05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 60’lı yıllarda iki kez müdahale gündeme gelmişti ancak çıkarma gemisi yoktu 9 KKTC’DE BAYRAM COŞKUSU İlk hazırlık şileplerle FIRAT KOZOK ‘20 Temmuz yeniden doğuş tarihimiz’ KKTC’de 20 Temmuz Barış ve Özgürlük Bayramı törenlerle kutlandı. KKTC’de bulunan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Lefkoşa’daki törende yaptığı konuşmada, “Kıbrıs sorunu, Rumların Kıbrıs Türklerini, 1960’ta kurulan ortaklık devletinden dışlama, Ada’da birlikte yaşama ve Ada’yı birlikte yönetme mutabakatını terk ederek, devleti gasp etmeye çalıştıkları 1963’ten bu yana uluslararası toplumun gündemindedir. Sorunu çözmenin zamanı çoktan gelmiştir” dedi. KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da konuşmasında, “20 Temmuz bizim yeniden doğuş günümüz. 40 yıl önce Anavatan Türkiye’nin gerçekleştirdiği Barış Harekâtı’yla Kıbrıs Türk halkı toplu mezarlara gömülmekten ve esaretten kurtuldu” dedi. Bu arada, Kıbrıs Rum yönetimi lideri Nikos Anastasiadis , “Türkiye’de kimin cumhurbaşkanı olacağı konusu Türk halkının yetkisinde ancak kendi tercihim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan yana”diyerik Erdoğan’ın Kıbrısla ilgili Türk politikasının söylemini değiştirdiğini ancak buna rağmen eskiye kıyasla durumun daha olumlu olduğunu belirtti. Türkiye, 1960’lı yıllarda iki kez Kıbrıs’a müdahaleyi gündemine alır. Ancak o dönem, Türkiye’nin harekâtta kullanılacak çıkarma gemisi bile yoktur. Cüneyt Arcayürek anlatıyor... l Johnson mektubu bu dönem mi geliyor? O sırada ABD’nin Ankara Büyükelçisi çözüm için bir süre istedi. İsmet Paşa da bunu kabul etti. Büyükelçi, 35 saat sonra geldi, elinde bir zarf... İçinde Johnson mektubu... Türkiye’nin, ABD’nin verdiği NATO silahlarını kullanamayacağı ve bazı Sovyet tehditlerinin olacağı, gerekirse müdahale edileceği gibi gayet ağır ve terbiyesizce bir mektup... Bu çıkarma görüşü o gün suya düştü. Bir süre geçti, 1965 seçimleri oldu ve AP tek başına iktidara geldi. Kısa bir süre sonra Kıbrıs’ta yine Türklere karşı ağır saldırılar ve katliamlar devam edince, bu sefer Demirel hükümeti toplan dı, yine genç bakanlar derhal müdahale edilmesi gerektiğini savundular. Bunun üzerine Başbakan, o zamanın Genelkurmay başkanını çağırdı ve hükümetin Kıbrıs’a askeri harekât yapmaya karar verdiğini tebliğ etti. Genelkurmay Başkanı Tural Paşa, “Emredersiniz” dedi, gitti ve Genelkurmay’da komutanlara hükümetin kararını bildirdi. ABD bu kez işin daha ciddi olduğunu kavradı ama yine de böyle bir harekâtın yapılamayacağını düşünüyordu. Diplomatik bir hareketle Bakan Yardımcısı Cyrus Vance’ı gönderdi. Diplomasideki namı, “Örümcek Vans” idi. Türkiye ise bu sırada Mersin Liman’ına şilepleri gönderiyor, güneye doğru asker sevkıyatı oluyor... ‘Komutanı aradım’ O zaman ben Hürriyet gazetesinde çalışıyorum. Bölgede çalışan muhabirimiz bir gece beni aradı ve dedi ki, “Askerleri şileplere bindirdiler ve şilepler denize açıldı, harekât oluyor galiba...” Telefonu kapadım, Deniz Kuvvetleri Komutanı Necdet Uran’ı aradım. “Paşam şilepler yola çıkmış...” Hafifçe güldü, “Yahu Cüneyt, bir çıkarma başlasa, Deniz Kuvvetleri Komutanı şu anda yatağında 5 bin şehit verilebilirdi olur muydu?” diyerek telefonu kapattı. Ben hayatımda hiç bu kadar utandığımı hatırlamıyorum. Cyrus Vance bu sırada mekik dokuyor, pazarlıklar yapılıyor. Çıkarmanın önlenmesi için şartlar konuşuluyor, Türkiye Cyrus Vance eliyle Atina’ya bazı taleplerini bildiriyor... O sırada EOKA denilen, Enosis taraftarı terör örgütünün başındaki emekli Albay Georgios Grivas’ın derhal alınması, Yunanistan’ın gönderdiği askerlerin derhal çekilmesi gibi talepler. Cyrus Vance, o dönem bunları Atina’ya kabul ettirdi ve müdahale olasılığı bitti. Yaralılar Türkiye’ye helikopterlerle taşındı. l O dönem çıkarma yapılsaydı ne olurdu? Biz de zaten İsmet Paşa’nın öngördüğü ve saptadığı gibi, ordunun şileplerle adaya bir çıkarma yapmasının olanaksızlığı hakkında bilgiler edindik. Neydi? Gemilerden sandallarla adaya çıkmaya çalışılacak, adamlar karşıdan ateş edecek ve tahminen 5 bin şehit vereceğiz... Demirel hükümeti bunun üzerine, derhal çıkarma gemileri yapılması emrini verdi. 1974 Harekâtı’nda kullanılan gemiler bu şekilde yapıldı... l 74 Harekâtı öncesinde Ecevit’in politikası nasıl işledi? Ecevit, bence çok ince ve dikkatli bir politika izledi. 1974 seçimlerinden sonra Erbakan’ın partisi MSP ile ortaklık kurmuştu. Hükümetinden çok fazla itiraz gelmiyordu. Bir yandan da Genelkurmay’a gidiyor, Türkiye’nin duruşunu ve haklarını anlatan bir duruş sergiliyordu. Askerlere asla “şunu yapın, bunu yapın” şeklinde bir talimat vermiyordu... Ama tabii Meclis’ten olur alması gerekiyordu... Düşünebiliyor musunuz, bir ordu 50 yıldır savaşmıyor ve üstelik denizaşırı bir harekât gündemde... Ecevit’in sabrı tükeniyor Harekâttan yalnızca 3 gün önce Londra’da baş döndürücü bir trafik başlıyordu... O trafiği Arcayürek’ten dinlemeye devam ediyoruz... l Harekâttan önce Londra’ya giderken aynı uçaktaydınız... Garanti anlaşması gereği üç ülkeye müdahale hakkı verilmiş... Türkiye, Yunanistan, İngiltere. Yunanistan’la anlaşmaya imkân yok. Bunun üzerine İngiliz hükümetini, birlikte adaya müdahale etmeye ikna etmek için Londra’ya gitmeye karar verdi. 17 Temmuz Çarşamba günü büroda oturuyorum... Ecevit aradı ve “Derhal meydana gel” deyip kapattı. Biraz sonra, can dostum Örsan Öymen aradı, Ecevit’in kendisini de aradığını söyledi. Arabaya binip havaalanına gittik... Biz 15.30’da Ecevit’le birlikte Londra’ya hareket ettik. GKRY LİDERİ ANASTASİADİS: YARIN: Türkler Ada’ya müdahale edebilir Erdoğan’ın seçilmesini tercih ederiz Dış Haberler Servisi Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Anastasiadis, Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tercihinin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’dan yana olduğunu açıkladı. KKTC’yi “işgal toprakları” olarak niteleyen Anastasiadis, burada doğup büyüyenlerin artık ölmeye başladığını söyledi. Anastasiadis, Atina’da yayımlanan haftalık Real News gazetesindeki demecinde, Kıbrıs’ta çözümün hedefinin yeşil hattın iptal edilmesi, tüm Ada’da ve tüm Kıbrıslılar için barışçı yaşam koşullarının oluşturulması ve Kıbrıs’ın dünyanın en çalkantılı bölgesinde bir barış modeline dönüşmesi için AB müktesebatının uygulanması ve işletilmesi olduğunu ileri sürdü. Anastasiadis, “Kıbrıs sorunu kırk yıldır sürüncemede. Bu çok uzun bir süre” dedi. Kıbrıs’ta çözümsüzlüğün olası sonuçlarıyla ilgili bir soruyu yanıtlayan Anastaiadis, “Halkın önüne baskıcı ikiGKRY lideri lemler geNikos tirilmemeAnastasiadis li. Her geçen gün işgal topraklarında (KKTC) doğup büyümüş insanlar artık ölüyor. Bu bölgelerden hatıraları olan Kıbrıslı Rumların sayısı azalıyor. Bu bölgenin yeni nesiller için yabancı bir ülke olması riski pusuda bekliyor” diye konuştu. Rum lider, Türkiye’de cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgili sorular üzerine de “Türkiye’de kimin cumhurbaşkanı olacağı konusu Türk halkının yetkisinde ancak, benim tercihim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan” dedi. Başbakan Erdoğan’ın Kıbrıs’la ilgili Türk politikasının söylemini değiştirdiğini ancak buna rağmen eskiye kıyasla durumun daha olumlu olduğunu ileri süren Anastasiadis, Türkiye’deki cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra Kıbrıs konusunun yeni ivme kazanacağını söyledi. Öte yandan, GKRY Savunma Bakanı Hristoforos Fokaidis ise Dimokratia gazetesindeki demecinde, Yunanistan ile GKRY arasında “Kriz Yönetim Mutabakatı” imzalanmasının kararlaştırıldığını açıkladı. ‘Ecevit çekici, Demirel sempatik’ Ada’da mal DUYGU GÜVENÇ kavgası Kıbrıs müzakerelerinin bir başka önemli parametresi yerinden edilen Rumların varlıkları konusudur. Ada’da, harekâtın ardından İTEM diye bilinen iskân yasası, 1983’te KKTC’nin ilanının ardından yeni kararlarla sürdürülmüştü. KKTC’nin 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, o yasa ve ardından dağıtılan tapuları bugün de eleştiriyor: “Bana göre hata harekât ile yüzde 3738 toprak kontrol altına alındıktan sonra bunun iskân edilmesi gereken kısmının belirlenmesiydi. Bana göre yüzde 2729 olarak tutulmalıydı bu oran. Bunun ötesinde iskân yapılmamalı, boş bırakılmalıydı. Kıbrıs sorunu insanların rehabilitasyonları sorununa da dönüştü. Yanlışlık oradadır. Maraş’ın boş bırakılması yanlış değil, doğru tavırdır. İkincisi de insanlara toprak dağıtılırken Güney’de eşdeğer mal bırakanlara tam olarak doğru karşılığı verilseydi; tapu vermeden düzenleme yapılsaydı. Çözüm için geç kalınmasaydı. 1974’te harekât biter bitmez anlaşma kararlılığıyla masaya oturulsaydı bu iş bugüne kadar 10 defa biterdi; iskân da yapılmamış olurdu, toprak veriyoruz gibi bir safsata da olmamış olurdu.” Şu andaki Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’na göre ise kararları “o dönemin koşullarında” değerlendirmek gerek: “20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı’yla oluşan güvenlik ve barış ortamında adeta hayata yeniden döndü ve 2 Ağustos 1975’te yapılan III. Viyana Nüfus Mübadelesi Anlaşması’yla sonuçlanan yeni coğrafya üzerinde kendisine yeni bir yaşam kurma uğraşı içine girdi. 1963’ten beri nüfusunun dörtte üçü göçmen durumuna düşmüş veya yer değiştirmek zorunda kalmış bir halkın yeniden iskânı ve rehabilitasyonu tabiatıyla hiç de kolay olmamıştır. Olayın büyüklüğünden kaynaklanan birtakım sıkıntılar yaşanmış olsa bile, genel olarak iskân ve rehabilitasyon politikamız başarılı olmuş ve bugün KKTC’de bir göçmen sorunu kalmamıştır.” Harekâttan kısa süre sonra 1975’te Kıbrıs Türk Federe Devleti kuruldu ve Kuzey’deki halk kendi anayasalarını oylayarak bağımsızlık için adım attı. Artık Türkler ve Rumlar, kesin çizgilerle birbirinden ayrılıyordu ve BM gözetiminde nüfus mübadelesi gerçekleşmişti. Güneydeki Türkler Kuzey’e, Kuzey Kesimi’ndeki Rumlar da güneye bir daha dönmemek üzere geçti. Rauf Denktaş, Rum lider Makarios ile 197779’da Doruk anlaşmalarını imzalarken Rumlar ilk defa iki kesimli, iki toplumlu federal çözümü benimsemişti. Türkiye’ye adadaki askerlerini çekmeleri için baskılar artmış, ekonomide alarm zilleri çalmaya başlamıştı. Türkiye IMF’den istediği krediyi alamıyor, ABD’nin silah ambargosunu da kaldıramıyordu. rini beş aşamada çekileceğini belirtiyordu. Vance ise “bunun yeterli olmayacağını” belirtiyordu. Ada’daki Türk askeri varlığının akıbeti meselesi o günden bugüne müzakere masasından hiç eksik olmadı. Türkiye’de iç politikada bitmek bilmeyen DemirelEcevit kavgası, Washington’da da yakından takip edilmekteydi. 1977’de Vance başkanlığında yapılan oturumda Kıbrıs Özel Temsilcisi Clark Clifford, Demirel’i “sempatik ve anlayışlı” diye tanımlarken “Demirel dikkatli olmalı, taviz verdiği algısı oluşturmamalı. Rakibi (Ecevit’i kastederek) üzerine atlayacaktır” diyordu. Aynı tutanaklarda, Ecevit için ise “Atatürk’ten bu yana Türklerin liderleri arasında en doğal çekiciliği olan kişi” tanımlaması yapılmış, en zayıf yönünün ise “ekonomi” olduğu tespitine varılmıştı. ‘Uzlaşılırsa asker çekilir’ ABD Dışişleri Bakanlığı tutanaklarına göre, Türkiye ile ABD arasındaki görüşmelerde Ada’daki TSK varlığı başından beri gündemdeydi. Dönemin ABD Dışişleri Bakanı olan Cyrus Vance ile Türk meslektaşı İhsan Sabri Çağlayangil’in A r a l ı k 1977’de yaptığı görüşmenin ana gündemi Kıbrıs’tı. Çağlayangil, “Türk askerlerinin Kıbrıs’ta benimsenen uzlaşıya göre çıkacağını” söylüyor ve aralık ayının ortasından itibaren 2 bin 634 aske O benim muhatabım değil Vance, 23 Ocak 1978’te Türkiye’ye geldi. Ecevit ile yaptığı görüşmede bir konuda nabız yokladı: “Sorunu Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs kendi aralarında çözerse ABD mutlu olur. Siz hiç Kyprianou (Güney Kıbrıs Rum Kesimi lideri) ile görüştünüz mü?” Ecevit’ten gelen “Benim muhatabım değil” yanıtı, o günden bugüne Türkiye’nin Kıbrıs’taki politikasının çerçevesinin temel parametrelerinden birini oluşturdu ve hiç değişmedi. Rum Kesimi ise aradan geçen zaman içinde AB üyesi olmasına karşın, Türkiye tarafından muhatap alınmıyor. Rumların 1963’teki saldırısının ardından başlayan milli mücadelenin önde gelen isimlerinden biri de İsmail Bozkurt’tu. O dönemde “mücahit komutanı” olarak görev yapan Bozkurt, ilk Kurucu Meclis’e girip Toplumcu Kurtuluş Partisi’nin genel başkanlığı görevini üstlendi ve Denktaş görevden ayrılana kadar rakibi, sonrasında ise dostu oldu. Bozkurt’a göre iskân politikalarının izleri bugün de devam ediyor: “Maalesef rehabilitasyon sürecinde iskânda çok ciddi hatalar yapıldı, güneyden çok sayıda Türk, Kuzey Kıbrıs’a geldi. Devletin politikası o zaman, güneyde bıraktıkları toprak karşılığında ev vermekti ama bu genişletildikçe genişletildi. Kapanın elinde kalan bir sistem yapıldı. Olması gerekiyordu ama esas sorun sistemsizlikti.” Rakibiydi, dostu oldu YARIN : Adadaki denklemi AB bozdu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle