23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN 2014 SALI 8 GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK n Baştarafı 1. Sayfada nefretini açığa vuran eylemlerden korktuğunu dışavuran demeçler vermeye başladı. Fakat nafile! Bütün tehditlerine, polisine eylemcilere karşı olanca şiddeti kullanmaları emrini vermesine karşın yine Taksim alanı çevresi korkusuz eylemcilerle doldu taştı. Biber gazı, TOMA’lardan tazyikli su, cop, kadınları saçlarından sürükleme, çocukları derdest etmenin de eylemleri engelleyemeyeceğini anladı. Bu kez eylemcilere hakareti yeğledi. Tabii kendi ve dindar gençlik dışında herkesi sırılsıklam cahil kabul ettiğini ifade eden bir açıklama yaptı. “Bu Geziciler var ya bu Geziciler” dediği yüz binlerce eylemciyi, Gezi’nin birinci yıldönümünden önce, “fikri olmayan, düşüncesi olmayanlar” ilan etti. Bu açıklamaları arasında hiçbir yayın organının, o kadar ki yalaka esnafının kümelendiği TV’lerle gazetelerin bile üzerinde durmadığı, yine günü geçmiş, Osmanlı hayranlığını içeren ifadeler de yer aldı. Şecaat arz ederken… “Osmanlı’nın tanımış olduğu özgürlüğe hasretiz, o özgürük yok “ demez mi? Yahu şehzadelerini bile isyan eder, tahtını sallar diye ya da aleyhinde konuşanların, ama kim olursa olsun, kellesini uçuran Sultan Süleyman’lar, evlat katili Fatih’lerin öyküleri artık dizilere konu. Hangi Osmanlı özgürlüğü? Bu Başbakan çıkıyor ekrana Osmanlı’da sözüm ona özgürlüklerden söz ediyor. Taraf olmayan, tarihi bile RTE yalakalığına malzeme yapanların dışında kalan tarih uzmanı dostlara, Başbakan’ın Osmanlı’da var olduğunu söylediği özgürlüğü sordum. İslam kurallarıyla yönetilen bir ülkede, bugünün özgürlüklerini aşan özgürlüklerin olduğunu iddia etmeyi gülerek karşıladılar ve hatta içlerinden biri.. “…ben artık Başbakan’ın bu demeçlerini, hele Osmanlı’ya hasret kokan söylemlerini ciddiye almıyorum, izlemiyorum” dedi. Bu değerlendirmeler kaç yazar bilmiyorum. HHH Genel başkanına geçenlerde sen kimsin yahu diye saldırıp aşağıladığı parti, AKP’nin onca çabalarına karşın Yalova’da RTE’ye kim olduğunu gösterdi. Doğuda, hemen her seçimde oyları peşinde papuç eskittiği, aşağıladığı, küçümsediği parti BDP, Ağrı’da, üstelik açık ara kazandı. Her siyasal partiyi küçümseyen RTE’ye bir gün mutlaka, “herkese soruyorsun, pekâlâ sen kimsin” diye soracaklar ve o zaman vereceği yanıt, bugünden fiyakasını yaptığı, dilinden düşürmediği övünüyle “Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanıyım” olacak. Alacağı yanıt giderek olgunlaşıyor insanların zihninde. Öyleyse başbakanlığını bil! HHH Daha önceleri de yazdım. RTE ulusal irade şaşkını. Bu nedenle tehlike açık seçik işaretleriyle kapıda! Ne istersem yaparım millet bana yetki verdi diyor ya… Ağustos ayında Çankaya seçimini kazanırsa millet bana tek başına bu ülkeyi tepeden yönetme yetkisi verdi diyecek ve.. ...ne hükümet, ne Meclis, ne yargı ve zaten defterini dürdüğü medya olmayacak konuşmalarında, uygulamalarında! Yine geçenlerde bir konuşmasında seçilecek ve cumhurbaşkanı olarak 76 milyonun kendisine saygı duymak zorunda olacağını söyledi. Neyse ki böyle bir anayasa veya yasal kural yok! Başbakanlığı döneminde 2002’de tek başına iktidara geldiğinden beri; bir kez olsun sayın diye yazmadığım bir kişiye cumhurbaşkanı seçilirse saygı duymak zorunda değilim. Çankaya’da diktatörlük sıfatını davranış, konuşma ve eylemleriyle hak edeceğinden kuşku duymuyorum. HHH Yalova ve Ağrı yerel seçimleri toplumda uyanışa mı işaret ediyor? Ne çare AKP yönetim kadrolarının, tabii liderleriyle birlikte, önce Çankaya seçimini ve daha sonra RTE’nin komutanlığında 2015 genel seçimlerini kazanacaklarından en ufak kuşkuları yok. Öyle ki 2015’te yeni bir anayasa ile başkanlık sistemini getireceklerini bugünden açıklıyorlar. AKP, bir yıl sonraki genel seçimi kazanacağını bugünden ilan ederek dünyada eşi olmayan bir parti olduğunu ilan etti. Doğmamış çocuğa don biçmekteki ustalığını kanıtlamış oluyor. HABERLER Görmez’den Soma için ‘fıtrat’ yorumu: İnsanın suçu ilahi kudrete yüklenemez GÜNDEM MUSTAFA BALBAY ‘Kimse kendi tanımını başkasına giydirmesin’ Haber Merkezi Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Soma’da maden ocağında 301 işçinin ölmesini “madencinin fıtratında var” sözleriyle açıklarken Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez “İnsanın suçu ilahi kudrete yüklenemez” dedi. Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler’in “Cemevi ibadethane olamaz” açıklamasına karşılık Görmez, “Kimse kendi tanımını, devletin ya da kurumların tanımını başkasına giydirmesin” yorumunu getirdi. Görmez, Mardin’de yapılan, 81 il müftüsünün katıldığı toplantıda yaptığı konuşmada önemli açıklamalarda bulundu. “Soma’daki gibi hadiseleri İslam açısından değerlendirirken yaratıcının sonsuz kudretini yok saymak ne kadar yanlışsa insanın suç ve sorumluluklarına ilahi kudret üzerinden mazeret üretmek de o kadar yanlıştır. İlahi adalete gölge düşüren tez ve yorumlardan kaçınmak gerekir” diyen Görmez, “Bizlerin, zulmü meşrulaştırmaya araç yapan, dini algılama biçimleriyle kendi hatalarını örtmek için dini istismar eden yorumlar karşısında hakikati söyleme mecburiyetimiz vardır. Dünyevi isteklerde sınır tanımaz bir hevesle gücüne güç katanların yanında olmadığımızı açıklamak ve du n Baştarafı 1. Sayfada Bu iki ilimizdeki seçim sonuçları, toplumsal kutuplaşmanın hangi noktaya geldiğini göstermesi bakımından da öğretici olmuştur. İktidarın, “ben kazanıncaya kadar oylar yeniden sayılmalı” ilkesini göstere göstere uyguladığı Yalova ve Ağrı’da Yandaş Seçim Kurulu’nun (YSK) yeniden seçim yapılması kararını almasının ardından yaşananlar aynı zamanda demokrasimizin fotoğrafıdır. 1 Haziran ara yerel seçimleri elbette bir gösterge değildir ama değme anketin birkaç bin kişiyle yapıldığı ülkemizde halkın eğilimlerini göstermesi, hangi önceliklerle oy kullandığının ortaya çıkması bakımından dikkatte tutulmalıdır. Seçimler, AKP’nin her türlü dopingi kullanmasının serbest olduğu, muhalefete de her türlü kısıtlamanın uygulandığı bir yarış gibiydi. Bu anlamda ortaya çıkan sonuç fiili takvimin işlemeye başladığı Cumhurbaşkanlığı seçimleri açısından da değerlendirilmeye değerdir. AKP’nin karşısında olan yüzde 57’lik bir kitle blok hareket edebilir mi? Önümüzdeki günlerin ana sorularından biri bu olacaktır. HHH Başbakan’ın dozunu giderek artırdığı, mevsim normallerinin üzerine çıkardığı sert söylemlerinin toplumda ne kadar karşılık bulduğu, bunun onu Köşk’e taşımaya yetip yetmeyeceği ayrı bir tartışma konusudur. Ancak, bu söylemlerin en az “taraftar” kadar “karşıt” yarattığı bir gerçek. Önceki gün Ankara Eryaman’da Ada Kitabevi’nde imza gününe katıldım. Kendi kitaplarımın yanı sıra sevgili Fırat Kozok’un benimle yaptığı uzun söyleşinin kitap halini de imzaladım. Okurlar bana sormadan ben onlara sordum: “Aklınızdaki cumhurbaşkanı adayı kim? Bu ismi çevrenizle konuştuğunuzda ne tür karşılıklar alıyorsunuz?” İmza gününe gelenlerin genel eğilimi elbette belliydi. Köşk’te hangi niteliklere sahip bir kişinin oturması gerektiğini çok net ifadelerle özetliyorlardı. Verdikleri isimler de son dönemde medyada tartışılmakta olanları kapsıyordu. Bir kişi üzerinde varılmış mutabakat yoktu. Baskın yanıtlardan biri şuydu: “O hariç herkes...” Ülkemiz tarihinde hiçbir kişi bu kadar ciddi boyutta karşıtını üretmemiştir. Böyle bir gerilimle Köşk’e çıkması halinde tüm fay hatlarının daha da derinleşeceğini görmemek için kökten AKP’li olmak gerekir. HHH Öyle ki paradan bile karşıt üretmeyi, düşman icat etmeyi başardı ve Merkez Bankası Başkanı’nı hedefine koydu. ‘Para’lanma bir yana, Gezi Direnişi’nin yıldönümüne yaptığı göndermeler 76 milyonun cumhurbaşkanının kim olamayacağını orantısız bir farkla gösteriyordu. “Taksim’e çıkanlara A’da Z’ye gereğinin yapılacağını” ifade ederken de çok yerinde bir tanımlama yapmış oluyordu. Alfabenin başıyla sonunu birleştirirseniz ortaya şu sözcük çıkacaktır: AZ! Kendisini daha nasıl ifade etsin? Ne yapsa etse az olacağını başka nasıl özetlesin? Bu tablo karşısında toplum da A’dan Z’ye, alfabedeki hiçbir harfi, toplumda hiçbir rengi dışarıda bırakmadan ortak bir duruş sergileyebilir mi? Dört saatlik okur buluşmasında bunun olabileceği ancak ciddi bir emek harcamak gerektiği anlaşılıyordu. Adayınız kim sorusuna ikircikli yanıt veren bir ailenin 9 yaşındaki oğlu Doruk devreye girdi, ayaklarının üstünde hafif yükseldi, bana dönüp seslendi: “Ben aday olabilirim...” ‘BİRBİRİMİZİN HUKUKUNU İHLAL ETMEYELİM’ Alevilere yönelik mesajlar da veren Görmez, “Alevi kardeşinin, komşusunun, ehlibeytin ihtiyacını, talebini, sesini, meselesini, acısını, sevincini, neşesini, hüznünü duymayan, paylaşmayan ehlisünnet ve cemaatten olabilir mi?” diye soran Görmez, şunları kaydetti: “İhtilaf varsa birbirimizin hukukunu ihlal ettiğimizdendir. Kimse kendi tanımını, devletin ya da kurumların tanımını başkasına giydirmesin, kimse kimsenin kendini nasıl tanımladığına müdahale etmesin.” yurmak zorundayız. Masum ve gariban işçilerin alın terlerini dikkate almayan bir çarkın parçası olmaya davet edilen dini anlayıştan biz uzağız. O tarz dini yorumlarla bizim hiçbir ilgimiz yoktur, olmaz, olamaz ve olmamalıdır” ifadelerini kullandı. Dinin siyasetin emrinde olamayacağı mesajı veren Görmez, Süryanilerin taleplerinin görmezden gelinemeyeceğini kaydetti. Batı’nın modern hukuk yapısıyla kendi arasında barışı sağladığını aktaran Görmez, “Batının terk ettiği çatışma kültürünü esas alarak dile ve dine dayalı çatışma alanları oluşturarak tarihsel kodlarımızda olmayan kargaşayla ve karmaşayla güven ve esenlik yurdu olan yurtlarımızı savaş alanına çevirmekteyiz. Bugün evrensel Müslüman kimlik, işgalci düşmanlarının değil, ilim ve hikmetten uzaklaşmış cahil dostlarının istilasına uğramıştır. Müslümanlar, ideolojilerini, mezheplerini, meşreplerini, cemaatlerini, fırkalarını bir üst kimlik haline getirerek evrensel Müslüman kimliği istila etmişlerdir. Kimseyi dini tercihlerinden dolayı kınayamayız ve hiç kimseyi kendisini Müslüman gördüğü müddetçe İslamın dışında göremeyiz” dedi. ‘Denetimi önceden biliyorduk’ MANİSA (AA) Soma’da 301 işçiye mezar olan madene ilişkin yürütülen adli soruşturmada, savcılıkça alınan tanık ifadeleri, faciada hem işveren hem denetleyenlerin sorumluluğunu ortaya koyuyor. Akhisar Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen adli soruşturmada, sağ kurtulan 486 işçinin ifadeleri alınıyor. Madende elektrik ustası olarak çalışan A.B, savcılığın yönelttiği sorular doğrultusunda madende kazalara yol açabilecek nedenleri şöyle anlattı: l Madende “sıcak kömüre” rastlamadım. Ancak 3’üncü bant boyunda “A” ve “S” panolarında sıcaklık artışı hissettim. Madende “S” panosu olarak adlandırılan üretim bölgesi çok kirli havaya sahip. l Denetim için müfettişlerin geliş zamanları ve denetim yapacakları bölge önceden bilinirdi. Denetimler öncesindebenden de sorumluluk alanındaki işlerde mevzuata uygun değişiklikler yapmam istenirdi. l Müfettişler gelmeden 1520 gün önce haberimiz olurdu. Ayrıca, uğrayacağı ve gideceği güzergâh da belli olurdu. Bu güzergâhta gerekli tedbirler alınır, ev tipi telefonlar kaldırılır, antigrizu telefonlar konulurdu. En son denetlemede de müfettişlerin A ve H panolarına gideceği söylendi. Bize bu güzergâhta antigrizu telefonlar ve panolar yerleştirmemizi istediler. l Madendeki elektrik panoları antigrizu özellikli değil, ama denetimlerde panoları o özellikte olanlara benzettik. Son denetimde biz bunları (antigrizuya benzettikleri elektrik panosu ve telefonlar), A ve H panosuna yerleştirmeyi yetiştiremedik. 140 panosunun bulunduğu alana yerleştirmemizi istediler. Orayı denildiği gibi yaptık. Gelen müfettişler, 140 bacasına girip çıktılar ve başka yere uğramadan gittiler. Müfettişler, antigrizu pano ve telefonları incelese bunların gerçek olmadığını rahat anlardı. l İşçiler daha fazla kömür çıkarma baskısı altındaydı. Örneğin, vardiya giriş ve çıkışlarında, insanları taşıdığı halde vakit kaybı olmasın diye nakil bantlarının bile hızı arttırılmıştı. Madende hava ustası olarak çalışan İ.D. de işyerindeki üretim baskısına ilişkin, “Maden ocağında amirlerimiz bize devamlı, ‘çok çalışın, daha çok kömür çıkarın’ gibi söylemlerde bulunarak baskı yapıyordu” beyanında bulundu. Soma faciasından kurtulan 486 işçinin ifadeleri alınmaya devam ediliyor Dövüldüğü yerde... CAN HACIOĞLU ESKİŞEHİR Gezi Parkı Direnişi sırasında Eskişehir Sanayi Sokak’ta polis ve sivil vatandaşlar tarafından dövülerek ağır yaralanan ve 38 gün komada kaldıktan sonra hayatını kaybeden Anadolu Üniversitesi öğrencisi 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz dövüldüğü yerde anıldı. Binlerce Eskişehirli yoğun şekilde yağan yağmura karşı Espark Alışveriş Merkezi önünden Ali İsmail Korkmaz’ın babası Şahap Korkmaz ve avukat ağabeyi Gürkan Korkmaz ile birlikte ellerinde ‘Herkes bir gün ölür, kimisi toprağa kimisi yüreklere gömülür’ pankartıyla yaklaşık 5 kilometre yürüyerek Sanayi Sokak’a kadar geldiler. Buraya Ali İsmail Korkmaz’ın dövüldüğü yere onun fotoğrafını bıraktılar. Baba ve ağabey Korkmaz’ların Ali İsmail Korkmaz’ın fotoğrafının üzerine karanfil koymalarından sonra, anma etkinliğine katılanlar da karanfiller bıraktı. Baba Korkmaz, yağan yağmura karşı yere çömelerek onun fotoğrafını öptü. Ağabeyi Gürkan Korkmaz da baba Korkmaz’ın elini bırakmadı. Gürkan Korkmaz, “Bu sokağa bir kardeşim girdi, şimdi yüzlerce, binlerce kardeşim bu sokakta. Ali İsmail tam bu noktada, kana susamışlar başına darp ederken korkmadı. Aradıkları korkuyu bulamadılar. Ali celladının yüzüne tükürdü” dedi. ‘Müfettişler girip çıktılar’ KIRMIZI BÜLTEN ÇIKARILACAK El Şebab yöneticileri için tutuklama kararı ANKARA (AA) Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesi, Somali’nin başkenti Mogadişu’da Türk büyükelçiliğinin ek binasına geçen yıl düzenlenen ve bir polisin şehit olduğu, 5’inin de yaralandığı bombalı saldırıya ilişkin soruşturma kapsamında, terör örgütü El Şebab’ın biri Etiyopya doğumlu 5 yöneticisinin “yokluklarında tutuklanmalarına” ve haklarında “yakalama emri” düzenlenmesine karar verdi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Anayasal Düzene Karşı İşlenen Suçlar Soruşturma Bürosu, saldırı eyleminin El Şebab yöneticilerinin talimatıyla gerçekleştirildiğinin saptandığını belirterek örgütün 5 yöneticisi hakkında “Kırmızı Bülten” çıkarılabilmesi için nöbetçi mahkemeden “yokluklarında tutuklama” kararı vermesini talep etti. Savcılık, talep yazısında El Kaide ile bağlantılı El Şebab’ın “yürütme konseyi başkanı ve lideri Ahmet Abdi AwMohamed, örgütün ikinci lideri Bay ile Bakool bölgeleri sorumlusu Sheikh Mukthar Robow, örgütün üçüncü lideri Sheikh Fuad Mohammed Khalaf, örgütün ruhani lideri Hassan Dahir Aweys ile örgütün lider kadrosunda bulunan Hassan Abdullah Hersi Al Turki”nin, uluslararası seviyede aranmalarının sağlanması için haklarında “yokluklarında tutuklama” kararı alınmasının zorunlu olduğunu belirtti. Ankara 6. Sulh Ceza Mahkemesi Hâkimi Recep Kınalı, Türk büyükelçiliğine saldırıyla ilgileri olduğuna dair kuvvetli şüphe bulunduğu gerekçesiyle, bu isimler hakkında “yokluğunda tutuklama” kararı verdi ve haklarında yakalama emri yazılmasını kararlaştırdı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, şüpheliler hakkında “Kırmızı Bülten” çıkarılması için Adalet Bakanlığı aracılığıyla Interpol’e başvuracağı öğrenildi. Çocuk PKK’liye 45 yıl hapis DİYARBAKIR (Cumhuriyet) Bingöl’ün Karlıova ilçesine bağlı Sudurağı köyünde 8 Aralık 2011’de düzenlenen operasyonda teslim olan 7 PKK’liden, 15 yaşındaki Hasan Salık’a üşüdüğü için askerlerin parkasını vermesi medyada geniş yankı bulmuştu. Salık, Bingöl Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davada 45 yıl hapse mahkum oldu. Salık’ın annesi Habibe ve babası Mehmet Salık, Diyarbakır adliyesi önünde oturma eylemi başlattı. Baba Mehmet Salık, “Yakalandığında küçük olduğu için bırakılacağını düşünüyorduk. Ama 45 yıl hapis verdiler. Bu mu şefkat? Biz, adalet istiyoruz. Bu yaşta küçük bir çocuğun, yeri ne dağ, ne de cezaevidir. Yeri okul, anne ve babasının yanıdır. Başbakan ve Cumhurbaşkanı’na sesleniyoruz; Bu çözüm sürecini hızlandırsınlar. Barış gelsin. Dağdaki çocuklar da gelsin, cezaevleri de boşalsın” diye konuştu. Anne Habibe Salık ise Kürtçe yaptığı açıklamada çocuğunun yaşının 3 katı ceza almasının adaletsizlik olduğunu söyledi. Şizofreni cinayetlerine ağır fatura Haber Merkezi Antalya’da silahla ateş açarak 3 polisi öldüren ve kendisi de polislerce öldürülen şizofreni hastası Çağrı Danışman’ın ailesinden, 3 polisin ailesine ödenen 212 bin liralık tazminat talep edildi. İçişleri Bakanlığı, paranın Danışman ailesinden tahsili için Antalya 9. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde dava açtı. Danışman ailesinin avukatı Munip Ermiş,mahkeme Danışman’ın ağır şizofreni hastası olduğunu, yüzde 80 malul sayıldığını, askerlikten muaf tutulduğunu belirtti. Ailenin sorumlu tutulamayacağını söyleyen Ermiş, Medeni Kanun’a göre, “fiil ehliyetini haiz olmayan birinin hukuksal sorumluluğunun olamayacağına” dikkat çekti. Interpol’e başvuracak ‘TürkiyeRusya Gülen konusunda mutabık’ WASHINGTON (ANKA) ABD merkezli Al Monitor sitesi, Rus Bilimler Akademisi’nin Doğu Etütleri Enstitüsü Başkanı, Moskova Devlet Üniversitesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Vitaly Naumkin’in TürkiyeRusya ilişkilerini değerlendirdiği bir yorumuna yer verdi. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun geçen günlerde Moskova’ya yaptığı ziyarete dikkat çekilen yorumda, “Türkiye ile Rusya Gülen konusunda mutabık” başlığı altında, iki ülke Suriye konusunda farklı düşünmeyi sürdürse de Davutoğlu’nun “Gülen konusunda Rus hükümeti ile ortak zemin bulduğu” ileri sürüldü. Rusya ile Türkiye arasındaki bağların, Suriye krizi ve Rusya’nın Ukrayna’daki olayların yüzünden Batı ile ilişkilerin bozulması üzerine ciddi bir biçimde sınanmasına karşın “istikrarlı ve dostane” olmaya devam ettiğinin belirtildiği yorumda, Moskova’daki görüşmelerde ele alınan Kırım sorununun, iki ülke arasındaki ilişkileri zehirlemediği gibi “Türkiye’nin uzun vadeli çıkarları ve kaygıları göz önünde tutulduğunda yeni işbirliği olanaklarını bile ortaya koyduğu” savunuldu. Naumkin, yorumunda iki ülke arasında enerji alanındaki işbirliği fırsatlarına dikkat çekerken “Paradoksal olarak Rusya ile Türkiye arasındaki yakınlaşmayı teşvik eden bir unsur, Moskova’nın Fethullah Gülen’in faaliyetlerine yönelik aşırı negatif tutumudur. Geçmişte, Türk Başbakanı Tayyip Erdoğan ve AKP’nin bu İslami cemaatın lideri ile müttefik oldukları dönemde Moskova’nın tutumu, Ankara için rahatsız edici idi. Şimdi ise AKP lideri ile ABD’de yaşayan Gülen arasındaki soğuk savaşın alevlenmesiyle Moskova’nın tavrı, onun (Gülen) etkinliğini sınırlamak amacıyla ortak eylemlerin yapılmasında çıkar yaratıyor” görüşünü ileri sürdü. Yorumda Rusya’daki cemaat okullarının kapatıldığı, Gülen’in birçok kitabın bir Rus mahkemesinin kararıyla federal “aşırı yayınlar” listesine girdiğine işaret edilerek “Ancak Rus kamuoyunun bir ideolog olarak Gülen’e yönelik tavrı muğlaktır” denildi. Haberal, valileri protesto etti ZONGULDAK (DHA) CHP Zonguldak Milletvekili Mehmet Haberal, Zonguldak ve Bartın valilikleri ile Batı Karadeniz Kalkınma Ajansı’nın bir projesinin tanıtım toplantısına iki valinin de katılmamasını salondan ayrılarak protesto etti. Toplantıya CHP’li Ali İhsan Köktürk ile gelen Haberal, iki valinin katılmadığını öğrenince valiliklerden davet aldığını belirterek tepki gösterdi. ‘Ortak çıkarlar söz konusu’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle