01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 MAYIS 2014 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Bölüyor, ayırıyor HDP’den Erdoğan’a yanıt: Erdoğan, mezhep farklılıklarının kaşındığından şikâyetçi olurken yine Alevileri hedef aldı Tarih Olarak Bazı Güncel Olaylar Tarih, olaylarla aramıza bir mesafe koyar; “uzaktan” bakınca, ayrıntılar kaybolur, ana çizgiler belirginleşir, aralarındaki ilişkileri değerlendirebilme şansı oluşur. Son aylarda, izlediğimiz, örneğin, Avrupa Parlamentosu seçimlerinin sonuçları, Tayland askeri darbesi, Boko Haram ve El Şebap saldırıları gibi kimi olaylara aramıza mesafe koyarak bakabilir miyiz? Hatta, bir adım daha geri çekilerek, küreselleşmenin, finansallaşma aşamasının krizini, bu krizle birlikte yoğunlaşan işsizlik, gelir dağılımı bozulması, yoksullaşma, eşitsizlik, küresel ısınma bağlamında gıda fiyatları tartışmalarını resmin içine alabiliriz. O zaman göreceğiz ki, bu tartışmalara neden olan gelişmelerle, önceki paragrafta dikkat çektiğim olaylar arasında çok yakın bir nedensellik ilişkisi kurulabilir. Bu noktada bize yardımcı olması açısından, 19. yüzyılın son çeyreğinde hızlanan küreselleşmenin, 20. yüzyılın ilk çeyreğinde çökmeye başlamasının nedenlerini araştıran çalışmaların bulgularını anımsayabiliriz. Nedenler listesinin başında, ülkelerin içinde gelir dağılımının bozulması; ülkeler arasında kaynaklara ulaşma açısından eşitsizliklerin artması geliyor. O dönemde, küreselleşmenin çöküşüne yol açan süreç, kısaca şöyle özetlenebilir. Gelir dağılımında bozulma, işsizlik artışı halkın tepkisini çekiyor, hükümetler üzerinde, bu duruma çözüm bulması için yaptığı baskıyı artırıyor (bu tepkiden komünist hareket de besleniyor). Hükümetler, egemen sınıf, kendi iktidarlarını korumak için, iç pazarı, iş olanaklarını koruyacak, öfkeyi “yabancı” tehditlere (Yahudiler, başka ülkeler vb...) yöneltecek politikalara başvurmaya başlıyorlar: Bizde işler iyi giderken Yahudilerin (ve Bolşeviklerin), yabancı devletlerin komploları, bizim tarihsel, ilahi, doğal vb. haklarımızı elimizden alma çabaları, her şeyi altüst ediyor... Bu politikalar, küresel çapta keskinleşmekte kaynak rekabeti ortamıyla da uyumlu oluyor. Ondan sonra milliyetçilik, ırkçılık, faşizm, militarizm ve savaş... Yukarıda değindiğim güncel olaylara bakınca, Avrupa Birliği ve Tayland bağlamında düzen partilerinin halkın gittikçe genişleyen bir bölümünü ikna edemez duruma geldiğini; yönetemediklerini görüyoruz. Avrupa’da bir taraftan, ulus devletlerin egemenliklerini uluslararası sermayenin çıkarları doğrultusunda aşındıran merkezi kararları dayatan, buna karşılık kriz patlak verince, krizin yıkıcı etkilerine bir çare üretemeyen neoliberal AB projesine karşı bir tepki var. Diğer taraftan, yoksulluğun, işsizliğin, devlet kaynaklarının yetersizliğinin faturası, sermayeye değil bizzat sermayenin ucuz işçi sağlamak için getirdiği göçmenlere çıkarılıyor; Yahudi düşmanlığı da hortluyor. Avrupa’daki bu yönetme sorunlarının ne yönde gelişeceğini bilmek zor. Tayland’daki askeri darbe de bir yönetim sorunundan kaynaklanıyor. Kır yoksullarının (ekonomik olarak güçsüz), alt sınıfların oylarına dayalı bir parti, sürekli seçimleri kazanıyor. Ancak bu parti yolsuzluklara batmış bir siyasi kadronun yönetiminde. Kent orta sınıfları, sermaye sınıfları, krallık bürokrasisi (ekonomik olarak güçlü sınıflar) yaklaşık bir yıldır bu zayıf çoğunluğa dayanan hükümeti karşıt protesto gösterileriyle istifaya zorluyorlar. Ordu geçen hafta yönetime el koydu, geniş bir tutuklama dalgası başladı. Bir diğer askeri darbe de Libya’da yaşanıyor. Önceki hafta sonu, emekli general Hifter emrindeki güçler terörizme, Müslüman Kardeşler’e karşı savaşmak üzere, Bingazi ve Trablus’a saldırdı, zaten dağılmakta olan yönetimi ele geçirmeye başladı. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, bu iki gelişmeyi de “darbe” olarak nitelemediklerini açıkladı. Anımsarsanız, benzer bir durum Mısır’da ordu yönetime el koyduğunda da yaşanmıştı. Buradan Kuzey Afrika’ya geçersek, Boko Haram ve El Şebap saldırılarının (siyasal İslamın yükselişinin) ulusalcı seçkinlerle halk arasındaki “postkolonyal” mutabakatın bozulmuş olmasıyla, bu mutabakatın üzerinde duran devletlerin çökmeye başlamasıyla ilişkili olduğunu görebiliriz. Mutabakatın bozulmasında neoliberalizmin ve hızla aratan gıda fiyatlarının, kuraklıkların büyük etkisi oldu. Bitirirken, askeri darbelerin, ABD ve Batı’nın onayı, en azından hayırhah tavrıyla birlikte geri gelmeye başlamış olmasına dikkat çekmek istiyorum. Bunu da “Avrupa’da aşırı sağ/faşist partilerin yükselişiyle” birleştirerek, “seçimler eşittir demokrasi” fantezisinin, yüz yıl önce olduğu gibi bugün de işlevini yitirmeye başlamasıyla ilişkilendirmek olanaklıdır sanırım. Açılımınız öldürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) HDP Eşbaşkanı Sebahat Tuncel, grup toplantısında AKP’nin Soma’da yaşanan maden faciasının siyasi sorumluluğunu üzerine almadığını, geçmişte yaşanan benzer faciaları da unutturmaya çalıştığını söyledi. Okmeydanı’nda cemevinde polis tarafından vurularak öldürülen Uğur Kurt yerine asıl hedefin Cemevi Başkanı Zeynel Şahin olduğu yönünde iddialar bulunduğunu belirten Tuncel, Erdoğan’ın kullandığı dilin ayrımcı olduğunu, Alevileri iyikötü diye sınıflandırdığını belirtti. Erdoğan’ın Alevi açılımı hakkındaki açıklamalarını anımsatan Tuncel, “Sayın Başbakan açılım yapmayın. Sizin açılımınız cezaevleri ve mezarları açıyor. Sizin açılımınız ölüm, zulüm ve tutuklamalardır” dedi. Erdoğan’ın Uğur Kurt için “Baktık GBT’si yok” açıklamasını eleştiren Tuncel, Erdoğan’a göre GBT’si olanların ölümü hak ettiğini ifade etti. Erdoğan’ın kaçırılan çocuklarla ilgili olarak “Ey BDP, HDP neredesiniz? Bunları alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B, C planımız devreye girer” açıklamasını anımsatan Tuncel, “Kürt halkı bekliyor o çocukları, dağdan gelsin, demokratik siyasete katılsın diye. Mesele BDP’nin, HDP’nin meselesi midir? Demokratik siyaset kanalı açık değil. Tek sorumluluk HDP’de mi?” diye yanıt verdi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Alevilerin sorunlarının içeride ve dışarıda istismar ve tahrik aracı olarak kullanılmasına izin vermeyeceklerini belirterek “Hızır Paşa’lar, ‘Açılın kapılar şaha gidelim’ diye umutsuzca başka yerlerden medet arama dönemleri asırlar öncesinde kalmıştır” dedi. Erdoğan, Alevi yurttaşların sağdan soldan toplanarak Soma’ya götürüldüğünü, amacın Soma’yı karıştırmak olduğunu ileri sürdü. Başbakan Erdoğan, partisinin grup toplantısında özetle şu görüşleri dile getirdi: 12 ağaç için: İstanbul’da Gezi Parkı’nda başlayan eylemler. Neymiş ağaçlar sökülüyormuş, 12 tane ağaç bir yerden sökülüp, başka yere nakledilecek. Bu istismar edilerek, dalga dalga ülke geneline yayıyorlar. Düğmeye bir yerden ba u Aleviler sokaklarda polis terörü nedeniyle yaşamını yitirirken ‘polisin sabrını’ öven Erdoğan, şimdi de Alevilerin kışkırtıldığını ve tahrik edildiğini öne sürdü. Yaşamını yitirenler üzerinden bile ayrımcı bir dilde ısrar eden Erdoğan, Berkin Elvan’dan bahsederken ‘terörün içine sokulan yeni Berkin’ler’ ifadesini kullandı. sılıyor ve hemen ülkede legal, illegal örgütler işbirliği yaparak, huzuru bozacak, istikrarı sarsacak bir noktaya bu işi ulaştırıyorlar. Ana muhalefet partisi olayların daha da büyümesi için kışkırtmalar yapıyor, milletvekilleri bizzat olayların içinde aktif rol alıyor. Mezhep farklılıklarını kaşıyorlar: Şimdi de Türkiye’yi başka meseleyle, mezhep farklılıklarını kaşıyarak yeniden tahrik etmenin mücadelesi içindeler. Hem içeride hem dışarıda Alevi vatandaşlarımız üzerinden kendi hesaplarını görmek isteyenler, bu konuyu istismar vasıtası olarak görenler yeniden kolları sıvadılar, harekete geçtiler. CHP, Alevileri tahrik ediyor: Türkiye’de Alevi vatandaşların kapılarına işaret konuluyor. CHP’nin bazı milletvekilleri, utanmadan, sıkılmadan her türlü iftirayı, yalanı kullanarak Alevi vatandaşlarımızı tahrik ediyor. Reyhanlı saldırısında, Hatay’da, Malatya’da Adıyaman’da, Gezi ve 1 Mayıs olaylarında bunu denediler. Kendi milletvekilleri bizzat bu işin aktörü oldu. En son Okmeydanı’nda bir kez daha bunu denediler. CHP genel müdürüne de Alevilerden protesto ‘Adalet yoksa hükümet yok’ MEHMET MENEKŞE AMASYA Amasya’nın Gümüşhacıköy ilçesinde Hacı Bektaş Veli Anadolu Kültür Vakfı Şubesi, Ali Pir Civan Kültür ve Dayanışma Derneği, ADD, Eğitim Sen, CHP, HDP ve yaklaşık 20 köy derneği Alevilere yönelik ayrımcı ve ötekileştirici politikaları protesto etti. Katılımcılar adına basın açıklamasını okuyan Pir Civan Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı İbrahim Cesur, Cesur, “Biz Aleviler canımıza kastedilmesi ve temel haklarımızın hiçe sayılması karşısında ne zaman sesimizi yükselttiysek, sesimiz ‘AleviSünni çatışması yaratmaya çalışan karanlık güçlerce alet edildiğimiz’ söylenerek bastırılmaya çalışıldı. Aleti olduğumuzu iddia ettikleri karanlık bizim değil, Uğur Kurt’u vuranların karanlığıdır. Ölümüze de dirimize de tahammül edemediğini artık gizleyemeyen muktedirin karanlığıdır. Biz Aleviler için karanlıkta kalan bir şey yok” dedi. AKP döneminde Alevilere yönelik ayrımcılığın arttığını vurgulayan Cesur, “Hırsızlık varsa adalet yoktur. Adalet yoksa hükümet yoktur, devlet yoktur. Adaletin, katliam yerine bile gelmeyen savcılarınızın elinde tecelli etmeyeceğini biliyoruz” dedi. Facia yaşanmamış gibi! Başbakan Erdoğan’ın haftalık grup toplantısında yaptığı konuşmasının ardından, Kütahya’nın Tavşanlı ilçesinden gelen AKP İl Teşkilatı Gençlik ve Kadın Kolları temsilcileri ile Tunçbilek Belde Başkanı Ayhan Aşkın, Kütahya Milletvekili Vural Kavuncu ile beraber kürsüye geldiler. Başkan Aşkın, Başbakan Erdoğan’ın 2008 tarihinde Zonguldak Kozlu’da madencilerle çektirdiği fotoğrafın resmedildiği tabloyu hediye etti. Erdoğan ve beraberindekiler tabloyla poz vererek kendilerini alkışlayanlara el salladı. de yakalanmıştı. Beton blokların altında kalan Yunus, 12 saat sonra kurtarma ekipleri tarafından enkaz altından çıkarılmıştı. Kendisini kurtarmaya gelenlere “Eve geciktim, babam kızacak” diyen Yunus kaldırıldığı hastanede iç kanama nedeniyle yaşamını yitirmişti. Yunus, enkaz altındayken çekilen fotoğrafıyla depremin simgesi haline gelmişti. 2012 yılının Temmuz ayında düzenlenen AKP Van İl Kongresi’nde söz konusu fotoğrafın Erdoğan’a hediye edilmesi kamuoyunda büyük tepki çekmişti. Başbakan Erdoğan’a daha önce de Van depreminde yaşamını yitiren Yunus Geray’ın fotoğrafı hediye edilmişti. 13 yaşındaki Yunus Geray, 23 Ekim 2011’deki 7.2’lik depreme Van Erciş ilçesinde internet kafe falarca çağrı yaptım, ‘bu örgütle aranıza mesafe koyun, koruyup kollamaktan vazgeçin’ diye defalarca uyarı yaptım. Özellikle de o malum Tunceli milletvekili başta olmak üzere CHP milletvekilleri adeta o örgütün vekilleri gibi davranmakta hiç tereddüt etmiyorlar. Hızır Paşa’lar asırlar öncesinde kaldı: Hızır Paşa’lar asırlar öncesinde kalmıştır. “Açılın kapılar şaha gidelim” diye umutsuzca başka yerlerden medet arama dönemleri de asırlar öncesinde kalmıştır. Türkiye’de kimin ne meselesi, kimin ne derdi varsa bu bizim meselemiz, bizim derdimizdir. Aradan eli kanlı örgütler, istismarcılar, tahrikçiler çekildiğinde inanın her mesele çözülecek, çözüm yoluna girecektir. Alevi vatandaşlarımız lütfen aradaki istismarcılara, ikiyüzlü siyasetçilere prim vermesinler. İşte şurada Soma’da yaşananlar... Bakıyorsunuz Alevi vatandaşlarımızı sağdan soldan toparlayıp Soma’ya götürüyorlar. Niye? Bu defa da Soma’yı karıştıracaklar. Terörün içine sokulan yeni Berkin’ler: Bu aziz millet, hiçbir zaman AleviSünni çatışmasına prim vermedi. Biz yeni Burak Can’ların, terörize edilen, terörün içine sokulan yeni Berkin’lerin, Okmeydanı’ndaki olayların, Uğur’ların, Ayhan’ların da yitip gitmesine tahammül gösteremeyiz. Sözde Türk eşbaşkan: (Alman Yeşiller Partisi Eşbaşkanı Cem Özdemir’e): Sen nasıl demokratsın? Seni Türkiye Cumhuriyeti’nin başbakanının oraya gelmesi bu kadar rahatsız mı ediyor? Kökenin itibarıyla mensubu olduğun ülkenin başbakanına bu şekilde konuşma hakkına sahip değilsin. Nerede milletvekili olursan ol, önce haddini bileceksin. Üstü şişhane, altı kaval: Soma’da uluslararası medya kuruluşunun muhabiri olan Türk gazeteci, iki kadını figüran olarak kullandı, yalan haber yaparak bütün dünyaya servis etti. Aslında bu kadınların başı açık. İkisinin de başları örtülü, üstü şişhane altı kaval. Sırıtıyor. HDP’ye ‘kaçırılan çocukları getirin’ çağrısı: Ey BDP, HDP siz neredesiniz? Hani zaman zaman gidiyorsunuz da anlaşıyorsunuz da alıyorsunuz geliyorsunuz ya. Bu annelerin yavrularını da alıp gelin bakalım. Bunların da adreslerini gayet iyi biliyorsunuz. Alıp geleceksiniz, alıp gelmediğiniz takdirde bizim de B, C planımız devreye girer. Bazı güncel olaylar... Uğur Kurt’u vuran polisi gören tanıklar var fakat onları dinleyen savcı yok Katilin eşkâli belli ama... İstanbul Haber Servisi Okmeydanı’nda Berkin Elvan için yapılan eylemden kaçan göstericilere açılan ateş sonucu cemevi bahçesinde çenesinden vurularak yaşamını yitiren Uğur Kurt’un ölümüne ilişkin cumhuriyet savcısı Hasan Yılmaz’ın hazırladığı olay yeri keşif tutanağında, cemevinin avlusu içerisinde bulunan banklar üzerinde beyaz örtü olduğu, beyaz örtünün ve bankların kaldırılması ile pıhtılaşmış ve kurumuş yoğun kan izine rastlandığı belirtildi. Yoğun kalabalığın dağılmaması nedeni ile Uğur Kurt’u öldüren kurşunun geldiği yönü ve mesafesini alamadan keşfe son veren savcı Yılmaz, keşif sırasında cemevinde bulunan Uğur Kurt’un babası Kemal Kurt’un ifadesini “müşteki” sıfatı ile aldı. Savcı Yılmaz, ayrıca Okmeydanı Cemevi Başkanı Zeynel Şahin’in ifadesini de tanık sıfatı ile aldı. Zeynel Şahin ifadesinde Uğur Kurt’un vurulduğu an kendisine bir metre mesafede bulunduğunu belirterek özetle şunları söyledi: “Uğur Kurt yana doğru düştü ve ağzından kan geliyordu. O anda Akrep tabir edilen Emniyet aracından inen, üzerinde koruma yeleği olan polis olduğunu düşündüğüm kişilerin sağa sola ateş ettiğini gördüm. Bu kişilerin cadde yukarısından aşağıya bizim yöne doğru ateş ettiklerini gördüm. Ancak hedef alıp almadıklarını bilmiyorum... Polis memurlarına, ‘vurulan var ateşi durdurun’ dememize rağmen gaz fişeği atılmaya devam edildi. Hatta birçok gaz fişeği cemevine düştü.” Uğur Kurt’un vurulmasına ilişkin soruşturmayı takip eden ÇHD üyesi avukat Günay Dağ ise keşif sırasında mahalleliden aldığı 3 adet 9 mm çaplı boş kovanı savcı Hasan Yılmaz’a teslim etti. Savcı Yılmaz da bu kovanları soruşturma dosyasına koyduğunu belirtti. ru sonucunun savcılığa gelmediğini, 12 gün içinde gelmesini beklediklerini söyledi. Okmeydanı’nda polisin açtığı ateşi gören Yusuf Gülen ise Uğur Kurt’u vuran polisin 1.75 metre boyunda, 7580 kilo ağırlığında, üzerinde kareli gömlek olan bir polis olduğunu belirterek “Bu kareli gömlekli polis direkt cemevine doğru 4 el ateş etti. Yaşanan olayı 20’ye yakın vatandaş gördü. Ancak ne savcılık ne de polis, bu kadar görgü tanığından hiçbirini dinledi. Savcı neden dinlemiyor biz de merak ediyoruz” dedi. ‘20 kişi gördü’ Günay Dağ,“Soruşturma şu anda çok yavaş ve sürüncemede götürülüyor. Polislerin silah kullanmasına ilişkin soruşturmayı memur suçları savcısı yürütmesi gerekirken terör savcısı yürütüyor. Yani polislere yönelik saldırı ve Kurt’un vurulmasını aynı dosyada birleştirmeye çalışıyorlar. Tanıkların dinlenmemesi, delillerin tam olarak toplanmaması bizde kaygı uyandırıyor” dedi. Dağ, el konulan silahlarla ilgili balistik rapo ‘Soruşturma sürüncemede’ AKP’de istifalar MERSİN / ARDAHAN (Cumhuriyet) AKP Mersin İl Başkanı Mekin Merter Salt, yönetim kurulu üyeleriyle birlikte istifa ettiğini açıkladı. AKP Mersin İl Yönetimi’nin yerel seçimlerdeki başarısız tablo nedeniyle AKP Genel Merkezi’nin isteğiyle istifa ettiği bildirildi. 30 Mart’ta yapılan yerel seçimlerde büyükşehir belediye başkanlığı yarışına eski Ekonomi Bakan Yardımcısı Mustafa Sever ile giren AKP, seçimi MHP ve CHP’nin ardından 3. sırada tamamlamıştı. AKP 13 ilçe belediyesinden sadece en küçük ilçe olan Aydıncık’ı kazanabilmişti. AKP Ardahan İl Başkanı Yunus Baydar ve yönetim kurulu da istifa etti. AKP Ardahan’da seçimi 25 oy farkla kaybetmişti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle