28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cuma 27 Mart 2015 yorum TASARIM: MÜGE KAYGUSUZ 22 ar c A n e g z Ö Kavşak S ‘Yolsuzluk Algısı!’ usya ile gerilimli ortamda, Ukrayna Başbakanı Arseniy Yatsenyuk, önceki gün hükümet toplantısında şu açıklamayı yaptı: “İçişleri Bakanı Arsen Avakov bana hükümetteki iki üyenin rüşvetle suçlandıklarını duyurdu. Acil Durumlar Bakanı Sergey Boçarevski ile yardımcısı Vasiliy Stoyetski, yönettikleri bakanlık için yakıt anlaşmalarında rüşvet almakla suçlanıyor!” Canlı TV yayını yapılan toplantıda soğuk bir hava esiyor, Başbakan R Ukrayna’da tutuklamalar açıklamasını “Görevli arkadaşlar şimdi tutuklamayı gerçekleştirecekler!” diyor. Polisler içeriye giriyor, bakan ve yardımcısını kelepçeliyorlar. HHH Türkiye’de dört bakan Zafer Çağlayan, Muammer Güler, Egemen Bağış, Erdoğan Bayraktar “yolsuzlukla” suçlandı. TBMM’de “Yüce Divan’a” gönderilmeleri oylandı. Analarının sütü gibi ak olan AKP’liler “yolsuzluk savının saptanması” kapısını oylarıyla kapattılar. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal ile telefon konuşmasında paraların nasıl sıfırlanacağının kayıtları ortaya döküldü. “Montaj” denilerek, sıfır elde var sıfırlandı. Sonrasında Başbakan, Cumhurbaşkanı yapılarak ödüllendirildi! HHH Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek “parsel parselleme” suçlamaları ile söz düellosuna girdiler. Başbakan Ahmet Davutoğlu önce “her ikisi hakkında parti disiplin kurulunun harekete geçirileceğini” söyledi. Sultan ile konuşunca “Delil yok tartışmayı kapattık. Disiplin Kurulu da yok!” demek zorunda kaldı. “Bildiklerini 7 Haziran’dan sonra anlatacağını” söyleyen, üstelik “hükümet sözcüsü” de olduğu için nerede ve nasıl konuşacağını bilmesi gereken Arınç da geri vitese takıp “Başbakan haklı! Ama susamazdım…” dedi. Gökçek de “Emir demiri keser. Emir geldi sustum…” demekle yetindi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Arınç ve Gökçek hakkında soruşturma başlattı. CHP ve Mimarlar Odası da savcılığa suç duyurusunda bulundu… 1725 Aralık’tan bu yana yaşanan olaylarda, nelerin halının altına süpürüldüğünü gördük. Bunda da sonucun halının altında sıfırlanacağından kuşkumuz yok! HHH Uluslararası Şeffaflık Örgütü her yıl “Yolsuzluk Algısı” raporu yayımlıyor. 2014’te Türkiye 175 ülke arasında “Yolsuzluk Algısı en çok düşen ülke” olarak açıklandı. Tam not 100 üzerinden; Türkiye, 50 puandan 45’e düşmüş. 2013’te 53 sırada iken, 64. sıraya gerilemiş. 92 puanla bu yıl da birinciliğini koruyan Danimarka’yı Yeni Zelanda, Finlandiya, İsveç ve Norveç izledi. HHH Japon mühendis Kişi Ryoiçinur, İzmit Körfezi Köprüsü’nün inşaatında kopan halattan kendisini “sorumlu” tutarak boğazını keserek intihar etti. Tek insanın dahi yaşamını yitirmediği kazada mühendisin, Japon geleneklerine göre “onuru koruma” amacıyla yaptığı “harakiri” hareketi onu sonsuzluğa taşıdı. Şimdi Yalova Belediyesi, kentteki Japonya’dan “kardeş şehri” Tonami’nin adını taşıyan alana, kişilik sahibi Kişi’nin anıtının dikileceğini açıkladı. HHH Geçen yıl 13 Mayıs’ta Soma’da kömür madenindeki kazada 301 insan yaşamını yitirdi. Bir Allah’ın kulu da çıkıp Kişi gibi “sorumluluğu” kabul etmedi. Suçu başkalarına attılar. Olayın dava dosyası nihayet tamamlanmış da ilk duruşması 13 Nisan’da yapılacakmış! HHH Davutoğlu, 5 yıl öncesinde KPSS sınavındaki “hırsızlık” olayı hakkında “Nasıl içinize sindirdiniz?” diye sormuş… Şimdi bu soruyu, yolsuzluk olayları için AKP’lilere biz soralım: “Nasıl içinize sindiriyorsunuz?” geçti. Toprağı, suyu, havası, güneşi ve gölgesiyle; gecesi, gündüzü, bütün zamanlarıyla, çivitinden en uçuğuna kadar mavinin bütün tonlarının kucağında yaşadım. Günün kapısını açan şafaktan başlayıp günbatımında ve gecelerde benzersiz renklerle büyülendim. Derinlerine kulaç attım, daldım, oynadım. Bereketinde beslendim. Balıkçı hikâyelerini dinledim. Yıldızların dokunduğu lacivert gecelerde düşler kurdum. Kıyıya vuran dalgaların sesiyle, Selene’nin sihirli ışıklarıyla uyudum. Menekşe rengi gök gürültülerini tanıdım. Yaşadığım coğrafyayı, Halikar uları, atalarımın doğduğu kıyılara karışan bir ışık metaforunda çocukluğum Arşipel’in Çığlığı!.. nas Balıkçısı ‘Cevat Şakir’i, Azra Erhat’ı, daha sonra Şadan Gökovalı’yı okuduğumda, ufkum derinleşti ilk gençlik yıllarımda, Arşipel’i anladım... Doğa, estetik ve Akdeniz Uygarlığı’nın simgesi bu eski denizi bir başka keşfettim. Denizlerin en denizinde yaşadığımı, dantel gibi işlenmiş kıyıları tanrıların kendilerine sakladığını, ama yurtsuz kalmasına dayanamadıklarından bu coğrafyada yaşayanlara armağan ettiği güzelliklerin, bu olağanüstü ayrıcalığın farkını daha da özümsedim. Dünyayı yelkenleriyle dolaşan Türklerle yaptığım röportajlarda fikrim pekişti. En başta kendinden sonrakilere bu yolu açan büyük denizci Sadun Boro, onun izinden giden Haluk Karamanoğlu, Cumhur Gökova, Osman Atasoy, Özkan Gülkaynak, Ekrem İnözü, Hakan Öge ve Alim Sür, ağız birliği etmişçesine söylemişlerdi: “Dünyada bütün güzelliklerin kucaklaştığı Gökova gibi bir coğrafya yok...” HHH Gel gör ki ne fayda!.. Bu güzelliklerin ayrımına varmayan yönetimler, eşsiz kıyılarımızı, koylarımızı, denizlerimizi mahvettiler, yağmaladılar. Paha biçilmez bu hazinenin değerini bilmediler. Şimdi sıra son kalanlarda. Gökova, Datça, Fethiye, Göcek koylarında. Şehirleri parsel parsel satan rantçı anlayış, özel çevre koruma bölgesi, sit alanı, doğa, orman demeden, gelecek kuşakları düşünmeden eşsiz, benzersiz güzellikleri birilerine yağmalatacak. Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Bedri Rahmi (Taşyaka), Akbük, Göbün ve Küçük Sarsala koylarını kiralıyor, ihaleye çıkarıyor. Yapılaşmaya açılacak, 29 yıllığına birilerinin olacak güzel topraklar, denizler, ormanlar. Büyük bir ihanet! Nasıl oluyorsa bu ülkenin ormanlarını korumakla yükümlü bakanı, “Bu alanlar sadece vahşi doğa için değil, aynı zamanda insanlarımızın istifadesine sunulması içindir. Orada koşu alanları, dinlenme mekânları olması gerekir. Bunlar ormanı tahrip etmiyor, bilakis ormanı koruyor” sözleriyle ihaleleri savunuyor... Nasıl haklı olmasın Sadun Ağabey, “60 yıl dünyanın tüm denizlerinde dolaştım, dolaşmadığım deniz, koy, ülke kalmadı. Doğasına, denizine, ülkesine böylesine hoyrat, kötü ve vahşice davranan bir anlayış görmedim” derken... HHH Sessiz kalmamalı, en azından bundan sonra doğacak çocuklar adına... Bu coğrafyayı “insan varlığının ölçüsü” sayan Halikarnas Balıkçısı’nı unutmamalı... KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak@yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KAMİL MASARACI kamilmasaraci@gmail.com.tr Aldatılıp Aldanmış Bir Başbakan! 19. yy.”ın düşünürlerinden Danimarkalı “Kierkegaard”ın, “Hayatı ileriye dönük yaşar, geriye dönüp anlarız!” söylemini, halkımızı, ülkemizi bölmeyi, parçalamayı türlü dolaplar çevirerek sürdüren “açılım”ın son sergilenişi karşısında yine anımsayıp yine sizlerle paylaşmak istedim. “Birinci Dünya Savaşı” yenilgisinden sonra, “Osmanlı”nın elinde kalan “Anadolu”nun nasıl lokma lokma parçalanacağının örneklerinden birini “Vahdettin”in “Sadrazamı Ali Rıza Paşa” verir; “Anadolu”yu ilkin “Yerel Yönetim” birimlerine ayırmış; ayrıca her “birim”de “Genel Meclisler”in kurulması koşulunu getirmiş ve bu meclislerin her türlü kararı özgürce alabileceklerini de belirlemiş; böylece de birer “özerk yerel yönetim” birimine dönüşme seçeneğinin yolunu açmış: (9.2.1920). Altı ay sonra, “Sevr” ile çizilen güneydoğu sınırının kuzeyinde de, Anadolu’nun içlerine dek uzanıp “özerk yerel yönetim” birimi olarak kurulan “Özerk Kürt Bölgesi” de, bir yıl sonra tam bağımsız bir devlete de dönüşebilecekti. (SevrMad.62) Bu yöntem, ilkin “özerklik” ardından “bağımsızlık” getiren “iki” aşamalı parçalama sistemi, kısaca “özerk yerel yönetimler” düzeni, yalnız “Osmanlı” için değil, üniter “TC Devleti” için de geçerli olması içte ve dışta hep gündemde tutulmuştur. “21. yüzyıl”a girildiğinde de bu yönetim konusu iyice olgunlaştırılır; uygulanması için de, “ABD”nin Elçisi “Abromowitz”in gözde adamı, “R.T. Erdoğan” ile “A. Gül” ve “B. Arınç”a “AKP” kurdurulur (2002); bir ay sonra “AKP” iktidardadır. Erdoğan’ın “siyaset yasağı” kaldırılır; “Başbakan” olunca da ilk işi, “yerel yönetimler”de “ Benden sonra tufan! aşbakan bulunuyor: Bülent Turgut Arınç, Ali Babacan, Özal Bekir Bozdağ, 1989’da Ömer Çelik, Mehdi cumhurbaşkanı Eker, Nurettin seçildi. Kurduğu Canikli, Taner Anavatan Partisi Yıldız, Faruk Çelik, sonrasında Mevlüt Çavuşoğlu. HHH tarihin Tarafsız sayfalarına olması gereken karıştı. Cumhurbaşkanlığı Başbakan Süleyman koltuğunda Demirel oturan Sultan 1993’te “başkanlık” sevdası cumhurbaşkanı için anayasayı seçildi. Kurduğu değiştirmek Doğru Yol amacıyla 7 Haziran Partisi de yok seçimlerinde oldu… AKP’ye 400 Haber Türk’ten Şimdi sandalye istiyor. Recep Tayyip Anayasa değişikliği Erdoğan cumhurbaşkanı için 367 “evet” gerekli. Oylama seçildi. Adalet ve Kalkınma 330’da kalmışsa değişikliğin Partisi içinde karışıklıklar kabulü ya da TBMM’ye iadesi başladı. ArınçGökçek olayı Cumhurbaşkanı’nın kararına buzdağının suyun üzerinde bağlı. görülen bölümüdür. Son seçimde AKP 327 Buzdağının altında ise üç sandalye kazanmıştı. Çeşitli dönem kuralına takılan 68 nedenlerle bu sayı 312’ye milletvekilinin huzursuzluğu düştü. Seçim aynı sonucu yatıyor. Eğer cumhurbaşkanı verecek olursa, Sultan’ın seçilemeseydi Erdoğan da istediği değişiklik için 330’a bu milletvekilleri arasında bile ulaşılamayacak. Kaldı yer alacaktı. “Benden sonra ki bugünkü AKP’lilerin tufan…” diyerek paçasını her beş kişisinden biri, kurtardı. seçilemeyeceği için parti Tarihe karışacak AKP’liler genelindeki huzursuzluk daha arasında TBMM Başkanı Cemil Çiçek ve şu bakanlar da da yaygınlaşacaktır. B “reform” yapacak bir “yasa” hazırlatmak, bunu “TBMM”ye getirip onaylatmak olur (2004). Bilmem ki anımsar mıyız, dönemin “Cumhurbaşkanı Sayın A.N. Sezer” tarafından yasanın kimi maddelerinin “veto” edilmesini... “Sayın Sezer”, özellikle “14.” maddeyle oluşturulacak özerk “İl Genel Meclisleri”nin, zamanla “bağımsızlık” kararına da varabilecek bir yapıda olduklarını vurgulayarak, yasanın bu maddeyle birlikte başka maddelerini de “Anayasa Mahkemesi”ne götürerek geçersizliklerini sağlar (2004). Böylece Başbakan Erdoğan’ın, “95” yıl önce, Sadrazam Ali Rıza Paşa’nın kurduğu “düş”ü gerçekleştirecek “reform”un yolu kesilir... Mahkemenin bu kararına karşı, bu “düş”ü “terör”le gerçekleştirmek için “1980”lerde yaratılan “PKK”den önce, “Batı”nın özellikle “AB”nin parlamentosunun (AP) üyelerinin kimisi “Atatürk”ü artık “unutun”; kimisi de “Sevr”i kabul edin çığlıklarıyla Türkiye’ye saldırmaya başlarlar. Başbakan “Erdoğan”ın, üstümüze yağan bu uyarılara(!) pek aldırış etmediği söylenir; çünkü kendisinin “reform”u da içinde olmak üzere ülke için çok tehlikeli boyuta varmış bütün olup bitenlere “TSK” içindeki “1923 Atatürk Devrimi”ne yürekten bağlı komutanların tıpkı tüm yurtseverler gibi “kaygı” duyduklarını içeren “duyumlar” kuşkusuz ona da ulaşmıştır. Ve çok geçmeden “TSK” içinde “tezgâhlar, kumpaslar” kurulmaya başlar; aynı “kaygıyı” yaşayan aydınlara, bilim insanlarına, rektörlere, yazarlara, gazetecilere karşı da kurulur bu kumpaslar... Ve böylece de “Türk Yargısı”na kapkara bir damga olarak vurulan “Silivri Duruşmaları” başlar; “Erdoğan” bunların ilki olan “Ergenekon”un savcılığına soyunur; bunun gibi ortalığa dökülen “maskaralıklar”a dayanamayıp “içi bulanan” davada görevli kimi yargıç istifa eder; “Yargıç Şeref Akçay”ı anımsarız herhalde... “TSK”nin en küçük rütbeden en üst rütbedeki yüzlerle komutanının tutuklanarak yargılandığı “Balyoz”da, davanın dayandığı üretilmiş “sahte CD”ler gerek yurtiçi gerekse yurtdışı uzmanlarca incelenip “sahte” olduklarını bildiren raporlar duruşmalarda dile getirilmeye çalışılırken; Başbakan Erdoğan da topluma: “Rahat olun, bu ‘CD’leri dinliyorum ‘şok’ oluyorum. İnanın o ‘CD’yi dinlemesem inanmayacağım, ama o ‘CD’yi dinleyince şoklara giriyorum...” diye sesleniyordu. Oysa o sırada, “yüz binler” olarak halk “Silivri Mahkemesi”nin kapılarına dayanıp, “sahte gizli tanıklar”la, “sahte CD”lerle yürütülen yargılamaların kendilerini aldatamayacağını, aldanmayacaklarını türlü sloganlarla haykırıyorlar. Bu “gerçek” duruma göre demek o günlerde “Başbakan Erdoğan”, o “sahte CD’ler”le “aldatılıp”, “aldanıp” oturuyormuş koltuğunda... Peki ama, bir ülkenin “Başbakanı”nın aldanması dolaysiyle, ülkeye kesilen “fatura”nın yani ülkenin kayıplarının hesabını kim verecek? “Komutanlar”ın tutuklanmalarına, “gönlünün bir türlü razı olmaması”yla bu kayıplar ödenemez ki; bu durum bir “hesap sorma”yı ve “hesap verme”yi gerektirmez mi, değerli dostlar? Ne dersiniz? Yarın “Beşiktaş”tayız! SÜPER LOTO 27, 30, 31, 35, 37 ve 40 6 BİLEN: 2 milyon 404 bin 596 TL (Devretti) 5 BİLEN: 3 bin 520’şer TL 4 BİLEN: 89.15’er TL 3 BİLEN: 7.65’şer TL İmtiyaz Sahibi: CUMHURİYET VAKFI adına ORHAn ERİnÇ İcra Kurulu Başkanı AKIn ATALAY Genel Yayın Yönetmeni CAn DünDAR Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Tahir Özyurtseven Haber Koordinatörü Murat Sabuncu Yazıişleri Müdürü Ayşe Yıldırım Başlangıç Sorumlu Müdür Abbas Yalçın Görsel Yönetmen Hakan Akarsu Reklam Genel Müdürü Özlem Ayden Şalt Reklam Genel Müd. Yrd. nazende Körükçü Reklam Grup Koordinatörü Hakan Çankaya Rezervasyon Yönetmeni Onur Tunalı Haber Merkezi Müdürü: Aykut Küçükkaya Dış Haberler: Ceyda Karan l Ekonomi: Olcay Büyüktaş Kültür: Celâl üster l Spor: Arif Kızılyalın Gece: Ayça Bilgin Demir l Yurt Haberler: Selin Görgüner Grafik: Ahmet Sungur l Fotoğraf: Uğur Demir Düzeltme: Mustafa Çolak Web Koordinatörü: Oğuz Güven editor@cumhuriyet.com.tr Ankara Temsilcisi: Erdem Gül İzmir Temsilcisi: Serdar Kızık Ahmet Rasim Sok. No: 14 Halit Ziya Bulvarı 1352 S. 2/3 Çankaya 06550 Ankara İzmir Tel: (0232) 441 12 20 Tel: (0312) 442 30 50 Okur Temsilcisi: Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Yayın Kurulu: Orhan Erinç (Başkan), Güray Öz (Bşk. Yrd.), Can Dündar, Cüneyt Arcayürek, Ali Sirmen, Hikmet Çetinkaya, Emre Kongar, Şükran Soner, Mustafa Balbay, Hakan Kara. Mali İşler Müdürü: Bülent Yener l Muhasebe Müdürü: Günseli Özaltay l Satış Dağıtım: Tunca Çinkaya Yayımlayan ve Yönetim Yeri: Yenigün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ. Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No: 2 34381 Şişli/İstanbul Tel: (0212) 343 72 74 (20 hat) Faks: (0212) 343 72 64 eposta: posta@cumhuriyet.com.tr Reklam Yönetimi: Cumhuriyet Caddesi Beşler Apartmanı No: 44 Kat:3 Daire:4 34367 Elmadağ/İstanbul Tel: (0212) 251 98 74 75 81 82 Yaygın süreli yayın Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri Hoşdere Yolu 34850 Esenyurt/İstanbul Dağıtım: YAYSAT Doğan Medya Tesisleri Hoşdere 34850 Esenyurt/İstanbul Cumhuriyet’te yer alan haber, yazı ve fotoğrafların yeniden yayım hakkı saklı tutulmuştur. İzin alınmadan ve kaynak göstermeksizin yayımlamak Basın Kanunu gereğince hukuki ve cezai yaptırıma tabidir. nAMAZ VAKİTLERİ İmsak Güneş Öğle İstanbul 04.22 05.50 12.17 Ankara 04.08 05.35 12.01 İzmir 04.19 05.56 12.27 İkindi 15.44 15.29 15.58 Akşam 18.31 18.15 18.42 Yatsı 19.521 19.35 20.04 C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle