04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 TEMMUZ 2014 CUMA 6 HABERLER MUHALEFETİN KÖŞK ADAYI İHSANOĞLU ‘HALK, HERKESİ KUCAKLAYAN CUMHURBAŞKANI İSTİYOR’ DEDİ Tek parti vesayeti kuruluyor l Türkiye vesayet odaklarından kurtulması gereken bir mücadele veriyordu, yavaş yavaş sona eriyor ve devam etmesi lazım. Askeri bürokratik vesayeti bitirirken, onun yerine yeni vesayetin kurulmasını elbette kimse istemez. Türkiye’de kurulmak istenen yeni vesayet şudur, bir partinin veya bir siyasi görüşün bütün devlet mekanizmalarını kendi inhisarına (tekeline) almasıdır, Meclis’teki ekseriyet adına her şeye sahip olmasıdır. Esas yeni sıkıntı yaratan vesayet budur. Bir de buna ilaveten halkoyuyla seçilmiş yeni cumhurbaşkanının bütün güçleri toplaması gibi bir anlayış var. En tehlikelisi bu anlayıştır. İhsanoğlu’dan Demirtaş’a: İkinci Turda Oyunuzu İsterim İlk turu 10 Ağustos’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sonucu belirleyecek kritik seçmen kitlesinin “Kürtler” olduğu yaygın biçimde dile getiriliyor. Bu nedenle bu seçimlerin en kritik konularından birini adayların “çözüm sürecine” bakışı oluşturacak. Nitekim hesaplarını bunun üzerine kuran Başbakan Erdoğan, salı günü adaylığını açıklarken “çözüm sürecinin devamı” vaadini öncelik olarak dile getirdi. Erdoğan’ın karşısına CHP ile MHP ve diğer küçük partilerin ortak adayı olarak çıkan Ekmeleddin İhsanoğlu, “Kürt sorunu”, “terörizm” ve “çözüm süreci” konusunda ne düşünüyor? Parlamento Büro Şefimiz Ayşe Sayın ile birlikte Yeniköy’deki evinde görüştüğümüz İhsanoğlu’na bu soruyu yönelttiğimizde konuya bakışını şöyle aktardı: “Bu konudaki sıkıntılarımız hepimizin canını çok yaktı. Toplum bu meselenin barış içerisinde, kan dökülmeden çözülmesini istiyor. Benim düşüncemin temelinde de şunlar var: Her şeyden önce silahların terk edilmesi ve barış sürecinin hızlandırılması gerekli.” İhsanoğlu koyduğu bu hedefe ulaşılabilmesi için iki önemli ilkenin gözetilmesi gerektiğinin altını çiziyor: “Öncelikle yurttaşlara daha fazla insan hak ve hürriyetleri tanımak. İkincisi ise Avrupa normlarına uymak. Tüm toplumun hak ve özgürlüklerinin Avrupa standartlarına yükseltilmesi gerekli.” Sorunun çözüm yolunda “iki rehber”e ihtiyaç duyulduğunu aktaran İhsanoğlu, bunları da şu şekilde sıraladı: “İlki kendi tarihimiz bize en iyi rehberdir. Biz Anadolu’da bin seneden fazla bir süredir beraber yaşadık. Böyle bir ihtilafımız, kavgamız hiç olmadı. Beraber yaşam genlerimize, ruhumuza işledi. Bunu hiç aklımızdan çıkarmamalıyız. Bunu anlamazsak çuvallarız.” “İkinci rehber ise bu gibi sıkıntılar yaşayan diğer ülkelerin deneyimleri. Bu gibi sıkıntıları olan tek ülke biz değiliz. Avrupa’da ve başka yerlerde buna benzer sıkıntılar oldu. İngiltere’de, IRA örneği gibi. Bunların hepsi görüldü. Modern dünya bu sorunları nasıl çözüyor ona bakmak lazım.” İhsanoğlu, sorunun çözümü için yürütülecek çalışmalarda “şeffaflık” ilkesinin de önemine değinerek şöyle devam etti: “Bunları belirli bir olgunluğa getirdikten sonra, şeffaflık içinde yapmak lazım. Tabii ki, diplomaside ve siyasi mücadelelerde her şey ortaya açıklanamaz. Fakat belli bir noktadan sonra toplum desteği için parlamentonun devre dışı bırakılmaması lazım.” TBMM’nin önemini şöyle vurguladı: “Unutmayalım ki bu ülke İstiklal Savaşı verirken Gazi Meclis’i açık tutarak bunu idare etti. Herhalde bu İstiklal Savaşı kadar zor bir şey değildir. Meclis’i kesinlikle devre dışı bırakmamak lazım. Herkes bu ülkeyi seviyor. Ülkenin birlik bütünlüğünü istiyor. Zaten bunu istemeyenlerin Meclis’te de yeri yoktur.” Sorunun görüşmelerle çözümüne inanan İhsanoğlu, Kürt sorununun önemli unsurlarından biri olan ‘anadili’ meselesine nasıl bakıyor? Sorumuzu şöyle yanıtladı: “İnsan anadilini konuştuğu yeri vatan bilir. Anadili, insanın en temel hakkıdır. Ana sütü gibidir. Ben bunu kendi ailemden biliyorum. Kahire’de doğdum ama annem, babam, teyzelerim ve bizimle beraber yaşayan Türk aileler içinde olduğumuz zaman kendi vatanımızda hissediyorduk. Anadolu tarihinin din, mezhep ve etnik köken yönünde zenginliğinin tabii bir neticesi olarak ülkemizde pek çok etnik grup iç içe yaşamaktadır .Bu grupların yerel dillerini özgürce kullanmaları en tabii haklarıdır. Anadili hakkı kutsal bir haktır. Tartışması olmaz. Yasaklanması kabul edilemez.” “Geçmişte bu hususta yapılan yanlış uygulamalar maalesef mevzuyu tırmandırmış ve olmaması gereken noktalara çekmiştir. Vatandaşın evinde, çarşıda anlaşabileceği ortam ve durumda yöresel lisanı ile hitabı rahatsız etmek bir yana duyduğumuzda yüzümüzü gülümsetmelidir.” “Ancak asla unutulmamalıdır ki ortak dil, hepimizin birbirini anlayabilmesi, birbiriyle anlaşabilmesi ,doğru iletişim ve sistemin kesintiye uğramaması adına fevkalade gereklidir. Ortak dil “millet” olmanın vazgeçilmez bir unsurudur. Özellikle zorunlu eğitim süresi içerisinde milletin bağdaştırıcı ve birleştirici en önemli elemanı olan dilde tek vücut olmak zaruridir.” İhsanoğlu’nun çözüm süreci ve ana dilde eğitim tartışmasına bakışı böyle. Barış sürecinin Meclis’in de devreye sokularak hızlandırılmasından yana. Ancak silahların terk edilmesi koşuluyla. Diğer yandan anadilini öğrenilmesini bir hak olarak görüyor. Ancak özellikle ilk öğretimde ülkenin ‘ortak resmi dilinin’, eğitim dili olarak kullanımından yana. Bunun milleti birleştirici olacağı düşüncesinde. Çözüm süreci konusundaki bu görüşleri önümüzdeki günlerde çokca tartışılacak gibi gözüküyor. Silah terk edilmeli, süreç hızlanmalı Parlamenter sistemi güçlendirmeli sorusu üzerine) Türkiye’deki mevcut anayasa 30 yıldır düzeltilmek isteniyor, o nedenle de yamalı bohça haline gelmiştir. Bu anayasanın kurulduğu temel, parlamenter demokrasi temelidir. 12 Eylül Anayasası askeri vesayet sisteminin anayasasıydı ve o darbeyi yapanların vücut ölçüsüne göre yapılmış bir anayasaydı. Türkiye’de mevcut bir anayasa var, mükemmel bir anayasa değildir, eksiği, gediği vardır ve 30 senedir düzeltilmek isteniyor, yamalı bohça haline gelmiştir. Kurulduğu temel parlamenter demokrasi temelidir. Bu sisteme göre güç hükümette, Bakanlar Kurulu’nda. Anayasayı tadil edip sırf ABD başkanının yetkilerini alıp, vücudu eski tertip bırakırsanız, kafası Amerikan kafası, vücudu Avrupa, Türk olursa, bu Frankenstein olur. Ancak siyasi partiler anlaşır, Meclis başkanlık sisteminde mutabık kalırsa, Türkiye o zaman mevcut sistemden başka bir sisteme gider, herkes bunun üzerinde uzlaşırsa elbette “evet” deriz. Ama başkanlık sistemini bütün organlarıyla kabul eder ve Türkiye mevcut sistemden başka sisteme gider, elbette “evet” diyeceğiz hepimiz. Ama benim şahsi tercihim, parlamenter sistemin daha düzgün işler hale getirilmesi, güçlendirilmesidir. Zaten başkanlık konusunda gerek parlamento içinde gerekse kamuoyu araştırmalarına bakıldığında toplumda bu konuda bir konsensus yok. Daha fazla hak ve özgürlük l İDEOLOJİ ÇAĞINI ÇOK GERİDE BIRAKTIK Yeniköy’deki evinde eşi Füsun İhsanoğlu’yla Ankara Tem silcimiz Utku Çakırözer ve Ayşe Sayın’ı ağırlayan Ekmeleddin İhsanoğlu “Kendinizi nerede tanımlıyorsunuz” sorusuna “Ben ideolojik tanım taraftarı değilim. İdeoloji çağını çok geride bıraktık. Yeni Berlin Duvarı inşasına gerek yok” yanıtını verdi. l (Başkanlık yarı başkanlık sisteminin ‘Başkanlık sistemi Frankenstein olur’ AYŞE SAYIN Modern dünya nasıl çözüyorsa Meclis devre dışı bırakılmamalı Bunlar elitist tartışmalar l (CHP içindeki itirazların sorulması üzerine) Gayet tabii çokseslilik herkesin hakkı. CHP’de de olabilir, bilgi eksikliği olduğunu düşünüyorum. Ben Atatürk’le ilgili, laik rejimle ilgili fikirlerimi açıkladım. Benim Atatürk’e karşı tek beyanım yok. Herkes kendine göre hayal kuruyor. Kaldı ki Anadolu’da Halk Partililer arasında da MHP’liler arasında da gördüğüm şey hiç de öyle bir ihtilafın olmadığı şeklinde. Alevi dedelerinden büyük ilgi gördüm. O nedenle bunlar elitist tartışmalar. (Bazı Alevi örgütlerinin tepkisinin sorulması üzerine) Ben her örgüte de yanıt vermek durumunda değilim. Benim bu konudaki görüşlerimi öğrenmek için Hacı Bektaş Veli’de yaptığım konuşmalara bakmak gerekir. İSTANBUL CHP ve MHP’nin Cumhurbaşkanlığı için “çatı aday” gösterdiği ve parlamento dışından 3 partinin de ortak deklarasyonla açık destek verdiği Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, “girdiğim en zorlu imtihan” diye nitelendirdiği Köşk seçiminden “başarıyla” çıkacağından emin. “Türkiye’de demokrasiyi daha ileri taşıma arzusunu hissediyorum; halkımız herkesi kucaklayan, eşit muamele eden, kendi gündemi olmayan bir cumhurbaşkanı istiyor” diyen İhsanoğlu, yurttaşlara, “huzur, güven, korkularından arınmış bir toplum” vaat ediyor. İhsanoğlu, Cumhurbaşkanlığı yarışına “başbakanlık” avantajıyla giren Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir sonraki adım olarak hedeflediği “başkanlık, yarı başkanlık” sisteminin ise “Kafası Amerikan, gövdesi Türkiyeli ve Avrupalı bir Frankenstein” olacağı görüşünde. İhsanoğlu, adaylığıyla ilgili CHP içinden gelen eleştirilere fazlaca girmek istememesine karşın, “elitist bir tartışma” değerlendirmesi yaptı. Cumhurbaşkanlığı seçim çalışmalarına yoğun bir tempoda başlayan İhsanoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile görüşmesi öncesinde, geçmişte 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile komşu olduğu Yeniköy’deki evinde sorularımızı yanıtladı. Eşi Füsun İhsanoğlu’nun da söyleşi sırasında zaman zaman eşlik ettiği Ekmeleddin İhsanoğlu’nun sorularımıza verdiği yanıtlar ana başlıklarıyla şöyle: Büyük bir tecrübe benim için, daha önce farklı görevlerde bulundum. Ama bu farklı, İngilizcede bir kelime var, “challenge”, meydan okuma. Yani bu yaşadığım tecrübelerin, girdiğim imtihanların en büyüğüdür. Ama başarıdan eminim. Çünkü Türkiye’de bir değişim isteği olduğunu, demokrasinin daha ileriye taşınması arzusu olduğunu hissediyorum. Ülkemiz, devletin başında herkesi kucaklayan, herkese eşit muamele yapan, kendine ait gündemi olmayan bir cumhurbaşkanı istiyor. Toplumun huzur, güven içinde yaşamasını sağlayan, daha müreffeh bir Türkiye için çalışan, ülkenin uluslararası saygınlığını temin eden bir cumhurbaşkanı olmalı. Halktan aldığı güçle, yüzde 51’in değil, yüzde 100’ün cumhurbaşkanı olmalı. Fotoğraf: UĞUR DEMİR Cumhurbaşkanı korkuyu gidermeli Türkiye’de özellikle çevremizdeki ateş çemberinden dolayı, kutuplaşmadan, ötekileştirmeden, cepheleştirmeden dolayı korkuyorlar, huzursuzlar. Irak’ta, Suriye’de yaşanan hadiseler, Irak’ın 3’e ayrılması hadisesi, Suriye’nin parçalanma endişesi, kaçırılma, rehin alma olayları insanlarımızda endişe yaratıyor. Cumhurbaşkanının bunları yapacak, bu endişeleri giderecek kudrette olması lazım. İhtilafları içinde tutan bir Türkiye değil, tarafları, krizleri idare eden bir ülke olması lazım. l Başarıdan eminim ‘Anadili haktır’ Demokratik alternatif olmalı Tayyip Bey de elbette cumhurbaşkanı olabilir, hakkıdır, siyasi mücadeleden gelmiş, 12 yıl başbakanlık yapmış bir insan, saygı duyarım. Ama bir demokratik alternatif olmalı. Biz seçim kampanyasında, bildirgemizde de buna vurgu yapacağız. Toplumun bütün kesimlerini kucaklayan, cepheleştirmeyen, ötekileştirmeyen, anayasanın doğru uygulanmasını sağlayan bir cumhurbaşkanını anlatacağız. Yasaklar sorunu tırmandırdı l Ama ortak dilden vazgeçilemez Özal’dan teklif (Siyaset dışından olduğu eleştirileri üzerine) Siyaset dışıyım ama siyasetin bigânesi değilim, yani hayatım boyunca aktif siyasetin ortasında olmadım, ama yanında oldum. Benim eşim büyük bir siyasetçi aileden geliyor. DP ve AP’nin kurucuları. Benim babamın ailesi demokrat bir aile. Uzun yıllar yan tarafımızdaki evde yaşayan rahmetli Turgut Özal ile yakın ilişkilerim vardı. Aktif siyasete girmemi ilk kendisi teklif etti. Benim kartımla gidenler milletvekili, bakan oldular, bazıları hâlâ siyasetteler. Ama ben tercihimi akademik hayattan, uluslararası siyasetten yana yaptım. l Demirtaş’tan da ‘oy’ istedi İhsanoğlu çözüm süreci ve anadili konularındaki yaklaşımını HDP Eş Genel Başkanları ile geçen hafta yaptığı görüşmede de aktarmış. Kurmaylarından edindiğimiz bilgiye göre, İhsanoğlu o görüşmede AKP hükümetinin ‘Demokrasiyi geliştiriyorum’ söylemi adı altında ‘Gücü tekelleştirdiğini’ belirterek “Bu tavrın çözüm sürecinin önünü açamayacağı” mesajını vurgulamış. İhsanoğlu görüşmede, “Yaşanan sıkıntı, demokratikleşme adı altında giderek tek adam yönetimine yöneliniyor olunmasıdır” ifadelerini kullanmış. Erdoğan karşısında yarışan iki adayın bu ilk tanışmasında sıcak diyaloglar da yaşanmış. İhsanoğlu görüşme yapıldığı dönemde henüz adaylığı kesinleşmemiş olan Demirtaş’a, “İkinci turda oyunuzu isterim” demiş. Demirtaş da kendisine, “İnşallah. Biz sizi tanımaktan memnun olduk. Ama biz ikinci tura kalırsak biz de sizin oyunuzu isteriz” yanıtını vermiş. Bakalım seçim ikinci tura kalacak mı? Eğer kalırsa kim kime destek verecek?... ne CocaCola’cı da dediler, bir sürü şey söylediler. Ben hiçbiri değilim. Ben inanan bir insanım. Benim babam din âlimiydi. Ve ben din terbiyesini babamdan aldım. Arapça da bildiğim için İslam kültürüyle uğraştım. Dinin vecibelerini yerine getirmek için elimden geleni yapıyorum. Ama ben dinin siyasette kullanılmasını reddederim. İslamın siyasi bir ideoloji haline getirilmesini reddederim. Fazla geriye gitmeye gerek yok işte etrafımızdaki ateş çemberi. Bunların en acı delili. Kasti şekilde kavram karmaşası yaratanlara cevap vermek bile istemiyorum. Ne dinciyim Köşk’ten ‘zafer’le ayrıldı İstanbul Haber Servisi CHP ve MHP’nin cumhurbaşkanı adayı Prof. Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu, dün İstanbul’da TÜSİAD ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret etti. İhsanoğlu, Gül’ü ziyaretin ardından Köşk’ten zafer işareti ile ayrıldı. İhsanoğlu, dün sabah Beyoğlu Sütlüce’deki Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği’ni (TÜSİAD) ziyaret etti. Burada TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Haluk Dinçer tarafından karşılanan İhsanoğlu, yaklaşık bir saat süren ve basına kapalı görüşme yaptı. İhsanoğlu, sonra Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü Tarabya’daki Huber Köşkü’nde ziyaret etti. Gül ile dostluğunun ve hukukunun çok eskiye dayandığını belirten İhsanoğlu, “Ülkemizin değişik meseleleri ile ilgili görüş alışverişinde bulunduk. Özellikle dış meselelerle ilgili etrafımızda olup bitenlerle ilgili faydalı bir görüşme yaptık. Bu görüşmeden çok mutlu ve umutlu ayrılıyorum” dedi. Erdoğan’a 1994 seçimlerinde verilen bileziğin anımsatılması ve kendisine bilezik veren olup olmadığının sorulması üzerine İhsanoğlu, “Benim saatim var. Onu mu sormak istiyorsunuz” dedi. Çelebice yarış olsun Hiçbir zaman ülkemin iç siyasetiyle meşgul olmadım ama uzak da kalmadım. AKP kurucuları arasında çok yakın dostlarım vardı ama yine de girmek istemedim siyasete. İslam İşbirliği Teşkilatı’ndaki görevim bittikten sonra kendime bir özel hayat programı çizdim. Uygulamak istiyordum ama partiler arasında benim ismim üzerinde mutabakat varken, ben bu görevden kaçamazdım ve şerefle kabul ettim. Bundan sonra mücadelenin centilmence Anadolu deyimiyle, “çelebice” olmasını tercih ederim. lBana dinci de dediler, Coca Cola’cı l İhsanoğlu ‘tahrik’i açıkladı İSTANBUL (DHA) Cumhurbaşkanı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu, Sivas katliamına ilişkin olarak önceki gün söylediği “21 sene önce ülkemizde 30’a yakın insanımız kurban edildi. İki şeyden dolayı kurban edildi; kara taassup ve tahrik” sözlerine Twitter üzerinden açıklık getirdi. İhsanoğlu, attığı tweet’te, “Huzur ve sükun istemeyen fanatik grupların felakete yol açtığını kastettim. Tahrik, hiçbir canlıya zarar vermenin özrü olamaz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle