18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Perşembe 2 Nisan 2015 haber EDİTÖR: MÜNEVVER OSKAY TASARIM: YALÇIN ERZAN 10 Cömert ailesi: Olay anı görüntüleri her şeyi anlatıyor Akrep’ten ateş itirafı EMRE DÖKER Çökertme! a başsavcı ya da bir savcı. Çağlayan Adliyesi önünde, altıncı katında daracık bir odadaki can pazarlığını “suhulet içinde ve can kaybı olmadan” çözümleneceğini umut ettiğini söylüyor. Doğru veya yalan, odada savcıyı ellerini bağlamış, ağzına sesini çıkarmaması için bandajlamış iki terörist Berkin Elvan cinayetini işleyen polislerin açıklanmasını dayatıyorlar. Dokuz saat arabulucular orta bir yol bulamıyor. Savcı öldürülüyor... Ahmet Şık’ın teröristlerden biriyle yılın gazeteciliğine aday telefon görüşmesinde de ortaya çıkan Elvan’ın katilleri olduğu iddia edilen polislerin isimlerini açıklamak ya da bu polislerden birini olay yerine getirip teröristlerin dayatmalarını bir bakıma yerine getirmek bu kadar zor muydu? Teröristlerin isteklerini yerine getirecek bir yargı yolu bulunabilir, savcının yaşaması sağlanabilirdi. Ola ki teröristler de öldürülmeden ele geçer ve... güya çok iyi korunan adliye sarayına girişlerinden tutun da bu eyleme örgütsel bir amaçla neden giriştikleri öğrenilirdi. HHH Şimdi tanık aranıyor. Ne yararı olacaksa? Elvan cinayeti, adları yüzleri saklanan polislerin soruşturması ve muhakemesi süratle sonuçlandırılsaydı, kamuoyu vicdanında yer eden Elvan cinayetiyle, doğru ise söyledikleri, iki terörist bu eylemden ola ki vazgeçebilirdi. Ama şu soru akıllardan hiç çıkmıyor. Yargıdaki bu gevşeklik mi desek yoksa sanık polisleri örnekleri bilinen olasılıkla küçük cezalarla kurtarmak çabası mı desek; bu olasılıklar işte en sonunda Elvan cinayeti dosyasıyla görevli olmaktan başka hiçbir suçu olmayan savcı Mehmet Selim Kiraz’ın yaşamına mal oldu. Bu her açıdan trajik tablonun üstü çoğu izlediğimiz gibi, savcı ve teröristler zaten öldü diye üstü kapanacak mı yoksa gelecekte benzeri olayların yaşanmaması için ağır aksak işleyen yargıdan polisi neşter atılacak mı? İç güvenliği sağlayacağım diye polise hâkim kararı olmadan gözaltı, meskenlerde arama, sokakta hiçbir neden göstermeden insanların üstünü arama ve hatta terörist sandığı birini öldürme yetkisi veren bu iktidardan, bu tür dramatik olayların yaşanmaması için bugünden güvence altına alacak önlemler beklemek abesle iştigal etmek demektir. Bir cenaze töreni, üçbeş neden... İktidarın yalaka TV’lerden elinden geleni yaptığını iddia eden açıklamaları... Savcının teröristlerce yargılanarak infaz edildiği bu olayın dosyası kapatılacaktır. HHH Türkiye savcı cinayetiyle sarsıldı: Aynı gün karanlıkla boğuştu. Bu iktidarın himayesi altında gerçekleşen, komutanları beş yıla yakın haksız yere cezaevlerine tıkan Balyoz davasında 36 beraatla sevinmeyi denedi. Rüşvetin, yolsuzlukların, yalanın üstünü örttüğü için Mehmet Altan’ın harika yorumuna göre özde değil sözde Müslüman Bay RTE’nin başkanlık ihtirası anlayışı, mantığını örtmüş…ülke baştan aşağı karanlıkla boğuşuyormuş, günlük hayat felce uğramış umurunda değil içeriğinde yorumlar yapıyor. Hatta seçmeni ya 400 vekil verirsiniz yoksa referanduma giderim ha diye tehdit etmekle meşgul. Beraberindeki Enerji Bakanı da elektrik kesintisinin nedenlerini dış geziden telefon konuşmalarıyla saptamaya çalışıyor. Başbakan’ın ise savcı olayı ile söyleyecek bir şey bulamayınca başvurduğu ilk çare bu konudaki haberleri yasaklamak! HHH Ekonomi çıkmazda. Sanayi üretimi düşüyor. İşsiz sayısı artıyor. Dün de elektrik sistemi... Yaşam durdu. Konunun uzmanları elektrik dağıtımının yandaşlara peşkeş çekildiği bir ortamda yaşananları “normal” buldu. Elektrik sistemi değil yanlızca AKP iktidarı Türkiye’yi çökertti! Y atay’da Gezi Parkı protestoları sırasında başına isabet eden biber gazı kapsülüyle yaşamını yitiren Abdullah Cömert’in ölümüyle ilgili güvenlik gerekçesiyle Balıkesir’e alınan davaya dün 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Tutuksuz yargılanan sanık polis Ahmet Kuş, olay günü görüntülerini izlemesinin ardından “Akrep” adı verilen beyaz renkli araçtan atış yapanın kendisi olduğunu kabul etti. Görüntülerde Cömert’in vurulma anında Akrep’teki kameranın yönünün değişmesi dikkat çekti. Cömert’in ailesi, vurulma anı görüntülerinde çevrediklerin “Abdocan” çığlıklarının duyulması sonrası sanık avukatına “daha neyi ispat edeceğiz” diyerek tepki gösterdi. Anne Cömert fenalık geçirdi. Davanın 3. duruşması nedeniyle sabah saatlerinde çok sayıda polis, adliye çevresinde güvenlik önlemi aldı. Duruşmayı izleyenler arasında, Ali İsmail Korkmaz’ın anne H Adliye Cinayetleri... stanbul’un iki yakasındaki adliye binalarından gelen haberler Türkiye’nin gündemine oturdu. Gazetelerin dünkü birinci sayfalarında Çağlayan ve Anadolu adliyesinde yaşananlar vardı. Berkin Elvan davasına bakan savcı Mehmet Selim Kiraz’ın odasına giren iki terörist 9 saat boyunca eylemini sürdürdükten sonra güvenlik güçlerinin yaptığı baskın sonucu öldürüldü. Ağır yaralanan savcı Kiraz hastaneye yetiştirilirken şehit oldu. Kiraz, Berkin Elvan davasına bakan 5. savcıydı. Soruşturmada, önceki 4 savcının aldığı yoldan daha fazlasını almış, olayda rolü olanların büyük bölümünü saptamıştı. Bu aşamada 2 teröristin, “failleri açıklayın” eylemi yapması ne anlama geliyor? Her şey bir yana, Berkin Elvan cinayetinin biraz daha karanlığa gömülmesi anlamına geliyor. Böyle bir olayın İç Güvenliği Yasası’nın Meclis’ten geçmesinden kısa bir süre sonra yaşanması, hükümet açısından “bakın bu yasanın ne kadar gerekli olduğu görüldü” söylemine de zemin oldu. Her yanıyla karanlık bir olay! HHH Çağlayan’da bunlar olurken İstanbul’daki öteki büyük adliyeden gelen haber ise bir hukuk cinayetinin sonucuna ilişkindi. 2010 yılından beri Türkiye’nin gündeminde olan Balyoz davasının yeniden görülmesi 40 dakika sürdü. 236 sanıklı davada önce savcı esas hakkındaki mütalaasını okudu. Savcıya göre, dijital verilerin delil değeri yoktu, delil olmadığına göre sanıklar için verilmesi gereken karar, beraatti. 4. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti de bu görüşe katıldı ve tüm sanıklar beraat etti. Mahkeme ayrıca dijital verileri hazırlayanlarla ilgili olarak suç duyurusunda bulundu. Son 7 yıla damgasını vuran Ergenekon, Balyoz, OdaTv, KCK davalarının ortak özelliği delillerin bu dava için özel olarak üretilmiş olmasıydı. Silivri yargılamaları sırasında bu gerçek defalarca dile getirilmişti. Önceki gün verilen karar bu gerçeğin altını çiziyor ama söylenmesi gereken pek çok şeyi de akla getiriyor. Davadan zarar görenlere tüm haklarının verilmesi öncelikli konu. HHH İstanbul adliyelerinde bunlar yaşanırken devletin yüksek katlarından gelen açıklamalar iç barışla ilgili sorunların ne kadar katmerli olduğunu gösteriyordu. Her olaydan kendi hedefine bir pay çıkaran Erdoğan hemen avukatları hedefine aldı. Teröristlerin avukat cüppesiyle adliyeye girdiğini söyleyip “İbretlik bir vaka” dedi. Bir can pazarı yaşanırken Erdoğan’ın ilk avukatları hedefe koyması gerçekten ibretlik. Davutoğlu’nun Kiraz’ın cenaze töreninden sonraki açıklamaları ise bir bakıma, sağduyunun cenaze namazı gibiydi. Muhalefet liderlerinin törene katılmamasını neredeyse terör faaliyeti ilan eden Davutoğlu, siyasi iklimin daha gerileceğini gösteren bir tutum içindeydi. Yanılmayı yürekten diliyoruz ama bu tablo seçim sürecinin ciddi gerilimlere gebe olduğunu gösteriyor. İ YÜREK DAYANMADI Olay anı izlenirken, anne Hatice ve baba Edip Cömert aynı anda ağlamaya başladı. Silah sesleri, vurulma anı ve ‘Abdocan” haykırışları anında ise anne Hatice Cömert fenalaştı. (DHA) si Emel Korkmaz da yer aldı. Adliye koridorunda konuşan anne Hatice Cömert, “Balıkesir’e 15 saatlik yoldan geldik. Yorgunuz. Hatay’da, Antakya’da mahkeme yok mu? Var. Ama bizi Balıkesir’e kadar sürüklediler. Bu hâkim, bu hükümet 1 Nisan şakası yapıyor” dedi. Tutukluluk ve keşif talepleri reddedilerek dava 12 Haziran’a erteledi. l BALIKESİR Lice yüzleşmesi Liceliler 1500 kilometreden geldi, sanıklar İzmir’den gelemedi Bir arpa boyu ilerlemedi 1993’ün 22 Ekim sabahı Diyarbakır’ın Lice ilçesinde yaşayanlar biraz bildikleri, biraz PINAR da hiç bilmeÖĞÜNÇ dikleri bir güne uyanmıştı. 11 saat ateş kesilmedi, kimi iki yaşını doldurmamış çocuk, 14 sivil hayatını kaybetti. İki de rütbeli asker ölmüştü: Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Bahtiyar Aydın ve Jandarma Uzman Çavuş Yüksel Bayar. 23 yılın ardından avukatlar da, mağdur yakınları da sadece iki şüpheli olmasından yakınıyor: Tünay Yanardağ ve emekli albay Eşref Hatipoğlu. Onlar kimden emir alıyordu, kimle çalışıyordu? Kimlerle aynı salondayım? Zerife Cantürk gibi hâlâ bacağında, belinde o günün şarapnelleriyle yaşayanlar, gözleri en son o gün görenler, onların akrabaları, komşuları burada. Binlerce kilometreden gelemeyen varsa da buradalar. Dosyada iddiayı kanıtlayacak delil, tanık bulunmamasına rağmen tüm bunların sorumlusunun PKK olduğunu söyleyen iki sanık peki? Tünay Yanardağ gribal enfeksiyon ve zatürree, Eşref Hatipoğlu da böbrek sorunu nedeniyle salonda değil. Diyarbakır Baro Başkanı avukat Tahir Elçi, davanın önce Eskişehir’e, HAKAN DİRİK ice’de 1993’te Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın suikastı ile resmi kayıtlara göre 16 kişinin öldürülmesiyle ilgili davanın yeniden görülmesine İzmir’de başlandı. Dava dosyasının önce Diyarbakır’dan Eskişehir’e, oradan da İzmir’e alınması nedeniyle yalnızca 13 müşteki, duruşma salonuna girebildi. Ancak 1500 Licelinin duruşmaya katılma dilekçesi 3 klasör halinde mahkemeye sunuldu. Mahkeme heyeti, dilekçelerin kayda alınmasını kabul etti. L Zerife Cantürk ve kardeşi Mizgin Cantürk. 800 günlük rapor Duruşmaya sanıklar Emekli Albay Eşref Hatipoğlu ve Yüzbaşı Tünay Yanardağ katılmadı. Mahkeme Başkanı Nurettin Küdür, sanıkların 2 yıl 2 ay 10 gün rapor gönderdiğini açıkladı. Avukatlar, “Bir yargılama yapılması için önce sanığa ihtiyaç var” diyerek sanıklar gelmeden yargılamanın başlamasına itiraz etti. Mahkemeden yalnızca sanıkların cezalandırılması değil, geçmişle yüzleşme cesareti istendi. Avukatlardan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi, davanın “sanığın ayağına” getirildiğini vurguladı. Elçi’nin sözlerine Mahkeme Başkanı Nurettin Küdür’ün “Yukarıdan gönderdiler, n’apalım” yanıtı dikkat çekti. Üç kardeşini yitiren müştekilerden Mizgin Cantürk “Sonuna kadar şikâyetçiyim. Şarapnel parçalarıyla Diyarbakır’dan geldik. Sanıklar İzmir’den gelmiyor” dedi. l İZMİR sonra İzmir’e nakledilmesinin suç olduğunu söylüyor önce. Elçi gibi mağdur vekili olan Fethi Gümüş de, Yunus Muratakan da olayların aynı zamanda şahidi. O zaman helikopterden açılan ateşten şans eseri kurtulan Muratakan o zaman yedi yaşındaymış. Sonra avukat olmayı seçmesinde tüm bunların etkili olabileceğini söylüyor. Ağır ama gerçek. Az evvel koridorda o gün öldürülen üç çocuğundan birinin beyninin duvara nasıl yapıştığını anlatan Zerife Cantürk ağlayarak ifade veriyor içeride de. Öldürülen bir kardeşi onun adıyla yazıldığı için Mizgin Cantürk yıllarca ölü gözükmüş, onunla uğraşmış mahkemelerde bir de... O dönem PTT’de çalışan Yahya Yiğitel, “23 yıldır bu anı bekledim” diyerek heyecanla anlatıyor gördüklerini. Askerlerin tüm ilçenin iletişimini kesmesini istediklerini, Bahtiyar Aydın’ı, aynı gün öldürülen uzman çavuşun vurduğu iddiasını... “Hafifledim” diyerek çıkıyor salondan. Öldürülenlerin arasında bir generalin varlığı, üstelik Aydın’ın Eşref Bitlis’in ekibinden ılımlı general olarak bilinmesi bu dosyayı katmerli hale getiriyor. Lice Katliamı’nı anlamak ve yargılamak hakikaten “eski” denilen Türkiye’yi, eskinin “yeni” kılığında nasıl yaşadığını ortaya çıkarabilir. Böyle bir irade olsa tabii. l İZMİR Bahçelievler katliamı davası Sanık tanık oldu, arkadaşını akladı A nkara’nın Bahçelievler semtinde 1978 yılında 7 TİP’li öğrencinin katledilmesine ilişkin davada hüküm giyen Ünal Osmanağaoğlu’nun, AİHM’nin lehine verdiği “adil yargılanmadığı” kararı üzerine açılan ve yaşamını yitirmesiyle mirasçılarının sürdürdüğü “yeniden yargılama” talepli davaya devam edildi. Katliam sanıklarının “tanık” olarak dinlendiği davada mahkeme, öğrenci ailelerinin avukatının tanık dinletme talebini reddetti. Vatikan: Rahip Santoro davası yeniden açılabilir Vatikan’a bağlı haber ajansı Fides, 2006 yılında Trabzon’da öldürülen Rahip Andrea Santoro cinayetine ilişkin dosyanın yeniden açılabileceğini öne sürdü. Fides, Trabzon kaynaklı olarak 27 Mart’ta abonelerine geçtiği haberde, “Rahip Andrea Santoro suikastı, Türk yargısı tarafından yeniden ele alınabilir. Bunu, Fides’in bölgedeki kaynakları kaydetti” ifadelerini kullandı. 18 yıl hapse mahkum edilen olay tarihinde 16 yaşında olan Oğuzhan Akdin’in miyop olmasına rağmen 40 metreden 3 kurşunu da isabet ettirmiş olmasının sorgulandığını aktarıldı. Katolik Hristiyanların ruhani lideri Papa Francesco’nun, dün düzenlediği bir otorumda Rahip Santoro’yu anması dikkat çekti. l VATİKAN / DHA Zirve yeniden başladı Tutuksuz sanıklardan Emre Günaydın, polis eşliğinde adliyenin ön kapısından girdi. (AA) Malatya’da 18 Aralık 2007’de Zirve Yayınevi’nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel’in öldürülmesiyle ilgili davaya 1.5 aylık aranın ardından Malatya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam edildi. Davanın 103. duruşmasına, davanın tek tutuklu sanığı Varol Bülent Aral ise ettiği hakaretler nedeniyle ceza aldığı için katılmadı. Emekli Org. Hurşit Tolon’un avukatı İlkay Sezer, Balyoz davasında tüm sanıkların beraat ettiğini anımsatarak “Kimseye kin ve nefret duymuyoruz. Ülkemizi hedef alan bir çeteyle mücadele ediyoruz. Bu nedenle yıllardır cezaevinde yatan insanların beraatını çok görmeyin” dedi. Tutuksuz sanıklardan öğretim görevlisi Ruhi Abat “Bu dava bir kumpas davası. Sahtekârların ortaya çıkmasını istiyoruz” dedi. Müdafi avukatlardan Erdal Doğan ise “Taleplerimiz hep reddedildi. Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekât Dairesi (TUSHAD) ile ilgili belgeleri talep ettik ancak devlet sırrı olduğu söylendi ve belgeler gönderilmedi. Bu talebimizi yineliyoruz” dedi. l SELAHATTİN GÖKATALAY/ MALATYA Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya Osmanağaoğlu’nun mirasçılarının avukatı Serdal Namkoç ile 7 TİP’linin ailelerinin avukatları Erşen Sansal ve Nezahat Gündoğmuş katıldı. Duruşmada, “tanık” olarak dinlenen Bahçelievler katliamı davasından hükümlü Demirkıran, Bahçelievler’deki olaya katılmadığını, bu nedenle Osmanağaoğlu’nu yargılama sırasında tanıdığını öne sürdü. Demirkıran “Bu olaya ilişkin bildiğim hiçbir şey yok. Ünal Osmanağaoğlu da olayda var mıydı, yok muydu, bilmiyorum. Çünkü ben yoktum. Olaya işkenceyle dahil oldum” dedi. Müdahil avukatlarından Sansal, daha önce dinlenen Bahçelievler katliamı davası hükümlüleri Haluk Kırcı ve Ercüment Gedikli ile Demirkıran’ın beyanlarına ilişkin yazılı beyanda bulunacaklarını bildirdi. Bunun üzerine duruşma ertelendi. l ANKARA/Cumhuriyet ‘Var mıydı bilmiyorum’ C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle