14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
OLAYLAR ve GORUSLER 16 posta@cumhuriyet.com.tr EDİTÖR: ÖZGÜR MUMCU ve SİNEM USER KARA TASARIM: İLKNUR FİLİZ kültür sanat Cumartesi 14 Kasım 2015 Özgür iradeye sahip miyiz? Doç. Dr. EVREN BOLGÜN Ekonomist Önder Babat 10’uncu yılında yeni adresinde nder Babat Kültür Merkezi, 10’uncu kuruluş yıldönümünü yeni mekânında özel bir davetle karşılayacak. Etkinlik yarın İstanbul Beyoğlu İstiklâl Caddesi Asmalımescid Sokağı üzerindeki Nil Pasajı’nın dördüncü katında, saat 14.00’te başlayıp, 21.00’e kadar devam edecek. Buluşmaya, Apolas Ler elsefenin bin yıllardır önemli bir konusu olan “özgür irade” meselesi, kuşkusuz psikolojinin en ilgi çekici ve heyecan verici araştırma sahalarından birisidir. Her geçen gün yığılarak artan bir veri yığını, irademizin herhangi bir hayvanınkinden daha fazla özgür olmadığını, sadece karar alma “algısının” daha kapsamlı işlediğini, dolayısıyla “kontrolü daha fazla elimizdeymiş” gibi hissettiğimizi gösteriyor. Özgür iradenin gerçekten var olup olmadığı tartışması psikoloji bilimi alanında gerçekleştirilen deneylerin yanında yüzlerce yıl öncesinde felsefe alanında ve özellikle Ahlak Felsefesi açısından gerçekleştirilen tartışmalarda birçok filozofun katkıları ile geliştirilmiştir. Şayet insanlarda özgür irade yok ise “ahlak” da yoktur. Zira özgür irade ahlakın bir önkoşuludur. Özgür irade olmadan insanlar eylemlerinde ve söylemlerinde özgür hareket edememektedirler. Eğer bir toplumda özgür iradeden bahsedemiyorsak orada toplumun sorumluluk sahibi olmasından da imtina ettiğini kabul etmemiz gerekecektir. F Gerçekten var mı? Eğer bir toplumda özgür iradeden bahsedemiyorsak orada toplumun sorumluluk sahibi olmaktan da imtina ettiğini kabul etmemiz gerekecektir. ve âdetleri çerçevesinde hareket eden bireyler için ahlak vazgeçilemez ve yitirilmemesi gereken bir olgudur. Ancak ahlak mehfumu kişiye, topluma göre görecelilik arz etmekte olan bir konudur. Doğu dinlerinde gündelik yaşamın en önemli kriteri şeklinde kabul görülen iyi ahlaklı, dürüst, iyi bir insan olabilme ülküsü, Ortadoğu’da yerini tam ters şekilde gerçekleşen toplum içi uygulamalara yerini bırakırken, Batı ülkelerinde gerçekleşen toplumsal ilişkilerde yazılı ya da aydınlanma çağından gelen özgün fikirler doğrultusunda mutlak en iyi şekilde uygulamaya gayret gösterildiğini gözlemlemekteyiz. Ülkemizde son yıllarda gerçekleşen birçok kazada, katliamda dürüst ve iyi ahlaklı insan figürlerini sorumluluk sahibi olması gereken yöneticilerde görmememize karşılık Türkiye’de çalışmakta olan yabancı yöneticilerin yaptıkları hatalarında intihara kadar gidebilen uç noktalarda farklılaşmaları yaşamaktayız. Son yıllarda yüzlerce insanımızın hayatını kaybettiği olayların ardından bile ana sorumlu kişilerin istifa etmek yerine, durumdan istifade etmeyi tercih etmeyi seçmekte olmaları esasında toplum içerisindeki adalet ve ahlak kavramlarının içlerinin ne kadar boşaltıldığını göstermektedir. Demokrasi çerçevesinde “hak” elde edebildiğini, çatışmacılığı, kavgayı, öldürmeyi tek yol olarak görenlere karşılık siyasilerin çok geç olmadan topluma yol göstermeleri gerekmektedir. Toplumsal meselelerimizi demokratik yapıcı ve uzlaşmacı bir uslüp çerçevesinde ortak menfaatlerimiz doğrultusunda çözebilmeyi başarmamız gerekmektedir. Siyasette, ticarette, sanatta, bilimde ve eğitimde geçerli olacak olanın dini kimlikler veya mezhep anlayışı değil, yeterlilik, kabiliyet, tecrübe gibi nitelikler olduğunu topluma göstermek durumundayız. Medyayı, bürokrasiyi dindarlık aidiyeti esasları çerçevesinden dizayn etmekten vazgeçerek kişinin ehliyetine, ahlakına, dürüstlüğüne önem veren bir anlayışı öne çıkarabilmeliyiz. Toplumun geniş bir kesiminin (yüzde 50 yüzde 60) son yıllarda kendini dışlanmış hissetmesinin önüne geçecek olan anlayışı benimsemeliyiz. Ö mi, Erdal Güney, Hakan Yeşilyurt, Mustafa Kaya, Serhad Raşa, Adalılar, Hozan Beşir, Ayla Yılmaz, Ahmet Can Akyol, Onur Akın, Atilla Meriç, Tunay Bozyiğit, Sevinç Eratalay, Rıza Akın, Mehmet Gümüş, Melda Onur, Heyula, Gökhan Birben ve Erdal Bayrakoğlu katılacak. Bilgi: 0554 871 8680 l Kültür Servisi Fuarın ‘Odak’ noktasında sanatın bütün renkleri var... Doğu ve Batı Suç ve ceza Toplum içerisinde sorumluluk alma bilinci genel kabul eğilimi göstermemekte ise, o toplum içerisinde “Suç ve Ceza” olgusu da önemini yitirmektedir. Bu durumda da özgür iradenin kabul edilmediği varsayım, altında siyasi ve hukuki bir sistemin toplum nezdinde kurulabilmesi mümkün olamayacaktır. İnsan doğuşu itibarıyla tertemiz, iyi ahlaklı bir birey olduğu kabulü ile hayata ilk adımlarını atmaktadır. Ahlakdışı bir insanın yeryüzüne geldiğini baştan genel geçer tez olarak kabul etmek anlamsız bir gerçekliktir. Toplumun genel örf Pek çok ülkenin galeri ve sanatçılarını buluşturan CI fuarında, Galeri 77 sanatçısı Daron Mouradian’ın ‘Kokot’ adlı yağlıboya eseri de sergileniyor. Fuar yarına kadar gezilebilir. Bahçeli günah keçisi mi? MEHMET UTKU ŞENTÜRK Gazeteci/Yazar ontemporary Istanbul’ (CI) fuarı,‘Odak: Tahran’ başlığıyla devam ediyor. Fuar, İran’dan Aaran Art Gallery, Assar Art Gallery, Dastan’s Basement, Shirin Art Gallery ve Lajevardi Foundation’un yanı sıra, Nadeer Mobarqa ve eşinin sanat koleksiyonuna ev sahipliği yapıyor. 15 Kasım’a dek ‘C sürecek fuarda İspanya’dan Ermenistan’a, Amerika’dan Fransa, Londra ve Rusya’ya kadar pek çok ülkenin galerileri ve sanatçıları buluşuyor. Fuar, 65 yaş ve üzeri ziyaretçiler için 13, diğer ziyaretçiler için 25 TL karşılığında, sanatçılar tarafından ise bedelsiz gezilebiliyor. Bilgi: www. contemporaryistanbul.com imdi bütün sol ve liberal çevreler AKP’nin tek başına iktidar olmasının nedeni olarak Bahçeli’yi görüyor ve onu günah keçisi, koltuk değneği ilan ediyor. Bahçeli ve şürekâsı ise dik duruşlu olduklarını, “terörist/bölücü” HDP ile koalisyon kurmayarak dik duruşlu bir siyaset izlediklerini iddia ederek kendilerini savunuyor. Ancak Bahçeli’nin bu tutumu siyasete yabancı olmayanlar için hiç şaşırtıcı değildi. 2002 seçimleriyle Türkiye’nin AKP’li yıllarla tanışmasını da sağlayan Bahçeli’nin hatalı kararlarıydı. O karar Bahçeli’nin tutumu için bir milattı. Şimdiye kadar da benzer şekillerde tezahür etti. Bahçeli’nin başında olduğu MHP, ne zaman kritik bir dönem olsa AKP’nin işine yarayan, önünü açan kararlar aldı. Devlet Bahçeli’nin hükümet ortaklarına erken seçim çağrısı yapmasıyla başlayan ve 3 Kasım 2002 olarak belirlenen seçimle AKP’nin Ş 7 Haziran seçimleri sonrası uzlaşmaz tutumuyla koalisyon kurulmasını engelleyen ve hatta üstüne Meclis Başkanlığı’nı da altın tepside AKP’ye sunan Devlet Bahçeli, ülkeyi 1 Kasım erken seçimleriyle tekrar tek başına AKP iktidarına mahkum etti. dımlarının günümüzde de devam ettiğini belirtti: “Yanılmıyorsam, 30 Mart mahalli seçimlerine 56 aylık bir zaman dilimi kalmıştı. Daha ortada 17/25 Aralık operasyonlarının emaresi bile yoktu. AKP içinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı konusunda büyük bir kavga yaşanıyordu. O günlerde Doktor Devlet Bahçeli’nin, AKP içinde dahi durumu çok kritik olan Melih Gökçek ile gizli bir görüşme yaptığını, MHP içinde bir MKYK üyesinden dinlemiş ve bunun çapraz doğrulatmalarını yaptıktan sonra kaleme almıştım. Büyük yankı uyandırmıştı o yazı. 30 Mart’ta Melih Gökçek’e Ankara kazandırılarak AKP’nin omurgası sağlam tutuldu. O gün Ankara’da Melih Gökçek kaybetse belki bugün siyaset alanında çok farklı şeyler konuşuyor ve tartışıyor olacaktık.” Saranlı Metin Geçmişe bakarsak... iktidar yılları başladı. Türkiye en büyük ekonomik krizini yaşamışken, seçmenin zihninde ekonomik kriz daha tazeliğini korurken, Marmara Depremi’nin yaraları sarılamamışken, oldubittiye getirilerek erken seçim kararı almakla, AKP’ye tek başına iktidar kapıları açıldı. MHP bu seçimde oylarını AKP’ye vererek yüzde 8.3’le baraj altında kaldı. Yüzde 34 oyla tek başına iktidara gelen AKP dışında Meclis’e yalnız yüzde 19.38 oy alan CHP girdi. 2007 senesinde TBMM’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri yeter sayısının 367 olarak açıklanmasıyla başlayan “367 krizi”nde Bahçeli’nin MHP’si AKP’nin yardımına koştu. O dönem 340 milletvekili bulunan AKP için 367 yeter sayısına ulaşmak, bir desteği zorunlu kılıyordu ve o destek MHP’den geldi. MHP’ye yakın bir gazete olan Yeniçağ yazarlarından Ahmet Takanda geçen günlerde yazdığı yazısıyla Bahçeli’nin AKP ve Saraya yar Eğitimci, yazar ve siyasetçi Nafi Atuf Kansu adına ikinci defa verilen ödüller Prof. Dr. Nilgün Metin, Yard. Doç. Dr. Adile Gülşah Saranlı ve Dr. Sezer Köse Biber’e takdim edildi. Ankara Üniversitesi 50. Yıl Salonu’ndati törenin ardından Kansu ailesiyle birlikte toplu fotoğraf çektirildi. İddialar Ahmet Takan yazısında 1 Kasım seçimleri öncesi Bahçeli’nin Cumhurbaşkanı Erdoğan ile gizli bir görüşme yaptığını iddia ediyor ve hatta iddia ile kalmayıp bu görüşmenin şahitlerinin kendisine bilgi verdiğini kaydediyordu: “Şimdi 1 Kasım’da Balgat’ta iç ve dış sıvası dökülen görkemli binada yaşananlara geçmeden önce sizlere aynı Melih Gökçek görüşmesinde olduğu gibi sağlam kaynaklardan teyit ettiğim şok bir haber vereceğim; Kurban Bayramı tatil rehavetindeydik. Uzun tatil bitti yine sıcak kulislere döndük. Ankara’da derin kulislere hâkim olan çok sağlam ve güvenilir bir kaynaktan şu haberi aldım: “Devlet Bahçeli, bayramın ikinci günü özel bir evde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile baş başa bir görüşme yaptı.” Çok az sayıda kişinin bildiği bu sır görüşme iddiasını, bu tip bilgilerinden emin olduğum başka bir kaynağa sordum. Teyit aldım. Bahçeli, AKP ve Erdoğan ne zaman sıkışsa yardımlarına koştu, koltuk değneği oldu, düştükleri yerden kaldırdı ancak Bahçeli bu yardımları kanaatimizce tek başına yapmadı. Çünkü Bahçeli bu kalibrede bir isim değil. Tıpkı 2002 seçimlerinde yasaklı olup milletvekili olamayan Erdoğan’ın (dönemin Cumhurbaşkanı, Tayyip Erdoğan’ın “milletvekili olmadan başbakan olma” önerisini reddetmişti.) önünü açan Baykal gibi. O dönemde Beylerbeyi’nde Baykal ve Erdoğan gizlice bir araya gelmiş sonrasında da Erdoğan’ın Siirt’ten milletvekili olması sağlanarak Başbakanlık koltuğuna oturtulmuştu. O günlerde bunları yapması gerektiğini Baykal’a hangi güç odakları kulağına fısıldadıysa şimdi de aynı güç odakları AKP’yi tek başına iktidar yapmaları için Bahçeli ve MHP kurmaylarının kulağına fısıldadı. Velhasıl kelam Bahçeli, uzlaşmaz tavrıyla AKP’nin ve Sarayın önünü açarken yalnız değildi... ğitimci, yazar ve siyasetçi Nafi Atuf Kansu adına verilen ve eğitimde akademik araştırmanın özendirilmesini amaçlayan ‘Eğitbilim Araştırmaları Özendirme Ödülleri’ ikinci defa sahiplerini buldu. Ankara Üniversitesi 50. Yıl Salonu’nda düzenlenen törene, Kansu Ailesi’nin yanı sıra, Ankara Üniversitesi Rektörü Erkan İbiş, Eğitim İş Genel Başkanı Veli Demir, akademisyenler ve öğrenciler katıldı. Törende konuşan Nafi Atuf Kansu’nun Eğitbilim araştırma ödülleri 3 akademisyene E torunu ve gazetemiz yazarı Işık Kansu, Cumhuriyet devrimlerinin önemine değinerek “1923 devrimcilerine ve toplumlumumuza olan borcumuzu ödemek amacını güdüyoruz. 2 yıldır sürdürdüğümüz ödülün kuşaklar boyunca da süreceğine de inanıyoruz” dedi. Akademik çalışmalarından dolayı ödüle değer görülen Prof. Dr. Nilgün Metin, Yard. Doç. Dr. Adile Gülşah Saranlı ve Dr. Sezer Köse Biber’e ödülleri takdim edildi. l ANKARA / Cumhuriyet Perihan Mağden’e ‘Erdoğan’a hakaret’ten soruşturma azeteciyazar Perihan Mağden’e, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a hakaret suçlamasıyla soruşturma açıldı. Mağden’e Nokta dergisine düzenlenen polis baskını sonrası haber site G Tek başına mı? si “www.diken.com.tr”ye verdiği demeçte sarf ettiği, “Erdoğan köşeye sıkışmış vahşi bir kaplan gibi” sözleri nedeniyle soruşturma açıldığı öğrenildi. Mağden, bugün İstanbul’da ifade verecek. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle