19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
C 20 OCAK 2015 SALI diyerek! Biraz neşeniz yerine geldi mi, bu hikâyenin bir de kilisenin ali kıran baş kesen zamanında anlatıldığını düşünün. Üstelik o zamanlar cinsel ilişki sırasında kadının ve erkeğin çırılçıplak olmaları kilise tarafından yasaklanmış. Gecelikteki delikler yeterli bulunmuş. Bu durum size tanıdık geldi mi? Şu sıralar televizyonlarda konuşan fetvacılar, banyoda Bütün bir hafta, belli ki Kuran ve cinsel ilişki sırasında, utandıkda dahil İslama dair hiçbir kitabın ları için cinsel ilişki de diyemiyorkapağını açmamış, yeryüzünün lar, “karınızla yakınlaşırken çıplak müzelerini dolduran İslam resolmayın” diyorlar. Vay canına! Bemine dair hiçbir bilgisi olmayan, nim de aklım hep muzıra çalışıyor. İslam mimarisinin başyapıtlarını Yerimiz var. Bir tane daha anbu ülkeye armağan etmiş Mimar latayım; of be, bu hafta ne kadar Sinan’ın adını bile duymamış da sıkılmışız! Efendim, bir soylu cahil cühela takımının bilgisizce ailenin bir soylu kızı varmış. O anlattıkları hurafelerden fevkalade zamanlar âdetten, ergen olduktan sıkıldım. Yeter be! Ve ben de size sonra soylu kızlar iki yıl kadar mabaşucu kitabım, 1348 yılında yanastırda eğitim görüyorlar. Eğitim zılmış, Decameron hikâyelerinden görülen manastırlarda rahipler de birkaçını anlatıp, neşenizi bulmavar. Kızlara nasıl iffetli birer karı nıza tabii kendimin de yardım olacaklarını öğretiyorlar. Bizim etmeye karar verdim. İtalyan kız da bir manastıra giriyor. Ama Giovanni Boccaccio tarafından pek güzel bir kız, manastırda da yazılan bu başyapıt biraz edepçok genç bir rahip var. Evet, gel sizdir. Dinle, önyargılarla acayip zaman git zaman kız bazı geceler dalga geçer. Biraz 1300’lerin pek bir sıkılıyor; rüyasında tuhaf Charlie Hebdo’su diyebiliriz. tuhaf, söylemeye utandığı olaylar Decameron “on günlük” demekoluyor. Bakıyor kız kendi çözemitir. Floransa’da çıkan bir veba salyor, genç rahibe gidiyor, gördüğü gınından korunmak için kendilerini rüyalardan söze diyor. Bekâret bir şatoya kapatan 7 genç kadın yemini etmiş gencecik rahip kızı ve 3 genç erkek canları sıkılmadinlerken kızarıyor, bozarıyor. Sosın diye birbirlerine bu hikâyeleri nunda dayanamıyor, “Senin içine anlatırlar. Benim en sevdiklerim, şeytan girmiş, benim bunu çıkarmüthiş bir film yönetmeni olan ve mam gerek” diyor. Rahip sözü, eşcinsel olduğu için öldürüldüğü kızcağız hemen boyun eğiyor ve söylenen Pier Paolo Pasolini’nin hem bizim rahibin hem de kızın filme aldığı hikâyelerdir. bekâreti uçup gidiyor. Sonrası Uzatmadan başlayalım. Efenbu şeytan çıkarma işi kızın öyle dim, İtalya’nın bir dağ köyünde, hoşuna gidiyor ki, iki gece de bir tam da tepede bir manastır “içime şeytan girdi diyerek” rahibin varmış. Bu manastırda babaları, kapısına dayanıyor. anaları tarafından Neyse, kızın belirli bir süre için günleri doluyor din eğitimi alsın diye ve evine geliyor. gönderilen kızlara Annesi, kardeşleri, göz açtırılmazmış. kuzenleri kızı soru Öyle ki erkek sinek yağmuruna tutuyorbile kapılardan gelar. “Neler öğrendin, çemezmiş. Köydeki neler yaptın?” diye. delikanlılar sürekli bu Kız saf saf, “Benim manastırdaki kızları içime şeytan girmiş, konuşur, tuhaf ve bir rahip vardı onu edepsiz hülyalara çıkarıyordu en çok dalarlarmış. Hemen da bu hoşuma bir parantez açayım, gidiyordu” demiş, hikâye bu edepsiz Dinleyenler bize şu hülyaları da anlatıyor. Bu müthiş eseri çok değerli şeytan çıkarma işini Ama bu bir gazete bir çalışmayla bizlere yazısı, bu kadar, geri armağan eden rahmetli Rekin bir anlat demişler, kız sini kitaptan okuyun. Teksoy’un anısına saygıyla. başlamış anlatmaya…. Nerede kalmıştık, Sonu mu? Kızı günün birinde köyhemen soylu ailenin ahırlarında den bir delikanlı, sırtında sadece edep yerlerin örten deriden bir giy çalışan genç bir oğlanla evlendirivermişler. Oğlana da şöyle si manastırın kapısını çalar. Çatır demişler, “Kızımız içinden şeytan çatır konuşmasını bildiği halde, çıktığı için bakire değildir.” dilsiz taklidi yaparak kapıyı açan Şimdi bir de aşağı yukarı aynı rahibeyi kandırır. Rahibe de dilsiz bir adamın zararsız olduğuna karar zamanlarda, papalığı ele geçiren İspanyol asıllı Borgialar döneminverir, onu işçi olarak alır, çünkü den bir gerçek hikâye. Papalığın ağaçlardaki meyvelerin toplanmakasasına para gerek ama sürekli sı gerekmektedir. Bizim delikanlı, vergiler halkı bezdirmiş durumda. sırtında sadece edep yerini örten Aklı fazlasıyla dalavereye eren biri deri giysiyle ağaçların tepelerine çıkıp şunu teklif ediyor: “Roma çıkıp armutları, elmaları toplamaya yolu üstündeki bir mağaraya bir başlar. Ama o da ne, rahibe kızİsa portresi çizelim, ama bu İsa’nın lardan biri tam da adamın meyve gözlerinden kan aksın. Birden topladığı ağacın altında durur ve burası kutsal bir yer oluverir biz de yukarı doğru bakar. Gördükleri girip dua etmek isteyenlerden çil yüzünü kızartır, hemen koşup bir çil para alırız.” “Tamam yap” debaşka rahibeye haber verir. O mişler, adam bir mağara bulmuş, başka bir rahibeye. Ve bütün genç duvarın birine silik bir İsa portresi rahibeler ağacın altında toplanıp çizmiş, duvarın arkasına da tam meyve toplayan adamı izlemeye İsa’nın gözlerine gelecek yere, başlarlar. Sonuç, eh size Decatavuk kanı doldurmuş iki torba meron hikâyesi anlatıyorum, son asmış, torbalarını dibini de usulca sahnede (aklım filme gitti) plaj kesmiş. Kan da usul usul İsa’nın kabinine benzer bir kabin görürüz. gözlerinden akmaya başlamış. “Ey Rahibe kızlar kabinin önünde sıraahali duyduk duymadık demeyin ya girmişlerdir. Bu arada kabinden İşte İsa kan ağlıyor!..” Koşa koşa üstü başı dağınık bir kız çıkar ve dua edenler sayesinde Papalığın hemen sıradaki bir kız içeri girer. kasası dolup taşmış. Bizim dilsiz meyve toplayıcısı her Söylemem şudur ki, bütün gelen kıza meyveleri koklatmak dinler, buna Budizm de dahil, bir zorunda kalmıştır. Aman Allahım, süre sonra iktidarların oyun alanı o da ne? Manastırın yaşlı yönetici haline dönüşmüştür. Ne yazık ki rahibesi de kabine girmez mi? İşte bu böyle. Bu nedenle önemli bir bizim meyve toplayıcısı o sırada toplumsal organizma olan din, “yeter!” diye bağırır. Baş rahibe bu merkezde değil merkez dışında sesi duyunca ayaklarına kadar invarlık göstermelidir. Bütün dirdiği donunu çekip dışarı fırlar... mesele budur. “O bir aziz, o konuştu, o bir aziz” www.cumhuriyet.com.tr Ana Rahibe de Çömelince! Telafisi yok KIRKLARELİ Ergene Havzası’nı yok edecek maden faaliyetleri içinde açık taşocağı işletmeciliği birinci sırada geliyor. İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi Toprak İlmi ve Ekoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Doğan Kantarcı, yerleşim alanlarının yakınında, bağ, bahçe, zeytinlik ve orman alanlarında açık ocak işletmeciliğinin telafi edilemeyecek zararlara neden olduğuna dikkat çekiyor. Ocakların birinci tehlikesi ocakta yapılan patlatmalar. Kantarcı “Açık ocak işletmelerinde yapılan patlatmalar çatlak/mağara sistemini bozar, çökmeler su yollarının değişmesine, suyun derinlere kaçmasına sebep olur. Sonuçta su kaynaklarını kullanan çiftçiler ile yerleşim alanları ve diğer tesisler zarar görürler” uyarısında bulunuyor. Kırklareli’nin köylerinde madencilik faaliyetlerini yakından takip eden Prof. Dr. Doğan Kantarcı, açık taşocağı işletmeleri üzerine tespitlerini gazetemize anlattı. Açık ocak işletmelerinin su üretimine olumsuz etkileri bakımından değerlendiren Prof. Kantarcı “Açık taşocağı ve maden ocağı işletmeciliği birçok yerde kaçınılmaz bir işletme yöntemi olarak karşımıza çıkıyor. Kazı, aktarma ve taşıma araçlarının gücü ile kapasitelerinin gelişmesi, açık ocak işletmelerinin yaygınlaşmasına sebep oldu. Ancak açılan ocaktan çıkarılan kazı materyalinin yığılması için gerekli alanın seçilmesi ve materyalin tekrar kullanılabilecek şekilde yığılma düzeni gibi konularda bir plana göre çalışılmıyor” diyor. Kantarcı, açık ocak işletmelerinin çevresine yapabileceği olumsuz etkilerin açıldıkları yer ile de ilişkili olduğuna dikkat çekiyor. Olumsuz etkilerinden dolayı açık taşocağı işletmelerinin ormanlar ve su üretim alanları dışında, yerleşim alanlarının uzağında ve ağaçlandırılamayacak olan kayalık arazide açılması gerektiğini vurgulayan Kantarcı, “Taşocağı ruhsatları, bölgenin taşocağı ve kırma taşa olan ihtiyacı belirlenerek ve arazinin özellikleri göz önüne alınarak yapılacak bir plana göre verilmeli” önerisinde bulunuyor. Su yollarını bile değiştiren taşocakları doğa için büyük tehlike Istrancalar’da taşocaklarının hedefindeki Armutveren Köyü’ndeki anıt meşe ağacı. Deprem etkisi Kantarcı, taşocaklarının çevreye etkilerini şu başlıklar altında özetliyor: l Patlatma ile oluşan sarsıntı ve etkileri: Milyonlarca yıl süren erime sonucunda kireç taşları ve kayaların içinde su yolları, mağaralar oluşur. Bu çatlak/mağara sistemi yağış sularını kaynaklara, düdenlere, yeraltı sularına taşır. Taşocağı işletmelerinde yapılan patlatmalar çatlak/mağara sistemini bozar, çökmeler su yollarının değişmesine, suyun derinlere kaçmasına sebep olur. Sonuçta su kaynaklarını kullanan çiftçiler ile yerleşim alanları ve diğer tesisler zarar görürler. Taşocaklarındaki patlatmalar deprem etkisi de yapıyor. Taşocağına yakın yerleşim alanlarındaki evlerin duvarlarında çatlamalar da olabiliyor. Balıklar ölüyor l Atık/artık materyallerin düzensiz yığılması: Taşocağında değerlendirilebilir taş kütlesinin üstündeki toprak ve parçalanmış kaya kesimi sıyrılarak bir yere yığılıyor. Değerlendirilebilir taş kütlesinin arasındaki damarlar, ayrışmış bölümler de aynı yere yığılıyor. Eğimli araziye yığılan materyaller kayarak aşağıdaki değerli araziyi veya dere yatağını kullanılmaz hale getiriyor. Yığılan materyal taşınmasa bile yağış suları toz ile kil bölümünü akarsulara, göl veya denize taşıyor. Kil ve toz, suda kısa sürede çökmediği için balıkların ve balık yavrularının solungaçlarına girerek tıkamakta ve ölümlerine sebep oluyor. Fotosentezi engelliyor l Toz etkisi: Taşocaklarında tozu önlemek için torba filtreler ve ıslatma yöntemleri ya hiç kullanılmaz veya pek bir işe yaramaz. Toz yerleşim alanlarındaki insanların sağlığını olumsuz etkiler. Bitki yapraklarını kaplayarak solunumu ve fotosentezi engeller. Çiçeklenme döneminde döllenmeyi önler ve meyve oluşumunu azaltır. ‘Pislik ocağı’ l Taşocağından arta kalan çukur sorunu: Taşocağından arta kalan çukur, arazinin yeraltı suyu akışını engeliyor. Çukur ağaçlandırılamadığı için çöp gibi atık maddelerin doldurulduğu, lağım atıklarının boşaltıldığı bir pislik ocağına dönüşüyor. Çukuru doldurulan kirletici atıklar yeraltı sularına sızarak, içme sularını kirletiyor. Taşocağı çukurları temiz materyal ile basamaklı olarak doldurulup ağaçlandırılmalı. HSBC’nin İngiltere CEO’su António Simıes ‘Eşcinsel olmasam CEO olamazdım’ l Ekonomi Servisi Eşcinsel olmasının yükselmesine yardımcı olduğunu açıklayan HSBC’nin İngiltere CEO’su António Simıes (39) “Eşcinsel olmasam CEO olamazdım” dedi. Apple’ın CEO’su Tim Cook da geçen yıl, eşcinsel olduğunu açıklamış ve eşcinsel olmakla gurur duyduğunu söylemişti. Cook “Ben eşcinselliğin Tanrı’nın bana verdiği en büyük hediyeler arasında olduğunu düşünüyorum” demişti. Eşcinsel olmanın daha yüksek bir duygusal zekâya sahip olmak anlamına geldiğini belirten başarılı bankacı “Geleneksel olarak maçoluğun hâkim olduğu bankacılık sektörü bir değişimden geçiyor. Eşcinsel olmak beni daha özgün ve empati becerisi yüksek bir insan olmamı sağladı” dedi. Tomas isimli bir İspanyol ile evli Simıes, İngiltere’de cinsel tercihi sebebiyle herhangi bir ayrıma uğramadığını belirtti ve esprili bir şekilde kısa boylu kel bir Portekizli olmanın kariyerinde daha büyük bir dezavantaj yarattığını sözlerine ekledi. ‘Beylik’ sona erdi ÇANAKKALE (Cumhuriyet) Bozcaada’da Beylik Koyu ihalesinin iptal edildiği bildirildi. Adadaki koy, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Çanakkale Subesi’nde memur olarak çalışan Zahit Ulaş’a ihale edilmişti. Ulaş, ihaleye tek başına katılmıştı. C M Y B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle