül yıldı’ eçen yılın, radikal grupların arasında kalan gazeteciler için son zamanların en ölümcül ve tehlikeli dönemi olduğu bildirildi. New York merkezli Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) basın özgürlüğüyle ilgili yıllık raporunu yayımladı. Raporda, gazetecilerin Suriye’deki gelişmeleri izlerken hayatlarını kaybettikleri, ebola salgınında sansüre uğradıkları, Mısır ve Etiyopya’da Bir ayda 24 kişi can verdi G Musa Kart ödülünü aldı İletişim Araştırmaları Derneği ödülleri sahiplerini buldu. Gazetemiz karikatüristi Musa Kart, ödülünü Boğaziçi Üniversitesi Güney Kampüs Demir Demirgil Salonu’nda düzenlenen törende İLAD Başkanı Prof. Dr. Aysel Aziz’in elinden aldı. Kart “1725 Aralık’le ilgili çizdiğim karikatür nedeniyle 10 yıl hapsim istendi. Bu kadar komiğini bir mizahçı bile hayal edemezdi” dedi. l İSTANBUL hapse atıldıkları belirtildi. Savaşı izlerken çok az korunan veya daha az ücretle çalışan gazetecilerin sayısının arttığı belirtilen raporda 27 gazetecinin öldürüldüğü 2014 yılında ilk 15 ülke şöyle sıralandı: Somali 4, Suriye 3, Pakistan, Paraguay 3, Hindistan 2, Meksika 2, Brezilya 2, Libya 1, Yemen 1, Gine 1, Güney Afrika 1, Filistin 1, Bangladeş 1, Ukrayna 1 ve Myanmar 1”. l BM/AA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle