05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA [email protected] EKONOMİ 11 TÜDER, vatandaşı dosya masraflarının tahsilinde aracılık edeceğini savunan firmalara karşı uyardı: Fırsatçılara kanmayın 95 milyon lirayı bankada unuttuk Ekonomi Servisi Bankalarda 10 yıldır işlem yapılmayan hesaplarla ilgili yapılan çağrılara rağmen, mudiler 95 milyon lirayı yine bankalarda unuttu. AA’nın haberine göre zaman aşımı listesinde isim ve hesap bilgileri yer alan müşterilere tanınan 16 Haziran 2014 tarihine kadar sadece 43 bin 851 hesap sahibi bankalara başvuruda bulunarak toplam 24 milyon lira tutarındaki paralarını aldı. Bankalarda zaman aşımına uğramış olan mevduat, katılım fonu ve alacaklara sahip hak sahiplerinin başvuruda bulunmaması nedeniyle Tasarruf Mevduatı ve Sigorta Fonu’na devredilen hesap sayısı bu yıl 210 bin 866 adet oldu. 20012012 arasında toplam 2 milyon 381 bin 113 mudinin hesabı zaman aşımına uğradı. Çok Beklersiniz! Cumhurbaşkanı seçimine üç hafta gibi çok kısa bir süre kala, kamuoyu oluşturan ana akım basın yayının kimi yazar ve yorumcularının AKP adayından büyük umutlar ve bekleyişler içine girdiği görülüyor. AKP adayı cumhurbaşkanı seçilirse ülkenin demokratikleşeceği öne sürülüyor ve bu tamamıyla boş görüş topluma devamlı pompalanıyor. HHH AKP’nin cumhurbaşkanı adayı, demokrat değildir. Çünkü, aday, demokrat olmanın üç temel özelliği olan, özgürlükçü, eşitlikçi ve katılımcılıktan çok ama çok uzaktır. Özgürlükçülük, başkalarının düşüncesine hoşgörü ve saygı gösterilmesiyle başlar. AKP adayının kendisi gibi düşünmeyenlere nasıl saldırdığı, onları ötekileştirerek nasıl azarladığı, yazar ve çizerleri ikide bir yargıya nasıl taşıdığı, yıllardır, sabah akşam yaşanıyor. Kendisine basın toplantılarında soru sorulamıyor. Bu nedenle, AKP adayından özgürlükçülük adına demokratlık ummak, değil gerçek, düş bile olamaz. Kadınerkek eşitliğine inanmadığını çok önceleri açıklamış olan AKP adayının eşitlikçi olacağını sanmak da tamamıyla boşunadır. Özellikle Cumhurbaşkanlığı seçim yarışının eşit koşullarda yapılmadığı çok açıktır ve bu eşitsizlik, tümüyle, AKP adayının 12 yıl boyunca sergilediği tutumdan kaynaklanıyor. Seçmenin karşısına bu eşitsizliğin sağladığı büyük güç ile çıkmayı içine sindirebilen bir adayın cumhurbaşkanı seçilirse tüm toplum kesimlerine karşı eşitlikçi davranacağı umulamaz bile. Gelelim katılımcılığa. Katılımcılık, siyasal katılımla anlam kazanır. Çünkü demokrasi=halkın yönetimi kavramı, yalnız ve ancak katılım varsa vardır. Politika üretimine parti üyelerinin ve örgütlerinin, giderek halkın katılması süreçlerinin işletilmediği biliniyor. Daha somut olarak, milletvekili, belediye başkanı ve diğer yönetici adaylarını AKP’de tümüyle, diğer partilerde de çok büyük ölçüde başkan ve çevresi saptıyor. Katılımın sıfırlanmış olduğu ve seçmeni emir kulu gören bu siyasal ortam aslında AKP adayının eseridir. Bu anlayışın da katılımcı demokrasi ile uzaktan yakından ilgisi yoktur. HHH Şu sırada ana akım basın yayının çoğunluğunda yapılanlar, tıpkı 2002 genel seçimlerinden hemen önce yapılanları andırıyor. O tarihlerde AKP, allanıp pullanıp topluma bir demokrasi meleği olarak sunulmuştu. O melek başkalaştı! Aradan geçen 12 yıllık iktidarı sırasında AKP adayı giderek çok daha açık olarak, demokrat olmadığını kanıtladı. Bu durumda, AKP adayının, ana akım basın yayın ve kamuoyu oluşturan diğer çevreler tarafından, son 12 yılda hukuk, eğitim, bilim, kültür ve sanat alanında yapılan baskılar unutularak ve de unutturulmak istenerek, yeniden demokrasinin kurtarıcısı konumuna yükseltilmeye çalışılması bu seçimlerin en olumsuz ve yıkıcı tarafıdır. HHH Geleceğe yönelik çok büyük bir kaygı nedeni de AKP adayından kaynaklanan siyasal yapı belirsizliğidir. AKP adayının siyasal yapının tepesinin biçimlenmesinde nerede duracağı, gelecekte parlamenter, yarı başkanlık ve başkanlık olup olmayacağı belli değildir. Katıldığı bir iftar yemeğinde AKP’nin cumhurbaşkanı adayı çok doğru söylüyor: 10 Ağustos çok önemli. 10 Ağustos’ta eski Türkiye ile yeni Türkiye arasında bir seçim yapılacak. Karanlık ile aydınlık arasında bir tercih yapılacak! AKP adayı kazanırsa, kazananın demokrasinin aydınlığı olmayacağı kuşkusuzdur. Eğer o cumhurbaşkanı seçilirse hiç gelmeyecek demokrasi boşuna beklenir! TÜDER Başkanı Ağaoğlu, avukatlar dışında hiç kimsenin dosya takip edemeyeceğini belirterek “Bu açıkgöz firmaların gönderdikleri dilekçe örnekleri, internet sitelerinde ücretsiz bulunuyor, arzu edenler buralardan alabilir” dedi. Ekonomi Servisi Türkiye’de bankalardan kredi çeken milyonlarca insan dosya masrafıyla boğuşurken dosya takibinde yardımcı olacağı iddiasıyla vatandaşın parasına göz diken firmalar yeni mağduriyetler yaratıyor. Bankaların dosya masraflarının bu “açıkgöz” firmalara yaradığına işaret eden Tüketiciler Derneği (TÜDER) Genel Başkanı Aydın Ağaoğlu, “Avukatlar dışında hiç kimse hakem heyetleri veya tüketici mahkemeleri nezdinde vekil olarak görev yapamaz, dosya takip edemez. Bu açıkgöz firmaların gön derdikleri dilekçe örnekleri, internet sitelerinde ücretsiz bulunuyor, arzu edenler buralardan alabilir” uyarısında bulundu. AA’ya konuşan Ağaoğlu, milyonlarca insanın bu şekilde mağdur olduğunu vurgulayarak “Şu anda Türkiye’de 100’ün üzerinde firma, faaliyete geçerek çağrı merkezleri kurdu ve bankaların tüketicilerden hukuka aykırı tahsil ettikleri dosya masraflarının tahsilinde aracılık edeceklerini öne sürerek, vatandaşlardan para karşılığı dilekçe göndermek suretiyle çıkar sağlıyorlar” dedi. Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu’nun bankaların faiz dışında hangi hizmet ve ücretleri alabileceğine dair henüz liste yayımlamadığını anımsatan Ağaoğlu, “Tüketiciler, 2 bin liraya kadar olan bedeller için ikamet ettikleri ilçe kaymakamlığındaki tüketici hakem heyeti nezdinde hiçbir ücret ödemeden, 3 bin liraya kadar ise il merkezinde bulunan Gümrük ve Ticaret İl Müdürlüğü’ndeki bilir tüketici hakem heyetine başvurmak suretiyle haklarını arayabilir” bilgisini paylaştı. İşkolu barajı yüzde 1’e indi İşçi sendikalarının toplu sözleşme yapması için aranan işkolu barajı yüzde 3’ten yüzde 1’e indirildi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) TBMM Genel Kurulu’nda görüşülen torba yasada kabul edilen önergeyle Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Yasası’nda değişiklik yapıldı. Önergeyle işçi sendikalarında yüzde 3 olan işkolu barajı yüzde 1’e indi. Buna göre işçi sendikaları kurulu bulundukları işkolunda çalışan işçilerin en az yüzde 1’inin üyesi bulunması şartıyla toplu iş sözleşmesinin kapsamında girecek işyerlerinde toplu iş sözleşmesi yapmaya yetkili olacaklar. Düzenlemeyle birlikte bir işkolunda çalışan işçilerin yüzde 1’inin tespitinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından her yıl ocak ve temmuz aylarında yayımlanan istatistikler esas alınacak. Söz konusu istatistiklerde her bir işkolundaki toplam işçi sayısı ile işkollarındaki sendika Hafif ticaride alarm Ekonomi Servisi Bu yılın ilk 6 ayında otomotiv pazarında hafif ticari araçların payı tarihi en düşük seviye olan yüzde 21.3’e gerilerken, bu pazardaki satışlarda ithal oranı da yüzde 50’nin üzerine çıktı. Hafif ticari araç pazarı 2014’ün ilk yarısında geçen yılın aynı dönemine kıyasla yaklaşık yüzde 32 daralırken, bu pazarda geçen yılın ilk yarısında yüzde 47.6 olan ithal oranı yüzde 50.5’e yükseldi. Otomotiv Distribütörleri Derneği verilerine göre, Türkiye otomobil ve hafif ticari araç toplam pazarı yılın ilk yarısında geçen yılın dönemine göre yaklaşık yüzde 25 daralmayla 286 bin 861 seviyesine düştü. Ekonomi pamuk ipliğine bağlı CHP raporunda dış borçlardaki artışa vurgu yapılarak “Merkez Bankası’nın kasasındaki rezerv bu borçları ancak karşılayabiliyor. Bu durum, ani bir sermaye çıkışı karşısında çok ciddi bir risk” uyarısı yapıldı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından açıklanan ların üye sayıları yer alacak. rak yüzde 3’e kadar yükselmesinin kaistatistikte, 680 bin 59 4 Çalışma ve Sosyal Güvenlik Baka bul edildiğini belirten Çelik, “Bu akmemurun hiçbir sennı Faruk Çelik düzenlemeyle ilgili la, mantığa çok uygun bir düzendikaya üye olmaması yaptığı açıklamada işkolu barajının leme değildi. Ama sosyal taraflarsendikaları harekete daha önce yüzde 10 olduğunu anım la, işçi, işverenle bu yasanın acilen geçirdi. Sendikasız sattı. Sendika yasasıyla yapılan deği çıkması gerektiği için uzlaşabildi memurları üy e yapmak şiklikle işkolu barajının kademeli ola ğimiz nokta bu şekildeydi” dedi. için sendikalar yeni strateji geliştiriyor. Resmi Gazete’de, 4 Temmuz’da yayımlanan tebliğe göre, 2 milyon 270 bin 558 kamu görevlisinden 1 milyon 589 bin 964’ü sendika üyesi olup, Ekonomi Servisi CHP’nin ekonomi 100. Ekonomik Görünüm Raporu’na göre; sendikalaşma oranı 4 Nisanda reel sektör şirketlerinin döraporunda, vadesi bir yıldan önce dolacak yüzde 70 olarak gerkısa vadeli dış borçların 130.6 milyar do viz açık pozisyonu 3.8 milyar dolar artaçe kleşti. Memurların; lara çıktığı vurgulanarak “Dünyada dolar rak 169.7 milyar dolara çıktı. sendika aidatı, sendi4 Nisanmayıs aylarında Türkiye’nin bolluğunun olmayacağı ve doların pakaların ideolojileriyle halanacağı bir dönemde döviz kurun döviz yükümlülüğü 49.5 milyar dolar artaanılmama düşüncesi da oluşacak dalgalanmalar bu dış kırıl rak 650.6 milyar dolar oldu. Döviz cinsinve üye olduğu sendika ganlıklara sahip Türkiye ekonomisin den varlıklar sadece 4.4 milyar dolar arttı. nedeniyle yöneticile6.4 milyar TL bozularak 3.4 milyar TL de ciddi sonuçlar doğurabilir” denildi. rinden mobbing görm e CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik açık verdi. Bütçe bozuluyor, AKP mali korkusu nedenleriyle Öztrak’ın koordinasyonunda hazırladığı affa ve özelleştirmelere sığınıyor. sendikalara üye olmadıkları belirtiliyor. Sendikalar 6 8 0 b in m e m u r u n peşinde Açıklanması zor garip olaylar giderek sıklaşmaya başladı. Adeta, yüz yıl sonra yine dünyanın “dibi çıkıyor”. İnsan “bu gidiş nereye?” diye düşünmeden edemiyor. rtadoğu’dan başlayalım Ortadoğu’da kaos geçen hafta konuştuğumuz yönde, yeni gariplikler sergileyerek yayılıyor. Üç İsrailli gencin 12 Haziran’da kaçırılması bölgenin, zamanın ruhuna uygundu ama olayı kimsenin sahiplenmemesi, kaçırılanların bir tutuklu değişimi için pazarlık konusu yapılmadan öldürülmesi çok garipti. Bu garip olay, bir insani trajedi olarak, çözümsüzlüğü içinde kanamaya bırakılmış, bir süredir belli bir sessizlik içinde devinen GazzeHamas krizini yeniden patlattı. Hafta kapanırken İsrail’in hava saldırılarında ölenlerin sayısı, çoğu kadın ve çocuk olmak üzere 300’ü bulmuştu. İsrail Gazze’yi karadan işgal etmeye, top ateşine tutmaya başladığına göre ölenlerin sayısı artacaktı. İsrailHamas savaşı katliama dönüşerek genişlerken İsrailli yorumcuların da dikkatini çeken bir başka gariplik söz konusuydu. Ne Yahudi yerleşimci fanatiklerin bir Filistin genci yakarak öldürmesinden sonra Doğu Kudüs’te patlak veren isyan refleksi, ne de İsrail hükümetinin üç İsrailli gencin öldürülmesini bahane ederek onlarca Filistinliyi tutuklaması Batı Yakasında beklenen hareketlenmeyi yaratmıştı. Evet her gün gençler protesto gösterileri düzenliyorlar; polisle (Filistin Yönetimi güvenlik güçleriyle) İsrail askerleriyle çatışıyorlar ama katılım hep düşük kalıyor. Gazze’de ölü sayısı artmaya O başlayınca bir hareketlenme olmuş ama katılım binlerle değil daha çok yüzlerle ifade edilebilecek düzeyde kalmış. Bu garipliğe dikkat çeken Amira Hass , konuştuğu Filistinli gençlerin, genelde Batı Yakası halkının Filistin Yönetimi liderliğine güvenlerini tümden kaybettiklerini, protestolardan bir şey çıkacağına inanmadıklarını aktarıyordu. Amira’ya göre “Filistin Yönetimi liderliği bir taraftan işgale karşı çıkıyor, diğer taraftan işgalcinin söylemini benimsiyor, bu şizofrenik durum da halkın güvenini kırıyor.” (Haaretz, 18/07/14) Bir başka gariplik de Irak’ta yaşanıyor. İsrail Gazze’ye saldırmaya başlayınca IŞİD ve halifesine ilişkin haberler, dünya medyasının ekranlarının, uzman yorumların, tartışmaların dışına düştü. Halbuki bu fanatikler ordusu, kanlı mesleklerini ifa etmeye devam ediyorlar. Lübnan’da yayımlanan The Daily Star’ın aktardığına göre, geçen haftalarda Suriye’de önemli ilerleme kaydeden IŞİD, perşembe günü rejimin güçleriyle kanlı bir çatışmadan sonra, Homs bölgesindeki Saar gaz rezervini ele geçirmiş. The Guardian ’ın Musul’daki muhabirine dayanarak aktardığına göre, IŞİD, güçlerinin büyük kısmını Musul’dan çekerek, diğer savaş alanlarına doğru kaydırmış. Musul’da çok sınırlı sayıda IŞİD savaşçısı kalmış. Musul’un yönetimini, Saddam’ın en önemli komutanlarından (Bush hükümetinin aradığı adamlar listesindeki “Kupa Kralı”) İzzet Alduri yöne Bu Gidiş Nereye? timindeki bir Nakşibendi (Sünni) milis devralmış. Bunlar binalardan IŞİD’in bayraklarını indirerek kendi bayraklarını asıyorlarmış. IŞİD güçlerini yeniden Suriye’ye kaydırıyor, hem rejimle hem diğer muhalefet güçleriyle savaşıyor. Financial Times, IŞİD dışındaki muhalefetin bir taraftan rejimin, diğer taraftan IŞİD’in saldırıları altında dağıldığını, üyelerinin moral bozukluğuyla ülkeyi terk etmeye başladığını aktarıyor. The Times’a göre bu gidişle Esad rejimi IŞİD’e karşı Batı’nın en önemli müttefiki olacak. Ukrayna ile devam edelim Geçen hafta bir Malezya yolcu uçağı, Ukrayna’da iç savaşın sürmekte oluğu bölgenin hava sahasından geçerken, karadan atılan bir füzeyle vuruldu, uçaktaki yolcuların, görevlilerin hepsi öldü. Uçağın Rusya ile Batı arasında, “aracılar yoluyla” sürdürülen (proxy) savaşın yaşandığı alanın üzerinde, Rus imalatı bir füzeyle vurulmuş olması, bu füzelerden Ukrayna hükümetinde de olmasına karşın Batı’da Putin’i suçlayan bir söylemin hızla egemen olmasına yol açtı. Hafta sonunda bu söylem “O sırada havada bir de Ukrayna kargo uçağı vardı, Rusya’nın silahlandırdığı isyancılar yeterince eğitilemedikleri için yanlış uçağı vurdular” biçiminde, “aslında kaza oldu”, derken olayın sorumlusunun Rusya olduğu varsayımını vurgulayan bir hatta girdi. Bu söylem, hem Le Monde’da, hem de Der Spiegel’de dikkat çekilen önemli bir soruyu yok saymaya çalışıyor: Rusya yanlısı isyancılar, hava sahalarına girecek olan uçakları vuracaklarını daha önce açıklamış, bir kargo uçağı, bir helikopter düşürmüşlerdi. İngiltere, Fransa, Almanya yolcu uçaklarının yolunu bu bölgenin kenarında geçecek biçimde değiştirmişlerdi. Daha önceki iki uçuşunda bu bölgenin dışında kalmaya dikkat eden Malezya uçağı, bu kez bu bölgede ne arıyordu? Malezya uçağı vurulduğu sırada bir Hindistan yolcu uçağı, bir de Ukrayna ordusuna ait kargo uçağı o bölgeden uçuyormuş. Hava trafiğini izleyen “Flightradar24.com” adlı kurumun sitesindeki bir harita, Avrupa’nın üzerinde yüzlerce uçak uçarken Ukrayna’nın üzerinin boş olduğunu gösteriyordu. Diğer bir değişle Malezya uçağı (bu Hindistan uçağı da olabilirdi), uyarılmamış, bölgeden geçerken Ukrayna ordusuna ait bir kargo uçağı da aynı hava sahasına sokulmuş. Garip bir nedenden dolayı adeta, faturası kolaylıkla Rusya’ya çıkarılabilecek bir “kaza” için tüm önkoşullar hazırlanmış. Batı’nın, Ortadoğu ve Afrika’da, Doğu Avrupa’da her fırsatta ABD projelerine karşı çıkan Putin yönetimini baskı altına alma çabalarıyla uyumlu bir gelişme olan bu son “gariplik” yaşanırken dünya ekonomisi yeni bir mali kurum “kazandı”. Dünya ekonomisinin “kurallarını”, kendi yükselişlerini destekleyecek yönde değiştirmek isteyen Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika, 100 milyar dolar sermayeli bir bankanın kuruluşunu açıkladılar. Yeni banka IMFDünya Bankası ikilisinin etkisi dışında kalacak, Putin’in deyimiyle, “ülkeleri ABD ve müttefiklerinin baskılarına karşı koruyacak.” (AFP, 15/07/14) IMFDünya Bankası, dünya ekonomisinin Batı’nın gereksinimlerine uygun, ABD hegemonyasını koruyacak biçimde düzenlenmesinin, neoliberalizmin dayatılmasının en önemli araçlarıydı. ABD ekonomisi, yeniden resesyon işaretleri veriyor. Çin ekonomisi eski hızını kaybediyor. Bu koşullarda Avrupa’nın toparlanma şansı ortadan kalkıyor ( Financial Times , 17/07). Öy leyse, pazarların ve kaynakların kullanımının, uluslararası mali kurumların, Batı açısından önemi daha da artıyor. Tam bu noktada, BRICS yeni bir mali kurumla Batı’nın karşısına çıkıyor... BRICS Bankası Hükümet elde avuçta bir şey bırakmadı Ekonomi Servisi Tür ki ye ’nin göz be be ği on ca de ğer li iş let me, fab ri ka, te sisi yok pahasına satan AKP hükümeti, özelleştirmelerle övünmevi sürdürüyor. Geçen yıl 12.5 milyar dolarlık özelleştirmeye imza atan hükümet, bu yılki özelleştirmelerde şimdiden 10 milyar dolara yaklaştı. Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, söz konusu rakamların tarihi bir başarı olduğunu iddia ederek, enerji alanında yapılacak özelleştirmelerle 2014’ün ‘rekor yılı’ olacağını söyledi. Üretim sektöründeki önceliğin termik santrallarda olduğunu anlatan Şimşek, Seyitömer, Kangal ve Hamitabad, KemerköyYeniköy, Çatalağzı ve Yatağan’dan sonra sırada Tunçbilek, Orhaneli, Soma ve Çan termik santrallarının olduğunu belirtti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle