19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2015 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Anayasa Mahkemesi’nde Zühtü Arslan, Yargıtay’da ise İsmail Rüştü Cirit başkan seçildi Saray’ın dediği oldu ALİCAN ULUDAĞ ANKARA Yüksek yargının iki önemli kurumu olan Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay başkanlıkları için dün yapılan seçimler, iktidar lehine sonuçlandı. Geçen hafta iki kez ertelenen Anayasa Mahkemesi Başkanlığı için yapılan seçimi, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın işaret ettiği Zühtü Arslan kazandı. Eski Polis Akademisi Başkanı olan Prof. Dr. Zühtü Arslan, 17 üyenin 11’nin oyunu alarak başkan oldu. Yargıtay Başkanlığı’na ise Tayyip Erdoğan’ın şüphelisi olduğu Akbil davasında beraat kararı veren, 17 Aralık üzerine ise Zekeriya Öz’e “operasyonu durdurması” mesajını götüren isimlerden İsmail Rüştü Cirit seçildi. Bu iki sonuçla Erdoğan ve iktidar, yüksek yargı dahil olmak üzere tüm yargı üzerinde tam hâkimiyet kurmuş oldu. Haşim Kılıç’ın 13 Mart’ta yaş haddinden emekliye ayrılacak olması nedeniyle Anayasa Mahkemesi Başkanlığı için beklenen seçim dün yapıldı. Seçimde iktidarın ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın desteklediği Zühtü Arslan ile Haşim Kılıç cephesinin istediği Serruh Kaleli olmak üzere iki aday yarıştı. Seçimin ilk turunda, 17 üyenin 11’inin oyunu alan Zühtü Arslan başkanlığa seçildi. Başkanvekili Serruh Kaleli ise 6 oy aldı. 17 üyeli AYM’nin en genç 6., en kıdemsiz 4. ismi olan Zühtü Arslan, 1 Ocak 1964’te Yozgat’ın Sorgun ilçesinde doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümü’nden mezun olan Arslan, yüksek lisansını İngiltere’de Leicester Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde “İnsan Hakları ve Sivil Özgürlükler” alanında, doktorasını da aynı fakültede anayasa hukuku alanında yaptı; 2007’de profesör unvanını aldı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde 2001 yılında bir süre çalışan, 23 Aralık 2010’dan itibaren Basın İlan Kurumu Genel Kurul üyeliği görevini yürüttü. Arslan, 2009’da Polis Akademisi başkanlığına atandı. Arslan, Akademi’de uzun yıllar lisans ve lisansüstü düzeyde “Anayasa Hukuku”, “İnsan Hakları”, “Devlet Kuramları” gibi dersler verdi. Anayasa yargısı, insan hakları, özgürlükgüvenlik ilişkisi ve siyasi partiler hukuku gibi alanlarda Türkçe ve İngilizce yayımlanmış makaleleri ve bildirileri bulunan Arslan, Yükseköğretim Kurumu Genel Kurulu’nca gösterilen üç aday arasından Cumhurbaşkanı tarafından 17 Nisan 2012 tarihinde Anayasa Mahkemesi üyeliğine seçildi. Zühtü Arslan’ın 4 yıllık sürecek AYM Başkanlığı’na seçilmesi ve aldığı oy miktarı, Anayasa Mahkemesi’nde yörüngenin iktidar lehine değiştiğini gösteriyor. Yüksek Mahkeme’de bir yasanın iptal edilmesi için salt çoğunluk olan 9’a ulaşmak gerekiyor. Arslan’ın 11 oyla seçilmesi, iktidarı rahatlattı. Yüksek Mahkeme’nin önünde bundan sonra karara bağlanmayı bekleyen kritik çok sayıda dosya var. MİT Yasası’nda yapılan değişiklik, dersanelerin kapatılması düzenlemesi, makul şüpheyi de içeren yargı paketi, iptali istenen en önemli yasaların başında geliyor. Yine Uludere ve Sivas katliamlarına ilişkin yapılan bireysel başvuruları önümüzdeki dönemde görüşecek olan Anayasa Mahkemesi, 44 polisin tutuklandığı 22 Temmuz operasyonunda yapılan hak ihlali başvurusunu ele alacak. İktidarın bundan sonra çıkaracağı güvenlik paketi gibi kritik yasal düzenlemeler de yine AYM’nin gündemine gelecek. Tek Ülkede Demokratik Reform! Wall Street Journal gazetesini birçok şeyle suçlayabilirsiniz ama popülizme, sosyalizme sempatisi olduğunu asla iddia edemezsiniz. Bu nedenle pazar günü yer verdiği bir yorumdaki “Yunanistan’ın yıllardır ekonomik sarsıntılardan, siyasi itiş kakıştan yorulmuş başkentinde alışılmadık bir duygu egemen: İyimserlik. Yeni hükümetin kemer sıkma politikalarına direnişindeki kararlılık, seçimlerde SYRİZA’ya oy vermemiş olanlarda bile yeni bir umut yaratıyor” ifadelerini ciddiye almak gerekir. Başbakan Aleksis Çipras’ın ilk meclis konuşmasındaki “Seçimlerde verdiğimiz sözlere sadık kalacağız. Sözlerimizden geri dönmeyeceğiz” ifadeleri de bu umudu destekliyor. Destekliyor ama yine de aklımıza şu soruları getirmeden edemiyor: Bugünün kapitalist dünya ekonomisinde (kriz, depresyon, jeopolitik sorunlar, servetin ve siyasi iktidarın yoğunlaşma düzeyi) tek ülkede demokratik reformlar başarıyla uygulanabilir mi? SYRİZA hükümeti nereye kadar, nasıl ilerleyebilir? SYRİZA’nın kemer sıkma politikalarının yarattığı insani krizle ilgilenmeye öncelik vermesinin, ülkede demokrasiyi geliştirecek bazı reformları uygulamaya koymasının önündeki tek engel, bugün Almanya’nın direnci gibi görünüyor. Hatta The Guardian’dan Paul Mason’un iddia ettiği gibi karşımızda adeta, “ölümüne bir kavga” var: “Ya Almanya Yunanistan’ı iflasa sürükleyecek, Avro bölgesi dışına itecek ya da Alman vergi mükellefi, kural temelli Alman mantalitesine ters bir uygulamayı kabul ederek kendi geleneğine ters düşecek.” Bu algıdan dolayı, Alman hükümeti üzerinde, bir uzlaşma yolu bulması için ABD ve Avrupa ülkelerinden gelen baskılar giderek artıyor (Financial Times, 08/02). Büyük medya, Avrupa Birliği’nin parçalanmaya başlamasının gündeme getireceği riskleri, Ukrayna ve Rusya kriziyle de birleştirerek vurgulamaya başladı. National Interest gibi etkili yayınlarda Almanya’ya tarih anımsatılıyor. “Avrupa çökerse sorumlu Almanya olacak”, borçları ödetmek için baskı yaparken “Almanya geçen yüzyılda, 1920’ler ve 30’lardaki krizlere yol açan hataları tekrarlıyor” yorumları; esas sorun dün, “Weimar Almanyası’nı yıkan enflasyon değil, bugün dış borcun ezdiği toplumlarda patlayan siyasi kargaşalar” uyarıları yapılıyor. Almanya direnir de bir uzlaşma formülü bulunamazsa SYRİZA hükümeti kaçınılmaz olarak Yunanistan’ı Avro bölgesinden çıkarmak zorunda kalacak; çıktıktan sonra ekonomik çöküşü engelleyebilmek, halk sınıflarına dayanmaya devam edebilmek için ekonomik, demokratik reformları derinleştirmek zorunda kalacak. Bu sürecin kısa sürede kapitalizmin sınırlarına dayanma olasılığı da kaygı yaratıyor. İşte bu noktada, Çipras pazar günü mecliste yaptığı konuşmadan hareketle, ikinci Almanya’nın direnmesinden daha büyük riskler taşıyan engele gelebiliriz. Çipras konuşmasında, özelleştirmelerin durdurulacağını, asgari ücretin yüzde 50 oranında artacağını, vergi muafiyeti sınırının 12.000 Avro’ya yükseleceğini, buna karşılık büyük gayrimenkullere yeni vergiler konacağını, toplusözleşme düzeninin, sendikaların pazarlık etme kapasitesinin restore edileceğini, yolsuzlukla ve vergi kaçırmayla mücadele edileceğini vurguladı. Kısacası, SYRİZA, Avrupa Birliği’nin yarattığı toplumsal tahribatı onaracak önlemleri destekleyecek kaynağı yaratmak için yalnızca uluslararası malisermayeye Yunanistan’ın borçlarını erteletmeyi, kısmen sildirtmeyi amaçlamıyor, aynı zamanda Yunanistan kapitalizminin en zengin (dolayısıyla en güçlü) kesiminden kaynak ve güç transfer ederek, çalışanların demokratik haklarını, ekonomik durumlarını güçlendirerek ilerlemeyi planlıyor. Bir egemen sınıfın, en üst kesimi, salt yasama organına dayanarak hedef alınabilir ve fedakârlık yapmaya, taviz vermeye zorlanabilir mi? Yunanistan’ın darbe geleneği olan ordusunu, faşist Altın Şafak hareketiyle yakın ilişkileri olan bir polis örgütünü, uluslararası bağlantıları olan derin bir istihbarat yapılanmasını düşününce, şu sıralarda kimsenin dokunmak istemediği bu soruya olumlu bir cevap vermek zor. Günümüz kapitalizminde tek, hele Yunanistan gibi küçük, kaynakları sınırlı bir ülkede demokratik reformları, sermaye sınıfını uzlaşmaya zorlayacak biçimde sürdürmek, eğer İspanya ve İtalya gibi daha büyük ve güçlü ülkelerde de benzer gelişmeler ortaya çıkmaya başlamazsa bence olanaksız. SYRİZA’nın önündeki en büyük engel bu: Yunan egemen sınıfları ve kapitalizm. Bu engeli bu koşullarda aşmasıysa bence olanaklı değil. Geçmişte AYM’ye ‘darbeci’ demişti Arslan, geçmişteki görevleri sırasında iktidar partisini destekleyen açıklamalar yapmıştı. AKP kapatma davasını kabul eden AYM’yi eleştiren Arslan, yine yüksek mahkemenin 367 kararına da tepki göstermişti. AKP’nin hazırlattığı “Sivil Anayasa” taslağının mimarı olarak gösterilen Prof. Arslan, üniversitelerde ve TBMM’de türban kullanılmasını savunuyordu. Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Enstitüsü Öğretim üyesi olarak görev yaparken, Iğdır Barosu’nun düzenlediği bir panelde konuşan Arslan, AYM’nin AKP kapatma davasını kabul etmesini “yargı darbesi” olarak nitelendirmişti. Arslan, mahkemenin iptal kararlarını, gerekçesini açıklamadan yayımlamasına da karşı çıkmıştı. Kritik dosyalara bakacak AYM’ye dizayn Zühtü Arslan’ın başkan olmasıyla birlikte özellikle iktidarın cemaate yakın olmakla suçladığı bazı raportörlerin görevden alınıp, mahkeme dışına gönderileceği iddia ediliyor. Bunun yanı sıra 2015 yılı içinde görev süreleri dolacak olan başkanvekilleri Serruh Kaleli ve Alparslan Altan’ın yerine yeni başkanvekilleri de belirlenecek. ‘Durdurma’ya karşı BİLGESAM için geçmişte “Yeni Anayasa Türkiye’nin Bitmeyen Senfonisi” başlıklı bir rapor hazırlayan Arslan, Anayasa Mahkemesi’nin türbana vize veren anayasa değişikliğini iptal etmesini “yetki gaspı” olarak nitelendirip, AYM’nin yürürlüğü durdurma yetkisinin de olmadığını savunmuştu. Arslan 17 Aralık sonrasında HSYK’yi hükümete bağlayan düzenlemelerin iptal edilmesine muhalefet etmişti. Tek engel Almanya mı? Polis Akademisi’nde çalıştı Akbil’i aklamaktan Yargıtay’ın başına biriliği içerisinde hareket edileAnayasa Mahkemesi’nin ardından cektir. Hâkim teminatı, hâkim baYargıtay Başkanlığı seçimi de iktiğımsızlığı, hâkim tarafsızlığı altını dar lehine sonuçlandı. Son yargı pakalın kalın çizmek suretiyle vazketiyle iktidara yakın Yargıda Birlik geçemeyeceğimizdir. Yargı adaPlatformu destekçisi 144 kişinin ekleti sağlamak içindir. Türk halkılendiği Yargıtay’da yapılan başkanlık nın güvenine, yargı olarak, son seçimi için 5 isim aday oldu. Yapılan zamanlarda düşen güvenine layık seçim sonucunda 3. Ceza Dairesi olmaya çalışacağız.” Başkanı Erdal Gökçen 55, 20. Hu144 yeni üyenin kuk Dairesi Başkaataması düşünüldünı Feyzi Altınok 36, ğünde İsmail Rüş13. Ceza Dairetü Cirit’in aldığı 280 si Başkanı İsmail oyun sadece 136’sı Rüştü Cirit 280, 6. eski üyelerden gelCeza Dairesi Üyedi. Eğer bu 144 üye si Ali Suat Ertoatanmasaydı, Cirit’in sun 98 ve Yargıtay başkan seçilmeCumhuriyet Başsi zorlaşacaktı. Diğer savcıvekili Mehyandan Yargıda Birmet Ekmekçi ise lik Platformu’nun or13 oy aldı. Seçimtak adayı olan Cirit, de 11 oy boş çıkErdoğan lehine vertı, 9 oy da geçersiz diği kararlarla tanısayıldı. Bu sonuçnıyor. Bunlardan en la Yargıtay’ın yeönemlisi Akbil dani başkanı İsmail vasıydı. O dönem Rüştü Cirit oldu. Rüştü Cirit, 2004 yılınCirit’in başkanlığını yaptığı Üsküdar 2. ürütmeyle da Yargıtay üyeliğine seçildi. 10 Mart 2011 tarihinde Ağır Ceza Mahkemeahenkli Yargıtay 13. Ceza Dairesi si, 2003 yılında yapıçalışacağız’ Başkanlığı’na seçilen Cirit, lan yargılama sonuRüştü Cirit, seçi17 Aralık operasyonu üzericunda eski İstanbul min ardından Hune Erdoğan tarafından ZeBelediye Başkanları kuk Genel Kurulu keriya Öz’e gönderildiği idErdoğan ve Ali Müfit dia edilen elçiler arasında Salonu’nda basın Gürtuna’nın arasınyer alıyordu. Zekeriya Öz, toplantısı düzenleda bulunduğu kişigörevden alınınca yaptığı di. Yüksek yargılerin yargılandığı daaçıklamada, Kamu Başdenın Anayasa Mahvada, 29 kişi hakkınnetçisi Nihat Ömeroğlu ile kemesi, Yargıtay da beraat kararı verRüştü Cirit’in kendisine gelve Danıştay’dan di. Mahkeme heyediğini ve Erdoğan’ın “Opeoluştuğuna dikkati ti, iddianamede yer rasyonu durdursun, özür çeken Cirit, şunları alan “zimmet, kamu dilesin” mesajını ilettiğini kaydetti: taşıma biletlerinde öne sürmüştü. Her iki isim, “Bunlar, eşit ve kalpazanlık, resmi bu iddiayı yalanlamıştı. birbiriyle uyumevrakta sahtecilik lu çalışan erkler, ve cürüm işlemek mahkemelerdir. amacıyla teşekkül Kuvvetler ayrılığı olmazsa olmazıoluşturmak” suçlarına dair kesin ve mızdır. Anayasamızın gerekçesininandırıcı delil olmadığını öne sürdü. de tanımlandığı gibi, kuvvetler ayDiğer yandan mahkeme, Erdoğan rılığı aynı ahenkli bir orkestranın ve İdris Naim Şahin hakkında dobestesi gibi kimisi keman çalar, kunulmazlıkları olduğu gerekçesiykimisi piyano çalar ama sonunle “görevi kötüye kullanmak, zimda güzel bir beste çıkar. Kuvvetmet, kamu taşıma biletlerinde kaller ayrılığında, alanımıza müdahapazanlık” suçlarından fezleke düle edilmemek koşul ve şartıyla işzenleyip, Meclis’e gönderdi. l 144 yeni üye Cirit’i koltuğa taşıdı Haşim Kılıç, dün itibarıyla emeklilik dilekçesini verdiğini belirterek, 13 Mart’a kadar olan yasal süreyi kullanmayacağını ifade etti. Kılıç, bir çatının altında iki başkan olamayacağı için dün itibarıyla ayrılma kararı aldığını açıkladı. Gazetecilerin “Emeklilikten sonra siyasete mi gireceksiniz?” sorusuna yanıt veren Kılıç, “Herhangi bir siyasi projem yok” yanıtını verdi. (AA) ‘Siyasi projem yok’ Kılıç giderken ‘kutuplaşma ve ayrışma’ uyarısında bulundu: Öz’e giden elçiydi Nefret söylemi Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, seçimin ardından basın toplantısını düzenleyerek kendisini suçlayanlara yanıt verdi. Seçim erteleme kararının “kendisinden kaynaklanmadığını” belirten Kılıç, “Arkadaşlarım çalışmalarını sonlandıramadığı, gerekli kulisleri yapamadığı, arkadaşların ikna için bir kısmıyla görüşmeleri gerektiği konusundaki talepleri sonunda benden süre istediler ve bu nedenle ertelemek durumunda kaldım. Bunun arkasında başka bir şey aramaya gerek yok” dedi. Sorunları demokratik bir ortamda konuşma ihtiyacı olduğunu vurgulayan Kılıç, “Gerçekten Türkiye’de öyle bir nefret söylemi gelişmeye başladı ki bu kutuplaşmanın, ayrışmanın ve bireyler arasında, farklılıklar arasında bir diyalog kurma imkânını ve zeminini kaybetmeye başlıyoruz. Bence Türkiye’nin gelecekteki en büyük potansiyel tehlikesi, bu nefret söyleminin doğurduğu, farklılıklar arasındaki bu potansiyel tehlikedir. Bundan hızla uzaklaşmamız lazım” dedi. Yargının çok sorunları bulunduğunu söyleyen Kılıç, en ücra köşede görev yapan hâkim savcının bile hangi görüşe, hangi inanca, hangi siyasi partiye yakın olduğunun tüm vatandaşlarca bilindiğini ifade etti. HSYK seçim sistemini eleştiren Kılıç, “Böyle bir yargıyla yola devam edemeyiz. Yargıdaki seçimler yargıyı çürütmektedir. Bu sistemin revize edilmesi gerekiyor. Yargı intikam aracı değildir” ifadelerini kullandı. ‘Y en büyük tehlike İsim vermeden AKP’lilerin kendisini ve mahkemeyi suçlayıcı açıklamalarına sert tepki gösteren ve bunu üzücü bulan Kılıç, şunları söyledi: “Özellikle şahsıma karşı, ‘darbeci, kumpasçı’ ya da birtakım şeyler içerisinde siyaseti yönlendirmeye, siyaset mühendisliği yapmaya dönük birtakım eleştiriler yapıldı. Benim temel hak ve özgürlüklere olan bağlılığım, demokrasi anlayışımdan en çok faydalananlar, beni ‘darbeci’ sıfatıyla itham etmişlerdir. Asla kabul etmiyorum. Çünkü böyle bir şeyi ben asla hak etmedim. Bu mahkeme hak etmiyor.” Bundan sonra daha rahat konuşacağı mesajını veren Kılıç, “Kafamızda sansürle yaşamayacağız, görüşlerimizi açıklama fırsatı bulacağız” dedi. Seçimden önce AKPSarayAnayasa Mahkemesi arasında mekik dokunduğu ortaya çıktı AYM için ‘kulis’ savaşı EMİNE KAPLAN Vicdani retçi Tarhan’a 15 ay hapis ve 9 bin TL ceza ANKARA Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na Zühtü Arslan’ın seçildiği dünkü toplantı öncesinde seçim için AKP, Cumhurbaşkanlığı Sarayı ve Anayasa Mahkemesi arasında yoğun bir kulis savaşı yaşandığı ortaya çıktı. Haşim Kılıç’ın Serruh Kaleli’yi seçtirmek için Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’dan destek istediği, Çankaya Köşkü’ndeki yemeğin bunun için organize edildiği belirtilirken, Kılıç’ın girişimleri üzerine bazı AKP yöneticilerinin Arslan’ın seçilmesi için bizzat devreye girdiği öğrenildi. Anayasa Mahkemesi’nde dün yapılan başkanlık seçimi AKP’nin istediği biçimde sonuçlandı. Seçim öncesinde AKP yönetimi ile Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç arasında yoğun bir taktik savaşı yürütüldüğü öğrenildi. Taktik mücadele ılıç, Kaleli’nin seçilmesini istiyordu AKP’li bir parti yöneticisi, süreci şöyle anlattı:“Haşim Kılıç, yerine Serruh Kaleli’yi seçtirmek istiyordu. Ancak üyeler arasında çoğunluğu yakalamayacağını anlayınca seçim gündemli toplantıyı erteledi. Bu K kez Saray’ı devreye sokmak istedi. Saraydaki yemek sırf bunun için düzenlendi. Kılıç, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ikna ederek desteğini almak istedi. Ancak devreye biz girdik ve müdahale ettik. Kılıç, zaman kazanmak için iki kez toplantıyı erteledi. Aslında bu ertelemeler bir anlamda tuzaktı ve arkasında Pensilvanya vardı. Ancak istediği desteği bulamayınca yapacak bir şeyi kalmadı.” n İstanbul Haber Servisi Sivas Askeri Ceza Mahkemesi, vicdani retçi ve LGBTİ aktivisti Mehmet Tarhan hakkında 15 ay hapis cezası ve 9 bin TL para cezası verdi. Bu kararla birlikte askeri mahkeme, AİHM’nin Türkiye’yi mahkum eden kararını dikkate almamış oldu. Tarhan, 2001 yılında askerlik yapmayı reddetmiş ve vicdani reddini açıklamıştı. 2005 yılında ise zorla askere alınmış, hakkında “emre itaatsizlik” suçlamasıyla iki ayrı dava açılmış, askeri hapishanede tutuklu bulunduğu süreçte kötü muameleye maruz kalmıştı. Tarhan, karara ilişkin Yargıtay’a gideceğini söyledi. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle