28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 25 HAZİRAN 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Kürt seçmene ‘rüşvet’ EMİNE KAPLAN / DUYGU GÜVENÇ ANKARA AKP hükümeti, Cumhurbaşkanlığı seçimi öncesinde Kürt seçmenin oylarını çekebilmek için çözüm sürecine yasal zemin sağlayacak yasa tasarısını TBMM’ye sunuyor. Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan 7 maddelik tasarıda, bugüne kadar yapılan çalışmaların suç sayılmaması, hükümete çözüm süreciyle ilgili çalışmaların yapılması için genel yetki verilmesi, dağdan inenlerin topluma entegre edilmesine ilişkin düzenlemeler yer alıyor. Tasarının bugün ya da yarın Meclis’e sunulması bekleniyor. Başbakan Erdoğan başkanlığında önceki gün toplanan MYK’de Cumhurbaşkanlığı seçim süreci ele alındı. Kürt seçmenin oylarının alınabilmesi için bir süredir hazırlıkları süren çözüm sürecine ilişkin yasa tasarısının TBMM’ye sunulup sunulmaması değerlendirildi. Tasarının, tatile girmeden TBMM Başkanlığı’na sunularak yasalaştırılması görüşü ağırlık kazandı. Adalet Bakanlığı’nca hazırlanan ve 7 maddeden oluşan tasarının çözüm sürecine ilişkin olarak hükümete genel bir yetki verilmesini öngördüğü öğrenildi. Tasarıyla bugüne kadar yapılan çalışmalar kapsamında yapılan görüşmelerin suç sayılmaması, yürütülecek çalışmalar konusunda hükümetin yetkili olması hedefleniyor. “Genel çerçeve” içeren yasa tasarısıyla çözüm sürecinin yasal dayanağa kavuşturulması öngörülüyor. Abdullah Öcalan, BDP ve HDP’liler de sürecin yasal zemine kavuşturulması gerektiğini bir süredir dile getiriyordu. Başbakan Erdoğan pakete ilişkin ilk bilgileri ise dün AB büyükelçileri ile gerçekleştirdiği buluşmanın basına kapalı bölümünde verdi. Cumhuriyet’in edindiği bilgiye göre bir büyükelçi, çözüm sürecinde yasal adımların zamanlamasını sordu. Erdoğan da bu soruya, “Çözüm sürecinin yasal taslağı hazır. 7 maddelik tasarı üzerinde çalışıldı ve Bakanlar Kurulu’nda görüşüldü. Meclis’e sunulacak. Bu sürecin yasal altyapısını oluşturacak. Umarım süreç bundan sonra da çatışma olmadan devam eder” yanıtını verdi. Erdoğan, PKK’nin çocuk kaçırmalarından duyduğu üzüntüyü kapalı bölümde de tekrarlarken “Batı ülkeleri PKK’ye desteğine son vermeli. Özellikle de Avrupa Parlamentosu son vermeli ve çözüm sürecine yardımcı olmalı. Bunun için de Türkiye’nin iadesini istediği isimleri Batılı dostlarımızın vermesini bekliyoruz. Eğer AB, PKK ile çözüm sürecini destekliyorsa bunu göstermeli” diyerek beklentilerini ifade etti. Hükümetin çözüm sürecine ilişkin adımında, anketlerin etkili olduğu belirtiliyor. AKP MYK’nin bilgisine sunulan anketlere göre, “Şu anda bir genel seçim olursa oyunuzu kime verirsiniz” sorusuna katılımcıların yüzde 49.2’si AKP, yüzde 25.9’u CHP, yüzde 13.6’sı MHP ve yüzde 7.3’ü BDPHDP dedi. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili yapılan ankette ise “AKP’nin adayına oy veririm” diyenlerin oranı yüzde 49.4 olarak belirlenirken, CHP yüzde 19.3, MHP yüzde 9.1 çıktı. AKP yönetimi, Kürt seçmen üzerinde de bir anket yaptı. Bu ankette seçmenlerin yüzde 44.7’i BDP, yüzde 43.8’i ise AKP dedi. Çözüm sürecinin başladığı dönemlerde AKP’nin Kürt seçmen üzerindeki oyu BDP’nin önünde çıkıyordu. AKP’nin çözüme yönelik yasa tasarısıyla Kürt seçmenin oyunu adayına kaydırmayı amaçladığı belirtiliyor. AKP, Köşk seçimi öncesinde çözüm sürecini yasal zemine kavuşturmayı planlıyor CHP’nin Cumhurbaşkanı Adayı Üzerine Bir Not CHP’nin, Ekmeleddin İhsanoğlu’nu cumhurbaşkanı adayı olarak MHP ile birlikte saptamış olması, CHP saflarında, genel olarak “sol” hareket içinde gerginlik yarattı. CHP’nin adayını belirleme biçimi, seçim konjonktürü bağlamında, ilkesiz pragmatizm, daha yumuşak bir ifadeyle hesap hatası olarak görülebilir. Ancak adayın özellikleri çok daha önemli bir soruna işaret ediyor. Bu önemli sorunu, “siyaset rejimi” kavramının yardımıyla irdeleyebiliriz. (Bu kavramı, devletin yapısına gönderme yapan “rejim” kavramından farklı bir anlamda kullanıyorum.) “Siyaset rejimini” düşünmeye yardımcı olacak temel perspektifi, Aristotales’in Politika kitabına girerken yaptığı, insan “siyasi hayvandır” saptamasında bulabiliriz. Bu saptama, “siyaset” kavramını düşünmeye yardımcı olacak ilk ipuçlarını da sunuyor. Hayvanlar ve insanlar, acılarını, hazlarını sesleriyle dile getirebilir hatta diğerleriyle paylaşabilirler. İnsanlar diğer hayvanlardan farklı olarak, bir dil sistemine sahiptirler, adalet, adaletsizlik gibi kaygıları, bunları ifade edecek kavramları vardır. Konuşabildikleri için kaygılarını dile getirir, eyleme dönüştürebilirler. Jacques Ranciere’in, Aristotales’in bu gözleminden gelerek işaret ettiği gibi, toplumda bu kaygıları dile getirme, uygun kavramlarla konuşma gücüne sahip olanlarla olmayanlar arasındaki ayrım çizgisi siyasetin yapıldığı alanın sınırlarını, bu alanın içinde oldukları için siyasi etkinliğe katılabilecek, dışında kaldıkları için katılamayacak olanları belirler. “Siyaset rejimi”, toplumdaki sınıflar arasında şekillenmiş belli ekonomik, siyasi iktidar ilişkilerinin ifadesidir; lisana (simgesele) ilişkin bir alandır. Bu alanı oluşturan sözcükler kavramlar, önermeler, yalnızca belli kaygıları ifade etmeye olanak vermenin (başka kaygıların ifadelerini bastırmanın) ötesinde, bir ifadeyi “siyasi bir ifade” olarak tanımamıza, bu ifadenin adalete ilişkin olup olmadığını, bizzat adalet kavramının içeriğini anlamamıza olanak verirler. “Siyaset rejimi” kavramı kimi alanlarda, Foucault’nun, “hakikat rejimi” kavramıyla kesişir. AKP iktidara geldiğinden bu yana, “siyasal İslam”, Türkiye toplumunu AKP hükümetinin uygulamaları aracılığıyla, “sivil toplum” alanından devlet kurumlarına, yasalara kadar dini hakikat rejimine uygun biçimde değişmeye zorlamaktadır. Dini hakikat rejimi, kendi istikrarını kurabilmek için, Aydınlanma rejiminin kavramlarını, değerlerini yadsır, bunları dışlamayı, bastırmayı, “evrim tartışmasında” olduğu gibi susturmayı, bu anlamda da konuşulabilir olanın sınırlarını yeniden çizmeyi amaçlar. Amacına ulaştıkça, bu yeni sınırlara uygun yeni bir siyaset rejimi şekillenir. Bu bağlamda, AKP hükümetinin ilk döneminden bu yana uygulamalarıyla toplumda egemen kılınmaya çalışılan “dini hakikat rejimi”, bireysel özgürlükler, cinsel tercihler, sınıf çıkarları ve çatışmaları, kapitalizm, emperyalizm, sömürü hatta eşitlik kavramlarını dışlamakta, bastırmakta, kullanılamaz kılmaktaydı. Bu yüzden de, “demokratikleşme” iddialarının, aslında, bu dışlamanın, bastırmanın, şekillenmekte olan yeni siyaset rejiminin toplumda yarattığı gerginliklerin katlanılabilir olması için gerekli destekleyici fanteziler olmaktan öte bir anlamları yoktu. CHP’nin adayı İhsanoğlu’nun özellikleri, onun AKP döneminde, yerleşmekte olan “siyaset rejimiyle” uyumlu, bir kişiliğe (bilgi, kültür ve sadakatleri anlamında) sahip olduğunu düşündürüyor. Aydınlanma geleneğine, “Cumhuriyet olayına” sadık bir siyasi parti olduğunu iddia eden CHP’nin liderliğinin, ancak bu adayla bir başarı elde edebileceğine inanmış olması, bu geleneği, sadakati yadsıyan siyasal İslamın partisi AKP’nin hükümeti döneminde giderek oluşan yeni “siyaset rejimini” kabul ettiğini gösteriyor. CHP’nin bu yeni “siyaset rejimini” kabul etmesi, onun bir sosyal demokrat parti olma potansiyellerini ortadan kaldırıyor. Liberal entelijansiyanın “Erdoğan gitsin de ne olursa olsun” yaklaşımıysa, o gitse bile kurulmakta olan “siyasi rejimin” yaşamaya, yerleşmeye devam edebileceğini göremiyor. “Sol” harekete gelince, eğer bu siyaset rejiminin sınırlarını zorlamayı, delmeyi, istikrarını bozmayı başaramıyorsa, “şimdilik”, “siyaset rejiminin” dışına çıkamadığının, bu rejimin içindeki seçeneklerden birine mahkum olduğunun ayırdına varmaktan başka çaresi kalmıyor. Trajik! Ama hiç olmazsa “kendi durumunun bilincine” varmak da bir başlangıç olabilir. 4 yıl önce Ahmet Şık’ın kitabını bombaya benzeten Başbakan şimdi farklı konuşuyor Erdoğan’dan ‘bomba’ dönüş sında özetle şu görüşleri dile getirdi: Ağzından salyalar akıyor: Bahçeli’nin baştan aşağı ağzından salyalar akıyor. Kalkıp evladıma Hazine arazilerinin tahsisinden bahsediyor. “Terör örgütünün başıyla aynı sofrada oturup oturmamaktan” bahsediyor. Bunları ispat edemezsen sen alçaksın, adisin. Paralel 12 Eylül’de güç devşirdi: Bunların bizim dönemimizde güç kazandıkları iddiası asılsızdır. 12 Eylül’e, 28 Şubat’a bakın bunların oradan güç devşirdiklerini görürsünüz. Sırf kendileri gibi düşünmüyor diye, sırf deşifre ediyor diye, masum insanları dahi nasıl zindana attıkları, tek tek ortaya çıkıyor. “Darbeyle, darbe girişimleri ile mücadele ediliyor’ görün ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, 4 yıl önce “bomba” diye nitelendirdiği “İmamın Ordusu” kitabı daha çıkmadan tutuklanan Ahmet Şık’ın “Pensilvanya şebekesi hakkında kitap yazma hazırlığı yaptı” diye mahkum edildiğini söyledi. Aynı Erdoğan, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi’nde tutuklamayı savunurken Şık’ın basılmamış kitabı için “Bombayı kullanmak suçtur ama bombanın hazırlanmasındaki malzemeleri kullanmak da suçtur” demişti. Erdoğan, partisinin grup toplantı tüsü altında, gerçek zanlıların yanında masum insanların da nasıl mahkum edildiği ortaya çıkıyor. Engin Alan’a tepki: Bazıları cezaevinden çıkınca, oradan intikam ifadeleriyle bağırıp çağırıyorlar. Sen bir defa intikam ifadelerini kullanmayı bırak da kendine gel. Bombaya benzettiği kitap: Pensilvanya şebekesi hakkında kitap yazma hazırlığı yaptı diye bakın “kitap yazdı” diye değil “hazırlığını yaptı” diye insanlar mahkum ediliyor. Ama Başbakan’ın ofisine dinleme cihazı koyan zanlılar ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyorlar. Biz bu ifadelerimizle yargıya müdahale etmiyoruz, tam tersine yargıya görevini hatırlatıyor, yargıya çok ciddi bir sorunun varlığını gösteriyoruz. ‘Siyaset rejimi’ Tasarı Meclis’e sunulacak ‘Darbeciyi tebrik etmeyiz’ Başbakan Erdoğan bu kez de ‘Sisi’ konusunda Gül’le çelişti ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün kutlama mesajı gönderdiği, Mısır’daki askeri darbenin ardından yapılan seçimlerde cumhurbaşkanı seçilen Sisi’ye yapılan tebrikleri eleştirerek, “Biz darbe yönetimini tebrik edemeyiz” dedi. Erdoğan, AB büyükelçileri ile yemekte bir araya geldi. Elçilere yaptığı konuşmada yaklaşan Cumhurbaşkanlığı seçimine değinen Erdoğan, “Gönül isterdi ki Türkiye başkanlık sistemine geçebilsin. Bu yeni sistemin de Türkiye’de başarılı şekilde uygulanacağını düşünüyor, hatta istikrar ve güveni daha da artıracağına inanıyoruz” dedi. Eylül başından itibaren Türkiye’de artık yeni dönemin başlayacağını savunan Erdoğan, bunun, reformların daha hızlı yapıldığı bir dönem olacağını bildirdi. Erdoğan, toplantının basına kapalı bölümünde ise partisinin cumhurbaşkanı adayını 1 Temmuz Salı günü açıklayacaklarını belirtirken, bugün de Saadet Partisi, BBP ve DSP ile görüşeceğini söyledi. Erdoğan, “Adayın kim olacağını sormayacağım” diyen bir AB’li diplomatın seçim sonrası partinin başına geçecek ve başbakan olacak isimleri öğrenmek istemesi üzerine “AKP bir prensipler partisidir. Kurulduğu günden bu yana da böyle olmuştur. Başbakan ve parti lideri tek olmuştur. Bundan sonra da aynı prensiplerle devam edecektir” yanıtını verdi. Erdoğan’a ilk yöneltilen soru ise “Neden başkanlık sistemini Türkiye için istiyorsunuz” oldu. Başbakan bu soruya, “Çok daha etkili bir yönetim imkânı sağlayacak ve Türkiye’nin gelişmesi ve modernleşmesi için olumlu olacak. Seçilmiş bir cumhur Yarış başlıyor Köşk seçimi ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde adaylık takvimi netleşiyor. CHP ve MHP’nin ortak çatı adayı Ekmeleddin İhsanoğlu için adaylık başvurusu 29 Haziran’da yapılacak. AKP, cumhurbaşkanı adayını 1 Temmuz’da açıklayacak. HDP ise adayını hafta sonu açıklamayı planlıyor. TBMM Başkanlığı’na başvuru süresi 29 Haziran’da başlayacağı için cumhurbaşkanı adayları için son haftaya girildi. CHP ve MHP’nin ortak çatı adayı olarak açıkladıkları İhsanoğlu başvurusunu 29 Haziran Pazar günü TBMM Başkanlığı’na yapacak. Bunun için CHP de MHP de İhsanoğlu’nun adaylık başvurusunu milletvekilleri arasında imzaya açtı. 3 adaylı Partinin anketleri etkili oldu AKP adaylık için imza topluyor Partinin cumhurbaşkanı adayının 1 Temmuz’da açıklanmasının kararlaştırıldığı MYK toplantısında, aynı gün imzaların TBMM Başkanlığı’na sunulması da değerlendirildi. AKP yönetimi, adaylık başvurusu için milletvekillerinden imza toplamaya başladı. Toplantıda, ağustos ayında seçmenlerin tatile ya da köylerine gitmeleri karşısında alınacak önlemler de ele alındı. Parti örgütlerine, “1. turdaki seçmen listesinin 2. turda da geçerli olacağı ve değişiklik yapılamayacağı” bilgisinin verilmesi, bu kapsamda seçmenlere “Gittiğiniz yere seçmen kaydınızı aldırın. Her iki turda da aynı yerde oy kullanın” uyarısında bulunulması kararlaştırıldı. Toplantıda, Başbakan Erdoğan’ın “Bu son toplantımız değil” dediği öğrenildi. Parti yöneticileri, bu ifadeyi “Başbakan, aday olursa seçim sonuna kadar başbakan olarak da görevini sürdürecek. Arada MYK’ler olabilir” biçiminde yorumladı. AİLELER ANKARA’DA Terör örgütü PKK tarafından kandırılarak dağa götürüldüğünü belirttikleri çocukları için Diyarbakır’da bir süredir oturma eylemi yapan aileler Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan’la görüştü. Erdoğan’la AKP Genel Merkezi’nde yaklaşık 1 saat görüşen aileler, daha sonra, Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Ali Şahin ve beraberindeki heyetle bir araya geldi. Daha sonra TBMM’ye geçerek CHP’li yetkililerle görüşen aileler, ardından da Çankaya Köşkü’ne çıktı. Aileler bugün de HDP ve MHP’yi ziyaret edecek. başkanının yürütmeye dair gücü kullanabilmesi gerek” mesajıyla yanıt verdi. dair iki tarafın da adım atmasının önemli olacağını söyledi ve “Türkiye AB’yi, AB de Türkiye’yi dövmeye artık son vermeli” dedi. AB Komisyonu’nun Türkiye Daimi Temsilcisi Stefano Manservisi de Erdoğan’ın konuşmasının ardından AB’nin beklentilerini anımsattı. Manservisi, Türkiye’de ‘hukukun üstünlüğü, ifade ve gösteri hakkı’ konusunda AB’nin “endişe” taşıdığını belirtirken katılım sürecine ‘Birbirimizi dövmeyelim’ İlk imzayı ise CHP Genel Başknı Kemal Kılıçdaroğlu verdi. CHP’li Muharrem İnce ise Twitter üzerinden yaptığı açıklamada, “Aday belirleme yöntemine ve sürece kaşı çıksam da demokrasimizin geleceği için doğru olanı yaptım. RTE diktatörlüğün kaldırım taşlarını döşerken sorumluluktan kaçamazdım. Partimi tartıştırmamak, RTE’yi seçtirmemek, diktatörlüğe yol vermemek için imzamı attım” ifadesini kullandı. imzayı Kemal İ lk Kılıçdaroğlu attı Erdoğan dün ayrıca, 3 yıllık görevi boyunca yalnızca bir kez görüştüğü ve çeşitli açıklamaları nedeniyle sık sık tepki gösterdiği ABD’nin Ankara Büyükelçisi Francis Ricciardone’yi veda ziyareti çerçevesinde kabul etti. Ricciardone ile veda AKP 1 Temmuz, İğneli Fırça ZAFER TEMOÇİN İki kritik bakanlıkta 17 Aralık tasfiyeleri yapıldı Kritik atamalar ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümetin 17 Aralık yolsuzluk operasyonlarının ardından bürokraside başlattığı tasfiye rüzgârı devam ediyor. Bu kapsamda Adalet Bakanlığı’nda 7, İçişleri Bakanlığı’nda ise 6 kritik müdürlüğe yeni atamalar yapıldı. Resmi Gazete’de yayımlanan atama kararlarına göre, Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcılığı’na Ankara İdare Mahkemesi Başkanı Cafer Ergen getirildi. Kanunlar Genel Müdürlüğü’ne Bakanlık İç Denetçisi Yaşar Şimşek; Personel Genel Müdürlüğü’ne, Eğitim Dairesi Başkanı Muharrem Ürgüp; Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’ne, Manisa Cumhuriyet Başsavcısı Enis Yavuz Yıldırım; Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü’ne, Hukuk İşleri Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Ömer Kerkez; Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü’ne, Kırıkkale Cumhuriyet Savcısı Ömer Serdar Atabey getirildi. Adalet Bakanlığı’nın açık bulunan Yüksek Müşavirliği’ne İstanbul Medipol Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halit Eyüp Özdemir atandı. İçişleri Bakanlığı’nın Hukuk Müşavirliği’ne Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanı Abdurrahman Korucu atandı. Bu nedenle boşalacak Avrupa Birliği ve Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı’na Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü Daire Başkanı Mehmet İlker Haktankaçmaz’ın atanması uygun görüldü. Kaçakçılık İstihbarat, Harekât ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanı Mustafa Çöğgün Hukuk Müşavirliği’ne atandı. Kaçakçılık İstihbarat, Harekât ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanlığı’na Hukuk Müşaviri Ömer Toraman getirildi. İçişleri Bakanlığı Müşaviri Ömür Yücel, başka bir göreve atanmak üzere bu görevinden alındı. Bakanlık Müşavirliği’ne Fatih Dursun atandı. AKP ise yarışa 1 Temmuz’da katılacak. AKP’nin cumhurbaşkanı adayı AKP grup toplantısının ardından tüm parti yönetici ve milletvekillerinin katılacağı toplantıda Başbakan Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacak. HDP de adayını 29 Haziran’da açıklayacak. HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, grup toplantısından sonra cumhurbaşkanı adayıyla ilgili sorulara, “Cumartesi günü ilk PM toplantımızı yapmayı planlıyoruz. İsmi geçen halk tarafından talep edilen aday arkadaşlarımızla ilgili bir değerlendirme yapıp karar vereceğiz. Hafta sonu belli olabilir” yanıtını verdi. Demirtaş, HDP’nin ikinci turda Başbakan Erdoğan’a destek vereceği yorumlarıyla ilgili bir soru üzerine de “Onu Başbakan’a sorun, biz ikinci tura kalacağımız için kendisi bize destek verir mi acaba?” dedi. Öte yandan, Mülkiyeliler Birliği’nde dün akşam HDP, ÖDP ile bazı sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin katıldığı toplantıda ortak sol cumhurbaşkanı adayı belirlemek için görüş alışverişinde bulunuldu. HDP hafta sonu [email protected] ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Yüksek Seçim Kurulu (YSK) Başkanı Sadi Güven, yurtdışında cumhurbaşkanı seçiminde oy kullanabilmek için randevu aldığı gün, oy kullanmayanların aynı yerde diğer günlerde oy kullanmasının mümkün olmadığını, bu nedenle mutlaka randevu gününde gelinmesi gerektiğini vurguladı. Oy kullanılacak sandık sayısının az olması nedeniyle yurtdışındaki yurttaşlara randevu sistemiyle oy kullandırılacağına dikkat çeken Güven, yurttaşların randevu aldığı tarihte oy kullanmaya gitmemesi durumunda ancak gümrüklerde oy kullanılabileceğini vurguladı. Gurbetçi seçmene randevu uyarısı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle