05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 HAZİRAN 2014 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER [email protected] Vodafone’dan malumun ilanı Mobil iletişim devi, kimi ülkelerde konuşmaların doğrudan devlet tarafından dinlendiğini ve kaydedildiğini açıkladı rudan bağlanıp konuşmaları dinlediğini, kaydettiğini ve bazı durumlarda yer tespiti de yaptığını açıkladı. Bazı vakalarda da hükümetlerin dinleme talebinde bulunması bile gerekmediği ve bu taleplere dair yazılı kaydın bulunmadığı vurgulandı. İngiliz Guardian gazetesinin haberine göre Vodafone, telefon ve geniş bantlı ağların vatandaşlar hakkında gizlice bilgi edinilmesi için kullanıldığına dair haberlerin sıklaşması üzerine devlet denetimi hakkındaki sessizliğini bozdu. Vodafone, gizli sistemin kurulduğu ülkelerin isimlerini açıklamadı, ancak bu ülkelerin hükümetlerine ilgili yasaların değiştirilmesi için çağrıda bulundu. BBC’de yer alan habere göre, şirket, altı ülkede ise kendileri ya da hükümetler tarafından bu tür bir dinleme sistemi kurulmasının yasal bir zorunluluk olduğunu belirtti. Raporda, ambargo uygulanabileceği ve hükümetlerin çalışanlarını hedef alabileceği kaygısıyla bu ülkelerin isimlerinin açıklanmadığı kaydedildi. Müşterilerinin uluslararası hukukta öngörüldüğü gibi mahremiyet hakkına sahip olduğunu vurgulayan Vodafone, bununla birlikte faaliyet gösterdiği ülkelerin yasalarına uymakla da yükümlü olduklarına dikkat çekti. Şirketten yapılan açıklamada, “Bir ülkenin yasalarına uymamak gibi bir seçeneğimiz yok. Dış Haberler Servisi Mobil iletişim devi Vodafone, faaliyet gösterdiği 29 ülkenin bazılarında resmi kurumların şebeke üzerindeki tüm konuşmaları doğrudan dinleyip kaydedebildiği gizli bir uygulama yürüttüğünü bildirdi. Vodafone’un dün açıkladığı 20 sayfalık raporunda, 29 ülke arasında adı geçen Türkiye’ye ilişkin durumun yasalara aykırı olduğu gerekçesiyle açıklanmayacağı kaydedildi. Türkiye ile aynı durumda olan diğer ülkeler ise Arnavutluk, Macaristan, Hindistan, Malta, Katar, Romanya ve Güney Afrika. Şirket, bazı ülkelerde kurulan sistemle resmi kurumların kendi şebekeleri ve diğer telekom şirketlerinin şebekelerine doğ Yasal yardım taleplerine yanıt vermezsek, hükümetler faaliyet lisansımızı elimizden alabilir ve müşterilerimize hizmetlerimizi sunmamızı engelleyebilir” denildi. Bu verileri, hükümetlerin izleme sistemleri üzerindeki tartışmaya katkı sağlamak için yayımladıkları ve verilerin de her yıl güncelleneceği kaydedildi. Uluslararası Özel Hayatın Korunması kuruluşundan bir yetkili, “Bunlar kâbus senaryoları” derken diğer şirketlerin de Vodafone’un “cesur” adımlarını izlemesini umduğunu dile getirdi. Yetkili, şirketlerden bu tarz taleplere hayır demek gibi daha cesur adımlar beklediklerini sözlerine ekledi. İspanya Niçin Başardı Biz Başaramadık? Sevgili Ali Sirmen “Şu Garip İspanyollar” başlıklı dünkü yazısında “İspanya, Franco’nun 1975’te ölmesinin ardından kısa sürede çoğulcu bir demokrasiye geçmeyi başarırken de doğrusu bizleri şaşırtmıştı” diyor ve ekliyordu: “80’lerin başlarında ‘İspanya demokrasisi’ örneğini hayretle, gıptayla izlemekte, şu soruyu sormaktaydık: ‘Nasıl oluyor da, İspanya 39 yıllık Franco diktasından sonra, böylesine çoğulcu bir demokrasiye başarıyla geçiyor da Türkiye 2530 yıllık çok partili deneyimine rağmen çoğulculukta yaya kalıyor?’” Sirmen’in yazısı beni alıp 80’li yıllara götürdü... İspanya’nın demokrasiye geçişini tamamladığı 80’leri neredeyse baştan sona Madrid’de, Cumhuriyet’in Madrid muhabiri olarak yaşadım. O yıllarda Genel Yayın Müdürü olan Hasan Cemal’in Madrid’e ilk gelişinde tam Sirmen’in bahsettiği konuya işaret etmiş, “Hasan bak bizim çeyrek küsur asırda yapamadığımızı, burada 56 yılda hallettiler!” demiştim... O zaman “demokrasi turlarının” henüz çok başında ve sisteme bugün yönelttiği “Kemalizm” eleştirilerinden çok farklı bir yerde olan Cemal, “Sen çocuk musun?” diyerek bana damardan itiraz etmişti: “Türkiye’nin deneyimi hiç İspanya ile karşılaştırılır mı? Hele dur bakalım İspanya daha yolun çok başında!” İspanya 1986’daki AB üyeliğini gerçi henüz gerçekleştirmemişti ama demokratikleşmenin temel unsurlarını çok büyük oranda geri dönüşsüz biçimde tamamlamıştı... Hasan Cemal’in İspanya örneği yanında Türkiye’nin ardındaki o uzun yıllara dayanan demokratik serüveninin birikimine güveni, beni sonsuz şaşırtmıştı. Diyaloğun aklımda kalmasına yol açan neden zaten bu müthiş gizemli özgüvene şaşırmış olmamdı... Mısır’dan gecikmeli adım Cinsel taciz suç kapsamında Dış Haberler Servisi Mısır’da ilk kez cinsel taciz yasa çerçevesinde tanımlanarak suç kapsamına alınıyor. Ülkede kadınlara yönelik cinsel tacize ilişkin kaygılar, geçen yıl Birleşmiş Milletler’in (BM) raporuna yansıyan 10 Mısırlı kadından 9’unun geçmişte, kimisinin tecavüze de uzanan, cinsel saldırıya maruz kaldığının ortaya çıkmasıyla daha da artmıştı. Yarın koltuğunu Abdulfettah el Sisi’ye bırakacak olan geçiş yönetimi Devlet Başkanı Adli Mansur son icraatları arasına cinsel taciz suçu için 6 aydan beş yıla kadar uzanan hapis cezalarının öngörüleceğini içeren bir kararnameyi de ekledi. Suçun tekrarı halinde ise cezaların iki katına çıkabileceği, ayrıca bu suçtan hüküm giyenlerin 5 bin Mısır Sterlini (714 Amerikan Doları) para cezasına da çarptırılabileceği kaydediliyor. Mısır’da bugüne kadar cinsel tacizi tanımlayan herhangi bir yasa yoktu. Ulusal Planlama Enstitüsü’nün geçen yıl ki raporunda araştırma çerçevesinde görüşülen kadınların yüzde 99’undan fazlasının tacizin bir türüyle geçmişte karşı karşıya geldiklerini söyledikleri belirtilmişti. Cinsel taciz vakalarının, Mübarek rejiminin 2011’de son bulmasının ardından arttığı söyleniyor. Mübarek karşıtı halk isyanları sırasında Tahrir Meydanı’nda gözaltına alınan birçok kadının asker, görevlilerce taciz edildiğine ilişkin haberler de sık sık basına yansımıştı. “Tacizi Gördüm” kampanyasını başlatan isimlerden Fethi Farid yasaların hâlâ yargıçlara cinsel taciz suçundan yargılananları sadece para cezasına çarptırabilme yetkisi vermesine işaret etti. Ayrıca kararın toplu cinsel taciz vakaları için de yeterince caydırıcı cezalar öngörmediğini belirtti. Altın Tapınak’ta kılıçlar çekildi H indistan’ın kuzeyinde, Sihlerin en kutsal mekânı Altın Tapınak’ta, yüzlerce kişinin ölümüyle sonuçlanan ordu baskınının 30. yıldönümünde Sihler birbirine kılıç çekti. Pencap eyaletindeki Amritsar şehrindeki tapınakta hangi grubun ilk konuşmayı yapacağı ve mikrofonun ilk kimde olacağı meselesinden çıkan kavgada en az 20 kişinin yaralandığı bildirildi. Tapınağın merdivenlerinde birbirlerine kılıç çeken mavi ve turuncu türbanlı Sihlerin görüntüleri ise filmleri aratmıyordu. Hindistan hükümeti, Mavi Yıldız operasyonuyla silahlı Sih ayrılıkçıları Altın Tapınak’tan çıkarmak için 6 Haziran 1984’te düzenlenen operasyonda 400 kişiyle 87 askerin öldüğünü açıklamıştı. Sih gruplar ise kaybın 1000’e yaklaştığını savunuyor. Sih partisi Şiromani Akali Dal’ın bir sözcüsü, “Şehitleri sessizce anmak için toplandığımız bir günde yaşananlar çok üzücü” dedi. 1984’teki operasyon, Başbakan İndira Gandhi’nin Sih korumaları tarafından öldürülmesine, ardından başta Delhi olmak üzere pek çok kentte Sih karşıtı ayaklanmalarda binlerce insanın ölümüne varan bir dizi şiddet olayını tetiklemişti. (Fotoğraf: AP) oğulculuk ‘özde’ değil ‘sözde’ olunca Türk entelijansiyasında üst üste yaşanan darbelere rağmen, o yıllarda Türkiye’de sahici bir “çok partili demokrasi deneyimi” olduğuna dair genel geçer ve çok yerleşmiş bir algı vardı... Bize yıllarca 46 sonrasında “çok partili yaşama geçildiği” söylenmiş, bunun bir demokratikleşme miladı olduğu ortak kabul görmüş; resmi anlatılar, yaygın algı bunun üzerine kurulmuştu. Bir ülkede birden çok partinin var olmasıyla, çoğulculukdemokratikleşme altyapısının gerçekten var olması ve yaşanması arasındaki büyük farkları toplumca, heyhat! açılması ile kapanması bir olan AB’ye katılım sürecinin Kopenhag Kriterleri faslının 2000’lerde önümüze konmasıyla anladık... Hâlâ büyük kabul gören söylem, çok partili sisteme ve dolayısıyla “çoğulculuğa”, Türkiye’nin 20. yüzyılın ikinci yarısında fiili biçimde geçtiği şeklinde... Bu “çoğulculuğun” ne denli “sözde” olduğunu, çok daha seri ve kısa bir sürede “işlemi” tamamlayıp beri yana geçen İspanya’nın, “özde” çoğulculuğunu gördüğümüzde anlıyoruz... İspanya bir turnusol diğer deyişle! Sevgili Sirmen’in “Neden onlar yaptı, çoğulcu demokrasiye, hoşgörülü topluma geçti de biz geçemedik” sorusuna dönecek olursak İspanya’daki 39 yıllık diktatörlüğe rağmen varsayımın aksine... İberik ülkesinin çok partili sisteminin çok daha köklü ve sağlam temeller üzerine oturduğunu teslim etmemiz gerekir... “Çok partili sistem” adı altında Türkiye’de AKP öncesinde yaşananlar, devletin tek merkezli otoritesinin sınırlarını belirlediği dar kalıplar ve dar alanda paslaşmalardan ibaretti. Bunu bir “tek partili sistemin” kendisini farklı şekillerde klonlaması olarak okumak da mümkün... Siyasi İslamın devleti ele geçirdiği 2000’lerin “ileri demokrasi” aşamasından hiç bahsetmiyorum bile... Sorun Türkiye’de temelde daima otoriter ve baskıcı kalan bir sisteme gölge oyunu gibi “çok partili sistem görüntüsü”nün monte edilmesinde ve en son “ileri demokrasi” faslında olduğu gibi gerçek niteliğinden tümüyle farklı, hakikati tamamen perdeleyen tanımların, ideolojik tercihlerle yapıştırılmasında. Gerçekle örtüşmese de siyasete uygun etiket ne ise Türkiye’de sisteme o yapıştırılıyor. Siyasi söylem ve tartışmalar bu yapay, zorlama, bulunduğumuz şu son “ileri demokrasi” veçhesindeki gibi uyduruk, sanal zemin üzerine kuruluyor. Sadece güçlü propaganda makinelerinin çalışmasına ve yoğun algı kirlenmesine yol açan bu durum, birlikte üzüm yemek yerine bağcı dövmeye yarıyor. Gücünü İspanya’daki gibi yalnız gerçekten alan kıyasıya bir demokrasi/ diktatörlük mücadelesi bu yüzden yapılamıyor. “Demokratikleşme” hakkındaki tüm tartışmalar, tarafların yalnızca birbirini vurmak için kullandığı cephaneliğe dönüşüyor ve göz gözü görmeyen bir kavga gürültüde “dön baba dönelim hacılara gidelim” türünden bir araçsallaştırmaya yarıyor. Ağır kutuplaşma yerine, azami müştereklerde bir araya gelmek üzerine yükselen İspanya’nın “demokrasiye geçiş” sürecinden bu çok farklı bir iklim. Buradan devam ederiz. Ç Sisi’nin törenine Batı’dan düşük katılım olacak Öte yandan Mansur’un son dakika kararlarından biri de parlamento seçimlerinde kadınlar için en az yüzde 12’lik, Hıristiyanlar için de yüzde 4’lük kotanın konması oldu. Müslüman Kardeşler destekli Mursi iktidarına yönelik darbenin ana aktörlerinden Sisi ise yarın resmi törenle cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak. Türkiye’nin davetliler listesinde yer almadığı kaydedilen törene Batı ülkelerinden düşük düzeyde temsilin olacağı haberleri geliyor. Türk vekillere Erdoğan’lı reklam Avrupa Konseyi Genel Sekreteri seçiminde AKP’li 7 vekilin desteğini alan Jagland, Erdoğan’la fotoğrafını seçim broşürüne koydu DUYGU GÜVENÇ YİNE PAKİSTAN, YİNE ‘NAMUS’ DEHŞETİ Dış Haberler Servisi Pakistan’da sevdiği adamla evlendiği için ailesi tarafından vurulup bir kanala atılan 18 yaşındaki genç kadın, başına gelenlere rağmen hayatta kaldı. Saba Maksud’un görücü usulüyle evlenmeyi reddederek 6 gün önce komşuları Muhammad Keyser ile evlenmesine kızan ve “namuslarını temizlemek” isteyen baba, ağabey, amca ve yengenin genç kadına önce işkence ettiği, ardından silahla vurduğu kaydedildi. Kurşunlardan biri kadının yanağına, diğeri ise sağ eline isabet etti. Akrabalar, öldüğünü düşünerek kadını çuvala koydu ve daha sonra da bir kanala attı. Suya girdikten birkaç dakika sonra bilinci yerine gelen Maksud, kıyıya kadar gitmeyi başardı. Yoldan geçen iki kişi kadını fark etti ve kurtulmasına yardım etti. Pakistan’da, geçen hafta 30 yaşındaki Farzana Pervin sevdiği adamla evlendiği için akrabaları tarafından taş ve sopalarla dövülerek öldürülmüştü. Vuruldu, çuvala konulup kanala atıldı... Obama ile Putin şatoda görüştü Dış Haberler Servisi ABD Başkanı Barack Obama ile Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Ukrayna krizinin başlamasından beri ilk kez yüz yüze görüştü. İki lider, 2. Dünya Savaşı’nın dönüm noktası olarak görülen Normandiya Çıkarması’nın 70. yıldönümü nedeniyle düzenlenen törende, liderlerin öğle yemeği için buluştuğu şatoda 1015 dakikalık gayri resmi bir görüşme gerçekleştirdi. Putin’in sözcüsü Dmitriy Peskov, Obama ve Putin’in, Ukrayna’daki durum, Ukrayna güçlerinin Rusya yanlısı isyancılarla çatıştığı doğu bölgelerindeki krizle ilgili görüş alışverişinde bulunduğunu söyledi. Peskov, “Putin ve Obama, şiddeti ve çatışmayı mümkün olan en kısa AFP sürede sona erdirme ihtiyacını konuştu” dedi. Yemek öncesi grup fotoğrafında ise Obama ile Putin’in, birbirlerinden kaçındı. Ukrayna krizinde iki lider daha önce telefonda görüşmüştü. Putin, Ukrayna’nın yeni seçilen devlet başkanı Petro Poroşenko ile de dün ilk kez buluştu. ANKARA Avrupa Konseyi (AK) Genel Sekreterliği için bir kez daha aday olan Thorbjorn Jagland’ın, rakibi eski Almanya Adalet Bakanı Sabine Leutheusser Schnarrenberger’le yarışında Türk vekiller kritik önem kazandı. Halen Genel Sekreterlik görevini yürüten Jagland, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nin 12 Türk üyesine yazdığı mektupta 5 yıllık çalışmalarını anlattı. Jagland AKP’li 7 vekilden destek sözü aldı. Jagland, ülkeler arasındaki sorunların çözümlerine “ulusal sınırların birliğini gözeterek” çalışacağını belirttiği mektubuna bir de broşür ekledi. Jagland, broşüründe BM Genel Sekreteri, AB Başkanı gibi isimlerle çektirdiği fotoğraflar arasında Başbakan Tayyip Erdoğan ile olan fotoğrafını da koydu. Jagland, broşüründe kendisiyle ilgili siyasilerin sözlerine de yer verdi. Bu isimler arasında da Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu yer aldı. Broşürde, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Jagland ile Bakanlar Komitesi’nde “gerçek bir işbirliği” yaptıklarını belirterek Jagland’ı 5 yıllık çalışmaları için övdü. Jagland, Gezi olayları devam ederken gerçekleştirdiği Türkiye ziyaretinde polis şiddeti ve gösteri hakkının önlenmesi konusunda herhangi bir açıklama yapmamış, sadece bakanlardan bilgi almıştı. 24 Haziran’da yapılacak seçimlerde Leutheusser Schnarrenberger ise özellikle Batı Avrupa ülkeleri tarafından destekleniyor. AKPM’nin 3 CHP’li üyesinden Haluk Koç, cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesine denk geldiği için oylamaya gitmeyeceğini belirtti. Eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve Gülsün Bilgehan’ın tercihinin ise Leutheusser Schnarrenberger olması bekleniyor. HDP’li Nazmi Gür ise parlamentoda sol grubun kararının ardından oyunu belirleyeceğini söyledi. MHP’li Tuğrul Türkeş de “AK’nin tamamen AB’nin etkisi altına girmesinden kaygı duyduğum için Jagland’a vermeyi düşünüyorum” dedi. Görüntü ve aslı arasındaki fark Muhalefetin tercihi kadın aday ollande’dan Kızıl Ordu’ya övgü Fransa Cumhurbaşkanı Francois Hollande, Ukrayna krizinin gölgesinde, Batı ile Rusya’nın arasında soğuk rüzgârların estiği bir dönemde düzenlenen törende yaptığı konuşmada, “Kızıl Ordu’nun cesaretini” ve eski Sovyetler Birliği’nin savaşın kazanılmasında oynadığı rolü övdü. H Abdullah suikasttan kurtuldu Dış Haberler Servisi Afganistan’da 14 Haziran’daki devlet başkanlığı seçiminin önde giden isimlerinden Abdullah Abdullah’ın seçim konvoyu Kâbil’de saldırıya uğradı. 6 kişinin öldüğü saldırıdan Abdullah yaralanmadan kurtuldu. Devlet başkanlığı seçiminin ikinci turu öncesindeki olayda, intihar saldırısının ardından yola yerleştirilen bombanın patlaması sonucu 6 kişinin öldüğü bildirildi. Kimi kaynaklar, yola yerleştirilen bomba yerine araç içindeki intihar saldırganından söz etti. Taliban seçimleri sabote edeceğini bildirmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle