17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA 6 HABERLER CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2015 PAZARTESİ Karaman’ı akladılar Ankara Başsavcılığı, TCDD ihalelerine fesat karıştırıldığı ve rüşvet alındığı iddiasıyla genel müdür Süleyman Karaman’ın aralarında bulunduğu 52 kişi hakkında yürüttüğü soruşturmada takipsizlik verdi, kararı veren savcılar Yargıtay üyesi oldu ALİCAN ULUDAĞ ANKARA 17 ve 25 Aralık rüşvet yolsuzluk soruşturmalarının ardından kritik bir yolsuzluk dosyası daha kapatıldı. Ankara Başsavcılığı, Devlet Demiryolları’nın yaklaşık 210 milyon TL’lik iki ayrı ihalesine fesat karıştırıldığı ve rüşvet alındığı iddiasıyla arasında TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman’ın da bulunduğu 52 kişi hakkındaki soruşturmada takipsizlik kararı verdi. Savcılık, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın danışmanı, eski Ulaştırma Bakanı BinaKaraman li Yıldırım’ın bacanağı olan ve “iş takipçiliği” yaptığı iddia edilen Cemalettin Haberdar’ın bir ihale sürecinde havaalanında Süleyman Karaman’la görüşmesinde “suç” bulamadı. Kararda adının geçmesine karşın Haberdar’ın ismi şüpheli listesinde yer almadı. TCDD’den yaklaşık 64 milyon Avro’luk feribot ihalesi alan Nursoy Şirketler Grubu’nun patronu Orhan Nurduhan’ın bu süreçte TCDD Vakfı’na 1 milyon 200 TL bağış yaptığını tespit eden savcılık, buna karşılık böyle bir bağışın mevzuata aykırı olmadığını savundu. Dosyada ismi geçtiği iddia edilen 25 Aralık dosyası şüphelilerinden işadamı Mehmet Cengiz’in adı takipsizlik kararında hiçbir şekilde geçmiyor. Dosyanın kapatılmasından üç gün sonra Ankara Başsavcısı Fethi Şimşek ve savcının bağlı olduğu büronun yöneticisi konumundaki başsavcı vekili Veli Dalgalı, Yargıtay üyeliğine atanmış. Takipsizlik kararını cebine koyan Süleyman Karaman, geçen hafta istifa ederek AKP’den milletvekili adayı olmuştu. TCDD soruşturması, 17 Aralık operasyonu sonrası Adli Kolluk Yönetmeliği değiştirilince deşifre olmuştu. Cumhuriyet, 24 Aralık 2013’te bu durumu “Yüksek hızlı soygun” manşetiyle gündeme taşımış, Ankara Başsavcılığı ise dosyanın kapatılacağı iddialarını yalanlamış ve soruşturmanın sürdüğünü iddia etmişti. Ancak başsavcılık, soruşturmayı yürüten ve operasyon aşamasına gelen savcı Hakan Büyükabacı’yı görevden el çektirmişti. Büyükabacı’nın yerine görevlendirilen Memur Suçları Soruşturma Bürosu savcılarından Mustafa Başer’in, soruşturma sonunda TCDD Genel Müdürü Karaman’ın arasında bulunduğu 52 kişi hakkında “Kamu kurum veya kuruluşlarının ihalesine fesat karıştırmak, rüşvet almak ve vermek” suçlarından 12 Aralık 2014 tarihinde kovuşturmaya yer olmadığına karar verdiği ortaya çıktı. Suç tarihi olarak 2010 tarihine işaret edilen takipsizlik kararı, tamamen bilirkişi raporuna dayandırıldı. Yapılan ihbarlar üzerine TCDD’den ihale dosyalarının başsavcılık tarafından alındığı belirtilen kararda, emekli Sayıştay Uzman Denetçisi Abidin Şahin ve Salih Talu ile eski Sayıştay Başdenetçisi Hüseyin Işık’ın bilirkişi olarak görevlendirildiği anlatıldı. Anlaşma Kürtlerin Umurunda mı? aman Kürtlerin Lehine İşliyor Kandil, yani PKK/KCK dün açıklama yaptı: “Olumlu adım yok! AKP çözüm için adım atmıyor.” Ama bu açıklamadan önce, AKP ve güdümündeki medyası ve yazarları, bizzat Cumhurbaşkanı ortalığı nasıl da oldu da bitti maşallah güzellemeleriyle donatmışlardı. RTE bugün yarın bir açıklama bekliyoruz, derken, AKP medyası hatta “AKP ile HDP Meclis’te ortak açıklama yapacaklar, üstelik CHP’yi de yanlarına, izleyici gruba çağıracaklar”dı. Biliyorum, CHP’de bu “sır çözüm”e balıklama atlamak için çırpınanlar var... AKP bir borazan mı öttürüyor, çözüm oldu bitti diye? AKP tarafı, İmralı’nın, “Türkiye’ye karşı silahlı mücadelenin sonlandırılması; Türkiye içinde asayişi bozacak eylemler yapılmaması; demokratik siyasal sistem içinde kalınması”nı içeren bir açıklamayı kabul ettiğini ve “örgütün bu gündemle kongre toplaması” çağrısı yaptığını ileri sürdü. Şüphesiz ki böyle bir çağrı sevindirici olur. Evet de, ne şartla? AKP’liler İmralı’nın böyle bir anlaşmayı hangi koşullarla kabul ettiği bölümünü saklıyor olabilirler. Yüzde 99.9. Toplumda yaratmaya çalıştıkları “Kürt tarafı, hele Kandil ve HDP yok mu..” algısıyla seçime mi gidecekler? Her iki taraf da karşılıklı anlaşma metinleri üzerinde gizlilik perdesi gerdiği için, birbirlerine karşı manevraları dikkatle izlemek de gerekir. Bir bakmışsınız, RTE’nin başkanlığı konusunda anlaşmışlar.. Masadaki esas mal da bu zaten... PKK buna karşılık “alacaklarını tahsil edememe” durumu ile karşı karşıya. Bunun sıkıntısı içindeler, “şimdi verdik mi, 4 yıl boyunca AKP’ye teslimiz” düşüncesindeler. İç güvenlik yasa tasarısını demokratikleşmeye aykırı ve otoriter rejimi güçlendirici buluyor, bunun çözüm sürecini tehlikeye soktuğunu vurguluyorlar. Ortalıkta dolaşan bir sürü “dedikodu” var. Mesela “Tahkim edilmiş eylemsizlik ilanı” gibi laflar, uydurukluk kokuyor. Ne demek bu? İktidar ile PKK bir eylemsizlik anlaşması içindeler mi ki, bunu tahkim ederek geliştirecekler. Daha dün, geri çekilen silahlı güçlerimizi Türkiye’ye geri gönderiyoruz, diyorlardı. Bir ortak açıklama herhalde yapacaklardır. AKP’lilerin durdukları zemin şu olsa gerek, Kürt sorununun çözümü bugünkü anayasa ile mümkün değil, önce anayasayı değiştirelim, ve böylece Kürtlerin taleplerini de yerine getirelim... Yapılacaksa eğer bir ortak açıklama, AKP’nin Kürtlere ne vaat ettiklerini resmen kapsamayacak, AKP genel sözlerin ardında saklanacak... Vaatleri sadece Kürtlerin bildiği (ve eminim ki bunu da el altından sızdıracakları) günlere doğru gidiyoruz gibi. AKP’nin en büyük politik korkusu, hele seçimlere giderken rakiplerinin aleyhinde kullanabilecekleri bir vaatler demetinin açıklanması... Bunu yapmaktan kaçınacaklardır. Öyle bir ortak açıklama olsun ki, AKP artık barış oldu propagandasını seçim boyunca yapabilsin... Ama Kürt tarafı sadece İmralı’dan ibaret değil. Görüldüğü kadar, AKP’ye bu propaganda fırsatını vermeyebilirler. Göreceli bugünkü “çatışmasızlık durumu”nu seçim sonuna kadar sürdürmek, AKP için başarı olacaktır. Z Sarıyer Uskumruköy’deki yaklaşık 500 dönümlük orman arazisinde keşif yapan üç bilirkişiden biri ölmüş, diğer iki bilirkişi ölenin yerine de parafladıkları raporu mahkemeye sunmuş, mahkeme bu sahteciliği araştırmamış. Ölü bilirkişiyle HİLAL KÖSE Bilirkişi raporundaki parafların sahte olduğu ortaya çıktı orman imara açıldı S Rüşvet iddiasıyla başladı ribot alımı ihalesini Nursoy AŞ kazandı. Ancak bu süreçte demirçelik ve gemi imalatında kullanılan sac fiyatlarında düşüş yaşandı. Sadece demirçelik kalemlerinde yaklaşık 4 milyon 146 bin 338 Avro fark oluştu. TCDD yönetimi, bu nedenle ihaleyi iptal etti. Nursoy şirketinin açtığı dava sonucunda Ankara 4. İdare Mahkemesi, 2009’da ihalenin iptal edilmesi kararının yürütmesini durdurdu. TCDD söz konusu işi, 20 Nisan 2010’da 60 milyon 509 bin 710 Avro fiyat üzerinden Nursoy’a verdi. Bu aşamada ilginç bir gelişme yaşandı. NURSOY AŞ’nin patronu Orhan Nurduhan, TCDD Geliştirme ve TCDD Personeli Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’ne 2010 yılı 4. ayında ve diğer aylarda toplam olarak 1 milyon 200 bin TL bağış yaptı. Bu bağıştan sonra 1 Haziran 2010 tarihinde Nursoy’a işyeri teslimi yapıldı. Ancak Kamu İhale Kurumu, idare mahkemesinin kararına itiraz edince Danıştay, 8 Kasım 2010 tarihinde ihalenin iptaline karar verdi. KİK de Danıştay kararının ardından ihaleyi iptal etti. Bu süreçte kalan işin tamamlanması için yeni ihale açmaya gerek görmeyen TCDD, “kamu yararı ve ülke menfaatları”nı gerekçe göstererek, projenin Nursoy şirketi tarafından tamamlanmasına karar verdi. TCDD Yönetim Kurulu, 9 Haziran 2011 tarihinde “Doğrudan Temin Yöntemi” ile ikmal inşaatın 47 milyon 803 bin 249 Avro’yu geçmemek üzere ilk yüklenicisinden teminine hükmetti. Yapılan pazarlıklar sonucunda Nursoy İnş. AŞ, 47 milyon 250 bin Avro toplam bedelle işi tamamladı. İşin toplam maaliyeti ise TCDD’ye 64 milyon 788 bin 874 Avro oldu. İhale evrakı, işlemleri, prosedürü ve kararlarında usule ve mevzuata aykırı bir durum ve kamu zararının olmadığını iddia eden savcılık, Nursoy’un ihale sürecinde TCDD’ye yaptığı bağışı ise şöyle savundu: “NURSOY AŞ tarafından herhangi bir vakfa bağışta bulunulabilir. Buna engel teşkil eden bir hukuki düzenleme yoktur. Bağış yaptığı vakfın iş yaptığı idareye ait olması da mevzuata aykırı değildir. Bu nedenle bağış işleminde hukuka aykırılık bulunmamaktadır. Bağışların 03108, 03109, 03110 ve 03111 seri No’lu makbuzlar karşılığı tahsil edildiği ve dernek kayıtlarına girdiğinin anlaşılmıştır. Sözü edilen bağış yapılmadığı takdirde NURSOY AŞ’nin işlerinin yapılmayacağına veya ciddi olarak aksatılacağına ilişkin bir tespitin mevcut olmadığı görüldüğünden, Nursoy AŞ’nin adı geçen derneğe yaptığı bağışlar nedeni ile mevzuata aykırı bir durumun söz konusu olmadığı anlaşılmıştır.” Soruşturma konusu diğer ihale ise Limanlar Dairesi Başkanlığı tarafından İzmir Limanı için talep edilen 3 adet lastik tekerlekli mobil liman vinci ihalesi oldu. TCDD yönetiminin ihaleyi onaylamadan önce Binali Yıldırım’ın bacanağı ve İzmir Liman soruşturması şüphelilerinden de olan Cemalettin Haberdar’ın TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman ile Sabiha Gökçen Havalimanı VIP Salonu’nda görüştükleri tespit eden savcılık, bunu normal karşıladı. Hakkında takipsizlik kararı verilen 52 kişiden, dikkat çekici bazıları şöyle: TCDD Genel Müdürü Süleyman Karaman, TCDD Genel Müdürü Özel Kalem Müdürü Baykal Tul, Emlak İnşaat Daire Başkanı Suat Altın, YHT Bölge Müdürü Erol Tuna Aşkın, TCDD Vakfı Genel Müdürü Yavuz Kıran, TCDD Genel Müdür Yardımcısı Erol İnal, TCDD Limanlar Daire Başkanı Muhsin Yılmaz, Belen İnşaat’ın sahibi Hasan Dağcı, Nursoy Şirketler Grubu sahibi Nursoy Nurduhan, TUR İnşaat hasibi Turgut Türkeş... 6 4 milyon Avro’luk ihale Bilirkişi raporuna göre, 9 Temmuz 2008 tarihli 2 adet fe Ballı ihaleye bağış etkisi zalarla, rapordaki paraflar arasında bağlantının olmadığını ortaya çıkardı. İncelemede, rapordaki imzanın Demir’in eli ürünü olup olmadığına ilişkin ise kesin Sarıyer Uskumruköy’deki yaklaşık 500 dönümkanaat oluşturulamadı. Mahkeme ise bu konuda herlük orman arazisini imara açan tadilat planının iphangi bir inceleme yapmadan, 24 Ekim 2014’te katali istemiyle açılan davada, mahkemeye sunulan rarını verdi. Planın kamu yararına aykırı olmadığıbilirkişi raporundaki parafların sahte olduğu ortana hükmeden heyet, yapılaşma koşullarının alt ölya çıktı. Planın şehircilik ilkelerine aykırı olmadıçekli planlarda belirlenecek olması nedeniyle davağına karar veren İstanbul 2. İdare Mahkemesi ise yı reddetti. Raporu hükme dayanak yadavayı, bu rapora dayanarak reddetpan heyet, Vidinli’nin sahtecilik itirazıti. Ormanın yok olmaması için çabanı ise yerinde görmedi. u Davayı takip eden layan avukat Bora Vidinli, mahkeme heyetini HSYK’ye şikâyet etti. avukat Bora Vidinli, rapora uç duyurusunda bulundu Avukat Vidinli, 2011 yılında, plaimza atan diğer bilirkişiler Rapora imza atan diğer bilirkişiler nın iptalini ve yürütmesinin durduşehir plancısı İclal Kaya Altay, şehir şehir plancıları İclal Kaya rulmasını isteyerek, İstanbul Büyükplancısı Yelda Alpaslan hakkında suç şehir Belediyesi (İBB) aleyhine daAltay ve Yelda Alpaslan duyurusunda bulunan Vidinli, “Davava açtı. Mahkeme davayı reddetti anhakkında suç duyurusunda nın karar numarası 20141988. Hucak Danıştay’da karar bozuldu. Danıştay 6. Daire, davacının talebi değerlen bulundu. Vidinli, ÇED raporu kukçular incelesin. Dava, bilimseldirilmeden hüküm kurulduğunu belirt da olmadığına dikkat çekti. likten uzak, sahte imza ve paraflarla hazırlanmış rapora dayanılarak redti. Dosya ikinci kez heyetin önüne geldedildi. Demir’in ölümünden 12 gün diğinde, avukatın iddialarını araştırmak sonra dosyaya sunulan raporda tarih de yok. Ölüüzere bir bilirkişi heyeti oluşturuldu. Heyet, arazide ler bilirkişilik yapamaz” diyor. Vidinli, plan tadilatı keşif yaparak 25 sayfalık rapor hazırladı. Raporda, yapılırken ÇED raporu alınmadığını, doğal sit alanplanın şehircilik ilkelerine uygun olduğu savunuldu. larının sadece belediye kararıyla imara açılamayaAvukat Vidinli, mahkemeye başvurarak bilirkicağını vurguluyor: “Planı hayata geçerse, 3. köpşi raporundaki imzaların sahte olduğunu, bilirkişilerrü güzergâhındaki, İstanbul’un akciğerleri koden Harita Mühendisi Muhammet Demir’in 2 Ninumundaki ormanlık alanların büyük bir kısmı san 2014’te trafik kazasında yaşamını yitirdiğini, raimara açılacak. Anayasal hakkımız olan sağlıklı porun ise 14 Nisan’da dosyaya sunulduğuna dikkat bir çevrede yaşama hakkımız çiğnenecek. Kararı çekti. Vidinli, imzalar üzerinde grafoloji incelemetemyiz ettim. AİHM’ye kadar gideceğim.” si de yaptırdı. Demir’e ait keşif tutanaklarındaki im Ortak açıklama olur mu? Kalan işe ihalesiz proje Türkiye, Yalova’da kesilen 158 ağaç için ayağa kalkmıştı FARUK KIRTAY ‘Taşocakları Yalova için canlı bir bomba’ “Taşocağının sahibinin taşıdığı siyasi kimlik ne olursa olsun tepkimizi ortaya koymalıyız” diyen Önder, “Bu olay herhangi bir partiye mal edilmemelidir. Bizler, yeni taşocakların açılmasına da taşocaklarının kapasite artırılmasına da karşıyız. Yalova, denizi ve ormanıyla şüphesiz ülkemizin en güzel şehirlerinden biri. Bu güzellikleri ve zenginlikleri korumak ve gelecek kuşaklara bozulmadan devretmek bu şehirde yaşayan herkesin birinci önceliği olmalıdır. Türkiye, 158 ağaç için ayağa kalkmıştı, aynı duyarlılığı bekliyoruz” dedi. Yalova Baro Başkanı Hakan Gergeroğlu, Yalova Barosu Çevre Komisyonu olarak Bursa İdare Mahkemesi’ne “ÇED olumlu” raporunun iptali için dava açarak yürütmeyi durdurma talebinde bulunduklarını, mahkemenin kamu yararını gözetecek bir karar vermesini öngördüklerini söyledi. Samanlı Dağları Çevre ve Kültür Derneği (SAMDER), Başkanı Hakim Menteş, kapasite artırımıyla birlikte, sadece ağaçların kesilmeyeceğini endemik bitki örtüsünün de zarar göreceğini vurguladı. Yalova Ziraat Odası Başkanı Şaban Beşli, Yalova sınırları içerisine taşocaklarını ve kapasite artırımını istemediklerini, bunun için de her türlü yollarla mücadele edeceklerini anlattı. Beşli, “Taşocakları Yalova için canlı bomba gibi. Geçmiş yıllarda yapılan taşocağının üstüne 8 kat kapasite artırmak, köylünün hasadını yok etmek, Yalova ormanlarını yok etmek demektir. Ankara’dan eline belge alan Yalova’ya taşocağı açmaya geliyor, kapasite artırıyor, bu kabul edilecek gibi değil” dedi. Güney köy muhtarı Mehmet Emin Baysal, köylerinde taşocaklarının faaliyet gösterdiğini, yeni taşocaklarının açıldığını, tüm bunlara rağmen mevcut taşocaklarının kapasite artırmasının köylüleri rahatsız ettiğini anlattı. İzmir Limanı ihalesi YALOVA Yalova’ya bağlı Güney köyünde AKP il yöneticisi Muğlim Bağatar’a ait taşocağının kapasitesinin 8 kart artırılması için 485 dönümlük alanda 192 bin ağacın kesilmesine Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından ÇED olumlu raporu raporuyla onay verilmesi Yalova’yı ayağa kaldırdı. Her kesimden tepkiler yükselirken, Yalova Kent Konseyi Başkanı ve eski AKP Yalova Milletvekili Şükrü Önder, Bağatar’ın 15 Ocak 2015 tarihine kadar AKP İl yöneticisi olduğu ancak kongrede yeniden aday olmadığını söyledi. AKP’nin web sitesinde ise Bağatar hâlâ yönetici olarak gözüküyor. “Bu olay herhangi bir partiye mal edilmemelidir” diyen Önder, “Türkiye, 158 ağaç için ayağa kalkmıştı, aynı duyarlılığı bekliyoruz” ifadesini kullandı. Gezi Direnişinin ardından geçen aylarda Yalova’da Karayolları’nın köprülü kavşak projesi için CHP’li Yalova Belediyesi’nin 158 ağacı kesmesi AKP iktidarından muhalefete her kesiminin tepkisini çekerken bu kez AKP il yöneticisi Muğlim Bağatar’ın taşocağı şirketinin kapasitesinin artırımı için Çevre ve Şehircilik Bakanlığı onayıyla 192 bin ağacın kesilecek olması Yalova’yı ayağa kaldırdı. Yalova’ya önceki gün düzenlenen yürüyüş ardından dün de her kesimden tepki geldi. Yalova Kent Konseyi Başkanı ve eski AKP Yalova Milletvekili Şükrü Önder, Bağatar’ın 15 Ocak 2015 tarihine kadar AKP il yöneticisi olduğu ancak kongrede yeniden aday olmadığını söyledi. AKP’nin web sitesinde ise Bağatar hâlâ yönetici olarak gözüküyor. Kürt tarafı da bunu isteyebilir. Çünkü zaman tamamen kendileri için yararlar üretiyor. Güçleniyorlar... Özerk bölgelerini inşa ediyorlar. Hem Suriye’de hem Türkiye’de. Ayrıca basına sızan haberlere göre de silahlı güçlerini de yeni silahlarla, örneğin uçaksavarlarla geliştiriyorlar. Kürtler kendi çözüm süreçlerini inşa etmeye odaklanmış durumda. Ayrıca uluslararası destekleri artıyor. Bu nedenle mutlaka AKP ile, onun istediği temelde bir anlaşma yapmak zorunda değiliz, diyor olabilirler. Zaman iktidarın aleyhine, Kürt Siyasi ve Silahlı Hareketi’nin lehine işliyor. Bir mesele, anlaşma olmazsa İmralı Sakini’nin orada epey bir zaman daha kalacak olması... Ama burası Türkiye, bu devingenlikte her şey olur.. Bu durumda, iç güvenlik yasası, hâlâ bir pazarlık konusu olma özelliğini sürdürüyor olsa bile, AKP bu yasayı geçirir ve işletirse, Türkiye’yi bir kaosa sürecek demektir. Yarın bakalım gündeme ne düşecek? Zaman Kürtlerin lehine işliyor C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle