18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 17 Nisan 2015 yorum TASARIM: TÜLES HASDEMİR 20 ar c A n e g z Ö Kavşak ‘Islak İmza’ Fabrikatörü Kim Ola? stanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın “Poyrazköy Kumpas” soruşturması kapsamında, emekli Bnb. Levent Bektaş’a ait belgedeki imzaların özgünlüğünü uzmanlara sordu. Yanıtta “imzaların tıpkıbasım” olduğu bildirildi. Bektaş 5 yıl tutuklu yatmıştı. Aşağıdaki yazıyı Ergenekon ve Balyoz davalarından önce 30 Ekim 2009’da yayımladığımızda, bazı kişilerden “Yok artık! Olmaz öyle şey!” türü tepkiler almıştık. Anımsayalım! HHH Galiba “belge” olayında tüm yollar Roma yerine, bu kez ABD’de Virginia Eyaleti’ndeki “Dürüstbelgegeçer!” adlı bir yere çıkıyor! 12 Haziran 2009’da Taraf gazetesinde TSK’de hazırlandığı bildirilen “İrticayla Mücadele Eylem Planı” adlı gizli belge kamuoyunda “bomba” gibi patladı. İ Tıpkıbasım!... Tıpkıbasar!... Bombanın “kurusıkı” niteliğinde olduğunu Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ “kâğıt parçası” sözleri ile açıkladı. Genelkurmay’da görevli Albay Dursun Çiçek imzalı belgeye göre TSK’de, “AKP ve Fethullah Gülen’e karşı mücadele planı” hazırlanmıştı. Başta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere AKP’liler, TSK’yi topa tuttular. Belge, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu’na (TÜBİTAK) gönderildi. Kurum ve Jandarma Kriminal Dairesi “fotokopi üzerinden inceleme yapılamayacağını” bildirdiler. Kaldı ki belgede tarih yoktu. Belgeyi açıklayanlar “Nisan” dediler ama neye dayandırdıklarını söyleyemediler. “Sızdırıldığı” söylenen belgede kullanılan yazım kuralları TSK’nin yazım tekniklerine de uymuyordu. Bazı gazeteler Albay Çiçek’in çeşitli imzalarından belgenin gerçek mi yoksa “fabrikasyon Feto’nun adresi (sahteuydurma)” mu olduğunu saptamaya çalıştılar. Genelkurmay, Albay Çiçek’in de kullandığı iki bilgisayar dahil 14 bilgisayarın “sabit belleklerini” inceletti. “Özgün belgenin” izine rastlanamadı. Belgenin “fabrikasyon (sahte)” olduğu yargısına varıldı! Kaldı ki “özgün” belgenin, aynı tarihte karargâhta kullanılan kâğıda uyumu, kullanılan mürekkebi, imzanın kuruma süresi dahi artık bilimsel olarak “yazıbilimcilerince” saptanabiliyordu! HHH İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı, “30 Eylül’de postaya verilen özgün belgenin imzasız ihbar mektubu eşliğinde 15 Ekim’de kendilerine ulaştığını”, Adli Tıp’ta yapılan incelemede belgenin “özgün olduğunun anlaşıldığını” açıkladı! Adsız muhbirin “askeri bağlantılı” olduğu, “istendiğinde tanıklık yapabileceği” belirtildi. Mektupta bu kez CHP de suçlanıyordu. 4.5 ay sonra patlayan bomba bu kez “kurusıkı” değildi! Artık TSK çok oluyordu! Başbuğ derhal “istifa” etmeliydi! Muhbir subay ortaya çıkmalı, bülbül gibi şakımalıydı! Bombanın dumanı atom bombasının mantarı gibi Türkiye’nin üzerine çöktü! Sis perdesi kesinlikle aralanmalıydı! Bu arada Kayseri’deki bir olay her nedense belleklerden silinmişti. 3 Mart 2009 tarihinde Kayseri 2. Hava İkmal Bakım Merkezi ve 12. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı’nda üç astsubayın askeri savcılıkça, sahtecilikten tutuklandığı anımsanmaz olmuştu. Astsubaylar Komutan Tümgeneral Rıdvan Ulugüler adına iki “sahte emir” çıkarmışlardı. Feto’cu 3 astsubayı kovuşturan askeri savcı Yüzbaşı Mehmet Çelik 12 Mart’ta “kuşku duyulan zenginliği” ile yine Taraf gazetesinin başlığına oturmuştu. Sonradan Çelik’in aileden zenginliği saptanacaktı. O günlerde Feto hazretleri de ABD’nin başkentine yakın karargâhından Zaman gazetesine “Kendisine yönelik komplolar (düzenler) kurulduğuna” ilişkin demeçler veriyordu. HHH 17 Temmuz 2009’da http:// hhmemis.blogspot.com adlı sitede “ıslak imza makinelerinden” söz ediliyor, bunları pazarlayan iki ABD firması hakkında bilgi veriliyor, iki Feto’cu polisin bu makinelerden Türkiye’ye iki adet getirdiğine dikkat çekiliyordu. www.signaturemachine.com ve www.realsig.com adlı bu internet sayfalarında yer alan firmalardan birincisinin adı “imzamakinesi”, ötekisinin ise “gerçekimza” anlamına geliyordu. Bu makineyi 1998’de Robert Shajo Jr. bulmuştu. Elle çalışanlar olduğu kadar, yüzlerce “özgün (ıslak) imzayı” otomatik atanları da vardı. Makinede dolmakalem değil, kendi “plotter (düzenbaz)” diyebileceğimiz özel kalem kullanılıyordu. Eski matbaalarda kullanılan “matris kartonu” niteliğinde olan ve çoğaltılmak istenen imzanın “matrisi” tarayıcıya konuyor, ondan sonra makine ıslak imzaları kâğıda, kitaplara, davetiyelere, kutlama kâğıtlarına, gömleklere seri biçimde döktürüyordu. Makineler masa üstüne konulacak biçimde ya da ayaklı olarak, basılacak imza sayısına ve teknolojisine göre 115 bin dolar arasında değişiyordu. Birinci firmanın adresi ise: 14670 Southlawn Lane Rockville, MD 20850 (Maryland Eyaleti) İkincisinin adresi şöyle: 112 Oak Grove Road, Suite 107, Sterling, VA 20166 (Virginia Eyaleti) Her ikisi de ABD’nin başkenti Vaşington DC’ye yakındı. Günümüzde uydu teknolojisi ile casusluk çok kolaylaştı! “Google” uydu harita sitesine girerek seçtiğimiz aynı noktadan her iki imalatçı firmaya nasıl gidileceğini araştırdık. Bu amaçla her ikisine hemen hemen aynı uzaklıktaki “Fairfax (Türkçesidürüstbilgigeçer)!” adlı (A) yerleşimini seçtik. Birinci adres (B) 25.2 mil uzaklıktaydı, arabayla 36 dakikada ulaşılabiliyordu. İkinci adres (C), aynı noktaya 14.9 mil uzaklıktaydı, 24 dakikada gidiliyordu. Neden “Fairfax’ı (Dürüstbilgigeçer)” seçtik? Ünlü hocamız Feto hazretlerinin karargâhı orada! Her iki “ıslak imza makinecisi (fabrikasyoncu)” firma da neredeyse kendisine bir taş atımı uzaklıkta! Ne tesadüf değil mi? Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gelişmeler hakkında “Türkiye rayına giriyor” demiş! Yoksa rayından mı çıkıyor? alanlarla iktidarını sürdüren bir düzende yaşıyoruz. Gerçekler öylesine karartılıyor, çarpıtılıyor ki... Utanç verici... Bunlar, Soma’da, Ermenek’te ilkel çalışma koşullarında diri diri insanlarını toprağın altına gömerken, ulusça yaşadığımız utancın asıl sorumluları... Yaptıkları köprüyü bile sel sularına kaptırıp yurttaşlarımızı boğduran, cesetlerine bile ulaşamayan düzenin sahipleri... Cumhuriyet tarihinde görülmedik elektrik kesintilerinin gerekçelerini bile açıklayamayanlar... Radyoaktif atıklarla yüklü Kuito’yu topraklarımıza sokanlar. Her türlü felaketin sorumlularına soruşturma izni vermeyip yargıdan kaçıranlar... Bunlar şimdi dünyanın terk etmeye başladığı nükleer santralları Türkiye’nin başına bela ediyor... HHH Kendi ülkesini, toplumunu bile Y Nükleer Yalanlar!.. bile riske atan bir anlayış. Üstüne üstlük büyük bir sorumsuzluk, aymazlık. Bilime, akla, gerçeklere zarar bir iktidar. Deneyimleri, felaketleri umursamayan bir zihniyet. Çernobil, Fukuşima gibi büyük fela KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI [email protected] Maskaralaşmanın İnanılmaz Boyutu! 95” yıl önce, dönemin emper yalizminin hazırladığı “Sevr Antlaşması” karşısında “insaf” dileyen “Osmanlı Devleti”ne, “Batı”, Sevr’in yalnızca bir toprak kabı olmadığını; yıllardır yönetimin, yalandolan, iftira, adaletsizlik, yolsuzluközellikle de “rüşvet” içinde yüzdüğünü, dolaysiyle toplumun da bu yaşamı benimsediğini açıkça vurgulayıp, “Osmanlı”yı bunlardan da kurtarmak istediklerini vurgular... Yazıya bu girişten sonra, ardından ne geleceği belli olsa da, yine şunu paylaşalım, “13” yıllık “ AKP ” iktidarının “ Yeni Türkiye”si, Osmanlı’nın “95” yıl önceki durumunu inanılmaz ölçüde geçti. Çağdaş demokrasinin temeli olan “erkler ayrımı”nın “üç” gücü de “bir kişi” tarafından “tutsak” edilmiş durumda; devletin anayasal olsun olmasın tüm kurumlarının, kuruluşlarının yapıları bırakın altüst olmayı “vıcık vıcık” bir duruma getirilmiş... Değerli dostlar, bu son “nitemler”i kullanmaktan ne denli kaçsam da, onlar hep ortalarda... En tepe bir örneği henüz (!)içimize sindirip unutmadık; daha çok taze çünkü; devletin güvenlik güçlerinin yaptığı bir “yolsuzlukrüşvet” operasyonu sırasında, devletin “üç bakanı”nın evine de baskın yapılmıştı. “Başbakan” baskını duyar duymaz evdeki milyonları için oğluna telefon açıp yaptığı: “Oğlum! Sıfırla, sıfırla!” çağrısının “vıcık vıcık” oluşu bir yana, bu durumlardan artık “pis kokular” çıktığından bile söz edilebilir... Ne ki, “beterin beteri var!”; bu “Başbakan”, anayasayı hiçe sayarak, bırakalım “erkler ayrımı” konusunu partisi “AKP”nin yeniden iktidarı için, “seçim konuşmaları” yapmaktan çekinmeyen “ bir “Cumhurbaşkanı” olunca da ülke artık iyice “kaos”un içine yuvarlanacaktı, böyle de olmadı mı? Bu arada, bu “pis kokular” deyişinin “AKP”nin Bşk. Yrd. “Hüseyin Çelik” tarafından siyaset diline sokulduğunu da anımsayalım. (22.03.2012) Kuşkusuz, “koku” saçan bu ortamdan yine rahatça yararlanacak olan terör örgütü “PKK” ile partisi “HDP”ydi; birlikte “seçim” için onlara göre “ses” getirecek bir “tezgâh” kuracakları, gün gibi belliydi. Ne var ki, “Erdoğan” ve iktidarınca da beklenenin bu olduğunu hep birlikte gördük; ayrıca durum öyle maskaralaştırıldı ki, “HDP”nin Eş Genel Başkanı “Demirtaş” ardından da Ağrı Bld. Bşk. “DBP”li “Sırrı Sakık”, amaçlarının bölge halkına baskı yaparak “oy” istemek olmadığını, “F.Gülen”i kat kat aşan “yemin” gösterileriyle teker teker ortaya koydular; “insan”mış “can”mış hepsi bir kenara... Gerek bu kışkırtmaların, gerekse “seçim”in daha da karıştırdığı böyle bir “kaos” yaşanırken, “AKP” iktidarı, “10 Nisan Laiklik Günü”nü de unutmadı (!)... “10 Nisan 1928”, “Devrim”in temel amacından olan “laiklik” ilkesinin anlamını bulandıracak, karışıklık yaratacak “kavram ve söylemler”in, “Anayasa”dan çıkarılıp böylece “Şeriat”ın tüm izlerinin silindiği tarihtir. Bu tarihin değerini bilenler, savunması gerekenler unutunca, “87.” yılın kutlanması (!) “Sümeyye Hanım”a kaldı. “Sümeyye Erdoğan”, Şanlıurfa’da düzenlenen, “İmam Hatipler ve Gelecek Vizyonu” toplantısına katılarak bir konuşma yaptı. “Basın”da genişçe yer alan konuşmasında, “din” eğitiminin “dünyayı ve çağı yakalayabilme”nin bir “manifesto”su olduğunu dile getirmiş; ayrıca dünyaya “laiklik” penceresinden değil de “din” penceresinden bakmanın gerektiğini, bunun da “imam hatipli” olmakla sağlanacağını belirtmiş. “Sümeyye Hanım” böylece olumsuz da olsa “laiklik” ilkesini gündeme getirip değinmiş... Bilmem ki, “10 Nisan Laiklik Günü”nün tüm basında değilbir elin beş parmağını geçmeyen sayıdaki basında, küçücük bir “anma” olarak yer aldığını gördünüz mü, okudunuz mu? Gazetemizin “Tarihte Bugün” köşeciğinde de yer almamasının nedeni ne ola ki? Öte yanda tek Atatürkçü kanalımızdan“Ulusal Kanal”da da “10 Nisan Laiklik Günü”nden, “87.” yılından söz edilmemesinin nedeni de ne ola ki? “1924 Anayasası” nda bu “temizleme”yi yapan “CHP”den beklemiyorduk, artık “1930”ların “CHP”si olmadığını dünyaya ilan ettiğine göre... Özellikle tüzüklerinde “Atatürk Devrim ve İlkelerini yaşatmak, savunmak” görevi yer alan “TSK”lardan da en çok gerekli olduğu şu sırada “10 Nisan Günü” için, ses getirici bir anma olmadı sanırım. Ama yine de bir çoban alevi yandı; “İst. Barosu Kadın Hakları Merkezi” ile “İst. Kadın Kuruluşları Birliği”nin basın açıklamasını, “Av. Aydeniz Alisbah”, Beşiktaş’taki “Sessiz Çığlık” eyleminde okudu (11.4.2015), hem kutluyor, hem de teşekkür ediyoruz. Yarın “Sessiz Çığlığın” sesini duyurmayı sürdürenlerle yine “Beşiktaş”tayız... ketlerden ders almayan yönetim. Topraklarımıza ölüm getiriyor... Devletin Ajansı’nın, TRT’nin, yandaş basının borazanlığını yaptığı, ulusal duyguları kabartan reklam filmi bile yalanlarla dolu. Neymiş.. Enerjide bağımsızlık sağlanıyormuş... Varlığı dışa bağımlı iktidarın bu savı, çok gülünç olmalı... HHH Türkiye’nin ilk nükleer santralını kuruyorlarmış.. Yerli değil, Rusların oysa... Rosatom firması yapacak ve işletecek. Akkuyu, bir devletin sınırları içinde, bir başka devlete ait olan ilk ve tek santral! Bunlar Akkuyu inşa alanını bedelsiz Rosatom’a teslim etti. Üretilecek elektrik için de 12.35 dolardan satın alma güvencesi verildi. Her şey santralın yüzde 51 hissesine sahip Rus şirketin elinde. İnşaatın bir bölümünü, “milletin a... koyacak” bir yandaş şirket üstlendi. Tehlike böylesine büyük, daha ne olsun!.. HHH “Elektrik enerjisine ihtiyacımız var” diyorlar. O da yalan!.. Geçen günlerde ülke genelindeki kesintilerde Enerji Bakanı eksiklik değil, fazlalık olduğunu itiraf etmedi mi? Kirli, tehlikeli, büyük riskler taşıyan santrallara ihtiyacımız yok. Akkuyu’nun ülke gereksiniminin yüzde 67’sini karşılayacağı söyleniyor. Oysa toplam enerjinin yüzde 17’si iletim hatlarında kayboluyor. Altyapı düzeltilse ne Akkuyu’ya ne de Sinop santralına gerek olacak... Üstelik ülkemiz güneş gibi, rüzgâr gibi, jeotermal gibi yenilenebilir temiz enerji kaynaklarına sahip. Bütün dünya bu alana yönelirken AKP neden özellikle güneş enerjisi yatırımlarını gerçekleştirmiyor? HHH Nükleer temiz değil, ucuz değil, güvenli hiç değil. Felaketlerin bedelleri çok ağır. Dünya bunu gördü, nükleeri terk ediyor. Ölümler, asla yok olmayan kirlilik... Sonraki kuşaklara da bırakılan ağır bir miras. Çernobil’in etkileri Avrupa’ya kadar uzandı, kanser Karadeniz’de patlama yaptı. Fukuşima’nın sızıntısı okyanuslara, Kanada kıyılarına ulaştı. Fukuşima felaketi deprem ve tsunamiden değil, elektrik kesintisi yüzünden başladı. Japonlar bir türlü önleyemedikleri sızıntı ve temizlik için bugüne değin milyarlarca dolar harcadı. Türkiye’yi böyle bir belaya sürüklemeye, tehlikeye atmaya kimsenin hakkı yok. Nükleer santrallara karşı çıkmak, en temel insan hakkıdır. Direniş meşrudur... İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı AKIn AtALAy Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur tunalı l Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya l Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş l Spor: Arif Kızılyalın l Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner l Düzeltme: Mustafa Çolak l Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir Web Koordinatörü: Oğuz Güven [email protected] Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Ahmet Rasim Sok. No: 14 İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Çankaya 06550 Ankara Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz [email protected] Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: tunca Çinkaya yayımlayan ve yönetim yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: [email protected] Reklam yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. nAMAZ VAKİtLERİ İmsak Güneş Ögle İstanbul 04.42 06.16 13.11 Ankara 04.30 06.02 12.55 İzmir 04.57 06.26 13.18 İkindi 16.52 16.37 16.58 Akşam 19.54 19.37 19.58 Yatsı 21.20 21.01 21.19 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle