18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 10 Nisan 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 12 Amerikan şirket temsilcileri ile ABD’de yemekte buluşan Yiğit Bulut, hem randevuya geç gitti hem de hiçbir ekonomik soruya yanıt veremedi İLHAN TANIR umhurbaşkanlığı danışmanı Yigit Bulut, Türkiye’de yatırımı bulunan veya ilişkileri olan Amerikan şirket temsilcileri ile ABD Ticaret Odası’nda 7 nisan günü bir öğlen yemeği yedi. Bulut burada, Amerikalılara bir sunum yaparak Türkiye’yi anlatacaktı ancak Osmanlı’nın borçlarından söz edip, Kemal Derviş’i kötüledi, konukları şaşırttı. Cumhuriyet gazetesi, bu toplantıya katılan iki şirket temsilcisi ile görüştü. Katılımcılardan biri şunları söyledi: ‘toplantı biraz geç başladı. Neden geç başladığı hakkında Bulut bir açıklama yapmadı. Bulut’tan Türkiye’de yatırımı olan birçok sektörün Türkiye’de ‘felç’ haline gelen sorunları hakkında ayrıntılı sunum beklerken, Bulut önce Osmanlı İmparatorluğu’nda olduğu gibi borçlanarak Ruslara savaş açma döneminin bittiğini anlattı. Sonra Kemal Derviş’i eleştirdi. Bu iki konunun bugünkü sorunlarımızla ne ilgisi var anlayamadık.’’ Şirket temsilcisi, “Osmanlı tarihini anlatmasına dinleyeciler ne tepki gösterdi” sorusuna şu yanıtı verdi: “Herkese garip gelmiştir. Biz oraya gündemdeki sıkıntılar hakkında çözümler bekledik. Bu toplantıya katılan temsilcilerin şirketleri Türkiye’de yatırımları ve operasyonları olan şirketler. Bu kişiler tarih dinlemeye değil, çözüm dinle C FOTOĞRAFLAR : CAN EROK Bulut, tarih anlattı Derviş’i kötüledi Fikirtepe’yi terk eden mahallelilerin yerine Gaziantep’teki kamptan gelen Suriyeliler yerleşmiş. Evlerin içine çarşaf gerip yaşam mücadelesi veren bir aile tahtaları yakarak ısınmaya çalışıyor. Sokaklar Kobani gibi Bulut ‘Anlaştık’ dedi, oda doğrulamadı Bulut, Star’a verdiği demeçte, şunları söylemişti: ‘’Önemli bir karar aldık; Amerikan Ticaret Odaları ve Sivil Toplum İşbirliği ile yüzlerce Amerikan şirketinin Türkiye’de katılacağı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın kendilerine hitap edeceği bir “Türkiye’de yatırım konferansı” düzenleyeceğiz.’’ Böyle bir konferans kararının alınıp, alınmadığı sorulduğunda ABD Ticaret Odası sözcüsü Tyler Hernandez yorum yapmak istemedi. Bir başka soruya karşılık ise Hernandez böyle bir konferansın kararının alındığını doğrulayamadı, konu ile ilgili açıklama göndereceklerini söylemesine rağmen sözcü bir açıklama göndermedi. stanbul’un en değerli yerlerinden bir olan Fikirtepe’de 4 yıl önce başlayan kentsel dönüşüm bölge halkını derinden etkiledi. Birçok firmanın dahil olduğu dönüşüm süreci aslında hala tam olarak başlamış değil. HAZAL Bölge halOCAK kının yüzde 90’a yakını firmaların dayattığı sözleşmeleri uzun anlaşmazlıklar sonucu imzaladı ve bazı adalarda yıkımlar başladı. Sözleşmeye direnen Fikirtepeliler yaşadıkları maddi zorluklara karşın hukuki mücadelesine devam etmeye çalışıyor. Fikirtepe’yi imzaların ardından terk edip şehrin dışına taşınan mahalleden geriye kalan harabe evlere ise Gaziantep’teki kamplarda kalabalıktan kaçtığını söyleyen Suriyeliler yerleşmiş. Fikirtepe’ye merkezi caddelerinden biri olan Mandıra Caddesi’nden girdiğimiz andan itibaren kendimizi Suriye’deki savaşın arka sokaklarında hissediyoruz. Anlaşmayı sağlayıp terk eden mahalleliden arta kalan harabeye dönüşmüş evlere de Suriyeliler yerleşmiş. Mahalleye girdiğimizde Suriyelilerin yıkım içerisindeki yaşam mücadelesiyle karşılaşıyoruz. Camları kırılmış, duvarlarının bir kısmı yıkılmış evlerin içine çarşaf gerip kendilerine yarattıkları odalarda yaşıyorlar. Suriyelilerin kaldığı 2 katlı kapısız bir eve gerdikleri çarşafı kaldırıp izin isteyerek giriyoruz. Evin kapısında 6 kişilik bir ailenin annesi tahtaları yakarak ısınma Kentsel dönüşümde Fikirtepelilerin hayatları altüst olurken harabelere yerleşen Suriyeliler de yaşam mücadelesi veriyor İ dim. Buralarda güvenlik de kalmadı. Çocuğumu da güvenlik nedeniyle öğrenci yurduna yerleştirdim.” Molozlar arasında... Mahallenin ara sokaklarına girdiğimizde kentsel dönüşümün insanların hayatında bıraktığı derin izlere daha yakından tanıklık ediyoruz. Molozlar arasında Suriyeliler demir toplarken yıkım devam ediyor. Mahallede hala yaşayan bölge halkı da molozlar arasında hayatına devam etmeye çalışıyor. Biz de Mehmet Ozan’ın bağrışlarına doğru yöneliyoruz. Ozan’ın evine son aylarda 2 kere hırsız girmiş ve su saatlerinden lavabosuna kadar her şeyi çalınmış. 45 yaşındaki Ozan da firmanın hazırladığı sözleşme kendisini mağdur ettiği için imzalamayanlardan. Ozan, “Çocuklarım beni terk etti. Buralar Kobani gibi oldu. Firma elimi kolumu bağlıyor. Ne zaman teslim edeceğine dair de bir güvencem yok. İmzalayan çoğunluk umurumda değil” diye isyan ediyor. Polis hırsızlık için tutanak yazarken biz de Fikirtepe’den içimizde bir hüzünle ayrılıyoruz... Harabeye dönmüş ev ve mahallelerdeki zorlu yaşamdan yine en çok çocuklar etkileniyor. 57 adadan 8’i tamamen yıkık 57 adadan oluşan mahalleyi dolaşırken 8 adada tamamen yıkımın yapıldığını görüyoruz. Diğer adalarda ise yıkım bölge bölge devam ediyor. Bazı adalarda hiç başlamamış. Fikirtepe Çevresi Kentsel Dönüşüm Derneği avukatı Mete Can da bize hukuki süreci anlatıyor: “Şu an iki durum var: Bir sözleşmeye imza atanlar bir de henüz atmayanlar. Sözleşmeye imza atıp sözleşmeden memnun olanların oranı çok çok az. Sözleşmelere imza atanlar dahi sözleşmeleri bozmak için çeşitli yollar arıyorlar. Bu sözleşmelerin en önemli eksiği firmaların bu inşaatları bitirebileceklerine dair bir banka teminat mektupları olmaması.” ya çalışıyor. İçlerinden bir kadın “Gaziantep’te kamptaydık. Yaşanacak gibi değil. Bize yardım eden insanlar da bizi buraya otobüslerle getirdi” diyor. Suriyelilerin kaldığı evden çıkarken cadde üzerinde bulunan otoparkı işleten Suat Erdoğan bizi misafir edip dönüşüm sürecinde ailesinin nasıl meye geldiler. Bu insanların çoğu Kemal Derviş’i dahi tanımaz, bırakın Osmanlı tarihini.’’ Sorunlara cevap yok Toplantıya katılan bir başka şirket temsilcisi ise şöyle devam etti: “Bulut sektörlerimizin karşılaştığı sorunlarla ilgili bir açıklama ve düzenlemeden bahsetmedi. Sonbaharda bir yatırımcı toplantısından söz ettiler ama şimdiki sorunlar ne olacak? Seçimlerden sonra değil, şimdi ne yapıyorsunuz?’’ diye sordu. İşadamı sorunlarını şöyle anlattı: “IT, ziraat, ilaç gibi sektör lerin Türkiye’deki sorunları muazzam. Biz bu durumları arkadaşlar arasında ‘felç’ diye tasvir ediyoruz. Bulut, sunumunda Türkiye ile ABD arasında şu anki en önemli ticari ve ekonomi konu olarak göze çarpan TTIP (Transatlantik Ticaret Anlaşması) ve Türkiye ile ABD arasında buna paralel bir Serbest Ticaret Anlaşması’ndan (STA) söz etmedi. Bir katılımcı ise “Biz zaten önümüzdeki hafta Washington’a gelecek Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ı ve onun delegasyonunu bekliyoruz” dedi. Güvenlik kalmadı Ağar yine mahkemeden kaçtı 1 990’lı yıllarda işlenen faili meçhul cinayetlere ilişkin Ankara’da açılan davanın görülmesine bugün devam edilecek. Geçen duruşmada mahkeme, dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın duruşmalara katılmama kararını kaldırmıştı. Bugün devam edilecek duruşmaya Mehmet Ağar katılmak zorundaydı. Ancak Mehmet Ağar, ALİCAN ULUDAĞ 17 AYrı cinAYEttEn çAprAZ SorGUYA çEKiLEcEKti parçalandığını anlatmak istiyor. Erdoğan’ın bulunduğu adada yıkım başlamış. Erdoğan sözleşmeye imza atmadığı için yıkım onun işlettiği otoparkın sınırında sürüyor. Kentsel dönüşümün hayatını alt üst ettiğini anlatan Erdoğan şöyle devam ediyor: “Burası bize babamızdan kaldı. Ailelerimiz bile birbirine düştü. Hanımı babasının yanına gönder geçmişte yaptığı gibi hastaneden sağlık raporu alarak, mahkemeye mazeret bildirdi. Böylece çapraz sorgudan bir kez daha kurtuldu. Davanın bir numaralı sanığı olan Mehmet Ağar, iddianamede, arasında Kumarhaneler Kralı Ömer Lütfi Topal, MİT elamını Tarık Ümit’in de bulunduğu 17 ayrı cinayetten suçlanıyor ve hakkında 17 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası isteniyor. Bugünkü duruşmada mağdur avukatları da Ağar’a “çapraz sorgu” yapacaklardı. “Suç işlemek amacıyla kurulan silahlı örgüt faaliyeti çerçevesinde adam öldürmek, adam öldürmeye iştirak etmekle” suçlanan Ağar, iddianamede şu cinayetlerden sorumlu tutuluyor: Avukat Yusuf Ekinci, Kürt işadamı Behçet Cantürk, Recep Kuzucu, Altındağ Nüfus Müdürü Abdulmecit Baskın, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan, işadamı Savaş Buldan, Adnan Yıldırım, Hacı Karay, avukat Medet Serhat, İsmail Karaalioğlu, DEP İl Başkanı Faik Candan, İran uyruklu Lazem Esmaeili, Askar Smitko, MİT’çi Tarık Ümit, Ömer Lütfi Topal, Feyzi Aslan ve Salih Aslan. l ANKARA Sulukule’de proje iptalini Danıştay da onadı ama iş işten geçti Danıştay, Romanların evlerinden çıkarılıp şehir dışına sürülmesiyle sonuçlanan Sulukule projesiyle ilgili 3 yıl önce verilen iptal kararını oybirliğiyle onadı. İstanbul 4. İdare Mahkemesi, Su lukule projesini “kamu yararına” uygun değil diyerek Nisan 2012’de iptal etmişti. Danıştay 4. Dairesi de mahkeme kararını oybirliğiyle onadı. 15 günlük karar düzeltme talebi süresi var. Ro manların avukatı Hilal Küey, “Kamu yararına uygun olmadığı onanmış oldu. Hukuken yıkımı gerekiyor, fakat fiilen imkânsız tabi. AİHM’ye taşıyacağız” dedi. l İSTANBUL/Cumhuriyet Hem çocuk kayıp hem de dosya imha HİLAL KÖSE Kadın avukata polis Kaybedilen Murat Yıldız’ın aylardır aranan dosyası imha listesinde çıktı şiddeti orantılıymış! 9 yaşındaki Murat Yıldız’ın gözaltında kaybedilmesinden sorumlu iki polis memurunun yargılandığı ve 2007’de kapanacak olan dava dosyasının, Gebze Adliyesi’nde 2003 yılında imha edildiği ortaya çıktı. Dosyanın bulunması için adliye koridorlarını aşındıran avukat Gülseren Yoleri, “4 aydır neredeyse her hafta Gebze’ye gittim. ‘İmha listesinde’ olduğu önceki gün söylendi” dedi. Hanife Yıldız, tek çocuğu Murat’ı, kendi elleriyle emniyete teslim etmişti. 23 Şu 1 Anne Yıldız’ın oğlunun akıbetini soran dilekçelerinin hiçbiri işleme konulmadı. bat 1995’ti. Polisler, ‘havaya ateş açmış, ifadesini alacağız’ dediler. Ancak, anne Yıldız bir daha oğluna kavuşamadı. Emniyet’ten, anne Yıldız’a, oğlunun, İzmir’den İstanbul’a götürülürken, Gebze’de, feribotton atlayıp yüzerek kaçtığı söylendi. Gebze 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yargılanan iki polis memuru “görevi ihmal”den 1.18 kuruş para cezasına mahkum edildi. Savcılık, Yıldız’ı aramayı da bıraktı. Avukat Yoleri, “Cezasızlığa Son Adalet İstiyoruz” kampanyası çerçevesinde, Ocak 2015’te, yeniden savcılığa başvur du. Yoleri’nin suç duyurusu üzerine, savcılık, iki polisin mahkum olduğu dava dosyasını aramaya başladı. Yoleri de dosyanın peşine düştü. Dosyanın 4 ay boyunca bulunamadığını belirten Yoleri, “Dilekçemi hazırlamadan önce inceleyecektim. Defalarca imha listelerine baktılar. Arşivde aradılar. İmha edildiğini, önceki gün öğrendim. Kalemdekiler ‘imha listesindeymiş, gözümüzden kaçmış’ dediler” dedi. O davanın, 2007’de tamamen ortadan kaldırılmasına karar verildiğine dikkat çeken Yoleri şöyle devam etti: “2007’ye dek açık olan bir dosya, 2003’te nasıl imha edilebilir? Soruşturmayı da olumsuz etkileyebilecek bir durum. Savcıya bendeki belgeleri verdim. Sanıkların, tanıkların yeniden dinlenmesini, keşif yapılmasını talep ettim.” Yoleri, savcıya zamanaşımı açısından Hüseyin Toraman (24) kararını sundu: İstanbul’da 1991’de, evinin önünde, sivil polislerce zorla otomobile bindirilen Toraman soruşturması, zamanaşımı nedeniyle kapatılmıştı. Bakırköy 12. Ağır Ceza Mahkemesi, “insanlık suçu”na işaret ederek, dosyayı 2012’de yeniden açtı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Ankara’da düzenlenen Gezi eylemlerine polis tarafından darp edilen avukat Eda Ayşegül Akyol’un şikayetine “Polis zor kullanma yetkisini kullanmıştır” gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. 2 Haziran 2013’te Ankara’da yapılan Gezi eylemlerine müdahale eden polis Ayşegül Akyol’u da yakalayıp copla vurdu. Hatta polislerden biri, darp ettikleri avukat Kılıç’a “Avukatsan ne işin var O..u” diyerek küfür etti. Akyol, boynuna aldığı darbeler nedeniyle uzun süre boyunlukla gezdi. Savcılık, Akyol’un şikayeti üzerine başlattığı soruşturmada polisler hakkında takipsizlik kararı verdi. Kararda şöyle denildi: “Polis, görevini yaparken gerektiği ölçüde kanun gereği zor kullanma yetkisine haizdir. Kamu düzenini bozan kişilerin arasında yer alan Akyol’un eylemine son verilmesi amacıyla en basit haliyle polisin zor kullanma yetkisini kullandığı izlenmiştir.” l ALİCAN ULUDAĞ / ANKARA C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle