16 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumartesi 14 Kasım 2015 haber EDİTÖR: AYŞEGÜL ÖZBEK TASARIM: BAHADIR AKTAŞ 14 ‘Çözüm AKP’siz olacak’ kösem, hürrem’e çekmemiş! KongraGel Eşbaşkanı Kartal, Erdoğan’ın ve AKP politikalarının Türkiye’yi Suriyelileştirdiğini belirterek, çözüm sürecinin ise yeni aktörlerle devam edeceğini söyledi ürkiye’de 7 Haziran seçimlerinden önce başlayan çatışma ortamı sürüyor. İnsan Hakları Vakfı, şimdiye kadar 300’e yakın sivilin hayatını kaybettiğini açıkladı. Cizre’de, Sur’da, Şırnak’ta ve 12 gündür de Silvan’da devam eden sokağa çıkma yasağı ve ölüm haberlerine rağmen hükümet başarılı “Büyük operasyon”dan ELMAS söz ediyor. TOPÇU Türkiye’de ise son günlerde çözüm sürecinde muhatapların değiştiği, Öcalan ile HDP’nin sürecin dışında kalacağı ve Kürt meselesinde bölgedeki aşiretler ve kanaat önderleri ile çalışılacağı açıklamları yapılıyor. Cumhuriyet bu konuyu, seçimlerin sonuçlarını, çözüm sürecinin geleceği konusunda eski DEP milletvekili, KongraGel Eşbaşkanı Remzi Kartal ile Brüksel’deki merkezinde konuştu. Son günlerde basında çözüm süreci konusunda hükümetin Öcalan ve HDP’yi muhatap almayacağı açıklamaları yapılıyor. Siz ne düşünüyorsunuz? Sadece Türkiye içinde değil, Suriye’ye yönelik politikasında da Ankara’nın temel sorunu Kürt meselesi. Bu anlamda hükümetin “çözüm süreci yürütülecek, ama başka muhataplarla” söylemi tamamen propaganda. Hükümet neden çözüm sürecini bitirdiğini açıklamıyor da “çözüm süreci devam edecek, ama benim istediğim kişilerle” şeklinde bir tavır alıyor? Kamuoyunun büyük çoğunluğunun çözüm sürecine desteği var. AKP bunu bildiği için “çözüm süreci devam edecek” diyor. Hükümetin tutumundan anlaşılması gereken ise hükümetin aslında çözüm istemediğidir. Erdoğan, 13 yıllık iktidarı döneminde, bütün ilişkilerini, hegemonyasını kurmak için kullandı. Erdoğan çözüm sürecini sadece hegomonyasını kurmak ve güçlendirmek için başlattıysa, PKK niye müzakereye başladı? Biz AKP’nin bu sürece girerken samimi olmadığını biliyoruz, ama 3 yıllık süre içerisin“Muhteşem Yüzyıl Kösem” (MYK), eğer dört yıl boyunca bu ülkede soluksuz izlenen, finali bile reytingin zirvesinde noktalanmış, belgeseli yapılıp müzesi açılmış “Muhteşem Yüzyıl”ın “Hürrem”i (Meryem Uzerli/Vahide Gördüm) olmasaydı yapılmazdı. O yüzden bu yazı çerçevesinde MYK’yi değerlendirirken sık sık ona nispetle konuşup karşılaştırmaya gideceğim o diziyi de “Muhteşem Yüzyıl Hürrem” diye tanımlamayı tercih ediyorum. Ayrıca bu, çok yersiz değil. Çünkü bu “kök” diziyi büyüten, eşsizleştiren, unutulmazlaştıran, sanırım hemen herkes kabul edecektir, başrol olarak Halit Ergenç performansıyla izlediğimiz Kanuni karakterinden çok, onun entrikacı zevcesi Hürrem olmuştur. Rol, hem Meryem Uzerli’yi bize kazandırdı, hem de onun performansıyla “Hürrem Sultan”ı bir tarihsel şahsiyet olarak topluma kazandırdı. Bu nedenle diziyi “Muhteşem Yüzyıl Hürrem” (MYH) olarak tanımlamakta beis yok. Evet, iki dizi arasındaki bağlantı ve sürekliliğe binaen mecazi olarak diyebiliriz ki “Kösem”, “Hürrem”in çocuğudur. Ama o, “anası”na çekmemiş!.. MYH ile kıyaslandığında MYK’de eksik olanların en başında Meral Okay geliyor. MYH, dizinin yayını sürerken vefat etmiş olsa bile son bölüme kadar Okay’ın ruhunun hissedildiği bir diziydi. MYK’de bu ruh yok. Belki sadece izlerken Meral Okay’ın hayaletinin ortalıkta dolaştığını hissediyor olabiliriz. Açalım!.. Okay, “Tudors” başta olmak üzere Batı’daki örneklerinin de etkisi altında Osmanlı sarayından “zamanın ruhu”na uyarlı kadınmerkezli ama eril fantezileri okşayan bir yapıt çıkardı. Ancak bunu yaparken çarpıcı, sarsıcı ve rahatsız edici sonuç almaya yol açan bir “ters vuruş” vardı. Kurgulanan tarihsel kesit, Osmanlı’nın yükselme devri ve o devrin de en tepe noktasını oluşturan Kanuni’nin 46 yıllık saltanat dönemiydi. Bu dönem hiçbir zaman dizide kurgulandığı gibi eril fantezilerin muhatabı olacak şekilde toplumsal hafızada, popüler algıda yer etmemiştir. Ne resmi tarihçilik, ne de popülerhamasi milliyetçi tarih yazımı çerçevesinde böyle bir durum söz konusudur. Okay’ın yaptığı ters vuruş buydu. Bize ömrü muharebe meydanlarında cenkle geçmiş diye takdim edilen Sultan Süleyman dönemini harem entrikalarına endeksli fantastik bir erotizm içinde, sultanı da bunun bir parçası kılarak anlatmaya soyundu. Bu, hayli radikal bir girişimdi. MYH’den istim alan MYK ise tarihçiliğimizin abide ismi Halil İnalcık’ın padişahlarını “Harem Sultanları” başlığı altında değerlendirmeye tabi tuttuğu bir döneme 17’nci yüzyılın ilk yarısına kurgusal odaklanma içeriyor. Bu, Osmanlı’nın düşüşe geçtiği, yükselen Batı karşısında bitmiş bir hayata talip Ortaçağ devleti durumunda olduğu, “tagayyür ve fesad” (bozulma ve kargaşa) ve de “tagallübi nisvân” (kadınlar saltanatı) ile karakterize edilen bir dönemdi. Dolayısıyla yeni dizimizin adındaki “Muhteşem Yüzyıl” takısı da bu çerçevede hayli sorunlu ve sorgulamaya açıktır. Karşımızda Osmanlı açısından “muhteşem” değil “müessif” bir yüzyıl vardır. Bu nedenle böyle bir dönemin içinden bir kadın çekişmesi kurgulamak, bir “ters vuruş” etkisi yaratmayacağı gibi çok fazla tartışma ve polemiğe de yol açmayacaktır. Dolayısıyla kamuoyundaki etkisi (henüz yeni başlamış olmasına bağlı bir hareketlilik söz konusu olsa da) kanımca uzun vadede MYH ölçüsünde olmayacaktır. Bu yaklaşım çerçevesinde ben ilk bölümü izlerken dizinin MYH’den istim almakla, onun sermayesinden yemekle birlikte esasen 2012’de TRT’de ekrana gelen ama tutunamayıp başka bir isim altında STV’ye transfer olan, sonra orada da istenen başarıyı yakalayamadığı için yayından kaldırılan “Bir Zamanlar OsmanlıKıyam” dizisiyle daha titreşimli olduğunu düşündüm. Lale Devri’ne, Patrona Halil İsyanı’na odaklanan ve aynı dönemde yayındaki MYH’nin resmihamasi tarih anlayışına yönelik yıkıcı etkisine de reaksiyon olarak üretilmiş o diziyi ilk bölüm itibarıyla bana daha fazla çağrıştırdı MYK. Elbette ki yapım kalitesi, teknik yetkinlik ve oyuncu kapasitesi açısından ve tabii MYH’nin dizi piyasamızın ufkunda hâlâ esmekte olan rüzgârıyla MYK büyük oynayacak, yüksekten uçacaktır. Ama oğlu ve torunu olan padişahların yer yer gölgesinde, yer yer de onları gölgede bırakarak “Devleti Âliyye”nin iplerini elinde tutmuş ve Osmanlı tarihinde gerçekten en büyük iz bırakmış “Valide Sultan” üzerinden şekillense de ben, popüler kültür tarihimizde “Kösem”in, “Hürrem” kadar kalıcı iz bırakacağını tahmin etmiyorum. “K ösem”, “Hürrem”in çocuğudur!.. T de Türkiye kamuoyunda barış, demokrasi, halkların birlikte yaşaması noktasında önemli bir gelişme de kaydedildi. Sordunuz ya, AKP’nin niyeti yoktu da neden girildi, işte bu süreci geliştirmek için girildi. Türkiye tarihinin en kanlı seçim sürecini yaşadı. Sonuçlar sürpriz oldu mu sizin için? Evet bir seçim yapıldı, ama bu bir seçim süreci değildi. Devlet, bir bütün olarak yasayı, anayasayı, her şeyi bir kenara bıraktı. Bütün imkanlarını kullanarak topyekun savaş yürüttü. Tam da böylesi bir dönemde olanlardan hükümetin PKK’yi sorumlu tutması akla mantığa sığmaz. Ha şöyle deniyor, yok PKK AKP’nin bu provokasyonuna uymasaydı seçim sonuçları böyle olmazdı. Evet olmazdı, PKK direnmeseydi AKP bugün yüzde 49’dan daha fazla oy alacaktı, daha güçlü olacaktı. Evet, HDP oy kaybetmiştir, ama bu topyekün yürütülen savaşla ilgilidir. Şimdi HDP projesinde ısrar etmek, dört elle sarılmak gerekir. Diğer taraftan da Kürt illerinde hendekler kazılıyor, polisle, askerle çatışmaya giriliyor... Şimdi şehirlerde, evet gençler bir mücadele yürütüyor, çünkü AKP ve devlet, Kürt halkının iradesini yok sayıyor. Ha burada halk çok masumane, özerk yönetimlerinin, kendi özyönetimini esas alacağını, dayatılanı kabul etmeyeceğini, bunun görülüp, esas alınmasını istiyor. PKK neden asker ve polis öldürüyor? Polis ve asker durup dururken öldürülmüyor. Çatışma ortamında öldürülüyor. Ama uykuda öldürülen, çarşıya izne çıkan asker ve polisler var... Bunlar kabul edilecek şeyler değil. Bu tarzda asker ve polis ölümleri nasıl doğru değilse, diğer taraftan çocuklar, kadınlar, siviller, hiç günahı olmayan köylüler, yani çatışma ile ilgisi olmayan, savaşla ilgisi olmayan... Maalesef bir savaş ortamında çatışan tarafların dışında başka kurbanlar da var. Topyekun savaş Kartal ile Kongre Gel’in Brüksel’deki merkezinde görüştük. Çalışma odasında bulunan şöminenin üstünde; solda Musa Anter’in fotoğrafı, ortada Abdullah Öcalan’ın büstü ve sağda ise Paris’te öldürülen üç Kürt kadın aktivistin fotoğrafları yer alıyor. ERDoğaN BaşkaN olamayacak Erdoğan’ın en büyük hedefi başkanlıktı. Başkan olacak mı? Erdoğan’ın başkan olamayacağı konusunda kesin inancımız var. Erdoğan, devletin bütün imkanlarını da kullanarak bir oldu bittiye getirdi seçimleri, bu onun son seçimidir. Erdoğan’ın ve AKP’nin bundan sonra göreceği bir şey yok. Nasıl bu kadar emin konuşuyorsunuz? Halk mücadelesine güveniyoruz. Bu, artık Türkiye’deki bütün halkların mücadelesidir. Yani asker ve polis ölümleri de “bizim için çok üzücü” diyorsunuz, doğru mu anladım? Şüphesiz. Biz, savaşın doğru bir şey olmadığını biliyoruz ve söylüyoruz, ama savaşın sebebinin, Kürt halkının varlığının, haklarının inkârı olduğunu söylüyoruz. Bakın, ben, 1994 yılında bu politikaların sonucu buraya gelen bir insanım. O zaman Kürt meselesinde başa dönüldü yani? Evet, şu anda devletin geldiği nokta başa dönmedir, sadece kendilerini aldatıyorlar, bu şekilde bastırabileceklerini sanıyorlar, ama bunun mümkün olmadığını kendileri de biliyorlar. Erdoğan’ın Fırat’ın Batısı’na geçirmeyiz açıklaması var. Davutoğlu, Suriye’ye kara harekâtını uluslararası koalisyon ile anlaşılması halinde tamamen reddetmediklerini söyledi. Siz diyorsunuz ki bu mesajlar Kürtlere. Doğru mu? Erdoğan’ın Suriye ile ilgili rahatsızlığı, uluslararası koalisyonun bölgeye müdahale edeceğinin ortaya çıkmasıyla oluştu. Irak’a müdahale ile Kürtler bir statüye kavuştu. Suriye‘ye müdahalede de böyle bir şey oluşmamalı diyerek bedeli ne olursa olsun bunu engellemek için her şeyi yapıyorlar. Erdoğan ve AKP hükümeti, Türkiye’yi dört nala Suriyelileştirmeye çalışıyorlar. AB İlerleme Raporu’nu bu hafta açıkladı. Kürt meselesi açısından siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Batı, son derece ikiyüzlü bir politika uyguluyor. Şu anda öncelikleri göç dalgasını durdur Erdoğan hegemonyası Dörtnala Suriyelileşme mak. Bu konuda kendileriyle çalışacak bir AKP hükümetini esas aldıkları için Türkiye’de, Kürt sorunu eksenli gelişen sürece mesafeli bir yaklaşım içerisindeler. Erdoğan, Kobane düştü düşecek dedi. Ne oldu, 67 Ekim olaylarında halk büyük tepki gösterdi. Türk devleti bunu anlamadı. Batı da bunu anlamadı. Şimdi YPG’ye atış yapıyor, karadan gireceğim diyor hükümet. Bu 67 Ekim olaylarının sürekli şekilde yaşanması, Türkiye’in Suriyelileşmesi demektir. Yani Türkiye YPG’ye karşı kara harekâtı başlatırsa Türkiye Suriyelileşecek diyorsunuz? Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın. Kobane’nin düşürülmesi oyununa halkın verdiği uyarıyı Erdoğan anlamadı. Bunun bedelini ağır ödeyecek ve maalesef Türkiye’de halka da bu bedeli ödetiyor. Çözüm süreci ne olacak? Çözüm süreci olacak, yalnız AKP ile değil, devletin ve AKP’nin çıkmaza sokulmasıyla ve mücadelenin yükseltilmesiyle olacak. Çözüm süreci devam edecek, devletin yeni siyasi temsilcileriyle olacak, yeni aktörlerle olacak. AKP ile Erdoğan ile olmaz, bu kafayla olmaz! lBRÜKSEL Mimarlığa da baraj ‘Özgürlüğü boğuyorlar’ YÖK, 200 bin başarı sınırı getirildiğini açıkladı chomSky vE DEloıRE’DEN ERDoğaN vE akP’yE SERT ElEşTİRİ nlü düşünür Nokanlık halini aldı” ğu 18 editör ve yayıncıam Chomsky ve diyerek İpek Mednın MİT TIR’larının foSınır Tanımayan Gazeya Grubu’na yapıtoğraflarını yayımladıkteciler (RWB) Genel Seklan baskınlara ve ları için mahkemeye çıreteri Christophe Deloel konulan gazetekacağını aktardı. Yazıire, Türkiye’de basına lere değindi. da, medyanın hükümet yönelik baskıları eleşSeçimin ar yandaşlarının elinde topchomsky Deloire tiren zehir zemberek dından 30’u lanmasının otosansüre bir yazı kaleme aldı. Washing aşkın gazeteci hakkınyol açtığı, internetin dizginlenton Post’ta yayımlanan yazıda terörist propaganda vediği, hükümetin YouTube’u enda, Cumhurbaşkanı Tayyip Er ya Cumhurbaşkanı’na hakagellediği belirtildi. Tüm bunladoğan “özgürlük feryatlarını ret iddiasıyla soruşturma başrın askeri yönetim yıllarından boğmanın erbabı” olarak nitelatıldığını belirten yazarlar, miras ifade özgürlüğü sorunlalendirildi. Chomsky ve Deloi17 Kasım’da Cumhuriyet Gerını, devleti savunan yargıyı ve re, “Türkiye’de muhalif medya nel Yayın Yönetmeni Can polis şiddetinin dokunulmazlıyı kenara çekmek kötü bir alış Dündar’ın da aralarında olduğını körüklediği vurgulandı. Ü ükseköğretim Kurulu, üniversitelerdeki Mimarlık programlarına başarı sınırı getirildiğini açıkladı. Bu programlara, başarı sırası en düşük 200 bin olan adaylar yerleştirme işlemine alınarak kontenjan dahilinde yerleştirilecek. Ayrıca vakıf yükseköğretim kurumları senato kararı ile söz konusu başarı sıralarına ilişkin daha üstte başarı sırası belirleyebilecek. YÖK’ten yapılan açıklamada, “Yeni YÖK olarak yükseköğretim sistemimizde eğitimöğretim süreçlerimizin niteliğinin Y arttırılmasına yönelik konuyla ilgili paydaşlarımızın da görüşlerini alarak bir dizi düzenleme gerçekleştirmekteyiz. Bu kapsamda özellikle meslek icrasına yönelik programlarda ‘başarı sırasına göre sınırlama’ uygulaması başlatılmıştır’’ denildi. Bu kapsamda ilk olarak Tıp’ta 40 bin, Hukuk’ta ise 150 bin başarı sırası sınırı belirlendiği ve 2015 ÖSYS’de uygulandığı, Mühendislik alanında da 240 bin başarı sırası getirildiği hatırlatıldı. l Eğitim Servisi Avrupa Diyabet Ödülü Yılmaz’ın luslararası Diyabet Federasyonu (IDF) tarafından diyabet alanında yılın bilim adamı ödülünün, Türkiye Diyabet Vakfı Kurucu Başkanı Prof. Dr. M. Temel Yılmaz’a verildiği açıklandı. Diyabet alanında yaptığı çalışma ve gerçekleştirdi U ği projeler nedeniyle 46 Avrupa ülkesi içinde bu ödüle Türkiye’den Yılmaz’ın değer görüldüğünü belirten federasyon, ödülün 29 Kasım’da Kanada’da veyılmaz rileceğini bildirdi. Öte yandan 14 Kasım Dünya Diyabet Günü öncesinde Sanofi’nin üniversite öğrencileri arasında düzenlediği “Sen Bul Diyabet Kolaylaşsın” adlı proje yarışmasında kazananlar belli oldu. Ürün kategorisinde Başak Kebapçı’nın; servis kategorisinde ise Emre Uzun Han ve Engin Can Yıldız’ın ortak projesi birinci oldu. l İSTANBUL/Cumhuriyet Netflix’e ‘Muhteşem’ transfer T ürkiye’de olduğu kadar dünyada da ilgi gören Muhteşem Yüzyıl dizisi, dünyanın en büyük online dizi ve film platformu Netflix üzerinden gösterime giriyor. Amerika kıtasının tamamı ve Avrupa’nın büyük bir kısmında internet üzerinden yayın yapan Netflix şirketi, “Muhteşem Yüzyıl”ı arşivine aldı. l Dış Haberler 450 bin Suriyeli çocuk liseyi yurtdışında okumak Türkiye’de okula gidecek isteyenlere tanıtım günleri illi Eğitim Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Yusuf Büyük, “Bir buçuk ay önce eğitim sistemine alınan Suriyeli öğrenci sayısı 230 bindi. 65 bin Suriyeli öğrenci daha sisteme kazandırıldı. Bakanlığımız, öğretim yılı sonuna kadar bu sayıyı 450 binin üzerine çıkarmayı hedeflemekte” dedi. l Eğitim Servisi M dumar Counseling, Uluslararası Lise Tanıtım Günleri düzenliyor. Bugün ve yarın Point Hotel Barbaros’ta gerçekleştirilecek etkinliğe ABD, İngiltere, Kanada, Avusturya, Almanya ve İsviçre’deki 25 okuldan temsilciler katılacak. Okulların tanıtımı yapılarak koşullar anlatılacak. l Eğitim Servisi E
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle