05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 TEMMUZ 2014 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 MEB, henüz bir yıllık geçmişi olan TEOG sisteminde değişiklik yapmayı tartışıyor Eğitimde yazboz modeli OKULLARA İBADETHANE ZORUNLULUĞU SİNAN TARTANOĞLU Karpuz Seçmek... Karpuz seçmeyi bilir misiniz? Ben bilmem. Ama bakın, başımdan geçen bir olayı anlatayım. Bir gün, karpuz reyonunda durmuş, karpuzlara bakıyordum. Elimle yoklayıp seçmeye çalışıyordum. Aslında bildiğim bir şey değil ama duyduklarım var. Karpuzu iki elimle tutup kaldırıyor, biraz sıkıp kulağıma götürüyorum. Kütürtü var mı diye dinliyorum. İşte, sapı kurumuş olacak, yoklayıp şap şap vuruyorum. Baktım, bir kadın yaklaştı: Beyefendi, karpuz mu seçiyorsunuz? Yani, pek anlamam da bakıyorum, dedim. Kadın anlayışla gülümsedi, alçakgönüllülük sanıyor. Zahmet olmazsa benim için de seçer misiniz? Bakın, kabak çıkarsa karışmam, dedim. Olsun efendim. Sağ olun, dedi. Şimdi böyle seçimlerin inandırıcı olması için hemen elinize geleni beğenmeyeceksiniz. Elinize alıp tartar gibi yapıp yüzünüzü buruşturacak, kimine de “çık çık” gibi sesler çıkarıp yerine koyacaksınız. Yavaş yavaş gelenler çoğaldı, rica edenler arttı. Beş altı karpuz seçtikten sonra izin alıp ayrıldım. Birden fark ettim ki, grup tarafından “karpuz seçme uzmanı” kabul edilmişim. Bu olay üzerinde sonradan çok düşündüm. İşte, popüler davranış böyle bir şeydi. Pırıltılı reklamlar, gösterişli jestler, havalı söylemler sıradan birini “uzman”, “lider”, “kanaat önderi”, “pazarlama gurusu” yapıyordu. Çevrenize bakın, günümüzün kaç uzmanını, kaç yeni meslek sahibini göreceksiniz. Astrologlar, medyumlar, biyoenerji uzmanları gibi pek çok marifetli unvan insanları etkiliyor, çekiyor, inandırıyor. HHH Öteki seçimlerimizin de “karpuz seçmek”ten pek farkı yokmuş. Prof. İsa Eşme’nin yeni kitabını okuyorum. “Türkiye’de Yüksek Öğretime Geçiş Sistemi” adını taşıyan çok değerli kitabında üniversiteye giriş hakkını sınavla kazanan öğrencilerin seçimlerini nasıl yaptıklarını açıklıyor: 865.482 adayın; yüzde 15’i (131.956 aday) ilk tercihine, yüzde 18’i (231.305 aday) ilk üç tercihine, yüzde 35’i (300.997 aday) ilk beş tercihine, girebilmiş, geriye kalan yüzde 65’lik büyük kitle (564.485 aday) ilk beş tercihinde yer vermedikleri alanlara kaydolmuşlardır. İsteğin, yeteneğin olmadığı alanlarda yapılan verimsiz yüksek eğitim, diplomalı işsizler ordusuna yeni eklemeler yapmaktan öteye gidememektedir. Gençlerimizin geleceği böyle heba edilmektedir. Aslında, karpuz sergisinde karpuz seçmekten pek de farklı görünmüyor. HHH Cumhurbaşkanlığı seçiminden artık söz etmek istemiyorum. Ekmel Bey’in her şeyi inceden inceye irdeleniyor. Elbette irdelenmelidir. Geçmişi, yaptıkları, söyledikleri elekten geçiriliyor. Doğrudur, geçirilmelidir. Ama bunlar yapılırken de nesnel (objektif) olmaya özen gösterilmelidir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ise artık biliniyor olmalıdır. Fakirlikten dünya zenginliğine geçmiştir. Yandaşlarının her yolsuzluğunu örtmüştür. Çelişkili beyanlarından hiç rahatsız olmamıştır. Demokrat söylemden otokrat uygulamalara geçmiştir. Ülkenin bütün geçmişini inkâr etmiştir. Atatürk’ü doğrudan hedef alamadığı için İsmet İnönü üzerinden veryansın etmektedir. Aslında “iki sarhoş” dediği de Atatürk ile İnönü’dür. Bütün yolsuzlukları yasa çıkararak, yargıyı, polisi tarumar ederek örtmeye çalışmaktadır. Kendi yaptıklarının ortağı olan Gülen hareketini şimdi suçlayarak kendini kurtarmaya çalışmaktadır. Bütün bunlarda bilinmeyen bir şey yok. Şimdi ne yapacaksınız? Ekmeleddin Bey sizin adayınız değil. Oy vermeyeceksiniz. Erdoğan’a iki oy vermiş olacaksınız. Selahattin Demirtaş’a oy vereceksiniz. R.T. Erdoğan kazanacak. Sonuçta, R.T. Erdoğan sizin yardımınızla birinci turda başkan seçilmiş olacak. Dikkat buyurun, cumhurbaşkanı değil, kendinin başkanı. Siz gerçekten de “karpuz seçme uzmanı” olmuşsunuz... ‘Namaza sıra gelecek mi’ diye soruldu İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) özel ilkokul, ortaokul ve liselerde ibadethane kurma zorunluluğu getirdi. Mevcut özel okulların ve dershanelerin özel okullara dönüşümünde sahip olması gereken yapısal standartların belirlendiği ve ibadethanenin zorunlu tutulduğu yönergede, özel ilkokullarda “oyun bahçesi”, liselerde de “sağlık odası” ise isteğe bağlı olarak olarak düzenlendi. CHP İzmir Milletvekili Erdal Aksünger, Nabi Avcı’ya “Zorunlu ibadethanelerde, ibadeti de zorunlu hale getirecek misiniz” diye sordu. Aksünger, “Ankara Milli Eğitim Müdürü, okul müdürlerine bir genelge gönderip başarılı olan öğrencilerin imam hatip liselerine yönlendirilmesini istiyor. Aynı gün özel ilk ve ortaokullarda ibadethane yapılması zorunluluğunu basında okuduk. Bu konu Milli Eğitim Bakanlığı’nın, özel okulları A, B, C ve D olmak üzere gruplara ayırarak akredite edecek puanlama sistemine geçtiğini açıkladığında gündeme getirmiştim. Uygulama ile fen bilimleri laboratuvarı kurmakla, boş bir odaya iki tespih bir seccade koyup ibadethane açmak aynı değerde puanlanıyordu. Okullarda mescit açılmaya zorluyorlardı. Öğreniyoruz ki tamamen zorunlu hale getirmişler” dedi. “İmam hatipler 4+4+4 sonrası önceki yıllarla kıyaslanamayacak kadar hızlı bir artış gösterdi” diyen Aksünger ayrıca, 2002 AKP iktidarı öncesi, İHL sayısının 450’den 874’e, bu okullarda okuyan öğrenci sayısının ise yaklaşık yedi kat aratarak 71 binden, 474 bine yükseldiğini de vurguladı. Ne Gezi, ne Gazze unutuldu İstanbul Teknik Üniversitesi’nin (İTÜ) Fenerbahçe Ülker Arena’daki 2014 mezuniyet töreni, mezun öğrencilerin büyük protesto gösterilerine sahne oldu. Öğrenciler, taşıdıkları dövizler ve pankartlarla Gezi direnişindeki polis şiddetinden Soma’daki işçi katliamına, rüşvet ve yolsuzluk operasyonunda ortaya dökülen kirli ilişkilere, İsrail’in Gazze katliamından IŞİD’in Kobane’ye saldırılarına tepkilerini ortaya koydular. Tören sırasında dövizlerini kaldıran öğrenciler rektör Prof. Dr. Mehmet Karaca konuşurken toplu olarak kürsüye sırtlarını döndü. Ülker Arena’yı dolduran binlerce öğrenci, Karaca’yı ıslıkladı, yuhaladı. Yeni mezunlar, Gezi olaylarında öldürülen Berkin Elvan, Güneydoğu’da öldürülen Uğur Kaymaz ve Ceylan Önkol’un fotoğraflarını taşıdı. İTÜ Rektörlüğü, daha önce protesto gösterileri nedeniyle mezuniyet törenini iptal etmiş ancak İTÜ öğrenci konseyinin talebi üzerine Fenerbahçe Ülker Arena’da yapılmasını kabul etmişti. Öğrenciler, mezuniyet törenine Biletix üzerinden ücretsiz bilet temin ederek katılabildi. Bilim merkeziydi imam hatip oldu ÇANAKKALE (Cumhuriyet) Eğitim Sen Çanakkale Şubesi, kentteki bilim sanat merkezinin imam hatip okuluna dönüştürülmesine tepki gösterdi. Eğitim Sen Çanakkale Şube Sekreteri Mustafa Bulgurcu, bu kararla, Milli Eğitim Bakanlığı’nın kendi hazırlamış olduğu yönergeye uymadığını ileri sürdü. Bulgurcu, süreçle ilgili şu bilgiyi verdi: “Çanakkale Bilim ve Sanat Merkezi’nin bir bölümünün imam hatip ortaokuluna dönüştürüleceği duyumları üzerine konuyu il milli eğitim müdürlüğüne sorduk, bilim sanat binasının bir bölümünün kullanılacağını doğruladılar. Ancak Milli Eğitim Bakanlığı Bilim ve Sanat Merkezleri Yönergesi’nin 21. maddesine göre bu merkezler, üstün yetenekli öğrencilerin kapasitelerini geliştirerek en üst düzeyde kullanmalarını sağlamak amacıyla açılmış olan bağımsız özel eğitim kurumlarıdır. Yani bakanlık kendi yönergesini çiğnemektedir.” Bulgurcu, imam hatip ortaokulu için başka bir bina bulunmasını istedi. ANKARA Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), liselere geçişte bu yıl ilk kez uygulanan “Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG)” sınavında değişikliği gündemine aldı. 6 ders için düzenlenen TEOG’un 20142015 eğitim öğretim yılında 3 dersten yapılması planlanıyor. Üzerinde tartışılan sisteme göre, 8. sınıf öğrnecileri yine Türkçe, matematik ve fen ve teknoloji derslerinden sorumlu olacak. Ancak bakanlık, din kültürü ve ahlak bilgisi ile birlikte inkılap tarihi ve Atatürkçülük ve yabancı dil sınavlarını da rafa kaldıracak. MEB, bir buçuk milyon ortaokul öğrencisinin ortaöğretimini belirleyen ve bu yıl ilk kez uygulanan TEOG sonuçlarını değerlendirmeye başladı. Sınav sonuçlarının açıklanması ile birlikte soruların iptal edilmesi sorunu ile karşı karşıya kalan MEB, öğrencilerin doldurduğu anketlerin sonuçlarından ve veli taleplerinden yola çıkarak “henüz bir yaşındaki sistem” üzerinde değişiklik yapabilir. Üzerinde tartışılan yeni sisteme göre, bu yıl ilk kez sadece 8. sınıf öğrencilerine 6 dersten düzenlenen sınav gelecek yıl, yani sistem daha iki yaşındayken 3 sınavlı hale getirilebilir. Buna göre; bu yıl Türkçe, matematik, din kültürü ve ahlak bilgisi, fen ve teknoloji, inkılap tarihi ve Atatürkçülük ve yabancı dil sınavlarından düzenlenen sınav gelecek yıl sadece Türkçe, matematik, fen ve teknoloji sınavları için yapılabilir. bu durumda din kültürü ve ahlak bilgisi, inkılap tarihi ve Atatürkçülük ve yabancı dil sınavları liselere geçişte ortaokul öğrencilerine uygulanmayabilir. MEB, TEOG sisteminin tanıtımlarında, ilk yıl için sadece 8. sınıf öğrencileri için uygulanacağını, ancak önümüzdeki yıllarda, alt sınıflar için de düzenleneceğini açıklamıştı. Ancak 20142015 eğitim öğretim yılında 7. sınıflar için TEOG sistemine geçilmeyeceği, sınavdan yine sadece 8. sınıf öğrencilerinin sorumlu olacağı öğrenildi. Olur da başlıkta da olur mu? Sayın Cumhuriyet editörleri, 13 Temmuz 2014 Pazar tarihli Cumhuriyet’in kâğıt baskısının 6. sayfasında, Selda Güneysu imzalı haberin, iri puntolarla yazılmış başlığı “Tablolarda gitti” şeklinde yazılmış. Halbuki, doğrusu “Tablolar da gitti” şeklinde ayrı yazılan ‘de’ şeklinde olması gerekmez mi? “Tablolar dahi gitti” anlamında. Nitekim, daha küçük puntolarla yazılmış aşağısındaki haber özetinde, doğru şekliyle “...bu tablolar da büyük ihtimalle...” yazılmış. Diğer gazetelerde bu tür şeyleri görmeye alıştık da Cumhuriyet’in böyle ilkokul imlası seviyesinde hata yapmasını yadırgadım. Yani, Cumhuriyet’i, özellikle de değiştirilemeyen kâğıt baskısını hazırlayan kişilerin, Türkçeye ve yabancı dillere son derece hâkim ve hatta edebiyat kültürüne de sahip kişiler olması gerekir diye düşünüyorum. Yoksa, halkı sürekli küçümseyip de onların yapacağı hataları/noksanları siz de yaparsanız, Jakobenliğin meşru bir zemini kalmaz. Ben de kendi çabalarıyla, naçizane üç kitap çıkartmış birisi olarak sayılamayacak denli çok yazım hatası yapıyorum. Ben amatörüm. Benim kurumsal kimliğim ve deklare edilmiş bir misyonum yok. Arkamda herhangi bir kurum veya holding de yok. Ücreti neyse verip profesyonel editör de tutamam. Ama Cumhuriyet’in statüsü bambaşka, zaten siz de her vesileyle Cumhuriyet’in bir misyon gazetesi olduğunu biz okurlara hatırlatıyorsunuz. O nedenle, benim hata yapmaya ruhsatım fazla fazla var ama sizin her gün, eğer mühendislik diliyle konuşursak, “sıfır hata” ile gazete çıkartmanız, en azından bunun için gerekli profesyonel özeni göstermeniz gerekir. Selamlarımla, Evren İşbilen AKP’nin Baş Düşmanı Medya Geçen hafta değindiğimiz konu önemini koruyor. İnternet siteleriyle ilgili yasa tasarısında iktidar partisinin ısrarlı olduğu anlışılıyor. Bu konudaki uyarılar ne yazık ki dikkate alınmıyor. Kısaca iktidar internet sitelerini ve çalışanlarını ikiye bölmekte, ruhsatlı sitelerde çalışanlar ve çalışmayanlar diye ayırmakta direniyor. İnternet sitelerini Basın Kanunu kapsamında değerlendirmek yerine farklı bir şekilde konumlandırmak istiyor. Buna sitelerle ilgili TİB’e verilen yetkiler de eklendiğinde durum daha da vahimleşiyor. TGC konuyu açıklıkla ortaya koydu: “Tasarı basın ve ifade özgürlüğünü engellemektedir.” Tanımlanmaya çalışılan “İnternet Haber Sitesi” kavramı karışıklıklara ve eşitsizliklere neden olacaktır. Sadece beyanname verilerek bu statüye hak kazanılacak ve sadece bu internet haber sitelerinde çalışanlar gazeteci sayılacaktır. Bu düzenleme anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Beyanname vermeden habercilik yapan “İnternet Haber Siteleri” ise kanun kapsamına alınmayacak ve bu haber sitelerinde çalışanlar da gazeteci sayılmayacaktır! İdareye, özellikle Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB), medyaya ölçüsüz müdahale yetkisi verilmektedir. İdareye (özellikle TİB’e) verdiği sınırsız yetkilerin basın ve ifade özgürlüğünün önündeki en büyük engeli oluşturacağı, idarenin yapacağı müdahalelerin ölçüsüz olabileceği konusunda uyarılarımızı yapmış ve kamuoyuyla da paylaşmıştık. Uyarılarımızın haklılığı, idarenin Twitter, YouTube ve yargının bol miktarda uyguladığı yayın yasaklarıyla ortaya çıkmıştır. Beyanname vermek suretiyle Basın Kanunu kapsamına giren “internet haber siteleri”, tasarı yoluyla, 5651 sayılı internet cezalarına ilişkin kanun ile de kıskaç altına alınmaktadır. Oysa internet haber sitelerinin sadece Basın Kanunu’ndaki yükümlülüklerini yerine getirmeleri yeterli olmalıdır. Konuyu gazetemizde Emre Kongar da ele aldı ve yapılmak istenen büyük hataya dikkat çekti. Eski TGC Başkanı ve Cumhuriyet Vakfı Başkanı yazarımız Orhan Erinç de “AKP’nin Yeni Buluşu: Arzuya Göre Gazetecilik” başlıklı yazısında şöyle dedi: “Haber siteleri Basın Yasası’ndaki kurallara göre beyanname verirlerse gazetecilik yapıyor sayılacaklar, çalışan haberciler de 5953 sayılı Basınİş Yasası kapsamına girecekler. Ve bu siteler resmi ilan ve kamu reklamı, çalışanları da borç ve sosyal yardım alabilecekler. İşveren arzu etmez de beyanname vermezse haber sitesi ‘gazetecilik yapmıyor’ sayılacak ve habercileri de şimdi taşeronda çalışan meslektaşları gibi 4857 sayılı İş Yasası kapsamında görev yapacaklar. Bırakın sosyal ve ekonomik hak kayıplarını, Basın Kartı alamayacakları için iktidarın ve Başbakan’ın etkinliklerine ve toplantılarına giremeyecekler. Basın Yasası’na göre beyanname verecekler, Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın denetiminden de kurtulamayacaklar. Aynı işi yapan haber siteleri ile aynı işi yapan gazeteciler arasındaki ayrım bir kez daha mesleğimizi vuracak. Tasarı Genel Kurul’da değişir mi derseniz, hiç umudum yok. Çünkü yapılırken mutlaka tek seçicinin onayı alınmış ve kesin kural haline getirilmiştir. Parmaklar ona göre kalkacaktır.” Geriye ne kalıyor? Gazetecilerin birlik içinde direnmesi... Öngörü öngören Bu notumun sebebi bir kelime! Aslında bu gibi konuları CBT’ye gönderirim ama orada pek işe yaramadı (hatta aynı konuda bir yazım yayımlanmıştı). 14 Temmuz 2014: sayfa 6, Dostum Bursalı’nın yazısından bir cümle: “... Burası ... bir sıradan öngörüyü dile getirme yeri. ...” Sayfa 7, Değerli Erinç’in yazısından bir alıntı: “... ceza öngören yasalardan...” Hangisi doğru? Aynı kelime neredeyse birbirine zıt anlam taşıyan bağlamlarda kullanılıyor. Bu kelimenin ilk ortaya çıkışı Erinç’in kullandığı bağlamdaydı (eski deyişle “derpiş” olduğunu dostum, değerli dilbilimci Yusuf Çotuksöken’den öğrenmiştim), sonraları “tahmin” anlamı da yüklenerek her iki “zıt” niyete de kullanılmaya başlandı. Aslında bunu son onon beş yıldır çok kimse yapıyor. Eminim Bursalı’nın yazılarında Erinç’in kullandığı gibisi, Erinç’in yazılarında da Bursalı’nınki gibisi bulunabilir, hem de birden fazla. Dilin “özleşmesi” çok iyi ama böyle olması, hele “kanaat önderlerinin” dikkatsizliği çok üzücü oluyor. (Daha beter örneği Bursalı çok iyi bilir “güç” ile “kuvvet”in karıştırılması!) Ha bir de başlık var: 13 Temmuz, sayfa 6, “Tablolarda gitti”. Hata kendisini gösteriyor, işaret etmeye teeddüt ederim. Başlık altında tekrarlanmamış ama başlık tatsız. İki de haber: 13 Temmuz, sayfa 8: “8 aylık hamile 1. kattan atladı”. Haberi okumayan bir kimsenin olayı olduğundan kötü, hatta feci olduğunu sanması işten değil. Örneğin, “8 aylık 29 Haziran tarih 1775 sayılı Cumhuriyet hamile yangında 1. kattan atlayaPazar ekindeki bulmacanın çözümünün rak kurtuldu” gibi yazılmalıydı, verildiği 1477 sayılı ekte: 1 “otomatik para metnin yarısı boyutundaki çekme makineleri için kullanılan kısaltma” başlığın puntosu küçültülür, sorusunun yanıtı, AKM olarak verilmiş. Oysa hatta habere bebeğin durumu doğru yanıt ATM’dir. 2 “Macaristan’da da yazılırdı. Sanırım başlıkların haberi özetlemesi haber yazımıüretilen ünlü bir şarap” sorusunun yanıtı nın alfabesinde olmalı. için Kokay denilmiş. Doğrusu, Tokay’dır. 314 Temmuz, sayfa 3: “Film “Ölmek üzere olan kimse” sorusunun yanıtı gibi operasyon”, “... A. Ç.’nin el için Sekaret denilmiş. Doğrusu, Sekerat’tır. ve ayaklarını bağlayıp bir odaya (Meydan Larousse. Burada kapattı. ... korkan A. Ç. 155 Polis sekaret diye bir sözcük bulunmamaktadır. İmdat telefonundan yardım isteBulmacayı ikinci şıklarla çözmüş olanların di. ...” Nasıl?.. Telepatiyle mi?.. çekilişe katılması gerektiği kanısındayım. Bir açıklama gerekmez miydi? Saygılarımla. Ali Niyazi Öz Sevgilerimle. Ömür Akyüz Ders muafiyetinde öğrenciler kazandı ESKİŞEHİR (Cumhuriyet) Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi’nde (AÖF) ikinci üniversitesini okuyan öğrenciler ile dikey geçiş ile öğrenime hak kazanan öğrencilerin büyük tepkisini çeken ders muafiyeti mücadelesinde kazanan öğrenciler oldu. YÖK tarafından zorunlu olarak okutulan Türk Dili, Temel Bilgi Teknolojileri (Bilgisayar), Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi ve Yabancı Dil derslerini daha önce alan öğrencilerin AÖF’de bir kez daha ders almaları tepkilere neden oluyordu. AÖF, sonunda muafiyet hakkını tanıdı. Buna göre ikinci üniversite okuyan ve dikey geçiş yoluyla AÖF’de öğrenim gören tüm öğrenciler Tük Dili, Temel Bilgi Teknolojileri, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi ve Yabancı Dil derslerinden muaf tutulacak. 201415 öğretim yılından itibaren uygulanacak kararla daha önce bu dersleri alan öğrenciler, ikinci kez aynı dersleri almaktan kurtulmuş oldu. Karar 7. ve 8. dönemlerde okutulan Yabancı Dil3 ve Yabancı Dil – 4 derslerini alan öğrencileri de içeren önemli bir detay içeriyor. Bu derslerden zorlanan öğrenciler için ise Yabancı Dil3 dersinin yerine “Girişimcilik ve İş Kurma”, Yabancı Dil4 dersinin yerine ise “Etkili İletişim Teknikleri” okutulacak. Bulmacada yanlışlar
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle