28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 11 Nisan 2015 haber EDİTÖR: SERKAN OZAN TASARIM: ZARİFE SELÇUK 12 MİT TIR’ları soruşturmasında tutuklanan 17 askerden Binbaşı Fırat, MİT’in bölgede 2 silah deposu olduğunu, MİT’çilerin “Silahlar Suriye’ye hükümet politikası olarak gönderiliyor” dediğini söyledi dana ve Hatay’da Ocak 2014’te MİT’e ait TIR’ların durdurulmasıyla ilgili soruşturma kapsamında tutuklanan Binbaşı Mehmet Fırat, ifadesinde TIR’larla ilgili ilginç bilgilere yer verdi. Fırat, olay yerindeki MİT mensuplarının kendisine, “Bu TIR ağzına kadar silah dolu. Eğer açılırsa yarın hükümet düşer. Dünya ayağa kalkar” CANAN dediklerini söyCOŞKUN ledi. Fırat, MİT mensuplarının “Suriyeli muhaliflere çok ağır silahlar gönderdiklerini, bu faaliyetin hükümetin politikası olarak yapıldığını” söylediklerini ifade etti. “Selam Tevhid” soruşturması kapsamında usulsüzlük yapıldığı iddiasıyla gözaltına alınan 32 subaydan 17’si “Türkiye Cumhuriyeti hükümetini or Bu TIR’lar açılırsa yarın hükümet düşer I N BİNBAŞ I A N A L K U TUT LATT ARINI AN ’L IR T İT M Baro davası için yeni hâkim Ümit Kocasakal’ın reddi hâkim talebi kabul edildi stanbul Barosu Staj Eğitim Merkezi’nde derslere katılmak isteyen stajyer avukat Şule Gökkılıç’ı başörtülü olduğu için engelledikleri gerekçesiyle haklarında dava açılan İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal ve 20 avukatın yargılandığı davada reddi hâkim talebi bir üst mahkeme tarafından kabul edildi. Kocasakal Davanın ilk duruşmasında Kocasakal’ın avukatı Turgut Kazan, bazı basın organlarında davayla ilgili Nimet Demir imzasıyla yazılar çıktığını belirterek bu kişinin mahkeme başkanı olup olmadığının tespit edilmesini istemişti. Kazan, makaleleri yazan kişinin mahkeme başkanı olduğunun tespit edilmesi halinde reddi hâkim talebinde bulunacaklarını söylemişti. Bunun üzerine dava dosyası bir üst mahkeme olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderildi. 12. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Nimet Demir’in görüşü de dosyaya girdi. Demir, bazı hukukçuların “Başörtüsünün bir aidiyet göstergesi olduğu, dolayısıyla bütün tarafsızlık ilkesini ihlal edeceği” görüşünü dile getirdiklerini belirtti. Demir, reddi hâkim talebine gerekçe olan ‘Başörtülü avukatın tarafsızlığı’ başlıklı makaleyi de bu görüşü eleştirmek için yazdığını ifade etti. İ A Tank ve top mermileri görüntülenmiş T utuklanan Binbaşı Bekir Karataş olay yerine gelen MİT mensuplarının şüpheli hareketlerde bulunduklarını kaydetti. Karataş, “Bunun üzerine de olay yerindeki askerler kendi emniyetleri için davranmaları gerektiği gibi davranmışlardır” dedi. Karataş, MİT personellerinin olayı uzattığını ve büyüttüğünü öne sürerek, “Olay MİT’in koordinasyonsuz bir şekilde faaliyet gerçekleştirmesinden ve kimliklerini ibraz etmemelerinden kaynaklanmıştır. Olay yerinde jandarmanın çektiği görüntülerden daha beter olanlarının yayımlanmayacağının garantisi yoktur. Bu görüntülerin devamında sandıkların içerisindeki top, tank mühimmatının görüntülerinin yayımlanması halinde devletimiz zarar görecektir” diye konuştu. la girdiler. Bunlar yaşanırken emniyet şube müdürü görevden alındıklarını olay yerinden ayrılmaları gerektiğini söyledi. Bunun üzerine MİT görevlileri TIR’a binip hareket ettiler. Savcı bey arkalarından ‘gidemezsiniz’ diye bağırdı” diye konuştu. O bölgede MİT’in silah deposu olduğunu bildiğini kaydeden Fırat, “Hatta bilahare 2. bir silah deposu açıldığını da biliyordum. Bunu ikili ilişkilerimizden ve konuşmalarımızdan, Deniz Ateş ve Semih isimli MİT’çilerden duyuyordum. Buralardan Suriyeli muhaliflere silah sevkıyatı yapıldığını bize anlatırlardı. Hatta çok ağır silahlar gönderdiklerini ve Esad rejiminin düşmek üzere olduğunu da bize söylemişlerdi. Bu faaliyetin devletin ve hükümetin politikası olarak yapıldığını bize söylemişlerdi” dedi. Çok ağır silahlar tadan kaldırmaya veya görevini yapmasını engellemeye teşebbüs” ve “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlarından tutuklandı. Binbaşı Fırat, olay günü Kırıkhan’dan Kilis’e doğru hareket eden aracın içerisinde silahlar olabileceği yönünde ihbar geldiğini söyledi. Olay yerine vardığında TIR’ın durdu Ağzına kadar dolu rulduğunu belirten Fırat, “Deniz ve Semih olarak tanıdığım MİT’çileri de gördüm. Bana ‘bu TIR ağzına kadar silah dolu. Eğer açılırsa yarın hükümet düşer. Yer yerinden oynar. Dünya ayağa kalkar. Altında kalırsınız açmayın’ dediler ve sınır ötesine bırakıp gelmek için süre istediler” dedi. Daha sonra olay yerine Kırıkhan savcısı ve başsavcının da geldiğini belirten Fırat, “Valilik ten bir yazı geldi. Bu yazı üzerine TIR ve bir kısım MİT görevlileri TIR’larla birlikte kolluk güçlerinin ve savcıların izni olmaksızın hareketlendi ve yanımızda durmayıp ileriye doğru hızla devam ettiler” dedi. Makaleyi ben yazdım Kol kola engelleme TIR’ın 1.52 km sonra tekrar durduğunu belirten Fırat, “MİT görevlileri aramanın yapılmasını engellemek üzere kol ko Askerler çekiliyordu utuklanan Üsteğmen GökT han Bakışkan da, olay yerinde emekli binbaşı olup ‘Reyhanlı MİT depolarından sorumlu kişi’ olarak tanımladığı Deniz Ateş isimli kişiyi gördüğünü söyledi. Bakışkan, bu kişinin kendisine daha önceki ziyaretlerinde Suriye’deki bazı silahlı unsurlara silah, mühimmat desteği verdiklerini söylediğini belirterek, “Bunu, askerlerinin sınırdan çekilmesini sağlayarak yaptıklarını söylemişti” dedi. Manipülasyon unsuru Demir, İstanbul Barosu’nun yargılanan eyleminin yazının konusunu oluşturmadığını, söz konusu makalenin de mahkeme başkanının tarafsızlığına karine teşkil etmesinin söz konusu olmadığını savundu. Demir, “Söz konusu makalemin başlığının çağrışımı ve bir kısım sanıklar vekilinin manipülasyonu dikkate alındığında tarafsızlığın ihlali yönünde algı oluşması muhtemeldir. Bu yüzden talebin kabulü gerektiği görüşündeyim” dedi. İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi de Nimet Demir’in de isteği doğrultusunda reddi hâkim talebini kabul etti. Davaya bundan sonra 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ahmet Korkusuz başkanlık yapacak. l CANAN COŞKUN Çatışsak da açtırmayız İT mensuplarının kenM dilerinden TIR’ları sınırın diğer tarafına bırakıp gelmek için yarım saat süre istediklerini ifade eden Gökhan Bakışkan, “Savcının talimatı olduğunu ve onunla konuyu halletmeleri gerektiğini söyledik. Onlar da kendi üstlerinden talimatlar aldıklarını, çatışma pahasına TIR’ları açtırmayacaklarını söylediler. Kırıkhan Başsavcısı da o esnada olay yerine gelmişti. O da bu sözleri duydu” dedi. Eşim geri gelmez 63 yaşındaki Asım Hallaç buruk bir sevinç yaşadığını dile getirerek “Danıştay’ kararı üzüntüden ölen eşi Evlerini satan ve şehrin dışına gönderilen 337 roman ailenin neredeyse hepsi gittikleri yerlermi geri getirmez” diyor... de tutunamayıp evlerini kaybetmelerine neden olan projenin etrafındaki mahallelere yerleşmiş. Hayatlarını çaldılar Sulukule’de evlerinden edilen aileler, Danıştay kararına sevinemiyor anıştay’ın Sulukule projesinin iptalini yıkımdan 9 yıl sonra onamasının ardından parçalanmış bin yıllık Roman mahallesindeyiz. Şehrin dışına gönderilen 337 roman ailenin neredeyse hepsi gittikleri yerlerde tutunamayıp projenin etrafındaki mahallelere yerleşmiş. Evini satmak zorunda kalanların bir kısmı çevrede ev kiralamış, Sulukule tamamen dağılmış. Mahalleye girdiğimizde ilk gözümüze çarpan eski görünümlü evlerin ortasında tellerle çevrilen yeni binaların bulunduğu site oluyor. Kesici tellerle çevrilmiş lüks evlere site sakinleri kartlarını okutup geçiyor. O evlerin asıl sahipleri de bulundukları yerden 45 kilometre öteye gönderildikleri Taşoluk’ta tutunamayıp Sulukule’ye dönmüş. Suri Duvarda kurumuş kan lekeleri var Şakran Cezaevi raporunda tüyler ürpertici detaylar zmir Barosu, Şakran Cezaevi’ndeki çocuklara yönelik cinsel istismar ve işkence iddialarını yerinde inceleyerek 23 sayfalık bir rapor hazırladı. Heyetin talebi üzerine “mavi oda/süngerli oda” olarak adlandırılan yan yana iki “hücre”den oluşan odaların gezildiği, odanın taban, tavan ve duvarların strafor benzeri bir maddeyle kaplandığı, odada hiçbir eşyanın bulunmadığı, sadece köşede küçük bir alaturka tuvalet olduğu görüldüğü belirtilen raporda, “Cezaevi müdürünce sorun çıkaran çocukların sakinleşmesi için burada en fazla 3 saat kadar bekletilmesi için kullanıldığı belirtilen bu odanın bazı yerlerinde kurumuş kan lekeleri, duvar ve tavanlarında kazınma şeklinde yazılmış isim, harf, rumuz ve sözler olduğu görülmüştür” denildi. Görüşme yapılan çocukların “mavi oda”ya üzerinde sadece alt iç çamaşırı ile “atıldığını” ve görevlilerce yüzleri hariç olarak tekme tokat dövüldüklerini, bu nedenle her yerin kan içinde kaldığını, hatta bu yüzden İzmir Barosu’nun ziyaretinden önce bu odanın çocuklara temizlettirildiğini ifade ettikleri kaydedildi. Raporda, “Görüşme yapılan çocuklar cinsel suç, baskı veya rahatsızlık veren bir şey olmadığını söylerken ağlamaklı olmuş, söyleyip söylememek arasında kararsızlık yaşamıştır” denildi. Koğuştaki büyüklerin küçükleri ve yeni gelenleri dövdüğü, yaşça büyük ve güçlü olan “ağabey”lerin otoritesine uymayanların cezalandırıldığı tespitlerine yer verildi. İzmir Ceza ve Tevkif Evlerinden sorumlu Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Fatih Öztürk, Şakran Cumhuriyet Savcısı Güneş Okur, Cezaevi Müdürü ve bir ekip infaz koruma memuru eşliğinde 3 Mart’ta cezaevinde incelemelerde bulunulduğu belirtilen raporun sonuç bölümünde ise, “Çocuk ceza infaz kurumları, çocuk adalet sistemine aykırıdır” denildi. l İZMİR / Cumhuriyet İ D 2. Reyhanlı olmasın diye stsubay Gültekin MenA ge ise komutanı Hakan Gençer’in 7 Ocak 2014’te HAZAL OCAK yeli kiracılar da dikkatimizi çekiyor. Küçük bir caminin etrafında yer alan mahallede kahvelerin birine oturuyoruz. uyuşturucu konulu önleme dinlemesine yönelik takibi yapması için talimat verdiğini söyledi. Menge, konuşmalarda, şüphelilerden bir tanesinin “Sandıklar nerede? Sandıkları misafirlerini istediği yere götürelim mi?’ gibi konuşmaları olduğunu söyledi. Menge, “İkinci bir Reyhanlı olayı yaşanmaması için bu olay olmuştur” dedi. Yanımıza 9 yıldır Sulukule için mücadelesini sürdüren Sulukule Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’nin kurucusu Asım Hallaç yaklaşıyor. On hissedarlı bir eve sahip olan Hallaç’ın payına dönüşüm sürecinde 18 bin lira düşmüş. Danıştay kararını değerlendirmesini istediğimizde gözleri dolarak hayatından çalınanları anlatmaya başlıyor: “Evimizi kaybetmemizin üzüntüsüyle hanımım 59 yaşında geçen yıl yaşamını yitir Eşim de görseydi di. Ne toprak sahipleri ne kiraya giden kiracı grupları ne de yeni binaları satanlar memnun. Hem mağdur edilenler hem de yeniler. Cumhurbaşkanı benim imam hatipten arkadaşım. Çok görüşüyorduk. Buradaki adaletsizlikleri görünce soğuk kaldım. Mutluyuz ama çok buruk. Benle birlikte mücadele eden hanımımın bugünleri görmesini isterdim.” Tuz isterdim, tuz verirdi. Şimdi selam veren yok. Hepsi bitti, hiçbir şey kalmadı. Oturamadık orada dağda bayırda. ” Seyyar esnaf Kadir Hallaç da dönüşüm sürecinin etkilerini “2 dükkânım vardı projeden önce. Kiradaydım. Hepsini aldılar elimden. Şimdi çevrede seyyar esnaflık yapıyorum” sözleriyle açıklıyor. Fatih Belediyesi Sulukule hakkında yaptığı açıklamada “Danıştay’ın onadığı projenin hayata geçirilen Sulukule projesi ile ilgili bir karar olmadığı gibi bağlayıcılığı da bulunmamaktır” görüşünü savundu. Süreci yakından takip eden hukukçular mahkemenin iptal ettiği proje ile hayata geçirilen proje arasında hiçbir fark olmadığına dikkat çekti. Selam veren yok Doğma büyüme Sulukuleli olan 53 yaşındaki Engin Çokyazar da bu süreçte en çok zoruna giden şeyi “Analarımızın, babalarımızın, atalarımızın olan yerlere bizi sokmuyorlar şimdi” sözleriyle ifade ediyor: “Belediye evimi satmaya zorladı. Dışarıdan birine 60 bine sattım. Evim hiç oldu. Önceden bir kaşık salça veren olurdu. Aynı proje değil Ağlamaklı cevap Saray bitti, tahsis yenilendi nkara Büyükşehir Belediye Meclisi’nin 2013’te AOÇ’de bulunan belediyeye ait 8 bin 406 metrekarelik araziyi Başbakanlığa tahsis ettiği 2 yıllık süre doldu. Belediye Meclisi bunun üzerine Nisan ayı başında, halen Cumhurbaşkanlığı tarafından kullanılan arazi için yeniden tahsis kara Ankara Büyükşehir Belediyesi, 2 yıl önce bedelsiz olarak Başbakanlık’a verdiği ancak Cumhurbaşkanlığı’nın kullandığı AOÇ’deki 8 dönümlük araziyi yeniden tahsis etti Resmen Başbakanlık Cumhurbaşkanlığı Sarayı inşasına başlandığı dönemde, Beştepe Başbakanlık Hizmet Binası olarak inşa edildiği için resmi yazışmalarda arazi Başbakanlık’a tahsis edilmiş gibi görünüyor. Ancak söz konusu arazi şu an Cumhurbaşkanlığı tarafından kullanılıyor. A rı çıkardı. Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin Cumhurbaşkanlığı’na 8 bin 406 metrekarelik AOÇ’deki kendine ait araziyi devrettiğine ilişkin haberlerin aslı ortaya çıktı. Cumhuriyet’in edindiği bilgilere göre, söz konusu arazi 2013 yılında Başbakanlığa 2 yıllığı na bedelsiz tahsis edildi. 2 yıllık sürenin dolması nedeniyle, belediye meclisi nisan ayı başında aldığı kararla yeni bir tahsis gerçekleşti. Yeni tahsisin “trampa yapılmak üzere bedel karşılığı Başbakanlık’a devri” olarak öngörüldüğü belirtildi. Buna göre, yeni bir arsa tahsi si bulunmazken, belediye 2 yıl önce geçici ve bedelsiz tahsis ettiği 8 dönümlük araziyi Başbakanlık’a 2 yıllığına tekrar tahsis etti. Başbakanlık 2 yıl içinde bu arsayı başka bir arsa vererek alabilecek ya da eşdeğer karşılığı para ödemesinde bulunacak. l ANKARA / Cumhuriyet C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle