20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 TEMMUZ 2014 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 13 İki Satır Bile Yazamayacağız... Sara Nöbeti 1981’de Tuzla Piyade Okulu’nda 174. dönem yedek subay adaylarının yer aldığı 7. bölük 1. takım, ilk gece koğuşta yatarken büyük bir gürültüyle uyanır. Aralarından bir aday, sara nöbetine yakalanmış ve yatağından düşmüştür. Aday, revire kaldırılır, daha sonra hastaneye sevk edilir. 10 günlük tedavi ve dinlenmeden sonra birliğine döner. İşte o aday, bugün Türkiye’yi nöbete tutulmuş gibi zangır zangır titretiyor. 14 Nisan 2014 tarihinde bu köşede, üç cümle, iki satırdan oluşan bir değinimiz çıkmıştı: “Arkadaşımız Mustafa Çakır’ın haberinden öğrendik: Bilal Erdoğan’ın vakfına milyon dolarlar akmış. Çocukcağız sıfırlarken epey eziyet çekmekte haklıymış.” Bilal Erdoğan’ın şikâyeti üzerine İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, işte bu üç cümle, iki satır için soruşturma açmış. Geçen hafta bu konuda savcıya ifade verdik ve özetle şunları söyledik: “Bu soruşturma, birçok ulusal ve uluslararası örgüt tarafından da belirlendiği üzere Türkiye’de basının ve ifade özgürlüğünün ne denli baskı altında olduğunun en açık kanıtıdır. Bu soruşturma; hakkında soruşturma açılmış Bilal Erdoğan’ın, babası Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı ileri sürülen telefon kaydında geçen ‘evdeki paraları sıfırla’ yönündeki sözlerinin Türkiye’de ve dünyada herkes tarafından bilindiği, hatta buna ilişkin yapılan haberin ödüllendirildiği ve o ödülün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan tarafından verildiği bir Türkiye’de açılabilmektedir. Bu soruşturma; ana muhalefet partisi CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘Ben yürekli ve namuslu bir savcı bekliyorum. Erdoğan hakkında da fezleke düzenlenmesi lazım. Oğlum paraları sıfırla, demek kolay bir olay değildir. Onun için de fezleke bekliyorum’ dediği; herkesin, Bilal Erdoğan’ın yöneticisi olduğu TÜRGEV vakfına ne kadar bağış yapıldığını bildiği bir ülkede açılıyor. Bu soruşturma; Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın bir soru önergesini yanıtlarken yine aynı TÜRGEV’e yurtiçinden 29.666.553 lira, yurtdışından da 99.999.990 dolar bağış yapıldığını açıkladığı Türkiye’de açılıyor. Ve ben; bütün bu haberlerin yayımlandığı bir ülkede, bir gazeteci, bir yazar olarak bu konularda üç cümle, iki satırlık bir yazımdan dolayı Cumhuriyet’in savcılığı önünde ifade veriyorum.” Bu gidişle, “Bilal” ya da “sıfır” diyen yiyecek soruşturmayı... GÖRÜŞ SEVGİ ÖZEL Saat Kaç? Zafer Çağlayan, kendisine “Saat kaç?” diye soran bir yurttaşı işinden attırmış. Haydi becerebiliyorsa bizi de attırsın: Zafer Çağlayan saat kaç, saat? Kolundaki saat kaça Zafer Çağlayan? Kaçma, Zafer Çağlayan kaçma... Bedava Petersburg Gezisi Arkadaşımız Mahmut Lıcalı, TBMM Sanayi ve Enerji Komisyonu’nun 26 üyesinden 21’inin eşleriyle birlikte, Akkuyu’ya nükleer santral kuracak Akkuyu NGS AŞ’nin davetiyle St. Petersburg’da gezdiklerini haberleştirdi. Komisyon üyesi milletvekillerini sıralayalım: AKP’liler: İbrahim Halil Mazıcıoğlu (Gaziantep), Hüseyin Üzülmez (Konya), Ali Ercoşkun (Bolu), Mustafa Öztürk (Bursa), Hüseyin Filiz (Çankırı), Mehmet Galip Ensarioğlu (Diyarbakır), Mehmet Erdoğan (Gaziantep), Orhan Karasayar (Hatay), Metin Külünk (İstanbul), Ünal Kacır (İstanbul), Osman Boyraz (İstanbul), Soner Aksoy (Kütahya), Ahmet Erdal Feralan (Nevşehir), Ömer Selvi (Niğde), Özlem Yemişçi (Tekirdağ), Ercan Candan (Zonguldak). CHP’liler: Ümit Özgümüş (Adana), Osman Aydın (Aydın), Kemal Değirmendereli (Edirne), Mehmet Ali Susam (İzmir), Erdal Aksünger (İzmir), Hasan Ören (Manisa). MHP’liler: Bahattin Şeker (Bilecik), Emin Haluk Ayhan (Denizli), Alim Işık (Kütahya). HDP’li: İbrahim Binici (Şanlıurfa). Bu üyelerden CHP’li Erdal Aksünger ile Kemal Değirmendereli’nin geziye gitmediğini biliyoruz. Gitmeyen 3 kişi daha var. Onlar da kendilerini açıklasalar iyi olacak. Çünkü, geziye katılmış olanların sır gibi saklanan listesi açığa çıkacak. CHP’li Birgül Ayman Güler, sözde “çözüm kanunu”nun üç noktada “karanlık” soru işaretleri taşıdığını vurguluyor: 1 Müzakerelerde yabancı devlet temsilcilerinin üçüncü taraf olarak yer almaları mümkün olabilir mi? 2 Anayasadan “Türk vatandaşlığı”nın silinmesi kabul edilebilir mi? 3 Etnik gruplara siyasal kimlik ve etnik bölgelere siyasi statü verilebilir mi? Güler, bu kuşkularla birlikte yasanın “bağımsızlık, ulusal birlik ve üniter devlet” ilkelerine aykırılık Ulusal Birlik Dağılır! taşıdığını belirterek diyor ki: “Bu girişim, ülkemizi etnik topluluklar ayrışmasına ve buna hızla eklenecek mezhepler kopuşuna sürükleyecektir. Bu girişimin sağlayacağı ileri sürülen kalıcı barış, Türkiye’nin birlik ve bütünlüğünün kaldırılması şartına bağlanmıştır. PKKHDP’nin istediği, AKP hükümetinin getirdiği ve CHP yönetiminin destek verdiği yasa, terörü, Cumhuriyet rejimini teslim ederek sona erdirmeye hizmet etmektedir.” Bu duruma, kimileri de “birlikte dans etmek” diyorlar, iyi mi?.. Alevileri Gören Var mı? SADIK ÇELİK ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI [email protected] Diyanet İşleri yeni bir araştırma yapmış; “Türkiye’de Dini Hayat”. Türk halkının mezheplere ayrıldığı bu araştırmada mezhep üyelikleri oranlarla belirlenmiş. İlginç olan ise art arda sıralanan mezhepler arasında Aleviliğin yer almaması. Zaten bugüne kadar Alevileri yok sayan Diyanet’e göre Aleviler Hanefi mezhebine göre amel edermiş... Toplumda hizipleşme, ayrıştırma ve insanları birbirine düşürme çalışmalarının son ürünü mü bu acaba diye düşünmeden edemiyor insan. Yurdun dört bir yanında imam hatip patlaması yaşanıyor. Bu konuda gözler öylesine dönmüş ve kararmış ki, artık çok başarılı bazı Anadolu liselerini dahi kapatarak imam hatiplere çevirmeye başladılar. Milli Eğitim Bakanı ise imam hatip liselerinin sayısındaki bu sıradışı artışı “veli ve öğrenci talebine” bağlıyor. Halbuki yapılan araştırmaya göre imam hatiplerde sınıf başına düşen öğrenci sayısında herhangi bir artış söz konusu değil. İmam hatipleri “talep ettiği” iddia edilen öğrenciler her nasılsa okul mevcutlarını yükseltememiş. Konuyla ilgili ortada bir talep olduğu şüphesiz, fakat bu talebin hangi yönden geldiği biraz şüpheli gibi görünüyor... Son aylarda her köşe başında onlara rastlamamız mümkün. En cafcaflı metropol kaldırımlarında, parklarda, AVM’lerde, trafik ışıklarının hemen yanı başında. Esnaflık yapıp berber dükkânı açanı da var, inşaatlarda işçi olarak çalışanı da, kamplarda yaşayanı da, çoluğunu çocuğunu yanına alıp dileneni de, fuhuşa sürükleneni de... Ülkelerindeki korkunç iç savaşın bedelini şimdilerde acının, kanın, sefaletin kol gezdiği topraklarından koparak ve gelecekleri karararak ödeyen kurbanlar onlar. Ancak toplumumuzda bu beklenmedik, çok kalabalık ve topraklarımızdaki durum ve statüleri belirsizliğini koruyan, mülteci mi, göçmen mi, sığınmacı mı, yoksa sadece misafir mi sayıldıkları bilinmeyen konukların varlığı gittikçe daha büyük sorunlara yol açmaya başladı. İktidarın, Esad’ın birkaç hafta içinde devrileceği yanılgısı üzerine kurduğu dış politika hesaplarının, mezhepçi yaklaşımın, sığınmacı sayısının ne derece büyüyebileceğini ve göçmenlerin kendi aralarındaki farkların yaratacağı ayrılık ve çatışmaları öngörememenin ve buna benzer çok sayıda yanılgının kaçınılmaz neticesidir bunlar. Varlıkları günbegün daha görünür hale gelen Suriyeli İmam hatipleştiriyoruz vatandaşlara duyulan aleni tepki, öfke ve bunlarla birlikte filizlenen korku, sokak aralarına kadar girerek tehlikeli gerginliklere yol açmakta. Ekmek kapılarına haksız yollarla ortak olduklarına inandıkları Suriyeli esnafla anlaşamıyor Türk esnafı örneğin. Binlerce, on binlerce Suriyeli kayıt dışı çalışıyor. Yerli esnaf, vergi ödemeden haksız rekabet yaratan bu insanlara tepkili. Adana gibi bazı kentlerde ise işsiz güçsüz insanlardan oluşan çete bozuntusu gruplar Suriyelilere ait dükkânları haraca bağlama gibi girişimlerde bulunuyorlar. Gündelik yaşam pratikleri zemininde de türlü anlaşmazlıklar baş gösteriyor iki taraf arasında. Yükselen gerilim hepimizi korkutuyor. “Zulümden kaçan insanlara” kapılarını sonuna kadar açan yöneticilerimiz, o kapıları açtıktan sonra onları içeride nasıl ağırlayacaklarını, yeni bir hayatta kalma mücadelesi ve yerel halkla çatışma içine düşmemeleri için nasıl önlemler almaları gerektiğini pek çalışmamışlar görünüşe göre. HARBİ SEMİH POROY seçiminin yıldızı Selahattin Demirtaş Cumhurbaşkanlığı UYDUDAN NAKLEN HAKAN ÇELİK [email protected] Suriyeli sığınmacılar Yaklaşan cumhurbaşkanlığı seçiminin asıl parlayan yıldızı Selahattin Demirtaş gibi görünüyor. Ilımlı, nazik ve özgüvenli tarzıyla, “Bağlamadan başka bir şey çalmıyor” sloganıyla yansıttığı Gezi zekâsı ve esprili üslubuyla, bir türlü takdir edemedikleri bir muhalefete mahkum olmanın dayanılmaz ağırlığını üzerlerinde taşıyan kızgın ve kırgın solcuların, çalacak yeni bir kapı arayan metropol aydın sınıfının yönelebileceği bir aday haline geliyor. Kürt hareketi temelli olmasına rağmen bu temeli aşarak evrensel bir demokrasi anlayışıyla hitap etmeyi ve samimi görünmeyi başaran Demirtaş, çalışkanlığının ve çabasının neticesini sandıklardan çıkaracak gibi görünüyor. Bir süreden beri hava saldırılarıyla devam eden İsrailFilistin çatışmasında güçlü ve “şımarık” olan taraf İsrail, sonunda Gazze’ye kara harekâtını başlattı. İsrail Dışişleri Bakanı Liebermann, Katar’la birlikte Türkiye’yi de Mısır’ın sunduğu Gazze ateşkes önerisini baltalamakla, öneriyi reddetmesi için Hamas liderlerine baskı yapmakla suçluyor. Ağızlardan dökülen tüm o iddialı sözlere, biz güçlüyüz, asarız keseriz nidalarına rağmen aslında sorunun çözümü için belirleyici rol oynamaktan uzakta olan bizler de, Gazze’de çocuklar da dahil her gün yüzlerce kişinin nasıl katledildiğini dünyayla birlikte yalnızca seyrediyoruz. Yıpranmış giysilerini tersyüz ederek “yeni”leştiren, Sümerbank ürünleriyle donanan; kendi ürettiğiyle yetinen, üstelik Osmanlı’nın borcunu da ödeyen kuşakların ardılıyız. Okullarda yerli malı haftası kutlardık. Eriğin bile etnik kimliğe bürünüp İtalyan olanını görünce şaşırmamız bundan. Karpuzun çekirdeği küçülünce, üretme genimiz de anlama yetimiz de küçüldü. İletişim araçları kısıtlıydı. Telefon, yan komşuda bile yoktu; ama akrabalar, tanışlar, gerçek aydınlar bu denli uzak değildi birbirine. Söz, senetti; borç namustu. Borç yiğitte bulunur masalına inanan azdı; ana babalar, borçlanmadan yaşamak/yaşatmak için çabalardı. Ataları yanıltırdı çoğunluk. Devlet malı deniz değildi; ama yiyen domuzdu. Devletin tek kalemini yürüten kınanırdı. “Çalışıyorsa, varsın çalsın” türünden ahlak aşınmasına uğramamıştık henüz. Peki buğdayı, meyveyi, teknolojiyi üretemezken halkın olana el uzatanları, “Türkiye sizinle gurur duyuyor” diye yücelten kalabalıkları nasıl ürettik? Birileri için işte “yeni Türkiye” budur! “Yeni”nin anlamı hiç kullanılmamış; oluş ya da çıkışından beri çok zaman geçmemiş, o güne dek söylenmemiş, düşünülmemiş, görülmemiş olandı. Şimdi her köşesi karartılan bir ülkeye bu tanımlardan hangisi uyuyor? TV’lere bakın, yanıtı bulursunuz. Mustafa Kemal Atatürk, uygar dünyanın “yenilik”lere ulaşırken yaşadığı acıları biliyordu. İnsanlığın ortak kazançlarından yararlanmamız için eskimiş, zararlı ya da yetersiz sayılan şeyleri, yararlı ve yeterli olanlarıyla değiştirmek istedi. Devrimler bunun için yapıldı. Yenilik için çaba harcamak düşün, bilim, sanat insanlarıyla birlikte siyasacının da temel görevidir. Devrimci ruh, bu görevi unutmamaktır. Şimdi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını anmaktan bile ürkenlerin, söz ve eylemlerine damga vuran “yenilik korkusu”nun tutsaklığında “yeni Türkiye” dediklerini duyuyoruz. Yenilik korkusunu dün ve bugün en baskın biçimde yaşayan kişi ve ülkeler, din ve ırk, en çok da din baskısı altında olan, inancı siyasaya araç yapanlardır. Komşu ülkelerde akan kanın kaynağı, dinin çıkarcı siyasalara araç yapılmasıdır. Yazık ki ülkemiz de her alanda dinselliğe tutunarak günlük siyasaya bel bağlayanlar tarafından karartılıyor. Laik eğitim neredeyse sonlandırıldı. Hukukun üstünlüğü, dinsel söylem ve eylemleri baskın kılan bir siyasa yüzünden yara almanın ötesine geçti. Şimdi “yeni Türkiye vizyon”uyla ulus tarihiyle, coğrafyasıyla barışacakmış. Oysa tarihiyle, coğrafyasıyla barışık olmayan ulusumuz değildir; kendi diktiği dinsel kılıkları ulusa uygun görenlerdir. Korumasız, silahsız halkın arasında gezen Mustafa Kemal Atatürk’le hesaplaşanlardır. “Yeni Türkiye vizyon”u gibi tanımı ve içeriği boşlukta bir tamlamayla öne çıkan siyaset önder(ler)i, yakın tarihle barışık değilken ağızlarına hiç yakışmayan “yeni”den, “demokrasi”den söz edebiliyor. Yerli malı/ürünü diyebileceğimiz elma, erik; ekip biçeceğimiz bağ bahçe; kıyısında serinleyeceğimiz dere kalmamışken, cumhuriyetin tüm kazanımları yandaşlara satılırken, laik cumhuriyete sahip çıkanlar horlanırken sözü edilen “yeni”nin, geçmişe yolculuk anlamına geldiğini çocuklar bile biliyor. Yerli üretime can verecek üniversite kurutulmuşken, okullar toptan imam hatipleşirken Kurtuluş Savaşı’na şöyle bir gönderme yapmak, olsa olsa göz boyamaktır! Tarihle ve coğrafya ile bir aylığına, birkaç günlüğüne barışılmaz! Bir adımda bir cami, bin adımda bir okul yapılır, var olanlar karartılırken “yeni” Türkiye demek yakın tarihle, bütün değerlerimizle dalga geçmektir. Günü kurtarmak için kurnazlıkla hazırlanıp tantanayla sunulan “yeni Türkiye vizyon”u masalı, tıpkı halka söve saya siyasa eliyle varsıllaşan işadamlarının diktiği kulelere benziyor. Dışı parlak içi boş kuleler gibi elbet bir gün yıkılır! Altında da kendi tarihini tersyüz etmeye çalışanlar kalır! ‘Yeni’ Deyince ‘Yeni’ Olur mu? BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN T.C. ÜNYE İCRA DAİRESİ TAŞINIRIN AÇIK ARTIRMA İLANI 2013/1235 TLMT. Aşağıda cins, miktar ve değerleri yazılı mallar satışa çıkarılmış olup: Birinci artırmanın aşağıda belirtilen gün, saat ve yerde yapılacağı ve o gün kıymetlerinin %50’sine istekli bulunmadığı taktirde, yine aşağıda belirtilen gün, saat ve aynı yerde 2. artırmanın yapılarak satılacağı; şu kadar ki, artırma bedelinin malın tahmin edilen değerinin %50’sini bulmasının ve satış isteyenin alacağına rüçhanı olan alacakların toplamı 19.000,00 TL ’den fazla olmasının ve bundan başka paraya çevirme ve payların paylaştırma giderlerini geçmesinin şart olduğu; birinci artırmadan on gün önce başlamak üzere artırma tarihinden önceki gün sonuna kadar esatis.uyap. gov.tr adresinden elektronik ortamda teklif verilebileceği, birinci artırmada istekli bulunmadığı takdirde elektronik ortamda birinci artırmadan sonraki beşinci günden başlamak üzere ikinci artırma gününden önceki gün sonuna kadar elektronik ortamda teklif verilebileceği, mahcuzun satış bedeli üzerinden aşağıda belirtilen oranda KDV’nin alıcıya ait olacağı ve satış şartnamesinin icra dosyasından görülebileceği; gideri verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği; fazla bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla dairemize başvurmaları ilan olunur. 04/07/2014 1. İhale Tarihi: 20/08/2014 günü, saat 10:30 10:40 arası. 2. İhale Tarihi: 04/09/2014 günü, saat 10:30 10:40 arası. İhale Yeri: NURİYE MAH. KAVAKTEPE MEVKİİ NO: 100 ÜNYE AVCILAR YEDİEMİN OTOPARKI No: 1 Takdir Edilen Değeri TL0 30.000,00 Adedi: 1 KDV: %1 Cinsi (Mahiyeti ve Önemli Nitelikleri): 52 EL 484 PLAKALI, PEUGEUT MARKA 2012 MODEL PANELVAN CİNSİ. SİYAH RENKLİ. KOLTUKLARI SAĞLAM YENİ, LASTİKLERİ ESKİ. ORJİNAL TEYBİ OLAN. ARKA KOLTUKLARINDA EMNİYET KEMERİ MEVCUT. ARKA CAMLARI OLAN. SAĞ ÖN ÇAMURLUK AĞZI VURUK, ARACIN MUHTELİF YERLERİNDE ÇİZİKLERİ 0LAN, 62.349 KM’de ÖN KOLTUKLARINDA KÜL TABLASI MEVCUT HUSUSİ PANELVAN (araç 19.000,00 TL tutar altına satılmayacaktır). (İİK m.114/1,114/3) * : Bu örnek, bu Yönetmelikten önceki uygulamada kullanılan Örnek 63’e karşılık gelmektedir. “Resmi ilanlar: www.ilan.gov.tr’de” (Basın: 47017) İsrail’in kara harekâtı 1/ Dışa doğ 1 ru fön çeki2 lerek yapılan saç modeli. 2/ 3 Aşırı şişman... 4 Bir sınav şek5 li. 3/ Kaba ca dokunmuş 6 ve dayanık 7 lı bir tür yün 8 kumaş... Liste başı olmuş ha 9 fif müzik par 1 2 3 4 5 6 7 8 9 çası. 4/ Utanma duygusu... II. Dün 1 H İ S T A M İ N ya Savaşı’nda Al 2 A D A L İ K E N man işgaline karşı 3 T E N G E İ T Ü direnenlere ve bun 4 T A T O A Z D ların toplandıkları ıs 5 İ U M U T P İ sız yere verilen ad. A R A Z 5/ Süt katılan me 6 L İ R A L İ R İ ZM yanenin muhalle 7 E N bi kıvamına gelin 8 R E Ş A D İ Y E ceye dek pişirilme 9 K U K A A N I siyle elde edilen beyaz sos. 6/ Özellikle atletizm pistlerinin kaplanmasında kullanılan plastik döşeme gereci... Suudi Arabistan’ın plaka imi. 7/ Sınır nişanı... Üzeri toprak ya da otla örtülmüş saman yığını. 8/ Tarımbilim. 9/ İslamda, hiçbir kuşku duymadan inanılması gereken temel inançlar... Havadaki su buharı. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Bir kişinin yanında bulunan yardakçılara verilen ad. 2/ Bayındır, mamur... “Çalma, hırsızlık” anlamında argo sözcük. 3/ Oy... Portekiz’de bir kent. 4/ Görkem, gösteriş, heybet... Endonezya’nın plaka imi. 5/ İspermeçet balinası. 6/ Bir gıda maddesi... Müzikte, belirgin aralıklarla ilerleyen iki ya da daha çok sesin oluşturduğu kompozisyon. 7/ Metalleri birbirine tutturmakta kullanılan, kalay ve kurşun alaşımla rının genel adı... At tüyünün rengi. 8/ Bir nota... Yeniçerilerin kayıtlı oldukları kütük defteri. 9/ Verdi’nin tanınmış bir operası... Parola. 1 2 3 4 5 6 7 8 9
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle