28 Aralık 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Salı 10 Mart 2015 EDITÖR: ZEKİ TEZER TASARIM: EBRU ADALI Sanayide tehlike çanları Sanayi üretimi beklentilerin aksine gerileyerek 2 yılın en düşük seviyelerine indi. Sanayi üretimi ocakta yüzde 2.2 düştü. Bu da 2015’e ilişkin büyümenin düşük kalacağının göstergesi olarak yorumlanıyor. anayi üretiminde ocak ayında artış beklentilerine karşın hem arındırılmış hem de arındırılmamış bazda yaşanan gerileme 2014 yılında beklenen düşük büyümenin ardından 2015 yılı büyüme öngörülerinde de soru işaretleri yaratıyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), ocak ayı Sanayi Üretim Endeksini açıkladı. TÜİK, takvim etkisinden arındırılmış sanayi üretiminin ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 1.6 artış beklentilerine karşın yüzde 2.2 düştüğünü açıkladı. TÜİK verilerine göre arındırılmammış bazda ocak ayında sanayi üretiminde daralma en son kriz yılı olan 2009’da görülmüştü. En son Temmuz 2014’te de arındırılmamış yıllık bazda daralma yaşanmıştı. Sanayinin alt sektörleri incelendiğinde, Ocak ayında bir önceki aya göre madencilik ve taşocakçılığı sektörü endeksi yüzde 7.4 ve imalat sanayi sektörü endeksi yüzde 1.4 azalırken elektrik, gaz, buhar ve iklimlendirme üretimi ve dağıtımı sektörü endeksi yüzde 1.1 arttı. Ana sanayi grupları (MIGs) sınıflamasına göre, 2015 Ocak’ta bir önceki aya göre en yüksek düşüş yüzde 5 ile dayanıklı tüketim malı imalatında gerçekleşti. ekonomi 9 S TÜİK 2014’e ilişkin büyüme verilerini ay sonunda açıklayacak. Ekonomistler ve ekonomi yönetimi büyümenin yüzde 3’ün hemen altında kalabileceğini öngörüyorlar. Orta Vadeli Programa göre 2014’te yüzde 3.3, 2015’te ise yüzde 4 büyüme öngörülüyor. Ancak ekonomistler 2015 için büyümenin yüzde 4’ün oldukça altında kalabileceğini öngörüyorlar. Eyvah! Dolar Yükseliyor... Eyvah! Doların önlenemez yükselişinin ateşi düşürülemiyor... Muhalefet, kasımdan bu yana gerçekleşen yüzde 15’lik yükselişin, dünyadaki ekonomik dengelerin tersyüz oluşunun değil, iç siyasal çekişmelerin, açıkçası AKP içi İktidarları savaşlarının ürünü olduğu gereçesiyle, Cumhurbaşkanı, Başbakan, ilgili bakanların sorumlulukları üzerinden siyasi hesap soruyor... Şaka değil, Türkiye’nin döviz pozisyonu açığı 431 milyar dolar. Kurdaki her 1 kuruşluk artış açığı 4.3 milyar lira büyütüyor. İki ayın açığı 130 milyar lira. Türkiye önümüzdeki bir yılda 167 miyar dolar dış borç ödeyeceğine göre son iki ayın açığının karşılığı 50 milyar liralık ek fatura anlamına geliyor. Cumhurbaşkanı’nın Merkez Bankası ile açtığı faiz savaşlarının sonuçlarının çarpıcı sonuçları, derken Başbakan’ın ekonomik, yatırım girişimi içerikli ABD’ye resmi olmayan ziyaretinde yatırım beklentilerinin suya düşmesi, doların bizim gibi gelişmekte olan ülkelerle kıyaslanmayacak oranlarla yükselişi, dünkü Saray zirvesinde İktidarlarının zorunlu ortak arayışlarını gündeme getirdi. Ancak çatışmacı havanın yumuşatılması, Merkez Bankası’nın doların ateşini düşürmek üzere aldığı bir dizi önlem, yükselişin ateşinin düşürülmesinde bir işe yaramadı. Bu kez ABD’den gelen son ekonomik göstergeler, doların değerinin yükselişi, paranın ABD’ye akışına ilişkin dengelerin gelişmekte olan ülkeleri çok daha ağır zorlayacağını ortaya koydu. Kestirmeden AKP İktidarlarının Türkiye’nin Ecevit koalisyon iktidarları sürecinde yaşadığı bize özgü bankalar ağırlıklı krizden çıkış, toparlanma ile birlikte; tüm gelişmekte olan ülkelerin işine çok yarayan ABD, merkez odaklı krizin arkadan estirdiği rüzgârlara kapandı. Savaş ganimetleri ile akan suç ekonomisinden payları hiç saymadan, oluk gibi akan sıcak parayı İktidarları gerçek ekonomik büyümeye, yatırıma dönüştüremediler... İktidarlarının ekonomik büyüme mucizesi(!) zaten yakalanmış şanslara karşın aynı konumdaki ülkelerin gerisinde kalmıştı... Şimdi ters esen rüzgârlarda, siyasal iç çatışmalarla, en çok salanan ülke konumuna geldik. Türkiye kendi konumunda olan ülkeler içinde parasının değerini kaybetmede 2. sırada. Saray’daki toplantıdan çıkacak kararlarla doların ateşi düşürülebilecek mi? Dolar nereye koşuyor? HHH Eyvah! 8 Mart etkinliklerinde kadın haklarımıza ilişkin sorunları masaya yatırıp, kadına yönelik şiddetin vahşet boyutlarına varması ile sokağa dökülüşümüz, olumsuz korkutucu geriye gidişten yükselen çığlıklar... Ülkemizde kadına yönelik şiddetin vahşete tırmanan boyutları ile birlikte, çocuk hakları, insan hakları, insani gelişmişliğin ölçümlendiği tüm yaşam alanlarındaki hak kayıplarına ayna tutuyor... Tersine uçuruma yuvarlanışımızın kanıtlarını, kirli çamaşırları ortalığa saçıyor... 8 Mart gündemli örgütlü kadın hakları savaşımında ABD’de kadın işçilerin katledilmesi ilk yola çıkıştı. İkinci yaşamsal atak, tüm kadın hakları savunucularının örgütlülüğünde 1980’li yıllarda yeniden çok etkin bir savaşımın fitilinin yakılması ile gündeme girmişti. Hakların dibe vuruşuyla gelen ikinci atak, küresel krizin ülkemiz ve dünya emekçilerini yeniden çok ağır ezdiği, solun, sendikal örgütlülüklerin kırıldığı yıllarda, iki cins arasında daha çok ezilen kadın ile çaresiz kalan çocuğun ezilmesi, sosyal damping, kuralsızlaştırma, milyarlarca dünyalının yoksullaştırılma, yoksunlaştırılmalarıyla çakışmıştı... İngiltere’de madencilerin direnişi, medya tekelleşmesinde acımasız Demir Leydi dönemi politikalarına karşı kadın örgütlenmesinin direngenliği... Ülkemizde artı 12 Eylül’ün tüm insandan yana, sol örgütlenmeleri silindir gibi ezmesi ile direnen kadın dinamiği... Ülkemizdeki kadın hakları savaşımında görev almış örgütlenmelerin 80’den günümüze verdikleri güçlü savaşımın, örgütlü, hukuk alanı başta pek çok anlamlı kazanımlarına karşın, yaşanan tersine geriye gidişinin sorgulanması yapıldığında ortaya çıkan çıplak gerçek önemli... İktidarlarının yürüyüşünde yaşamın her alanında cins, kimlik, inanç ayrımcılığı üzerinden yeniden üretilen çağdışı değerlerle çıkan sonuçlarla nasıl da çakışıyor!.. Merkez’e baskı artacak Şeker Yatırım Başekonomisti Gülay Elif Girgin, “Yıla iyi bir başlangıç olmadı. Arındırılmış bazda aylık olarak yüzde 1.4 daralma Ekim 2014’ten beri en yüksek daralma. 2014’ün son çeyreği iyi geçmemişti. 2015’e de böyle bir başlangıç yapmamız pek moral verici olmadı” dedi. Girgin, “Ay sonunda açıklanacak 2014 büyümesinin yüzde 3’ün altında kalacağını 2015 için ise yüzde 3 olan büyüme tahminimizde riskler aşağı yönlü olduğunu düşünüyoruz” dedi. Büyümenin zayıf gidiyor olması faiz indirimleri konusunda Merkez Bankası üzerindeki telkinleri artıracak. Merkez’in işinin zor olduğunu düşünüyorum” ifadesini kullandı. Makine ve Aksamları İhracatçıları Birliği Başkanı Adnan Dalgakıran, yatırımlardaki azalmanın, sanayi üretiminde gerilemeye neden olduğunu aktardı. Burgan Bank’tan 6.8 milyon TL kâr Burgan Bank’ın 2014’te aktif büyüklüğü konsolide olmayan mali tablolarda yüzde 27 artışla 8.7 milyar TL’ye, konsolide mali tablolarında yüzde 30 oranında artış ile 9.5 milyar TL’ye ulaştı. Nakdi krediler solo bazda yüzde 36 artarak, 6.5 milyar TL’ye, konsolide bazda ise yüzde 38 artarak 7.2 milyar TL oldu. Aynı dönemde toplam mevduat solo ve konsolide mali tablolarda yüzde 57 artış ile 5.4 milyar TL’ye yükseldi.Bankanın özkaynakları 1.3 milyar TL’ye ulaştı.Burganbank solo mali tablolarında 6.8 milyon TL kâr sağladı. İş kazaları 46 bin kişiyi çalışamaz hale getirdi AKP’nin iktidarda olduğu 11 yıl içinde Türkiye’de iş kazalarında 13 bin işçi hayatını kaybetti. 20 bin kişi de engelli hale geldi. alışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, 19922013 döneminde iş kazalarında yaklaşık 24 bin kişinin yaşamını yitirdiğini, 46 bin kişinin de iş göremez hale geldiğini söyledi. CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın soru önergesini yanıtlayan Çalışma Bakanı, 19922013 döneminde yaklaşık 2 milyon çalışanın iş kazası geçirdiğini ifade etti. Çalışma Bakanı, 20022013 döneminde ise yaklaşık bir milyon kişinin iş kazası geçirdiğini, 13 bin kişinin yaşamını yitirdiğini, iş kazasından dolayı sürekli iş göremezlik geliri alan kişi sayısının da yaklaşık 20 bin kişi olduğunu belirtti. Soru önergesine verilen yanıtı değerlendiren Acar, “AKP işçinin ve emeğin düşmanıdır. AKP döneminde 15 bine yakın işçi ölüyor, 20 bin kişi iş göremez hale yani engelli hale geliyor. Bir günde Soma’da 301 işçi kömür karasında hayatını kaybediyor ama Çalışma Bakanı sadece seyrediyor. Bu kadar ölümün bir siyasi sorumlusu olmaz mı? Gün gelecek AKP, bunların hesabını verecek” dedi. l Ekonomi Servisi Ç Petkim yüzde 17 büyüdü Petkim’in aktif büyüklüğü geçen yıl yüzde 17’lik artışla 3 milyar 790 milyon liraya yükseldi. Petkim’den yapılan açıklamaya göre, 4 milyar 130 milyon lira ciro sağlanan geçen yıl için Faiz Amortisman ve Vergi Öncesi Kâr 111 milyon 400 bin lira oldu. Söz konusu dönemde iki fabrikada kapasite artışı yatırımı ve kompleksin tümünde planlı bakım sebebiyle yaklaşık 120 gün üretim yapılamadığı için net kâr 8 milyon 700 lirada kaldı. İş Bankası, Çanakkale Savaşı’na bir kapı açtı Türkiye İş Bankası Müzesi, Çanakkale Savaşları’nın 100’üncü yılı vesilesiyle “Derinlerden Siperlere: Çanakkale 1915” sergisine ev sahipliği yapıyor. Savaşa dair askeri objeler, yerli ve yabancı arşivlerden derlenen fotoğraflar ve belgelerin yer aldığı sergide, Mustafa Kemal Atatürk’ün el yazısıyla imzaladığı, daha önce kamuoyuyla paylaşılmamış 3 askeri emir de ilgi çekiyor. İş Bankası Genel Müdür Yar dımcısı Senar Akkuş, serginin danışmanı Prof. Dr. Haluk Oral ve serginin küratörü belgeselci Savaş Karakaş ile toplantı düzenlendi. Oral, serginin amacının savaşı yüceltmek değil savaş nedeniyle yaşanan insani dramları hissettirmek olduğunu belirterek “Sergi bu savaşa giriş yapan bir kapı” dedi. Senar Akkuş ran’la P5+1 grubu arasında bu ay tamamlanması beklenen nükleer anlaşma süreci; Natenyahu’nun, ABD Kongresi’nde, Financial Times’da Philip Stephens’in işaret ettiği gibi ülkesini sürecin parçası yapmak yerine dışardan sinirli nutuklar atar konuma düşüren konuşması; bölgede İran’ın etkisinin artmaya başlamasına paralel olarak gelişen Sünni Arap rejimlerinin korkuları, geçen haftanın önemli tartışma konularını oluşturuyordu. Pazartesi yazımı, İsrail’in askeri kapasitesini düşünerek İran’dan bu kadar korkmasının mantığını anlamak çok kolay değil, ama “Sünni Arap krallıklarının konumu İsrail’inkinden farklı; korkuları hiç de boşuna değil” saptamasıyla bırakmıştım... İ Yeni Ortadoğu... IIHizbullah’ı hedef alan saldırıları sonuç vermedi. Bu bağlamda kışkırtılan Suriye iç savaşı içinde El Nusra ve IŞİD gibi Batı’ya da tehdit oluşturan yapıların ortaya çıkması, IŞİD’in Irak ve Suriye toprakları üzerinde bir halifelik kurmaya başlaması, İran’ın çıkarlarıyla ABD ve Batı’nın çıkarları arasında taktik bir örtüşme yaratarak İran’ın etki alanını daha da genişletti. Bu taktik örtüşme, ABDİran ilişkilerini kolaylaştırdı, bir nükleer enerji alanında bir anlaşma yapma eğilimini güçlendirdi, Suriye’de Esad rejiminin yıkılmasını öncelikler listesinde geriye itti. Dahası, Hindistan’ın es Bir ‘taktik örtüşme’ Kissinger’e göre “Barış ya hegemonyayla ya da güçler dengesiyle sağlanabiliyor” (Spengler, Asia Times, 04/03/15). SünniArap Saddam rejiminin devrilmesi, ABD’nin Irak’ta direnişi bastıramayınca ŞiiSünni çelişkisini kışkırtması, İran’a Irak’taki Şii çoğunluk üzerinden yeni bir etki alanı açmıştı. Böylece, Lübnan, Suriye, İran ve Irak’ı kapsayan bir Şii ekseni oluştu. Şii eksenini kırmak için, İsrail’in ki Umman ve Yemen büyük elçisi R. Gupta’nın vurguladığı gibi, eğer İran’la Batı arasındaki ilişkiler bir ortaklık biçiminde düzenlenebilirse, Suriye’den Yemen’e, Lübnan’dan Gazze’ye, Filistin sorununa kadar birçok alanda sonuç alıcı pazarlıklar gerçekleştirilebilirdi (Eurasia Review, 03/03/15). İran’ın artan etkisini, şekillenmekte olan hegemonyasını yansıtan bu durum, Başta Suudi Arabistan olmak üzere, Emirlikler, Mısır gibi Sünni Arap devletlerini çok tedirgin ediyor. Gupta’nın işaret ettiği gibi Suudi Arabistan’ın konumu özellikle kritik. Suudi Arabistan, kendini kuşatılmış hissediyor: Irak ve Suriye’de IŞİD, Vahabi Suudi rejimine ideolojik ve siyasi anlamda yaşamsal bir tehdit oluşturuyor. IŞİD’e karşı ağırlıklı olarak Şii güçler, İran’ın Kuds birliklerinin komutanı Süleymani’nin desteği, eşgüdümü ile savaşıyor. Bu güçlerin Erbil ve Kerkük’te Kürtlere verdikleri destekten dolayı Barzani Ruhani’ye teşekkür mektubu gönderiyor (Wall Street Journal, 04/03/15). Esad rejimine “kafayı taktıktan” son ra, isyancılara silah ve para yardımı yaparak oluşmasına katkıda bulundukları IŞİD karşısında, seyirci kalmaktan öte bir şey yapamayan Suudi ve Sünni Arap rejimleri, şimdi de IŞİD’in terk edeceği bölgelerin İran’ın kontrolüne geçmesinden çok korkuyorlar. Güneyde, Kuzey Yemen’in başkentini Şii Hutilerin ele geçirmesi, İran’ın etkisini bu kez bu sınıra getiriyor. Suudi Arabistan’ın petrol bölgelerinde yaşayan nüfusun çoğunlukla Şiilerden oluşması bir başka kaygı konusu. Bu ortam Sünni Arap rejimlerinin, tam bir ahlaki çürümüşlükle umutlarını İsrail’in İran’ı vurmasına, ABD’nin yeniden Irak’a asker yığmaya başlamasına bağlıyorlar. Türkiye’de “yüzyıllık parantezi kapayarak” adeta bir Sünni Müslüman “sultanlığı” kurmaya çalışanlar ise hem IŞİD’le hem İran’la iyi geçinmeye, bu arada Suudilerle arayı bozmamaya çalışıyor, aynı anda İsrail ile arayı düzeltme, Mısır’da durumu kabullenme konusunda direniyorlar. Esad rejimi Türkiye sınırında El Nusra’nın “kafasını kopararak” (Reuters, 05/03/15) biraz daha güçleniyor. Uluslararası ilişkiler duayeni Başbakanımız, Musul’da IŞİD’e saldırırsanız Irak’ta mezhep savaşı çıkar diyor. İnsanlar da hayretle kafalarını kaşıyorlar. 8 Arap bankası yolda 8 Arap bankası daha Türkiye’de yatırım yapmaya hazırlanıyor. Arap Bankalar Birliği Genel Sekreteri Wissam Fattouh, Bloomberght’ye yaptığı açıklamada Kuveyt, Katar ve Lübnan’dan sekiz bankanın Türkiye’de yatırım ile ilgilendiğini söyledi. Arap bankalarının toplam aktiflerinin 3.1 trilyon dolara yükseldiğini ve 2013’e oranla 2014’te yüzde 10 daha büyüdüğü ifade edildi. Ekonomi Servisi C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle