17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
16 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 Değerli okurlar, son zamanlarda Cumhuriyet Gazetesi hakkında bir kısım medyada yalan yanlış pek çok uydurma haber yapıldı. Bütün bunların yanıtsız kalması düşünülemez. Cumhuriyet Vakfı Yönetim Kurulu’nca oluşturulmuş İcra Kurulu’nun bu yalan dolan haberlere, yayınlara yanıtını okurlarımızın bilgisine sunuyorum: Okurlarımız ve kamuoyu biliyor. Cumhuriyet gazetesinin ortaklık yapısı, bu gazetede kimlerin hangi miktarda payı olduğu, kimlerin bu gazeteyi ekonomik olarak desteklediği,gazeteye kimlerin egemen olduğu vb. sorular sıkça gündeme getirilir. Aslında yukarıdaki soruların yanıtları açık ve nettir. Dileyen gazetenin künyesindeki bilgilerden ve gazeteyi yayımlayan şirketin (Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş) ticaret sicilindeki kayıtlarından tabloyu görebilir. Nitekim bu gazetede yeri geldiğinde bu konudaki bilgiler sağlıklı ve şeffaf bir şekilde okurlarımızla paylaşılır. Hem de ticaret sicili kayıtlarından çok daha fazlası ve ayrıntısıyla. HHH Geçtiğimiz hafta, Cumhuriyet’in haberciliğinden, yayınlarından epeyce rahatsız olduğu bilinen iktidar Yalanlara Karşı Gerçekler çevrelerine yakın bazı medya kuruluşlarında gazetemize ilişkin çoğu yalan, yanlış bilgiler yayınlanmış; kamuoyu yanıltılmaya çalışılmıştır. Amaç bellidir. Gazeteyi belli ekonomik güç odaklarının kontrol ettiği izlenimini oluşturarak, gazeteyi ve yayınlarını itibarsızlaştırma çabası. Bu konuda kafa karıştırmaya yönelik yanlış bilgilerin önüne geçmek için ülkemizde belki de siyasi ya da ekonomik olarak herhangi bir güç odağına, çıkar grubuna bağlı olmayan, kendine özgü yapısıyla gerçekten bağımsız tek gazete olan Cumhuriyet’imizin ortaklık yapısını bir kez daha paylaşalım. HHH Cumhuriyet gazetesinin isim, imtiyaz ve yayımlama dahil her türlü maddi, manevi hakları herhangi bir ticari şirkete değil, yalnızca Cumhuriyet Vakfı’na aittir. Bir cümleyle ifade edersek, Cumhuriyet gazetesinde tek söz ve ticari nitelikli işleri doğrudan yapamazlar. Ancak ayrı bir iktisadi işletme kurarak ya da bir ticaret şirketi üzerinden dolaylı olarak ticari faaliyet yürütebilirler. Bir gazetenin yayımlanması, satışa sunulması ticari bir faaliyettir. İşte bu nedenle Cumhuriyet Vakfı da sahibi olduğu Cumhuriyet gazetesini bir ticaret şirketi üzerinden yayımlamaktadır. Cumhuriyet gazetesini yayımlayan Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş’dir. Bu şirketin, yönetim imtiyazlı hisselerinin tamamı Cumhuriyet Vakfı’nındır. Böylece, gazete üzerinde başkaca herhangi bir hissedarın, sırf hissedarlık ilişkisi nedeniyle olası müdahalelerine tamamen kapalı hale getirilmiş, gazetenin kontrol ve yönetim hakkı tartışmasız bir şekilde Vakfın egemenliğine bırakılmıştır. HHH Peki, Cumhuriyet gazetesi üzerinde yetki sahibi vardır, o da Cumhuriyet Vakfı’dır. Bilindiği gibi vakıflar kâr amacı güden kurumlar değil, tersine bütün iktisadi varlıklarını ve olanaklarını sosyal, kültürel, siyasal, toplumsal ya da benzeri bir amacın gerçekleşmesine tahsis eden kurumlardır. Cumhuriyet Vakfı’nın temel amacı, vakıf resmi senedinde belirlenmiş ilkeler ve amaçlar doğrultusunda Cumhuriyet gazetesinin yayımlanmasını sağlamak, desteklemektir. HHH Vakıflar ticari kurumlar olmadığı için, yasal olarak tek söz ve karar sahibi olan Cumhuriyet Vakfı’ndaki yönetim yapısı nasıldır, yetkili kişiler kimlerdir? Cumhuriyet gazetesine 1963 yılında giriş yapan Orhan Erinç’in başkanlığında, her biri bu gazeteye uzun yıllar emek vermiş, gazetenin ilkelerini özümsemiş olan Cüneyt Arcayürek, Hikmet Çetinkaya, Mustafa Balbay, İbrahim Yıldız, Akın Atalay, Önder Çelik, Güray Öz, Nail İnal, Mustafa Kemal Güngör, Hakan Kara ve Musa Kart’tan oluşan 12 kişilik vakıf yönetimi en üst karar organıdır. İşte, bizim Cumhuriyet gazetemizin tekmili birden havuzu bundan ibarettir. Tabii bir de, Cumhuriyet gazetesinin en büyük güvencesi olan ve her zaman gazetesiyle farklı bir ilişkisi bulunan Cumhuriyet’in sadık ve fedakâr okurları… Bu yapısal özelliği ve özgünlüğü nedeniyle, gazetemiz bağımsızlığını koruyabilmekte, ne hükümet, ne cemaat, ne bir siyasi parti ya da grup, ne de bir sermaye grubuna bağımlı olmadan gazeteciliğin gereklerini özgürce yerine getirmeye çalışmaktadır. Akın Atalay Cumhuriyet Gazetesi İcra Kurulu Başkanı Sokağın Sesini Dinleyin Olaylar birbirini izliyor. Saldırılar gittikçe genişleyen erkek egemen, fanatik bir iklimin vahim sonuçlarıyla gazetelerde, TV kanallarında boy gösteriyor. Artık kadınların, genç kızların tek başlarına yürüyemediği, minibüse, otobüse binemediği, minicik çocukların sarıklı, cüppeli hocaların önünde sınava çekildiği bir ülke olduk. Milli Eğitim Bakanı son boykot eylemini diline dolayarak “Çocukları bu işe karıştırmayın” demiş. Oysa çocukları “bu işe” karıştıran, anaokulunda başlarını örten, diz çöktürüp din eğitimi vermeyi emreden “Milli Eğitim Şurası”nın kararlarını ivedilikle, resmi mektuplarla uygulamaya sokan bir bakanlığı yönetiyor. Hava ağırdır artık Türkiye’de. Özgecan’ı vahşice öldüren, Facebook’ta elinde silahıyla boy gösteren, suçunu itiraf etmiş zanlı da o ağır havanın, o ideolojik saldırının ürünüdür. Kadınları aşağılayan, her gün yeni bir zırvayla, uydurma fetvalarla ölümlere davet çıkaran havadan söz ediyorum. Ve ne yazık ki medyanın bir kesimi bu ağır havanın çoğaltanıdır, destekçisidir, besleyenidir. Açın TV kanallarını, türlü yöntemlerle kadınların süs bebeklerine çevrildiğini, ikinci sınıf insanlar olarak sunulduğunu göreceksiniz. Özgecan’ın vahşice öldürülmesinden sonra öfkesini çığlık gibi sözlerle ifade eden Mustafa Denizli geldiğimiz noktayı çok açık, net bir şekilde özetledi. Onun sözlerine eklenecek tek bir sözcük bile yoktur. “Üç eşini öldüren adamı televizyona çıkartan bu ülke, muhtemelen Özgecan’ın katillerini de televizyona çıkartır. Bunun tarifi mümkün mü? Mersin gibi pırıl pırıl bir yerde. Bu, bu ülkede kaçıncı olay? Bu kaç kez olacak daha. Böyle bir olayın olduğu ülkede biz nasıl futboldan bahsedeceğiz.” Futboldan söz edecek halimiz kalmadı Mustafa Denizli’nin söylediği gibi; peki medyadan söz edebilecek miyiz? Gazeteci kardeşler, yazıişleri sorumluları, yazar çizer arkadaşlar, Özgecan’ın öldürülmesini magazinleştirmeyin. Sokakta gerçeği haykıran genç kız ve erkeklere, delikanlılara, ayağa kalkan kadınlara kulak verin. Unutmayın, sokağın sesini kısarsanız bu ağır havanın sorumluları arasında sizin de adınız yazılır. Halkın yargısından siz de kurtulamazsınız. Ağır olur halkın yargısı. Bahane üretmeyin, susmayın, susturmayın, sokağın sesine kulak verin. Okurlardan kısa kısa Türban, başörtüsü mü oldu? Haber nerede? Bilal Erdoğan Tokyo’da ne yaptı? 7 Şubat 2015 tarihli gazetenin 13. sahifesinde, büyük puntolu ve “Bilal Erdoğan’ın Tokyo seferi” başlıklı haberi büyük bir şaşkınlık ve dikkatle okudum. Ancak yazıda, merakımı giderecek detayı bulamadım. Gerçi haber içeriği çok önemliydi. Japon hükümetinin rehineler için Türkiye’den yardım talep etmesi, bazı ilişkileri anımsatıyor olabilirdi. Gazete buna öncelik vermişti. Ancak bana göre haberde, başlığa uygun olarak, Bilal Erdoğan’ın Japonya seyahati ve üç dakikalık ziyareti üzerinde durulmalı ve yorum yapılmalıydı. Bilal Erdoğan Japonya’ya nasıl gitmişti? Özel uçak mı tahsis edilmişti? Yoksa daha önce Japonya’da mı bulunuyordu. Kendisi hangi sıfatla bakanla görüşüyordu? IŞİD mensuplarıyla bir tanışıklığı mı vardı? Sanırım bu konuları her okuyucu merak etmiştir. İşin ilginç yanı, gazetemiz yazarlarının ve muhalefet mensuplarının bu konuya hiç değinmemiş olmasıdır. Bir ara, ben mi konuyu büyütüyorum diye düşündüm. Ancak konulan başlık, haber ağırlığının bu olduğunu gösteriyordu. Bu yazımın, 9 Şubat tarihli “Okur Temsilcisi” köşesinde, Sayın Hürcan Kömürcü’nün, “Başlıklar Yanıltmasa” adlı yazısının içeriğiyle örtüştüğü kanısındayım. Aynı konuda daha önceleri ben de yazdım. Yazmaya devam etsem, her hafta yazmam gerektiğini düşünüyorum. Saygılarımla... Ali Niyazi Öz Okur temsilcisi olarak, bir Galatasaray taraftarının da temsilcisi misiniz yoksa sizin orada tüm birimler kemik fenerli mi, emin değilim ama yine de yazmak istedim. Gazetenizde FBRize maçının altı metninde “Fenerbahçemiz” ifadesinin yer aldığını duymuşsunuzdur. Medyada FB gücünün daha baskın olduğu ortadadır ama bunu sizin gazetenizde görünce insan şaşırıyor. Ülkenin en yüksek fiyatlı, duruşu ve tavrı ile farklı bir yerde olan gazetesini aldığıma göre, bu denli taraflı bir metni bana göstermeye hakkınız olmadığını düşünüyorum. Tabii mutlaka denecektir ki sehven yazıldı, hatadır, şudur budur, ama Freud’un bu konuda “dil sürçmesi diye bir şey yoktur, bilinçaltı vardır” meal’indeki tespitini sanırım bilirsiniz. Ben bu kadar taraflı bir tutumu gazetenizin genel duruşu ile bağdaştıramıyorum. Bir Cumhuriyet okuru olduğuma göre siz de benim şu an temsilcimsiniz; bakalım bu konuda ne diyeceksiniz? Eğer “en büyük Fener başka büyük yok” diye bir cevap verirseniz hiç de şaşırmayacağımı bilgilerinize sunarım. Saygılarımla... Kürşat Tığ Okur Temsilcisi’nin notu: “Fenerbahçemiz” ifadesi yanlış olmuş. Arkadaşlar da farkındalar. Ben koyu bir taraftar sayılmam ama Eskişehir Spor’u severim. Nedeni Tanrı sözcüğü değildi Öncelikle belirteyim. Charli Hebdo karikatürlerini yayımladığınızda, gazetenize yapılan haksızlıktan dolayı size destek için sıradan bir vatandaşın yapabileceği her şeyi yaptım. Hatta o günkü gazetenizi anı olarak sakladım. Ancak “RTÜK, ‘Tanrı’ sözcüğünü uygunsuz buldu” haberiniz ile tam bir hayal kırıklığı yaşadım. Öncelikle RTÜK Tanrı sözünden dolayı değil, bahsetmek istemediğim bir cümleden dolayı uygunsuz bulmuş. Yüzde 100 de haklıdır. Salih Görgöz Artık taraf tutmasanız Merhaba. Cumhuriyet gazetesinde de mi türbanın adı başörtüsü oldu? Yanlış mı okuyorum? Bu “hayırlı” işleri hangi arkadaşlar akıl ediyorlarsa “Bağnazlıkla savaşıyoruz, siz geri kalıyorsunuz” falan tutumlarına girmesinler lütfen. Esenlik dileklerimle. Saygılar... Günay Güner Yazılan yorumlar yayımlanmayacaksa, okuyucu tepkisi ve onayı ölçülmeyecekse, neden her haberin altına yorum kösesi iliştiriyorsunuz ki? Garip bir iş! İzah edin lütfen. Uğur Karaca Gazetemizin 09.02.2015 tarihli sayısının dördüncü sayfasındaki “Hamdi Alkan Artık Emekli” haberinin başlığı ile ilk cümlesinde “Yargıtay Başkanı Hamdi Alkan, bugün yaş haddinden emekliye ayrılacak” ifadesi yer almış. Sanırım bu haberdeki “Hamdi Alkan” Ali Alkan olacaktı. Kolay gelsin. Saygılarımla. Ali Durmaz Sayın okur temsilcisi; yaklaşık 30 senedir okurunuzum. Vazife icabı da hep büyük şehirlerin dışında bir yerlerde yaşamak durumunda kaldım. Gazetenize Türkiye’nin her yerinde aynı parayı veriyoruz ama İstanbul ve Ankara baskılarının kâğıt kalitesiyle diğerlerininki arasında çok fark var. Taşra baskılarının kâğıt kalitesinin de yükseltilmesi biz taşra okuyucuları için memnuniyet verici olacaktır.(Not: Çok önemli olmamakla beraber ismimin yayımlanmamasının daha uygun olacağını düşünüyorum). Okur Temsilcisi’nin notu: Kâğıt kalitelerindeki farklılıklar farklı matbaalarda basılıyor olmanın bir sonucudur. İsminizi saklı tuttum ama bu durum bile çok doğal bir yakınmanın imzalı yayımlanmasının nasıl bir tedirginlik yarattığını göstermesi bakamından ilginç değil mi? Kâğıt kaliteleri neden farklı? Yorumlar Yargıtay Başkanı Vatandaşlık etnik kimlik 12 Şubat 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesinin 9. sayfasında yer alan haberi Cumhuriyet’e yakıştıramadım. Gazetenin internet sayfasındaki yorumları lütfen okuyun. Ben de aşağıdaki yorumu yazdım: “Cumhuriyet bu haber için okuyuculardan özür dilemeli. Cumhuriyet gazetesinde haberin tamamını şimdi okudum. Haber tek yanlı, sadece bu şahsın verdiği bilgilere göre yazılmış. Böyle bir haber gazetecilik ya da habercilik değil, Cumhuriyet’in saygınlığına ve tarafsızlığına gölge düşürür bu tür haberler. Tartışma yapılan Başhekim Yardımcısı Ali Edizer de Kürtmüş ve bu kişilerle Kürtçe konuşmuş, ama bunlar Zazayım, konuşacaksan Zazaca konuş demişler.” :) Haberi yapanlar lütfedip de Ali Edizer’e de olayı sormamışlar. Ayrıca gazetedeki haberde resmi belgede yer alan “ırk” hanesinin otomatik olarak doldurulduğu, buradaki haberde ise Türk yazıldığı belirtiliyor. Şikâyetçinin itirazı Türk yazılmasına mı acaba? Anayasadan söz eden şikâyetçi, etnik kimliği Kürt olsa bile, TC vatandaşı olan herkesin Türk kabul edildiğini de bilmeli. Şimdi Cumhuriyet’ten özür ve düzeltme bekliyoruz! Saygılarımla... Dr. Sabahattin Şen Merhaba, sizin iyi niyetinizden kuşkum yok ama merak ettiğim şu: Neden internet ana sayfasında sadece bazı yazarların spotları oluyor... Onları beğenmediğimden değil, gerçekten onlar çok iyi yazarlar ama orantılı olsa (kültür sanat, diğer emektarlar, spor..) daha şık olmaz mı... Tarık Türk Neden hep aynı yazarlar? 1958 yılından bu yana Cumhuriyet okuruyum. 02.02.2015 tarihli gazetemizin “Okur Temsilcisi” bölümündeki Sn. Adnan Kaplan’ın düşüncelerini ben de paylaşıyorum. Bu yıl 24.04.2015 tarihinde sözde soykırımın (tehcir) 100. yılı için Ermenilerin dünyayı ayaklandıracakları faaliyetleri ve hazırlıkları karşısında, ülkemde mevcut olan genel bir duyarsızlıktan dolayı (gazetemi de kısmen buna dahil ederek) ben de son derece rahatsızım. Şöyle ki: 1 Hükümet, 2 Siyasi partiler, 3 YÖK’ün başkanlığında tüm üniversiteler, 4 Basın, 5 TV kanalları, 6 Sivil toplum örgütleri, 7 Ve diğerleri temelinde, birbirleriyle uyumlu ve toplu, bilinçli ve organize hiçbir veya yeterli hazırlık ve çalışmaya rastlayamamanın milli üzüntüsünü duymaktayım. Diyasporanın tarihi gerçeklere aykırı, BM ve uluslararası hukuki tanımlamalara uymayan soykırım iddialarını milletçe seyir mi edeceğiz? Çok geç kalınmış olmakla beraber, acaba Cumhuriyet gazetesi böyle bir işbirliği ve organizasyonun başlatılmasına öncelik edebilir miydi, diye düşündüğüm zamanlar olmuştur. Saygılarımla. Çetin Yitmener Okur Temsilcisi’nin notu: Gazetelerin görevi gelişmeleri nesnel bir şekilde okura iletmektir. Yazarlar, yorumcular gelişmeleri kendi süzgeçlerinden geçirerek yorumlayabilirler, yazıları ile farklı yaklaşımlara dikkat çekebilirler ama gazeteler bir STK ya da siyasi parti gibi çalışmamalıdırlar... Duyarsızlık mı? Peker kendi internet sitesinde Türkiye’yi ayağa kaldıran Özgecan Aslan cinayetiyle ilgili tartışma yaratacak bir yazı kaleme aldı Asker kızına tecavüz edene ‘mafya cezası’ Haber Merkezi Özgecan Aslan’ın korkunç ölümüyle ilgili tartışmalar tecavüz suçlularına idam ve hadım gibi cezaları gündeme getirirken, yıllar önce benzer bir olayda uygulanan şiddet açığa çıktı. Organize suç örgütü lideri Sedat Peker, “İnsanlık dışı caniler tarafından katledilen Özgecan Aslan kardeşimizle ilgili paylaşım yapmamın daha gerekli olacağını düşündüm” diye başladığı yazısında 20 yıl önce yaşandığını ileri sürdüğü bir olayı anlattı. 19941995 yılları arasında Türk Silahlı Kuvvetleri’nin 2 numarası olduğu öne sürdüğü bir orgeneralin “yaverinin kızının başına gelen cinsel saldırıdan dolayı” kendisinden yardım istediğini belirten Peker, o şahsa gereken cezanın mafya tarafından “kendi usulleriyle verildiğini” açıkladı. Orgeneralin ismini yazmamasının sebebini de (o tarihlerde çok yakın görüştüğüm) bir dostumla sohbetimizde o dönemin en kudretli biriki orgeneralinden birinin (daha önceden kendisini tanıdığım bir paşa) benden geçmişteki yaverinin kızının başına gelen bir konudan dolayı yardımcı olmaomutan mı istediğini iletti. O gün teşekkür etmişti’ benim ilgilenmem gereken Peker’in yazısından bir böbaşka bir konu olduğu Sedat Peker lüm özetle şöyle: “Gerçi yaiçin biraderim olan Atilpacağım paylaşım kimilerila Peker ve birkaç arkane çok vahşice ve korkunç gibi gelebidaştan bu konuyla ilgilenmelerini rica lir. Ancak geçmiş yılların birinde yaşa ettim. Konuyu kısaca anlatmak isternan bu olayın halkımız arasındaki basem; Paşa’nın yaverinin kızı eşinden zı tartışmalara da katkı sağlayacağını ayrılmış. Eşi ayrıldıktan sonra tekrarzannediyorum. 1994 veya 95 senelerin dan eski hanımıyla cinsel ilişkiye gir“mağduriyete uğramış bayanın kim olduğunun ortaya çıkmaması içindir” sözleriyle açıklayan Peker, şiddet uyguladıkları itirafı üzerine harekete geçecek savcılardan da “zamanaşımına uğradı” diyerek “zahmet etmemelerini” istedi. ‘K mek istediğinde bayan tarafından reddedilince zorla eski eşinin çırılçıplak fotoğraflarını çekmiş. Ayrıca da zorla cinsel ilişkiye girerken de yakın çekimden bunu fotoğraflamış. Bu konuyla ilgili Sayın Paşa, Valiyi, Emniyet Müdürünü arayıp, konuyla ilgilenmelerini rica etse de resimler bulunamadığı için şahıs her defasında gözaltına alınarak, serbest bırakılmış. Biraderim Atilla Peker, benimle fikir istişaresi yapmak istediğinde ve bana ne tür bir şey yapmak gerekir? diye sorduğunda; ‘Benim adalet anlayışımı biliyorsun. Bir insan hangi kötülüğü yaparsa onun aynısını yaşamalı’ demiştim. Biraderim bu şahısı o günün şartlarıyla kendi metotlarını kullanarak, ikna edip, resimleri ele geçirmiş (Negatiflerini de almayı unutmamış). Kadına zorla tecavüz ederken, 3. bir kişiye yani arkadaşına resimleri çektirdiği için de haliyle daha çok sinirlenmişler. Bu sebeple davranışları maalesef ki daha sert ve kanlı olmuş. Silahlı Kuvvetler’in 2 numarası olacak kadar üst kademedeki bir komutan teşekkür etmişti. Mağduriyete uğramış olan bayan, o zaman minnettar olduğunu belirten teşekkürlerini inanılmaz mutlu bir şekilde iletmişti ve kızın babası olan Yaver Bey, sevinçten resmen çılgına dönmüştü. Farkındayım bu yazıyı okuyanların bazıları yaşanılanları çok ilkel bulmuş olabilir. Ancak devletin verdiği cezalar, ürettiği çözümler yeterli gelmezse toplumun bu gibi durumlarda uygulamak isteyeceği cezalar ilkellik ve vahşilik değildir. Kendilerince hak arayışıdır, adalet arayışıdır.” C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle