18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Çarşamba 22 Nisan 2015 yorum TASARIM: EBRU ADALI 20 İlk Seçim İzlenimlerim Bir Yüzyılın Otuz İkinci Dönümü ti. Çünkü ölen ve yaralananların arasında çok sayıda Fransız ve başka “Batılılar” vardı. Başka bir deyişle ASALA bu sefer taşı baltaya vurmuş, zülfüyâre, yerele dokunmuştu. Kamuoyu öfkeliydi, İçişleri Bakanlığı ve güvenlik birimlerine baskı yapıyor, hesap soruyordu! HHH Teröristler, Fransa’ya 2223 Mayıs tarihlerinde giriş yapmışlardı. Hem de Fransa’nın güvenlikten sorumlu Devlet Bakanı Joseph Franceschi’nin davetlisi olarak! Tezgâh, masumane türden kurnazca kurulmuştu. Devlet Bakanı Joseph Franceschi, aynı zamanda Ermeni nüfusun yoğun olduğu Alfortville’in belediye başkanıydı. Bilgisi dahilinde bir Ermeni futbol turnuvası düzenlenmiş, Beyrut’tan da Ermeni bir futbol takımı davet edilmişti. Tabii ki ASALA’nın kurduğu takımdı Beyrut’tan gelen ekip… Batı’da işlediği diğer cinayetlerde olduğu gibi, Fransız istihbarat ağından da kolaylıkla geçmişti ASALA. Ama öldürdükleri arasında ABD, Fransa ve Avrupa yurttaşları da yer alınca, failleri ve işbirlikçileriyle açığa çıkarılıp yakalanmak zorunda kaldılar! Üstelik, yakalanan teröristlerin “askeri şefi” Varujan Garbisyan, amaçlarının daha büyük bir katliam yapmak olduğunu itiraf etti. ASALA, bombalı valizi havada patlatmayı planlamıştı. Garbisyan’ın niyeti, kendi valizinin 20 kiloyu aştığını bahane ederek bir yolcuya 500 Frank vermek ve böylece uçağın içinde patlamasını sağlamaktı. Bomba, uçuş saatine göre ayarlanmıştı. HHH Ne var ki çook basit bir ayrıntıyı hesap etmemişti, Garbisyan: THY’nin kronikleşmiş rötarı! Orly’den kalkacak uçak gecikme yapınca, gecikme yapmayan bomba düzeneği havaalanında patlamış; böylece bir THY rötarı tarihte belki de ilk ve son kez daha büyük bir katliamın önlenmesine yaramış bulunuyordu. Fransız polisi, teröristlerin kaldıkları yerlerde Sten tabancalar, el bombaları ve başka patlayıcılar da buldular. Ölenler Türk olmayınca, her şey gün ışığına çıkmıştı… 25 Temmuz 1983 tarihli Daily Telegraph, suikastı şöyle yorumluyordu: “Tarih ve mizaçları göstermektedir ki Türkler, katillerin belini kırmak için korkup geri çekilmeyecek, tam tersine düşmanın üzerine gideceklerdir. Ve bundan dolayı hangimiz Türkleri suçlayabilir?” Devamı pazara… eçim iyice yaklaştı ya, “Hadi yollara düşme vaktidir” dedim ve başlı başına bir Cumhuriyet olan İstanbul’da ufak bir nabız yoklaması yaptım. Önce oturduğum semtten başladım, oturduğum semt ve yakınımdaki semtler kentsel dönüşüm muhabbeti nedeniyle kocaman bir şantiyeye benziyor. Ve her yer, bütün sokaklar iş makinelerinin işgalinde. Aradan yol bulup kendimi, semtin kahvelerine atıyorum. Siz cümle âlemin seçime odaklandığını sanıyorsunuz, heyhat kahvelerdeki tıklım tıklım dolu masalarda konuşulan tek konu, “bizim ev bittiğinde kaç para edecek?” Aman da aman, laikliğe laf söyletmeyen semt sakinleri, vallahi de billahi de herhangi bir iktidar değişiminden acayip korkuyorlar. Ya evleri yarım kalırsa, ya aldıkları kredilerin faizleri yükselirse? Hani acaba bu AKP’ye kimler oy veriyor diye şaşırıyoruz ya, hiç şaşırmayın, özellikle de küçük burjuva S Ermeni İsyancılar/1915 lar, beyaz yakalılar düzenin değişmesini istemiyorlar. Devam ediyorum, her zaman giyim işlerimi mükemmel bir biçimde hal eden ve bir kentsel dönüşümün mağduru terzimle birlikte, onun yeni taşındığı (çok pahalı bir kirası var) dükkânının önünde çay içip muhabbet ediyoruz. Biraz sonra yanımıza kavruk bir simitçi geliyor. Israrlı, “Arkadaşlar bari bir simit alın” diyerek bizi zorluyor, ben seçim araştırması için yollardayım ya soruyorum: “Arkadaş yapılan şu yeni binaları görüyor musun? Senin hiç böyle bir evin olacak mı?” Simitçi anında cevabı yapıştırıyor. “Böyle evim olsa ne yazar, eninde sonunda toprak altına girmeyecek miyiz?” Terzim beni kötü bir söz söylemekten alıkoymak için, bir telaş “Hadi içeri girelim” diyor. Gün tuhaf başladı, en iyisi ben inşaatlarda çalışanlarla biraz sohbet edeyim. Hemen yanımdaki inşaatta çalışanlarla ahbaplığımız var. Onlara az soğuk su götürmedim. Üstelik hemen hepsi Tuncelili (Dersimli), ben de oralardan yeni dönmüşüm. Önce sıla sohbetinden söz açıp seçime giriyorum. O da ne? Hiçbiri seçimlerde oy kullanamayacaklar. Sabit ikametgâh gösterememişler, ama oy atacak olsalar, CHP’ye oy atacaklarmış, çünkü en çok Alevi aday onlardaymış. Peki “HDP için ne düşünüyorsunuz” diye soruyorum verdikleri yanıt beni şaşırtıyor, “Onların işleri hep siyasi, bizi düşünmezler. Onlar birbirlerini tutarlar.” Ben en iyisi, şöyle bir pazara uzanayım. Bu ülkede en bayıldığım yerler pazaryerleri. Dünyanın hiçbir yerinde sebzeler bu [email protected] Seçim öncesi Türkiye. Resim Miro. dar iç açıcı, meyveler bu kadar baştan çıkarıcı değil. Hemen yedi sekiz kadının canla başla çalıştığı seyyar mutfağın yanındaki masaya çöküyorum. Amacım, kadınları yönettiğine inandığım baş kadınla konuşmak. Önce “Nerelisiniz” diye söze başlıyorum, onlar kocaman bir aile ve hepsi Giresun’dan gelmişler. Çoluk çocuk okuyormuş, okula gitmeyen seyyar mutfakta garson olarak çalışıyor. “Seçimlerde oy kullanacak mısınız?” diye can alıcı soruyu soruyorum. Baş kadın yüzüme şöyle bir bakıyor, “Biz işimize bakarız” diyor, “işler iyiyse başımızdakiler de iyidir, işler kötüleşir başımızdakilere de yol gözükür.” “Yani kime oy vereceksiniz?” “Biz topluca Tayyip’e oy veririz. Memnunuz, bizim oralarda pek iş yoktur, fındık da para etmiyor, kalkıp geldik ve çok şükür. Başımızdakiler iyi idare ediyorlar.” Of, bu nasıl bir çilek? Çileklerin başındaki gencecik bir çocuk, “Bu aydın çiçeği anacığım” diyor. “Fiyatı da ona göre uygundur.” “On lira mı?” “Elbette, ne kadar ekmek o kadar köfte.” “Bunu bugün bitirir misin?” “Elbette, sen bakma söylenmelere elalemde para çok! Eh para ne içindir, keyif sürmek içindir. Sana da vereyim mi?” “Ver bir yarım kilo, bu arada sen oy kullanacak mısın? Yaşın tutuyor mu?” “Elbette kullanacağım” diyor, “benim oyum HDP’ye. Çünkü anamgilleri Ağrı’da bıraktım, oy verelim de Ağrı’ya da düzen gelsin, para gelsin.” Eh pazardan fileyi doldurduk, artık bir taksiye binip eve gitmeli. Taksicilerle konuşmayı severim, kentin nabzını acayip tutarlar. İşte bir taksi, biniyorum, taksici Eric Clapton dinliyor, söze oradan giriyorum, genç biri, açıköğretimde işletme okuyormuş, arada amcasına yardım ediyormuş. “Ne olacak bu memleketin hali?” diye soruyorum, “Bir şey olacağı yok” diye yanıt veriyor, “böyle gelmiş böyle gidecek!” “Çok umutsuzsun” diyorum. “Öyle, umutlu olacak ne var? Ben evlenemeyeceğim bile, para yok ki…” “Peki seçimde oyunu kime vereceksin?” “Boşver seçimi” diyor, “ben oy versem ne olur vermesem ne olur?” Evet, eve vardım, epeyce canım sıkkın. Anladım ki, insanların derdi seçim değil, geçim. Eyvah, galiba biraz karamsarım. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK Orly Katliamı/1983 ASALA/1995 5 Temmuz 1983. Paris Orly Havaalanı’nda sıradan bir günün başlangıcı. Yolcu ve bagaj kabulünde, yalnız THY ve Air France bankolarının önünde uzun kuyruklar var. Çünkü yaz. Çünkü memlekete dönen gurbetçileri, turistleri THY ve Air France İstanbul’a uçuruyor. Kalabalık var, ama olağanüstü bir durum yok. Her şey normal. THY bankosunun önünde yarım saatten beri bekleyen büyük siyah valiz hariç. Öğleye doğru, yeri göğü inleten büyük bir patlama. Dördü Fransız, ikisi Türk, biri Amerikalı, biri İsveçli olmak üzere sekiz ölü ve çoğu Türk, 60 yaralı. Gazeteci Ergun Çağatay, yaralılar arasındaydı. Aylarca yanık tedavisi gördü. Daha bir gün önce, yani 14 Temmuz 1983 günü Brüksel’de, Türkiye Büyük Elçiliği İdari Ataşesi Duran Aksoy arabasının içindeyken uğradığı silahlı saldırıda ölmüştü. Duran Aksoy’un daha cenazesi bile kalkmadan, Orly patlıyordu… HHH Tam on yıl önce başlamıştı, Türkiye ve Türklere yönelik suikastlar dizini. 27 Ocak 1973’te, Los Angeles Başkonsolosu Mehmet Baydar ve yardımcısı Bahadır Demir; Mıgırdıç Yanıkyan adlı Amerikalı Ermeni tarafından katledildi. ASALA terörünün başlangıç tarihi, belki bir gün daha ayrıntılı yazarım, çünkü bire bir tanıkları sonradan hayatıma giren, bu kalleşçe cinayet oldu. Dönelim Orly’ye. Havaalanındaki patlamanın tozu dumanı henüz dağılır ve Fransız polisi oraya buraya seğirtirken, ASALA hemen ertesi gün yaptığı bir açıklamayla suikastı üstlendi. Sonrası çorap söküğü gibi ve olayın aydınlatılması çok hızlı git 1 ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMİH POROY İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı AKIn AtALAY Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur tunalı “Dehşet vurDuğunDa, Daima kalbi heDef alır. ” YaSmina khaDra G NOKTASI 19121913 Zulüm Senfonisi Dağlar da ovalar da acıları ve hüzünleri çalar Balkan bozgunundan beri Rumeli klarnetleri düğün avlularında bayram namazlarında unutulur mutlu zamanlar en son mezarlar kalır duasız çamurlar saplanmış gözler kıyamet artığı kadınlar erkekler Meriç’le yürür küçük yetimler üstelik büyüyünce muhacir diyecekler domuzuna görmez İngiliz’i Rus’u Bosna’da terk edilen evlerin bacaları İstanbul’da dumanlı türküler söyler Sırp zülmünden Bulgar’a her yerde işgal var kâğıtlarında zalimin mührü nefeslerinde açlık hastalık en kolay arkadaşları olur ölüm sokaklarda daha Mustafa Kemal’e kurtuluşa çok var kaybolurlar birer birer ulaşamadıkları rüyalarda Dağlar da ovalar da acıları ve hüzünleri çalar Balkan bozgunundan beri Rumeli klarnetleri. AHMET KADRİ ERGİN DP eş genel başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın nöbetleşe okudukları 12 ana başlıklı seçim bildirgesini dinledim televizyonda. İtiraf edeyim, Türkiye İşçi Partisi’nin yükselişe geçtiği ve TBMM’ye 15 milletvekili gönderdiği 1965’ten bu yana yarım yüzyıldır hiçbir partinin seçim bildirgesi beni bu kadar heyecanlandırmadı. Bildirge belli ki Türkiye toplumunun tüm mağdur kesimlerini temsil eden sivil toplum kuruluşlarının doğrudan katkılarıyla hazırlanmış. Bu da HDP’nin Kürtlerden kadınlara, Alevilerden farklı dinsel, mezhepsel kesimlere, gençlerden çocuklara, kent emekçilerinden kır emekçilerine kadar bu düzende sancı çeken herkese, ezilenlere, yoksullara, ötekileştirenlere kulak verdiğini gösteriyor. HHH Bildirgedeki, “ortak vatandaş”, eşit yurttaşlık ve kültürel eşitlik vurgusu, HDP’nin bir H Hayalleri Hayata Geçirmek bir bölümünü bırakmış. Öte yandan siyasal parti olarak örgütlendiğinden bu yana hangi ad altında olursa olsun kamuoyunu, seçmenlerini hiç aldatmamış, açık sözlü tavrından her koşul altında ödün vermemiş. Dolayısıyla samimiyetinden kuşkulanmak için bir neden yok. HHH Marksist gelenekten gelen, siyasalideolojik inançlarını 19. yaşımdan bugüne yarım yüzyılı aşkındır koruyan bir sosyalist olarak HDP bildirgesi ülkeme ilişkin sönmeye yüz tutan umutlarımı yeniden yeşertti. Çok uzun yıllar sonra hayallerimin hayata geçirilebileceğine ilişkin bir ışık yandı içimde. Doğal ki bildirgede sosyal güvenlikten iş güvenliğine, valilerin seçimle işbaşına gelmesinden YÖK’ün kaldırılmasına kadar daha birçok somut vaat yer alıyor. Tüm bunları gazetemizin diğer sayfalarında bulabilirsiniz. Bu yazımla sizlerle umudumu paylaşmak istedim. l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Düzeltme: Mustafa Çolak l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir “Türkiye partisi” olma yolunda önemli adımlar attığını ortaya koyuyor. Kürt sorunu bildirgede neredeyse ikinci plana düşmüş; yalnızca bir yerde “silahsız, barışçı, demokratik yollardan çözüm” sözü geçiyor ve Dolmabahçe’de açıklanan ilkelere bağlılık vurgulanıyor. HDP seçim bildirgesi ayrıca kamuoyunun belli kesimlerinde var olan “bunlar TBMM’ye girerlerse bir pazarlık sonucu Başkanlık Sistemi konusunda AKP ile uzlaşırlar” önyargısını “Başkanlık sistemine izin vermeyeceğiz” sözleriyle kırıyor. Halkın Demokrasi Partisi bugünlere çeşitli duraklardan geçerek gelen bir örgütlenme; HADEP’ten BDP’ye, BDP’den HDP’ye dönüşürken ardında Türkiyelileşme sürecinin belli Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. Sıcacık bir ışık nAMAZ VAKİtLERİ İmsak Güneş Ögle İstanbul 04.32 06.09 13.10 Ankara 04.21 05.55 12.54 İzmir 04.48 06.19 13.17 İkindi 16.54 16.38 16.59 Akşam 19.59 19.42 20.02 Yatsı 21.27 21.08 21.26 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle