03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 14 HAZİRAN 2014 CUMARTESİ 6 HABERLER AKP, memurların görevden alınmalarında mahkemeye başvurma haklarını da gasp etti Yargı yolu kapandı MUSTAFA ÇAKIR ANKARA AKP, “taşeron tasarısının” Plan ve Bütçe Alt Komisyonu’ndaki görüşmeleri sırasında “alelacele” çok sayıda değişiklik önergesi verdi. Skandal olarak nitelendirilebilecek önergelerle, yargı kararları devre dışı bırakıldı. Plan ve Bütçe Alt Komisyonu “taşeron tasarısı” üzerindeki çalışmalarını tamamladı. Tasarının son gün görüş u AKP, ‘taşeron tasarısının” görüşmeleri sırasında verdiği önergelerle “bu kadarı da olmaz” dedirdi. Tasarıyla özelleştirmelerle ilgili yargıdan çıkan kararlar yok sayıldı. Memurların usulsüz görevden alınmaları durumunda başvurdukları yargı yolu kapatıldı. Yargı kararlarına uymayan idareciler hakkında ceza soruşturması açılmasının da önüne geçildi. melerinde hükümet, çok sayıda önerge verdi. Önergeler AKP’lilerin oyları ile kabul edildi. Bu önergelerden birisi atamalarla ilgiliydi. Önergeyle kamu görevlileri hakkında atama, görevden alma, göreve son verme, naklen veya vekâleten atama, yer değiştirme, görev ve unvan değişikliği işlemleriyle ilgili olarak verilen iptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereğinin 2 yıl içerisinde yerine getirilmesi öngörüldü. Bir başka ifadeyle usulsüz atamalarda Danıştay ve mahkemelerden çıkan iptal kararları 2 yıl boyunca uygulanmayabilecek. Yine önergeye göre, mahkemeden iptal kararı çıksa bile kamu görevlisi eski görevine değil başka bir kadroya atanacak. Eski göreve dö MEB’E GÖRE SUÇ DELİLİ Poşuya yine soruşturma ANTALYA (DHA) Antalya Milli Eğitim Müdürlüğü, Kepez Rehberlik Araştırma Merkezi’nde görevli öğretmen Mehmet Yürekli (31) hakkında, Gezi olaylarına katıldığına ilişkin isimsiz bir ihbar mektubuyla yapılan şikâyet üzerine soruşturma başlattı. Yürekli’nin, sosyal paylaşım sitesi Facebook’ta yayımladığı poşulu iki fotoğraf ise suç delili olarak gösterildi. Yaklaşık iki hafta önce açılan soruşturma kapsamında Milli Eğitim Müdürlüğü’ne bağlı müfettişler, Yürekli ile aynı kurumda çalışan diğer öğretmenlerin ifadelerine başvurdu. Eğitim Sen Antalya Şubesi olaya sert tepki gösterdi. Eğitim Sen Şube Başkanı Kadir Öztürk, öğretmenin yıllar önce Munzur Festivali’nde taktığı yöresel ve kültürel bir kıyafet olan poşunun suç delili olarak gösterilmesinin etnik ayrımcılık olduğunu söyledi. Polis, 1 Mayıs 2013’te bayram kutlaması yapmak isteyenlere çok sert müdahale etmiş, kutlama organizasyonunu yapan DİSK’in binasına bile saldırmıştı. ‘Gösteri ve toplanma izne tabi değildir’ GAZETECİYE POLİS UYARISI! Savcıdan 1 Mayıs dersi CANAN COŞKUN ‘O polis, kafa da atar döver de’ ANTALYA (DHA) Akdeniz Üniversitesi’nde Lice’de 2 kişinin öldürülmesini protesto eden öğrenciler ile polis arasında arbede yaşandı. Olayı görüntüleyen Türk Dili ve Edebiyatı ikinci sınıf öğrencisi DİHA muhabiri Feyyaz İmrak, 4 polis tarafından dövüldü. İmrak, sivil polisin sırtını duvara yaslayıp tekme ve yumrukla vurduğunu, bir polisin bıçak çektiğini ve “Eğer bir daha görüntü aldığını görürsem seni bıçaklarım” dediğini, orta boylu bir polisin kafa atmasıyla da burnunun kırıldığını anlattı. Diğer polislerin de “O polis. Sana kafa da atar, döver de... Sen buna hiçbir şey yapamazsın” sözleriyle arkadaşlarını savunduğunu belirten İmrak, darp nedeniyle iki hafta işgöremezlik raporu aldığını kaydetti. İmrak, başına gelenleri şöyle anlattı: “Burnum kırıldı, kemik çatlaması oldu. Aynı gün ameliyat oldum. Güvenlik amirine 4 polisin beni dövdüğünü anlattım ama o da ‘Burada durursan bir de ben seni döverim’ diyerek gitmemi söyledi. Polis merkezine şikâyetçi oldum. Şikâyetçi olduğum esnada beni döven polislerden biri de oradaydı.” Taksim Yayalaştırma Projesi kapsamında çalışmalar nedeniyle 1 Mayıs işçi bayramı kutlamalarının yasaklandığı 1 Mayıs 2013’te gözaltına alınarak haklarında dava açılan öğrenciler Gizem İnce ve Gökhan Dermanlı’nın yargılandığı davada savcı Tarık Fırat örnek bir mütalaaya imza attı. İstanbul 6. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada savunma yapan Gizem İnce, suçlamayı kabul etmeyerek, “Taksim Meydanı’nda 1 Mayıs kutlamalarına önceki yıllara kıyasla düşünüp izin verildiği düşüncesiyle kutlamalara katılmak için gittim. Slogan atmadım, herhangi bir şey söylemedim ve uyarı anonsu da duymadım” dedi. Sanık Gökhan Dermanlı da Taksim güzergâhı kapalı olduğu için Dolapdere’den Karaköy’e doğru yürür ken polislerin gözaltına aldığını söyledi. Savcı Tarık Fırat da dava hakkındaki mütalaasında, 2911 sayılı Yasa’ya göre gösteri yapmanın herhangi bir izne bağlanmadığı, yerleşik Yargıtay içtihadı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları doğrultusunda gösteri ve toplanmanın barışçıl içeriği korunmak kaydıyla herhangi bir izne tabi tutulmayacağının öngörüldüğü anlatıldı. Mütalaada, sanıkların olay yerinde yakalanmış olmalarına karşın şiddet eylemine katıldıklarına, güvenlik kuvvetlerine cebir ve tehdit yoluyla direndiklerine ilişkin kanıt bulunmadığı vurgulandı. Fırat, sanıkların üzerine yüklenen suçun unsurlarının gerçekleşmediğinin anlaşıldığını kaydederek, beraat etmelerini istedi. Yargıç da suçun unsurlarının gerçekleşmediğini belirterek beraat kararı verdi. nüş yolu kapanacak. Önergenin devamında ise bir skandala daha imza atıldı. İptal ve yürütmenin durdurulmasına ilişkin mahkeme kararlarının gereğini yerine getirmeyen kamu görevlisi hakkında ceza soruşturması ve kovuşturması da yapılmayacağı belirtildi. Komisyonda, öneri üzerinde sert tartışmalar yaşandı. CHP Ankara Milletvekili İzzet Çetin, “Yargı kararlarını uygulamamanın yasasını yapıyorlar” dedi. Tasarıda, “Yeraltı işlerinde çalışan işçiler için çalışma süresi haftada en çok 36 saat olup günlük çalışma süresi 6 saatten fazla olamaz” hükmü yer alıyordu. AKP gece verdiği önerge ile, haftalık 36, günlük 6 saat olan çalışma süresini, “yeraltında çalışılan süre” ile sınırlandırdı. Yani madencilerin ocak dışındaki çalışma sürelerinde bu sınır uygulanmayacak. Madenciler ocak dışında çalıştırılabilecek. AKP’nin verdiği ve kabul edilen başka bir önergeye göre de özelleştirmelerde verilen yargı kararları devre dışı bırakıldı. Buna göre, devirteslim işlemlerinin tamamlanmasının üzerinden 5 yıl geçmiş olan özelleştirmelerde yargıdan çıkan iptal kararları uygulanmayacak. Devlet özelleştirilen bu kuruluşları geri almak için herhangi bir işlem yapmayacak. Çok Bilinmeyenli Denklem Gecikirsem yetiştiremeyeceğim kaygısıyla, bu yazıya CHP’nin Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle yaptığı toplantı sırasında başlıyorum... Toplantının yaklaşık olarak ikinci saati içindeyiz... Şu ana kadar yapılan konuşmalarda genellike, ideal bir cumhurbaşkanının ne gibi özelliklere sahip olması gerektiği vurgulandı. Bunlar özet olarak, laiklik, cumhuriyet ve demokrasi değerlerine saygılı, insanlar ve inanışlar arasında ayrım yapmayan, ülkemizi başka ülkelerde de temsil etmeye yetenekli bir cumhurbaşkanını tanımlayan özelliklerdir... Bu toplantıda bulunan konuşmacılar arasında bu konuda bir görüş ayrılığı olamayacağı kuşkusuz... Fakat aralarında benim de bulunduğum bazı konuşmacılar, bunların yanı sıra ve bunlardan daha çok, pratikte nasıl bir cumhurbaşkanı adayının seçilme şansına sahip olduğu konusu üzerinde durduk... Daha çok sanat çevresinden arkadaşların görüşlerine değinecek olursam, Rutkay Aziz pratikteki soruna ilişkin olarak düşüncesini “Halkın nasıl bir cumhurbaşkanı istediğini biliyor muyuz” sorusunda özetledi... Bu gibi toplantılarda konuşmayı pek sevmeyen Tarık Akan, kulağıma, ideal cumhurbaşkanın nasıl olması gerektiği konusunda genellikle aynı şeylerin tekrar edilmesinden duyduğu sıkıntıyı fısıladı... Edip Akbayram aynı sıkıntıyı duyduğunu, pratik önerilere bir an önce geçilmesi gerektiğini vurguladı. Konuşmamda ben, cumhurbaşkanının halkoyuyla seçilmesinin demokrasi görünümlü bir tuzak, mevcut başbakanın başkanlığı için düzenlenmiş bir demokrasi aldatmacası olduğunu söylemiştim... Emre Kınay bu seçimin cumhurbaşkanı değil devlet başkanı seçimi olduğu algısına ve tehlikesine dikkat çekti... Orhan Kurtuldu, Orhan Alkaya, Tamer Levent, Reis Çelik, başkaca konuşmacılar, üzerinde düşünülüp değerlendirilmesi gereken görüşler dile getirdiler... Bunları yazarken bir yandan da konuşmalara kulak veriyorum.. Şu anda konuşmakta olan Yavuz Top aynı aldatmacının ve içerdiği tehlikenin altını çiziyor... CHP yönetimi bütün bu görüşlerden kuşkusuz yararlanacaktır... Fakat Sayın Kılıçdaroğlu’nun toplantıyı açış konuşmasındaki bir sözü korkarım ki şu ana kadar tam olarak anlaşılmış değil: “Olabildiğince uygun bir aday..” Çok bilinmeyenli denklemin çözümünün anahtarı da sanırım bu cümlededir... Hepimizin kalbinde, gönlünde, bir değil, birden fazla cumhurbaşkanı adayı olduğu kuşkusuz... Fakat acaba kim, hangi aday, cumhuriyet düşmanlığı karşısında daha çok kazanma şansına sahip olabilir? Daha açık bir deyişle, kafamızdaki, gönlümüzdeki ideal adaydan çok, olabildiğine uygun (bu demektir ki aynı zamanda kazanma şansına en çok sahip) bir aday üzerinde görüş birliğine varılması gerekiyor.. Yazımı bilgisayara geçirmek ve devamını yazmak üzere toplantıdan ayrıldığımda, “olabildiğince uygun aday” konusunda henüz bir sonuca ulaşılmamıştı... Dinleyebildiğim ve dinleyemediğim bütün konuşmacılara saygımla, yazımı konuşmamda özetlediğim görüş ve önerilerimle sonuçlandırayım... Başında Cumhuriyet Halk Partisi’nin olacağı muhalefet cephesinin (bu demektir ki, laik, cumhurtiyetçi, Aydınlanmacı Türkiye cephesinin) cumhurbaşkanı adayı: Öncelikle sol ve sosyal demokrat seçmene ters düşmeyecek biri olmalıdır. Şoven olmayan MHP tabanında, kökten dinci olmayan dindarlarda, her inançtan yurttaşlarada güven ve sempati uyandırmalıdır. Merkez sağ, liberal kesimlerle yakınlığı bulunmalıdır. Kendi partilerinden rahatsız AKP üst ve alt kesimleri de buna dahildir... Halk insanına yakın bir kimliğe sahip olmalı, özellikle ekonomi alanında donanımı bulunmalıdır... Enerjisi ve samimiyetiyle gençliği, kadın ve erkek her yaştan seçmeni etkilemelidir... Kendisini Kürt olarak tanımlayan seçmene de açık, samimi mesajlar vermeyi başarmalıdır... Toplantıda bulunduğum sürece dile getirilen adayların (Y. Büyükerşen, H. Çetin, S. Selçuk, R. Türmen, A. Şener, A. Çelikel) her birinin seçkin kişiler olduğu kuşkusuz. Bu isimlere kuşkusuz (H. Cindoruk, M. Feyzioğlu, E.Ü. Tarhan, M. Yavaş vb...) başka saygın adlar da eklenebilir, eklenmiştir de... Toplantıdan ayrılmadan önceki ikinci kısa konuşmada da dile getirdiğim gibi benim yukarıda saydığım özelliklere çok uygun olduğunu düşündüğüm bir “olabildiğince uygun” adayım da Sayın İlhan Kesici’dir... şkolu barajı yüzde 1’i indi AKP iş kolu barajına ilişkin de önerge verdi. Önergeyle yüzde 3 işkolu barajı, Ekonomik ve Sosyal Konsey üyesi işçi konfederasyonlarına (Türkİş, Hakİş, DİSK) üye işçi sendikaları için yüzde 1’e indirildi. AKP’nin başka bir önergesiyle de Milli Eğitim Bakanlığı’na 35 bini öğretmen, bini diğer hizmet sınıflarına ait toplam 40 bin kadro ihdas edildi. İ Kanıt yok ‘Lice 1993 davası neden İzmir’de?’ İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 22 Ekim 1993’te dönemin Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın’ın da aralarında bulunduğu 16 kişinin yaşamını yitirdiği ve çok sayıda evle işyerinin yakıldığı olaylara ilişkin açılan dava, güvenlik nedeniyle alındığı İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Müdahil avukatlar ve duruşmayı izleyen CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, davanın Diyarbakır’da görülmesi gerektiğini vurguladı. İzmir 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki duruşmaya, aralarında Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi’nin de olduğu 20 müdahil avukat katıldı. Elçi davanın İzmir’de görülmesine tepki gösterirken Tanrıkulu da, “20 yıl önce Lice toptan yakıldı. 20 yıl geçtikten sonra zar zor dava açılabildi. AKP’ye soruyorum bu dava neden İzmir’de. Kimleri koruyorsunuz. Ortada zar zor açılan bir dava var” diye konuştu. Protestolara katılan genç ölü bulundu ABİDİN YAĞMUR YARGI BAĞIMSIZLIĞI MASADA Stefan Füle Türkiye’ye geliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Avrupa Birliği’nin (AB) Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, 16 Haziran Pazartesi günü Türkiye’ye geliyor. Füle, Türkiye’deki yargı bağımsızlığına odaklanacağı ziyareti sırasında Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç ile özel bir görüşme yapacak. İki günlük ziyaret sırasında Füle, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, AB Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ve Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi ile de bir araya gelecek. MERSİN Lice’deki karakol protestosunda 2 kişinin öldürülmesinin ardından Tarsus’ta düzenlenen protesto gösterilerine katılan ve 5 gündür kayıp olan Rıza Bayram’ın (26) cesedi Berdan Nehri’nde bulundu. Görgü tanıklarının, gösteriler sırasında ayağından yaralandığını söylediği Rıza Bayram’ın cesedi 5 gün sonra, dün saat 11.00 sularında Berdan Nehri’nde bulundu. Tarsus polisi, cesedin sudan çıkarılması sırasında aileyi yaklaştırmadı. Bayram aile si ise darp izi olup olmadığına dair cesedi görmek istedi ancak aileye izin verilmedi. Bunun üzerine aile ile polis arasında arbede yaşanırken, polis aileye biber gazıyla müdahale etti. Bayram ailesi de polise taş atarak karşılık verdi. Arbede arasında sudan çıkarılan ceset önce Tarsus Devlet Hastanesi’ne ardından da otopsi için Adana Adli Tıp Kurumu morguna götürüldü. İHD Mersin Şube Başkanı Ali Tanrıverdi, “Henüz kesin olarak teyit ettiremedik ama cesedin ellerinin bağlı olduğu iddiası var” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle