19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 MART 2015 CUMA 4 HABERLER Balyoz’da Olan Bir Daha Olmasın! Mehmet Baransu’nun tutuklanması üzerine TBB, TGC ve Basın Konseyi birer bildiri yayımladılar. Bildirilerde Baransu’nun tutuklanması, kelepçelenmesi eleştiriliyor, hakkında açılan davanın basın özgürlüğüne indirilmiş bir darbe olduğu belirtiliyordu. Sözü edilen kuruluşları duyarlılıkları dolayısıyla içtenlikle kutlarım. Onların bu duyarlılıklarına destek olmak bir demokrasi görevidir. Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu, TCK’nin Devletin Güvenliği’ne İlişkin Belgeler ve Devletin Güvenliğine İlişkin Bilgileri Temin Etme başlıklarını taşıyan 326 ve 327. maddelerinin uygulanmasıyla ilgili olarak, bu belgelerin aktif bir şekilde bulunduğu yerden alındığına ilişkin delil bulunamamışsa ya da gazeteci bunu başka birini hukuka aykırı bir şekilde kullandığı yerden almaya ikna etmemişse bu belgeye sahip olduğu için asla cezalandırılamayacağını belirtiyor. Benim şu anda değineceğim hususların başında tutuklama geliyor. Mehmet Baransu olayında tutuklanma için öngörülen koşullar yerine gelmiş değildir. Ayrıca, kaçma olasılığı olmayan gazetecinin kelepçelenmesi de anlamsızdır . HHH Polisin, kelepçeleme, yargının da tutuklama konusundaki büyük iştiyakı göz önünde bulundurunca, bu tür uygulamaların önlenmesinin ancak yasal düzenleme ile sağlanabileceğini düşünüyorum. Burada başka bir ince nokta daha var: Şimdi kimileri, Mehmet Baransu’nun da kaç tane masum insanın kelepçelenmesine yıllarca tutuklu olarak içeride kalmasına neden olduğunu söyleyebilir; Baransu’nun faaliyetlerinin gazetecilik olarak nitelenemeyeceğini ileri sürebilirler. Mehmet Baransu’nun gazetecilik anlayışı bana da çok aykırı geliyor. Bunu yadsıyamam. Nitekim TGC de yayımladığı bildiride “Mehmet Baransu’nun geçmişteki çalışmaları Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumlulukları Bildirgesi’ne göre tartışmalı olsa da” diyerek aynı konudaki çekincesini açıklıkla dile getiriyor. Öte yandan Türkiye Barolar Birliği Başkanı Metin Feyzioğlu şu sözlerle Baransu’nun gazeteciliği konusundaki düşüncelerini dile getiriyor: “..Mehmet Baransu’nun yaptığı gazeteciliği ahlaki bakımdan sonuna kadar yanlış bulmama, gazetecilikten ziyade tetikçi gibi davrandığını her platformda söyleyen biri olmama rağmen,...” HHH TGC de, Metin Feyzioğlu da ileri sürdükleri tereddütlere rağmen Baransu’nun ve basının haklarını savunmadaki tereddütsüz tavırlarında haklıdırlar. Unutmayalım ki, yasa yalnızca çalışmalarıyla, davranışlarıyla, mensubu bulunduğu meslek kuruluşuna veya topluma onur kazandıran gazetecileri korur, bu tanıma girmeyenleri korumaz diye bir hüküm yoktur. Ağır sonuçlar doğurmuş, kimilerinin yaşamına mal olmuş müfterilik faaliyeti gazetecilikten sayılmaz demeye kalkmak da çok tehlikelidir. Gazetecinin gazeteciliğine karar verirken yasa ve tüzüklerden kaynaklanan tanımın yanı sıra bir de faaliyetin içeriğini öne sürmek tehlikeli sonuçlar doğurur. Türkiye başta olmak üzere, birçok baskı ülkesinde, içeride olan gazeteciler için “onlar gazetecilikten yatmıyorlar ki” dendiğine az mı tanık olduk? Bu tür tehlikeli uygulamalara meydan vermemek açısından hak ve özgürlükler ile ilgili maddelerin hak sahibi lehine yorum yapmak esas olmalıdır. Bu açılardan, Mehmet Baransu konusundaki duyarlılıklara destek olmalıyız. Bir daha Balyoz’dakine benzer hukuk rezaletlerine meydan vermemek gerek. Bu rezaletlerin odağında olan Mehmet Baransu’nun davasında dahi... Bu arada, “esas hatalı ve suçlunun, iddiacılar değil, yargı heyeti” olduğunu söyleyen değerli okurum Yavuz Karahan’ın iletisini size aktarmazsam içimde ukde kalacak. Davutoğlu, Türkiye’yi savaşa sokacaktı Başbakan’ın Süleyman Şah Türbesi’nin tahliyesiyle ilgili sözlerine muhalefetten tepki ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun Türkiye’nin Süleyman Şah Türbesi’ni tahliyesi ile ilgili, “Türbenin tahliyesi sırasında, bir zaiyat verseydik, bir saldırı ile karşılaşsaydık, karakola kadar olan alanı tümüyle kontrol altına alacaktık. Karakolu başka bir yere taşımayacaktık. Türkiye ile karakol arasındaki alan askeri olarak kontrol altına alınacaktı.Türkiye isterse bir gecede Suriye’de 40 km içeriye anında girer” sözleri muhalefetten tepki gördü. lamalarının gerçekle bağdaşmadığına işaret etti: “Madem böyle bir kabiliyetin vardı, niye apar topar çekildin Süleyman Şah Türbesinden? Niye bu kabiliKorutürk yetini zamanında kullanmadın da bu noktalara getirdin ülkeyi? Madem bir kurşun atılsa girecektin, neden apar topar kaçtın? Kaçtın çünkü o zaman Türkiye savaşa girmiş olurdu. Bu dediklerinin hiçbiri gerçekliğe uymuyor. Mantık dışı. Anlaşılan o ki Davutoğlu gerçekliği kaybetmiş, sağlıklı düşünme kabiliyetini kaybetmiş gözüktüyor. Tutarsız şeyler bunlar. Eğer bir kurşun ile o toprakları işgal etmeye kalksa Türkiye’yi birkaç cephede birden savaşa sokardı. Memleketi zaten yeterince zarara soktu bir de Türkiye’yi savaşa sokmuş olacaktı. Ama bunu yapamazlar ve ne yaparsa yapsın, Davutoğlu da, Cumhurbaşkanı da, hükümet de bu hezimetten sorumludur ve tarihe de böyle geçecekler. Başlarını öne eğecekler. Adamlar sizin gücünüzü Vural test etti. Koruyabilseniz kaçmazdınız.” örtmek için hamaset yapıyor Vural: Kaçmanın üstünü Spor kulübü Erdoğan’ı peygamber ilan etti İstanbul Haber Servisi Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, bir dönem futbol oynadığı Tophane Tayfun Spor Kulübü’nü ziyareti sırasında “Hoşgeldin Allah’ın elçisi” diye karşılandı. İslam dininde sadece Hz. Muhammed için “Allahın elçisi ” sıfatının kullanılırken, Erdoğan için daha önce de eski AKP Aydın İl Başkanı İsmail Hakkı Eser, “Peygambere benziyor” demişti. Erdoğan dün öğlen saatlerinde bir dönem top oynadığı Tophane Tayfun Spor Kulübü’nü ziyaret etti. İstanbul Valisi Vasip Şahin ve Beyoğlu Belediye Başkanı Ahmet Misbah Demircan’ın da katıldığı ziyarette bir kişi Erdoğan’a “Hoş geldin Allah’ın elçisi” diye seslendi. Bu sırada Erdoğan’ı korumakla görevli CAT timindeki bir özel harekât polisi, otomotik silahının şarjörünü düşürdü. Koruma polisi şarjörü kontrollü bir şekilde yerine takarak devam etti. Yoğun güvenlik önlemi altında spor kulübüne giren Erdoğan yaklaşık yarım saat içeride kalarak sporcularla çay içip sohbet etti. Erdoğan daha sonra Kuruçeşme’de demirli Savarona yatına geçti. orutürk: Sağlıklı düşünemiyor CHP’nin diplo mat vekillerin Osman Korutürk, Davutoğlu’nun açık K MHP Grup Başkanvekili Oktay Vural da şunları söyledi: “Kurşun atılsa korurduk, atılmadı kaçtık diyor. Bu nasıl bir mantık? O zaman kalıp korusaydınız. Bu oynamak istemeyen gelinin ‘yerim dar’ demesi gibi... A planı kaçmak B planı kalmaksa, kurşun atılmadan kaçılmasını anlayamayız. Davutoğlu’nun bu açıklamaları bir kaçmanın üstünü örtmek için yapılmış hamasetten öte anlam taşımıyor.” Savarona’da Erdoğan’ın jakuzisi Atatürk’ün son günlerini geçirdiği 83 yıllık Savarona, Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından 10 ay süren restorasyon ve bakımın ardından tarihi toplantılar ve önemli kabuller için kullanılmaya başlandı. Yattaki ilk görüşme önceki gün Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Üyesi Bakir İzzetbegoviç arasında yapıldı. Atatürk’ün yadigârı yat, devlet büyüklerinin Türkiye’de ve yabancı ülkelerde gerçekleştireceği toplantı ve görüşmelerde prestij amaçlı olarak değerlendirilmek üzere restore edilip hazırlandı. Restorasyondan sonraki ilk seferini İstanbul boğazında gerçekleştiren Savarona’da restore edilen açık jakuzi de objektiflere yansıdı. Kışlada şüpheli ölüm dosyası tekrar açıldı Haber Merkezi Şenal Kaplan, 19 Eylül 2006’da Diyarbakır’ın Kulp ilçesine bağlı Bayır Jandarma Karakolu’nda askerlik görevini yaparken, iddiaya göre, nöbet sırasında intihar etti. Otopside, Şenal’ın yakın mesafeden yapılan atışla öldüğü saptandı. Soruşturma sonunda Şenal’ın intihar etmesini gerektirecek bir sorununun olmadığı belirtildi. Ancak Diyarbakır Askeri Savcılığı, üçüncü bir kişinin Şenal’ı intihara kışkırtarak ya da intihar etmesine yardım ederek ölümüne neden olduğunu gösterecek bir delilin bulunmadığını belirterek, 17 Mayıs 2007’de takipsizliğe hükmetti. Yapılan itiraz da 27 Ağustos 2007’de reddedildi. Bu karar üzerine Kaplan Ailesi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) başvurdu. AİHM, 2013’te verdiği kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) yaşam hakkını düzenleyen ikinci maddesine göre, böyle bir ölüm halinde etkin soruşturma yapılması gerektiği vurgulandı. Baba Hüseyin Kaplan, “Bu örnek bir dava. 2 bin civarında şüpheli asker ölümü var. Bunların da akıbeti belli olacak” diyor. Fotoğraflar: AA İMRALI’DA KÜRT KONGRESİ GÖRÜŞMESİ Fatih belediyesi’nde cemevi tartışması Türkiye’den en çok ifade özgürlüğü soruluyor Facebook’un kurucusu Mark Zuckerberg, ifade ve din özgürlükleriyle ilgili Türkiye ve Rusya’dan çok fazla soru aldıklarını belirtti. Zuckerberg, Mobil Dünya Kongresi için bulunduğu Barcelona’da bir lisede düzenlenen organizasyonda gençlerin sorularını yanıtladı. Zuckerberg şöyle devam etti: “İnsanların çoğunluğuna ses vermek istiyoruz. İfadeyi sınırlayan çok fazla bariyer var ve bunlardan biri teknoloji eksikliği. Eğer internetin yoksa çok fazla fırsatı kaybediyorsun. Bizim Facebook’taki hedefimiz olabilecek en fazla insana kendilerini ifade fırsatı vermektir. Ama aynı zamanda her ülkenin kendi yasasına göre hareket etmeleri gerekiyor. Eğer yasalara karşı gelirlerse bu sayfa bloke ediliyor.” Zana ve Önder AKP’li üye: Bizi İmralı’ya gitti günaha sokmayın MAHMUT LICALI ANKARA Abdul lah Öcalan’ın Kürt Ulusal Kongresi’nin toplanmasına yönelik çağrısı üzerine son bir yıldır Irak ve Suriye’de bazı temaslar yürüten HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve bağımsız Diyarbakır milletvekili Leyla Zana İmralı’ya gitti. Görüşmede Kürt Ulusal Kongresi’nin toplanması ve Ortadoğu’daki gelişmeler gibi konuların yanı sıra heyetin Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi Başkanı Mesud Barzani ile yaptığı görüşmede ele alındı. Çözüm süreci görüşmeleri devam ederken Öcalan’ın Ortadoğu’daki farklı Kürt grupların bir araya gelerek ortak hareket etmesi amacıyla Kürt Ulusal Kongresi’ni toplanmasına yönelik çağrısı kapsamında yaklaşık bir yıldır bazı girişim ve çalışmalar yürütülüyordu. Bu kapsamda Önder ve Zana 2014 yılından bu yana çeşitli temaslarda bulunurken bu dönemde Ortadoğu’da IŞİD saldırılarının artmasıyla kongrenin temel hedefinin “ortak savunma gücü” olması gerektiği yönünde tartışmalar da yapıldı. Kürt Ulusal Kongresi’yle ilgili en son Kasım 2014’te İmralı’da bir görüşme gerçekleşmişti. Söz konusu görüşmeden 3 ay sonra Önder ve Zana dün İmralı’ya giderek kongrenin toplanmasına yönelik çalışmalar konusunda Öcalan’a bilgi verdi. HAZAL OCAK Atatürk anıtına Ermeni engeli Haber Merkezi ABD’nin California eyaletindeki Carson City belediyesinin kentte Mustafa Kemal Atatürk anıtı yapılmasıyla ilgili önerisi belediye meclisi tarafından oybirliği ile reddedildi. Belediye meclisinde uzun süre tartışılan önerinin reddedilmesinde ABD’deki Ermeni lobisi ile Yunanların büyük rol oynadığı kaydedildi. azırlık ve girişim artacak Şubat ayında Önder ve Zana’nın yaptığı yeni görüşme trafiğinde ise Kürt Ulusal Kongresi’nin toplanması konusunda taraflar fikir birliğine varırken; Zana ve Önder, Barzani ile bir araya gelmişti. Görüşmelerde kongre için daha güçlü hazırlıkların yapılması konusunda anlaşmaya varılırken, kongrenin 2015’in ilk yarısında toplanmasına yönelik girişimlerin hızlandırılması bekleniyor. IŞİD’in bölgedeki saldırılarının etkinleşmeye başladığı dönemde Öcalan, IŞİD saldırılarının kabul edilemeyeceğini belirterek, ortak savunma gücü oluşturulması amacıyla Kürt Ulusal Kongresi’nin toplanması çağrısı yapmıştı. H IŞİD’ci Denizli’de tedavi oluyor DENİZLİ (DHA) IŞİD’de komutan olduğu ve Kobani’de YPG ile girilen çatışmada yaralandığı belirtilen Emrah Ç.’nin, Denizli Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde halen tedavi edildiği ortaya çıktı. Sosyal medyada çıkan haberleri, valilik doğruladı. Valilikten yapılan açıklamada, “E.Ç’nin yaralanmasıyla ilgili olarak adli işlemler ülkemize girişi sırasında sınır vilayetimiz tarafından yapılmış ve halen devam etmektedir” denildi. AKP’li Fatih Belediyesi’nde CHP’li meclis üyeleri cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasına yönelik önerge verdi. Sert tartışmalara neden olan önergeye tepki gösteren AKP’li meclis üyesi Salih Akverdi, “Bir dini tahsis etmeye ve o dine ibadethane tahsis etmeye meclis üyesi ve insan olarak yetkimiz yoktur. İbadethane dinlere mahsus bir şeydir. Bu işe parmak kaldırmak kendini Allah yerine koymaktır. Bu hususta arkadaşlar da ısrar edip bizi günaha sokmasın” diye konuştu. Fatih Belediyesi mart ayı ilk meclis oturumunda CHP’li meclis üyeleri cemevlerinin ibadethane olarak tanınması ve ibadethanelere tanınan haklardan yararlanması için bir önerge verdi. Mecliste konuşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Fatih Belediyesi’nin AKP’li meclis üyesi Salih Akverdi, “Alevi arkadaşlarımız biz İslam dinine mensubuz, diyorlar. Biz bunu böyle kabul ediyoruz, saygı da gösteriyoruz. Bizim buna bir itirazımız yok. Bir dini tahsis etmek ve o dine ibadethane tahsis etmek insanların yetkisinde değildir” ifadesini kullandı. CHP’li meclis üyelerinden ısrar etmemelerini isteyen Akverdi “Bu hususta bizi zorlamasınlar bizi, günaha da sokmasınlar. Tekke ve zaviyeler kanununu hep birlikte TBMM’de kaldıralım. Bu işlerin önünü açalım. Herkes hakkını alsın. Herkes medresesini, okulunu, cemevini açsın” dedi. Tartışmaların ardından oylanan önergeye AKP’li 11 meclis üyesi “ret” oyu verirken AKP’li 7 meclis üyesi de çekimser davrandı. CHP’li 12 meclis üyesinin “kabul” oylarıyla önerge hukuk komisyonuna sevk edildi. Komisyonun ardından önerge bugün mecliste oylanarak karara bağlanacak. Gazetemize konuşan CHP’li meclis üyesi ve Erikli Baba Cemevi Başkan Yardımcısı Kâzım Akşahin, “Fa tih sınırları içinde cemevi yok. Fatih’in yüzde 20’si Alevi. Fatih’in her yerinde Osmanlı’dan kalma Alevilerin izleri vardır” dedi. AKP’lilerden ret Ateizm Derneği ‘tanınmak’ istiyor HAKAN DİRİK İZMİR İnternet sitelerine erişim mahkeme kararıyla yasaklanan Ateizm Derneği, karar mekanizmalarında ateistlerin de söz hakkı olması ve dinsizlerin yasal statüsünün tanınması için kampanya başlattı. Dernek tarafından “change.org” sitesinde açılan kampanyanın imza metninde, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi ile Çocuk Hakları Sözleşmesi’ne aykırı olarak Türkiye’de dinsel baskı uygulandığı kaydedilerek ateistliğin ve dinsizliğin bilinçli olarak bir aşağılama aracı olarak kullanıldığı vurgulandı. İnanmama hakkının gasp edildiği belirtilerek “Laik olduğu iddia edilen vatanımızda, var olduğumuzun ve kardeşçe yaşadığımızın görülmesini istiyoruz” denildi. Dernek Başkanı Tolga İnce, kampanyaya ilişkin Twitter üzerinden “Ben üniversitede başörtüsü yasağına karşı imza vermiştim. Şimdi de Müslümanları bizim haklarımız için desteğe davet ediyorum” mesajını paylaştı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle