17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2015 PERŞEMBE 6 HABERLER Adalet isteyen Cumartesi Anneleri, zamanaşımına karşı direnişe başlıyor Hiç affetmeyeceğiz Uğur Kurt davası HİLAL KÖSE Kayıp çocuklarının mezarını bulabilmek ve katillerin yargılanması için 20 yıldır mücadele veren Cumartesi Anneleri, şimdi de failleri yargılanmaktan kurtaran zamanaşımına karşı direnişe geçiyor. Kayıp yakınları, İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Kayıplara Karşı Komisyon’un öncülüğünde, “cezasızlığa son, adalet istiyoruz” başlıklı kampanya başlatarak, zamanaşımını tanımadıklarını ilan ettiler. Bu suçlarda zamanaşımı uygulanmaması için yasa teklifi hazırladıklarını söyleyen İHD Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 2011 yılında Cumartesi Anneleri’ne verdiği sözü tutmadığına dikkat çekti. Toplantıya, geçirdiği bir rahatsızlık sonucu konuşamaz hale gelen, 1994 yılında gözaltında öldürülen Rıdvan Karakoç’un annesi Asiye Karakoç da katıldı. Asiye Anne’nin söyleyebildiği birkaç kelimeden biri “Rıdvan”. Karakoç’un gözaltında öldürülmesiyle ilgili soruşturma da 15 Şubat’ta zamanaşımı nedeniyle kapatılacak. Cezayir Restorant’ta düzenlenen toplantıda konuşan Türkdoğan, 20 yıldır evlatlarını arayan Cumartesi Anneleri’nin ağır işkenceyle karşı karşıya olduklarını vurguladı. Çocukların akıbetini bilmediklerini dile getirerek şöyle devam etti: “Cezasızlık derin ve yapısal. Bu bizi öfkelendiriyor. Cumhurbaşkanı kayıp yakınlarına söz verdi. İnsanlığa karşı suçlarda kanuni sınırlamaların uygulanmayacağına dair ve kişilerin kaybedilmemesini öngören BM sözleşmelerine taraf olacaktı. Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı yetkisini tanıyacaktı. Hâlâ bekliyoruz. Bizim ceza kanunumuzda gözaltında kayıplara ilişkin bir madde yok.” Kayıp ve faili meçhul cinayetlere ilişkin açılan 18’e yakın dava dosyasının olduğunu, sanıkların tutuksuz yargılandığını dile getiren Türkdoğan, “Sanıklar duruşmalara bile gelmiyor. Bazı dosyalarda beraat verilmeye başladı. Soruşturmalar dava açılmadan zamanaşımıyla kapatılıyor. On binlerce faili meçhul cinayetin failleri aramızda Erdoğan İçin Kırılma Noktası Ne Olur? (4) AKP’nin oyu yüzde 45’in altında görülüyor. Peki AKP ve RTE’nin 367 milletvekili çıkarma ve RTE anayasasını Meclis’ten 367 parmakla geçirme rüyasının temeli var mı? Olabilir: HDP’nin Meclis dışı kalması ve martnisan ayında Öcalan’ın PKK’yi dağdan indirmesi... Peki bu ne kadar mümkün? Sevgili arkadaşım, medyanın vicdanı ve belleği Ayşenur Arslan ile salı günü Halk TV’de gündemi ve medyayı konuştuk; şüphesiz ki Türkiye’nin üzerindeki güncel bela olan, polise yeni destanlar yazdıracak yeni güvenlik yasası da gündemdeydi... Dikkatinizi çekerim: Faşizan Güvenlik Yasası ile RTE’nin diktatörlük öneren anayasa önerisi paralel seyrediyor... Her şey tamam, bir eksik olan, RTE’nin tek adamlığının hukuki/yasal altyapısı... RTE tek adamlık anayasası için aslında yıllardır çabalıyor. 20112015 Meclisi’nde bunu başaramadı, Cumhurbaşkanı seçildi, ama yeni anayasa yok. Yeni Türkiye lafı, Çiftlik’teki Saray ve 16 türlü çeşitli elbiseli asker.. her şey var ama, anayasası yok! Lider anayasası olmadan bütün bunlar hava cıva... RTE’nin şimdi geldiği nokta, bu süreci tamamlamak. Yani yeni anayasa onun için bir ölüm kalım savaşı. Bu ana fikirdir. Seçim politikasının çevresinde döndüğü mihverdir. Her şey bu “ana fikrin” gerçekleşmesine göre hiyerarşik düzendedir. Eğer RTE, bu seçimler sonrası süreçte anayasasını gerçekleştiremezse bulunduğu tepe noktadan, grafiği hızla aşağı doğru inecektir. Seçim sürecini tahlil eden seri yazılarımın ana mantığı buna dayanır. HHH Ayşenur bir soru yöneltti: Peki RTE’nin bu sonuca ulaşması için ciddi ve büyük bir kırılma noktasına ihtiyacı var, bu ne olabilir? Düğümü çözecek soru bu. Buna bir yanıtımız varsa, gelişmeleri okuyabiliriz. Cemaatparalel yapıdış düşmanlobiler mobiler... Bütün bunları tüketti. Bunların hiçbiri, RTE için aranan büyük kaldıraç olamaz. Hatta artık negatif etkisi bile olur: Ne yahu ağzında ciklet, çiğne patlat çiğne patlat... Arayalım: Mesela savaş!? Suriye’ye saldırma ve Esad’ı devirme operasyonuna kalkışması.. Göğsünde bir “başkomutan madalyası!”... Olasılık var mı?! Hayır.. Çünkü Ortadoğu’yu cehenneme çeviren güçlerin politikası değişti. Baş politika, IŞİD’i küçültüp yok etmek ve Esad bu noktada önemli roller üstleniyor, üstlenecek. ‘Kameramızı geri verin, elimizde başka yok’ CANAN COŞKUN Okmeydanı’nda bir cenaze törenine katılmak üzere beklerken 22 Mayıs’ta TEM Şube Müdürlüğü’nde görevli Sezgin Korkmaz tarafından silahla öldürülen Uğur Kurt soruşturmasında Emniyet Akrep diye tabir edilen zırhlı aracın kamerasını geri istiyor. Kâğıthane İlçe Emniyet Müdürlüğü buna gerekçe olarak ellerinde başka kamera olmamasını gösterdi. Kâğıthane İlçe Emniyet Müdürlüğü’nün İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Soruşturma Bürosu’na 21 Ocak 2015 tarihinde gönderdiği yazıda Uğur Kurt soruşturması kapsamında Kâğıthane İlçe Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Büro Amirliği’ne ait “Shortland” tipi ekip aracında bulunan kamera kayıt cihazının incelenebilmesi için istendiği anımsatıldı. Yazıda, 31 Temmuz 2014 günü söz konusu kamera kayıt cihazının İlçe Emniyet Müdürlüğü Bilgi Teknolojileri Büro Amirliği görevlilerince sökülerek asayiş şube müdürlüğüne teslim edildiği belirtildi. Sadece ‘Rıdvan’ diyor Toplantıya, soruşturması 15 Şubat’ta zamanaşımına girecek olan Rıdvan Karakoç’un annesi Asiye Karakoç da katıldı. Asiye Anne yerine konuşan oğlu Hasan Karakoç, “Annem çok çile çekti, felç geçirdi tedavi oldu ama beyindeki konuşma bölümü zarar gördü. Tek tük kelime söylüyor. Bizi anlıyor ama ifade edemiyor. Söyleyebildiği kelimelerden biri de Rıdvan” dedi. 20 yılın sonunda söyleyecek sözlerinin kalmadığını ifade eden Karakoç, şöyle devam etti: “20 yıldır çok ağladık, yalvardık, çok şey söyledik. Katil ‘Aksamalar meydana geliyor’ Yazıda, Güvenlik Büro Amirliği hizmetlerinde söz konusu cihazdan başka görüntü kayıt cihazı bulunmadığından, toplumsal olaylara müdahale esnasında görüntü kaydı alınamadığı, hizmetlerde aksamalar meydana geldiği iddia edildi. İlçe emniyet müdürlüğü yazısında, soruşturma kapsamında söz konusu kamera kayıt cihazının imaj alma işlemleri ve üzerinde yapılan incelemeler tamamlandıysa cihazının evrakı getiren memura elden teslim edilmesi istendi. ler yargılansın istedik. Çok şey mi? Üniformalılar aldı canımızı. En adice işkencelerden geçirdiler. Devletten bir can, bir kardeş alacağım var. Burada bulunanlardan şanslı sayılırız. En azından mezarımız var. Ellerimiz, anaların titrek nasırlı elleri, minicik eller, evlatların, eşlerin elleri bu devletin yakasında olacak. Devletten, katillerden davacıyız. Başbakan, Berfo Ana’nın gözüne baka baka yalan söyledi, bize umut verdi; 4 yıldır atılmış bir adım yok. Meğer bize yalan söylemiş. Yazıklar olsun.” zümün pınarı gitti. Evladımın kemiğini istiyorum, mezarını istiyorum. Bu çocuğa ne yaptılar? Çıkıp söylesinler.” Hüseyin Taşkaya’nın eşi Sultan Taşkaya: “Eşimi gündüz Sedat Bucak’ın korumaları götürdü. Zamanaşımını kabul etmiyoruz.” Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun: “Cumhurbaşkanı, kendisi hem Başbakan, hem İçişleri hem de Dışişleri Bakanı. İsterse gizli dosyaları açar, kayıplarımızın mezar taşını bize gösterir. Zamanaşımını tanımıyoruz.” ama kayıplarımız yok” dedi. Vicdanı olan bizi duysun Soruşturma dosyası 23 Şubat’ta zamanaşımı nedeniyle kapatılacak olan Murat Yıldız’ın annesi Hanife Yıldız: “Ben çocuğumu kendi ellerimle karakola götürdüm. Bunca yılda benim ayaklarım aşındı, yollarda kalan iki gözüm aşındı. Vicdanı olan sesimizi duysun. Biz bu acıyla yaşayıp gideceğiz ama onların da kâbusu olacağız. Hiç affetmeyeceğiz, biz af edersek ancak af olur.” Simgelerin sırrı Akrep aracındaki kamera kaydında ise olay anından 15 dakika öncesinde “ters 1 rakamı, gülen yüz ve kalp” simgelerinin belirdiği tespit edildi. Görüntülerle ilgili Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Fizik İhtisas Dairesi’nden rapor istendi. Raporda, olay günü kayıt cihazında kayıtlı saat bilgisine göre 11:26:27’de kamera görüntüsünün sağ üst tarafında söz konusu simgelerin belirdiği, 12:02:51’de de kaybolduğu belirtildi. Simgelerin hangi durumlarda oluştuğu ile ilgili cihazın Türkiye’deki distribütör firması ile irtibata geçildiği ancak durum ile alakalı herhangi bir bilgiye ulaşılamadığı aktarıldı. Simgelerin belirdiği ilk andan bir saniye sonra kameranın bakış açısının sol üst tarafa doğru yönlendiği ve görüntüyü yakınlaştırdığı belirtildi. Bu esnada görüntü netliğinin bozulduğu ve 12:02:51’de simgelerin kaybolması ile birlikte netliğin tekrar sağlandığı ve normal bir şekilde görüntü kaydı yapmaya devam ettiği aktarıldı. Raporda, cihazın ayarlarında “üzerine yaz” modunun açık olduğu, bu ayarla, cihazdaki sabitdisk kayıtlarla dolduğunda eski görüntü kayıtlarının üzerine yeni görüntü kayıtlarının kaydedildiği anlatıldı. Raporda, cihazın tarih ve saat ayarlarının güncel zamana göre yaklaşık 10 dakika geriden devam ettiği kaydedildi. Raporun sonuç bölümünde ise incelenen video dosyaları üzerinde montaj veya kurgu bulgusunun tespit edilemediği belirtildi. Görüntülerdeki bozulmanın kameranın odak dışında yakınlaşma yapmasından kaynaklandığı kanaatine varıldı. Soruşturma dosyası 21 Mart’ta zamanaşımına girecek olan Hasan Ocak’ın annesi Emine Ocak: “Adalet istiyoruz. Vicdanlarınıza bırakıyorum. Artık yeter.” Özgür Gündem muhabiri Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe: “Katiller yargılanmadı, şimdi zamanaşımı diyorlar. Çocuklarımızın katillerinin yargılanmasını istiyoruz.” Dosyası geçen hafta zamanaşımıyla kapatılan Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren: “Allah kimseye evlat acısı vermesin. 35 senedir yanıp kavruluyoruz. Her gün ağlamaktan gö Fotoğraf: VEDAT ARIK RTE’ye kaldıraç: Kürt politikası Ama görülebilen, RTE’ye 367’nin yolunu açabilecek tek seçenek, şimdilik, Kürt politikası... a) HDP’nin Meclis dışı kalması... Bu yeter mi.. sanırım yetmez. AKP oyları yüzde 45’in altına iner, CHP en azından oylarını korur ve MHP yüzde 17 üstüne yükselirse, RTE’nin, HDP’nin kaybedeceği Kürt oylarıyla Meclis’te anayasayı değiştirecek çoğunluğa ulaşması mümkün olmaz. Sadece anayasasını referanduma götürecek (330) sayıya ulaşabilir. b) Ama HDP’nin Meclis dışı kalmasına bir başka gelişme daha eklenirse oylarda kümülatif bir etki yaratabilir: Martta örneğin Öcalan’ın kesin ateşkes ilan etmesi, PKK’nin dağdan inmesi... Böyle bir gelişme, AKP oylarında sıçrama yaratabilir.. Kürt meselesi kesin çözüldü artık denecek. Nasıl çözüldüğü ise seçimlerden sonraya bırakılacak. Şimdilik, RTE’nin aşağı doğru seyretmesinin önüne geçecek tek çifte gelişme bu olabilir. Ayşenur’un sorusuna bu yanıtı verdim salı günkü Medya Mahallesi’nde... Sezdiğim kadar, İmralı’da bütün pazarlıklar bunun üzerinde dönüyor. Bunu önceki yazımda belirtmiştim. Derken çarşamba günü, yani dün, Abdülkadir Selvi’nin Yeni Şafak’taki yazısı bu öngörüleri doğrulayan bir içeriğe sahipti. Anlıyoruz ki AKP, Öcalan’a “Türkiye’de silahlı mücadeleyi bitiriyoruz, artık Türkiye’ye karşı silah çekilmeyecek, kentlerdeki ve Kürt bölgelerindeki silahlı PKK militanlarını geri çekiyoruz..” açıklamasını yaptırmak için çalışıyor. Selvi, böyle bir açıklama ile HDP’nin de yüzde 10 barajını aşabileceğine işaret ediyor. Yani seçim sonuçları hem AKP hem HDP’ye olumlu yansıyacak. Böyle bir durumda, AKP+barajı geçmiş en az 55 milletvekilli HDP, Meclis’te birlikte, RTE tek adam anayasasını çıkartacak bir sayı elde edebilirler... Hem anayasada Kürtlere statü, kimlik sağlanır, hem de RTE’ye istediği otoriterdiktatoryal yetkiler... Öcalan’ın RTE’ye verilecek yetkilere itirazı olacağını sanmıyorum, bakınız 2013 İmralı Tutanakları. HHH Aması var. Selvi, böyle bir çağrı yapılsa bile olmayacaklara da işaret etmiş. PKK büyük silahlı güç olarak kalacak. Suriye, Irak, İran’da savaşan bir örgüt... Selvi önemli bir noktaya daha işaret ediyor: Türkiye’de yerel parlamento ve özerk yönetimden vazgeçtiğini, tüm Kürt örgütlerinin üst yönetimi olan KCK ilan edecek mi? Eğer bunlar yoksa, “tamam Türkiye’ye karşı silahlı mücadeleye son veriyoruz” açıklaması, RTE için gerekli etkiyi yapar mı? Sorulmayacak mı: Yerel parlamento ve özerk bölgeyi nasıl gerçekleştireceksin? Tabii RTE anayasası bunu da kapsıyorsa eğer, sorunlarını çözmüş olurlar. Bakmayın siz S. Demirtaş’ın büyük demokrasi destanları yazmasına. Bu seçim arenasında her şeyi söylemek mubahtır. Ciladır. Esası göreceğiz hep. Seçimin düğümü burada, gelişmeleri bu açıdan izleyin... NOT: Işık Kansu’nun yazılarına son verilmesini kabul etmediğimi tüm okurlarım biliyor. Gazeteye, vakfa egemen yönetim, Cumhuriyet’in birliği yönünde kararlar almalı. Işık, yazılarına geri dönmeli... Berkin Muratpaşa’da yaşatılacak Antalya’da, AKP’li Büyükşehir Belediyesi’nin Karaalioğlu Parkı’ndaki Bülent Ecevit Kültür Merkezi’nin içindeki kültür salonundan kaldırdığı ‘Berkin Elvan’ adını, CHP’li Muratpaşa Belediyesi yaşatacak. Muratpaşa Belediye Meclisi’nin dünkü toplantısında CHP grubu, Gezi Direnişi sırasında polis tarafından vurulan ve 269 gün boyunca komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Berkin Elvan’ın adının ilçede bir parka verilmesini önerdi. Önergenin yazılı verilmesinin ardından CHP sıralarına “Güneşin çocukları sizleri unutmadık unutturmayacağız” dövizleri bırakıldı. Öneri, komisyonda görüşülüp rapor haline getirildikten sonra yeniden mecliste görüşülerek oylamaya sunulacak. Liseliler de Antalya’da Büyükşehir Belediyesi’nin nikâh salonuna çevirdiği kültür salonunun kapısına Berkin Elvan tabelasını dün yeniden astı. Kendilerini Liseli Genç Umut olarak nitelendiren bir grup liseli genç, AKP’nin tüm ülkede ve Antalya’da da saldırılarını sürdürdüğünü belirterek “Gezi ve Berkin’in hafızalardan silinmesine izin vermeyeceğiz” dedi. (Fotoğraf: DHA) Peki bu mümkün mü? İki asker yargılanıyor Nezir Tekçi davasında reddi hâkim talebi CAN HACIOĞLU 1725 ARALIK’I PROTESTO EDEN ESKİ EĞİTİM SEN ÜYESİ İHD, cEzAEvLERİNDEKİ HAK İHLALLERİ RAPORu ESKİŞEHİR Hakkâri’nin Yüksekova ilçesi Aşağı Ölçek köyü yakınlarında 19 Nisan 1995’te Bolu Dağ Komando Tabur Komutanlığı’na bağlı askerler tarafından gözaltına alındıktan sonra öldürüp cesedini mayınla parçaladığı belirtilen çoban Nezir Tekçi ile ilgili emekli Albay Ali Osman Akın ile Yarbay Kemal Alkan hakkında “Canavarca hisle adam öldürmek” suçundan açılan davaya devam edildi. Güvenlik gerekçesiyle Eskişehir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne alınan davada emekli Albay Ali Osman Akın ve taraf avukatları hazır bulundu. Mütaalasını tekrarlayan savcı Metin Kurt, sanıkların beraatını istedi. Tekçi ailesinin avukatları ise reddi hâkim talebinde bulundu. Mahkeme heyetinin baskı altında olduğuna inandıklarını belirten avukat Hüseyin Boğatekin, “Mahkeme heyetinden taleplerimizin hemen hemen hepsi reddedildi. Mahkemenin adil yargılama yapacağı görülmüyor” diye konuştu. Mahkeme heyeti, reddi hâkim talebinin 2.Ağır Ceza Mahkemesi’nde değerlendirilmesine karar vererek duruşmayı 15 Nisan’a erteledi. Dayakçıya takipsizlik, eylemciye 6 yıl hapis SAVAŞ KÜRKLÜ ADANA Adana’da 1725 Aralık operasyonlarının ardından yolsuzluk ve rüşvet iddialarını protesto yürüyüşünde polis tarafından darp edilen eski Eğitim Sen Şube Yürütme Kurulu üyesi, Seyhan Belediyesi Kültür İşleri Müdürü Güven Boğa’yı döven polisler hakkında takipsizlik kararı veren mahkeme, Boğa hakkında “görevli memura görevi yaptırmamak için direnme” ve “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet” suçlarından 6 yıla kadar hapis istemiyle dava açtı. Seyhan’da 26 Aralık 2013’te 1725 Aralık operasyonlarının ardından DİSK, KESK, TTB ve TMMOB tarafından yolsuzluk ve rüşvet iddiaları protesto edildi. Atatürk Parkı’na yürümek isteyen gruba biber gazı ve basınçlı su ile müdahale eden polis grubu dağıttı. Olaylar sırasında Boğa ve 4 kişi yaralandı. Darp raporu alan Boğa, Cumhuriyet Savcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Polisler hakkında yaptığı şikâyete takipsizlik veren savcılık, Boğa hakkında iddianame hazırladı. Yargılamaya 30 Nisan’da başlanacağı bildirildi. KESK, DİSK, TMMOB ve Eğitim Sen üyeleri dün Boğa için İnönü Parkı’na yürüdü. Eğitim Sen Adana Şube Başkanı Ahmet Karagöz, “Güven Boğa, cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunmamış olsaydı, inanıyoruz ki bu dava açılmamış olacaktı” dedi. Cezaevlerinde 649 hasta tutuklu var İstanbul Haber Servisi İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Cezaevi Komisyonu, ocak ayı içinde cezaevlerinde yaşanan hak ihlalleri raporunu açıkladı. Rapora göre cezaevlerinde 247’si ağır olmak üzere 649 hasta tutuklu bulunuyor, 31 Aralık’tan beri 7 tutuklu da yaşamını yitirdi. Derneğin Beyoğlu’ndaki İstanbul Şubesi’nde açıklanan raporda, Türkiye’de 302 kapalı, 52 açık, 5 kadın kapalı, bir kadın açık, 5 çocuk kapalı olmak üzere toplam 365 cezaevi bulunduğu belirtildi. 30 Kasım 2013 itibarıyla Türkiye’de cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısının 153 bin 946 olduğu anımsatılarak Adalet Bakanlığı ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü verilerine göre, cezaevlerinde 144 bin 959 erkek, 5 bin 495 kadın ve 3 bin 493 çocuğun bulunduğu vurgulandı. Cezaevlerinde bulunan tutuklulardan 10 binin siyasi nedenlerle tutuklu bulunduğu ifade edilerek, 12 yılda cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlü sayısının yılda yüzde 300 oranında arttığının altı çizildi. İHD İstanbul Şubesi Başkanı Abdulbaki Boğa, son bir ay içinde cezaevlerinde sadece kendilerine ulaşan 53 hak ihlali olduğunu belirterek “31 Aralık’tan bu yana cezaevlerinde sağlık, haber alma, havalandırma, ortak kullanım alanı ve yatak hakları engellenmektedir. İşkence ve sürgün olayları da şubemize başvurulan bilgiler arasındadır” dedi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle